Sarıkamış şehitleri anılıyor

Bu konuyu okuyanlar

mazruf

Guru
Emektar
Katılım
30 Temmuz 2009
Mesajlar
23,098
Reaksiyon puanı
1,117
Puanları
113
Yaş
40
Enver Paşa komutasında 100 yıl önce düzenlenen Sarıkamış Harekatı sırasında donarak şehit düşen 60 bin Mehmetçik’i anmak için 7’den 70’e her yaştan binlerce kişi şehitlerine yürüdü. Hava sıcaklığının sıfırın altında 10 derece olmasına karşın yürüyüşe TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç ile birlikte Türkiye’nin dört tarafından Sarıkamış’a akın eden yaklaşık 30 bin kişi katıldı.

sarikamis-sehitleri-aniliyor-5155836.Jpeg


Enver Paşa komutasındaki birlikler, 22 Aralık 1914- 15 Ocak 1915 tarihleri arasında Sarıkamış’taki Allahuekber Dağları’nda Rus kuvvetlerini püskürtmek isterken ağır kış koşulları ile karşılaştı. Genelkurmay Başkanlığı kayıtlarına göre 60 bin asker şiddetli soğuk, açlık ve yetersiz kıyafete yenilerek şehit düştü. Erzurum’daki 9’uncu Kolordu Komutanlığı ile Sarıkamış’taki askeri birliklerde görevli subayların Allahuekber Dağları’ndaki sessiz anma törenleri, Alaattin Karaca başkanlığındaki Dağcılık Federasyonu ile 2003 yılında Erzurum Kalkınma Vakfı Başkanı olan Necati Bölükbaşı ve Sarıkamış Dayanışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez’in çabaları ile kamuoyuna mal edildi.

Türkiye’nin dört bir tarafından gelen ve her yaştan yaklaşık 30 bin kişi, şehit düşen Mehmetçikleri anmak için Sarıkamış’ın Kızılçubuk Köyü’nde buluştu. ’Asımın Nesli Asrın Yürüyüşünde, Gök Allahuekber, Yer Allahuekber’ sloganıyla düzenlenen yürüyüşe TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Kars Valisi Günay Özdemir, Kars Belediye Başkanı MHP’li Murtaza Karaçanta, milletvekilleri, kamu kurum müdürleri ile Türkiye’nin farklı illerinden çok sayıda kişi ve öğrenciler katıldı.

Anma programına katılan İçişleri Bakanı Efkan Ala, yürüyüşte bulunmadı. 12 yıldan bu yana yaz-kış düzenlediği etkinliklerin sonuncusunda silahlı saldırıya uğrayan ünlü kalp cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez ’Can güvenliği’ nedeni ile yürüyüşe katılmadı.

Yürüyüşe katılanlara kamyonlarla erzak, Türk bayrağı dağıtıldı ve şehitler için Kuran-ı Kerim okundu.

[SDNTV]http://milliyeteu.cubecdn.net/2015/01/04/1584481_360p.mp4[/SDNTV]

Yürüyüşte katılımcılar dev bayraklarla ’Şehitler ölmez vatan bölünmez’ sloganlarıyla sıfırın altında 10 derece olan soğukta yürüyüşe başladı. Zorlu yürüyüşe katılanlar 8 kilometrelik Şehit Kurmay Albay Faruk Sungur yolunu izleyerek Yukarı Sarıkamış Mahallesi’ndeki tören alanına geldi.

sarikamis-sehitleri-aniliyor-5155828.Jpeg


sarikamis-sehitleri-aniliyor-5155830.Jpeg


sarikamis-sehitleri-aniliyor-5155840.Jpeg


sarikamis-sehitleri-aniliyor-5155842.Jpeg


Milliyet
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,325
Puanları
113
Yüce Mevlam makamlarını âl-i, mekanlarını cennet eylesin.
bu isimsiz kahramanlar en az çanakkale şehitlerimiz kadar mübarektirler.
akılız bir kafanın kurbanı olarak şehid düşmüş olsalar da onlar ülke bütünlüğü, vatan sevgisi ve şehadet arzusuyla göçtüler bu dünyadan. bugün parayı bastırıp askerlikten yırtanların üzerinde tepindiği bu topraklar için şehid düştüklerini bilememiş olmaları sanırım en büyük kazançları olsa gerek.

