Ve Ben Seni Çok Özledim

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

SANCAKBEY34

Öğrenci
Katılım
29 Mayıs 2009
Mesajlar
3
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Yağmur da var
Çok sevdiğim rüzgar da
Bugün Pazar
Daha uyanmadı komşular
Damların üzerinde kuşlar
Daha rahatlar
Radyolarda eski şarkılar çalıyorlar bu saatlerde
Gönül penceresinden ansızın bakıp geçenlere doğru
Yağmur da var
Çok sevdiğim rüzgar da
Daha uyanmadı komşular
Bugün Pazar
Ve ben seni çok özledim
Dışan çıkmak istiyor canım
Tek başına haytalık etmek
Islanmak Pazar sabahında yağmurda
Boş caddelerde dolaşmak
Vitrinlerine bakmak mağazaların
Sinemaların afişlerine
Sokakların isimlerine
Telefon kulübelerinde uyuyan çocuklara
Bir merhaba demek sessizce
Sahilde martılara simit atmak
Otobüslerin ilk seferlerine binmek
Gitmek istiyor canım
Hayatın gittiği yere
Islık çalıp şarkılar uydurmak kendi kendine
Fırından taze ekmek alıp
Buğusunu çekmek içine
Ve ben seni çok özledim
Tam böyle bir şey
Çiçeğe su yürümesi
Bebeğin ağlaması
Toprağın uyanması
Yağmurun yağması
Ateşin sıcağı
Bu Pazar sabahı
Tam böyle bir şey
Bir sabahçı kahvesine uğramak
Bir bardak çay
Taze dem kokusu
Hayatın atardamarlarında dolaşmak
Bölmeden şehrin uykusunu
Bir siir yazmak
Pazar bulmacasının boş karelerine
Şiirde tam da bunu anlatmak delice
Tam böyle bir şey
Hesapsız gölgesiz bedelsiz kimsesiz
Bir şiir yazmak
Bir bardak çay içmek
Sokaklarda gezmek
Yağmurda ıslanmak
Ve ben seni çok özledim
 

SANCAKBEY34

Öğrenci
Katılım
29 Mayıs 2009
Mesajlar
3
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Yağmur Sonrası

Yağmur sonrası karanlıkta bir şehir İçinde ben
Şarkılar çalıyor taksilerin teybinden Giderken sen…
Tüyleri ıslak kuşlar su içiyorlar çeşmelerden
Kimsenin umurunda değiliz, Ne aşk Ne ben.
Bir şey olmamış,bir yerinden vurulmamış gibidir şehir
Her gidiş niye birbirine benzer.
Arabaların camlarını siler tinerci çocuklar
Bir sigara parasına ömrümü anlatırım
Belki onlar dinler.
Çekip gidişin hangi şarkıya benzer
Bulup çıkarırız karanlıkta bir şehrin içinden Çocuklarla beraber
Neden kimsenin umurunda değiliz Neden
Ne aşk Ne ben.
Islık çalmayı bilseydim Birazda kahretmeyi
Hayır aç değilim diyebilmeyi
Canım istemiyorlarla çekip gitmeyi
Denizi seyretmeyi kıyıdan
Martılardan dilek tutmayı becerebilseydim
Belki kolay olurdu sensizlik
Belki beni de alırdı koynuna hasretin derin boşluğu
Yapabilseydim,kapıyı ardından ben kapayabilseydim
Camlara vurabilseydim öfkesini sensizliğin
Kırıp dökebilseydim senin gibi
Birde ayrılığı sevseydim olurdu sanki.
Şu senin gidişin biraz üzmeliydi yağmur sonrası bu şehri
Elimi tutmalıydı Beyoğlu
Koluma girmeliydi Üsküdar
Geçer demeliydi bakinin kahvesi
Sinema afişleri gönlümü almalıydı
Göz kırpmalıydı fatihin ana caddesi
En azından kadıköy biraz ağlamalıydı
Olur demeliydi galata
Samatya yanımda yürümeliydi tren raylarıyla
Saçlarımı okşamalıydı Kasımpaşa
Aşk böyledir demeliydi Bakırköy mesela
Yüzüme rüzgarını sürmeliydi Eyüp Sultan
Eminönü oturmaya gelmeliydi bütün kuşlarıyla
Tophane demli bir çay söylemeliydi en kırılgan anımda.
Yağmur sonrası bu şehri kolkola geçmeliydim bütün arkadaşlarla
Bir şiir yazabilmek için kocaman yalnızlığa
Bunun için isterdim bu şehri yanımda
Yağmur sonrası karanlıkta bir şehir
İçinde ben
Şarkılar çalıyor taksilerin teybinden
Giderken sen…
 

