Gülsüm Üveys
Öğrenci
- Katılım
- 21 Ocak 2020
- Mesajlar
- 2
- Reaksiyon puanı
- 2
- Puanları
- 1
- Yaş
- 50
Kıymetli kardeşim, emeğin için Allah razı olsun. Lakin yukarıdaki sözlerde sanki bir sıkıntı var, kafa kurcalıyor. Sadece Yüce Allah insanı koruma altına alabilir diye düşünüyorum. Allahtan başkalarına böyle bir haslet atfetmek bana giran geliyor, ruhumu üşütüyor. Çünkü ben bu sözlerin insanı itikaden sakatlayabileceğini düşünüyorum. Allahu alem... Lakin biraz daha özenli ve mayınlı araziye dikkat ederek yazabilirseniz çok daha iyi olur inşaallah.
Mesaj otomatik birleştirildi:
Kıymetli kardeşim, emeğin için Allah razı olsun. Lakin yukarıdaki sözlerde sanki bir sıkıntı var, kafa kurcalıyor. Sadece Yüce Allah insanı koruma altına alabilir diye düşünüyorum. Allahtan başkalarına böyle bir haslet atfetmek bana giran geliyor, ruhumu üşütüyor. Çünkü ben bu sözlerin insanı itikaden sakatlayabileceğini düşünüyorum. Allahu alem... Lakin biraz daha özenli ve mayınlı araziye dikkat ederek yazabilirseniz çok daha iyi olur inşaallah.
[/QUOTE ]
Allah razı olsun cnm kardeşim. Çok güzel dedin yaşa ve gör. Bende yaşadım ve gördüm. Hamd olsun şükürler olsun.Allah’ın ve Resul’ünün selam ve bereketi üzerinize olsun
İnternet sitesinde bu platforma üveyslik ilgili paylaşımları görünce ben de bir Üveys olarak düşüncelerimi paylaşmak istedim. Bir çok Üveys kardeşimin paylaşımını okurken, buna inanmak istemeyen, önyargıyla yaklaşan kardeşlerimizin paylaşımlarını da okudum. Aslında bu düşüncelerinin ne kadar yanlış, yersiz, araştırmadan, sadece kendi düşüncelerinin bir yansıması olduğunu gördüm. İnsan bilmediği bir konuyu, yaşamadığı bir hali, bu eşsiz manevi yolculuğa inanması zor gelebilir elbet. Hak verdiğimiz oluyor tabiki. Ama BİLEN İLE BİLMEYEN, YAŞAYAN İLE YAŞAMAYAN BİR OLUR MU? Bu yazıyı paylaşma nedenim de sizi bu önyargılı davranıştan uzaklaştırmak, olaylara tarafsız bakabilmenizi sağlamak, akıl, kalp süzgecinden geçirdikten sonra kurana ve sünnete örtüşmeyen hal olmadığını ve anlatılanların Kuran’da ayetler ile örtüştüğünü görecek ve dünde marifeti yaşayan Allah dostlarının manevi hayatlarını okuduğunuzda bizlerin anlattıklarında da benzerlikler olduğunu göreceksiniz. Kısacası, bizler daha yolun başındayız ve kendimizi onlarla mukayese etme haddinde de değiliz. Ama sadece şunu söylüyoruz ki marifet yolculuğuna adım atan herkes bu manevi yolculukta anlatılan ve Allah’ın bir lütfu olan lütuflara eriştirilebileceğini ve bunu kendisinin birebir yaşayacağını anlatmak. Bu Allah’ın bir lütfu dilediğine dilediği kadarını bahşeder. Kulun zikretmesine, zikirde sabit olmasına, nefsiyle mücadelesine, başkalarına zikri tebliğ edip başkalarının da kendilerini kurtarmasına vesile olmasına, hayırda ve cömertlikte yarışmasına kısacası kulun gayreti neticesinde ulaşacağı, Allah’ın kulundan razı olduğunu göstermesinden ibarettir. Üveysler olarak söylediğimiz tek şey, Allah’ın bizlere hitabı olan YAŞA VE GÖR kelamının sizlerde de vuku bulacağı ve bu anlatılanların Allah’ın gücü ve kudretinin eseri olduğudur. Birazda zikirdeki manevi yolculuğumdan bahsedeyim inşallah.
