Osmanlı askerinin bilinmeyen sırları

Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,325
Puanları
113
Dünyayı titreten Osmanlı teşkilatı

1384687184575.jpg


zm_d.jpg


3 kıtaya yayılmış ve 6 yüzyıl boyunca bu kıtalarda hüküm sürmüş Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatındaki birlikler...



b_d.jpg


Kapıkulu Ocakları: Kapıkulu Ocakları, Osmanlı Devleti'nin sürekli ordusunu oluşturan ve doğrudan padişaha bağlı olan yaya, atlı ve teknik sınıftan asker ocaklarına verilen addır. Kapıkulu ocaklarının kurulmasından önceki dönemde Osmanlı Devleti'nin askeri gücünü yayalar ve müsellemler oluşturuyordu.



c_d.jpg


Kent güvenliğinden ve sınırların korunmasından sorumlu olan, silah olarak genellikle tüfek, kılıç, ok ve yayi kalkan, mızrak kullanan savaşçı bir sınıf olan kapıkuluların görevleri katı ve ödünsüz kurallara bağlanmıştı. Bu kurallara kavanin-i yeniçeriyan denirdi. Kapıkulu olacak kişinin ailesiyle ve diniyle tüm bağlarını koparması, aynı yeni doğmuş gibi, hükümdardan başka kimseye maddi ya da duygusal herhangi bir bağ hissetmemeleri gerekiyordu. Osmanlı hanedan zihniyeti, Müslümanlara bu mevkilerin kapalı olmasına bahane olarak da, "gerçek bir müslümanın kul olamayacağı" görüşünü ileri sürüyordu.



d_d.jpg


Yeniçeriler: Kuruluşunu Orhan Gazi veya I. Murad dönemlerine dayandıran görüşler bulunmaktadır. Yeniçeriler, Padişah’a bağlı Kapıkulu Ocakları’nın piyade kısmıdır. Osmanlı Devleti’nin sınırlarının genişlemesi ile, kuruluşundan bir süre sonra gayr-i müslim çocukların 8-18 yaşlarında alınarak müslüman bir asker yetiştirilmesi (devşirme) ile oluşturulmaya başlanmış, 17. yy’dan itibaren tekrar müslümanlardan da Acemi Ocağı’na alım yapılmaya başlandı.



zzzz_d.jpg


Devletin ilk yüzyıllarında çok yararlı olan ve Türklerin Rumeliye yerleşmesinde etkili olan bu sistem, daha sonra bozulması ile değişik sorunları birlikte getirdi.Yeniçeri ocağı II. Mahmud tarafından 1826’da kaldırıldı. Yeniçeriler barış zamanında İstanbul’u korur, savaş zamanında Padişah’ı korurlardı. Ayrıca devletin farklı bölgelerinde konumlanmış yeniçeri birlikleri de vardı.




e_d.jpg


Orhan Gazi yeniçeri teşkilâtı kurulacağı zaman Hacı Bektaş dergahına gelir. Yeni kuracağı yeniçeri ocağı icin dua ister. Hacı bektaş, Pir'i de Bunların adı yeni asker Yeniçeri olsun diyerek Cenabı Hak yüreklerini ak, pazularını kuvvetli, kılıçlarını keskin, oklarını tehlikeli, kendilerini daima galip buyursun diye dua eder. O yüzden yeniçeri ocaklarına Ocak-ı Bektaş-î-yân , kendilerine Taifei Bektaş-î-yân, Güruh Bektaşiye, Zümre-i Bektaşiye gibi isimler vermişlerdir.




f_d.jpg


Osmanlı Devleti, devşirme denilen Hıristiyan çocuklarından oluşturduğu orduyu Hacı Bektaş-ı Veli'nin düşüncelerinden yararlanarak eğitti ve şekillendirdi. Yeniçeri Ordusu denilen bu ordunun başında bulunan ağa da Bektaşî idi. Bu ordu, 1826 yılına kadar Osmanlı Devleti'nin birinci gücü olmuştur.




g_d.jpg


1826 yılına kadar Osmanlı Ordusu savaşa gitmeden önce, Yeniçeri ocağından bir müfreze Hacıbektaş'a geliyor, Dergah Avlusu'nda saf tutarak, Hacı Bektaş-ı Veli Evlâdı’ndan postnişi olan zatın da katılması ile: Mü’miniz Kalû-Beli’den beri... Hakkın Birliğine eyledik ikrar... Bu yolda vermişiz seri... Nebimiz vardır Ahmed-i Muhtar... La Yezal mestaneleriz... Nur-ı ilahide pervaneleriz... Sayılmayız parmak ile tükenmeyiz kırmak ile... On iki imam Pir-i tarikat cümlesine dedik beli... Üçler, beşler, yediler... Nur-ı Nebi Kerem-i Ali, Pirimiz üstadımız Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli... Demine devranına Hü diyelim Hü! diye gülbang çekiyorlar (dua ediyorlar) ve Pir'den himmet istiyorlardı.




