Tam bağımsız devlet var mı?

Elbruz46

Müdavim
Müdavim
Katılım
22 Şubat 2008
Mesajlar
11,931
Reaksiyon puanı
1,338
Puanları
293
Tam bağımsız devlet var mı?


Türkiye’nin siyasî kamplaşmalarına dünden bugüne baktığımızda, siyasî hareketlerin tamamen dış yönlendirmelerle şekillendiğini, bütün siyasî mücadelelerin de hep aynı tartışmadan kaynaklandığını görüyoruz: Hangi safta yer alalım?

Amerika ile Rusya’nın birbirlerini tehdit ederek -ama asla savaşmayarak- oluşturdukları iki kutuplu dünya düzeninde, yani “soğuk savaş” yıllarında, Türkiye’deki siyasî akımlar ve sokak hareketleri de bu tartışma etrafında şekilleniyordu: Hangi safta yer alalım?

12 Eylül’den önce, Türkiye’nin bir kısmı Rusya’yı model olarak alıyordu, diğer bir kısmı da Amerika’yı. “Ne ABD, ne Rusya; tam bağımsız Türkiye” sloganı atıp duranlar, Çin’e laf söyletmiyorlardı meselâ…

Merkez sağ, komünizmi “din düşmanı” olarak gördüğü için her zaman ABD’ye daha yakın duruyor, Demirel bazen ABD çizgisinden sapıp Rusya ile işbirliğine yeltenince de, adı konmayan bir sarsıntı yaşanıyordu… Milliyetçi cephede duran MHP de -o yıllarda- tamamen ABD safında yer alıyordu.

Millî Görüş lideri Erbakan ise, ABD karşıtı bir siyasî çizgi geliştirmiş, ancak Rusya’yı ya da Çin’i de alternatif olarak görmemiş, rotasını İslâm ülkelerine çevirmişti. Oysa, “İslâm ülkeleri” dediği devletlerin bir kısmı ABD, bir kısmı da Avrupa ve Rusya’nın nüfuz alanı içindeydi… Yani “İslâm ülkeleri” de zaten mevcut kamplar arasında paylaştırılmış durumdaydı; müstakil bir ittifak değildi…

O zamanlar Avrupa sokak hareketlerinde bu kadar gündemde değildi.

Aradan yıllar geçti, bizler büyüdük; ama hâlâ aynı tartışma devam ediyor: Hangi safta yer alalım? Görülüyor ki, Türkiye’nin siyasî tarihi, “hangi safta yer alalım?”ın kavgasından ibarettir…

Bugünlerin moda sloganı “Ne ABD, ne AB; tam bağımsız Türkiye…”

Bu sloganı atanlar, Rusya’yı unuttuklarından mı, taraftarı olmaya değer bulmadıklarından mı, yoksa adını gizleme ihtiyacı duyduklarından mıdır bilinmez, tartışmayı sadece 2 cepheye indirmiş durumdalar: ABD ve AB… Bunu yaparken, Amerika ile Rusya’nın aslında tam bir ittifak hâlinde hareket edip, “danışıklı dövüş” içinde olduklarını farkedebiliyorlar mı, orası da belli değil…

Son yılların en popüler sloganlarından birisi olan “Ne ABD, ne AB; tam bağımsız Türkiye” sloganı, belki pek çok kişinin kulağına hoş geliyor; ama “tam bağımsızlık ne demektir?” sorusuna ciddi bir cevap aradıklarını hiç zannetmiyorum.

