HAKAN34
Asistan
- Katılım
- 5 Ekim 2008
- Mesajlar
- 193
- Reaksiyon puanı
- 0
- Puanları
- 0
Öcalan: Türkiye kaybederse hepimiz beraber kaybederiz
08.11.2008 | Cevdet Aşkın | Yorum
08.11.2008 | Cevdet Aşkın | Yorum
KUZEY IRAK GÜNCESİ
7 KASIM 2008 SAAT: 18.30
ANKARA
Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, cuma günü düzenlenen basın bilgilendirme toplantısında İmralı Cezaevi'nin dış emniyetinin jandarma, iç emniyetinin ise Adalet Bakanlığı tarafından sağlandığını söyledi.
KUZEY IRAK
Dohuk Eğitim Üniversitesi bünyesindeki Dohuk Siyasal Konular Enstitüsü tarafından Kerkük referandumuna ilişkin ankete katılanların yüzde 80'i ABD'nin muğlak tavrının referanduma engel olduğunu savunurken yüzde 92'si Irak'a komşu ülkelerin 140. maddenin uygulanmasını engellediğini belirtti.
Fırat Haber Ajansı tarafından cuma günü verilen habere göre ankete katılanların yüzde 94'ü, Irak merkezi hükümetinin siyasi olarak sıkıştırılarak çözümün dayatılmasından yana olduğunu ifade etti.
PKK
Öcalan, çarşamba günü avukatlarıyla yaptığı görüşmede 30 gündür radyosunun verilmediğini, gazeteleri ise gecikmeli ve büyük ölçüde sayfaları kesilmiş olarak okuyabildiğini söyleyerek "Dışardan haber alamıyorum, haberleri sadece sınırlı bir şekilde sizden alabiliyorum" dedi.
Fırat Haber Ajansı tarafından cuma günü verilen habere göre Öcalan, 1993 yılında 33 askerin kurşuna dizilmesiyle ilgili olarak şunları söyledi: "Ben buraya getirilirken sorgumda bulunan üst düzey bir yetkili 33 askerin öldürülme olayını anlattı. Öldürülmeselerdi çözüme ilişkin bazı gelişmelerin olacağını belirtti. Biz o dönem ateşkes ilan etmiştik ancak önce Özal öldü ya da öldürüldü, sonra da bu olay oldu. Şemdin'in bu işi kendi başına yaptığını sanmıyorum. O, bu olayda kullanıldı ama farkında mıydı, değil miydi bilemiyorum. Yeşil de vardı o dönemde. Ardından bazı suikastlar oldu. Mumcu olayı oldu. O dönem toplam dört komutan general düzeyinde öldürüldü. Bunların hepsinin ortaya çıkarılması lazım. On beş yılın heba olmasına kim sebebiyet verdi. Bunlar aydınlatılırsa, çözüme katkısı olur."
Öcalan, "Türkiye'nin bölüneceği söylemi büyük bir yalandır. Böyle bir şey yok, olmaz da. Bunu bilinçli söylüyorlar. Bizim istediğimiz ne bütünlük ne ayrılıktır; anlamlı demokratik adımlardır. Gelin demokratik adımlar üzerinde çalışalım, o zaman tek kurşun atılmaz. Ben durdururum" dedi. AKP'nin düşüşe geçtiğini, bir-iki yıl içinde kendini bitireceğini ileri süren Öcalan, "Çözüm gelişmezse Türkiye kaybeder. Bunu derken 'Sadece Türkiye kaybeder, biz kazanırız' demiyorum. 'Türkiye kaybederse hepimiz beraber kaybederiz' diyorum" diye konuştu.
GELİŞMELER NEYE İŞARET EDİYOR
Öcalan'ın radyo ve gazetelere ilişkin sözleri, gelişmeleri "doğrudan" takip etmesinin Tuğgeneral Gürak'ın açıkladığı denetim mekanizması çerçevesinde arzu edilmediğini, avukatlarının kendisine ileteceği bilgilere dayanarak açıklama yapmasının tercih edildiğini gösteriyor.
Açıklamalarının bütünü içinde 1993 yılından beri silahların susmasına çalıştığını ileri süren Öcalan; Özal, Erbakan ve Ecevit ile çözüm konusunun görüşüldüğü kanalların açıldığını, bazı adımların da atıldığını ancak bu görüşmelerin 2002 yılında bıçak gibi kesildiğini söyleyerek topu AKP'nin sahasına atıyor.
Öcalan'ın geçen ay, 2003'te başbakan olduğu sırada Abdullah Gül'e yazdığı 10 sayfalık mektubun içeriğinin açıklanmasını talep ettiği de göz önüne alındığında, İmralı'nın, yerel seçimler öncesinde "AKP'yi çözüm istemeyen dolayısıyla da dökülen kandan sorumlu" havasına sokan bir "muhalefet partisi"ne dönüştüğü görülüyor.
Kendisine "kötü muamele" yapıldığını avukatları üzerinden açıklamasının özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Başbakan Erdoğan'ı "ayarsız" konuşmalar yapacak kadar rahatsız eden olayların patlak vermesine yol açtığı hatırlandığında, Türkiye'nin siyasi gündemini dönemsel olarak belirleme potansiyeline sahip olduğu fark edilen İmralı'nın daha dikkatli izlenilmesi gerektiği ortaya çıkıyor.
referans
7 KASIM 2008 SAAT: 18.30
ANKARA
Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, cuma günü düzenlenen basın bilgilendirme toplantısında İmralı Cezaevi'nin dış emniyetinin jandarma, iç emniyetinin ise Adalet Bakanlığı tarafından sağlandığını söyledi.
KUZEY IRAK
Dohuk Eğitim Üniversitesi bünyesindeki Dohuk Siyasal Konular Enstitüsü tarafından Kerkük referandumuna ilişkin ankete katılanların yüzde 80'i ABD'nin muğlak tavrının referanduma engel olduğunu savunurken yüzde 92'si Irak'a komşu ülkelerin 140. maddenin uygulanmasını engellediğini belirtti.
Fırat Haber Ajansı tarafından cuma günü verilen habere göre ankete katılanların yüzde 94'ü, Irak merkezi hükümetinin siyasi olarak sıkıştırılarak çözümün dayatılmasından yana olduğunu ifade etti.
PKK
Öcalan, çarşamba günü avukatlarıyla yaptığı görüşmede 30 gündür radyosunun verilmediğini, gazeteleri ise gecikmeli ve büyük ölçüde sayfaları kesilmiş olarak okuyabildiğini söyleyerek "Dışardan haber alamıyorum, haberleri sadece sınırlı bir şekilde sizden alabiliyorum" dedi.
Fırat Haber Ajansı tarafından cuma günü verilen habere göre Öcalan, 1993 yılında 33 askerin kurşuna dizilmesiyle ilgili olarak şunları söyledi: "Ben buraya getirilirken sorgumda bulunan üst düzey bir yetkili 33 askerin öldürülme olayını anlattı. Öldürülmeselerdi çözüme ilişkin bazı gelişmelerin olacağını belirtti. Biz o dönem ateşkes ilan etmiştik ancak önce Özal öldü ya da öldürüldü, sonra da bu olay oldu. Şemdin'in bu işi kendi başına yaptığını sanmıyorum. O, bu olayda kullanıldı ama farkında mıydı, değil miydi bilemiyorum. Yeşil de vardı o dönemde. Ardından bazı suikastlar oldu. Mumcu olayı oldu. O dönem toplam dört komutan general düzeyinde öldürüldü. Bunların hepsinin ortaya çıkarılması lazım. On beş yılın heba olmasına kim sebebiyet verdi. Bunlar aydınlatılırsa, çözüme katkısı olur."
Öcalan, "Türkiye'nin bölüneceği söylemi büyük bir yalandır. Böyle bir şey yok, olmaz da. Bunu bilinçli söylüyorlar. Bizim istediğimiz ne bütünlük ne ayrılıktır; anlamlı demokratik adımlardır. Gelin demokratik adımlar üzerinde çalışalım, o zaman tek kurşun atılmaz. Ben durdururum" dedi. AKP'nin düşüşe geçtiğini, bir-iki yıl içinde kendini bitireceğini ileri süren Öcalan, "Çözüm gelişmezse Türkiye kaybeder. Bunu derken 'Sadece Türkiye kaybeder, biz kazanırız' demiyorum. 'Türkiye kaybederse hepimiz beraber kaybederiz' diyorum" diye konuştu.
GELİŞMELER NEYE İŞARET EDİYOR
Öcalan'ın radyo ve gazetelere ilişkin sözleri, gelişmeleri "doğrudan" takip etmesinin Tuğgeneral Gürak'ın açıkladığı denetim mekanizması çerçevesinde arzu edilmediğini, avukatlarının kendisine ileteceği bilgilere dayanarak açıklama yapmasının tercih edildiğini gösteriyor.
Açıklamalarının bütünü içinde 1993 yılından beri silahların susmasına çalıştığını ileri süren Öcalan; Özal, Erbakan ve Ecevit ile çözüm konusunun görüşüldüğü kanalların açıldığını, bazı adımların da atıldığını ancak bu görüşmelerin 2002 yılında bıçak gibi kesildiğini söyleyerek topu AKP'nin sahasına atıyor.
Öcalan'ın geçen ay, 2003'te başbakan olduğu sırada Abdullah Gül'e yazdığı 10 sayfalık mektubun içeriğinin açıklanmasını talep ettiği de göz önüne alındığında, İmralı'nın, yerel seçimler öncesinde "AKP'yi çözüm istemeyen dolayısıyla da dökülen kandan sorumlu" havasına sokan bir "muhalefet partisi"ne dönüştüğü görülüyor.
Kendisine "kötü muamele" yapıldığını avukatları üzerinden açıklamasının özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Başbakan Erdoğan'ı "ayarsız" konuşmalar yapacak kadar rahatsız eden olayların patlak vermesine yol açtığı hatırlandığında, Türkiye'nin siyasi gündemini dönemsel olarak belirleme potansiyeline sahip olduğu fark edilen İmralı'nın daha dikkatli izlenilmesi gerektiği ortaya çıkıyor.
referans