h_d.jpg


Cebeci Ocağı: Osmanlı ordusunda, silahların temin edilmesi, korunması ve sefer zamanında cepheye götürülmesiyle görevli kapıkulu ocağı idi. Ocağın mensuplarına, Cebeciler denilmekteydi.




i_d.jpg


Cebeci Ocağı, Fatih Sultan Mehmet zamanında kurulmuştur.Banisi Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli'dir. İlk zamanlarda bu ocağın mensupları, yeniçeriler gibi, acemi oğlanlar arasından seçilmekteydi. Bunlar, ocağa "şâkird" yani 'öğrenci' sıfatıyla alınırlar, sonra asıl Cebeciler arasına geçerlerdi. Maaş defterlerinden anlaşıldığına göre Cebeciler, 59 bölük ve 37 orta bölük olmak üzere 96 odaya ayrılmıştı. Cebeci ortaları, silah yapan, tamir eden, barutları geliştiren ve savaş araç-gereçlerini hazırlayan sınıflardan oluşuyordu. Bunların arasında ayrı bir sınıf olarak, humbara dökücüleri, barutçular ve lağımcılar da vardı.




j_d.jpg


Top arabacıları ocağı: Top Arabacıları Ocağı, Kapıkulu Askerleri'nden piyadelerdir. Topçu Ocağı'nın yaptığı topları savaş alanına götürmekle görevli olan ocaktır. Savaş toplarını savaş alanına götürürlerdi. Ocakta; arabacıbaşı, kethüda, başçavuş, kethüda yeri, ocak kâtibi, bölükbaşı, odabaşı ve halife adlı subaylar görev yapardı. Arabacıbaşı nezâretinde; nefer sayıları bir - elliiki arasında değişen, altmışüç tane top arabacıları bölüğü vardı.




k_d.jpg


Topçu ocağı: Topçu Ocağı, Osmanlı İmparatorluğu'nda Kapıkulu Ocakları'nın yaya kısmına mensup, top dökmek ve kullanmakla vazifeli askerlerin bağlı olduğu ocaktır. Sultan I. Murad devrinde yeniçeri ocağının teşkilinden hemen sonra, acemi ocağından alınan askerlerle ilk olarak topçu ocağı kuruldu. İstanbul’un fethinden sonra, Galata suru dışında Tophane denilen yerde topçu kışlaları ve sabit top dökümhânesi yapıldı. Zaman içinde, Belgrad, Budin, Temaşvar, İşkodra, Gülamber, Provişte gibi yerlerde ihtiyaca göre tophaneler kurulup top döktürüldü.




l_d.jpg


Humbaracı ocağı: Humbaracı Ocağı, Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatı'nda humbara yapan ve bunu kullanan sınıfın bağlı olduğu ocak. Kumbaracı ocağı da denilmektedir.Dünyanın ilk havan topu sınıfıdır.




m_d.jpg


Humbara, demir veya tunçtan dökülmüş el bombasıdır. Humbaracılık, Osmanlı Devleti'nde 16. yüzyılda Mustafa ismindeki bir topçu bölükbaşısının ilk tunç humbara dökümhanesini kurmasıyla ortaya çıkmıştır. 1729'da Osmanlı’ya ilticâ eden ve Müslüman olduktan sonra Ahmed ismi verilen Kont Bonneval tarafından geliştirilip düzenlendi. 1783'te Sadrazam Halil Hamid Paşa humbaracılar için yeni düzenlemeler getirdi ve 1792'de çıkarılan bir nizamnameyle humbaracıların yetkileri arttırıldı. Humbaracılar, Ahmed Paşa'nın çabalarıyla ordunun en disiplinli ve düzenli sınıfı durumuna gelmişti.




n_d.jpg


Bostancı ocağı: Osmanlı sarayları ile saray çevresinin ve iskelelerin asayişinden sorumlu hizmetlilerin bağlı bulunduğu ocak. Bostancılar ocağına, devşirme suretiyle toplanan acemi oğlanları arasından, kabiliyetli olanları seçilirdi. Bu ocağa seçilenlerin eğitimleri, İstanbul ve Edirne'deki saray bahçelerinde yapılırdı. Saraylarda, camilerin inşaatına gereken malzemenin temini ve nakliyatı, bu ocağa aitti. Topkapı Sarayı'nın odununun, İzmit'ten getirilmesinde kullanılan gemilerde, bostancılar, kürekçilik yaparlardı.