İnternet sitesinde karşılaştım üveyslik zikri ile. İlk önce www.veyselkarane.com sitesine girip araştırma yaparak genel bir bilgi aldım. Zikrin ne olduğu, neler yaşanıldığı, zikirde anlatılmak istenen ne, nasıl bir manevi yol gibi genel bilgileri edindim. Sonra tavsiye edilen ziyaretçi sayfasını ziyaret edip okudum. İnanırmısınız okuduklarım karşısındaki şaşkınlığımın yanında aklımın almadığı, yaşanabilir mi diye düşündüğüm, akıl almaz, idrak edemez bir hale bürünmüştüm. Bende zikreden bir kuldum neden burada anlatılanların bir tanesini ben yaşamadım ki dediğimi bilirim. Ama şu vardı ki o gece yüzlerce kardeşimizin yazılarını okuyup, videolarını dinlediğimde neden yalan söylesinler, bunları söylemek onlara ne kazandırabilir ki. İnsan yaşamadığı bir şeyi bu kadar güzel , içten, sevgiyle anlatabilir mi? dedim. Yaşa ve Gör kelamı beni kalbimden vurdu adete. Zikredersem ne kaybederim ki. Şayet anlatılanları yaşamazsam en fazla bırakırım demiştim. Ama samimi olmak, kalben inanarak yapmak ve rabbimize sığınarak doğru yolda olduğunu bana öğretmesi için dua etmekten başka. Karar verdim ve önyargılı olmadan aklen olmaz diyerek akıl yürütmeden sadece samimi olarak zikri anlatıldığı şekilde yapmaya, asla başka bir Esma,dua katmadan düstura uyarak yaptım. Rabbim bana doğru yolu sen öğret diyerek duaya sığınarak ilk zikrimi o gece yaptım. Gece rüyamda tırnağımda yasin yazıyordu. Yasin süresinin 21.ayetindeki “ “Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.” ayeti gönlüme düştü. Ertesi sabah Allah lafzı ile yüzleştirince rabbim tamam doğru yoldayım güveni düştü kalbime. İlk nefsimi öğrendim bir kaç gün sonra. “ Nefsini bilen rabbini bilir” hadisinin hayatıma yerleştiğini köpek nefsim gösterilerek yaşadım. Nefsin özellikleri beni anlatıyordu. Dünyalık meyl, paraya düşkünlük, aileyi korumacılık hali vs. Kendimle yüzleşmediğim ama rabbimin bana kendimi gösterdiği an. Artık ben kendi içimde taşıdığım tüm hayvani özellikler ile yüzleşmeye başlamıştım. Artık benim görevim nefsimden arınmak, bendeki tüm olumsuzluk huyları terketmek, rabbimi bilme ve tanımama perde olan nefsimle mücadeleye başlamıştım. Değişim zikir ile aslında kendi bedenimde yaşamıyordu. Ruhumu gösterdi rabbim küçücük bir bebek olarak. Bir hafta içinde ilk öğretmenimi tecelli de ( anlık bir görüntüde ) rabbim gösterdi bana. Bir gün uyanırken Mevlana Hz dilimden dökülmüştü. Bir başka öğretmenim rüyamda bana şu sözler ile öğretiliyordu. “ Duydum ki Abdülkadir Geylani Hz senin öğretmeninmiş”. Zikirden önce kadiri zikri çektiğim halde hiçbir zaman öğretmenim olmamış sultanımız üveyslik zikrinde bana öğretmen olarak verilmişti. Neden dünde değil bugün? Demek ki bir şeyhe bağlı olmadan, araya aracı koymadan, tevhid bayrak yapan, Fatiha’nın 4.ayetini “ Yanlız dana ibadet eder ve yalnız senden yardım dilerim” ayetini yaşamaya çalışanlara, bir tüccar ibadetiyle yada korkuyla değil AŞK İle yapılan karşılıksız ibadetimizin karşışığından Allah’ın sevdiği seçtiği kullarını bize öğretmenlik ederek marifet yolunu bizlere öğretmesiydi. Mis kokuları namazda, zikirde almaya başlamıştım. Rüyalarım değişmeye başlamış, yeri geldi müjde rüyaları verildi , yeri geldi nefsimin halleri, değiştirmem gereken huylarım, insanlara bakış açım, benden beklenen haller bazen de yaptığın hatalar gösterilerek kulum bunları yapma bir daha denilerek korkutularak değil sevdirilerek öğretildi. Sitede anlatılan bir çok lütuf bu acize de yaşatıldı dile getirmesem bile. Anlatmamım sebebi sadece öğretmek. Yaşayacaklarını bir yaşayandan dinlemen. Yaşayan herkes gibi, zikreden herkese yaşatılacağı gibi. Zikrin eşsiz lütufları sadece.
İlk ismim verildi İdil. Sonra Rabia, Elif isimleri. Kul Kemal’e ermeye başlayınca Allah kuluna lakap ( isim) takar halini yaşamıştım. Verenin şanı çok yüce, ben ne kadar aciz olduğunu hatırladım. Bunları hak edecek ne yaptım diye gönül yaşı dökmekten başka. Ben Allah’a sevgili kul olmak istiyorsam biliyorum ki kuran ve sünnet ışığında yol almalıydım. Ne zaman ki kuranı anladığımız dilde de okumamız gerektiği, tefekkür etmemiz gerektiği bize öğretildi anladım ki dünde ne kadar hata yapmışız. Dinlemek, güzel okumak, okuduğunu anlamaya çalışmadığımı ve ne kadar kurandan uzak kalmdığımı gördüm. Ama düne kadar hep dinlememiz gerektiği öğretilmişti. Ama Allah Kuran’da OKU diyordu. Ben okumalıydım. Öğrendim ki kuranı okumalı, anlamalı, hayatıma sokmalı ve yaşantıma yansıtarak örnek olmalıydım. Bir ayet arapça ardında Türkçe meali ile rabbimin sesini duymaya başladım hamdolsun. İnsanın uyanması gibi. Kurana hayatımı uydurmam gerektiği, kuranı hal edinip rabbimin emir ve yasaklarına riayet etme, eksikliklerimi tamamlama, dünde bildiğim ve bana öğretilen tüm yanlışmalarımı terk etmem gerektiğini öğrendim. Artık tüm çabam bu. Dünden fazlayız ama yarınlardan eksiğiz elbet. Dündeki öfke halleri, büyüklük taslama, benlik yapma, ben bilirim edaları yavaş yavaş nefsimle mücadele etmemden dolayı benden uzaklaşıyordu. Bu uzun bir süreç elbet. Yıllarım birikimi huylarım, karakterlerim, davranışlarımı bir anda terk etmem mümkün değildi. İçimde benim ile cihat eden bir nefsim de vardı. Geçmişteki hatalarım, günahlarım, gelecek kaygılarım, korkularım, yaşadığım imtihanlar ile her bir yandan saldırıyordu .Ama tevhid kalesinde olmanın verdiği huzur, güven ve Allah’ın merhameti, sevgisi, bağışlayıcılığı yardımının her an benimle olduğunu hissediyorsun. Nefsimle cihadımda tevhidin yardımını hissediyordum. Daha da zikrime sarıldım. Bir an bile zikrimi bırakmadım. Zikrin bana verdiği bu maneviyatı başka kardeşlerim de yaşasın diyerek herkese anlatma çabasında oldum. Bir Allah razı olsun dahi beklemeden tüm üveys kardeşlerimiz ile aynı gayrette olduk. Belki bir kardeşimize Allahı ve Resul’ünü devşirebiliriz, nefsiyle cihat etme yolunu öğretiriz, rabbim rızasına ulaşmasına vesile oluruz. Bizler bir tarikat ve cemaat değiliz. Sadece kardeşlik çatısında bir araya gelen, aleme SEVGİ’yi anlatmaya çalışanlarız. KULA KUL OLMAYIN, ALLAH’A KUL OLUN diyenleriz. Hiçbir karşılık beklemeden, menfaat gütmeden sadece rabbimize kul, Resul’ümüze ümmet olma derdindeyiz. Kendine müslüman olmayıp, mümin olup alemin kurtuluşuna vesile olabilmek tüm aracımız. Biliyoruz ki bir müslümanın hayatını kurtaran bütün müslümanların kurtarmışcasına sevap kazanır. Sevap derdinde de olmadığımızı rabbimizin verdiği her sevabı ihtiyaç sahibi kullarına hediye edenleriz. Biz rabbimizi karşılık seven, bir beklenti ile ibadet etmeyen ve sadece rabbimizin cemaline ulaşmaya gayret edenleriz. Kaderimizi bilemeyiz elbet ama son nefesimize kadar nefsimizle cihat edip bu savaşı kazanmaya çalışanlarız. Teslimiyeti, sabrı, şükrü, rızayı, tevekkülü, kader ve kazaya razı olmayı bize öğreten ve bu bakış açısına bizi ulaştıran zikrimiz olmuştur. Her an bu hal üzere olursak inşallah son nefesimizde de Allah’ın sevgisine ulaşmış oluruz inşallah.
