Yazıklar Olsun

miragifere

Öğrenci
Katılım
22 Ekim 2009
Mesajlar
2
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
kuran okuyarak yürüyen kızın yere düşmemesi

bugün servis beklerken önümden geçip giden kızın elindeki kitabı okumasına ve önüne hiç bakmamasına rağmen adeta onun yolunu açan gizli bir güç olması ve bu gücün o kızı devamlı surette koruması durumu. o gizli güç şüphesiz ki allah'tır.bugün servisi beklerken etrafa bakınıyordum. yaklaşık 200-250 metre öteden benim olduğum yere doğru yürüyen bir kız gördüm. bu kızı etraftaki onlarca kızdan ayıran tek şey ise elindeki kitaptı. kız önüne hiç bakmaksızın yürüyor ve bana doğru yaklaşıyordu. sanki kızın önünü açan, onun yolunu aydınlatan, önündeki engelleri birer birer ortadan kaldıran gizli bir güç varmışçasına kız hızla bana doğru hızla ilerliyordu. inanın o anda kızın böylesine rahatlıkla, önüne bakmaksızın nasıl ilerleyebildiğine değil de, daha ziyade elindeki kitabın ne olduğuna odaklanmıştım.kız yaklaştı, yaklaştı ve en sonunda benim de önümden geçti ve uzaklaşmaya başladı. tam da o anda kızın elindeki kitabı görmüştüm. o kitap kuran-ı kerim'di. kızın arkasından bakakaldım. uzaklaştı, uzaklaştı ve en sonunda ufukta kayboldu gitti. sanki bir başka boyuta geçmiş gibiydi. o anda gözlerimden iki damla yaşın süzüldüğünü anladım. bu öyle bir süzülüştü ki, gözlerimden damlaların akışı sürecini ayrımsayamamıştım bile.sonra kendime geldim. bu sabah da her zaman olduğu gibi benimle servis bekleyen kocasının yanında transparan pantolon giyen kadın ve kocasını, ikisini birden, aynı anda bir öksürük tutmuştu. mütemadiyen öksürüyor, öksürüyorlardı. içimi bir anda korkuyla karışık büyük bir sevgi kapladı. gözlerimden iki damla daha yaş gelmesini engelleyemedim, ağladım.anlamıştım; o kız, 28 şubat sürecinde zulmedilen kuran kursu talebesinden başkası değildi.

http://www.zshare.net/image/50186779a5718b42/

neden kızkardeşlerim

niçin saklanıyorsunuz

niçin peçelerin peştemalların arkasına gizleniyorsunuz

nur yüzünüzü

sık ve sıhhatli siyah saçlarınızı cömert ağzınızı

neden kızkardeşlerim

hep böyle bir şeyden korkmuş gibi huzursuz

hep böyle bir şeye kızmış gibi öfkeli

acı ve alaca gözleriniz daima gölgeli

niçin kızkardeşlerim

kim geçerse geçsin yanınızdan

işığı kendinize haram ediyorsunuz

bir vücut noksanını saklar gibisiniz

utanıyorum utancınızdan

neden kızkardeşlerim

niçin saklanıyorsunuz

görmek istemez miyim hünerli ellerinizi

yastık örtülerine çitlembik gözlü kuşlar işleyen

çay takımlarına mor menekşeler

hercai menekşeler dizi dizi

kızkardeşlerim

görmek istemez miyim ellerinizi

buğday sularına batmış ölesiye ırgat

hızlı ve çabuk teknede hamur yoğururken

çamaşır günleri bambaşka hamarat

bir erkek eli kadar yiğit ve kararlı

dağ kuşlarının pençesi gibi çevik

yırtıcı üstelik çocuk doğururken

hem gözlerinizi de görmek isterim

ne zararı var

bütün kirpikleriyle üzerime açılsınlar

hem tüyleri yaldızlı boyunlarınızı

herhangi bir sokağı ilkbahar gibi şenlendiren

tepeden tırnağa çiçekli giyinlerinizi

alnınızdaki mavi damarcıkları da görmek isterim

her şeyinizi
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,889
Reaksiyon puanı
176
Puanları
1,243
Selamlar.

Bazı arkadaşlar "dinde başörtüsü yoktur" demişler. Fakat laik bir ülkede kimin dininde ne olduğuna siz mi karar vereceksiniz, yoksa devlet mi? Varsayalım ki İslam'da başörtüsü yok; bu durum sizin insanların başını açmaya zorlamanıza haklı bir gerekçe midir? Anayasadaki laiklik ilkesini Atatürk "insanların dinlerinde kendi vicdanlarıyla baş başa olması" olarak açıklamıyor mu? Neden kendi vicdanlarıyla baş başa bırakmıyorlar acaba?

Bununla ilgili olarak hangi dini şimdiye kadar araştırdınız ki İslam'ı araştırıyorsunuz? Örneğin neden hiçbir gün Hristiyanlara ise "dinde haç takmak yoktur, o yüzden takamazsınız" denmiyor? Yahut da neden kimse hava alanında dini tören yapan Yahudilere "kardeşim Yahudilik dininde böyle bir ibadet yoktur" demiyor? Çünkü varsa da yoksa da onların inancı budur, o nedenle de laiklik ilkesine göre kimse oturup onların dinini araştırmıyor ve onları da herhangi bir şeye zorlamıyor. Fakat söz konusu İslam olunca, nedense herkes din alimi kesiliyor ve "dinde o yok şu yok bu yok" denilip insanları zorla, kanunla başka şeye inanmaya ve başka şeyler yapmaya mecbur ediyorlar.

Yukarıda bir arkadaşın da işaret ettiği gibi, zorunlu olmasaydı bile, size onları soyunmaya mecbur etme hakkı vermez bu. Yani dinde başörtüsü olmasaydı bile, nasıl inanacaklarına siz karar veremeyeceğiniz için onların başlarını açmalarını da mecbur edemezsiniz. Bu çok çocukça bir mantıktır, çünkü Yusuf kardeşimin işaret ettiği gibi, dinde mini etek de yoktur, o zaman mini etek giymemeye mecbur edin herkesi. Yahut da dinde kravat yoktur, herkesi kravatları çıkarmaya mecbur edin. Siz kendiniz dine göre yaşamıyorsunuz ki başkalarını dinde mecbur bırakıyorsunuz. Üstelik siz dini bir yaşam tarzı sürseydiniz bile başkalarını mecbur edemezdiniz.

