Kitap alıntıları ve sözler

Bu konuyu okuyanlar

Murataltug

Müdavim
Katılım
15 Ekim 2017
Mesajlar
5,873
Reaksiyon puanı
3,096
Puanları
113
Yaş
38
Cahit Zarifoğlu Sözleri


Tek güvencemiz Allah’tır. Başka güvencemiz yoktur.



Nereye kadar kendinden kaçabilirsiniz. Ya bir daha geri dönemezsen…


Neden diye sormayın hemen… Onu ben kendi kendime de açıklayabilmiş değilim henüz


Sen benim en şok saklandığım, sen benim durup durup saplandığım.


Allah, taşıyamayacağımız derdi ömrümüze, yaşayamayacağımız aşkı gönlümüze vermesin.


Kapı aralığından baktığımda görebildiğim en güzel şeydir yaşamak.


Bir şehir kadar kalabalıktır bazılarının yalnızlığı.


Hayalimin ayağı yere değmiyor henüz. Onun gerçekleşmesine dayanacak, onun yükünü kaldıracak topraklarım yok.



Kalbinizi yumuşatın, ama iradeniz sert olsun. Kelimelerinizi yumuşatın ama nüfuzunuz kuvvetli ve derin olsun.


İnsan kendi mutlu olma imkânını görebilmeli. Mutluluksa filmlerin, romanların içinde değil, kendi yaşadığımız basit hayatın içindedir
Ve önemli olan yaşanılan “an”dır.



Ölü kalbimiz dirileydi hakka dönüp sadakayla yıkanaydık dünyaya hiç meyletmeyeydik.


O sabah ezan sesi gelmedi camimizden. Korktum bütün insanlar için, bütün insanlık adına.


Alnı secdeye inen insanların sesleri birbirine bağlanabilirse, ancak o zaman sokaklar, meydanlar ardına kadar açılır.


Ehli takva olun, ehli secde olun. Farzları alenen yerine getirin. Nafileleri kendi nefsinizden bile gizleyin.


Ve önemli olan ‘an’dır. Onu; ibadet, sabır, anlayış, tevazu ve merhamet ile anlamlı hale getirmek mutluluğun ta kendisidir.


Diline bir düğüm at ve otur. Dinle. Gıybet ve dedikodu, münakaşa ve cedel, su-i zanlarla dolu söz varsa ya durma ayrıl, ya da engelle.


Bakıyorsunuz, zulmedilenlerin tek ortak özelliği var; Müslüman oluşları ve zulmedenlere bakıyorsunuz, onların da bir tek özelliği var; Kâfir oluşları


Düşünün bakalım, televizyon karşısında muhallebi gibi gevşemiş bir Müslümanda, değil cihad etmek, acaba kalkıp bir farzı ifa edecek kuvvet kalmış mıdır?


Biz, sakalları şiirle karışık, yüreği Allah’la barışık adamları sevdik.


Hocam çok ileri gidiyorsun, seni sürerler diyorlar hoca kürsüsünden haykırıyordu: Söylesinler nereye sürecekler? Allah’ın rahmetinin erişemeyeceği yer mi biliyorlar?


Takdir-i ilahi deyip teselli bulmuşlar elbet demişler bize bir yük taşıyan, Allah bir tane daha kısmet eder.


Bazı insanların hayvandan bile aşağı olması mümkün, eğer kalbinden merhametin zerresi kalmamışsa.


Şu küçücük kalpte nice hakkın yüklü.


Bir incelik gösterin, incinmesin yüreğim.


Değil mi ki, kavuşmalarımız topal ayrılıklarımız koşar adım.


Bir kalbiniz vardır, onu hatırlayınız


Şimdi bir aşk sahyası salacağım havalara .Derler ki bu adam isyan basıyor damarlara


Zulmedince kendim, lütfedince sen, seni andım hamdettim sana taptım


Bazen var'ı
Anlarsın yok ile


Son bir söz daha
Bir yalvarış kırıntısı olmalı
Duyanı olmayan Allah’tan başka.


İnsan gittikçe daralan dünyasında neden mutsuz. Herkes artık gereğinden fazla büyüyor da onun için mi?


On yedi yaşlarındaki delikanlıların bile iki kat yaşlıların ki kadar yürekleri dolu.



Hicret Taze Güçlü bir kandır damarlarımda


Merhamet capcanlı bir kuştu insan kalplerinde


Bazen ilk cümle ile her şey söylenmiş gibidir. Yazacak tek kelime daha bulamazlar...


Niye yazıyorum ki bunları. İçimiz bir dolap değil ki açıp bakalım. Açıp gösterelim. Yine de anlatıyoruz ama.


Gelecektim. Ama daha bir kötü hatıram olsun istemedim.


Bir şehir kadar kalabalıktır bazıları
Bir dehliz kadar karanlıktır bazıları
Konuşurlar İsterler Susarlar


Küçücük oluşlarda, bir dolu ufak sıkıntının altında ufalandık durduk.- ve umutsuzluğun kapımızdan ayrılmaması için
az mı çabaladık.



Demek ki dedi gerçek olmasa bile cesaret ölümü korkulacak olmaktan çıkarabiliyor...



Her az konuşan öz konuşmuş olmayabilir, yanılmayın. Az konuşanları bir şey sanmayın sırf az konuştuğuna bakarak.


Bazıları vardır ki az konuşurlar ama o bile çoktur.


Ağustos böceklerinin de bir görevi var. Evet durmadan şarkılar söylüyorlar, ama azıksız kaldıkları yok. Yiyip içiyorlar ve hiç de karıncalarla çatışmıyorlar...



çehov bütün öyküleri 4


iyiler de kötüler de bir arada yatıyorlar. Burada hepsinin değeri bir.


Kıyamet borusu çalana değin uyuyacaklar. Toprakları bol olsun, Tanrım rahmet eylesin!


Bütün ölümlü varlıkların sonu bu.
Evet, hepimizin sonu ölüm.


Ah, aman aman! İşimiz-gücümüz kötülük yapmak, kurnazlık düşünmek Durmadan günah işliyoruz!


Lanetlenmiş, doymak bilmez, aç gözlü bir ruh taşıyorum ben! Ulu Tanrı'yı kızdırdım,


bana ne bu dünyada, ne öbür dünyada huzur var. Solucanların toprağa gömülmesi gibi boğazıma dek günaha gömülmüşüm.


hepimizin sonu ölüm.


Dervişten dervişe fark var. Gerçek dervişler Tanrı yolunda ruhlarını yüceltirler, bir de öyleleri var ki, gömütlükte yollarını şaşırıp şeytanları bile güldürürler. İnsan böylelerine düşmeye görsün, baltayla kelleni uçururlar


vallahi öğrencileri sigara içerken yakalayınca eli-ayağı kesilir, korkudan beti benzi atar, hemen disiplin kurulunu toplayarak çocuğa okuldan uzaklaştırma cezası verdirirdi.


Toplum kuralları böyleydi
kötülüğün kökeni ne kadar anlaşılmaz olursa onunla boğuşma yöntemi de o derece katı, acımasız oluyordu.


Canlı varlıkların her ortama çabucak uyum sağlama alışma, kendini yeni durumlara uydurarak rahata erme gibi bir özelliği vardır;


her ortama çabucak uyum sağlama
özelliği olmasa insanoğlu düşünce etkinliğinin mantık dışı sonuçlar doğuracağını hissederek rahatı kaçardı.


üç yanlış hareket yapmış bulunuyorsun: Sigara içiyorsun, başkasının tütününü alıyorsun, yalan söylüyorsun. Üç suç birden!..


Herkes yalnız kendine ait olan şeyden yararlanmalıdır. Eğer başkasının malını alırsa kötü bir insan olur.


Tütünün sağlığa büyük zararı vardır, sigara içenler içmeyenlerden daha erken ölürler


Ölüm anneleri, amcaları öbür dünyaya götürüyor; çocuklar, kemanlar ise bu dünyada kalıyordu.


Ölüler yıldızlara yakın yaşıyorlar, oradan bizlere bakıyorlardı. Bu ayrılığa dayanabiliyorlar mıydı


Eskiden, benim zamanımda bu gibi sorunlar kolayca çözülürdü. Çocuğun sigara içtiği görülünce bir güzel sopa çekilirdi.


iradeliler, korkaklar sigara içmeyi hemen bırakırlar, ama gözü pekler, zeki çocuklar tütünü çoraplarının içinde saklarlar, samanlıkta içerdi.


gözü pekler, zeki çocuklar tütünü samanlıkta içerdi.Samanlıkta sopayı yerlerse bu sefer ırmak kıyısında devam ederlerdi.


Çocuk eğitiminde annelerin yeri doldurulamaz, çünkü çocuklarla birlikte aynı şeyi hissederler, onlarla birlikte göz yaşı döküp kahkaha atarlar.


İnsanlar ilkelken az kafa yoruyorlar, o nedenle sorunları cesurca çözüyorlardı. Şimdi bizler gereğinden fazla düşünüyoruz, mantığımız bizi kemirip bitiriyor...


İnsanlar geliştikçe, daha ince düşünüp ayrıntılara girdikçe daha kararsız, daha kuşkucu oluyorlar


Masalın konusu ne denli sade, alçak gönüllü olursaçocuğu o derece çok etkiliyordu.


Yunanlılar Tiksinti verici, gereksiz insanlar... Yeryüzünde boşu boşuna yer kaplıyorlar. Bir işe yarasalar bari...»


Madem dünyaya getirdin, iyi yetiştireceksin. Daha çocukken öğüt vermeliydin, kocaman adam olunca sözünü dinler mi?


inançsız bilim insanı yüceltmediği gibi en aşağılık bir hayvandan daha aşağı kılar


her zaman olduğu gibi ortalık henüz karanlık olduğu halde gökyüzü parlak yıldızlarla pırıl pırıl aydınlanmıştı.


Durgun, sessiz havada baharın, bayramın kokusu hissediliyordu.


Dinsizin hakkından imansız gelirmiş derler


Böyle karılar çoktur! Ne utanmaları vardır, ne arlanmaları kenger sakızı gibi yapıştı Böylelerini eşek cennetine yollamalı!


Bağışla gitsin oğlunu!. İnsanı öz babası bağışlamazsa kim bağışlar?


Duygusuz insan olur mu?


Bir zamanlar herkes gibiydim, derdim-üzüntüm yoktu. Şimdi insana benzer tarafım kalmayınca en çok istediğim, bağışlamaları...


Sonra bir şey daha var: Doğru yolda olanları herkes bağışlar, marifet günahkarları bağışlamak!


Günah işlememişse yaşlı ablanı bağışlamak neye yarar? İnsan böylelerini değil, beğenmediklerini, acıdıklarını bağışlamalı


Felaket, Anam beni günahkar doğurmuş, günahkar yaşadım, günahkar öleceğim!.. Tanrı ben günahkar kulunu bağışlasın


Babacığım dini bütün, yüreğinde Tanrı korkusu taşıyan, kutsal kitap okumuş bir adamdı.


Babacığım Birinin parasını eksik vermek, hakkını yemek, Tanrı esirgeye, aldatmak aklının ucundan geçmezdi; köylüler kendisine büyük saygı gösterirlerdi


zengin olmak derttir insanın başına.


Paran yok mu, derdin de yok demektir. Paran varsa hırsızlar çalmasınlar diye hep cebini kollarsın. Zengin adamın bu dünyada yaşaması zor...


iş işten geçmiş. Söz bülbül değil ki kafesten kaçtıktan sonra yakalayasın.


Masum bir yavrunun öldürülmesi kolay mı, böyle bir işe ancak sarhoşlar ile kafadan sakatlar kalkışırlar.


Kadın gözü atmacadan daha keskindir, derler. Doğrudur, çok keskindir kadınların gözü...


Dünyamızda pek çok bilmecemsi, karanlık olgu var; günlük yaşantıda açıklanması zor olaylara rastlıyoruz,


öyle garip ölümlerle karşılaştım ki, nedenini ancak ispiritizmacılar, gizemciler açıklamaya kalkışırlar; aklı başında, zihni duru kişiler ise ellerini iki yana açıp şaşakalırlar.


Aydın, okumuş bir hanım tanırdım. Bu kadının ölümü durup dururken, tam önceden söylediği gün gerçekleşti. Şu tarihteöleceğim, dedi, tam o tarihte öldü.


Nedensiz olay olmaz, Ortada bir ölüm olduğuna göre bir de nedeni vardır.


Ölmeme çok kalmadı Doğum yapar yapmaz öleceğim. Böyle genç yaşta ölmek istemezdim ama, ne yapalım, yazgım böyleymiş...


Doğum zor bir olaydır, bazan ölümle sonuçlanır;


Çeyrek saatte, acı çektirmeden, yavaş yavaş öldüren zehir var mı,


otuz yaşlarında, sağlam yapılı, sağlıklı, tombul gerdanlı, ince dudaklarından gülümseme eksik olmayan, pembe yanaklı, gür sesli, civelek bir kadındı. Aslında ne güzel sayılırdı, ne de genç...


Böyle durmadan düşünülür mü? Düşün, düşündüşün... insan çıldırır


Bir bayan sizinle konuşurken susmak nezaketsizliktir.


Amma da sümsüksünüz ha! Tıpkı fok balığına benziyorsunuz. Hep oturur, susar, düşünürsünüz. Filozofmusunuz, nedir


bir genç yaşamalı, zıplamalı, gevezelik etmeli, kadınlara kur yapmalı, aşık olmalı.


Çok gururlu insanlar yalnızlığı severler, böyle susarlar,


insan becerikli, sevimli, güler yüzlü olmalı, Bu da bir mutluluk duygusu


mutluluk duygusu İnsanın tüm yaşamını verebileceği, uğrunda sonsuz acılara katlanabileceği bir duyguydu bu...


