Metafizik Cinler Bölüm 2

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan tuvana
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

tuvana

Doçent
Katılım
14 Şubat 2009
Mesajlar
816
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
Cinlerden peygamber gelmiş midir?

“Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size ayetlerimi okuyup aktaran ve size bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp korkutan elçiler (peygamberler) gelmedi mi? Onlar: “Nefislerimize karşı şahadet ederiz” derler. Dünya hayatı onları aldattı ve gerçekten kafir olduklarına dair kendi nefislerine karşı şahadet ettiler.” Ve “Bize uyarıcı geldi fakat biz yalanladık ve ‘Allah hiçbir şey indirmedi’ dedik.”(6:130; 67:9) Ayetleri, cinlere de peygamberlerin geldiğine işaret ediyor. Ancak ayet umumi olduğundan peygamberlerin de umumi yani, sadece cinlere veya sadece insanlara geldiği şeklinde değil, insanlara gelen peygamberlerin ve özellikle Hz. Muhammed (s.a.v)’in cinlere de peygamber olarak gönderildiği şeklinde anlaşılması daha uygun görünüyor.

İsmail Hakkı Bursevi, “cinlere kendi cinslerinden peygamber gönderilip gönderilmediği” konusunda şöyle demektedir:

“Kuşkusuz, hem cinlerin, hem de insanların mükellef oldukları, yani sorumluluk taşıdıkları ittifakla belirtilmiştir. Ancak kendilerine gönderilen peygambere gelince bu, kendi cinslerinden olduğu gibi, farklı cinsten yani insanlardan da olabilir. Farklı oluşu, kendisinden yararlanmaya engel olmaz. Bu durumda, seçkin olanlar peygamberin mesajlarını alıp onun bir elçisi olarak bu mesajları kendi milletine iletmesi caizdir. Öte yandan, bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in, hem cinlerin, hem de insanların peygamberi olduğuna dair görüş birliği vardır. Onlardan önceki peygamberler ise sadece kendi kavimlerine gönderilmişlerdir. Hz. Süleyman (a.s)’da, umumi peygamberlik vazifesiyle cinlere gönderilmemiş, hükümdar, yönetici ve idareci olarak vazifelendirilmiştir. Buna göre ayette geçen “içinizden” ifadesi, ya yukarıdaki birinci açıklamaya işaret eder, yani peygamberlerin hem insanlardan, hem de cinlerden olabileceğini belirtir. Ya da ikinci açıklamaya işaret eder. Peygamberlerin yalnız insanlardan olabileceğini vurgular. Ancak “Ey cin ve insan topluluğu!” şeklinde de hitap edilerek hem cinlere, hem insanlara birlikte hitap edilmesi “içinizden” ifadesinin kullanılmasını doğru kılmıştır.”(1)

Konuyla ilgili olarak merhum Yazır şöyle diyor:


“İnsanların ve cinlerin bir toplum olabilmesinden anlaşılır ki, insan toplumunun peygamberleri, cin toplumunun da peygamberleri demektir. Ve her peygambere insan ve cin şeytanlarının düşman olması bununla da ilgilidir. Ve özellikle peygamberlerin sonuncusu olan Rasülullah (s.a.v)’in Rasülü’s-Sekaleyn, yani insan ve cin peygamberi olduğunda şüphe yoktur. Nitekim Busayri de bunu latif bir şekilde şu beytiyle ifade etmiştir:

“Muhammedün Seyyidü’l-Kevneyni;
Ve’l-Ferikayni min Arabi’n ve min Acemi”

Muhammed (s.a.v), iki cihanın, insan ve cinnin,
Arap ve Arap olmayan iki topluluğun efendisidir.”(2).


(1) Bursevi, Ruhu’l-Beyan, III, 96.
(2)Yazır,HakDini,III,518.


Cinler bizim alemimize nasıl geçebiliyorlar? Bu aleme geçen bir cin ne kadar kalabilir?

Cinlerin metafizik alemden şehadet yani görünen, fiziki aleme geçişinde çeşitli sebepler vardır. Ya bizim alemimizde manyetik bir hadise vuku bulur, ya iki alem arasında bir menfez, koridor meydana gelir ya da medyum özelliğine sahip bir kişi, bilerek veya bilmeyerek bünyesi gereği buna vesile olur. Yoksa hiçbir cin kendi aleminin hudutları dışına kendi iradesiyle çıkamaz.

Aynı dünyada olmamıza rağmen boyut farklılığı bir hakikattir. Cinler, canları istediği zaman metafizik alemden, fizik aleme geçemezler.

Cinler, kendi alemlerinden, şehadet alemine geçtiği zaman, rasgele kişilere musallat olamıyor, herkese tesir edemiyor. Ancak, doğuştan medyumluk özelliği olan insanlarla muhatap olabilir veya bünyesinde bir menfez, bir açık, bir rahatsızlık bulunan kişilere musallat olurlar. Bu kişiler de genellikle içine kapanık, korkak, çekingen, psikolojik olarak dengesiz, şizofreni ve beyin yönünden bir rahatsızlığı olan kişilerdir.

Cinler kendi alemlerinden şehadet alemine devamlı kalmak üzere geçemez. Muhakkak belli bir zaman sonra geri dönmek zorundadır. Nasıl ki, komaya giren bir insanın belli bir zaman sonra uyandırılması gerekiyorsa, suya giren bir insan belli bir müddet sonra sudan çıkmak zorundaysa, cin de bir vakit sonra kendi alemine dönmek zorundadır. Tek imkanı vardır o da, ya medyumluk özelliğe sahip manyetik enerjili bir insan bulmak ve onunla muhatap olup enerjisinden istifade etmek, ya onun içine girip bir müddet vaziyeti idare etmek, ya zayıf ve hasta bünyelerden enerji hırsızlığı yapmak ya da herhangi bir sinek, böcek vs. hayvanın içine girip zaman kazanmaktır.

Asr-ı saadetten bir hadise bize bu konuda ışık tutmaktadır. Hz. Ayşe (r.a.) validemiz bir gece cinler tarafından yatağından kaldırılarak yüksek bir mahkemenin huzuruna getirilir. Hz. Ayşe validemiz sebebini sorunca: Sen cinlerden bir Müslüman katlettin. Bunun mahkemesi yapılacak, denildi. O da: ‘Ben nerede bir cin öldürdüm?’ dediğinde ona cevap verildi:
Sen Kur'an-ı Kerim okurken, bizim Müslüman cin kardeşlerimizden birisi bir yılanın içine girerek seni dinlemeye geldi. Siz hanenizde o yılanı görünce öldürdünüz. Dolayısıyla içinde bulunan kardeşimiz de öldü. Bunun hesabı görülecek. (Kurtubi, el-Camiu Liahkami'l-Kur'an, 16/214,215)

Hadisenin sonunda barış ve anlaşma yapıldı. Olay tatlıya bağlandı. Zaten rivayetlerden bize gelen, evde her hangi bir haşarat, muzır mahluk görürseniz yılan, çıyan, böcek vs. bunları hemen telef etmeyin. Zararları yoksa ilişmeyiniz, denilmiştir.

sorularlaislamiyet
 
Üst