- Katılım
- 29 Haziran 2007
- Mesajlar
- 64,455
- Reaksiyon puanı
- 530
- Puanları
- 0

Dinimizin aslını oluşturan üç temel kavram var: İman, İslâm ve ihsan. Ancak çoğu kez ilk iki kavram üzerinde durup, ihsanı unutuyoruz. İlahiyatçılara göre bu durum, Müslümanların en büyük problemi. İman ve ibadet, ihsan şuuru olmadan gerçekleştirilmeye çalışıldığında dinî anlamda birçok eksiklik ortaya çıkabiliyor.
Hz. Ömer anlatıyor: Bir gün Allahın Resulünün (sas) yanındayken beyaz elbiseli, siyah saçlı bir adam çıkageldi. Üzerinde yolculuk izi yoktu ama hiç kimse de kendisini tanımıyordu. Hz. Peygamberin önünde diz çöküp oturdu. Dizlerini Onun dizlerine dayadı. Ellerini de dizlerinin üzerine koyup sordu: İman nedir? Hz. Peygamber, İman, Allaha, Onun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kadere, hayır ve şerrin Allahtan olduğuna inanmandır. buyurdu.
Beyaz elbiseli adam, Doğru söyledin. diyerek söylenilenleri tasdik ettikten sonra İslâm nedir? diye sordu. Allahın Resulü, İslâm, Allahtan başka ilâh olmadığına, Muhammedin Allahın elçisi olduğuna inanman, namaz kılman, zekât vermen, oruç tutman, gücün yeterse hacca gitmendir. cevabını verdi. Meçhul misafir tekrar, Doğru söyledin. der; İhsan nedir? diye üçüncü bir soru sordu. Efendimiz, İhsan, Allah Teâlâyı görüyormuş gibi Ona ibadet etmendir. Her ne kadar sen Onu görmüyorsan da, O seni görmektedir. dedi. Misafir, kıyamet saatinden sorunca, Allah Resulü (sas) bu konuda soruyu sorandan daha fazla bir şey bilmediğini beyan etti, kıyametin alâmetlerini sıraladı.
Beyaz elbiseli adam soruları sorup cevapları tasdik ettikten sonra kalkıp gitti ve gözden kayboldu. Merak ve şaşkınlıkla onun kim olduğunu merak eden ashab-ı kirama Allah Resulü şöyle buyurdu: O, Cebrail idi, size dininizi öğretmek için geldi.
İslâm âlimlerine göre Buharinin aktardığı bu hadis dini özetliyor. İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ekrem Demirli, bütün Müslümanların bu hadisteki üç önemli noktadan ikisine dikkat ettiklerini, ancak üçüncüsünü yani ihsanı diğerleri kadar hatırlamadıklarını söylüyor. Cibril hadisi olarak bilinen bu hadise göre dinin İslâm, iman ve ihsan olarak üç sacayağından oluştuğunu anlatan Demirli, ihsanın unutulmasının Müslümanların en büyük problemi olduğunu düşünüyor.
Mükafatı Rabbinin katında...
İhsan; sözlüklerde iyilik, güzellik, uygun ve güzel olanı en güzel ve kusursuz bir şekilde yapmak, Allahın huzurunda olduğunu bilerek, Onu gönül nuruyla görüyormuş gibi düşünerek kulluk görevlerini yerine getirmek anlamlarını karşılıyor. Bu anlamda ayet-i kerimede, Kim ihsan sahibi olduğu halde kendini Allaha teslim ederse, onun mükâfatı Rabbinin katındadır. buyruluyor.
İhsan kavramı, hadis kitaplarında yer alan Cibril hadisi ile asıl mefhumunu bulmuş. Söz konusu hadiste İslâm dininin temel unsurları yer alıyor. Bunlardan birincisi iman ki, din inançla başlıyor. Dinde ikinci temel esas ise amel yani fiil.
İslâmiyetteki dinî fiiller topluca İslâm kavramı içinde düşünülüyor. İlk iki maddeyle sınırlı kalındığı yani iman ve ibadet ihsan şuuru olmadan gerçekleştirilmeye çalışıldığı takdirde, dinin fert ve toplum plânında insandan beklediği amacın tam olarak gerçekleşemediği görülüyor. Yani bir kimse iman sahibi olduğunu söyleyip ibadetlerini yerine getirmeye çalıştığı halde bunları Allahı görüyormuş gibi yapamasa dinî anlamda ciddi eksiklikleri olabiliyor. Sözgelimi işinde hile yapıyor veya bencilce davranışlarda bulunuyor.
Adaletten cömertliğe geçiş
Hadisteki ihsan kavramının ahlâkın temelini oluşturduğuna dikkat çeken İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Recep Alpyağıl, ihsanın adaletten cömertliğe giden bir davranış biçimi olduğunu söylüyor. Nisa Sûresi 36. ayette geçen Allaha ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. beyanındaki iyilikin yani ihsan kavramının temel ahlaki öğretileri içerdiğini anlatıyor. İman-İslâm-ihsan sıralamasında, ihsanın en üst seviyeyi teşkil ettiğini söyleyen Alpyağıl, bu kavramın bir bakıma amaç maddesi durumunda olduğunu vurguluyor.
İhsan, hayatın her anında olmalı
Fatih Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hamdi Döndüren de ihsan şuurunun yalnızca ibadetle ilgili olmadığına dikkat çekiyor. Döndüren, ihsanın inananların bütün söz ve işlerindeki değişmez tavrı olması gerektiğini vurgulayarak, Kuranın birçok ayetinde ihsan sahibi müminlerin övüldüğünü ve cennetle müjdelendiğini hatırlatıyor. Döndüren, ihsan ve takvanın dereceleriyle ilgili olarak Mâide Sûresi 93. ayeti zikrediyor: İman edip iyi işler yapanlara, -Allahtan korktukları, inanarak iyi işler yaptıkları, Allahtan korktukları, inanmaya devam ettikleri, yine Allahtan korktukları ve iyi işler yapmayı sürdürdükleri sürece- daha önce yediklerinden dolayı bir günah yoktur. Çünkü Allah, iyi iş yapanları sever. Ayette, iman ve salih amelin iki defa, takvanın ise üç derecede nazara verildiğini söyleyen Döndüren, en güzel davranış olarak ihsan kavramının hedefe yerleştirildiğini söylüyor.
Zaman