Dinde örtünme yoktur diyen arkadaşlar; ilahi dinlerin tümünde örtünme farzdır. Sadece İslam'a karşı düşmanlık gösterip de açık bulabilmek için harıl harıl Kur'an okuyanlar biraz da Hristiyanlık ve Yahudiliği araştırsalardı, aynı İslam'daki örtünmenin bu dinlerde de farz olduğunu görürlerdi. Hatta eski dönem Yahudi ve Hristiyanlarında İslam'dan çok daha fazla örtünme vardır. Onlar sokakta örtünmüyor olabilirler, dinlerine uygun yaşamıyor olabilirler, fakat o dinlerde örtünmenin dini bir gereklilik olduğu sonucunu değiştirmiyor bu durum. Çünkü Allah indirdiği her dinde hicabı, yani örtünmeyi emretti. Arapça bilmediği halde Kur'an müfessiri kesilen Anayasa, laiklik düşmanları, hadi İbraniceyi bilmiyorlarsa bile, Yahudilerin yaptığı popüler veya eski filmleri de mi izlemiyorlar? Yani araştırma için İbranice veya Aramice bilmelerini de şart koşmuyoruz, sadece Yahudilerin, Hristiyanların ve sair diğer ilahi dinlerin temsilcilerinin kendilerini tanıtma şekline baksalar zaten örtünmeyi yeteri kadar görecekler.

Başörtüsü Kur'anda geçmiyor diyen arkadaşlara gelince; doğaldır, geçmiyor, çünkü başörtüsü isimli kelimeyi de aynı "türban" kelimesi gibi siz ürettiniz. Sizin kendi aklınızdan tabiri caizse uydurduğunuz bir kelimenin Kur'anda geçmesini nasıl bekliyorsunuz? Kur'anda "başını örtme"ye has bir ayet yok, çünkü örtülmesi gereken yer sadece baş değil.

Sonunda birer birer dökülüyorlar gerçekte vatandaşı bilinçlendirmek için değil de sanki bilgi veriyormuş gibi gösterip, uyandırıyormuş gibi gösterip asıl uyutmaya çalışanlar.

Savruk isimli arkadaşın buraya koyduğu Özdemir İNCE isimli Hürriyet yazarının özellikle bilinci ortadan kaldırmak için yazılmış olan yazısı beni çok şaşırttı. Yazısına "bu yazıyı benim yazıyor olmam ilahiyatçılar için utanç verici" diyerek başlamış. Aslında bu onun kendisi için utanç verici çünkü Arapça bilmediğini itiraf ettiği halde Arap dili hakkında ahkamlar atmış ortaya.

Ayette sadece iki üç kelimeye değinmiş ve nasılsa halk Arapça bilmiyor düşüncesiyle ayetin geri kalanını yutmuş ve bir kelime üzerinden kendi fikrini süsleyen senaryolar yazmış. Bizim Türkçe'de kullandığımız eş sesli sözcüklerin, farklı durumlarda aynı sözcükle ifade edilen farklı kavramların, olguların neredeyse her biri için ayrı birer sözcük var Arapça'da. Örneğin Kur'anda geçen "havf" ve "haşyet" sözcüklerinin ikisi de Türkçe'ye "korku" diye çevriliyor. Fakat aslında birisi dehşete kapılmaktır (havf), diğeri ise saygı ve sevgisinden ötürü çekinme anlamında korkmaktır (haşyet). Gördüğünüz gibi arada büyük bir fark vardır. Biz Türkçe'de "köpekten korkmak" da olsa, "babadan korkmak" da olsa aynı anlamda kullanıyoruz. Fakat gördüğünüz gibi Kur'andaki bu incelik, gerçekte ne anlatılmak istendiğini ortaya koymak için olağanüstü şekilde düzenlenmiştir.

Keza örneğin "meveddet" ve "hubb" sözcükleri de Kur'anda farklı ayetlerde geçiyor ve ikisi de "sevmek" olarak Türkçe'ye çevriliyor. Fakat birisi bildiğimiz anlamda sadece sevmek iken, diğeri (meveddet) sevmekten ötürü saygı gösterip memnun etmeye çalışmak, ihya etmek anlamına gelir. Gördüğünüz gibi arada büyük farklar vardır.

Nur suresinin 31. ayeti de bu açıdan oldukça geniş şekillerde açıklanması gereken sözcükler içermektedir. Eğer meveddet'e sadece "sevmek" derseniz, bir sürü kişinin yanlış anlamasına sebep olacağınız gibi, oradaki her kelimeyi mota mot birer kelimeye karşılık zannedersek, Kur'anı anlamak şöyle dursun, hayatımızın her alanında büyük bir hata ve mantıksızlığa sürükleniriz. (Konuyla ilgili olarak her ne kadar ayet yeterince açıksa da, dil bilgisi açısından inceleyen tefsirlere müracaat edebilirsiniz.)

Zamanında bu konuda çok ileri giden ateist arkadaşlara çağrıda bulunmuştum, şimdi aynı çağrıyı Özdemir İNCE ve bu düşüncedeki arkadaşlara da yapıyorum; eğer sadece tıp kitaplarını okuyarak beyin cerrahı olabileceğinize inanıyorsanız kitapları ben size ücretsiz olarak göndereceğim. Kur'an apaçık bir kitaptır, aynı tıp kitapları gibi. Okuduğunuzda anlarsınız, fakat uygulamayı doktordan öğrenmeniz gerekir. Kur'anın da doktoru Hz. Muhammed Mustafa'dır. Dolayısıyla siz nasıl ki tıp terimlerini o kitaplardan okuyup anladığınız halde açıklamaya ihtiyaç duyuyorsanız, Kur'anın tümünü bırakıp bir tek kelimenin aslı da değil tercümesi üzerinde kendi fikirlerinizi üretip kitabı da, doktoru da dışlarsanız, hastayı ameliyat masasında öldürürsünüz.

Hayırlı günler.
 

miragifere

Öğrenci
Katılım
22 Ekim 2009
Mesajlar
2
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Selamlar.

Bazı arkadaşlar "dinde başörtüsü yoktur" demişler. Fakat laik bir ülkede kimin dininde ne olduğuna siz mi karar vereceksiniz, yoksa devlet mi? Varsayalım ki İslam'da başörtüsü yok; bu durum sizin insanların başını açmaya zorlamanıza haklı bir gerekçe midir? Anayasadaki laiklik ilkesini Atatürk "insanların dinlerinde kendi vicdanlarıyla baş başa olması" olarak açıklamıyor mu? Neden kendi vicdanlarıyla baş başa bırakmıyorlar acaba?

