Susmanın faydaları

llavinya

Dekan
Katılım
9 Ekim 2006
Mesajlar
7,781
Reaksiyon puanı
92
Puanları
0
Peygamber efendimiz, (Az konuşmak imandan, çok söz nifaktandır) buyurmaktadır.

Dil, büyük nimettir. İyi ve kötü işteki rolü, iyiliği de kötülüğü de büyüktür. Cennete de, Cehenneme de götürür. Cirmi küçük, cürmü büyüktür. İman ve küfür dildeki ifadeden anlaşılır. Dil, ya hak konuşur, ya bâtıl. Diğer uzuvların sahası dardır. Kulak sadece işitir, göz sadece görür. Dilin sahası geniştir. Hayır ve şer için geniş alana sahiptir.

Atalarımız;
(Sana senden olur, her ne olursa,
başın selamet bulur, dilin durursa)
ve
(Göz iki, kulak iki, ağız tek,
çok görüp, çok dinleyip, az söylemek gerek) demiştir.

Yunus Emre de diyor ki:
Sözünü bilen kişinin, yüzünü ağ ede bir söz.
Sözü pişirip diyenin, işini sağ ede bir söz.
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı,
Söz ola zehirli aşı, bal ile yağ ede bir söz.

(Dil) üzerine çok söz söylenmiştir. Bazıları şöyle:

Söz gümüşse sükut altındır.

Ağızdan çıkan söz muallakta kalmaz, ya sağ tarafa yazılır ya da sol tarafa.

Bir söz söylerken hem kendi, hem de karşınızdakinin ahiretini düşünerek konuşun.

Söz insanın terazisidir. Fazlası ziyan, azı vakardır.
Az konuşan kınanmaz, üstelik itibarı çok olur.
Şaka, alay ve boş konuşmak belaya yol açar.

Çok konuşmak dostluğu bozar, lüzumsuz konuşmak ayıpları açar, acı söyleyenden dostlar kaçar.

Eğer kalbde darlık ve üzüntü, vücutta bitkinlik ve halsizlik, rızıkta eksiklik ve bereketsizlik olursa, bunun boş ve yersiz konuşmalardan meydana geldiği bilinmelidir!

Hikmeti konuşmakta değil, susmakta aramalıdır!
Susmak aklın süsü ve cehaletin örtüsüdür.

Tatlı dilli ve cömert elli olmalıdır!
Sükut, âlimin ziyneti, cahilin aybına perdedir.

İbadet on kısımdır, dokuzu susmak, biri de kötü arkadaştan uzak durmaktır.
Dil, irfan hazinesinin anahtarıdır, çok konuşan, gönüldeki hizmet cevherini boşaltır.

Az söz edeptir, güzel amelleri korumaya sebeptir.

Kişi dilinin altında gizlidir. Sır saklayan murada erer.

Bülbül şahine der ki:
İkimiz de kuş olduğumuz halde, sen padişahın sarayındasın, ben ise bahçenin dikenliğindeyim. Sen kuşları avlayıp yersin, padişahın yanında değer kazanır muradına erersin. Kuşların sultanı olursun. Ben ise günü güne eklerim, her gece sabaha kadar gülün açılmasını beklerim. Ben uyumadan o açmaz, uyanınca açılmış görürüm. Açıldığını göremem, muradıma eremem. Diken arasında muratsız ağlarım, yüreğimi dağlarım.

Şahin şöyle cevap verir:
Ben bin murat alırım ama birini söylemem. Sen bir murat almadan bin söylersin. Susan murat alır, öten muratsız kalır.

Hayırlı söz keramet, sükut selamettir.
Yalan zayıflatır imanı, rezil eder insanı.

Dedikodu gıybettir, şiddetli bir afettir.
Alay belki güldürür, ama kalbi öldürür.

Güzel söz sadaka, mahşere nafakadır.
Çok söz kalb katılaştırır, Haktan uzaklaştırır.
Çok gülmek ayıptır, ahiret için kayıptır.

