*SiRiNe*
Dekan
- Katılım
- 22 Kasım 2007
- Mesajlar
- 5,336
- Reaksiyon puanı
- 2
- Puanları
- 0
Kadınlar hızla iş hayatından çekiliyor... KAGİDER ile TÜSİAD’ın ‘Türkiye’de Toplumsal Eşitsizlik’ raporuna göre, kadın istihdamında 8 yılda yüzde 9’luk düşüş yaşandı. Üstelik sadece kırsal alandan bahsetmiyoruz: Şehirde yaşayan, eğitimli kadınlar da giderek daha fazla evde oturmayı tercih ediyor.
Bu tabloya bakıp ‘muhafazakârlaşıyoruz’ demek en kolayı. Çünkü cevap çok daha derinlerde:
Çalışan anneyi destekleyen hiçbir devlet politikamız yok. Buna karşılık Başbakan ‘üç çocuk doğurun’ diyebiliyor. Değil 3, tek çocuk doğuran anneler bile üstlendikleri maddi-manevi sorumlulukla, çoğunlukla tek başına mücadele etmek zorunda bırakılıyor. Hele ki bizdeki gibi, işyeri ücretleri bu kadar düşükken çocuk bakımı kalemi, aile bütçesinde koskoca bir delik demek...
Sorun muhafazafakârlaşma değil, çünkü kadın hakları konusunda Türkiye’nin çok ilerisinde görünen Avrupa’da da aynı mesele var... The New York Times Magazine ‘Çocuksuz Avrupa’ başlıklı harikulade bir yazı yayınladı. Araştırmalara göre, Avrupa’da kadınların giderek az çocuk doğurmayı tercih etmesi, kariyer yapma hırsından kaynaklanmıyor. Avrupa’nın kuzeyi ve güneyi arasında da büyük bir fark var: İskandinav ülkelerinde kadınlar, hem Avrupa’nın en çok çocuk doğuranları hem de bu ülkelerde kadınların işgücüne katılım oranı en yüksek seviyede (Norveçli kadınların yüzde 75’i çalışıyor). Ama İtalya’da doğum oranı hızla düşerken, doğuran anneler işi bırakıp evde oturuyor. Her iki ülkede de kadınların eğitim seviyeleri yüksek olduğuna göre, neden arada böylesine dramatik bir fark var?
KISMİ MODERNİTE OLMAZ
Norveç’te annelere 24 hafta, babalara da 6 hafta doğum izni veriliyor. Devlet, çocuk başına 4000 euro ödüyor, dahası herkese kreş imkanı sağlıyor. İtalya’da ise devletten anneye destek yok. Tıpkı bizdeki gibi ‘anneler, olmadı büyükanneler çocuğa baksın’ mantalitesi hakim. Sosyolog Arnstein Aaseve, maddi koşullar yüzünden İtalyan çiftlerin çocuk yapmayı ertelediklerini, bu nedenle aradaki jenerasyon farkının açıldığını ve büyükannelerin de artık bebek bakamayacak kadar yaşlandıklarını söylüyor.
Doğurganlığın azalması, sadece İtalya’ya mahsus değil: Tayland’da doğum oranı yüzde 1.5’e düştü, Güney Kore yüzde 1.1 ile dünyanın en az doğuran ülkesi. (Matematiksel olarak yüzde 2.1, ‘ölenlerle doğanların oranını’ eşleştiren eşik.) Amerika’da doğum oranı, 1960’tan beri en yüksek seviye olan 2.1’e çıkmasının sebebi, esnek çalışma koşulları: Part-time iş imkanları, evden çalışma trendi, iş hayatını bıraktıktan sonra tekrar dönmenin rahatlığı gibi.