- - - Mesaj Güncellendi - - -

bu arada candan, yürekten ve içten bir yakarış ile bir fatihanızı esirgemezseniz sevinirim. zira bu çilekeş şehidlere olan asgari bir namus borcumuzdur.

El-fatiha....
 

Kurt Cobain

Profesör
Katılım
6 Temmuz 2014
Mesajlar
2,642
Reaksiyon puanı
90
Puanları
48
Hepsinin mekanı cennet olsun isimsiz kahramanlar..
 

FataL Rhyme

Doçent
Katılım
11 Ekim 2014
Mesajlar
777
Reaksiyon puanı
4
Puanları
0
Yüce Mevlam makamlarını âl-i, mekanlarını cennet eylesin.
bu isimsiz kahramanlar en az çanakkale şehitlerimiz kadar mübarektirler.
akılız bir kafanın kurbanı olarak şehid düşmüş olsalar da onlar ülke bütünlüğü, vatan sevgisi ve şehadet arzusuyla göçtüler bu dünyadan. bugün parayı bastırıp askerlikten yırtanların üzerinde tepindiği bu topraklar için şehid düştüklerini bilememiş olmaları sanırım en büyük kazançları olsa gerek.

- - - Mesaj Güncellendi - - -

bu arada candan, yürekten ve içten bir yakarış ile bir fatihanızı esirgemezseniz sevinirim. zira bu çilekeş şehidlere olan asgari bir namus borcumuzdur.

El-fatiha....
Enver Paşa'yı sevmeyebilirsiniz ama eleştiremezsiniz.
Allah mekanlarını cennet eylesin.
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,325
Puanları
113
Enver Paşa'yı sevmeyebilirsiniz ama eleştiremezsiniz.

niyeymiş acaba, insanoğlu peygamberleri eleştiriyor da Enver Paşa onlardan çok daha büyük adam mı eleştirmeyelim?
ha bunu ille de eleştiri yapmak için söylemiyorum, hatta adını bile anmadım, ama sonuçta o veya bir başkası 90 bin vatan evladının kanına girmiştir. bu tarihin en büyük askeri hatalarından biri olduğu söylenegeliyor da, o hatayı yapanı eleştirememe hakkına kim mani olabilir merak ettim doğrusu.
 

FataL Rhyme

Doçent
Katılım
11 Ekim 2014
Mesajlar
777
Reaksiyon puanı
4
Puanları
0
niyeymiş acaba, insanoğlu peygamberleri eleştiriyor da Enver Paşa onlardan çok daha büyük adam mı eleştirmeyelim?
ha bunu ille de eleştiri yapmak için söylemiyorum, hatta adını bile anmadım, ama sonuçta o veya bir başkası 90 bin vatan evladının kanına girmiştir. bu tarihin en büyük askeri hatalarından biri olduğu söylenegeliyor da, o hatayı yapanı eleştirememe hakkına kim mani olabilir merak ettim doğrusu.
O eleştiriyi yapabilmen için onun yaşadıklarını yaşaman gerekir
 

mazruf

Guru
Emektar
Katılım
30 Temmuz 2009
Mesajlar
23,098
Reaksiyon puanı
1,117
Puanları
113
Yaş
40
Konuyla ilgili Enver Paşa'nın torunuyla (Osman Mayatepek) yapılan röportaj:


"En acıklı olan nokta ise temcit pilavı gibi pişirilip sürekli karşımıza çıkarılan '90 bin askerimiz donarak öldü' yalanıdır. Bunun mimarı ise kendi beceriksizliğini örtmek için 9. Kolordu Kurmay Başkanı Şerif Bey'in 1922 senesinde yayınladığı ve tamamen bir uydurma olan hatıratıdır.

Sarıkamış tamamen bir Vatan müdafaasıdır ve kaçınılmazdır.

Özet olarak, Harbiye Nazırı Enver Paşa ve Erkanı Harbiye Başkanı General Bronsart Schellendorf tarafından, Noel dönemine rastlayacak ve Rusları sürpriz bir karşı hücum ile mağlup etmeye yönelik bir teşebbüstür. Maalesef basının bir bölümü bile, genel olarak, ciddi araştırmalar yapmadan veya 'magazin' havasında bazı şahıslar gibi tarihi çarpıtıp gazete sayfalarını süsleme çabası içindedir. 98 (100) sene geçmiş olmasına rağmen Sarıkamış hala gerektiği gibi değerlendirilmemiştir. Bilhassa 1920'den itibaren siyasi çekişme malzemesi olmuştur.

Amaç nettir: Rus orduları Batı cephesinde Almanlar ile harp içindedir. Bizim cephede ise çok az sayıda (100 bin civarı) asker kalmıştır.

Rus ordusunun bir kısmı Sarıkamış civarındadır ve yanlış cephelenmiştir. İlk Rus saldırıları Kasım'da (1914) Köprüköy ve Azap Muhabereleriyle başlamıştır.

Burada 3. Ordu komutanı Hasan İzzet Paşa büyük bir hata yapıyor ve Rusları yenmesine rağmen takip edip son darbeyi vurmak yerine, orduyu 15 km geriye çekiyor. Yani savaşı kazanan taraf kaçan düşmanı kovalayamıyor, geri çekiliyor. Hatta Rusları takip etse Sarıkamış'a ihtiyaç olmazdı.

Ruslar Erzurum'a gelmişler, sen onlarla Köprüköy ve Azap' da savaşıp yenmişsin ve Sarıkamış'a çekilmeye zorlamışsın ama taarruz edip tamamen mağlup etmek yerine geri çekiliyorsun."

"Enver Paşa'nın emirleri yerine getirilseydi Sarıkamış zaferle biterdi. Bir de hep iklim şartlarından bahsetmeye bayılırlar. Hava soğuktu falan. Bu bir savaş ve nerede, ne zaman ve hangi şartlar altında gerekiyorsa savaşacaksın. Şayet komutanlar Enver Paşa'nın emirlerini yerine getirseydi Sarıkamış zafer ile biterdi"

1- 9. Kolordu Rus cephesini arkadan çevirecekti.

2- 10. Kolordu ise 24 Aralık'ta Bardız bölgesinde olup, 9 Kolordu ile birleşip Rusları çevirecekti.

Maalesef gerçekleşen ise çok farklıydı:
1- 10. Kolordu Hafız Hakkı Paşa komutasında Bardıza gitmesi gerekirken, Rus birliklerinin peşine takılıp Koşur istikametine yöneldi (30 ve 31 Tümenler). Yalnız 32 Tümen Bardız'a ilerledi. 25 Aralık' da ve Sarıkamış'ın batısında Rus Ordusu'nun arkasına düşmesi gereken 10 Kolordu, tamamen Haffız Hakkı'nın "zafer kazanma ihtirası ile yolu 75km uzattığı yetmezmiş gibi, Allahuekber dağlarını geçmeye mecbur kalmış ve fırtına ve tipiye yakalanıp çok büyük zayiat vermiştir ve zamanında Sarıkamış' a intikal etmemiştir.

2- 9. Kolordu ise 3. Ordu ile 24 Aralık' da Bardızda birleşir. Cephe arkasındaki Rus birliklerine taarruz etmek için Kötek yönüne gitmesi ve Rus ihtiyat kuvvetlerine taarruz edip Sarıkamış'a iltihak etmesi gerekiyordu. Maalesef yine evdeki hesap çarşıya uymamıştır.