KaynaK



devam edecek...
 

BlackXr

Profesör
Katılım
11 Kasım 2011
Mesajlar
3,711
Reaksiyon puanı
32
Puanları
48
Osmanlının herşeyini en ince ayrıntısına kadar merak ediyorum :)
 

MerveOzgur

Doçent
Katılım
31 Ekim 2013
Mesajlar
633
Reaksiyon puanı
7
Puanları
18
Ne kadar denetimli bir yönetim şekli ve tabiki Osmanlı Devleti'nin görkemi. Bu aslında denetimli olmaktan kaynaklı bence okuduklarıma bakınca.

Osmanlı zamanında böyle titretti, şimdikilerde öyle mahvetti ortalığı. Halimiz vahim bazen.
 

BlackXr

Profesör
Katılım
11 Kasım 2011
Mesajlar
3,711
Reaksiyon puanı
32
Puanları
48
osmanlı döneminde yaşamayı cok isterdim.

sadece osmanlıyı değil 2000 yıllık tarihimizin tamamını cok merak ediyorum :)
 

MerveOzgur

Doçent
Katılım
31 Ekim 2013
Mesajlar
633
Reaksiyon puanı
7
Puanları
18
Kesinlikle Tarihi merak etmeliyiz bencede. Tarihinden habersiz bireyler olursak boş bireyleriz demektir zaten. Bugüne gelişimiz hangi aşamalarda oldu görmek ve bilmek gerekir. Bunun için okuyabiliriz, araştırabilir ve hatta seyahat edebiliriz ben çok yer gördüm tarihi anlatan ve hayran kaldım çoğuna.
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,325
Puanları
113
o_d.jpg


Lağımcılar: Lağımcılar Osmanlı Askeri Teşkilatı'nda yeniçerilerin içinde bir ocaktır. Görevleri özellikle kale kuşatmalarında tünel kazarak sur duvarlarına ulaşmak ve surları alttan havaya uçurmak veya kale içine kadar tünel kazarak kaleyi içten fethetmektir. Ateşli silahlarla yapılan savaşlarda da karşı sipere kadar tünel kazılıp bomba ile patlatılırak düşman askerine ve siperlerine zarar verilir. Lağım (tünel) kazma günümüzde de kullanılan bir savaş taktiğidir.Bu taktik sayesinde savaşlar daha kısa sürede kazanılmıştır buna örnek olarak ise İstanbul'un fethi verilebilir. Lağımcılar aynı zamanda bomba işleri ile ilgilendikleri için çoğu zaman bomba yapımıyla uğraşmışlardır.



p_d.jpg


Saka ocağı: Yeniçeri çorbacılarından "saka başı" adında bir kişinin gözetiminde bulundurulan kapıkulu ocaklarının en aşağı sınıfı sayılırdı. Sakaların "saka başı"ndan başka subayları yoktu. Kapıkulu ocaklarını oluşturan ortalardan herbirine erlerin her çeşit gereksinmeleri için gerekli suyu sağlamak üzere birkaç saka eri görevlendirilirdi.



r_d.jpg


Solaklar: Yeniçeri cemâat ortalarından 60,61, 62, 63. ortalara verilen ad. Bunların kumandanı olan dört yayabaşıya “Ser solak” veya “Solakbaşı” denilirdi. Hükümdârın muhâfız bölükleri de bu dört ortadan teşkil olunurdu.

Bunlar cesur, kuvvetli, boylu-boslu, tecrübeli, sözü dinlenir, hitâbeti düzgün yeniçeriler arasından seçilirdi. Pâdişâhın atının sağında giden iki solak, ok ve yaylarını kullanırken, sol ellerini; solunda gidenler ise sağ ellerini kullanırlardı. Ellerini bu sûretle kullanmalarına sebep pâdişâha arkalarını dönmeden hedefi vurabilmeleri içindi.