Fazla şaka cahillik alameti, sükut et, istersen selameti.
Kişi lisanıyla olur insan. Kötü dili kendisine düşman, çok konuşan olur pişman.
Her sözde vebal var, kurtulur susanlar. Az söz hikmettir, Rabbimizden nimettir.

Dil söylerse gönül susar, gönül susunca, dil zehir kusar.
Söz dinleyen âlim, susan sâlim olur.
Kimin azsa sözü, açılır kalb gözü.

Dil ederse istirahat, kalb eder rahat.
Çok konuşan gaf eder, vakti israf eder.

Dil yarası ok yarasından acıdır.
Akıllı, bildiğini söylemez, deli söylediğini bilmez.
Bilmem demek ilmin yarısıdır.

Kime sır söylersen onun kulu olursun.
Açıklanan sır yayılır muhakkak, Sır saklayamayana denir ahmak.

Hazret-i Lokman misafirlerine en iyi ikram olarak dil ile kalbi getirdi. Başka bir zaman da en kötü yemek olarak yine dil ile kalbi getirdi. Dil kılıç gibidir, iyi kullanılmazsa kendi ölümüne sebep olur.

Sükut, yorulmadan yapılan ibadet, masrafsız takılan bir ziynet, hükümdarlığa muhtaç olmadan ele geçen bir devlet, duvara ihtiyaç duyulmadan yapılan kale, çalışmadan kazanılan zenginlik ve ayıpların kapatılmasıdır.

Hükümdar öğüdü
Üç hükümdardan biri der ki:
(Bütün pişmanlıklarım söylediğim sözlerden oldu. Söylemediğimden hiç pişman olmadım.)

İkincisi der ki:
(Söylemediğim sözlerin sahibiyim. Fakat söylediğim sözlerin esiriyim.)

Üçüncüsü ise şöyle der:
(Bazı sözleri söylemeye gücüm yetti, fakat söylediğim sözleri geri almaya gücü yetmedi.)

Şüpheli sözlerden sakınan, güler yüzlü olan, insanlara merhamet eden, lüzumlu din bilgilerini öğrenen ve doğru konuşan kimse münafık olamaz.

Dile sahip olmak
Diline sahip olmayanı şeytan her sahada oynatır. Büyük bir uçurumun kenarına getirip, yüzüstü yuvarlar, felakete sürükler. Dile ahlak dizgini vurulursa dünya ve ahiret saadetine kavuşur. Başıboş bırakılırsa zarardan zarara girer.

Uzuvlarımızdan en çok isyan edeni dildir. Kolaylıkla istediği tarafa gider. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Her sabah, bütün uzuvlar, yalvararak dile derler ki: Bizim hakkımızı gözetmekte, Allah’tan kork, kötü söz söyleme, bizi ateşte yakma! Bizim dine uyup uymamamız senin sebebinledir. Sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Sen eğri olursan biz de eğri oluruz.) [Tirmizi]

Hazret-i Lokmana (Bu makama nasıl yükseldin?) derler. O da (Doğru konuşmak, emanete riayet etmek ve faydasız sözleri terk etmekle) diye cevap verir.

Hikmet ehli buyuruyor ki:
Bir kimsenin cahil olduğunun alameti şunlardır: Canlı-cansız her şeye kızar. Sır saklayamaz. Parasını yerli yerince harcayamaz. Herkese güvenir. Dostunu düşmanını ayıramaz. Kötü kimselerle arkadaşlık eder.

Susmak açık bir hikmet ve güzel bir haslettir. Dilin susması kalbin susmasına, kalbin susması Rabbin mağfiretine sebep olur. İnsanın selameti dilini korumasındadır. Kalem de, iki dilden biridir.

Dil yırtıcı bir hayvan gibidir, serbest bırakılırsa sahibini parçalar. Sükut eden, hataya düşmekten, yalandan, dedikodudan, söz taşımaktan, kendini övmekten, boş konuşmaktan ve daha bir çok dil afetlerinden kurtulur.

Çok konuşanın dili sürçer, kalbi kararır. Kalbi kararan da, hata üstüne hata yapar ve kalb kırar da farkında bile olmaz. Diline sahip olan, dinini korur.

Çok konuşan hata eder. Eshab-ı kiram hep hayır konuştukları halde, yanlış konuşmak için değil, belki boş bir söz söyleriz diye sükut ederlerdi. Hazret-i Ebu Bekir, ağzına taş koyar, (Başa gelen bütün felaketler bundan gelir) buyururdu.

En zararlı şey
Allahü teâlâ boş konuşanları sevmez. Boş konuşmak böyle olunca, zararlı konuşmanın felaketini düşünmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(En zararlı şey, çok konuşmaktır.) [Deylemi]

Dile sahip olmak, az konuşmak dinimizin emridir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Sadaka vermek, iyiliği emretmek ve insanların arasını bulmak hariç, konuşmakta, fısıldaşmakta hayır yoktur.) [Nisa 114]

Dile sahip olmakla ilgili hadis-i şeriflerde bazıları da şöyle:
(Dilini tutan kurtulur.) [Tirmizi]

(Selamet isteyen, sükut etsin, dilini tutsun!) [İbni Ebiddünya]

(Susmak, hikmettir; fakat susan azdır.) [Deylemi]

(Amellerin en makbulü, dilini tutmaktır.) [Taberani]

(Hayır söz hariç, dilini tutan, şeytanı mağlup eder.) [Taberani]

(Sükut eden bir mümine yakın durun! O hikmetsiz değildir.) [İbni Mace]

(Allah’a ve ahirete inanan, ya hayır konuşsun veya sükut etsin!) [Buhari]

(En kolay ibadet, susmak ve güzel ahlaktır.) [İbni Ebiddünya]

(Mümin önce düşünür, sonra konuşur. Münafık, düşünmeden konuşur.) [Haraiti]

(Çok konuşan çok yanılır, çok yanılanın yalanı çoktur. Yalanı çok olan da Cehenneme layıktır.) [Taberani]

(Kurtuluş için dilini tut, evinde otur, günahların için ağla!) [Tirmizi]

(İnsanları Cehenneme sürükleyen dilleridir.) [Tirmizi]

(Dilini tutmayan kimse, tam imana kavuşamaz.) [Taberani]

(Rahat isteyen sussun!) [Ebuşşeyh]

(Çok konuşmak kalbi karartır. Kalbi kararan da Allahü teâlâdan uzaklaşır.) [Beyheki]

(Emr-i maruf ve zikir hariç, her söz, kişinin zararınadır.) [Tirmizi]

(İnsanın hatalarının, kusurlarının çoğu dilindendir.) [Taberani]

(Midesini, ırzını ve dilini koruyan, bütün kötülüklerden korunmuş olur.) [Deylemi]

(Kalbi doğru olmayanın imanı, dili doğru olmayanın kalbi doğru olmaz.) [İ. Ebiddünya]

(Kalbi diline, dili kalbine, işi sözüne uymayan mümin olamaz.) [İsfehani]

(Allah’ı görür gibi ibadet et, kendini ölmüş say, bunlardan daha iyisi ise dilini tutmaktır.) [Taberani]

(Sükutu tefekkür, bakışı ibret olup çok istiğfar eden kurtuldu.) [Deylemi]

Konuşanın sözünü kesmek nezaketsizliktir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir din kardeşi konuşurken susmak mürüvvettendir.) [Hatib]

Lüzumsuz konuşmak
Sual: Kimseye zararı olmayan konuşmalardan da sorumlu muyuz?
CEVAP
Gıybet, münakaşa ve benzeri konuşmalardan uzaklaşmalı, ya hayır söylemeli veya sükut etmelidir!

Lüzumsuz sözlerle meşgul olursak, kıymetli zamanlarımızı öldürmüş oluruz. Halbuki Allahü teâlânın azametini, yarattığı canlı, cansız şeyleri tefekkür etsek, büyük sevap kazanırız. Yahut kelime-i tevhid, salevat-ı şerife gibi tesbihleri söylesek hakkımızda daha hayırlı olur.

Bunları söylemekle Cennette kıymetli hazinelere kavuşmak mümkün iken, dilimizi faydasız şeylerle meşgul ederek bu nimetlerden mahrum kalmak ahmaklık değil midir?

Mubah ile meşgul olan kimse, günah kazanmazsa da, taat ile, ibadet ile meşgul olup büyük hazineden mahrum kalmamalıdır. Çünkü müminin sükutu tefekkür, bakışı ibret, konuşması taat olmalıdır.

İnsanın en değerli sermayesi vakitleridir. Vaktimizi boş yere harcar, ahiret için azık hazırlamazsak, sermayemiz tükenmiş demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Boş ve faydasız işleri terk etmek müslümanın güzel ahlakındandır.) [Tirmizi]

Uhud harbinde şehid olan bir gencin annesi, oğlunu kanlar içinde görünce, (Oğlum sana Cennet müjde olsun!) demesi üzerine Peygamber efendimiz aleyhisselam buyurdu ki:
(Ne biliyorsun, belki boş sözler konuşurdu.) [Tirmizi]

Yani hesapsız Cennete girmeyecektir. Boş konuşanlar bu sözlerinden hesaba çekileceklerdir. Hesaba çekilmek de bir nevi azaptır.

Abdullah bin Selam hazretlerinin Cennetlik olduğu bildirilince Eshab-ı kiram, kendisini Cennetlik eden amelinin ne olduğunu sordular. O da, (Boş söz konuşmam ve kimseye karşı kötülük beslemem) diye cevap verdi.

İbni Abbas hazretleri buyurdu ki:
(Üzerine elzem olmayan, sana faydası dokunmayan hususlarda konuşma, çünkü bu fuzuli bir iştir. Zararından da emin değilsin. Yeri gelmedikçe de lüzumlu olan sözü konuşma! Çok defa faydalı söz yerini bulamadığından kaybolup gider.)

Lokman Hakim hazretlerine, hikmetin ne olduğu sorulduğunda, (Bize lazım olmayan şeyin üzerinde durmamak ve gizli şeyleri araştırmamak) diye cevap verdi.

Bize gerekmeyen şeyi başkasından sual etmek de malayanidir. Bunu sormakla kıymetli vaktimizi kaybetmiş oluyoruz. Aynı zamanda sorduğumuz kimsenin de vaktini almış oluyoruz.

Faydasız şeylerle meşgul olmamalıdır, ağzımızdan çıkan her kelimeden mesulüz. Nefeslerimiz sermayemizdir. Dilimiz Cennet nimetlerine kavuşturacak, bir vasıtadır. Dilimizi ihmal edip, başıboş salıvermek, büyük zararlara sebep olur.

Boş konuşmak gibi, fuzuli konuşmak da kötüdür. Maksadı kısaca anlatmak mümkünken, uzun cümlelerle ve tekrarlarla ifade etmek fuzulidir. Yani ihtiyaçtan fazla konuşulmuş olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İlmi ile amel edene, malının fazlasını tasadduk edene ve sözünün fazlasını tutana müjdeler olsun!) [Taberani]

İnsan önemsiz sandığı bazı sözler yüzünden helake sürüklenir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İnsan, önemsiz sandığı bir söz söyler. Bu söz Allahü teâlânın rızasına muvafık düştüğü için kıyamete kadar ondan razı olur. Bir başkası da hiç önem vermediği bir söz yüzünden kıyamete kadar Allahü teâlânın gazabına uğrar.) [Tirmizi]

Allahü teâlânın rızasının ve gazabının hangi işte, hangi sözde olduğunu bilmeyiz. Bu bakımdan hiçbir sözü, hiçbir iyiliği ve kötülüğü küçük görmemelidir. Cenab-ı Hak, rızasını iyilikler içinde, gazabını da günahlar içinde saklamıştır. Önem verilmeyen bir günah, Allahü teâlânın gazabına sebep olabilir. Onun için sözümüze dikkat etmeliyiz. Atalarımız, (Söz var, iş bitirir; söz var, baş yitirir) demişlerdir.

Yatsıdan sonra konuşmak
Sual: Yatsı namazını kıldıktan sonra konuşmanın mekruh olduğu bildirirken, Peygamberimizin yatsıdan sonra konuştuğu da bildiriliyor. Bu nasıl oluyor?
CEVAP
Bir ihtiyaç yoksa konuşmak mekruh olur. Sohbet, kitap okumak gibi faydalı işler olunca konuşmak caizdir.

Yatsıdan önce uyumak ve yatsıyı kıldıktan sonra, hayırlı iş hariç, konuşmak mekruhtur.

Yatsı namazından sonra, dini sohbet edene, namaz kılana, yolcuya veya gerdeğe girene mekruh değildir. (Redd-ül muhtar)

Yatsıdan sonra konuşmak, faydasız bir konuşmaysa yahut sabah namazını veya adet edinen kimsenin gece namazını kaçırmasına sebep olacaksa mekruh olur. Bir ihtiyaçtan dolayı konuşulursa mekruh olmaz. Kur’an okumak, zikretmek, evliya menkıbelerini anlatmak, fıkıh okumak ve misafirle konuşmak da mekruh değildir. Burada, o günün amel defterine ibadetle başladığı gibi ibadetle bitirerek ikisi arasında işlenen günahların affolmasına sebep olmaya çalışmak vurgulanıyor. Sabah namazından önce de ihtiyaçsız konuşmak mekruhtur. (İmdad-ül-fettah)

İmsak vakti girdikten sonra, sabah namazını kılıncaya kadar ihtiyaçsız konuşmak da mekruhtur. (Dürr-ül muhtar)

Alıntı
 

redfox19

Öğrenci
Katılım
10 Kasım 2008
Mesajlar
21
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
llavinya'ya çok teşekkür ediyorum.Eline sağlık çok güzel olmuş.okudum ve çok keyif aldım.Allah ilmini artırsın.
 

llavinya

Dekan
Katılım
9 Ekim 2006
Mesajlar
7,781
Reaksiyon puanı
92
Puanları
0
okunmasına aracı oldum sadece. ben teşekkür ederim. İnşallah Allah hepimizin ilmini arttırsın.
 

llavinya

Dekan
Katılım
9 Ekim 2006
Mesajlar
7,781
Reaksiyon puanı
92
Puanları
0
okuduğun için ben teşekkür ederim
 

llavinya

Dekan
Katılım
9 Ekim 2006
Mesajlar
7,781
Reaksiyon puanı
92
Puanları
0
Güzel başkalarıda okuyacak öyle ise :)
 

Mai Nai

Guru
Emektar
Katılım
23 Ağustos 2008
Mesajlar
21,614
Reaksiyon puanı
157
Puanları
243
Çok sağol, bende sükut etmekle ilgili deyişler arıyordum.Bu çok ama çok işime yaracayacak.Hemen bunu çok ve boş konuşan tanıdıklarıma gönderiyorum, hemen.
 

tsewen

Doçent
Katılım
14 Nisan 2008
Mesajlar
876
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
ben en çok bu sözü seviyorum teşekkürler
İkincisi der ki:
(Söylemediğim sözlerin sahibiyim. Fakat söylediğim sözlerin esiriyim.)
 

wenus

Asistan
Katılım
14 Haziran 2009
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki:

“Nice kelime vardır ki ondan dolayı cennette insana köşkler verilir. Yine nice kelimeler vardır ki; boşboğazlık ile başkalarını güldürmek için, başkalarının dikkatini çekmek için söylenir insanı cehennem azabına sürükler.”

Kulun sermayesi vakitleridir. Vaktini fuzûlî şeylere sarf ettiği zaman, o vakitlerde âhirette azık olacak bir sevabı edinmediği takdirde sermayesini yok etmiş olur.