Zaten, Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde Abdullah Gül’ün adını protesto pankartlarına “ABDullah” şeklinde yazanların, bu konulara hiç kafa yormadıkları da açıkça anlaşılıyordu. Çünkü, eğer Abdullah Gül’ü ille de bir tasnife tâbi tutacaklardıysa, onun Amerika’ya değil Avrupa’ya yakın durduğunu, Amerika’nın da bu sebeple onun cumhurbaşkanı olmasından rahatsız olduğunu bilmeleri gerekirdi. Kaç kişi olduklarını saymakla meşgul olan bu “ulusalcı” kitlenin, daha kimin hangi safta olduğunu tesbit etmeyi bile beceremeden, “tam bağımsızlık”tan söz etmesi ayrı bir tartışma konusu…

Çok uzun analizler yapmak mümkün; ama mevzuyu uzatmayalım. Acaba dünyada “tam bağımsız” bir ülke var mı? Bize “tam bağımsız” bir devlet adı söyleyebilir misiniz? Hem sonra “tam bağımsızlık” ne demektir?

Teknolojinin ve ulaşımın her türlüsünün bu kadar gelişip yaygınlaştığı, dünyanın bir ucundaki herhangi bir gelişmenin dünyanın öbür ucunu dakikalar içinde etkilediği bir dönemde, hangi devlet “tam bağımsız”dır?

Bütün devletlerin birbiriyle irtibat hâlinde olduğu bir dünyada, “tam bağımsızlık” ne demektir?

Meselâ, Saddam döneminden beri, Irak’taki gelişmelere Türkiye kayıtsız kalmıyor. O halde Irak hiçbir zaman “tam bağımsız” olmadı ve olamayacaktır. Bu durumda Türkiye, “Irak’ın tam bağımsız olmasını engelleyen bir devlet” olarak suçlu mudur?

Türkiye; Afganistan’daki, Pakistan’daki, Suriye’deki, Lübnan’daki, Filistin’deki siyasî gelişmelere karşı da kayıtsız kalmıyor. Türkiye, o ülkelerin “tam bağımsız” olmalarını engelleyen ülkelerden birisi midir? Ve bu sebeple suçlu mudur?

Lütfen söyleyin; hangi ülke “tam bağımsız”dır?

Amerika’nın arka bahçesi kabul edilen Suudî Arabistan’ın bağımsız olmadığını âşikâr kabul edelim; peki Rusya’yla, Çin’le, Türkiye'yle irtibatını koparmamaya özen gösteren İran bağımsız mıdır meselâ?

Bırakın bu ülkeleri, Amerika “tam bağımsız” bir ülke midir? Bağımsız bir ülke ise, Rusya’nın, Avrupa Birliği’nin, Türkiye’nin yaptıkları onu neden bu kadar yakından ilgilendiriyor? Bu bölgelerdeki bütün gelişmelerden ânında etkilenen bir devlet bağımsız mıdır?

Aynı şey Rusya için de, Avrupa Birliği için de geçerli… Rusya Amerika’dan, Amerika da Rusya’dan bağımsız mıdır?

Ya da İsrail… İsrail, Amerika’dan, İngiltere’den, Türkiye’den bağımsız mıdır? Türkiye’nin en küçük bir manevrasından derin sarsıntılar geçiren İsrail, bağımsız mıdır?

Almanya ve Fransa, Amerika’dan, Rusya’dan, İran’dan bağımsız mıdır?

Ya Çin? Çin, İran’dan, Rusya’dan, Hindistan’dan, Avrupa’dan, Amerika’dan bağımsız mıdır?

Ya da Küba? Küba “tam bağımsız” mıdır?

Osmanlı Devleti’nin bir “süper güç” olduğu dönemde, hangi devlet Osmanlı’dan bağımsız olabildi?

Dünyadaki bütün devletler birbirine bağımlıdır. Siz ilişkilerinizi ne kadar azaltmış olursanız olun, apartman komşularınızdan tamamen bağımsız olabilir misiniz? Kiracı değil de evsahibi olsanız bile, evinizde her istediğinizi yapabilir misiniz?

Bir bakkal, diğer bir bakkala gidip, “Gel seninle ortak olup bir market açalım” dese, sonra da ortaklığa uymayacak hareketler içine girse; ortaklık teklifinde bulunduğu adam da ona “Yahu kardeşim, hem gelip ‘ortak olalım’ diyorsun, hem de ortaklığa yakışmayacak işler yapıyorsun!” diye itirazda bulunsa, bu normal bir tepki değil midir?