SANCAKBEY34

Öğrenci
Katılım
29 Mayıs 2009
Mesajlar
3
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Mavi Bir Ölüm

Yine Sana seslenicem…
Senin kim olduğunu hiç bilmeden,
Senin kim olduğunu en çok bilerek,
İsyankar zambakların, çılgın nilüferlerin,
Dört nala açan kiraz çiçeklerinin,
Dudak kıvrımlarına yoldaş olucam.

Sarı bir hüzün, kızıl bir gurur ve
Siyah bir öfkeyle konuşucam sana…

Sana oklardan değil, yaydan bahsedicem,
Gülün dikenlerinden değil,
Gülleri ve dikenlerini doğurmaktan yorulmayan,
Topraktan söz açıcam.
Akan su gelmicek kelimelerime,
Suyu şefkatle kucaklayan sessiz taşların canını yakan
Damlaları dillendiricem.
Yine sana seslenicem, senin kim olduğunu hiç bilmeden,
Bilmek istemeden…

Alaattinin sihirli lambasından çıkan cin bana gelseydi ve
Ne dilersem dilememi isteseydi,
Hiçbirşeyi elde etmeyi dilemezdim.
Birşeyden vazgeçmeyi isterdim sadece,
Hayatta birşeyden vazgeçmem lutfedilseydi,
Bedeli herşeyim olsa bile
Sana seslenmekten vazgeçmek isterdim.
Garip değilmi..
Sana seslenmekten vazgeçmek istemediğimi,
Bundan hoşlandığımı düşünüyorsun belkide,
Oysa sana seslenmek,
Bütün hesaplarımı gördüğüm bu dünyadaki
Tek geride kalmış hesap benim için.
Bu dünyadaki tek yük,
Bu seslenişin kalbini avucumda tutabilmek.
Kürek mahkumu için kürek neyse,
Benim içinde sana seslenmek o.
Bir yandan gemiyi ufka ulaştırmanın tek yolu,
Öbür yandan, bileklerimden sızan kanların
Gönlümü işgale yeltendiği bir rotanın can suyu.

Oysa ben sana küreklerden değil,
Gemiden bahsetmek isterdim.
Atalarım bana, kadınlara gökyüzünü,
Gemileri ve yelkenleri anlatmayı öğrettiler.
Sen kürekleri, yağlı urganları,
Geceyi siyaha gömen fırtınaları öğretmeye çalışıyorsun.
Sana ellerimle dokunarak,
Gözlerimle okşayarak göstermek isterdim,
Rüzgarla şişen beyaz yelkenleri.
Ama senin vaktin yoktu, ben bunu hiç anlayamadım.
Kavmimin kadınları bana öğretmediler ki,
Bazı kadınların beyaz güvercinlerden daha çok,
Siyah apoletleri sevebileceğini.
Sana sesleniyorum…
Ve gözlerin bileklerimden parmak uçlarıma kadar toplanmış
Kan pıhtılarını seyrediyor.
Kürekleri bırakmıyorum,
Önce yücelttiğin, sonra terk ettiğin aşkın onuru için,
Kalemi bir an elimden düşürmüyorum.
Ankara kalesinin önünde sana sesleniyorum.