İnsan kendisini değiştirmeye çalışmadıkça, değişim beklemesi boşuna. En gayret edeceksin ki rabbim eğrilerini doğrultsun. Huylarını güzelleştirsin, günahlarını terketme fırsatı bul, Allah’ın hoşnut olacağı ameller yap, kuran ve Resul ahlakına bürün. Düzeltmek isteyeni biz düzeltiriz diyor rabbimiz. Biz diyoruz ki yolu bulduk sizler de gelin. Dertlerinize şifa bulun, korkularınızdan kurtulun, takvanız güzelleşsin, ibadetlerinizi sevgiyle yapın, huzura kavuşun. Tüm çırpınışlarımız, zikri anlatmadaki çabalarımız sadec bu şifadan diğer kardeşlerimizde faydalansın. İslamı saf, katışıksız haline getirmek, tarikat ve cemaatlerin peşinde kul olmaktan insanları kurtarmak, Allah’ı korkutarak değil sevdirerek anlatmak. Allah’ın merhametini, sevgisini, affediciliğini aleme anlatmak. Dini, insanı, inançları sömürenlere karşı verdiğimiz bu savaşta elbette bize çamur atanlar olacak, iftira atıp karalayanlar, yalan diyenler olacak. Çünkü bizler artık KULU SÖMÜREMEYEKSİNİZ, KENDİNİZE KUL EDEMEYECEKSİNİZ, SAHTE DİNLE ALDATAMAYACAKSINIZ demekten asla bıkmayacağız. Güneş balçıkla sıvanamaz misali asla bu düşüncedeki insanlar MARİFET İLMİNİ aleme anlatmamıza engel olmayacaklar. Biz bir ütoptadan bahsetmiyoruz. Tüm yaşanılanlar, anlatılanlar ALLAH’IN İLMİNİN bir tezahürüdür. Rabbim üveyslik zikri ile kullarına lütfudur.
Gel kardeşim önyargıları terket de gel...
Dünde bildiklerini terket de gel...
Biliyorum demeden gel...
Olmaz deme...
Yaşanmaz deme...
Aklım almıyor deme...
Nerden biliyorsun ki SIRATEL MÜSTAKİM’e davet edilmediğini.
Kalbine sor bakalım ne söylüyor...
Nefsinin fısıltısına kulak tıka ama ruhunun sesine kulak ver...
Ne kaybedersin zikretmekle...
Tevbe, salavat, tevhid ile dön rabbime...
Hediye ile sana verilen sevapları aleme saç...
Benlikten, kibirden, EGO’larından sıyrıl...
Nefsine savaş aç...
Nefsine uyanlardan olursan helak olursun bilesin...
Nefsini bilmezsen neyle savaş ettiğini nerden bileceksin...
Nefsini tanımak için Tevhid’e gel...
Efendimizin ( sav) ve sevdiklerinin yoluna gel...
Allah’a kul olmaya, Resul’e ümmet olmaya gel...
Bırak cennetin nimetini, terk et cehennem korkusuyla ibadeti...
SENİ YARATAN RABBİN CEMALİNE TALİP OL...
Harika budur ki...
Buna ancak ŞERİAT ve MARİFET ilmi ile ulaşabilirsin...
Hal ile batılı ayırabilirsin...
SEVGİ’den AŞK’a geç...
Hamdım, piştim, yandım halleri ile olgunlaş, terbiye ol...
İnsani kamil ol..
Allah’ın sevdiklerinden ol...
Mevlana sultanımızın dediği gibi...
"Gel, gel, ne olursan ol yine gel. İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel. Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel."
ZİKRİ YAPMAKLA NE KAYBEDERSİN...
EMİN OL Kİ ÇOK ŞEY KAZANACAKSIN...
YAŞADIK Kİ BİLİYORUZ...
YAŞADIK Kİ ANLATIYORUZ...
ALLAH HER AN YENİ BİR ŞEN’DEDİR.
Bırak rabbim seni yeniden var etsin, yeni bir yaratılışta tekrar yaratsın, senden yeni bir sen çıkarsın. Aslına döndürsün, özüne ulaş.
Ruhunu özgürleştirme fırsatını yakala, nefsin esaretinden kurtar ki sen de özgür ol.
Diyecek o kadar söz var ki yazıya dökülmeyen, dile getirilmeyen, anlatılmayan. Biliyorum ki akıl ancak yaşamaya başladıkça öğrenecek, alkıllanacak, inkar etmekten vazgeçecek.
Biliyorum ki “ Çoklar çağrılır bu yola ama azlar seçilir”
NEDEN BİRİ SEN OLMAYASIN!
KENDİNE BİR FIRSAT VER!
DENEMEKTEN NE KAYBEDERSİN!
SON SÖZÜM ODUR Kİ ;
YAŞA VE GÖR KARDEŞİM
Son düzenleme: