Şakk-ı Kamer ayın Bölünmesi[mekke devri]

habibineccar

Asistan
Katılım
15 Mart 2009
Mesajlar
273
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Ayın bölünmesi

Kureyşli müşrikler, Resûl-i Ekrem Efendimizin davasını tasdik eden bir çok mu'cizeye şâhid oldukları halde, yine de inad ve inkârlarından vazgeçip ona sadakat ellerini uzatmıyorlardı. Gördükleri her mu'cizeye bir kulp takarak nazarlarda küçük ve basit bir hâdiseymiş gibi göstermek isteyerek, hem kendilerini, hem de halkı aldatma yoluna gidiyorlardı. Zaman zaman da akıllarınca Resûl-i Ekremi güç durumda bırakmak niyetiyle kendilerince meydana gelmesini mümkün görmedikleri isteklerde bulunuyorlardı. "Eğer, gerçekten Allah tarafından vazifelendirilmiş bir peygamber isen, şunu şunu yap, şunu şunu göster de, görelim" diyorlardı.
Bu isteklerde bulunurken maksatları imân etmek değildi. Bilakis Kâinatın Efendisini güç durumda bırakmaktı. Fakat, Cenab-ı Hak, müşriklere karşı sevgili Resûlünü hiç bir zaman güç durumda bırakmıyor ve hiç bir zaman muâvenet ve muhafazasını üzerinden eksik etmiyordu.
Yine bir gün Kureyş'in ileri gelenlerinden Ebû Cehil, Velid bin Muğire gibilerin de içinde bulunduğu bir grup müşrik, Peygamber Efendimize gelerek,
"Eğer sen, gerçekten söylediğin gibi Allah tarafından vazifelendirilmiş bir peygamber isen bize Ay'ı ikiye ayır. Öyle ki, yarısı Ebû Kubeys Dağı, diğer yansı Kuaykıan Dağı üzerinde görülsün" dediler.
Resûl-i Ekrem Efendimiz,
"Şayet bunu yaparsam, îmân eder misiniz" diye sordu.
Onlar,
"Evet, îmân ederiz" dediler.
Dâvâsında haklı ve doğru olduğunu göstermek için mu'cizeyi istemek Peygamberin vazifesidir. İstenilen mu'cizeyi yaratan ise Cenâb-ı Hak'tır.
Ay'ın bedir haliydi, yani en güzel göründüğü 14. gecesiydi. Kâinatın Efendisi, Allah'ın emir ve iradesi dâiresinde hareket eden Ay'a şehâdet parmağıyla işâret etti. Bu işaret-i Nebevî kâfi geldi ve ay ikiye ayrıldı. Öyle ki yarısı müşriklerin istedikleri gibi Ebû Kubeys Dağı üzerinde, diğer yarısı ise Kuaykıan Dağı üstünde iki parça halinde göründü.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, orada bulunan halka,
"Şahid olunuz! Şahid olunuz!"269 diye seslendi.
Bu apaçık mu'cize karşısında da müşrikler, inad ve inkârlarından vazgeçmediler. Üstelik,
"Bu da Ebû Kebşe'nin oğlunun bir sihridir"270 diyerek asılsız bir te'vilde bulunarak kendi kendilerini aldatma ve teselli etme yoluna saptılar. Gözleri önünde cereyan eden hâdiseyi elbette inkâr edemezlerdi. İnkâr edemedikleri için de, çıkar yol olarak "sihirdir" demek zorunda kalıyorlardı!

Etraftan Gelenlerin Aynı Hâdiseyi Haber Vermeleri
Sırf Resûl-i Ekrem Efendimizin davasına tasdik etmemek için bu apaçık mu'cizeye "sihirdir" diyen müşrikler, aralarında şöyle konuşmaktan da edemediler:
"Şayet Muhammed büyü yaptı ise, bu büyüsü bütün yeryüzünü kaplayamaz ya! Etraftan gelecek olan yolculara soralım, bakalım onlar da gördüklerimizi görmüşler mi?"271
Etraftan gelen yolculara sordular. Onlar da aynısını gördüklerini itiraf ettiler. Bütün bunlara rağmen, ruhen ve kalben tefessüh etmiş, şirkle gönüllerini kirletmiş müşrikler, "iman ederiz" va'dinde bulundukları halde inanmadılar, ebedî saâdetin kaynağına koşmadılar. Üstelik arkasından da şöyle dediler:
"Yetim-i Ebû Talib'in sihri semâya da tesir etti!"272
Müşriklerin, Peygamber Efendimizin bu parlak mu'cizesini inkâr etmeleri üzerine, Cenab-ı Hak, inzal buyurduğu âyet-i kerimelerde hâdisenin vuku bulduğunu bildirip, onlarınsa imansızlıkta, yalanda diretip durduklarını beyân etti:
"Kıyâmet yaklaştı, ay yarıldı.
Onlar bir mu'cize görseler yüz çevirir ve 'Bu kuvvetli bir sihirdir' derler.
Peygamberi yalanlayıp kendi heveslerine uydular. Fakat takdir edilen herşey bir gayeye ulaşacaktır." 273

