emelden
Dekan
- Katılım
- 30 Ocak 2007
- Mesajlar
- 5,260
- Reaksiyon puanı
- 8
- Puanları
- 0
Her şey onunla başladı...
İlk onunla.
Bir küçücük limon ağaçcığıyla.
Evimize “Hayırlı, uğurlu olsun.” demek isteyen herkes sordu: “İhtiyacınız olan bir şey varsa söyleyin, bari işinize yarayan bir hediye alalım size...” diye.
Durduk düşündük bir nefes boyu süresince.
Aslında biz ne istediğimizi çok iyi biliyorduk; ama hep beraber karar vermek istedik yine de.
Sonra kararımızı verip
“Limon ağacı!” deyiverdik çocuklarımızla birlikte.
Böylece Önem Ablam limon ağacı aldı bize.
Hem zaten o tecrübeli.
Yıllardır arkadaşı Lucia’ nın Fıstık Çamı’ nın gölgesinde oturarak anılarını canlı tuttu kendisi. Çok iyi bilir ağacın kıymetini ve bir ağaç büyütmenin ne demek olduğunu.
Ne zaman Lucia’ nın ağacının ilk ekildiği günü düşünse, Önem Ablamın ela gözleri hemen buğulanıverir, duygulanır kendince... O ağacın anısı büyüktür gönlümüzde. Biz onunla beraber büyüyüp serpildik en nihayetinde.
Bizim limon ağacımız henüz küçücük; ama dallarından yavru limonlar sarkan, dünya güzeli bir ağaççık işte!
3. çocuğum oluverdi benim için, daha ektiğimiz o dakika bahçeye.
...
Derken, mandalinacığımız geldi kardeş kendisine.
Onu bize hediye eden arkadaşlarımızı çok da iyi anlatan bir ağaç kendisi. Nazar olur diye bakmaya doyamıyorum sabah akşam o güzel bebecik mandalinalara; kafama vurup gözlerimi şaşı yaparak popomu kaşıyorum: “Tü tü tü, dağlara taşlara!” diye diye...
Sonra, kendi kahkahası bir ömre, eşinin de sabrı dağları delmeye bedel can dostlarımızdan bir limon ağacı daha çıkıp geliverdi bahçemize.
“Ne de endamlı bir güzel kız kardeş geldi limoncuğumuza.” diyerek sevindik ve onlara da bir kız bebek diledik ikinciye...
Mandalina ve limonlardan iki gün sonra da, çocuklarımızın en küçük kuzeni adına, kayısı ve yeni dünya ağacı geldi evimize hediye.
Kayısıları yedikçe küçük kuzenimizin yanaklarını ısırdığımız günleri, yeni dünyalar olunca da o tombiş totosunu hatırlayacağız hep birlikte...
Ahhh! Esas bir de fıstık çamı!
O bir çam ağacı.
Benim için çam ağacı demek hayatımın anlamı demek, öylesine severim çam ağaçlarını... Her mevsim yeşil ve hayat dolular diye. Koşullara direnir, ayakta kalmak için uğraşırlar, asla yılmazlar, solmazlar diye
Buyrun, benim için hayat budur işte!
Bahçemiz oldu benim gözümde şimdiden bir küçük orman, ailemiz ve arkadaşlarımız sayesinde. O ağaçlar büyüdükçe, serpildikçe, meyve verdikçe, gölgelerinde oturup bu yazıyı hatırlayacağım huzur içinde.
Ağaçalara değer vermeyen, onları sevmeyen, onları korumayan zihniyetlere inat, ağaç ekeceğim ağaç, memleketimin her köşesine.
Zaten uzun zamandır kimseye hediye mediye almadım. Kırılacak, unutulacak bir hediye almak yerine, hep Tema’ ya meşe palamudu bağışladım.
Ağaç bu... Ölümsüzdür sen öldürmezsen ellerinle.
Ağaç emek ister,
Sevgi ve ilgi ister,
Yaşatılmak ister ki, yaşam versin...
Siz de ne olur ekin, bakın, büyütün ve ömrünüzü uzatın.
Yalvarıyorum size.
Yonca
“yeşertmece”
Tıkla ve ekiver diyen dip not: www.tema.org.tr bu kadar basit. Ah ah, vah vah diyerek hiç vakit kaybetme. Hemen ağaç ek ve ne olur bunu alışkanlık, hatta bağımlılık haline getir bence...