t_d.jpg


Silahtar ağa: Silahtar Ağa enderunun en nüfuzlu siması ve amiriydi. Saray anane ve nizamına göre hasoda ağalarının en kıdemlisi olan padişaha silahtar olurdu, fakat asırlar boyunca daima padişahlar silahtarlarını hasodalılar arasından, sevdikleri ve itimat ettikleri bir sima olarak kendileri seçmişlerdi. Silahtar yapmak istedikleri zülüflü ağayı, aşağı koğuşlardan birinde de olsa, evvela bir fermanla hasoda'ya aldırtmış ve sonra da silahtar tayin etmişlerdir. Silahtar ağa olmak bir enderunlu için en büyük gaye idi. Silahtar ağa padişah sabah namazı vaktinde haremden çıkıp enderun'a geldiği andan, bazen yatsı namazından sonra harem'e döneceği ana kadar sürekli hükümdarın yanında bulunurlardı.



u_d.jpg


Sipahiler: Osmanlı ordusunun ağır süvari sınıfı askeri. Tımar sahibi olan Tımarlı Sipahiler ve Kapıkulu Ocağı'na bağlı Kapıkulu Sipahileri olmak üzere ikiye ayrılır.




v_d.jpg


Kapıkulu Sipahileri: Kapıkulu Sipahileri padişahın özel ordusunu oluşturan Hassa Ordusu'nun süvari sınıfını oluşturan birliklere verilen addır. Tımarlı sipahilerin aksine Kapıkulu Ocağı'na bağlı aylıklı askerlerden oluşan Kapıkulu sipahileri I. Murad Dönemi'nde kurulmuştur.


y_d.jpg


İlkdönemlerde hassa ordusunun piyade birlikleri olan yeniçeriler gibi bu sınıfa da devşirme sistemi ile asker yetiştirildiyse de önceden ata alışık olmayan Avrupalı devşirme çocuklarına süvariliğin inceliklerini öğretmedeki zorluklar neticesinde gitgide bu sınıfa daha çok Yörük Türkmen çocukları alınmaya başlamış ve Fatih Sultan Mehmed zamanından itibaren de tamamen Türklerden oluşturulmaya başlanmıştır.




z_d.jpg


ağ ulufeciler: Osmanlı Devleti askeriyesinin Hassa Ordusu'nun Süvariler kısmında yer alırdı. Bu bölüğe Yeşil Bayrak da denilirdi. Sağ ulufeciler 120 bölükten oluşurdu. Sağ ulûfeciler, seferde pâdişahın sağında yürüyen sipah bölüğünün sağında yürürlerdi. Savaş meydanında ve ordunun konak yerinde ise, pâdişâh sancağının sağında dururlardı. Hazîneyi korumak bunların görevleri arasındaydı. Ulufecilerden toplam 7 kişi tayin edilen bölük subaşılığına Subaşı sıfatıyla sağ ulufecilerden 4 kişi tayin edilirdi. Ayrıca ordu için de büyük bir önemi vardı. Bu yüzden sağ ulufeciler Osmanlı Donanması'nda yer almaktadır.



za_d.jpg


Sol ulufeciler: Savaşta ordunun ağırlıklarını ve hazineyi korurlardı. Sol ulûfeciler, seferde pâdişahın sağında yürüyen sipah bölüğünün solunda yürürlerdi. Savaş meydanında ve ordunun konak yerinde ise, pâdişâh sancağının solunda dururlardı. Hazîneyi korumak bunların görevleri arasındaydı. Ulufecilerden toplam 7 kişi tayin edilen bölük subaşılığına Subaşı sıfatıyla sol ulufecilerden 3 kişi tayin edilirdi.Ayrıca ordumuz için de büyük bir önemi vardı. Bu yüzden sol ulufeciler osmanlı donanmasında yer almaktadır.



zb_d.jpg


Garipler: Osmanlı ordusunda savaşta saltanat sancaklarını korurlardı.



zc_d.jpg


Azaplar: Azab veya azap, Osmanlı devletinde çoğunlukla garnizon askeri olarak görev yapan bir askeri birim. Sözcüğün anlamı "bekar erkek"tir. Henüz evlenmemiş genç erkekler azab yazılabilirlerdi.Gönüllülerden oluşan yayalardır.Savaşta ordunun en önünde yer alırlardı.

Azablar Osmanlı ordusunun Anadolu'daki yaya askerlerinin çoğunluğunu oluştururlardı ve yerleşim birimlerinin güvenliğinin sağlanması, kalelerin savunulması gibi görevleri yerine getirirlerdi.



ze_d.jpg


Ekban bölüğü Sekban, Yeniçeri ocağının altmış beşinci ortası mensubuna verilen ad. Sekban teşkilâtı, Sultan Birinci Murâd zamânında pâdişâhın av maiyeti olarak mevcuttu. Fâtih Sultan Mehmed Han zamânına kadar bağımsız bir teşkilât olan sekban ocağı, 1451'de, yeniçerilerin taşkınlık etmeleri üzerine itâatsizlik eğilimini kırmak için Fâtih'in emriyle yeniçeri ocağına dağıtıldı. O zaman sayıları, altı-yedi bin civârındaydı. Beş yüz sekban da av hizmeti için alıkonuldu


zf_d.jpg


Yavuz Sultan Selim Han devrinde bütün sekbanlar, bir orta hâline getirilerek, yeniçeri ocağının altmış beşinci ortasını oluşturdular. Piyâde ve süvârî sekbanlar, pâdişahla berâber ava giderler, av köpekleri yetiştirirler, sekban fırınında çalışırlardı. Savaş zamânında, diğer yeniçerilerle birlikte çarpışmaya giderlerdi


Devam edecek...
 

enable

Profesör
Katılım
4 Ağustos 2009
Mesajlar
1,090
Reaksiyon puanı
9
Puanları
38
Kesinlikle takdire şayan bir ordu yönetim biçimi vardır. Sadece ordu ile sınırlı kalsa, Osmanlı İmparatorluğu gerek yönetim olsum gerek dini anlamda olsun, muazzam bir düzen ve işleyiz getirmiştir.
 

VincentVega

Profesör
Katılım
29 Ağustos 2007
Mesajlar
2,666
Reaksiyon puanı
3
Puanları
38
Ne kadar denetimli bir yönetim şekli ve tabiki Osmanlı Devleti'nin görkemi. Bu aslında denetimli olmaktan kaynaklı bence okuduklarıma bakınca.

Osmanlı zamanında böyle titretti, şimdikilerde öyle mahvetti ortalığı. Halimiz vahim bazen.

Duraklama ve gerileme dönemine giren de Osmanlı'ydı. Birinin yaptığını diğerinin bozması gibi bir durum yok. O büyük günleri de Osmanlı yaşadı, sonrasında ki parçalanmayı da Osmanlı yaşadı. Biraz tarafsız bakmak lazım bu konulara.
 

7.43

Dekan
Katılım
11 Haziran 2008
Mesajlar
8,969
Reaksiyon puanı
332
Puanları
83
Türkler dünyanın ordusu olarak vücut bulmuşlardır. Her Türk asker doğar; âlemde şer Oğuzda er tükenmez sözleri kimilerinin ağzında tükürüklerle saldırdığı gibi boş sözler değildir.

osmanlı döneminde yaşamayı cok isterdim.

sadece osmanlıyı değil 2000 yıllık tarihimizin tamamını cok merak ediyorum :)
Hali hazırda bilinen en az 8000 yıllık tarihimiz var. Tarihten Türkleri çıkarırsak tarih kalmaz sözü son derece yerindedir.
 

MerveOzgur

Doçent
Katılım
31 Ekim 2013
Mesajlar
633
Reaksiyon puanı
7
Puanları
18
Duraklama ve gerileme dönemine giren de Osmanlı'ydı. Birinin yaptığını diğerinin bozması gibi bir durum yok. O büyük günleri de Osmanlı yaşadı, sonrasında ki parçalanmayı da Osmanlı yaşadı. Biraz tarafsız bakmak lazım bu konulara.

Tabiki duraklama ve gerileme dönemlerindende haberdarım, ben Osmanlı Devleti'nin gücünü okuduğumda şu anda neden o görkeme sahip olmayalım durumunu düşünerek söyledim. Elbetteki dirilende Osmanlı parçalananda yine Osmanlı haklısınız o konuda.
 

VincentVega

Profesör
Katılım
29 Ağustos 2007
Mesajlar
2,666
Reaksiyon puanı
3
Puanları
38
Tabiki duraklama ve gerileme dönemlerindende haberdarım, ben Osmanlı Devleti'nin gücünü okuduğumda şu anda neden o görkeme sahip olmayalım durumunu düşünerek söyledim. Elbetteki dirilende Osmanlı parçalananda yine Osmanlı haklısınız o konuda.
O görkeme yeniden sahip olmak eğitimle mümkün olabilir bence ki ülkenin eğitim sistemi yerlerde geziyor malesef. Halk genel olarak geriye doğru gidiyor. Cahillik ve yobazlık diz boyu. Bu yüzden de gelişmiş ülkeler önemli meselelerle uğraşırken bizim halkımız eften püften işlere kafa yoruyor. Bunun sonucunda da yerinde sayan hatta bazen geriye giden bir toplum oluyoruz.
 