Benden kaçıp cennete gitmek isteseydin,
Seni cennetin kapısına kadar götürürdüm.
Bana gelmek için seni korkutan cehennem olsaydı,
Cehennemle konuşurdum,
Seni ona anlatabilirdim.
Oysa sen ne cenneti isticek kadar aşık oldun,
Ne de cehennemi isticek kadar ayrılık.
‘Seviyorum seni ama..’ dedin,
‘Hoşçakal’ diye ekledin.
‘Şimdi gitmeye mecburum, belki yine gelirim..
Umarım gelirim…’ son sözün oldu.
Cennetin ve cehennemin dillerini,
Savaş naralarını ve aşk şiirlerini,
Gazelleri ve boleroları öğreten atalarım,
Senin sözlerinin anlamını öğretmediler.
Hiçbirşey söylemeden gittin…
Ayrılığın dilsiz olduğunu ben senden öğrendim.
Dilsiz olanın yaşayabileceğini sen öğrettin bana,
Ve kalemime ilk defa yavan gözlerle baktım.

Yine, yeniden, sadece sana seslenicem,
Müebbet bir aşk dışında,
Bildiğim tüm duyguları terk edicem.

Sana seslenicem yine..
Seni sadece kuru bir sevgiyle değil,
Derin bir hüzünle, binlerce yıllık bir gururla,
Ve pervasız bir öfkeyle sevdiğimi duyumsuyor musun?
Mütevazi bir sevgiyle değil,
Küstah bir aşkla sevdim seni.

Ben Osmanlı gibi,
Kollarımın yetişemediği bir aşkı kucaklamaya çalışırken,
Sen köprülerin ülkesi Venedikteki son sancağı,
Kışın üşümemek için şal yaptın kendine.
Neden bilmiyorum özlemin artıyor içimde,
Zaman geçtikçe eksilir demiştin oysa
Atalarımın öğrettiklerine ters düşsede,
Sana inanırım bilirsin,
Zamanla unutursun demiştin.
Niye daha derinleşiyor öyleyse?
Derinleşiyor özlemin,
Ve gönlümde bir iç savaşta dökülen
Kanları coşturuyor, ayrılık sözlerin.
Öfkelerimin kararlılığını aşka katık ederek konuşucam.
Bedenim bu dünyayı terk edene kadar.

Öyle sanıyorumki hüzünle ve acıyla
Pek barışık olmadığın için benden uzun yaşayacaksın.
Benden sonra kelimelerim gelecek gönlüne,
Onların benden geldiğini birtek sen bileceksin.
Küstah bir aşkla sevicem seni,
Ben savaş ve ölümle haşır neşir olan kelimeler dışındakileri,
Unutmaya gayret edicem, ömrümün geri kalanında.
Sana seslenicem yine…
Ben seni Beyrut gibi sevdim ama, sana ne mağribi
Ne de manhattanı anlatamadım.
Bağdatı ve Şamı işgale yeltenmişken,
Venedikten gelen ihanet tarumar etti ordularımı.

Sarı bir keder, kızıl bir kibir ve
Siyah bir isyanla konuşucam sana…

Senin kim olduğunu hiç bilmeden,
Ağlayan zambakların dudak kıvrımlarına yoldaş olucam.
Senin kim olduğunu en çok bilerek,
Kavmimin bana vaadettiği tüm aşkları terk edicem.

Müebbet bir aşk, sarı bir hüzün, kızıl bir gurur ve
Siyah bir öfkeyle konuşucam,
Bu dünyayı terk etme müjdesi gelene kadar.

Hüznü, gururu ve öfkeyi bilseydin keşke……..

Hüznümün beni aşan taşkınlığını,
Gururumun binlerce yıl önceden miras kalmış hoyratlığını,
Öfkelerimin hiçbir zaman sona ermeyecek ve
Azalmayacak kararlılığını anlayabilseydin…
Anlatabilirdim sana;
Seninle yaşanan bir aşktan sonra,
Ayrılığın, ölüm bile olsa, mavi bir ölüm olacağını…
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst