Sunni Mezheplerden Hangisine Tabisiniz?

Sunni mezhepler hakkında ne düşünüyorsunuz?


  • Kullanılan toplam oy
    193

sazan06

Asistan
Katılım
4 Haziran 2008
Mesajlar
253
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
müslüman müslümanın kardeşidir. ben hanefi mezhebindeyim, diğer mezheplerdeki kardeşlerimi seviyorum. selametle...
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
İslami emperyalizmin yeni versiyonu.Bu nedir yani anlamadım?Ben bu siteye girdiğimde bir teknoloji sitesi olduğunu düşünmüştüm.Madem dini konulara eğileceksiniz o zaman eşit şartlarda yapmanız gerekli.Dünya üzerindeki müslümanların 4 te 1 i şia.Nasıl seçeneklere koymazsınız!

Bu ayrımcılıktan dolayı sdn den nefret ettim ve üyeliğimin silinmesini istiyorum.Maalesef ben üyelik silme işlemini bulamadım!
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
İslami emperyalizmin yeni versiyonu.Bu nedir yani anlamadım?Ben bu siteye girdiğimde bir teknoloji sitesi olduğunu düşünmüştüm.Madem dini konulara eğileceksiniz o zaman eşit şartlarda yapmanız gerekli.Dünya üzerindeki müslümanların 4 te 1 i şia.Nasıl seçeneklere koymazsınız!

Bu ayrımcılıktan dolayı sdn den nefret ettim ve üyeliğimin silinmesini istiyorum.Maalesef ben üyelik silme işlemini bulamadım!

Hayırlı günler arkadaşım;

Zannedersem konuyu açan arkadaş,düşünce olarak sadece sünni mezhepleri ankete eklemiş.
Bende aynı düşünce minvalinde hareket ederek ankete dokunmadım.

Yani konu başlığı şöyle olmuş olsa "Sunni mezheplerden hangisine tabisiniz" diye bir sorun teşkil etmez.
Ama maalesef konumuz direk olarak "Hangi mezhebe tabisiniz?" olunca sizde haklı olarak mezhebenizin konulmasını talep ediyorsunuz.

Ama sizde takdir edersiniz ki;Forumumuzdan bir arkadaşımız kalkıp dese;
"Yahu bende "katolik" mezhebindenim.
Benim mezhebimi neden koymadınız."
haklı olur.
O zaman ankete onlarca mezhep ilave edilmesi gerekecektir.
Belki dünyadaki tüm mezhepler konulması gereceketir.

Böyle bir imkan ve bilgimiz olmadığı için,(veyahut konuyu açan arkadaşın bilgisi olmadığı için) sadece sünni mezhepleri yazmış.

Ve bende "diğer mezhepler" ikonunu ankete ekleyerek böyle bir durumun önüne geçmek istedim.

Ancak tahmin ettiğim gibi konu başlığı "Hangi mezhepe tabisiniz" olunca,ankette olmayan herhangi bir mezhepe diğer diye hitap etmek, diğer mezheplere tabi olan arkadaşların hoşuna gitmedi.

Bu yüzden konunun başlığını tekrar düzenliyorum.


Ayrıca;
Eşit şartlar diyorsunuz.
Siz buyurun.
Aleviler ve Şia'lar hakkında bilgilerinizi paylaşın.
Bizlerde hem bilmediklerimizi öğreniriz,hemde yanlış bildiklerimizi düzeltmiş oluruz.

Ben sünni mezhebine tabiiyim.
Doğal onunla ilgili konular paylaşıyorum.


Saygılarımla
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Özrünüz kabahatinizden daha fena bir hal almıştır.Müslümanlığın dışındaki mezhepleri vurgulamanıza şaşırdım.Şia mezhebini koymak bu kadar zor geldi demek ki?Her ne kadar bir önceki mesajım geçerliliğini sürdürse de bana cevap hakkı doğduğu için açıklama yapıyorum.Sanmayın ki sizinle ilmi konuda tartışmaktan kaçacağım.Size kendi internet sitemiz üzerinden de cevap verebilirim ama reklam söz konusu diye yazmıyorum isteyene özel mesaj ile yazabilirim.Ben sizlere Aleviliğin temelini anlatmak istiyorum çünkü farklı coğrafyalarda maruz kaldığı asimilasyon ile farklı şekiller almıştır.Şia, Caferi, Alevi aynı görüşe dayanmaktadır.

Caferilik nedir?


Caferilik, On İki İmamların altıncısı olan İmam Caferi Sadık tarafından kurulmuş bir Alevi mezhebidir. Caferiliğin temelinde Hak-Muhammed-Ali sevgisi, Ehlibeyte bağlılık ve On İki İmamlara bağlılık vardır.

Caferilik, Ehlibeyte inananların çoğunluğu tarafından kabul görmüştür.

Caferilik inancının temellerini altıncı İmam Caferi Sadık atmıştır. Caferi Sadık, derin bilgisiyle diğer imamlardan farklıdır. Yine İnsanlığı ilgilendiren ilmi konularda yaptığı yorumlarla, getirdiği çözümlerle bir çok insanı eğitmiş, geliştirmiştir. İmam Caferi Sadık bu çok yönlü bilge kişiliğiyle salt Ehlibeyte bağlı olanları değil, aynı zamanda Ehli-Sünnete bağlı olanlarında hayranlığını kazanmıştır. Caferi Sadıkın bu çok yönlü gelişkin kişiliği, onun düşüncelerinin Ehli-Sünnet tarafından benimsenmesini beraberinde getirmiştir. Ama maalesef Caferi Sadıkın düşünceleri genellikle değiştirilmiş, özünden boşaltılmış halde Ehli-Sünnete ulaşmıştır. Bunun sonucunda, Caferi Sadıkın kesin olan Ehlibeyte bağlılığı bile tartışılır hale getirilmiştir. Her ne kadar başta Anadolu Alevileri olmak üzere Caferi Sadık düşüncesi sahiplenilmişse de bazı alanlarda Caferilik adı altında geri bir Sünnilik temsil edilir hale gelmiştir. Yine iyi niyetlice de olsa bazı Caferi Aleviler pratikte Sünnileşmişlerdir.

Şüphesiz bu duruma gelinene kadar onlarca aşamadan geçildi. Ve bu tarihsel aşamalarda Aleviler egemen iktidarlar tarafından sürekli ve sistematik bir şekilde asimilasyona tabii tutuldu. Bunun sonucunda maalesef egemenler yer yer başarılı oldular. Egemen güçler bu başarılarıyla tarih boyunca Alevilere önderlik etmiş Caferi Sadık gibi bir önderi bile sahiplendiler. Bu sahiplenme Caferi Sadık´in öz düşüncesi ve inancı ile olmayıp, düşünceleri yontulmuş, inancı değiştirilmiş şekilde gerçekleşti.

Caferilik üzerine bilinmesi gereken temel bilgiler:

Caferi Sadıkın düşüncesi ve inancının örgütlenmesi olan Caferilik her ne kadar yozlaştırılmaya, çarpıtılmaya çalışılsa da bir Alevi inancıdır. Yine Caferi Sadık bütün çarpıtmalara, yozlaştırılmaya, anlamsızlaştırılmaya karşın büyük bir Alevi önderidir. Aleviler yeniden, inatla, ısrarla ve kararlılıkla Caferi Sadık düşüncesini ve inancını sahipleniyorlar. Alevilik inancı var oldukça Caferi Sadık ulu bir Alevi önderi olarak Aleviler tarafından sahiplenilmeye devam edinilecektir. Caferi Sadık günümüzde de bütün çarpıtmalara, anti propagandaya karşın Alevilere yol göstermeye, önderlik etmeye devam ediyor.

Gadir-i Hum olayı:

Peygamber ( s.a.v. ) Zilhicce ayının 18 inde yanındaki cemaâtle CUHFE'nin yakınlığında bulunan Gadir'i Hum adlı yere vardılar. Burada Cebrail, Hz. Peygamber-i Ekrem'e nâzil olarak Hz. Ali'nin önderlik ve yönetimine ait, Mâide Süresinin 67. ayetini getirdi ve bu âyetin İslâm ümmet'ine tebliğine Allah tarafından O'nu me'mur kıldı. O gün çok sıcak bir gündü; buna rağmen Hazreti Muhammed ( s.a.v. ) kafilenin durmasını emretti; böylelikle geride kalanlar eriştiler, ileri gidenler de geri döndüler ve öğle namazı yüz yirmi bin kişi ile birlikte namaz kılındı: Namazdan sonra deve cıhazlarından kurulu yüksek bir minbere çıkarak, Allah'u Teâlâ'ya hamd ve sena ettikten ve halktan risaletinin tebliğine ait şehâdet aldıktan sonra şöyle buyurdular:
"Ömrümün sonu geldiğini Allah bana haber verdi; az bir zaman sonra Allah'ın emrine icâbet edeceğim... Ölümümden sonra, aranızda bırakacağım pahâ biçilmez iki emaneti bakayim nasıl dikkatle koruyacaksınız ?
Hazır bulunanlardan biri yüksek sesle dedi ki; "Bırakacağınız o iki kıymetli emanet nelerdir yâ Resulullah ?"
Resül'i Ekrem ( s.a.v. ) buyurdular ki: "Allah'ın" kitabı ve itretim "Ehl-i beyt'im" ki, bunlar birbirinden hiç bir zaman ayrılmazlar; tâ ki Kevser havuzunun yanında bana gelirler. Hiçbir zaman bu iki emanet'e tecâvüz etmeyin, her ikisine tâbi' olun ve bu hususta sakın kusur etmeyin, ettiğiniz takdirde mahf olursunuz.


Umarım Şiiliğin temelini açıklayabildim.Sorularınız için özel mesaj yoluyla ulaşabilirsiniz.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Hayırlı akşamlar Hedeter arkadaşım;

Yazılarınız için ve bizi bilgilendirdiğin için çok teşekkür ediyorum.

Yazımda da belirttiğim gibi,mesele ankete şia mezhebini koyup koymamakta değil.
Eğer o mezhebi koyarsam dünyadaki tüm mezhebleri koymam lazım.

Değerli arkadaşım
Peygamber ( s.a.v. ) Zilhicce ayının 18 inde yanındaki cemaâtle CUHFE'nin yakınlığında bulunan Gadir'i Hum adlı yere vardılar. Burada Cebrail, Hz. Peygamber-i Ekrem'e nâzil olarak Hz. Ali'nin önderlik ve yönetimine ait, Mâide Süresinin 67. ayetini getirdi ve bu âyetin İslâm ümmet'ine tebliğine Allah tarafından O'nu me'mur kıldı.
Adı Geçen ayetin meali (Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kafirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir.) Kaynak

Şimdi anlamadığım mesele şu;
Lütfen yanlış anlamış isem kusura bakmayın.
Siz bu ayetten Hz. Ali (R.A.) önderliğine ait manayı nasıl çıkarttınız?

Şimdi çıkıyorum.
Yarın görüşmek üzere

Saygılarımı sunuyorum.
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Sizlere de iyi akşamlar.Sanırım bu kaynaklar yeterli olacaktır.Ben Kuran'ı kafama göre yorumlayacak birisi değilim.Kuran ancak Ehlibeyt(a.s.) ile tamdır.

Allame Emini (r.a) kırk yıl uğraştıktan sonra yazdığı "El-Gadir" isimli eserinin 1. cildinde Tebliğ ayetinin (Maide, 67) Gadir-i Hum günü nazil olduğunu kaydeden 30 Sünni kaynağı şöyle naklediyor:

1- Hafız Ebu Cafer Muhammed b. Cerir-i Taberi (ö. h. 310), “el-Vilayet-u fi Turuk-i Hadis-il Gadir” adlı kitabında kendi senediyle bu konuda Zeyd b. Erkam’dan bir hadis nakletmiştir.[1]

2- Hafız İbn-i Ebi Hatem Ebu Muhammed Hanzeli er-Razi (ö. h. 327), bu konuda, Ebu Said Hudri’den kendi senediyle bir hadis nakletmiştir.[2]

3- Hafız Ebu Abdullah el-Mehamili (ö. h. 330), “Emali”sinde kendi senediyle İbn-i Abbas’tan bir hadis nakletmiştir.[3]

4- Hafız Ebu Bekir-il Farisi eş-Şirazi (ö. h. 407), “Ma Nezele Min-el Kuran-i fi Emir-il Mü'minin” adlı kitabında, bu konuda kendi senediyle İbn-i Abbas’dan bir hadis nakletmiştir.

5- Hafız İbn-i Merdeveyh (Doğumu. 323, ö. h. 410) Ebu Said Hudri’den, İbn-i Mes’ud’dan, İbn-i Abbas’dan, Zeyd b. Ali’den kendi senediyle bu konuda hadisler nakletmektedir.[4]

6- Ebu İshak Sa’lebi en-Nişaburi (ö. 427 veya h. 437), “el-Keşf ve’l-Beyan” tefsirinde, Ebu Cafer Muhammed b. Ali (İmam Bakır)’dan ve İbn-i Abbas’tan hadisler nakletmiştir.[5]

7- Hafız Ebu Nuaym-i İsfehani (ö. h. 430), “Ma Nezele Min’el Kur’an fi Ali” adlı kitabında kendi senediyle bu konuda Atiyye’den hadis rivayet etmektedir.[6]

8- Ebu’l Hasan-i Vahidi en-Nişaburi (ö. h. 468), Ebu Said Hudri’den kendi senediyle hadis nakletmiştir.[7]

9- Hafız Ebu Said Mes’ud b. Nasır es-Secistani (ö. h. 477) “ed-Dirayet-u fi Hadis-il Vilayet” adlı kitabında çeşitli yollarla kendi senediyle İbn-i Abbas’tan hadisler nakletmektedir.[8]

10- Hafız Hakim el-Haskani Ebu-l Kasım (ö. h. 490’dan sonra) “Şevahid-ut Tenzil li Kavaid-it Tefsil ve’t Te’vil” adlı kitabında kendi senediyle İbn-i Abbas ve Cabir-i Ensari’den hadis nakletmektedir.[9]

11- Hafız Ebu-l Kasım b. Asakir eş-Şafii (ö. h. 572) kendi senediyle Ebu Said Hudri’den bu konuda hadis naklediyor.[10]

12- Ebu’l Feth-i Netenzi (d. 480) “el-Hasais-ul Aleviyye”adlı kitabında İmam Muhammed b. Ali el-Bakır (a.s) ve Cafer b. Muhammed es Sadık (a.s)’dan bu konuda kendi senediyle hadis nakletmiştir.[11]

13- Ebu Abdullah Fahruddin-i Razi eş-Şafii (ö. h. 606) Tefsir-i Kebir’inde, saydığı onuncu vechinde bu olayı, mezkur ayetin iniş sebebi olarak zikretmektedir.[12]

14- Ebu Salim-i Nesibi eş-Şafii (ö. h. 652), Vahidi-i Nişaburi’nin hadisini Ebu Said-i Hudri’den nakleder.[13]

15- Hafız İzzuddin-i Ras’ani el-Musil-i el-Hanbeli (d. 589, ö. 661) kendi tefsirinde bu konuda İbn-i Abbas’tan bir hadis nakletmektedir.[14]

16- Şeyh-ul İslam Ebu İshak el-Himvini (ö. 722) “Feraid-us Simtayn” da bu konuda kendi şeyhlerinden senetleriyle Ebu Hureyre’den bir hadis nakleder.

17- Seyyid Ali Hemdani (ö. h. 786), Meveddet-ul Kurba’da Bera b. Azib’den bir hadis nakleder.

18- Bedruddin b. Ayni el-Hanefi (d. 762, ö. 855) “Ya eyyuher resul-u belliğ ma unzile ileyke” ayeti hakkında Hafız Vahidi’den, daha önce nakledilen hadisin aynısını nakletmiştir. Daha sonra Mukatil ve Zemahşeri’den mezkur ayetin nüzul sebebi hakkında ki diğer görüşleri de nakledip şöyle demiştir: “Ebu Cafer Muhammed b. Ali b. Hüseyin demiştir ki; “Mezkur ayetin manası şudur: “Rabbinden, Ali b. Ebu Talib (a.s)’ın fazileti hakkında sana nazil olanı tebliğ et”. Bu ayet nazil olduğunda Peygamber (s.a.a) Ali (a.s)’ın elini tutup şöyle buyurdu: “Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır.”[15]

19- Nureddin b. Sabbağ el-Maliki el-Mekki (ö. h. 855) Vahidi’nin “Esbab-un Nuzul”da rivayet ettiğini Ebu Said’in hadisini zikretmiştir.[16]

20- Nizamuddin-i Nişaburi (ö. h. 8. yüzyıl.) mezkur ayet hakkında, Ebu Said-i Hudri’nin hadisini nakletmiş ve şöyle demiştir: “Bu, İbn-i Abbas, Bera b. Azib ve Muhammed b. Ali’nin sözüdür.” Daha sonra tebliğ ayetinin nüzul sebebi hakkında farklı görüşler de aktarmıştır.[17]

21- Kemaluddin-i Meybudi (ö. h. 908’den sonra), Sa’lebi’nin rivayetini bu konuda zikretmiştir.[18]

22- Celaluddin-i Suyuti eş-Şafii (ö. h. 911) diyor ki: Ebuş-Şeyh, Hasan’dan; Abd b. Hamid, İbn-i Cerir, İbn-i Ebi Hatem ve Ebuş-Şeyh Mücahid’den; İbn-i Ebi Hatem, İbn-i Merdev ve İbn-i Asakir ise Ebu Said-i Hudri’den şöyle nakletmişlerdir: Şu ayet Resulullah (s.a.a)’e nazil oldu: “Ey Resul! Rabbinden sana ineni tebliğ et -ki Ali (a.s) mü’minlerin mevlasıdır- bunu yapmayacak olursan O’nun risaletini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır.”[19]

23- Seyyid Abdulvehhab el-Buhari (d. h. 869, ö. h. 932), kendi tefsirinde, “De ki ona (risaletime) karşılık sizden akrabalarıma sevgiden başka bir ücret istemiyorum” ayetinin peşinde bu konuda Bera b. Azib’den bir hadis naklediyor ve; “Bunu, Ebu Nuaym rivayet etmiş ve Sa'lebi kitabında zikretmiştir” diyor.

24- Seyyid Cemaluddin eş-Şirazi (ö. h. 1000), “Erbain”inde söz konusu ayetin “Gadir-i Hum”da nazil olduğunu İbn-i Abbas’tan rivayet etmiştir.

25- Muhammed Mahbub-ul Alem (ö. h. 11. yüzyıl), “Tefsir-i Şahi” adlı tefsirinde, Nizamuddin-i Nişaburi’nin tefsirinde geçeni aynen nakletmiştir.

26- Mirza Muhammed Bedehşani (ö. h. 12.), “Miftah-un Neca” kitabında şöyle demiştir: “Emir-ul Müminin Ali b. Ebi Talib (a.s)’ın makamı hakkında gerçekten pek çok ayet nazil olmuştur, ben bu kitapta sadece onların özetini yazdım.” Daha sonra, İbn-i Merdevin, Zerr’ den, Abdullah b. Abbas’tan rivayet ettiğini zikretmiştir. Sonra onun yoluyla Ebu Said-i Hudri’den ve Hafız Ras’ani’nin İbn-i Abbas’tan rivayet ettiği hadisi, nakletmiştir.

27- Kadı Şevkani (ö. h. 1250), kendi tefsirinde şöyle demiştir: “İbn-i Ebi Hatem, İbn-i Merdev ve İbn-i Asakir, Ebu Said-i Hudri’nin şöyle dediğini nakletmişlerdir; “Ey Resul, Rabbinden sana nazil olanı tebliğ et...” ayeti “Gadir-i Hum” günü, Ali b. Ebi Talib (a.s) hakkında Resulullah’a nazil olmuştur.”

İbn-i Merdeveyh, İbn-i Mesud’un şöyle dediğini rivayet etmiştir: Biz Resulullah’ın (s.a.a) zamanında mezkur ayeti şöyle okuyorduk: “Ya eyyüher Resul, belliğ ma unzile ileyke min Rabbike -inne Aliyyen mevle’l mu’minin- ve in lem tef’al fema belleğte risaletehu vallahu ya’simuke min’en nas.”[20]

28- Seyyid Şehabuddin-i Alusi eş-Şafii el-Bağdadi (ö. h. 1270) şöyle demiştir: Şia’nın zannına[21] göre “Rabbinden sana nazil olanı tebliğ et” ayetinden maksat, Ali (kerremellah vechehu)nun hilafetidir. Kendi senetleriyle İmam Bakır ve İmam Sadık (a.s)’dan şöyle nakletmektedirler: Allah-u Teala (c.c), Peygamberine (s.a.a), Ali’yi halife seçmesi için vahyetti. Resulullah (s.a.a) bunun ashabından bazılarına ağır gelmesinden çekiniyordu. Ama Allah-u Teala (c.c) bu ayeti indirerek emrolunduğu şeyi yerine getirmesi için ona cesaret verdi.

İbn-i Abbas’tan da şöyle nakletmişlerdir: Bu ayet (tebliğle ilgili ayet) Ali (kerremallah vechuh) hakkında nazil olmuştur. Allah-u Teala, Peygambere Ali’nin velayetini halka bildirmesini emretti. Ama Resulullah (s.a.a) halkın, “Bakın kendi amcası oğlunu seçti” demesinden ve bu konuda onu kınamalarından çekindi. Bunun üzerine Allah-u Teala bu ayeti (tebliğ ayetini) ona vahyetti. Bundan dolayı Resulullah (s.a.a): “Gadir-i Hum” günü Hz. Ali (a.s)’ın velayetini halka bildirmek için onun elinden tutup şöyle buyurdu: “Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır. Allah’ım! Onunla dost olanla dost, ona düşman olana düşman ol.”[22]

Celaluddin-i Suyuti, ed-Dürr-ül Mensur’da, İbn-i Merdeveyh ve İbn-i Asakir’in, Ebu Said-i Hudri’den şöyle rivayet ettiklerini kaydetmiştir: Bu ayet (tebliğ ayeti), “Gadir-i Hum” günü, Ali b. Ebi Talib hakkında Peygamber (s.a.a)’e nazil olmuştur.

İbn-i Merdeveyh de İbn-i Mes’ud’dan şöyle dediğini nakletmiştir: “Biz Resulullah’ın (s.a.a) zamanında (tebliğ ayetini) şöyle okuyorduk: Ya eyyüher resulu belliğ ma unzile ileyke min rabbike -inne Aliyyen veliyyul muminin- ve in lem tef’al fema belleğte risaletehu.”(Maide/67)

29- Şeyh Süleyman Kunduzi el-Hanefi (ö. h. 1293) şöyle demiştir: Sa’lebi, Ebu Salih’den, İbn-i Abbas’tan ve İmam Bakır (a.s)’dan şöyle nakletmiştir: “Bu ayet Ali (a.s) hakkında nazil olmuştur.”

Himvini de“Feraid-us Simtayn”da mezkur sözü Ebu Hureyre’den nakletmiştir.

Maliki de “el-Fusul-ul Muhimme” kitabında, Ebu Said-i Hudri’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Bu ayet Gadir-i Hum’da Ali (a.s) hakkında nazil olmuştur.” Şeyh Muhyiddin-i Nevevi de aynen böyle nakletmiştir.[23]

30- Şeyh Muhammed Abduh el Mısri (ö. h. 1323) de şöyle demiştir: İbn-i Ebi Hatem, İbn-i Merdeveyh ve İbn-i Asakir, Ebu Said-i Hudri’den, “Mezkur ayet Gadir-i Hum günü Ali b. Ebi Talib hakkında nazil olmuştur.” diye rivayet etmiştir.[24]

DİPNOTLAR:

[1]- Ziya-ul Alemin, Şerif Fettuni.

[2]- ed-Dürr-ül Mensur, c. 2, s. 298; Feth-ul Kadir, c. 2 s. 57.

[3]- Vessabi Şafii, “el-İktifa” da Muttaki Hindi de “Kenz-ul Ummal”da (c. 6, s. 153) ondan nakletmişlerdir.

[4]- İlk iki hadisi Suyuti, ed-Dürr-ül Mensur c. 2 s. 298’de, Şevkani, Feth-ul Kadir’de ve İrbili, Keşf-ul Gumme (s. 94)’de ise ikinci hadisi, ondan naklederler. Son iki hadisi ise İrbili, Keşf-ul Gumme, s. 94’te ondan nakleder.

[5]- Her iki hadisi İbn-i Bitrik “el-Umde” (s. 49’da), Seyyid b. Tavus “el-Taraif”de, İrbili, “Keşf-ul Gumme” (s. 94)’de ondan naklederler. Tabersi ise ikinci hadisi, “Mecma-ul Beyan, (c. 2, s. 223) de, onun el-Keşfu ve’l-Beyan adlı tefsirinden nakleder. İbn-i Şehraşub ise, “Menakıb” (c. 1, s. 526)’da birinci hadisi ondan nakleder.

[6]- Hasais’i Nesai, s. 29.

[7]- Esbab-un Nuzul, s. 150.

[8]- Et-Taraif.

[9]- Mecma-ul Beyan, c. 2, s. 223.

[10]- Ed-Dürr’ül Mensur, c. 2, s. 298; Feth-ul Kadir, c. 2, s. 57.

[11]- Ziya-ul Alemin.

[12]- Bu konuda ileride genişçe konuşacağız.

[13]- Metalib-us Su’l, s. 16.

[14]- Badahşani “Mefatih-un Neca fi Menakıb-i Al-il Aba” kitabında bu hadisi ondan nakletmektedir. Onun arkadaşı İrbili de Keşf-ul Gumme, s. 92’de o hadisi naklediyor.

[15]- Umdet-ul Kari fi Şerhi Sahih-i Buhari, c. 8, s. 584.

[16]- el fusul-ul Muhimme, s. 27.

[17]- Tefsir-i Nişaburi, c. 6, s. 170.

[18]- Şerh-i Divan-i Emir-ul Mü’minin, s. 415.

[19]- Tefsir-i ed-Dürr-ul Mensur, c. 2, s. 298.

[20]- Feth-ul Kadir, c. 3, s. 57.

[21]- “Şia’nın zannına göre” tabirinden maksadı, hadisi sadece Şia’nın naklettiği değildir. Çünkü bundan sonra Ehl-i Sünnetten bu konuyla ilgili hadis nakletmiştir. Bu tabirden maksadı, Şii’lerin Hz. Ali’nin halife olması gerektiğini bu ayetten çıkarmasıdır. Bu ayetin Hz. Ali’nin hilafetine delil olduğu konusunda ileride genişçe bahsedeceğiz ve orada bunu Allah’ın izniyle ispat edeceğiz.

[22]- Ruh’ul-Meani tefsiri, c. 2, s. 348.

[23]- Yenabi’ul-Mevedde, s. 120.

[24]- Tefsir-ul-Menar, c. 6, s. 463.
 
Katılım
3 Mart 2007
Mesajlar
29,198
Reaksiyon puanı
2,148
Puanları
7,358
aleviler neden ramazanda oruç tutmaz da muharrem ayında tutar ?
en azından benim gördüğüm aleviler öyleydi bilmiyom siz nasılsınız
 

CZC

Profesör
Katılım
26 Ağustos 2008
Mesajlar
1,519
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
Belki kötü niyet yok başlık açılırken..
Ama Anadolu deyimiyle "atılan taş ürkütülen kurbağaya değmeyecek!"
Konu bi yerden başka yere çekilmeye uygun..
4 sünni mezhebin arasında temel anlamda uçurum yok ki!! Uygulamalarda nüanslar var, ibadetlerde küçük noktalar ayrı belki ama ana hatlar aynı..
Bakın konu Aleviliğe, Caferiliğe kaydı bile..
Birazdan Bahailiği de açarlarsa şaşmam..
Cevap vermiyorum kendi adıma..
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Hayırlı Cumalar Hedeter arkadaşım;

[21]- “Şia’nın zannına göre” tabirinden maksadı, hadisi sadece Şia’nın naklettiği değildir. Çünkü bundan sonra Ehl-i Sünnetten bu konuyla ilgili hadis nakletmiştir. Bu tabirden maksadı, Şii’lerin Hz. Ali’nin halife olması gerektiğini bu ayetten çıkarmasıdır. Bu ayetin Hz. Ali’nin hilafetine delil olduğu konusunda ileride genişçe bahsedeceğiz ve orada bunu Allah’ın izniyle ispat edeceğiz.
Evet Ehli Sünnetten Bu konuyla ilgili hadisleri bekliyorum.

Mesela;
En Büyük Hadis bilginlerinden biri olarak kabul edilen İmam-u Buhari (Ölm. 256/869)
İmam-ı Müslim
Ebu Davud
İmam Nesai
İmam Tirmizi
İbnu Mace
İmam Malik
.....
gibi meşhur ravilerden bu olayı bize aktarabilir misiniz?

Saygılarımla
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Bu yazdığınız kaynakların sahihliğine bu kadar güveniyor musunuz?Onlardan öyle hadisler ortaya koyarım ki bu meşhur ravilerin güvenilirliğini birdaha tartışırsınız.Ayrıca bu belirttiğiniz şahısların kaynakları her sene kırpılıp yeniden yayınlanmaktadır.

Ayrıca bildirmek isterim ki Aleviler de namaz kılar, oruç tutar, zekat verir, İmam Mehdi(a.f.) ye ulaştırılmak üzere seyyitlere humus verir.

Dışarıda birçok insan aleviler hakkında kulaktan dolma bilgiler ile yargıda bulunmaktadır.Bunun Allah katında cezası büyüktür.

Sunni kesimin uyguladığı politika ve katliamlar(Sivas'ta insanlar diri diri yakılmış ve Maraş'ta bebeklerin bacakları ayrılmıştır) Anadolu Alevisini namazdan ve oruçtan soğutmuştur.Bu sebeple bu forumda başka bir topicte açılan Seccadenin namaz uyarısı yazısında buna yönelik bir yorum yapmıştım.

Tekrardan saygılar.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Değerli arkadaşım;

Güvenilirlik konusunda sizin yayınladığınız kaynaklarda da aynı sorun olabilir.

Ayrıca her hadis-i Şerifi olduğu gibi anlamak ne derece doğrudur o da ayrı bir konu.
Efendimizin hadislerinin bazıları mecaz anlamda da belirtmiştir.
Hakiki manası farklı olabilir.

Sizin dediğiniz gibi,Eğer hadis kitapları her sene kırpılıp yeniden yayınlanıyorsa bizim hiç bir Hadis-i Şerife inanmamamız gerekir.

Ama görüyoruz ki,müstesna bazı hadis-i şerifler dışında,belirttiğim hadis ravilerinin
hadisleri hep birbirine destekler biçimde.
İhtilaflar hemen hemen hiç yok gibi birşey.

Bende bu yüzden bu meşhur ravilerden konumuzla alakalı hadisi şerifler istedim.

Hala da bekliyorum

Saygılarımla
Hayırlı Cumalar

Ben alevilerin hiçbirisine kötü demedim.
Diyenlerede şiddetle karşı çıkarım.

Sizler anladığım kadarıyla Alevisiniz.
Buyurun forumumuzda Alevilikle ilgili yanlış bilinenleri,kulaktan dolma bilgilerin yanlışlığını paylaşabilirsiniz.
Bizde sizlerin bilgi ve tecrübelerinden yararlanmış oluruz.

Saygılar
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Bakın sayın Mehmet bey,

Olayı çarptırmak güzel bir durum değil.Madem bu meşhur ravilerin sözlerine bu kadar güveniyorsunuz dedim, ben size onların bazı hadislerini yazayım dedim.Ne kadar güvenilir olduklarını görün dedim.Bizim şii kaynaklarımız da benim anlattığım olaylarda ortak fikre sahiptirler.Ama siz bunları kabul etmediniz.O zaman sizin görüşünüzü benimseyenlerden hadisler yazdım.Bunu da kabul etmediniz.

Buhari gibi hadis yazarlarının yönetime ne kadar yakın olduklarını bildiğinizi umuyorum.İşlerine gelinmeyen hadisler aşırı çarpıtılmıştır.Ayrıca siz olayı klasik şii-sunni tartışmasına çevirdiniz.En sonunda benden alamet göstermemi isteyeceksiniz.

En yakın zamanda size buharinin muslimin bazı ilginç hadislerinden bahsedeceğim.

Ayrıca Sayın Mehmet Bey, aleviler hakkında yapılan kötü yargılara karşı tutumunuzdan dolayı da size teşekkür ederim.
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Hişam Ümm-ül Muminin Aişe'den şöyle naklediyor: " Bir gün Peygamber (s) mescitte Kur'an okuyan birisinin sesini duyunca şöyle buyurdu: "ALLAH ona rahmet etsin, unuttuğum ve filan filan surelerden iskat ettiğim filan filan ayetleri bana hatırlattı!!"
(Sahih-i Buhari, C.8, Dualar Kitabı, "ALLAH'ın 'Onlara salat eyle' sözü" Babı, Sahih-i Buhari, C.3, Şahitlikler Kitabı, Kör kimsenin şahitliği ve nikahı" Babı, Sahih-i Buhari, C.6, Kur'an'ın Faziletleri Kitabı, Kur'an'ı unutma Babı, Sahih-i Müslim, C.2, Kur'an'ın Faziletleri Kitabı, "Kur'an'ı unutmamaya dair emir ve 'Unuttum' demenin keraheti" Babı)

Rasûllulah(s) Kur'an ayetlerini unutuyormuş ve başkaları hatırlatıyormuş haşa!!! Daha neler duyacağız...
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Elbette Efendimiz'de bir beşer olduğu için unutur veya Allah tarafından unutturulur.

A'la Suresi
6 - Bundan böyle sana Kur'ân'ı okutacağız da unutmayacaksın. 7 - Yalnız Allah'ın dilediği başkadır. Çünkü o açığı da bilir, gizliyi de.


“Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Siz nasıl unutuyorsanız ben de unuturum. O bakımdan unutacak olursam bana hatırlatınız.” (Buharı, Salât 31; Müslim, Mesâcid 89, 92-94; Ebû Dâvüd, Salât 189-190; Nesâî, Sehv 25, 26; İbn Mâce, tkametıı’s-Salât 129, 133; Müsned, 1, 379, 420, 424, 438.)

Daha bunlar gibi hadisler bulabilirim.
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Peygamber'in Kuran'ı unutmasını tartışmayacaksanız inşallah.Kuran'ı unutması demek dini hükümleri unutması demektir.Onlara tüm gaybi ilimler verilmişti.Hem ayrıca öyle güzel bir ayet nakletmişsiniz ki Kuran'ın Peygamber tarafından unutulmayacak şekilde bellek edildiğini anlatmış.Bu ayet varlığında gelen bu hadisi sizin ünlü hadis ravileriniz yazmıştır.Peygambere Kuran'ı unutmuştur zannında bulunmaktan Allah'a sığınırım.Burda normal bir beşerden bahsetmediğimizi, uğruna dünyanın yaratıldığı bir nurdan bahsettiğimizi hatırlatmak isterim.
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
hedeter ilginç hadisler serisi: (İnanılması halinde imandan olmak işten olmayan hadisler)

* Yüce ALLAH insanı kendi suretinde yaratmıştır! (1)

* ALLAH'ın eli ve parmakları,(2) ayağı ve bileği vardır! (3)
* Yüce ALLAH kıyamet günü mübarek ayağını cehennem ateşine bırakacak veya ona sokacak, bunun üzerine cehennem "kattu, kat-tu, kattu" (yeter, yeter, yeter) diye inleyecek.! (4)

[1]- Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-İstizan, "Bedu'l-İslâm" babı; Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Cenne ve Sıfat-ı Naîmiha, "Yedhulu'l-Cennete Akvamun Ef'idetuhum Mislu Ef'ideti't-Tayr" bölümü, hadis: 28 ve Kitabu'l-Birr, "en-Nahy An Darbi'l-Vech" bölümü, hadis: 15; Müsned-i Ahmed, c.2, s.244, 251, 365, 323, 424, 462, 569.

[2]- Sahih-i Buhârî, Zümer Suresi tefsiri, c.2, s.122 ve Kitabu't-Tevhid, "Kavlullah Li-ma Haleqtu Bi-Yedî" bölümü, c.4, s.186 ve "Vucûhun Yevmeizin Nadire" bölümü, c.4, s.192; Sahih-i Müslim, Kitab-u Sıfati'l-Kıyamet-i ve'l-Cenne" kitabı, hadis: 19, 21, 22.

[3]- Sahih-i Buhârî, Kalem Suresi 43. ayetin yani "Yevme Yukşefu An Sakin" ayetinin tefsiri ve Kitabu't-Tevhid, "Vucuhun Yevmeizin Nadire" ayetinin tefsiri bölümü, c.4, s.189.

[4]- Sahih-i Buhârî, Kâf Suresi tefsiri, Kitab-ı Tevhid, "İnne Rahmetellahi Karîbun Mine'l-Muhsinin" bölümü, c.4, s.191; Sünen-i Tirmizî, Kitab-u Sı-fati'l-Cenne, "Ma Cae Fi Hulud-i Ehli'l-Cenneti ve Ehli'n-Nar" babı; Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Cenneti ve Sıfat-ı Naimiha ve Ehliha, "en-Nar-u Yedhulu-ha'l-Cebbarûn ve'l-Cennetu Yedhuluha'z-Zuafa" bölümü, hadis: 35, 36, 37, 38.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Hedeter Arkadaşım;

Şimdi bu hadisler doğru mu yanlış mı bilmiyorum?

Ne yapalım?
Eğer önceki saymış olduğum sunni hadis ravilereni güvenmeyin diyorsanız, şia hadis ravilerine mi güvenelim?

Bir örnek;
Efendimizin sohbeti esnasında büyük bir gürültü işitilir.
Efendimiz;
"Bu yetmiş senedir küfür yolunda giden bir taşın Cehenneme düşüşünün sesidir"buyurur.

Birazdan bir sahabi gelip;
Ya Resulallah;
"Biraz önce 70 yaşındaki bir münafik öldü" der.

Şimdi hadiste anlatılan manada bir taştan bahsedilir.
Yani Efendimiz taşı mecazi anlamda kullanmıştır.

Yukarıdaki alıntı yaptığınız Hadislerde de mecazi anlam kullanılmış olabilir.
Ben Hadis bilimcisi değilim ki,bunları hakiki manasına tevil edeyim.

Ayrıca Cenab-ı Hak maddeten ve mekandan münezzeh olduğunu İmam Buhari bilmiyor muydu da,böyle bir hadis rivayet etmiş?
Eğer hakikaten böyle bir hadis varsa,Efendimiz mecaz anlamda söylemiştir.


Yoksa sizde takdir edersiniz ki;
Allah'a el,ayak ve parmak gibi maddi şeyler atfetmenin ne kadar yanlış olduğunu;

Saygılar
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Maalesef onlar da doğruları biliyorlar ama her zaman için bunu dile getiremiyorlar.Ben sizlerin büyük zatlar olarak gördüğünüz insanların aslında ne kadar işbirlikçi olduğunu vurgulamaya çalıştım.Elbetteki tüm şia kaynakları doğru değildir.Ama bu hepsi yalandır demek de değildir.Ben size düşüncelerimi ispatlama yolunda şii ve sünni kaynakları naklettim.

İnanın bunlar üzerine çok tartışmalar yapıldı.Sizin sorduğunuz sorular soruldu.Allah aşkına biz bu inançtan ne elde etmek istiyoruz ki!Ben bir doktorum, sizlerin buna inanıp inanmaması benim için hiçbir menfaat sağlamayacak.Ben sadece doğruları objektif şekliyle anlattım.

Şii kaynaklarındaki bu bilgiyi sünni kaynaklar da vurgulamıştır.Hadislere eleştirel tarz da yaklaşımda farklı 2 görüş mensuplarının bu noktada aynı hadisleri rivayet ettiğini sundum sizlere.Ayrıca sahih gözüyle baktığınız bu kişilerin hadislerini koydum ortaya.Ne kadar Kuran'dan uzak olduğunu gösterdim.

Siz demişsiniz ki hadis tahlilcisi değilim.Bu konuda başka ehli sünnet arkadaşlar birçok paylaşımda bulunmuşlardı farklı sistemlerde.Bu hadislerden el kelimesini mecaz düşünelim peki ya parmak ve bilek?Bu hadislerin şekli şemali gayet ortadır.

Gadir Hum olayı ispatlarıyla gözleriniz önündedir.30 kaynağı yabana atmayınız.

Teşekkürler.
 

tsewen

Doçent
Katılım
14 Nisan 2008
Mesajlar
876
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
Ülkemiz'de çoğunluk Hanefi mezhebinde.
Bu kardeşinize sorarsanız ben peygamberimi daha yüce görüyorum.
Beni mazur görün ki bu benim düşüncemdir;
Bence alemlere rahmet olan ve vazifesinde hiç bir kusur olmayan iki cihan serveri, insanları bir takım şüpheler içinde asla bırakmazdı. Nitekim insanların arasında 23 yılı peygamberlik olmak üzere 63 yıl kaldı. Bu da görece uzun bir süre. Yani hiç değilse 20 yıllık tebliğ döneminde kanın abdesti bozup bozmadığını mutlaka açıklamış olması gerekir. Velev ki açıklamadı (ki bu bence inanılmaz) o halde bu vaziyeti gören sahabe mutlaka sorardı. Şahsen ben olsam sorardım. Nitekim sormak öğrenmenin yarısıdır. Hatta hadis vardır bu konuda;
Haya iki türlüdür. Birincisi müminin hayasıdır ki günah işlemekten haya eder. Diğeri ise cahilin hayasıdır ki soru sormaktan haya eder. (Mealen)

Yani soru sormaktan utanmak ancak cahilin işidir. Hal böyleyken, 20 yıl boyunca Resulullah'ın bir çok tefsir ve hüküm bile öğretmişken basit bir abdest hükmünü eksik bırakmış olması düşünülemeyeceği gibi, onun etrafında bütün sahabenin de sormaktan haya edecek kadar cahil olduğu da düşünülemez.

Benim aklımın almadığı ise, bu tür fıkhi farklar bile göze pek hoş gelmezken, bir mezhebin bir konuda helal hükmü verirken diğerinin bu konuda mekruh veya haram hükmü vermesidir.

Bu kardeşinize soracak olursanız İslam'da hükmün bencesi veya sencesi olmayacağı için bir hüküm mutlaka doğrudan veya dolaylı olarak Resulullah'a dayanmalıdır.
elmacık kardeş sahabe peygamberimize hayatı boyunca 13 sadece 13 soru sormuşlar ve hepsi hakkında ayet inmiştir ayrıca peygamberimiz ne kadar sorarsanız o kadar sorumlu olursunuz buyurmuştur
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Hedeter arkadaşım;

Siz otuz kaynağı yabana atmayın diyorsunuz.
Ben atalım demedim ki.

Sadece bizim hadiscilerin hepsi uyduruk hadis olmadığına göre,en azından bir-iki tanesi Gadir Hum olayından bahsederdi.
Ben onunla ilgili bir kaynak istedim sizden.
Siz konuyu o ravilerin hadislerinin çarpıtıldığına getirdiniz.

Ayrıca mecaz olarak neden sadece "el" kelimesini alıyorsunuz.
Hadisin hepsi mecaz olabilir.

Saygılarımla
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Ben anlattım olayı.Buharide ve Müslimde geçmemesi çok doğal.Çünkü onlar yönteim yanlısı kişilerdi.Bu hadisleri nakledemezlerdi.Ben sünni kaynaklardan gerekli bahsi verdim.Ayrıca diğer hadisleri de hala istediğiniz yöne çekebilirken hala bu ayetlerin HZ.ALİ(a.s.) hakkında nazil olduğunu görmek istemiyorsunuz.Önceki konuda sergilediğiniz bu ılımlı yaklaşımı burda da sergilemenizi beklerim.

Saygılar
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Siz hadis Ravilerini hissi davranan kimseler olarak mı görüyorsunuz?

Sizce onlar Sahabelerden işittiklerini aynen nakletmezler mi?
Yoksa o şunun yanında,bu bunun yanında, o sahabinin söylediği hadisi beğenmedim,bununkini beğendim mi derler?
Yani onların 12 imama saygısı ve hürmeti yok muydu?

Onlar Efendimizin
"Benden birşey işitmeyipte işitti diyen,işitipte işitmedim diyen Cehennemde yerini hazırlasın"hadisini bilmiyorlar mıydı?

Meşhur hadis ravileri asla buna tenezzül etmiyeceklerdir.
Ama sizin dediğiniz gibi,bu zamanda hadisler değiştirilmiştir veya uydurulmuştur,ona katlılırım.

Fakat meşhur hadis Ravilerinin hadis seçmesini kabul etmem mümkün değil.

Saygılar
 

tsewen

Doçent
Katılım
14 Nisan 2008
Mesajlar
876
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
imamı buhari bir hadisi kaynağından alabilmek için buharadan kalkıp mısıra kadar gelmişti
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Şimdi bu konuyu açmak gerekir.Ben sizlere çok büyük halifelerin bile ;) nasıl davrandığını yazarak bu hadisler konusunda kimlerin ne kadar fevri davranabileceğini kanıtlarım.Kabul etmek etmemek size kalır.Bu konuda da bu durum açıktır.Fakat sorduğunuz sorulara vereceğim cevaplar kaynaklarıyla yazılmış olacak.Buna rağmen içinizden çok sinirlenenler çıkabilir.Sitenizde bu tür bir tartışmaya varım diyorsanız yazayım.

Kısacası bu insanları sorgularsanız daha birçok şey çıkar altından.Ama duygusal yaklaşmamak gerekir.Objektif yaklaşmak gerekir.

Saygılar
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Eğer dediğiniz fevri ve tarafvari davrananlar varsa "Benden birşey işitmeyipte işitti diyen,işitipte işitmedim diyen Cehennemde yerini hazırlasın"hadisi şerifi mucibince cehennemlik olacaktır.

Cehennemlikleri tartışmaya bence hiç gerek yok.
 

faruk27

Öğrenci
Katılım
15 Mayıs 2009
Mesajlar
2
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Esselamun Aleyküm ve Rahmetullah
Sabah ezanın dabirşeyler araştırır iken tesadüf üzeri başlatmış olduğunuz meseleyi gördüm . Öncelikle şimdiki soracağım ve daha sonraki söyleyebileceklerimi söylemeden önce şunu belirtmek istiyorum.
Allah Subhanehu Ve Teala şöyle buyuruyor '' Yaşayan delille yaşasın, helak olanda apaçık bir delille helak olsun! (Enfal-42) ve yine şöyle buyuruyor 'Eğer iddianızda doğruysanız delillerinizi getirin!'' (Neml-64)
Şimdi soruyorum
Hanefi mezhebindeyim diyen arkadaşlar neden ve niçin hanefisiniz??
bu konuda deliliniz nedir?
ve aynı şekilde Şafi,hanbeli,maliki mezhebindeki arkadaşlar için de geçerli..
Sizi bu mezhebe yönelten nedir?


Ve sonra hedeter adlı üyenin yazdıklarına deyineceğim!
 
Üst