Resulullah Efendimiz buyurdu ki: “Boş konuşmalar yapmayı terk etmek, kişinin Müslümanlığının güzelliğindendir.”


Enes bin Malik anlatır:

“Bizden bir genç Uhud gününde şehid oldu. Baktık ki onun karnının üzerine, açlıktan dolayı bir taş bağlıdır.

Annesi, yüzünden toprağı silerek şöyle dedi: ‘Cennet sana âfiyet olsun, ey oğlum!’

Bu sözü dinleyen Hazreti Peygamber şu karşılığı verdi: Sen cennetin ona âfiyet olacağını nereden biliyorsun? Halbuki o mâlâyanî konuşmalar yapardı.”


Hazreti Ka’b ortalıkta görülmeyince, Resulullah Efendimiz onu sordu. Hasta olduğunu söylediler. Bunun üzerine Ka’b’ın evine geldi,

içeri girince, “Ey Ka’b! Müjde sana!” buyurdu.

Ka’b’ın annesi, Resulullahın bu sözü üzerine “Ey Ka’b! Senin için cennet vardır” dedi.

Bunun üzerine Hazreti Peygamber “Allah namına cennet satan kimdir?” dedi.

Ka’b, “Annemdir ya Rasûlullah?” deyince,

“Ey Ka’b’ın annesi! Sen ne biliyorsun Ka’b fuzulî konuşmuş olabilir!” buyurdu.


Cennet ancak hesaba çekilmeyen bir kimse için hazırlanmış olur. Fuzulî konuşan bir kimse ise, konuşması mubah bir konu hakkında olsa bile bu konuşmasından dolayı hesaba çekilir.

Bu bakımdan hesapları tartışmalı geçeceğinden ve tartışmalı hesapların da bir tür azap olması nedeniyle bu gibilere cennet hazırlanmaz.

Bir gün Hazreti Peygamber buyurdu ki:

“Bu kapıdan ilk içeriye giren cennet ehlinden bir kişidir.”

Bunun üzerine Abdullah bin Selam hazretleri kapıdan girdi.

Bunu kendisine sorduklarında Abdullah dedi ki: “Ben muhakkak zayıf bir kimseyim. Allah’tan umduğum en kuvvetli amelim, göğsümün selâmeti ve fuzulî konuşmayı terk etmemdir.”

(Abdullah bin Selam, Eshâb-ı kiramın büyüklerinden olup, Aşerei mübeşşereden değildir.)

mehmet oruç
______________________________
Boş konuşma nedir?

Kişinin, kendisini ilgilendirmeyen bir şeyi sormasına, fuzulî , boş konuşma denir.

Soran kimse bunu sormakla hem kendi vaktini, hem de arkadaşını cevap vermeye mecbur ettiğinden ötürü onun vaktini boşa çıkarmış olur.

Bu, soru sorma ve cevap vermede günah işlenmediği haller için geçerlidir.

Çoğu zaman soru cevap faslında günah da işlenir.


Mesela, sen birisine ibadetini sorarsın; ‘Bugün oruçlu musun?’ dersin.

Eğer evet derse, ibadetini belirtmiş olur, bu ibadete riya karışmış olur. Eğer riya girmezse bile ibadet gizlilik defterinden silinir! Halbuki gizli ibadetin, açıkça yapılan ibadetten birçok üstünlüğü vardır.

Eğer hayır derse yalancı olur.

Eğer ne evet, ne hayır demeyip de sükût ederse, sana cevap vermemek suretiyle seni aşağılamış sayılır. Dolayısıyla sen rahatsız olursun. Eğer cevabın müdafaası için hileli yollar ararsa zorluk çeker ve yorulur.

Bu bakımdan sen ondan sormakla onu ya riya veya yalana veya istiğfara veya müdafaa hilesindeki yorgunluğa mâruz bırakmış olursun!


Diğer ibadetler hakkında sormak da böyledir.

Günahını gizlediği ve çekindiği şeyden sormak da böyledir.

Mesela birine “nereden geliyorsun” diye sorulduğunda, o kimse geldiği yeri gizlemek isteyebilir. Çünkü çoğu zaman geldiği yeri söylemesine mâni bir hal vardır.

Bu kimse, geldiği yeri söylerse utanır. Eğer doğru söylemezse, yalan söylemiş olur ve sebebi de sen olursun ve böylece seni ilgilendirmeyen bir mesele hakkında sormuş olursun.

Sorulan adam çoğu zaman ‘bilmiyorum’ demeye utanır ve bilmediği halde cevap verir!



Hazreti Lokman Hakîm, Hz. Davud’un huzuruna girdi. Hz. Dâvûd o anda bir zırh örüyordu. Lokman daha önce bu sanatı görmüş değildi. Ondan gördüğü bu sanat onu şaşırttı ve Hz. Davud’a yaptığını sormak istediyse de hikmet onu bu sualden menetti. Dolayısıyla nefsini zaptedip sormadı.

Hz. Dâvûd zırhı giydi ve şöyle dedi: ‘Evet, zırh savaş içindir!’

Sormadan cevabını alan Hz. Lokman şöyle dedi: “Susmak hikmetin ta kendisidir. Fakat susan pek azdır.”


 

penguin

Profesör
Katılım
11 Haziran 2009
Mesajlar
3,494
Reaksiyon puanı
201
Puanları
243
Güzel konu ve güzel bilgiler. Teşekkürler. Sayfayı kaybetmemek için bende bir köşesinden panoya asayım.
 

El_JiHaD

Öğrenci
Katılım
17 Aralık 2009
Mesajlar
16
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Allah razı olsun kardeşim.Bize güzel bir nasihat ettin.
 

wenus

Asistan
Katılım
14 Haziran 2009
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Allah cümlenizden razı olsun,okuyup yorumlayan yüreğinize sağlık.

Dilini koruyan, kurtulur


Dil, büyük bir nimettir. İyiliği de kötülüğü de büyüktür. Cennete de, Cehenneme de götürür. Cirmi küçük, cürmü ise büyüktür.

İman ve küfür dildeki ifadeden anlaşılır. Dil ile, ya hak veya batıl konuşulur. İnsanda bulunan diğer uzuvların sahası, dil gibi geniş değildir.


Bir kimse Peygamber efendimize;

-Ya Resulallah! Cennet’e götürecek bir ameli bana öğret, diye arz edince,

Resulullah efendimiz;
-Aç kimseleri doyur, susuz olana su ver, Allahü teâlânın emirlerini insanlara öğret, haram ve yasak olan kötü şeyleri de insanlardan menet. Bunlara gücün yetmezse, hayırlı, güzel olmayan sözlerden dilini sakındır, buyurmuştur.


Diline sahip olan kimse dünyada düşmanlarından, ahirette ise, ateşten kurtulur.

Hadis-i şerifte;
(Ya hayır söyle veya sus. Susan kurtulur) buyurulmuştur.

Faydasız konuşmak, münakaşa etmek, alay etmek, söz taşımak, yalan söylemek, lanet etmek ve gıybet etmek gibi fiiller, hep dil ile olmaktadır.

Halbuki Şeyh Sadi-i Şirazi hazretleri;

“Dil; şükretmek içindir.
Rabbini bilen, dilini gıybet için kullanmaz.

Kulak; Kur’an-ı kerim ve nasihat dinlemek içindir.
Batıl ve boş sözler için değildir.

İki göz; Allahü teâlânın kudret ve sanatını görmek içindir.
Eşin dostun ayıbını görmek için değildir” buyurmaktadır.



Bir kimse, Eyyub-i Sahtiyani hazretlerine -Bana nasihatte bulununuz deyince,

cevabında -Diline sahip ol, az konuşmaya dikkat et buyurmuştur.


Zünnun-i Mısri hazretlerine;
-Kalbini en güzel koruyan kimdir? diye sorduklarında;
-Diline en çok hakim olan cevabını vermiştir.

Dil, yırtıcı bir hayvan gibidir, serbest bırakılırsa sahibini parçalar. Sükut eden, hataya düşmekten, yalandan, dedikodudan, söz taşımaktan, kendini övmekten, boş konuşmaktan ve daha birçok dil afetlerinden kurtulur.

Çok konuşanın dili sürçer, kalbi kararır. Kalbi kararan da, hata üstüne hata yapar ve kalb kırar da farkında bile olmaz. Diline sahip olan, dinini korur.

Çok konuşan hata eder. Eshab-ı kiram hep hayır konuştukları halde, belki boş bir söz söyleriz diye sükut ederlerdi.

Bunun için hazret-i Ebu Bekir, ağzına taş koyar ve; “Başa gelen bütün felaketler bundan gelir” buyururdu.

Bişr-i Hafi hazretleri de buyurdu ki:Dünyada aziz olmak, ahirette de selamette olmak isteyen, diline sahip olsun.”

Diline sahip olmayanı, şeytan her sahada oynatır.
Büyük bir uçurumun kenarına getirip, yüzüstü yuvarlar, felakete sürükler.

Dile ahlak dizgini vurulursa, dünya ve ahiret saadetine kavuşur.
Başıboş bırakılırsa zarardan zarara girer.
Uzuvlarımızdan en çok isyan edeni dildir. Kolaylıkla istediği tarafa gider.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Her sabah, bütün uzuvlar, yalvararak dile derler ki: Bizim hakkımızı gözetmekte, Allah’tan kork, kötü söz söyleme, bizi ateşte yakma! Bizim dine uyup uymamamız senin sebebinledir. Sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Sen eğri olursan biz de eğri oluruz.)

Eshab-ı kiramdan Ukbe bin Amir hazretleri, Resulullah efendimize;
-Dünya ve ahirette kurtuluş ne ile olur ya Resulallah? diye sual edince,

Peygamber efendimiz;
-Dilini muhafaza eyle. Zaruret olmadıkça evinden çıkma. Günahlarını hatırlayıp, ağla. Kurtuluş bunlarla olur buyurmuştur.


Ali el-Masisi hazretleri, fazla konuşmayı sevmez, çok konuşanın hata yapacağını bilir, dilin afetinin, çok konuşmakta olduğunu bildirir ve; “Allahü teâlâ her şey için iki kapı, dil için ise dört kapı yapmıştır. Dudaklar iki kapı, dişler de iki kapıdır” buyururdu.


Netice olarak susmak, dilini korumak, açık bir hikmet ve güzel bir haslettir. Dilin susması kalbin susmasına, kalbin susması da kişinin Rabbini tanımasına sebep olur. İnsanın selameti, dilini korumasındadır.

Peygamber efendimizin buyurduğu gibi:

(Bir kimse, dilini tutarsa, Allahü teâlâ onun utanacak şeylerini örter. Gadabını tutarsa, kıyamet günü, Allahü teâlâ azabını ondan çeker. Bir kimse Allahü teâlâya yalvarırsa, onun duasını kabul eder.)
 

llavinya

Dekan
Katılım
9 Ekim 2006
Mesajlar
7,781
Reaksiyon puanı
92
Puanları
0
Lisede iken öğretmenim bir şey anlatmıştı. Hatırladığım kadarı ile yazayım. Bilen varsa, doğrusunu aktarısa sevinirim.:)

Eski zamanlarda aylar süren bir yolculuğa iki kişi birlikte çıkar. Gidene kadar tek kelime konuşmazlar. Dönüş yolunda ise adam diğerine :"Senin adın ne?"Diye sorar. "Terzi Hasan."Der. Aylar süren yolculuk biter. Başka bir adam:"Yolculuk yaptığın diğer adam nasıldı?" Diye sorar. "Çok geveze bir adamdı." Diye söyler. Neden dediğinde:"Ben ona adını sordum bana mesleğini de söyledi."Der.

Yanlışım çoktur ama hatırladığım bu kadarı. :) Dinleyeli yıllar olmuş.
 
Üst