“Sana ne kardeşim? Ben istediğimi yaparım!” diyebilir; ama muhatabı da ona “O zaman git başkasıyla ortak ol” diye cevap verme hakkına sahip olur. Eğer tek başınıza kaldığınızda başınızın çaresine bakabileceğinize inanıyorsanız, kimseye gidip ortaklık teklifinde bulunmanıza da gerek yok…

Bir devletle ya da devletler birliği ile siyasî ittifak hâlinde olmak, ona kul köle olmak demek değildir. Esasında, “Ne ABD, ne AB” diyenlerin bir kısmının Rusya, bir kısmının Çin, bir kısmının da İsrail'le irtibat hâlinde olduklarını bilmiyor muyuz? Hatta, meydanlara düşüp “kahrolsun Amerikan emperyalizmi” diye slogan atanların, neo-con takımından bazı Amerikalılarla biraraya gelip, “Yahu artık bir darbe yaptırın da kurtarın bizi bu AKP’den” dediklerini bilmiyor muyuz?

Bugünlerde yaşadığımız siyasî kriz, ABD ile AB arasındaki bir mücadeledir. Her ikisi de Türkiye’ye “Ona gitme bana gel” çağrısı yapıyor. Mücadelenin esası bundan ibaret. Bu durum, Türkiye’nin zayıflığının değil, aslında gücünün, değerinin, öneminin göstergesidir.

Türkiye şimdilik “ittifakları belirleyen ülke” durumundadır. Bir süre sonra ise bizzat kendisi küresel bir güç olacak ve o zaman “ittifakları yöneten bir ülke” hâline gelecektir.

Siz, “öldük, bittik, mahvolduk” diyenlere inanmayınız. Türkiye, zannedilenden çok daha büyük ve güçlü bir devlettir.

Yazımın sonunda aynı soruyu bir kere daha sorayım: Bana “tam bağımsız” bir devlet ismi söyler misiniz?

Serdar Sorgun
KAYNAK
 

tugbagaleri

Müdavim
Müdavim
Katılım
13 Mayıs 2006
Mesajlar
2,224
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
İyi güzel yazmış abimiz de Burada ki bagımlılık koşullarına herzaman boyun eğip eyvallahm dememiz gerekir kurallar bozulmazmı dengeler değişmezmi ve bu bağımlılık ilşkisi kimi nekadar etkiliyor buyuk halk kitlelerini ne farklı işadamına farklı çiftcisine işcisine buyuk sermaye sahiplerine farklı işin özüde bu bence sınıfsal açıdan bir sorun var bence dunya zenginliğinin %80 ni %20 pay eder %20 sinide %80 paylaşır normalda dunya herze yatecek şekılde fakat azınlık zenginler gücünü koruya bilmek için sürekli savaşlar cıkartıp kendilerine yani pazarlar yeni satacak bir şeyler bulup çogunlugu savaştırarak bagımlılıgı kendi zenliklerinin koruması adına kuvvetlendiriyorlar.....örnek olarak piyasa çok issiz yaratıp az çalışana işsizleri gösterip az masrafla çalıştırıyorlar aslında onlar işgücüne bagımlılar ama insanlar ona bagımlıymış gibi düzenlerini kuruyorlar...Aslında bknz ırak istedikleri petroldür (sermaye) özgürlük getirme adına ama binlerce insanı yok edip yeni pazarlar yaratırlar istedikleri ulkeyi yok edebilirler ama satacak pazarları olmaz bu sefer bu boyle surp gıder anlatmak istediğim bagımlılık ilşkisi aslında sermaye sahipleriyle olmayanlar arsındaki çıkar ilşkisidir
 

SoundOfLife

Asistan
Katılım
28 Nisan 2008
Mesajlar
135
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
lisedeyken milli güvenlik dersine bi subay giriyordu. Bu konuyu isliyorduk. Tam Bağımsılık ile ilgili bize sordu; sizce biz tam bağımsızmıyız dedi :) Komutanım dedik bir sürü dışborcumuz var ozaman Tam bağımsız bir ülke degiliz dedik. :D
Komutan sinirlendi oglum dedi herşey göründüğü gibi değildir dedi. Bizde dedik ki IMF'den Borc alıpta bugune kadar kurtulan olamamıs dedik :D Komutanda Oğlum meraklanma Borc alıpta kurtulan ilk ülke biz olacaz dedi :)))))

Adam haklı neden düşmanıma güçlü görüneyim..
 

wwhirlwind

Profesör
Katılım
21 Aralık 2006
Mesajlar
2,313
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
onemli olan kontrolun bizde olması buna en gusel ornek su anki ekonomidir genel olarak baktıgımızda neredeyse tamamının yabancıların elinde oldugu goruluyor borsanın %75i bankaclıgın %45si finansın %50si sigortacıgın %80ni telekom milli piyango otoyolar kopruler vs saymaya gerek yok heralde ...
 

weak

Öğrenci
Katılım
13 Şubat 2008
Mesajlar
41
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Dünya üzerinde Tam Bağımsız Ülke yoktur olamazda.Hatta ne kadar zengin yada güçlü olursa o kadar fazla bağımlıdır dışarıya.
Dış borçla bağımlılığın alakası o kadar yüksek değildir başka faktörlerde vardır örneğin dünyanın en çok borcu olan ülkesi ABD dir.
İMF gayetten yararlı bir kuruluştur Türkiyenin riski yüksek olduğu için dolara %20-30 faiz vererek en fazla 1-2 sene vadeli borçlanabildiği zamanlarda %10 faizle 5-10 sene vadeli borç vermiş yada borcumuza kefil olmuştur.Evet harcayacağımız yere karışmıştır ama karışılmadığında ne olduğunu herkez gördü.
Örnek:İnanılmaz borcu olan bakkal sizden borç istiyor batmak üzere sizde borcu veriyosunuz sonra bi bakıyorsunuz bakkal bu parayla Yeni araba ,Karısına küpe almış bide çıraklara zam yapmış ne düşünürsünüz.İMF diyorki bu parayı işini geliştirmek mallarını çeşitlendirmek satışını arttırmak kar ederek bana borcunu ödeyeceğin işlerde kullanabilirsin.

Finans sektörüne gelince Türkiye büyüyor gelişiyor yeni yatırımlar yollar barajlar yapılıyor bunun için gereken finans vergilerle yada bankadaki birikimlerle karşılanamaz halde karşılanamaz halde zaten bankalarda Türk insanı olarak öyle uzun vadeli birikimimiz de yokki banka para bulup bize borç versin ,dikkat edin herkes kredi borçlusu kimsenin mevduatı yok bu para yı nerden bulup bize veriyor bankalar.

Özelleştirmeye gelince hem yeni yatırımlara aktarılacak para kaynağı hemde verimsiz bir kısmı zarar eden kuruluşları ekonomiye kazandırma yoludur.Gelişmiş ülkelerde devlet iktisadi hayatta ancak düzenleyicidir arkadaşlar.
örnek : Patagonya Tahıl bankası memur maaşlarını ödemek için piyasanın yüzde 4-5 üstünde faiz vermekte oluşan zararı görev zararı olarak deftere yazıp gelen vergilerle karşılamakta.Özel ev-borç bankası mevduat toplayamamakta eldeki mevduat çekilip tahıl bankasına yatırılmakta banka zarar etmekte.
 

tugbagaleri

Müdavim
Müdavim
Katılım
13 Mayıs 2006
Mesajlar
2,224
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Bagımlılık derken ve olagan karşılarken işimize geldiği gibi yorumluyoruz hükmet "bizden abi" oldugu zaman.... Yakınımız tarafından işe sokulamıyacgımız bir hükümet iş başındayken ne kadar kötü etmişlerne hale getirdiler vatandaşı demeye başlıyoruz....Simgelere gelince en kabadayı milliyetçi oluyoruz fakat ekonomimizin buyuk oranda dışa bagımlı olmasından dolayı borcumuz olan ulkelere göre halktan alınan vergilerin oranını düzenlerken, eğitime ve sağlığa ayrılan paylar azaltılırken o milliyetçiliği kaybediyor bazılarımız Abd ninde borcu var ne yapalım derken adamların üretim ve dunyadaki tcaret hacmine göre degerlendirme yapma mantıgınıda kaybediyor küresel ekonomiyi savunan "milliyetçi"arkdaşlarımız borcun oldugu zaman sana son çare yuksek faizle borçveren adam bile melek oluyor...

tarım geliştirleceğine bazı urunlere kota konuyor uretim teşfik edileceğine ulkenın su kaynakları verımlı birşekılde tarıma yonlendirileceğine dışarda urunler alıyoruz borç alıyoruz olumu birazdaha geciktirenlere ve borc verenlere tessekkur ederek mutlu oluyoruz.. Bunlara mecburuz ne gelir elden demek var bırde bu gunleri asmak için uretime dayalı politikalar yapmak var

şuada IMF ve benzeri kuruluşları kesip atmak diye bir fantazide kurmuyorum buna güçister... fakat bir kere borçlanmışız herşeye tabi olalım birader mantığı ne kadar iyi niyetli olabilir...."Vietnamı işgal eden güçlü abd ordusuyla başaçıkılamaz bu adamlar dunyanın efendisi" teorisini savunalar belkide o an için mantıklılardı ama boyun eğmeyenler kazandılar....

 

weak

Öğrenci
Katılım
13 Şubat 2008
Mesajlar
41
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
"eğitime ve sağlığa ayrılan paylar azaltılırken"

Eğitimi bilemem ama sağlık kısmında iddalıyım Sağlığa ayrılan pay nasıl azalmış lütfen anlatın.Bizzat sağlık sektöründe yönetici olarak çalışan ben diyorumki;
1.Yeşil kart sayesinde mali geliri olmayan hatta bazen Mecedesi olan 12 milyon kişiye tek kuruş para ödemeden Ücretsiz Muayene,tektik,ilaç sağlanmıştır.
2.Sağlık müdürlükleri para içinde yüzmekte bina,lojman yenilemekte sürekli malzeme alımı yapmaktadır.
3.Aşılama ve önleyici sağlık hizmetleri devrimsel oranlarda gelişmiş Araç,ilaç,personel eksiği giderilmiştir.
4.Ülkenin heryerinde 7/24 hizmet veren 112 servisi kurulmuş işlemektedir.Kar paletli ambulanslar alınmış ,Helikopter Filosu alınmak üzeredir.
5.SSK lıların çilesine son verilmiştir.SSK lılara sorunuz sendikalara değil.
6.Özel hastanelerin yolu prim ödeyenlere açılmış hizmet kalitesi artmıştır.
7.Kimse paran yok pulun yok diye hiçbir sağlık kurumundan çevrilmemektedir.
Bu mudur azalan pay ?

Borç olmadan büyüyebilen ülke biliyorsan hiç durma söyle bizde bilelim.Hatta borcu olmayan ülke biliyorsan söyle?Borcu ödedikten sonra borç alıp büyümenin nesi yanlış.Yani kredi çekip araba alanlar salak mı borçsuz borçsuz para biriktirip almıyorlar.
Kota koyuluyormuş dünya fındık tüketimi 600 bin tonken 800 bin ton fındık üretmek akıl mantık işimi yada dünya şeker kamışından tonu 100 dolara şeker üretirken tonu 300 dolardan şeker pancarından üretmek bide bunu Türkiyenin ihtiyacından fazla üretmek akıl işimi ?vatandaşına tabiki kota koyacaksın herkez domatesmi üretecek bu ülkenin Tarımda planı olmayacakmı?
Parası olmayan gelişemeyen yönetilir bu kesin ve nettir.Vietnam ,Küba halkını bıraksan kendi ülkelerinde 1 sn durmazlar şişme bota atlayan şamyel bulan ABD ye kaçıyor ne hikmetse Eski solcular komünistler hep Demokratik Batı ülkelerine kaçıyordu 1 tane Çin e Sovyetlere giden yoktu.
 

tugbagaleri

Müdavim
Müdavim
Katılım
13 Mayıs 2006
Mesajlar
2,224
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Çokbilen arkdaşım yine kendin sormuş kendin cevaplamıssın madem istatistik bilgilerin çok iyi kıyasla bakalım diğer ulkelerın eğitim ve sağlığa ayırdıkları payları saglıkta gozde gorulur bır teknolojı değişimimoldugunu ben de farkındayım fakat farkında olamadıgın herşeyın bundan ibaret olmadıgı bugun seıde bahsetiğin gibi saglık sektoru hızlı bir şekilde ticari bir şekıle burunuyor ticaretın tabıatı gereğı tek amaçkar etmek oldugu için bir sürü gereksiz sırf kar etmek amaçlı unsurlar eklenıyor hastahanelere ve o ssk ya acılan hastanelerden alınan paralar halktan alınıyor amaç hastalıgı tedavı etmekten cok satılabılır urunler yaratmak oluyor sana eskı ssk sıstemını savunan olmadı ayrıca....ılaç fırmlarına peşkeş çekılıyoruz mesela gereksız ilaçların yazılmasında

yıneuretıgın sorulardan bırıde borçsuz ulke olurmu falan demıssın aksıı soylememe ragmen benım dedıgım kaynaklarımızı uretıme yatırmadıgımızdır. tuketıme yonelık tarım sektorunde cok daha buyuk hamleler yapacak kapasıtemız oldugu halde dısarda urun alır hale geldık sırf kuresel pazara ayak uydurmak adına ama sen carpıtmıssın o ayrı parayı borç alarak var etmektense o degerı yaratmak bızı ılerletır bosu bosuna kredı alan salakmıdır modunda yazmaya gerek yoktur...

Su senin adamlar ulkeden paralarını cekerlerse ne olacagını tahmın edebılıyormusun işte bızım gucumuz o paraların varlıgına baglı olmuş senın ıstıkrar dedıgın sey o paraların bır sekılde ulkede fazla faız vererek tutabılmek olmus sorun bu işte kendimizi borç alarak guclu zannetmemız

 

weak

Öğrenci
Katılım
13 Şubat 2008
Mesajlar
41
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Sevgili tugbagaleri ;

O hastanelerde perfonmas denen gerekli ama an itibariyle çarpık sistemin bir sonucu kar tabiki olacaktır ve tabiki belli yüzdelerde olacaktır.Sistem kusurluda olsa işlemekte Hizmet kalitesinde ve ulaşabilirliğinde gözle görülür artış sağlamakta.Kusurlu tarafları düzeltilecektir sürekli yeni adımlar atılmaktadır.Yüzde olarak pay küçülsede pasta büyüdüğü için aslında ayrılan kaynak artmaktadır.

Dış yatırımlar dediğin gibi ha deyince çekilecek sıcak para şeklinde olduğu gibi fabrika baraj şirket şeklinde çekilmeyecek yatırımlarda vardır.Gönül isterdiki insanlarımızın gelir düzeyi yüksek olsun bankada paraları birikimleri olsun ama yok o paralara muhtacız.(Aslında yastık altındaki altınları sisteme sokabilsek altın borsası yoluyla dış borca gerek kalmadan hallederiz)
 

Reallist

Profesör
Katılım
7 Nisan 2008
Mesajlar
1,272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Kim kendi şirketini batırmak ister? Böyle bir aptal biliyormusunuz?
 
Üst