*Bu sapmanın başlıca sebebi Hafız Hakkı ( 10 Kolordu ) Paşa'nın 25 Aralık tarihinde Sarıkamış' da olacağı varsayımı ile Enver Paşa'nın, 10 Kolordu yalnız kalmasın diye yönünü Kötek'ten, Sarıkamış'a çevirmesi olmuştur. Netice olarak 10 Kolordu yüzde 80 zayiatla bitkin bir şekilde ancak 29 Aralık' da Sarıkamış'a gelebilmiştir. Bütün bu hataların ve Enver Paşa'nın emrine uymamanın neticesi olarak: 9 Kolordu'nun kuzeybatıdan, 10 Kolordu'nun kuzeydoğudan taarruzetmesi gereken (25/26 Aralık geceleri ) Sarıkamış, bu taarruz gerçekleşmeyince Rus takviye kuvvetleri tarafından güçlendirilmiş ve maalesef savunma yapmak da bile zorlanacak olan Ruslar demiryolu ile nakliye avantajıyla 31 Aralık' da taarruz edecek duruma gelmiştir.

*Netice: Sarıkamış Harekatı son derece iyi hazırlanmış bir plandı. Kış aylarında yapılması hatadır masalına gelince ; baskın niteliği taşıyan her askeri harekatın düşmanın beklemediği yerde ve zamanda olması zaruridir. Bizim akıl hocaları bugün ne kadar böyle bir mevsimde harekat yapılmazdı diyorsa, emin olun Ruslar da o zaman aynı şeyi düşünüyordu. Alternatif olarak Ruslara herhalde "yahu şu kara kış da harp etmeyelim, bahar gelsin, çiçekler açsın, bir mangal ziyafeti yapıp, bir güzel savaşalım" diye bir alternatif düşünmek ancak Charlie Chaplin filmlerinde olabilirdi."

*Rus General Maslovski, (Türkler 23 bin şehit vermiştir diyen) Türk Ordusu, Enver Paşa'nın emirleri doğrultusunda hareket etseydi Sarıkamış düşerdi diye itiraf etmiştir. Hatta General Michaelevski harekatın bir kuşatma planı olduğunu anlayınca geri çekilme emri vermiştir.

*Şayet başarılı olunsaydı Kafkaslara kadar önümüz açılıyordu. Azerbaycan ile birleştiğin andan itibaren ikmal derdi kalmıyor ve tabii' ki petrol kaynaklarına sahip oluyorsun.

*Genel değerlendirmeyi Sayın Nevzat Kösoğlu ( Şehit Enver Paşa ) çok güzel yapmıştır: "Komutanlar Enver Paşa'ya ayak uyduramadılar. Plana uymayan bu komutanlar da Enver Paşa hakkında olumsuz propagandayı yapan komutanlardır.

*Sarıkamış bir vatan müdafaasıdır. Şehit sayısı ile siyaset yapmak alçaklıktır. Çanakkale'de 250 bin şehit verdik. Hiç kimse hesap soruyor mu? Yok." Herhalde bir savaş kazanılınca 'şehit' kaybedilince " ölü olunuyor diye bitiriyor Nevzat bey. Rakamlar ise tam bir palavra. En şiddetli dönemde 3. Ordu'nun toplamı 118,000 kişi iken ve bunun ancak 75 bin kişisi muharip sınıfında olan bir ordu nasıl olurda 90,000 şehit verir. Şerif bey'in kendi beceriksizliğini ört bas etmek için ortaya attığı " 90 bin askerimiz Allahuekber dağlarında donarak öldü" bir karalama kampanyasından başka bir şey değildir. Ciddi kaynaklar ve Genel Kurmay arşivleri hastalıktan ve savaştan ölenler dahil kayıp sayısını 35 bin civarında olarak veriyor.

*Kazım Karabekir 1921 yılında Enver Paşa'nın yurda dönmesini engellemek için basın yoluyla bir kampanya başlamasını istemiştir. Savaştan sonra bu iftirayı ortaya atanların amacı Enver Paşa'yı küçük düşürüp halk nezdindeki itibarını ve etkisini yok etmektir.

*Mustafa Kemal Paşa da günün siyasi-askeri hususları nedeniyle bir telgrafla Kazım Karabekir'e olumlu cevap vermiştir. Dolayısı ile düzmece haberler ve yorumlar uçmaya başlamış ve Enver Paşa'nın Bolşevik, dinsiz ( Kuranı yanından hiç ayırmayan ve her bulduğu fırsatta namaz kılan bir komutan ) kadınlara olan zaafı yazılmıştır. Belki de zaman şartları için de gerekliydi.

*Kazım Karabekir itiraf etmiştir' ki Enver Paşa dönerse olumsuz sonuçlar, iç çatışma gibi riskler olabilirdi. Aynı Kazım Karabekir'i Balkan Harbi sırasında "ordudan atılıp, memleketten ihracı" divanı harp tarafından verilen kararı Enver Paşa'nın yırtıp atması sayesinde hem kariyerinin, hem' de hayatının devam ettiğini itiraf etmiş, Enver Paşa'ya karşı büyük bir sevgi ve hürmetini muhafaza ettiğini belirtmiş ve bütün bunları Paşa'nın geri gelmesi ile " Milli Mücadelenin akamete uğrama ihtimalini engellemek için yaptığını mertçe itiraf etmiştir. Mareşal Fevzi Çakmak Sarıkamış planının doğru ve zamanlı olduğunu açıkça ifade etmiştir. İsmet Paşa (İnönü) 'Enver Paşa, cemiyetimizin kusur saydığı şeylerden aklın almayacağı kadar uzak yaşamış bir insandı' demiştir" diye konuştu.

*"Aradan 100 yıla yakın zaman geçti, temcit pilavı gibi ısıtıp hala aynı tepsi içinde sunuyorlar. Ve bunun adı tarih oluyor! Tabii' ki bazı kimseler 'Enver Paşa'nın torunu objektif olamaz ve Paşa'yı korumak içgüdüsü ile subjektif bir analiz yapıyor' diyecektir. Önerim, ciddi olan kaynaklardan araştırmak ve okumaktır. Hakikat eninde sonunda kaçınılmazdır.

*Bir kesin hakikat ise Rus Ordusu Sarıkamış sayesinde durdurulmuş, ciddi bir zayiat vermiş ve 1916 senesinin sonlarına kadar bölgede bir daha hareket edememiştir.

*Bazılarına göre Sarıkamış'ta herkes donarak öldüğüne göre, Rus zayiatları ve 1,5 sene boyunca doğuda kıpırdayamıyacak duruma gelmelerinin tek sebebi, safsatacı tarihçilerimize göre, muhtemelen. "Türklere ayıp olmasın diye toplu intiharlara karar verip 25 bin kadar Rus askerinin bunu gerçekleştirmesidir. Daha ne diyebiliriz.", "En acıklı olan nokta ise temcit pilavı gibi pişirilip sürekli karşımıza çıkarılan '90 bin askerimiz donarak öldü' yalanıdır. Sarıkamış tamamen bir Vatan müdafaasıdır ve kaçınılmazdır"

enverpasa.jpg


Enver Paşa'nın Vefatı
Enver Paşa 4 Ağustos 1922’de çok da çarpıcı bir biçimde yaşamını yitirdi. Enver Paşa’yla ilgili tüm yayınlarda onun Pamir Dağı eteklerinde, Belcuvan’ın Çeğen yöresinde, Kızıl Ordu birliklerine karşı savaşırken öldürüldüğü yazılır. Ama kimin öldürdüğü bilinmezdi; ta ki 4 Şubat 1985 tarihinde Hayk Hayrebetyan’ın anılarına dayanarak, araştırmacı Kevork Pamukcıyan’ın Kanada’da yayınlanan Horizon adlı dergisinde çıkan yazısına kadar. Bu yazı, doğruysa eğer, Enver Paşa’yı, Kızıl Ordu’nun önde gelen komutanlarından Hagop Melkumov’un öldürdüğünü belirtti. Ölümün üzerindeki sis perdesi az biraz yırtıldıysa da, tam anlamıyla kalkmadı.

