Okuyamaya doyamadığım mısralar

karasoy

Asistan
Katılım
29 Ağustos 2012
Mesajlar
470
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Alacak


yol kenarındaki
yağmur mazgallarını
kumbara sanıp
harçlığımı atardım
bu yüzden en çok
denizden alacaklıyım.
Sunay Akın

Bilerek mi yanına almadın giderken,
başının yastıkta bıraktığı çukuru..
Güveniyordum oysa ben sevgimize,
vapur iskelesi ya da
tren istasyonundaki saatin doğruluğu kadar…
Beni senin gibi birde annem terk etmişti,
ki göbeğimde durur onun yokluğundan,
bana kalan çukuru

Sunay Akın


Bağlanmayacaksın

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.

Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden…

Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.

İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.

Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…


Eğer



o kadar önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakmasaydı eğer...

dayanılması o kadarda zor değildir, büyük ayrılıklar bile
en güzel yerde başlamasaydı eğer...

utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer...

yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer...

korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerinden soyunabilseydi eğer...

o kadarda yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer...

daha çabuk unutulurdu belki belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdaya sarıp sarmalanmasaydı eğer...

belirsizliğe yelken açardı iri kahve gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer...

çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belkide,
kalp göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer...

yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer...

düşlere bile kar yağmazdı hiç bir zaman,
meydan savaşlarında korkular aşkı ağır yaralamasaydı eğer...

su gibi akıp giderdi hiç geçmeyecek gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan sonunda gelecekse eğer...

rengi bile solardı düşlerdi saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer...

o büyük, o görkemli son,ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası herşey yaşanmış olsaydı eğer...

o kadarda çakilmez olmazdı yalnızlıklar,
son unut ışığıda sönmemiş olsaydı eğer...

bu kadar ısıtmazdı belkide bahar güneşleri,
her gidişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer...

kahvaltıdan önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belkide,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer...


anılarda kalırdı belkide zamanla ince bel,
çay bile ince belli bardaktan içilmeseydi eğer...

uykusuzluklar yıkıp geçmezdi,kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzukta olmasaydı eğer...

ıssız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi,
sıcak bir güneşle ısıtısaydı eğer...

yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer...

inanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılığın gizlendiğine belkide,
kartvizitinde'onca ayrılığın birinci dereceden faili' denmeseydi eğer...

gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlarda payını almasaydı eğer...

ıssızlığa teslim olmazdı sahiller kendi belirsiz sahillerinde,
amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer...

sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
yalnız kalmaktan korkmuyorumda,ya; canım ellerini tutmak isterse...

evet sevgili
kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi inca parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı EĞER...

(CAN YÜCEL)

- - - Mesaj Güncellendi - - -

Otlarım yanar
Sensizlik nadasında toprağım
Birazcık dinlensin
Büyüsün yeşersin
Gelmeyişin....





Nadas

Hiçbir şey diyen bir cümlenin
Ortasına terkedilmiş bir kelimeyim
Öznesiz,zamansız,zarfsız...
Mektupsuz,adressiz..


Seni arar durur bir kör ebeyim
Çık ortaya ne olur yaralarım iyileşsin
Çok zaman geçti,çok zaman geçti
Haber vermeden gelme zor olur
Ürker tenhalığım kıskanır ağlar belki
Ama ben ağlayamazsam gücenme ne olur..
Gözlerim bitti,gözlerim bitti...

Feridun Düzağaç











 

karasoy

Asistan
Katılım
29 Ağustos 2012
Mesajlar
470
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Çıkış Kapısı



Kesik bileklerimi göstererek girdim
sinema kapısından içeri
bendim sefer öncesi
korkaklar kadınlarının yanına dönsün
sözüyle padişahın
ordudan ayrılan yeniçeri

Kapındaki postalları görünce
balkona astığın sutyenin
damlalarıyla ıslanan kedinin
tüylerini okşarayarak uzaklaştım
kuleler ki hüzne bir bıçak
gibi saplanan sunay'a kın

Beyaz peynir tabağı
ve su katılmış rakı kadehi
Kız Kulesi'dir çilingir sofrasının
sen ki yoksun manzarada
ilk ışıklarını yakan
bir vapur güzelliğiyle akşamın

Kapımı çalarsan bir gün
eşikteki ayakkabılara aldanıp
evimin içini kalabalık sanma
atmaya kıyamayan annem
bütün ayakkabılarımı
dizmiş yalnızlığıma

Gecenin karanlığında
bir sinema salonu gibi uzanan şehirden
gitmek düşer payıma
çıkış kapısı diye bakıyorum nicedir
gökdelenlerin tepesinde yanan
kırmızı ışıklara
Sunay Akın


Öyle bir zamandı ki beni terk ettiğinde;
Takvimler, beşinci bir mevsimin eksikliğini hissetti. Hiçbir iklim, dindiremedi bir daha; senin tenimde bıraktığın kuraklığı.
Biliyorlar aslında. Seni gazete kağıdına sardığım şarabım gibi biliyorlar. Ulu orta ve gizligizli seni sevdiğimi.

Gidişin ölüm'dü, tarihini attım sol göğsüme. Bugün ölüm yıldönümüm, yüreğimde bir sızıyla uyandım.
Ne diyeyim ki, aşkımız sağolsun!

Bu ömrü senin için yaktım. Dumanını görsen o bana yeter.
Başka başka kadehlerde ömür tükenmekten ise Saklayalım yüreklerimizin mahzeninde yıllandıralım bu aşkı. Hatırlanacak seneler sonra da tüm sevenlerin hafızasında Dudaktan dudağa yayılacak bu efsane sevda, Adı kırmızı..!

Bilsen nasıl tutuştu içim seni gördüğüm an, şimdilerde söndürme çalışmaları gözyaşlarımla sürse de; sende yanmakmış benim ömrüme farz olan.
Seri cinayetlerinin yeni bir kurbanı olsam da, En gizemli delil'i bıraktın kalbime o sahte parmaklarınla. Övünme hiç boşuna! Cesedim meçhul bir aşka düşse de, Ben failimi bile bile sevdim anlasana!

Deniz Yılmaz Yakut





Tarih bilgim zayıf; ancak Rönesansın ne olduğunu gözlerine bakınca öğrendim. "Yeniden doğuş.................."
 

karasoy

Asistan
Katılım
29 Ağustos 2012
Mesajlar
470
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Arkadaşlar sizleri derinden etkileyen dizeleri paylaşabilirsiniz.....


Unutma !
Yüreğinde bir ismin imzası var ve sen onu silemezsin. Söküp atamazsın, ne kadar uğraşsan da. Seninle beraber büyür içindeki sızı. İlk önce onu hissedersin başkasına dokunduğunda.

Unutma!
Bir kere sevdin mi, uzun uzun yanarsın. Sitemler, öfkeler birikirken içinde, sen azalırsın. Dilinde küfür, elinde kadeh eksik olmaz Günler bö......yle geçer; alışırsın.

Unutma!
Sabahlar artık gecikir. İster sağa dön ister sola, gözüne uyku değil gidenin hayali gelir. Kendini şiirlere verirsin. Elin sigaraya gider her on dakika da bir; fena zehirlenirsin.

Unutma!
Bir süre güvenmeyeceksin kimseye, kendine sığınacaksın. Aşk konuşulduğunda sen susacaksın. Of larla ah larla başlayacaksın her cümleye.

Çevrende senden başka herkes haksız olacak. Senin haklılığınsa çaresiz gidecek çöpe.

Unutma!
Bir gün kaldığın yerden başlayacaksın, biri seni bulacak.

Önce korkacaksın eski acılara yakalanmaktan, biraz ürkeceksin. Ne kadar dirensen de nafile, insansın sonuçta, seveceksin.

Eski acılara bakıp da küsme sevdalara. Gavura kızıp da oruç bozulmaz. Sök at kafandan acaba ları! Bir kemik, aynı yerden iki defa kırılmaz.

Artık kararmaz gecelerin. Bir daha yaşlar akmaz gözünden. Sabahların gecikmez. Kim bilir ağladığın günlere gülersin. Bir defa öldün ya zamanında, bir daha ölmezsin…

Can Yücel



Bir otobüs aşkıydı belki bizimkisi, benim yolum "son durak", seninkisi "müsait bir yer"di...

Murathan Mungan






Kural bu: En çok seven, hep en önce terkedilir. Unutma; Vedalar acıtsa da, bazen gitmek gerekir..

Can Yücel





"Nerelisin?"diye sormuştu. Hiç oralı olmadım. tepkisizliğimi görünce o da oralı olmadı. Artık ikimiz de oralı değildik.. hemşeri sayılırdık..

Anonim
 
Üst