Yonca TOKBAŞ/ Hürriyet
İlk onunla.
Bir küçücük limon ağaçcığıyla.
Evimize “Hayırlı, uğurlu olsun.” demek isteyen herkes sordu: “İhtiyacınız olan bir şey varsa söyleyin, bari işinize yarayan bir hediye alalım size...” diye.
Durduk düşündük bir nefes boyu süresince.
Aslında biz ne istediğimizi çok iyi biliyorduk; ama hep beraber karar vermek istedik yine de.
Sonra kararımızı verip
“Limon ağacı!” deyiverdik çocuklarımızla birlikte.
Böylece Önem Ablam limon ağacı aldı bize.
Hem zaten o tecrübeli.
Yıllardır arkadaşı Lucia’ nın Fıstık Çamı’ nın gölgesinde oturarak anılarını canlı tuttu kendisi. Çok iyi bilir ağacın kıymetini ve bir ağaç büyütmenin ne demek olduğunu.
Ne zaman Lucia’ nın ağacının ilk ekildiği günü düşünse, Önem Ablamın ela gözleri hemen buğulanıverir, duygulanır kendince... O ağacın anısı büyüktür gönlümüzde. Biz onunla beraber büyüyüp serpildik en nihayetinde.
Bizim limon ağacımız henüz küçücük; ama dallarından yavru limonlar sarkan, dünya güzeli bir ağaççık işte!
3. çocuğum oluverdi benim için, daha ektiğimiz o dakika bahçeye.
...
Derken, mandalinacığımız geldi kardeş kendisine.
Onu bize hediye eden arkadaşlarımızı çok da iyi anlatan bir ağaç kendisi. Nazar olur diye bakmaya doyamıyorum sabah akşam o güzel bebecik mandalinalara; kafama vurup gözlerimi şaşı yaparak popomu kaşıyorum: “Tü tü tü, dağlara taşlara!” diye diye...
Sonra, kendi kahkahası bir ömre, eşinin de sabrı dağları delmeye bedel can dostlarımızdan bir limon ağacı daha çıkıp geliverdi bahçemize.
“Ne de endamlı bir güzel kız kardeş geldi limoncuğumuza.” diyerek sevindik ve onlara da bir kız bebek diledik ikinciye...
Mandalina ve limonlardan iki gün sonra da, çocuklarımızın en küçük kuzeni adına, kayısı ve yeni dünya ağacı geldi evimize hediye.
Kayısıları yedikçe küçük kuzenimizin yanaklarını ısırdığımız günleri, yeni dünyalar olunca da o tombiş totosunu hatırlayacağız hep birlikte...
Ahhh! Esas bir de fıstık çamı!
O bir çam ağacı.
Benim için çam ağacı demek hayatımın anlamı demek, öylesine severim çam ağaçlarını... Her mevsim yeşil ve hayat dolular diye. Koşullara direnir, ayakta kalmak için uğraşırlar, asla yılmazlar, solmazlar diye
Buyrun, benim için hayat budur işte!
Bahçemiz oldu benim gözümde şimdiden bir küçük orman, ailemiz ve arkadaşlarımız sayesinde. O ağaçlar büyüdükçe, serpildikçe, meyve verdikçe, gölgelerinde oturup bu yazıyı hatırlayacağım huzur içinde.
Ağaçalara değer vermeyen, onları sevmeyen, onları korumayan zihniyetlere inat, ağaç ekeceğim ağaç, memleketimin her köşesine.
Zaten uzun zamandır kimseye hediye mediye almadım. Kırılacak, unutulacak bir hediye almak yerine, hep Tema’ ya meşe palamudu bağışladım.
Ağaç bu... Ölümsüzdür sen öldürmezsen ellerinle.
Ağaç emek ister,
Sevgi ve ilgi ister,
Yaşatılmak ister ki, yaşam versin...
Siz de ne olur ekin, bakın, büyütün ve ömrünüzü uzatın.
Yalvarıyorum size.
Yonca
“yeşertmece”
Tıkla ve ekiver diyen dip not: www.tema.org.tr bu kadar basit. Ah ah, vah vah diyerek hiç vakit kaybetme. Hemen ağaç ek ve ne olur bunu alışkanlık, hatta bağımlılık haline getir bence...
Yonca TOKBAŞ/ Hürriyet