nicktenban

Doçent
Katılım
17 Ağustos 2009
Mesajlar
708
Reaksiyon puanı
4
Puanları
18
Duraklama ve gerileme dönemine giren de Osmanlı'ydı. Birinin yaptığını diğerinin bozması gibi bir durum yok. O büyük günleri de Osmanlı yaşadı, sonrasında ki parçalanmayı da Osmanlı yaşadı. Biraz tarafsız bakmak lazım bu konulara.
Duraklama ve gerileme dönemini konuya tam olarak vakıf olamayanlar, düşman devletlere karşı yenilgi veya güçsüzlük olarak zannediyorlar. Bu konuda bilinmesi gereken bir durum var, gerileme dönemi sadece Osmanlının eski gücüne nazaran söylenmiştir. Yoksa o devirde dikkat edin diğer devletlerden hala üstün ve güçlü bir yapıya , hatta yine toprak kazanacak kadar güçlü bir orduya sahiptik. Ki kazandıkta.
Neyse bu durumun anlaşılması için yazdım.
Osmanlıyı bitiren fermanlar, kapitülasyonlar ; gayrimüslümlere, müslümanlardan daha fazla ayrıcalık ve yetki kazandırmasıydı...
Bunun bir benzerini bugünlerde yaşıyoruz. Neticesini ancak Allah bilir.
Paylaşımlar güzel. Daha içerikli ve genellikle standart kitapların içeriklerinden daha farklı ve doğru bilgiler paylaşılırsa da çok güzel olur.
 

BERVA

Doçent
Katılım
24 Nisan 2011
Mesajlar
712
Reaksiyon puanı
8
Puanları
18
Diğer devletlerden hala üstün durumdayız,olacağız da.
Diğer devletler tanımı çok belirsiz,Afrika'da,Asya'dakiler de diğer devletler oluyor.

Osmanlı'da yapılan en büyük hata gelişmelere ayak uyduramamak.
Ne kadar düzenli olursan ol siyasetten,bilimden,ekonomiden anlamazsan çökersin.

Daha 16.yüzyılda çakmışsın siyasetten,kendi limanlarını yabancıların eline bırakmışsın.
İçeride yabancılar rahat rahat ticaret yaparken,sen dışarıya mal çıkartamıyorsun vergisiz.
Kaldı ki tek ihracat alanın tarım ! Koskoca İmparatorluğun ihracat alanı sadece tarım !
Çakmışız ekonomiden !

Bilim desen sıfır ! Sivil gelişimi geçtim,askeri bir gelişim gösterememiş,yeni bir şeyler üretememişiz.
Asıl soru biz nasıl 200 yıldan fazla dayanmışız !
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,325
Puanları
113
Diğer devletlerden hala üstün durumdayız,olacağız da.
Diğer devletler tanımı çok belirsiz,Afrika'da,Asya'dakiler de diğer devletler oluyor.

Osmanlı'da yapılan en büyük hata gelişmelere ayak uyduramamak.
Ne kadar düzenli olursan ol siyasetten,bilimden,ekonomiden anlamazsan çökersin.

Daha 16.yüzyılda çakmışsın siyasetten,kendi limanlarını yabancıların eline bırakmışsın.
İçeride yabancılar rahat rahat ticaret yaparken,sen dışarıya mal çıkartamıyorsun vergisiz.
Kaldı ki tek ihracat alanın tarım ! Koskoca İmparatorluğun ihracat alanı sadece tarım !
Çakmışız ekonomiden !

Bilim desen sıfır ! Sivil gelişimi geçtim,askeri bir gelişim gösterememiş,yeni bir şeyler üretememişiz.
Asıl soru biz nasıl 200 yıldan fazla dayanmışız !

sevgili berva, sana çok kısa ve öz olarak bunun tek sebebini söyleyim, gerisini sen anla...

yükselme dönemlerinde medresede yapılan eğitimde din ve dünya beraber verilirdi. yani pozitif ilimler ve manevi ilimler yanyana, içeydi. osmanlıyı kanatlandıran, uçuran bir etkisi oldu bu durumun. 17. asır ile beraber bu durum değişti, pozitif ilimler ve manevi ilimler kesin bir şekilde ayrıştırıldı. dünyevi ilim okuyan artık din ilmi okumuyor, din ilmi okuyan ise pozitif ilim okumuyordu. bu durum bu memleket insanına yapılan en büyük ihanetti. ve takriben zar zor 200 yıl ayakta durabilen bu yapı sonunda çöküverdi. ve bu çöküş mukadder hale gelmişti artık.
 