Bilim adamları, doğum oranlarının tahminlerin ötesinde düşmesini, geleneksel aile modelinin modern hayata uyum sağlayamamasına bağlıyor. Bu teze göre, modern dünyadan ‘kısmi’ olarak yararlanan ülkelerde kadınlar giderek daha az doğuracak. Kadınlara eğitim ve iş imkanları sunarken, kafa yapısını 19. yüzyılda tutan kültürlerde, ‘3 çocuk doğurun’ demek kurtarmıyor...
Mehveş EVİN
Bu tabloya bakıp ‘muhafazakârlaşıyoruz’ demek en kolayı. Çünkü cevap çok daha derinlerde:
Çalışan anneyi destekleyen hiçbir devlet politikamız yok. Buna karşılık Başbakan ‘üç çocuk doğurun’ diyebiliyor. Değil 3, tek çocuk doğuran anneler bile üstlendikleri maddi-manevi sorumlulukla, çoğunlukla tek başına mücadele etmek zorunda bırakılıyor. Hele ki bizdeki gibi, işyeri ücretleri bu kadar düşükken çocuk bakımı kalemi, aile bütçesinde koskoca bir delik demek...
Sorun muhafazafakârlaşma değil, çünkü kadın hakları konusunda Türkiye’nin çok ilerisinde görünen Avrupa’da da aynı mesele var... The New York Times Magazine ‘Çocuksuz Avrupa’ başlıklı harikulade bir yazı yayınladı. Araştırmalara göre, Avrupa’da kadınların giderek az çocuk doğurmayı tercih etmesi, kariyer yapma hırsından kaynaklanmıyor. Avrupa’nın kuzeyi ve güneyi arasında da büyük bir fark var: İskandinav ülkelerinde kadınlar, hem Avrupa’nın en çok çocuk doğuranları hem de bu ülkelerde kadınların işgücüne katılım oranı en yüksek seviyede (Norveçli kadınların yüzde 75’i çalışıyor). Ama İtalya’da doğum oranı hızla düşerken, doğuran anneler işi bırakıp evde oturuyor. Her iki ülkede de kadınların eğitim seviyeleri yüksek olduğuna göre, neden arada böylesine dramatik bir fark var?
KISMİ MODERNİTE OLMAZ
Norveç’te annelere 24 hafta, babalara da 6 hafta doğum izni veriliyor. Devlet, çocuk başına 4000 euro ödüyor, dahası herkese kreş imkanı sağlıyor. İtalya’da ise devletten anneye destek yok. Tıpkı bizdeki gibi ‘anneler, olmadı büyükanneler çocuğa baksın’ mantalitesi hakim. Sosyolog Arnstein Aaseve, maddi koşullar yüzünden İtalyan çiftlerin çocuk yapmayı ertelediklerini, bu nedenle aradaki jenerasyon farkının açıldığını ve büyükannelerin de artık bebek bakamayacak kadar yaşlandıklarını söylüyor.
Doğurganlığın azalması, sadece İtalya’ya mahsus değil: Tayland’da doğum oranı yüzde 1.5’e düştü, Güney Kore yüzde 1.1 ile dünyanın en az doğuran ülkesi. (Matematiksel olarak yüzde 2.1, ‘ölenlerle doğanların oranını’ eşleştiren eşik.) Amerika’da doğum oranı, 1960’tan beri en yüksek seviye olan 2.1’e çıkmasının sebebi, esnek çalışma koşulları: Part-time iş imkanları, evden çalışma trendi, iş hayatını bıraktıktan sonra tekrar dönmenin rahatlığı gibi.
Bilim adamları, doğum oranlarının tahminlerin ötesinde düşmesini, geleneksel aile modelinin modern hayata uyum sağlayamamasına bağlıyor. Bu teze göre, modern dünyadan ‘kısmi’ olarak yararlanan ülkelerde kadınlar giderek daha az doğuracak. Kadınlara eğitim ve iş imkanları sunarken, kafa yapısını 19. yüzyılda tutan kültürlerde, ‘3 çocuk doğurun’ demek kurtarmıyor...
Mehveş EVİN