Olay bu yazıya göre şöyle oluştu: Enver Paşa’nın Doğu Buhara’daki karargahı Kofrun Kışlasındaydı. Emrindeki güçlerin sayısı tam olarak bilinmiyor. Şevket Süreyya Aydemir bu sayının 25 olduğunu öne sürerken kimileri sayının 200 binlere tırmandığını anlatıyor! O dönemde Kızıl Ordu’ya karşı bir tür gerilla savaşı yürüttüğü ve de hayli başarılı olduğundan “asker sayısı 25 civarındaydı” saptaması biraz tuhaf geliyor insana. Ama 17-20 bin arasında olduğunu birçok kaynak belirtir. Her neyse biz Horizon dergisindeki yazıya dönelim. Bu yazıda şöyle bir bölüm var:“Melkumov’un bin 500 süvari ve 800 piyadeden oluşan küçük bir birliği vardı ve sayısal açıdan çok zayıf olduğu için saldırıyı şafak sökerken yapmayı tasarlamıştı.” O gece vadiyi sis bastığından Kızıl Ordu birlikleri Kofrun Kışlası’na görünmeden yaklaşabildi. Kışla büyük bir bağın içindeydi. Melkumov, ortasında altın rengi bir hilal olan yeşil bayrağın başında nöbet tutan kırmızı sarıklı nöbetçileri (Basmacıları) görünce pek sevindi çünkü bu nöbetçiler Enver Paşa’nın kışlada olduğunun kanıtıydı. Baskın basanındır hesabı Melkumov saldırıya geçti, zaman yitirmeksizin.

Bundan sonrası resmen tufandı. Önce Melkumov’un birliği kışlayı topa tuttu, ardından süngü takarak saldırıya geçti. Enver Paşa yatağından fırlayarak, gene kimilerine göre elbisesiz ve yalınayak, kimilerine göre giyinik, atına atlayarak dağlara doğru gitmeye başladı. Melkumov’a göre 20-25 kilometre süren bir kovalamacadan sonra Çeğen bölgesinde kıstırıldı ve kanlı bir süngü savaşından sonra, elinde kılıcıyla şehit düştü.

Enver Paşa’nın üzerinden çıkan,“İslam Orduları Başkomutanı, Halife’nin damadı ve Hazreti Muhammed’in Vekili” yazılı büyük bir gümüş mühür, Melkumov’a armağan olarak verildi, kişisel Kur’anı ve tezhipli hilatı yörenin resmi makamlarına teslim edildi. Melkumov’a gelince, Kızıl Ordu’dan 1937’de emekliye ayrıldı ve 1960’da Türkistanlılar adlı bir kitapta anılarını yayınladı, iki yıl sonra da öldü.

Bu, rahmetli Enver Paşa’nın nasıl öldürüldüğü konusunda ele geçen ilginç bir belge. Ancak 1896 Aşkabad doğumlu, eski adı ÇEKA, 1922’de adı GPU olarak değişen Sovyet Gizli Servisi’nin adamı Grigoriy Sergieviç Agabekov anılarında Enver Paşa’nın ölümünü başka türlü anlatır. Enver Paşa’nın kaldığı köye/kışlaya Agabekov pazarcı kılığında yaklaşır, yörenin haritasını çıkarır ayrıntılarıyla ve Kızıl Ordu komutanlığına teslim eder. Kızıl Ordu şafakla birlikte saldırıya geçer. Enver Paşa yiğitçe çarpışırsa da Kızıl Ordu’nun çağdaş silahlarına karşı dayanamaz, bir avuç adamıyla, elinde kılıcı, gene Agabekov’un demesiyle “ölünceye kadar bir aslan gibi savaşır.” Ölüm raporunu da Agabekov yazar. Cesedi hemen şehit düştüğü yerde, Çeğen yöresinde, ulu bir ağacın altına gömülür.

Enver Paşa’nın naaşı 1996’da İstanbul’a getirilerek Abide-i Hürriyet Meydanı’na, Hürriyet Anıtı’nın hemen yanına defnedilmiştir. Allah rahmet eylesin.
(Meraklısına Not: Bu konuda sayısız, birbiriyle çelişkili kitap vardır. Enver Paşa kimine göre havan topu mermisiyle, kimine göre süngülenerek, kimine göre keskin nişancı kurşunuyla öldürülür. Sahaflarda hemen hepsini bulabilirsiniz.)

KAYNAK
 
Üst