jaanki07

Öğrenci
Katılım
1 Ağustos 2009
Mesajlar
88
Reaksiyon puanı
1
Puanları
6
Bu kadar şaşaalı bir İmparatorluk nasıl olurda kadınların taht kavgasına yenik düşer anlam veremiyorum. Kahrolsun Hürremler ve harem
 

EropaKING

Profesör
Katılım
29 Temmuz 2009
Mesajlar
1,652
Reaksiyon puanı
17
Puanları
0
Bu kadar şaşaalı bir İmparatorluk nasıl olurda kadınların taht kavgasına yenik düşer anlam veremiyorum. Kahrolsun Hürremler ve harem

Güzel kardeşim, eminim iyi niyetle ama öfkeyle ve üzülerek yazıyorsun bunları ama birşeylerden emin olmadan yazman pek de doğru değil... Eğer günümüzün aptal ve taraflı dizilerinden etkilenerek bunları söylüyorsan tekrar düşün derim.. Unutma ki günümüzde Osmanlı'mızı karalamak için canla başla çabalayan birçok insan var..

sevgili berva, sana çok kısa ve öz olarak bunun tek sebebini söyleyim, gerisini sen anla...

yükselme dönemlerinde medresede yapılan eğitimde din ve dünya beraber verilirdi. yani pozitif ilimler ve manevi ilimler yanyana, içeydi. osmanlıyı kanatlandıran, uçuran bir etkisi oldu bu durumun. 17. asır ile beraber bu durum değişti, pozitif ilimler ve manevi ilimler kesin bir şekilde ayrıştırıldı. dünyevi ilim okuyan artık din ilmi okumuyor, din ilmi okuyan ise pozitif ilim okumuyordu. bu durum bu memleket insanına yapılan en büyük ihanetti. ve takriben zar zor 200 yıl ayakta durabilen bu yapı sonunda çöküverdi. ve bu çöküş mukadder hale gelmişti artık.


Üstat gene döktürmüşsün.. Böyle güzel konular açtığın için Allah razı olsun.. :)
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,325
Puanları
113
zg_d.jpg


İcareli: Sadece sınırlarda bulunan kent ve kalelerde kullanılan yerli topçulardır. Bunların subayları kuşkusuz topçuluk bilgileri bulunması gerektiğinden Eyalet Paşalarının komutasında bulunmak üzere İstanbul'dan gönderilirlerdi. Buna da Topi ya da Topçu Ağası denilirdi. Bu topçulara ücretli olarak çalıştırılmalarından icareli denmiştir.



zh_d.jpg


Müsellem, Osmanlı Devleti'nde, pekçok görevi yerine getiren, harp zamanlarında ordunun geçeceği yolları temizlemek, köprüleri tamir etmek ve yol açmak gibi hizmetlerle de mükellef idiler. Buna karşılık barış zamanlarında bütün vergilerden muaf sayılıyorlardı. Zaten bu ismi bu yüzden almışlardı. Rumeli'de genellikle Hıristiyan tebadan olan müsellemlere karşılık Anadolu'da, Kuzey Afrika'da ve Ortadoğu'da Müslüman teba istihdam olunurdu



zi_d.jpg


Deliler: Asıl olarak kendilerine kılavuz, rehber manasına gelen delil ismi verilmesine karşın, cesur ve korkusuzca düşmana atılmaları nedeniyle halk arasında deli olarak anılmışlardır. Üzerlerine ayı, pars, aslan veya sırtlan postundan kılları dışarıda şalvarlar giyerlerdi. Başlarında tüylü bir miğfer, ellerinde de yine tüylü bir kalkan bulunurdu. Ayaklarında mahmuzlu çizmeleri vardı. Deli adını almalarının sebebi gönüllü 20-25 yaş arası gençlerden oluşmalarıydı ve savaşlarda ordunun en ön saflarında çarpışmalarıydı. Bayraklarında "Kaderde ne varsa o gelir başa" yazılıydı.



zj_d.jpg


Gönüllüler




zi_d.jpg


Akıncılar, yakaladıkları esirlerden aldıkları bilgileri merkeze iletirlerdi. Akınlar, katılan akıncı sayısına göre isimler alırdı. 100 kişiden az akıncıyla yapılana çete, 100’den fazla kişiyle yapılana haramilik, akıncı beyinin kumandası altında yapılana ise, akın denir.


zn_d.jpg


zo_d.jpg


zzz_d.jpg


zzzzz_d.jpg
 

Ben Kenobi

Dekan
Katılım
6 Kasım 2011
Mesajlar
7,336
Reaksiyon puanı
3,155
Puanları
113
Ordunun asıl gücünü duraklama dönemine kadar akıncılar ve sipahliler ile onların birlikleri alıyordu.
Bununla birlikte orduda hemen her birliğin önemi ve etkinliği vardı.
Ne zaman ki asıl güç yeniçeriler haline geldi, o zaman işler değişti.
 

