O dediğiniz “karşı-devrim” olmasın!
MİLLİYET Spor “3 büyüklerin devri bitiyor mu?” dosyası açınca otomatik olarak ‘Anadolu ihtilali’ ruh çağırma seanslarına geçildi. ‘Ali Sami Alkış ruhu’ diye de adlandırabilecek bu iyi niyet temennilerinin ana kavramları da malum, ‘değişim’, ‘dönüşüm’. Ha unutmadan bir de Mehmet Özdilek’in atlamadığı ‘vizyon’ var!
Öyle ya ülke kaç yıldır ‘değişim’ denen büyülü kavramla yatıp, onunla kalkıyor. Dün artık Anadolu’nun ‘zihinsel devrim’in’den söz ediliyordu Vatan gazetesinde. Abdullah Avcı, “Yeni nesil antrenörler devrim yaptı. Aradaki fark kapanıyor. 5-0, 6-0, 7-0 gibi skorlar rafa kalkıyor” diyordu.
Şimdi mesele böyle de okunabilir elbette, ama ‘genç hoca’lar devriminden söz ederken, yine her zaman yaptığımız gibi ‘içeri’ bakmaktan öte bir şey yapmıyoruz.
Bu haberin olduğu sayfanın karşısındaki sayfada Fenerbahçeli Niang’ın isyanı vardı. Özel olarak Galatasaray derbisinde başına gelenleri, genel olarak Türkiye’deki futbolu eleştirirken, “Saha içinde o kadar şiddetli darbelere ve tekmelere maruz kalıyoruz ki” diyordu. Ve önemli bir şeyin altını çiziyordu; “Özellikle defansların oyun kuralları dışında gerçekleştirdikleri sertlikler var ve buna müsamaha ediliyor. Çok ilginç.” Ve Niang röportajı hayli acıklı biçimde bitiriyordu; “Profesyoneliz, elbette buna da uyum sağlayacağız!”
Yani diyor ki “tekmeden kaçmayı bir şekilde öğreneceğiz.”
Bizim ligin geneline müdafaaya kapalı, rakibi sertlikle yıldırmaya gayret eden, “oynatma, oynama“ anlayışının hâkim olduğunu söylemek sanırım abartılı kaçmaz.
O nedenle ligin dengesi ‘yukarıdakilerin’ aşağı inmesiyle değişiyor. Yoksa ‘aşağıdakiler’ yeni ve yaratıcı bir anlayışla yukarı çıkıyor değiller.
Öyle olsaydı ‘cumhur’ Anadolu’da statlara akıyor olurdu. Ama rakamlar ‘cumhur‘u hep evde, kahvede gösteriyor!
Düşünün, ligin şampiyonu, Şampiyonlar Ligi maçlarında rakip kaleye bile gidememiş... UEFA’daki tek temsilcisi ilk ciddi rakibi karşısında ne yapacağını şaşırmış halde oynuyor. Şimdi böylesi bir ülkede futbolda ‘devrim’den söz etmek fazlasıyla iyimserlik olmaz mı?
Geldiğimiz noktada bir ‘Anadolu devrimi’nden söz edeceksek buna sanırım ancak ‘karşı-devrim’ diyebiliriz.
Cem Dizdar
MİLLİYET Spor “3 büyüklerin devri bitiyor mu?” dosyası açınca otomatik olarak ‘Anadolu ihtilali’ ruh çağırma seanslarına geçildi. ‘Ali Sami Alkış ruhu’ diye de adlandırabilecek bu iyi niyet temennilerinin ana kavramları da malum, ‘değişim’, ‘dönüşüm’. Ha unutmadan bir de Mehmet Özdilek’in atlamadığı ‘vizyon’ var!
Öyle ya ülke kaç yıldır ‘değişim’ denen büyülü kavramla yatıp, onunla kalkıyor. Dün artık Anadolu’nun ‘zihinsel devrim’in’den söz ediliyordu Vatan gazetesinde. Abdullah Avcı, “Yeni nesil antrenörler devrim yaptı. Aradaki fark kapanıyor. 5-0, 6-0, 7-0 gibi skorlar rafa kalkıyor” diyordu.
Şimdi mesele böyle de okunabilir elbette, ama ‘genç hoca’lar devriminden söz ederken, yine her zaman yaptığımız gibi ‘içeri’ bakmaktan öte bir şey yapmıyoruz.
Yani diyor ki “tekmeden kaçmayı bir şekilde öğreneceğiz.”
Bizim ligin geneline müdafaaya kapalı, rakibi sertlikle yıldırmaya gayret eden, “oynatma, oynama“ anlayışının hâkim olduğunu söylemek sanırım abartılı kaçmaz.
O nedenle ligin dengesi ‘yukarıdakilerin’ aşağı inmesiyle değişiyor. Yoksa ‘aşağıdakiler’ yeni ve yaratıcı bir anlayışla yukarı çıkıyor değiller.
Öyle olsaydı ‘cumhur’ Anadolu’da statlara akıyor olurdu. Ama rakamlar ‘cumhur‘u hep evde, kahvede gösteriyor!
Düşünün, ligin şampiyonu, Şampiyonlar Ligi maçlarında rakip kaleye bile gidememiş... UEFA’daki tek temsilcisi ilk ciddi rakibi karşısında ne yapacağını şaşırmış halde oynuyor. Şimdi böylesi bir ülkede futbolda ‘devrim’den söz etmek fazlasıyla iyimserlik olmaz mı?
Geldiğimiz noktada bir ‘Anadolu devrimi’nden söz edeceksek buna sanırım ancak ‘karşı-devrim’ diyebiliriz.
Cem Dizdar