Murataltug
Müdavim
- Katılım
- 15 Ekim 2017
- Mesajlar
- 5,873
- Reaksiyon puanı
- 3,096
- Puanları
- 113
- Yaş
- 38
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim! aldırmadan geç git! , diyemem
hak namına haksızlığa ölsem tapamam
Biri ecdadıma saldırdımı
boğarım
zalimi asla sevemem
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber, Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i, Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Âsım'ın nesli...diyordum ya nesilmiş gerçek İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.
Saçıyor zırha bürünmüş o nâmerd eller Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler!
Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler...Kahraman ordu ki
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır mı göğsündeki kat kat îman?
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz Sonra mel'undaki tahrîb
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyle sefîl,
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk
vahşetle "bu: bir Avrupalı Dedirtir yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Şu Boğaz Harbi nedir?
Var mı ki dünyâda eşi?
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim! aldırmadan geç git! , diyemem
hak namına haksızlığa ölsem tapamam
Biri ecdadıma saldırdımı
boğarım
zalimi asla sevemem
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber, Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i, Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Âsım'ın nesli...diyordum ya nesilmiş gerçek İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.
Saçıyor zırha bürünmüş o nâmerd eller Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler!
Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler...Kahraman ordu ki
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır mı göğsündeki kat kat îman?
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz Sonra mel'undaki tahrîb
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyle sefîl,
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk
vahşetle "bu: bir Avrupalı Dedirtir yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Şu Boğaz Harbi nedir?
Var mı ki dünyâda eşi?