Bununla ilgili olarak hangi dini şimdiye kadar araştırdınız ki İslam'ı araştırıyorsunuz? Örneğin neden hiçbir gün Hristiyanlara ise "dinde haç takmak yoktur, o yüzden takamazsınız" denmiyor? Yahut da neden kimse hava alanında dini tören yapan Yahudilere "kardeşim Yahudilik dininde böyle bir ibadet yoktur" demiyor? Çünkü varsa da yoksa da onların inancı budur, o nedenle de laiklik ilkesine göre kimse oturup onların dinini araştırmıyor ve onları da herhangi bir şeye zorlamıyor. Fakat söz konusu İslam olunca, nedense herkes din alimi kesiliyor ve "dinde o yok şu yok bu yok" denilip insanları zorla, kanunla başka şeye inanmaya ve başka şeyler yapmaya mecbur ediyorlar.

Yukarıda bir arkadaşın da işaret ettiği gibi, zorunlu olmasaydı bile, size onları soyunmaya mecbur etme hakkı vermez bu. Yani dinde başörtüsü olmasaydı bile, nasıl inanacaklarına siz karar veremeyeceğiniz için onların başlarını açmalarını da mecbur edemezsiniz. Bu çok çocukça bir mantıktır, çünkü Yusuf kardeşimin işaret ettiği gibi, dinde mini etek de yoktur, o zaman mini etek giymemeye mecbur edin herkesi. Yahut da dinde kravat yoktur, herkesi kravatları çıkarmaya mecbur edin. Siz kendiniz dine göre yaşamıyorsunuz ki başkalarını dinde mecbur bırakıyorsunuz. Üstelik siz dini bir yaşam tarzı sürseydiniz bile başkalarını mecbur edemezdiniz.

Dinde örtünme yoktur diyen arkadaşlar; ilahi dinlerin tümünde örtünme farzdır. Sadece İslam'a karşı düşmanlık gösterip de açık bulabilmek için harıl harıl Kur'an okuyanlar biraz da Hristiyanlık ve Yahudiliği araştırsalardı, aynı İslam'daki örtünmenin bu dinlerde de farz olduğunu görürlerdi. Hatta eski dönem Yahudi ve Hristiyanlarında İslam'dan çok daha fazla örtünme vardır. Onlar sokakta örtünmüyor olabilirler, dinlerine uygun yaşamıyor olabilirler, fakat o dinlerde örtünmenin dini bir gereklilik olduğu sonucunu değiştirmiyor bu durum. Çünkü Allah indirdiği her dinde hicabı, yani örtünmeyi emretti. Arapça bilmediği halde Kur'an müfessiri kesilen Anayasa, laiklik düşmanları, hadi İbraniceyi bilmiyorlarsa bile, Yahudilerin yaptığı popüler veya eski filmleri de mi izlemiyorlar? Yani araştırma için İbranice veya Aramice bilmelerini de şart koşmuyoruz, sadece Yahudilerin, Hristiyanların ve sair diğer ilahi dinlerin temsilcilerinin kendilerini tanıtma şekline baksalar zaten örtünmeyi yeteri kadar görecekler.

Başörtüsü Kur'anda geçmiyor diyen arkadaşlara gelince; doğaldır, geçmiyor, çünkü başörtüsü isimli kelimeyi de aynı "türban" kelimesi gibi siz ürettiniz. Sizin kendi aklınızdan tabiri caizse uydurduğunuz bir kelimenin Kur'anda geçmesini nasıl bekliyorsunuz? Kur'anda "başını örtme"ye has bir ayet yok, çünkü örtülmesi gereken yer sadece baş değil.

Sonunda birer birer dökülüyorlar gerçekte vatandaşı bilinçlendirmek için değil de sanki bilgi veriyormuş gibi gösterip, uyandırıyormuş gibi gösterip asıl uyutmaya çalışanlar.

Savruk isimli arkadaşın buraya koyduğu Özdemir İNCE isimli Hürriyet yazarının özellikle bilinci ortadan kaldırmak için yazılmış olan yazısı beni çok şaşırttı. Yazısına "bu yazıyı benim yazıyor olmam ilahiyatçılar için utanç verici" diyerek başlamış. Aslında bu onun kendisi için utanç verici çünkü Arapça bilmediğini itiraf ettiği halde Arap dili hakkında ahkamlar atmış ortaya.

Ayette sadece iki üç kelimeye değinmiş ve nasılsa halk Arapça bilmiyor düşüncesiyle ayetin geri kalanını yutmuş ve bir kelime üzerinden kendi fikrini süsleyen senaryolar yazmış. Bizim Türkçe'de kullandığımız eş sesli sözcüklerin, farklı durumlarda aynı sözcükle ifade edilen farklı kavramların, olguların neredeyse her biri için ayrı birer sözcük var Arapça'da. Örneğin Kur'anda geçen "havf" ve "haşyet" sözcüklerinin ikisi de Türkçe'ye "korku" diye çevriliyor. Fakat aslında birisi dehşete kapılmaktır (havf), diğeri ise saygı ve sevgisinden ötürü çekinme anlamında korkmaktır (haşyet). Gördüğünüz gibi arada büyük bir fark vardır. Biz Türkçe'de "köpekten korkmak" da olsa, "babadan korkmak" da olsa aynı anlamda kullanıyoruz. Fakat gördüğünüz gibi Kur'andaki bu incelik, gerçekte ne anlatılmak istendiğini ortaya koymak için olağanüstü şekilde düzenlenmiştir.

Keza örneğin "meveddet" ve "hubb" sözcükleri de Kur'anda farklı ayetlerde geçiyor ve ikisi de "sevmek" olarak Türkçe'ye çevriliyor. Fakat birisi bildiğimiz anlamda sadece sevmek iken, diğeri (meveddet) sevmekten ötürü saygı gösterip memnun etmeye çalışmak, ihya etmek anlamına gelir. Gördüğünüz gibi arada büyük farklar vardır.

Nur suresinin 31. ayeti de bu açıdan oldukça geniş şekillerde açıklanması gereken sözcükler içermektedir. Eğer meveddet'e sadece "sevmek" derseniz, bir sürü kişinin yanlış anlamasına sebep olacağınız gibi, oradaki her kelimeyi mota mot birer kelimeye karşılık zannedersek, Kur'anı anlamak şöyle dursun, hayatımızın her alanında büyük bir hata ve mantıksızlığa sürükleniriz. (Konuyla ilgili olarak her ne kadar ayet yeterince açıksa da, dil bilgisi açısından inceleyen tefsirlere müracaat edebilirsiniz.)

Zamanında bu konuda çok ileri giden ateist arkadaşlara çağrıda bulunmuştum, şimdi aynı çağrıyı Özdemir İNCE ve bu düşüncedeki arkadaşlara da yapıyorum; eğer sadece tıp kitaplarını okuyarak beyin cerrahı olabileceğinize inanıyorsanız kitapları ben size ücretsiz olarak göndereceğim. Kur'an apaçık bir kitaptır, aynı tıp kitapları gibi. Okuduğunuzda anlarsınız, fakat uygulamayı doktordan öğrenmeniz gerekir. Kur'anın da doktoru Hz. Muhammed Mustafa'dır. Dolayısıyla siz nasıl ki tıp terimlerini o kitaplardan okuyup anladığınız halde açıklamaya ihtiyaç duyuyorsanız, Kur'anın tümünü bırakıp bir tek kelimenin aslı da değil tercümesi üzerinde kendi fikirlerinizi üretip kitabı da, doktoru da dışlarsanız, hastayı ameliyat masasında öldürürsünüz.

Hayırlı günler.

bu adam yine çıkmış :devil2: sen tak o zaman :tongue::thumbup1::tt1:
 

Sekoloji

Asistan
Katılım
21 Ocak 2009
Mesajlar
172
Reaksiyon puanı
0
Puanları
16
Herşey yavaş yavaş düzelicek birazcık sabır. Geçmişteki siyasilerin bir yaptırımı bu..
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,889
Reaksiyon puanı
176
Puanları
1,243
Selamlar.

bu adam yine çıkmış :devil2: sen tak o zaman :tongue::thumbup1::tt1:

Doğrular ve gerçekçi fikirler elbette bazı arkadaşların zoruna gidecek. Fakat sanırım "bu adam yine çıkmış" sözünü sana söylemek gerekir, çünkü yeni üye olmuşsun fakat beni tanıyorsun. Acaba eskiden atılmış olan üyelerden biri olabilir misin? :)

Cümlenin ikinci yarısı ise aşırı derecede çocuksu kardeşim, ucuz espriler yapmak yerine lütfen fikirlerden bahsedelim. Zira biz senin mini etek giymeni istemiyoruz ki başörtüsünü biz takalım.
 

NikeSteeL

Dekan
Katılım
13 Mart 2009
Mesajlar
8,420
Reaksiyon puanı
131
Puanları
243
Selamlar.

Bazı arkadaşlar "dinde başörtüsü yoktur" demişler. Fakat laik bir ülkede kimin dininde ne olduğuna siz mi karar vereceksiniz, yoksa devlet mi? Varsayalım ki İslam'da başörtüsü yok; bu durum sizin insanların başını açmaya zorlamanıza haklı bir gerekçe midir? Anayasadaki laiklik ilkesini Atatürk "insanların dinlerinde kendi vicdanlarıyla baş başa olması" olarak açıklamıyor mu? Neden kendi vicdanlarıyla baş başa bırakmıyorlar acaba?

Bununla ilgili olarak hangi dini şimdiye kadar araştırdınız ki İslam'ı araştırıyorsunuz? Örneğin neden hiçbir gün Hristiyanlara ise "dinde haç takmak yoktur, o yüzden takamazsınız" denmiyor? Yahut da neden kimse hava alanında dini tören yapan Yahudilere "kardeşim Yahudilik dininde böyle bir ibadet yoktur" demiyor? Çünkü varsa da yoksa da onların inancı budur, o nedenle de laiklik ilkesine göre kimse oturup onların dinini araştırmıyor ve onları da herhangi bir şeye zorlamıyor. Fakat söz konusu İslam olunca, nedense herkes din alimi kesiliyor ve "dinde o yok şu yok bu yok" denilip insanları zorla, kanunla başka şeye inanmaya ve başka şeyler yapmaya mecbur ediyorlar.

Yukarıda bir arkadaşın da işaret ettiği gibi, zorunlu olmasaydı bile, size onları soyunmaya mecbur etme hakkı vermez bu. Yani dinde başörtüsü olmasaydı bile, nasıl inanacaklarına siz karar veremeyeceğiniz için onların başlarını açmalarını da mecbur edemezsiniz. Bu çok çocukça bir mantıktır, çünkü Yusuf kardeşimin işaret ettiği gibi, dinde mini etek de yoktur, o zaman mini etek giymemeye mecbur edin herkesi. Yahut da dinde kravat yoktur, herkesi kravatları çıkarmaya mecbur edin. Siz kendiniz dine göre yaşamıyorsunuz ki başkalarını dinde mecbur bırakıyorsunuz. Üstelik siz dini bir yaşam tarzı sürseydiniz bile başkalarını mecbur edemezdiniz.

Dinde örtünme yoktur diyen arkadaşlar; ilahi dinlerin tümünde örtünme farzdır. Sadece İslam'a karşı düşmanlık gösterip de açık bulabilmek için harıl harıl Kur'an okuyanlar biraz da Hristiyanlık ve Yahudiliği araştırsalardı, aynı İslam'daki örtünmenin bu dinlerde de farz olduğunu görürlerdi. Hatta eski dönem Yahudi ve Hristiyanlarında İslam'dan çok daha fazla örtünme vardır. Onlar sokakta örtünmüyor olabilirler, dinlerine uygun yaşamıyor olabilirler, fakat o dinlerde örtünmenin dini bir gereklilik olduğu sonucunu değiştirmiyor bu durum. Çünkü Allah indirdiği her dinde hicabı, yani örtünmeyi emretti. Arapça bilmediği halde Kur'an müfessiri kesilen Anayasa, laiklik düşmanları, hadi İbraniceyi bilmiyorlarsa bile, Yahudilerin yaptığı popüler veya eski filmleri de mi izlemiyorlar? Yani araştırma için İbranice veya Aramice bilmelerini de şart koşmuyoruz, sadece Yahudilerin, Hristiyanların ve sair diğer ilahi dinlerin temsilcilerinin kendilerini tanıtma şekline baksalar zaten örtünmeyi yeteri kadar görecekler.

Başörtüsü Kur'anda geçmiyor diyen arkadaşlara gelince; doğaldır, geçmiyor, çünkü başörtüsü isimli kelimeyi de aynı "türban" kelimesi gibi siz ürettiniz. Sizin kendi aklınızdan tabiri caizse uydurduğunuz bir kelimenin Kur'anda geçmesini nasıl bekliyorsunuz? Kur'anda "başını örtme"ye has bir ayet yok, çünkü örtülmesi gereken yer sadece baş değil.

Sonunda birer birer dökülüyorlar gerçekte vatandaşı bilinçlendirmek için değil de sanki bilgi veriyormuş gibi gösterip, uyandırıyormuş gibi gösterip asıl uyutmaya çalışanlar.

Savruk isimli arkadaşın buraya koyduğu Özdemir İNCE isimli Hürriyet yazarının özellikle bilinci ortadan kaldırmak için yazılmış olan yazısı beni çok şaşırttı. Yazısına "bu yazıyı benim yazıyor olmam ilahiyatçılar için utanç verici" diyerek başlamış. Aslında bu onun kendisi için utanç verici çünkü Arapça bilmediğini itiraf ettiği halde Arap dili hakkında ahkamlar atmış ortaya.

Ayette sadece iki üç kelimeye değinmiş ve nasılsa halk Arapça bilmiyor düşüncesiyle ayetin geri kalanını yutmuş ve bir kelime üzerinden kendi fikrini süsleyen senaryolar yazmış. Bizim Türkçe'de kullandığımız eş sesli sözcüklerin, farklı durumlarda aynı sözcükle ifade edilen farklı kavramların, olguların neredeyse her biri için ayrı birer sözcük var Arapça'da. Örneğin Kur'anda geçen "havf" ve "haşyet" sözcüklerinin ikisi de Türkçe'ye "korku" diye çevriliyor. Fakat aslında birisi dehşete kapılmaktır (havf), diğeri ise saygı ve sevgisinden ötürü çekinme anlamında korkmaktır (haşyet). Gördüğünüz gibi arada büyük bir fark vardır. Biz Türkçe'de "köpekten korkmak" da olsa, "babadan korkmak" da olsa aynı anlamda kullanıyoruz. Fakat gördüğünüz gibi Kur'andaki bu incelik, gerçekte ne anlatılmak istendiğini ortaya koymak için olağanüstü şekilde düzenlenmiştir.

Keza örneğin "meveddet" ve "hubb" sözcükleri de Kur'anda farklı ayetlerde geçiyor ve ikisi de "sevmek" olarak Türkçe'ye çevriliyor. Fakat birisi bildiğimiz anlamda sadece sevmek iken, diğeri (meveddet) sevmekten ötürü saygı gösterip memnun etmeye çalışmak, ihya etmek anlamına gelir. Gördüğünüz gibi arada büyük farklar vardır.

Nur suresinin 31. ayeti de bu açıdan oldukça geniş şekillerde açıklanması gereken sözcükler içermektedir. Eğer meveddet'e sadece "sevmek" derseniz, bir sürü kişinin yanlış anlamasına sebep olacağınız gibi, oradaki her kelimeyi mota mot birer kelimeye karşılık zannedersek, Kur'anı anlamak şöyle dursun, hayatımızın her alanında büyük bir hata ve mantıksızlığa sürükleniriz. (Konuyla ilgili olarak her ne kadar ayet yeterince açıksa da, dil bilgisi açısından inceleyen tefsirlere müracaat edebilirsiniz.)

Zamanında bu konuda çok ileri giden ateist arkadaşlara çağrıda bulunmuştum, şimdi aynı çağrıyı Özdemir İNCE ve bu düşüncedeki arkadaşlara da yapıyorum; eğer sadece tıp kitaplarını okuyarak beyin cerrahı olabileceğinize inanıyorsanız kitapları ben size ücretsiz olarak göndereceğim. Kur'an apaçık bir kitaptır, aynı tıp kitapları gibi. Okuduğunuzda anlarsınız, fakat uygulamayı doktordan öğrenmeniz gerekir. Kur'anın da doktoru Hz. Muhammed Mustafa'dır. Dolayısıyla siz nasıl ki tıp terimlerini o kitaplardan okuyup anladığınız halde açıklamaya ihtiyaç duyuyorsanız, Kur'anın tümünü bırakıp bir tek kelimenin aslı da değil tercümesi üzerinde kendi fikirlerinizi üretip kitabı da, doktoru da dışlarsanız, hastayı ameliyat masasında öldürürsünüz.

Hayırlı günler.

Kelime Kelime Satır Satır Okudum Tüm Yazdıklarını Elmacık

Sen Doğru Budur Demeye Çalıştıkça Eğri Budur Diyenler Hala var.!
Bunların Emeli Doğru ne Hak ne Onu Öngörmek Veya Sahiplenmek Veya İrdelemek Değil tamamen Herkesi Kendinden Görme Gayretidir .

Bir Başka Arkadaşın Yazdıklarına İthafende :

Ben Hristiyanım Dersin O Zaman Biz Seni Öyle Kabul Ederiz
Ben Ateistim Dersin O Zamanda Biz Seni Öyle Kabul Ederiz

Ama Yok Ben Müslümanım Ve Dinimizde Örtünme Yoktur Dersen . İşte O Zaman Karışırım Arkadaş!!
 

DerinSiyaset

Öğrenci
Katılım
8 Aralık 2007
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
3
Puanları
8
Kimin vatanında kimi dışlıyosun

Şehitlikte yatan şehitlerde kuran okumuşlar ,şehadet getirmişler ,,o zaman bu insanlarda laik değil onlarıda şehitlikte barındırmasınlar (senin mantığın bu kapıya çıkar)

Sen aldığın soluğu O Kuran okuyup şehadet getirerek bu vatanı kurtaran insanlara borçlusun

herkes özgürse haddini bilecek herkes

Ne diyorsun Arkadaşım?

Kimi neye borçluymuşum ben?

Yoruma dikkat et biraz. Buradaki üyelerin imalı şekilde birbirlerine sataşmasından bahsediyorum. Dini olanlara da olmayanlarada saygı duyarım diyorum anladın mı? Duymayanlara diyecek sözüm zaten yok...!
 

tony_almeida

Doçent
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
933
Reaksiyon puanı
4
Puanları
0
Elmacik bu cevabım direkt sana

laik bir ülkede kimin dininde ne olduğuna siz mi karar vereceksiniz, yoksa devlet mi?

ikisi de karar veremez, doğru neyse odur, aklın yolu birdir, bizim dinimizde Kur'an karar verir. tabi sen o sinirle yazdığın için bu bölümü saçmalamışsın.

Varsayalım ki İslam'da başörtüsü yok; bu durum sizin insanların başını açmaya zorlamanıza haklı bir gerekçe midir?

tabiki hayır, bunu böyle yapan bil ki benim de düşmanımdır, hatta belki islamın da düşmanıdır, , ister tak ister takma, ama ben takıyorum diye aha bu zorunlu dersen(hem de Kur'an da olmamasına rağmen) ben dur arkadaş derim

Bununla ilgili olarak hangi dini şimdiye kadar araştırdınız ki İslam'ı araştırıyorsunuz?

zorunda mıyım? islam bana diğer dinleri araştırmamı emrediyor mu? bak gene sinirle yazdığından ne hallere düşüyorsun

laiklik ilkesine göre kimse oturup onların dinini araştırmıyor ve onları da herhangi bir şeye zorlamıyor

işte burada haklısın, ben de aynı şeyi söylüyorum

Dinde örtünme yoktur diyen arkadaşlar; ilahi dinlerin tümünde örtünme farzdır. Sadece İslam'a karşı düşmanlık gösterip de açık bulabilmek için harıl harıl Kur'an okuyanlar biraz da Hristiyanlık ve Yahudiliği araştırsalardı, aynı İslam'daki örtünmenin bu dinlerde de farz olduğunu görürlerdi.

işte o yüzden Yaşar Nuri Hoca boşuna demiyor, türban Hristiyanlardan bize geçmiştir, aslında rahibeler takar, İslamiyette yeri yoktur diye, biz neden değiştirilmiş bir dini araştırıp ona göre hüküm verelim ki elimizde islam varken, sen de biliyorsun ki bazı kuralları Allah dinlere göre değiştirmiştir, mesela şu dinde bu varken bu dinde olmayabilir, eskiden başörtüsü zorunlu olabilir ancak Rabbim bunu şu an zorunluluktan çıkarmış olamaz mı?
Burada defalarca eski dinlerde de var diye getirerek kendini komik duruma düşürmüşsün, bana ne arkadaşım, benim dinim islam, ben ona bakarım


Ayette sadece iki üç kelimeye değinmiş ve nasılsa halk Arapça bilmiyor düşüncesiyle ayetin geri kalanını yutmuş ve bir kelime üzerinden kendi fikrini süsleyen senaryolar yazmış. Bizim Türkçe'de kullandığımız eş sesli sözcüklerin, farklı durumlarda aynı sözcükle ifade edilen farklı kavramların, olguların neredeyse her biri için ayrı birer sözcük var Arapça'da. Örneğin Kur'anda geçen "havf" ve "haşyet" sözcüklerinin ikisi de Türkçe'ye "korku" diye çevriliyor. Fakat aslında birisi dehşete kapılmaktır (havf), diğeri ise saygı ve sevgisinden ötürü çekinme anlamında korkmaktır (haşyet). Gördüğünüz gibi arada büyük bir fark vardır. Biz Türkçe'de "köpekten korkmak" da olsa, "babadan korkmak" da olsa aynı anlamda kullanıyoruz. Fakat gördüğünüz gibi Kur'andaki bu incelik, gerçekte ne anlatılmak istendiğini ortaya koymak için olağanüstü şekilde düzenlenmiştir.

Keza örneğin "meveddet" ve "hubb" sözcükleri de Kur'anda farklı ayetlerde geçiyor ve ikisi de "sevmek" olarak Türkçe'ye çevriliyor. Fakat birisi bildiğimiz anlamda sadece sevmek iken, diğeri (meveddet) sevmekten ötürü saygı gösterip memnun etmeye çalışmak, ihya etmek anlamına gelir. Gördüğünüz gibi arada büyük farklar vardır.

Nur suresinin 31. ayeti de bu açıdan oldukça geniş şekillerde açıklanması gereken sözcükler içermektedir. Eğer meveddet'e sadece "sevmek" derseniz, bir sürü kişinin yanlış anlamasına sebep olacağınız gibi, oradaki her kelimeyi mota mot birer kelimeye karşılık zannedersek, Kur'anı anlamak şöyle dursun, hayatımızın her alanında büyük bir hata ve mantıksızlığa sürükleniriz. (Konuyla ilgili olarak her ne kadar ayet yeterince açıksa da, dil bilgisi açısından inceleyen tefsirlere müracaat edebilirsiniz.)

burada Arapça bilgini bizlerle paylaşmışsın, teşekkür ederiz, ama keşke o başörtüsünde geçen ayete de değinseydin, asıl önemli olan orası, eksik kalmış o yönden, söyler misin bana başlarına kadar örtün yazmasına rağmen neden hala yok illa başı da örteceksiniz diyorsunuz, hadislerin uydurma olmadığından nasıl %100 emin olabiliyorsunuz, dinde bir kural Kur'an a bakılarak mı verilir hadise bakılarak mı, eski yazımı okursan kadınları dövmenin meşruluğuyla ilgili yalan bir hadis de var bu besbelli, ancak hepsinin yalan ya da doğru olduğunu hangi kaynaklara göre bilebiliriz, özellikle Emevilerin bu konuda yaptığı yıkımdan sonra


Saygılar dilerim...
 

cih@n3458

Asistan
Katılım
22 Ağustos 2009
Mesajlar
376
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
çanakkale babalarının tarlaları olduğu için kafalarına göre adam götürüyor şerefsizler.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,889
Reaksiyon puanı
176
Puanları
1,243
Selamlar.

@Tony kardeşim, maalesef benim yazımla ilgisiz olan sadece eleştirmek için açık arayan bir yazım tarzıyla yazmışsın, yani illa ki düşmanmışız gibi; bir konuda fikir ayrılığımız varsa her konuda ayrı olmalıymışız gibi. Fakat ben fikrinin değersiz olduğunu düşünmediğim için sana acizane cevap vermeye çalışacağım. Yazı dilinin konuşma diline oranla eksikliğinden ötürü şimdiden kusura bakma; çünkü gördüğüm kadarıyla bir hışımla beni alt etmek için bir yazı yazmışsın.

Benim, "laik bir ülkede vatandaşın dininde ne olduğuna siz mi karar vereceksiniz yoksa devlet mi" şeklindeki soruma, "tabi ki ikisi de değil" diye cevap vermişsin. Madem benimle aynı fikirdesin, o halde neden sanki çatışıyormuşuz gibi yazmışsın ki? Gerçi biraz hakaretvari bir sözcük de kullanmışsın ama sevgili kardeşim, madem ve sen devlet karar vermiyorsunuz o halde şu anda neyin tartışmasını yapıyoruz? Bu tartışmamızın bütün sebebi, devletin vatandaşa din biçmesi değil mi zaten?

ister tak ister takma, ama ben takıyorum diye aha bu zorunlu dersen(hem de Kur'an da olmamasına rağmen) ben dur arkadaş derim

Yine aynı düşüncedeyiz. Ben de aynı şeyi söylüyorum; fakat sanki ben seni veya başkasını başını örtmeye mecbur ediyormuşum gibi konuşuyorsun; bilakis örtenler açmaları için mecbur ediliyor. Sanırım durumu karıştırdın? Çünkü sen takmak zorundasın demiyorum, bilakis sen "açmak zorundasın" diyorsun. Kendin demiyorsan da devletin demesini destekliyorsun. Halbuki senin de dediğin gibi, kimin neye inanacağına devletin karar vermiyor olması gerekirdi. Yani Kur'anda olsa da olmasa da devletin (ve senin) buna karışmaması gerekirdi.

zorunda mıyım? islam bana diğer dinleri araştırmamı emrediyor mu? bak gene sinirle yazdığından ne hallere düşüyorsun

Keşke kardeşim olayı bir bütünlük içerisinde cevaplamaya çalışıp sırf bir cevap vermiş olmak için yazmasaydın. Zira çok alakasız bir şey söylemişsin. Diyorum ki, "devlet İslam'ı neden araştırıp dinde başörtüsü yok o yüzden çıkarmak zorundasınız diyor" diye soruyorum, sense "araştırmak zorunda mıyım" diye ilginç derecede alakasız bir şey söylüyorsun. Aslında ben de tam olarak onu söylüyorum işte, araştırmak zorunda değilsin, devlet de araştırmak zorunda değil; o halde neden hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyleri araştırmış gibi yapıp "dinde bu yok" diyorsunuz? Yani hem araştırmak zorunda mıyım diyorsun, hem de didik didik edip kendince başkasının nasıl inanacağına sen karar vermeye çalışıyorsun.

Örnek de verdim bu konuda. Devlet veya sen hiç bugüne kadar Yahudiliği veya Hristiyanlığı araştırıp "dinde bu yok, o yüzden yapamazsınız" diyebiliyor musunuz? Hayır. Ancak söz konusu İslam olunca araştırıp "dinde bu yok" diyor ve insanları nasıl inanacakları, nasıl amel edecekleri konusunda mecbur ediyorsunuz. Yani devlet resmen dine göre kanun çıkarıyor, bu nasıl bir laikliktir?

işte o yüzden Yaşar Nuri Hoca boşuna demiyor, türban Hristiyanlardan bize geçmiştir, aslında rahibeler takar, İslamiyette yeri yoktur diye

Kardeşim, eğer Allah'ın dinine inanıyorsan, Allah'ın gönderdiği bütün dinlerde örtünmenin olduğunu bilirdin. Lakin inanmıyorsan, o halde inananlara neden karışıyorsun? Söylediğin şey çok anlamsız. Zira Yahudilikte sünnet var, İslam'da olmaması mı gerekirdi? Neden sünnet ediyoruz çocuklarımızı, Yahudilikten mi geçti bu gelenek bize? Ya da dua etmek Yahudilikte de var sen neden duaya inanıyorsun? Kardeşim, sonuçta din Allah'ın dinidir, o yüzden ister Yahudilik olsun, ister Hristiyanlık olsun, tabi ki birçok şey bizde ve onlarda olacak. Allah Kur'anda buyurmuyor mu, "orucu sizden öncekilere farz kıldığımız gibi size de farz kıldık". Keza namaz da öyle. Şimdi bu durumda Allah'a da karşı çıkıp "oruç bize Yahudilikten geçti" mi diyeceksin? Demek ki Allah, kendisine nasıl kulluk edilmesini istiyorsa Yahudilikte da, Hristiyanlıkta da İslamda da aynı şeyleri istedi.

Burada defalarca eski dinlerde de var diye getirerek kendini komik duruma düşürmüşsün, bana ne arkadaşım, benim dinim İslam, ben ona bakarım

Allah'a karşı Allah ile savaşıyorsun kardeşim. Sanki diğer dinleri başka bir tanrı gönderdi de İslam'ı sen icat etmişsin gibi. Kur'an okusaydın eğer, yani gerçekten İslam'a inanıyorsan, zaten Allah'ın dininin değişmediğini, insanların onu değiştirdiğini görürsün. Allah Kur'anın birçok ayetinde aynı namaz ve oruç gibi geçmiş milletlere farz kıldığı gibi bize de farz kıldığını söylüyor. Allah bir çocuk değil ki her seferinde başka başka dinler gönderip bizimle oyun oynasın. Ben ortaya ayetler koyarken sen beni eleştirdiğini zannederek doğrudan ayetlerle dalga geçiyorsun tony kardeşim. Çünkü İslam'dan önceki birçok şeyi (Yahudilikte, Hristiyanlıkta vb.) nasıl önceden farz kıldıysa İslam'da da onları farz kıldığını Allah söylüyor, ben söylemiyorum.

Kur'anla ilgili söylediklerine gelince;

O ayetler kelime kelime çevrilecek ayetler değil, aksi halde sözlüğe bakıp konuşan turistlerin sözünden ne anlıyorsan bu ayetlerden de ancak o kadar anlayabilirsin. Özdemir İNCE isimli yazar arkadaşın da yaptığı budur. Üstelik de bu şahıs bir yazar; yani dili en iyi kullanması gereken bir kişi olması gerekirken, kalkıp da sözlüğe bakarak yabancı dildeki bir tek cümlenin bile sağlıklı çevrilmeyeceğini bilmesi gerekirken, bir de Kur'an gibi derin manaları olan bir şeyi sözlükle çevirmeye kalkışıyorsa bu kasıtlıdır. Neden sözlüğe bakarak doktor olamıyoruz veya sözlüğe bakarak başka ülkenin vatandaşlarıyla anlaşamıyoruz? O yüzden de özellikle konuyla ilgili tefsirlere müracaat edilebilir diye yazmıştım. Fakat onu görmemişsin sanırım ve benim burada söyleyeceğim iki sözcükle olay çözülecek gibi bir algı oluşturmuşsun. :) Sevgili kardeşim, Allah'ın ilk emri "oku"dur, sen yüzlerce yıllık bir bilginin tümüne sahip olmamı ve burada iki kelimeye sığdırmamı bekliyorsun. Halbuki o kadar açıklamayı da bunun için yazmıştım. Eğer gerçekten bir cevap isteseydin, Yaşar Nuri gibi "Hristiyanlarda var o zaman bizde olmaması lazım" şeklinde düz mantık kuranları değil, ilimde derinleşmiş olanları okurdun. Bu arada ayette de "kendiliğinden açık olan yerler (açık olması zaruri olan yerler) dışında ziynetlerini örtsünler" yazıyor.

Konuyla ilgili bilgisi olmadığını kendi ağzıyla itiraf eden Özdemir İNCE gibi maaşlı yazarlara inanıyorsunuz, fakat herhangi bir maddi karşılık beklemeden Resulullah'ın dönemine çok yakın dönemde yazan ilk İslam tarihçilerine inanmıyorsunuz. Çok ilginç doğrusu.

Bu konuda yapabildikleri ek savunma da "ya hadisler doğru değilse". Belli ki onlar okumuyor, bunu anlıyorum. Fakat tony kardeşim, siz ve İslam'a inandığını söyleyen diğer arkadaşlar, neden okumuyorsunuz? Bu hadisler üstün körü olarak kulaktan dolma yazılan şeyler mi zannediyorsunuz? Hadislerin tahkiki yüzlerce yıllık emeklerle, binlerce kişinin ortak çalışmasıyla yapılan bir iştir ve bu bir tarih bilgisidir. İslam tarihi dediğimiz şey, hadisleri de kapsayarak genişleyen, bir bilim olarak ele alınan bir daldır. Dolayısıyla da bilmem kaç yılında Colombus'un Amerika'yı keşfettiğini yazanlara ne kadar tarih bilimi gözüyle bakıyorsanız, bundan 10.000 yıl öncesini bile sanki dün olmuş gibi yazanlara nasıl ki tarihçi diyerek inanıyorsanız, İslami bilimler için de aynı şey söz konusudur ve günümüzden yaklaşık 1.000 - 1.400 yıl öncesini kapsayan bu bilim sürecini görmezden geliyorsunuz. Kısacası 10.000 yıl önce olmuş şeyleri bile tarih bilimi ışığında görebiliyorsanız, en azından İslam'daki uydurma olmayan hadislere de tarih ışığında bakın, çünkü aynı şekilde bunların da belgeleri mevcuttur.

Üstelik bu iddiaya sahip arkadaşlar Kur'anın kendisinin de başlı başına bir hadis olduğunu unutuyorlar. Bu tarih anlayışı olmasaydı Kur'an 1.400 yıl nasıl muhafaza edilirdi sanıyorsunuz ki? Dolayısıyla eğer hadislerin tümünü reddediyorsanız, Kur'anı da reddetmeniz gerekir. Halbuki Kur'an tarihi bir belgedir, aynı birçok hadis gibi.

Kur'an, "kitaba ancak temiz olanlar dokunabilir" diyor, "müteşabih ayetleri ancak ilimde derinleşmiş olanlar bilir" diyor. Kim bu ilimde derinleşmiş olanlar? Acaba dini şova dönüştüren Yaşar Nuri veya Zekeriya Beyaz gibi kişiler mi? Yoksa Resulullah'ın "benden sonra size iki emanet bırakıyorum, bunlardan sakın ayrılmayın" diye rivayet ettiği Ehl-i Beyti mi? Ki onların hakkında Allah Kur'anda buyurmadı mı; "Allah'a itaat edin, resulune ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin". Siz itaat ediyor musunuz bu emir sahiplerine, tanıyor musunuz Allah'ın "itaat edin" dediği bu kişiler kimlerdir? Yoksa günümüzdeki insanlar gibi Kur'anda geçen bu "ulu'l emr" denilen yüksek emir sahiplerinin başbakan, genel kurmay başkanı, şube müdürü gibi kişiler olduğunu mu zannediyorsunuz?

Eğer siz bu emir sahiplerine itaat etmiyorsanız, o halde Allah'ın ayetini reddediyorsunuz. Allah'ın ayetini reddediyorsanız resulun hadisleriyle ne işiniz olabilir ki? Halbuki sizler müslümansınız, o halde neden kendiniz bunları okuyup öğrenmek yerine televizyonda kim olduğu belirsiz kişilerin sizin dininz hakkında empoze ettiklerine inanıyorsunuz?

"Tam olarak şu sözcük geçiyor mu" diye soruyorsun. Çünkü sen ancak anlayabildiğin kadarını söylüyorsun, halbuki Allah yalnızca senin için değil, herkes için indirdi Kur'anı. Aksi halde herkesin kendine özel bir kitap indirmesi gerekirdi. Ama Allah ne buyuruyor ayetinde; "biz nebileri gönderdik ve artık insanların bahanesi kalmadı". Yani kitabı ancak nebiler öğretebilirler; o halde siz kimi nebi ediniyorsunuz?

Kur'anı sadece Türkçe düşünce şekline göre sınırlamaya çalışmanız, ya da sadece kendi düşünebildiğiniz kadarına indirgemeniz, sizin dininiz hakkında size kural koymaya çalışan tağutun eseridir. Laik olduğunu söyleyip de din karşıtı kanunlar çıkaranların eseridir. Bir sözcüğün nasıl tefsir edilebileceğine örnek verdiğim halde hala kendi aklında kurduğun cümlenin neden Kur'anda olmadığını sorguluyorsun sevgili kardeşim. Halbuki örneğin kurban keserken bıçağı hayvanın boğazının kaç santim aşağısında tutman gerektiğine Kur'andan mı bakıyorsun?

Hepsinin özünü Hz. Ali'nin bir sözünde toplayayım;

Allah, peygamberini (Hz. Muhammed'i) kendi terbiyesi ile en güzel şekilde terbiye etti, peygamber de bu terbiye ile beni terbiye etti, ben de mu'minleri terbiye edeceğim.

İşte bu işin özü budur. Kur'an bir kitaptır. Aynı bir tıp kitabı gibi. Nasıl ki bir tıp kitabını okuyarak doktor olunmuyorsa, Kur'anı okuyarak da kendi dinini kendi üreten bir peygamber olunmaz. Nasıl ki tıp kitabı bir doktordan öğrenilmeliyse, Kur'an da peygamberden ve onun ehl-i beytinden öğrenilmelidir. Allah'ın selamı, rahmet ve bereketi onların üzerine olsun.
 

mr_rain

Guru
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
23,956
Reaksiyon puanı
441
Puanları
263
ya sonuçta yapılan kesinlikle yanlış
ancak bilinen başka bir daha yanlış var bence
başörtüsü dinin zorunluluğu değil
bu konuda Yaşar Nuri hocaya güveniyorum

Kur'an da açıkça emredilen birşeye yok demek insanı dinden çıkarır Allah korusun. Yaşar Nuri dediğin adam, daha uçkuruna bile sahip çıkamayan bir zavallıdır.
 
Üst