- Katılım
- 9 Mayıs 2007
- Mesajlar
- 2,699
- Reaksiyon puanı
- 47
- Puanları
- 228
SİZ,
Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz, iyiliği emreder,
kötülükten vazgeçirmeğe çalışırsınız.. Çünkü Allah’a inanıyorsunuz..”
Fermanının muhatabasınız!
SİZ,
“Âlemlere rahmet olarak gönderilen” ve dehşetli mahşer günü herkesin “Nefsi!
Nefsi! ” diye çırpınacağı bir zamanda, secdelere kapanıp; “Ümmetimi isterim
Ya Rab! .. Ümmetimi bağışlamadıkça kalkmam” diye feryat edecek olan Habib-i
Kibriya’nın ümmetisiniz! ..
SİZ,
Resulullah’ın ashabına; “Orduya yardım ediniz” dediği zaman, bütün servetini
alıp getiren ve Peygamberin “Çocuklarına ne bıraktın? ..” sorusuna; “Allah’ı
ve Resulünü bıraktım Ya Resulullah! ” cevabini veren Hz. Ebubekir’in
yolundasınız! ..
SİZ,
Devlet reisi olduğu halde, içi su dolu bir tulumu sırtına yüklenerek halk
içinde dolaşan ve oğlunun; “Babacığım, niçin böyle yapıyorsun? ” sorusuna;
“Oğlum! Nefsimi biraz beğenir gibi oldum.. Onu zelil etmek, gururumu kırmak
istiyorum” diyen Koca Ömer’in izindesiniz!
SİZ,
Müslümanlar arasında açlığın ve kıtlığın hüküm sürdüğü bir zamanda Şam’dan
kendisine ait zeytinyağı, üzüm ve buğday yüklü olarak gelen bir deveyi
yükleriyle beraber yoksullara tasadduk eden Hz. Osman’ın ardındasınız! ..
SİZ,
Cebinde bulunan 4 dirhem servetin 1 dirhemini gizlice, 1 dirhemini açıkça, 1
dirhemini gece ve kalan 1 dirhemini de gündüz, kimsesizlere sadaka olarak
veren ve Allah Resulünün; “Neden böyle yaptın? ”sualine “Belki Allah
bunların birini olsun kabul eder düşüncesiyle diyen Hz. Ali’yi takip
edensiniz!
SİZ,
Allah yolunda cihada çıkan ve karsısında ATLAS Okyanusunu görünce, devesini
dizlerine kadar denize sürerek, kılıcını çekip; “Ya Rabbi! Şahit ol! Önüme
şu uçsuz bucaksız derya çıkmasaydı senin şanını daha ileriye götürürdüm! ”
diyen mücahitlerin peşindesiniz! ..
SİZ,
40 sene yatsı abdestiyle sabah namazını kılan İmam-ı Azam’ların, Malazgirt
Ovalarında Allah Allah sesleriyle at koşturan ve Anadolu kapılarını Müslüman
Türklere açan Alp Arslanlarin arkasındasınız! ..
SİZ,
Misafir kaldığı evde gece sabaha kadar ayakta duran ve “Biz Kur’anın
bulunduğu odada ayaklarımızı uzatıp yatmaktan hayâ ederiz” diyen Osman
Gazilerin torunusunuz! ..
SİZ,
Resûllullah'ın müjdesine nail olup, küfrün doğu kal'asını,
İstanbul'u fethederek İslam’a teslim eden, yeni bir çağ açan
Fatihlerin, dünyayı Müslümanlardan başkasına dar gören
Yavuzların, karaların- denizlerin hakanı Kanunilerin neslisiniz!..
SİZ,
İstanbul'da okumaya başladığı Ezan-i Muhammediye’yi, Çaldıran
ovalarında bitiren, Tuna'da aldığı abdestin namazını Afrika
çöllerinde kılan, Hazar kıyılarında getirdiği tekbir seslerinin
yankılarını Viyana kapılarında duyan kahramanların evladısınız!..
SİZ,
Vatanını, mukaddesatını müdafaa ederken düşman kurşunlarının
darbeleriyle bağırsakları delik-deşik dışarıya fırlayan ve bir
eliyle onları karnına iterken, diğer eliyle göğsünden bir başka
kurşunu eliyle çıkarıp, yanında bulunan arkadaşına; "Al
arkadaşım! Sağ olur da dönersen, şu kursunu oğluma ver! Ve O'na de ki;
"Bunu sana baban son nefesinde gönderdi ve O'da aynı şekilde oğluna
aktarmazsa hakkımı helal etmem! " dedi diye ulvî ruh örnekleri veren
şehitler kafilesinin çocuğusunuz!..
İŞTE SİZİN ASLINIZ VE NESLİNİZ BU!..
Bu altın halkalara eklenebilecek daha binlerce halka içerisinde;
Senin cevherin, aslın astarın, esasın budur işte!..
Bu altın halkalar dışında başka bir halkanın esiri olamazsın!
Namazsız, niyazsız, maneviyatsız, ruhsuz, köksüz, kozmopolit,
satılmış olamazsın!
Allahsız, Peygambersiz, Kitapsız olamazsın!
"Bana dokunmayan bin yıl yaşasın!" "Neme lazım" "Evimden uzak"
"Her koyun kendi bacağından asılır" gibi Yahudi sözlerini ağzının
sakızı yaparak, mücadele ve hizmet azmini yitiremezsin!
Komşun aç iken, sen tok gezemezsin!
İslam’ın yasak kıldığı günah yuvalarında vaktini öldüremez, aile
fertlerini batının kokuşmuş hayat tarzına uyduramazsın!
Sen kainatın en üstün varlığı olarak yaratıldın, buna layık
olarak cennet bahçelerine talip olmalısın..
Hem burada... Hem orada...
Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz, iyiliği emreder,
kötülükten vazgeçirmeğe çalışırsınız.. Çünkü Allah’a inanıyorsunuz..”
Fermanının muhatabasınız!
SİZ,
“Âlemlere rahmet olarak gönderilen” ve dehşetli mahşer günü herkesin “Nefsi!
Nefsi! ” diye çırpınacağı bir zamanda, secdelere kapanıp; “Ümmetimi isterim
Ya Rab! .. Ümmetimi bağışlamadıkça kalkmam” diye feryat edecek olan Habib-i
Kibriya’nın ümmetisiniz! ..
SİZ,
Resulullah’ın ashabına; “Orduya yardım ediniz” dediği zaman, bütün servetini
alıp getiren ve Peygamberin “Çocuklarına ne bıraktın? ..” sorusuna; “Allah’ı
ve Resulünü bıraktım Ya Resulullah! ” cevabini veren Hz. Ebubekir’in
yolundasınız! ..
SİZ,
Devlet reisi olduğu halde, içi su dolu bir tulumu sırtına yüklenerek halk
içinde dolaşan ve oğlunun; “Babacığım, niçin böyle yapıyorsun? ” sorusuna;
“Oğlum! Nefsimi biraz beğenir gibi oldum.. Onu zelil etmek, gururumu kırmak
istiyorum” diyen Koca Ömer’in izindesiniz!
SİZ,
Müslümanlar arasında açlığın ve kıtlığın hüküm sürdüğü bir zamanda Şam’dan
kendisine ait zeytinyağı, üzüm ve buğday yüklü olarak gelen bir deveyi
yükleriyle beraber yoksullara tasadduk eden Hz. Osman’ın ardındasınız! ..
SİZ,
Cebinde bulunan 4 dirhem servetin 1 dirhemini gizlice, 1 dirhemini açıkça, 1
dirhemini gece ve kalan 1 dirhemini de gündüz, kimsesizlere sadaka olarak
veren ve Allah Resulünün; “Neden böyle yaptın? ”sualine “Belki Allah
bunların birini olsun kabul eder düşüncesiyle diyen Hz. Ali’yi takip
edensiniz!
SİZ,
Allah yolunda cihada çıkan ve karsısında ATLAS Okyanusunu görünce, devesini
dizlerine kadar denize sürerek, kılıcını çekip; “Ya Rabbi! Şahit ol! Önüme
şu uçsuz bucaksız derya çıkmasaydı senin şanını daha ileriye götürürdüm! ”
diyen mücahitlerin peşindesiniz! ..
SİZ,
40 sene yatsı abdestiyle sabah namazını kılan İmam-ı Azam’ların, Malazgirt
Ovalarında Allah Allah sesleriyle at koşturan ve Anadolu kapılarını Müslüman
Türklere açan Alp Arslanlarin arkasındasınız! ..
SİZ,
Misafir kaldığı evde gece sabaha kadar ayakta duran ve “Biz Kur’anın
bulunduğu odada ayaklarımızı uzatıp yatmaktan hayâ ederiz” diyen Osman
Gazilerin torunusunuz! ..
SİZ,
Resûllullah'ın müjdesine nail olup, küfrün doğu kal'asını,
İstanbul'u fethederek İslam’a teslim eden, yeni bir çağ açan
Fatihlerin, dünyayı Müslümanlardan başkasına dar gören
Yavuzların, karaların- denizlerin hakanı Kanunilerin neslisiniz!..
SİZ,
İstanbul'da okumaya başladığı Ezan-i Muhammediye’yi, Çaldıran
ovalarında bitiren, Tuna'da aldığı abdestin namazını Afrika
çöllerinde kılan, Hazar kıyılarında getirdiği tekbir seslerinin
yankılarını Viyana kapılarında duyan kahramanların evladısınız!..
SİZ,
Vatanını, mukaddesatını müdafaa ederken düşman kurşunlarının
darbeleriyle bağırsakları delik-deşik dışarıya fırlayan ve bir
eliyle onları karnına iterken, diğer eliyle göğsünden bir başka
kurşunu eliyle çıkarıp, yanında bulunan arkadaşına; "Al
arkadaşım! Sağ olur da dönersen, şu kursunu oğluma ver! Ve O'na de ki;
"Bunu sana baban son nefesinde gönderdi ve O'da aynı şekilde oğluna
aktarmazsa hakkımı helal etmem! " dedi diye ulvî ruh örnekleri veren
şehitler kafilesinin çocuğusunuz!..
İŞTE SİZİN ASLINIZ VE NESLİNİZ BU!..
Bu altın halkalara eklenebilecek daha binlerce halka içerisinde;
Senin cevherin, aslın astarın, esasın budur işte!..
Bu altın halkalar dışında başka bir halkanın esiri olamazsın!
Namazsız, niyazsız, maneviyatsız, ruhsuz, köksüz, kozmopolit,
satılmış olamazsın!
Allahsız, Peygambersiz, Kitapsız olamazsın!
"Bana dokunmayan bin yıl yaşasın!" "Neme lazım" "Evimden uzak"
"Her koyun kendi bacağından asılır" gibi Yahudi sözlerini ağzının
sakızı yaparak, mücadele ve hizmet azmini yitiremezsin!
Komşun aç iken, sen tok gezemezsin!
İslam’ın yasak kıldığı günah yuvalarında vaktini öldüremez, aile
fertlerini batının kokuşmuş hayat tarzına uyduramazsın!
Sen kainatın en üstün varlığı olarak yaratıldın, buna layık
olarak cennet bahçelerine talip olmalısın..
Hem burada... Hem orada...