jaanki07

Öğrenci
Katılım
1 Ağustos 2009
Mesajlar
88
Reaksiyon puanı
1
Puanları
6
Güzel kardeşim, eminim iyi niyetle ama öfkeyle ve üzülerek yazıyorsun bunları ama birşeylerden emin olmadan yazman pek de doğru değil... Eğer günümüzün aptal ve taraflı dizilerinden etkilenerek bunları söylüyorsan tekrar düşün derim.. Unutma ki günümüzde Osmanlı'mızı karalamak için canla başla çabalayan birçok insan var..

kusura bakmayın biraz öyle oldu . Hatamı anladım ve saygıyla karşılıyorum yorumunuzu

sen muhteşem yüzyılı çok izliyorsun galiba...

Haklısınız gündemin saçmalıklarına kaptırdım kendimi
 

mustang

Dekan
Katılım
30 Ekim 2008
Mesajlar
8,663
Reaksiyon puanı
34
Puanları
48
Şu Asalete ve Düzene Bakarmısınız?
Boşuna 7 Düvel titrememiş önümüzde.
 

darkshdw

Asistan
Katılım
29 Haziran 2011
Mesajlar
280
Reaksiyon puanı
31
Puanları
28
Osmanlı devleti 600 yıl boyunca disiplin, nizam ve kanunlarıyla dünya' ya adaletle hükmetti. Bizlerde bunlardan dolayı temiz geçmişimizden gurur duyuyoruz.
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,325
Puanları
113
Üstat gene döktürmüşsün.. Böyle güzel konular açtığın için Allah razı olsun.. :)

estağfirullah kıymetli abim, daha katedecek çok uzun yolumuz var. baksana yav, arkadaşımız altı asırlık koca bir tarihi tv. dizisinden tanıdığı hürrem'den ibaret zannediyor!
 

MasterFather

Profesör
Katılım
10 Aralık 2006
Mesajlar
4,294
Reaksiyon puanı
59
Puanları
48
estağfirullah kıymetli abim, daha katedecek çok uzun yolumuz var. baksana yav, arkadaşımız altı asırlık koca bir tarihi tv. dizisinden tanıdığı hürrem'den ibaret zannediyor!

bir de en komiği ne biliyor musun.bazıları tv lere çıkıp.neymiş hürrem sayesinde millet tarihi öğrenmiş diyor.pes yani.nasıl bir tarihse yatak odasında geçiyor.
 

mrveergin

Öğrenci
Katılım
18 Kasım 2013
Mesajlar
51
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Şöyle bir düşünüyorumda biz ileriyi hedefliyen Türkiye olarak zaten osmanlı zamanında buna sahipmişiz, o zamanda ilahi kademedeyken nasıl bu hallere düştük insan bi düşününce bazı şeylerin farkına varıyor. Araştırmamız lazım gerçeklerin farkına varmamız lazım.
 

PetyrBaelish

Profesör
Katılım
15 Mayıs 2012
Mesajlar
4,001
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Osmanlı dışında, Müslüman'ların lideri Selahaddin Eyyubi'de unutmamak lazım. :)
 

EropaKING

Profesör
Katılım
29 Temmuz 2009
Mesajlar
1,652
Reaksiyon puanı
17
Puanları
0
bir de en komiği ne biliyor musun.bazıları tv lere çıkıp.neymiş hürrem sayesinde millet tarihi öğrenmiş diyor.pes yani.nasıl bir tarihse yatak odasında geçiyor.
Hocam, o sözleri söyleyen kardeşimiz bir anlık sinirle, diziden seyrettiklerinden etkilenerek söylemiştir.. Ben onda suç bulmuyorum.. Maalesef medyamız yapacağını çok güzel ve planlı bir şekilde yapıyor...

Ömrünün, toplasan sadece 1 ay gibi bir zamanı Sarayda geçmiş, bunun dışında hep savaş meydanlarında cenk etmiş, Muteşem bir Sultan'a yakıştırılan işte bu rezillik: Böyle 5 para etmez ahlaksız bir dizi...
Rabbim bu rezilliklerini yanlarına bırakmaz, inşAllah..

Ve Seyyah Üstat, katedeceğin yolları bilmem ama şu ân'a kadar zaten yeterince kendini ispat ettin. Sen bu foruma lazımsın, Hocam :)
 
Üst