269. Müslim, 8/132; Tirmizî, 5/397; Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned, 1/447
270. İbni Kesîr, Tefsir: 4/262
271. Tirmizî, 5/398; Kâdı İyaz, Şifâ: 1/238; İbni Kesîr, Tefsir: 4/262
272. Kâdı İyaz, Şifâ: 1/238
273. Kamer Sûresi, 1-3
http://www.konakdersleri.com/belge.php?bilgi=186&konu=Ayin-bolunmesi
 

mc92001

Doçent
Katılım
11 Şubat 2009
Mesajlar
786
Reaksiyon puanı
16
Puanları
18
Ayın bölünmesi

Kureyşli müşrikler, Resûl-i Ekrem Efendimizin davasını tasdik eden bir çok mu'cizeye şâhid oldukları halde, yine de inad ve inkârlarından vazgeçip ona sadakat ellerini uzatmıyorlardı. Gördükleri her mu'cizeye bir kulp takarak nazarlarda küçük ve basit bir hâdiseymiş gibi göstermek isteyerek, hem kendilerini, hem de halkı aldatma yoluna gidiyorlardı. Zaman zaman da akıllarınca Resûl-i Ekremi güç durumda bırakmak niyetiyle kendilerince meydana gelmesini mümkün görmedikleri isteklerde bulunuyorlardı. "Eğer, gerçekten Allah tarafından vazifelendirilmiş bir peygamber isen, şunu şunu yap, şunu şunu göster de, görelim" diyorlardı.
Bu isteklerde bulunurken maksatları imân etmek değildi. Bilakis Kâinatın Efendisini güç durumda bırakmaktı. Fakat, Cenab-ı Hak, müşriklere karşı sevgili Resûlünü hiç bir zaman güç durumda bırakmıyor ve hiç bir zaman muâvenet ve muhafazasını üzerinden eksik etmiyordu.
Yine bir gün Kureyş'in ileri gelenlerinden Ebû Cehil, Velid bin Muğire gibilerin de içinde bulunduğu bir grup müşrik, Peygamber Efendimize gelerek,
"Eğer sen, gerçekten söylediğin gibi Allah tarafından vazifelendirilmiş bir peygamber isen bize Ay'ı ikiye ayır. Öyle ki, yarısı Ebû Kubeys Dağı, diğer yansı Kuaykıan Dağı üzerinde görülsün" dediler.
Resûl-i Ekrem Efendimiz,
"Şayet bunu yaparsam, îmân eder misiniz" diye sordu.
Onlar,
"Evet, îmân ederiz" dediler.
Dâvâsında haklı ve doğru olduğunu göstermek için mu'cizeyi istemek Peygamberin vazifesidir. İstenilen mu'cizeyi yaratan ise Cenâb-ı Hak'tır.
Ay'ın bedir haliydi, yani en güzel göründüğü 14. gecesiydi. Kâinatın Efendisi, Allah'ın emir ve iradesi dâiresinde hareket eden Ay'a şehâdet parmağıyla işâret etti. Bu işaret-i Nebevî kâfi geldi ve ay ikiye ayrıldı. Öyle ki yarısı müşriklerin istedikleri gibi Ebû Kubeys Dağı üzerinde, diğer yarısı ise Kuaykıan Dağı üstünde iki parça halinde göründü.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, orada bulunan halka,
"Şahid olunuz! Şahid olunuz!"269 diye seslendi.
Bu apaçık mu'cize karşısında da müşrikler, inad ve inkârlarından vazgeçmediler. Üstelik,
"Bu da Ebû Kebşe'nin oğlunun bir sihridir"270 diyerek asılsız bir te'vilde bulunarak kendi kendilerini aldatma ve teselli etme yoluna saptılar. Gözleri önünde cereyan eden hâdiseyi elbette inkâr edemezlerdi. İnkâr edemedikleri için de, çıkar yol olarak "sihirdir" demek zorunda kalıyorlardı!

Etraftan Gelenlerin Aynı Hâdiseyi Haber Vermeleri
Sırf Resûl-i Ekrem Efendimizin davasına tasdik etmemek için bu apaçık mu'cizeye "sihirdir" diyen müşrikler, aralarında şöyle konuşmaktan da edemediler:
"Şayet Muhammed büyü yaptı ise, bu büyüsü bütün yeryüzünü kaplayamaz ya! Etraftan gelecek olan yolculara soralım, bakalım onlar da gördüklerimizi görmüşler mi?"271
Etraftan gelen yolculara sordular. Onlar da aynısını gördüklerini itiraf ettiler. Bütün bunlara rağmen, ruhen ve kalben tefessüh etmiş, şirkle gönüllerini kirletmiş müşrikler, "iman ederiz" va'dinde bulundukları halde inanmadılar, ebedî saâdetin kaynağına koşmadılar. Üstelik arkasından da şöyle dediler:
"Yetim-i Ebû Talib'in sihri semâya da tesir etti!"272
Müşriklerin, Peygamber Efendimizin bu parlak mu'cizesini inkâr etmeleri üzerine, Cenab-ı Hak, inzal buyurduğu âyet-i kerimelerde hâdisenin vuku bulduğunu bildirip, onlarınsa imansızlıkta, yalanda diretip durduklarını beyân etti:
"Kıyâmet yaklaştı, ay yarıldı.
Onlar bir mu'cize görseler yüz çevirir ve 'Bu kuvvetli bir sihirdir' derler.
Peygamberi yalanlayıp kendi heveslerine uydular. Fakat takdir edilen herşey bir gayeye ulaşacaktır." 273

269. Müslim, 8/132; Tirmizî, 5/397; Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned, 1/447
270. İbni Kesîr, Tefsir: 4/262
271. Tirmizî, 5/398; Kâdı İyaz, Şifâ: 1/238; İbni Kesîr, Tefsir: 4/262
272. Kâdı İyaz, Şifâ: 1/238
273. Kamer Sûresi, 1-3
http://www.konakdersleri.com/belge.php?bilgi=186&konu=Ayin-bolunmesi

paylaşım için teşekkürler. sadece fikir sahibi olduğum bi konuda bilgi sahibide oldum. Allah razı olsun.
 

tuvana

Doçent
Katılım
14 Şubat 2009
Mesajlar
816
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
müşriklere güvenilenmeyeceğini yine görüyoruz rabbimiz onların gözlerini ve kalplerini öyle mühürlemiş ki gerçekleri bile göremez olmuşlar onların yeri sonsuz ateştir.
 

Gfbercan

Asistan
Katılım
19 Mart 2009
Mesajlar
183
Reaksiyon puanı
3
Puanları
18
Görmediğime inanmam derler fakat nasıl görebildiklerini açıklayamazlar.

paylaşım için teşekkurler ALLAH razı olsun
 

vacip42

Profesör
Katılım
17 Haziran 2008
Mesajlar
1,473
Reaksiyon puanı
0
Puanları
216
Allah razı olsun bilgilendirdiğin için böyle bir olayı sadece biliyordum artık tamamen öğrendim
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Bu her zaman, istisnasız her zaman aynıdır. Sadece o dönemin müşriklerine has bir durum değildir. Bugün ateistler gülüp eğlenirler, "ay ikiye mi bölünmüş hahaha" diye dalga geçerler. Halbuki aynı şeyi bugün olsa örneğin, derler ki "güneş tutulması oldu ya da filanca gazla böyle görünmesine sebep oldu ya da optik bir olay ya da ya da ya da..."

Halbuki bunda anormal bir durum yok. Sonuçta herşeyi Allah yarattığına göre, doğal olarak gazlara da ışığa da hükmedebilmesi beklenir değil mi? Yani bilimsel bir açıklaması vardır belki ayın ikiye bölünmesinin, bu da Allah'ın kudretinin büyüklüğünün ıspatıdır, olmadığının değil. Yani bir şeyin bir nedeni var o demek, o nedenin başka bir nedeni olmayacağı anlamına gelmez.
 
Üst