Benim düşündüğüm şu: Köylü kısmı az konuşursa, kocakarı işleriyle uğraşırsa, içine kapanıp tek başına yaşarsa bil ki, sonu kötüdür.


yalan söylüyorsam Tanrı cezamı versin, tövbe etmeden öleyim,


Bu dünyada her yerde servet yatıyor ama yerin altına gömülü olduktan sonra neye yarar?


bunca servet harman elentisi ya da koyun gübresi gibi kimseye bir yararı dokunmadan yok olup gidiyor


Tepelerin kıpırtısızlığında, sessizliğinde yüzyılların ağırlığı ile insanlara karşı kayıtsızlık hissediliyordu.


binlerce yıl geçecek, milyarlarca insan ölecek, onlarsa ölenlere hiç acımadan, yaşayanlara ilgisiz
kıpırtısız sessiz duracaklar;


Neden gömü arıyorlardı, para-pul her gün ölebilecek bu insanların nesine gerekti


Hintli fakirler gibi kımıldamadan duruyorlar, derin derin düşünüyorlardı.


Bunca derde, üzüntüye mal olan şu bir dakikalık zevke kapıldığı için kendi kendine tüm yüreğiyle sitem etti.Dünyaya gelmek suç mu?


Biz ne alçak yaratıklarız! Sefasını biz sürüyoruz, cefasını çocuklar çekiyor!


Yürekdeki vicdan sızısı sevindirici, ılık, hüzün verici bir duygu...


Ne zaman bir kadınla ya da genç kızla kol kola yürümek görevi bana düşse kendimi kocaman bir kadın kürkünün asıldığı çengel gibi hissederim


erkekte önlemli olan akıldır.


Kızlar da içlerini çekip gözlerini yere indiriyorlar. Erkeklerde aklın güzellikten önce geldiğini kabul ettikleri belli.


Yüreğimde fokur fokur bir nefret kaynıyor, bir dakika daha geçse patlamayacağım konusunda kimseye güvence veremem


Sevdiğiniz kız size sonsuz dostluğunu sunsa ona ne karşılık verirdiniz


Hepsinin canı cehenneme, benimle bir çocuk gibi oynamalarına izin vermeyeceğim! Ben sinirli bir adamım, şaka yapmaya gelmem!


Sinirliliğin sonu iyi değildir


Kısacası, iblislere yaraşır bir sabah. Günün tarihini verirsek, 7 Ağustos 1887 Tam güneşin tutulduğu gün.


Şunu da belirteyim ki, astronom olmasak bile her birimiz güneşin tutulmasından büyük yararlar sağlayabiliriz.


güneşin tutulmasından Ne gibi yararlar, sağlayabiliriz. 1)Güneşin ve ayın çaplarını saptamak, 2)güneş yuvarlağının resmini çizmek, 3)böyle bir günde havanın ısısını ölçmek,


güneşin tutulmasından Ne gibi yararlar, sağlayabiliriz. tutulma sırasında hayvanlar ile bitkileri gözlemek, kendi izlenimlerimizi kaydetmek


Güneş tutulması neden olur? diyorum ki: Aydede yörüngesinde dönerken güneşin ve dünyanın merkezlerini birleştiren doğrunun üzerine gelirse güneş tutulması gerçekleşir


Hepsi saçma! insan ilerde neler olacağını bilemez. Ayrıca siz gökyüzüne çıkmadığınıza göre ayda, güneşte neler olup bittiğini nasıl bilebilirsiniz


Sinirli bir adam olduğumu, tepem atarsa elimden bir kaza çıkacağını bu kızın artık anlaması gerekir


insanın sabrıyla oynamak kötü bitebilir. Sonunda korkunç bir şey olursa suçlusu ben değilim.


Kimsenin şaka yapmasına alay etmesine izin veremem! Kahrolası bir huyum var, sinirlendiğim zaman sakın kimse yanıma yaklaşmasın! Çünkü ne yapacağım belli olmaz


Bir kadına «sizi sevmiyorum» demek bir yazara «iyi yazmıyorsunuz demek kadar uygunsuz kaçar


Sinirli, ters bir adamım ben, elimden her an bir kaza çıkabilir. Öyle bir şey yaparım ki, ondan sonra ayıkla pirincin taşını!


Sinirli, tepesi atmış bir adamı nikah masasına oturtmak, kudurmuş bir kaplanın kafesine elini sokmak kadar tehlikelidir.


evlendim işte... Herkes evliliğimizi kutluyor, bana iyice sokulup şöyle söylüyor: Artık benimsin Söyle, seviyor musun beni?


Ama nedense iyi düşünceler hep geç geliyor insanın aklına. Neden dersiniz!


Sucuk gerçekten berbattı. Çiğnediğim lokmayla baş etmem için zincire vurulmuş iri bir köpeğin dişlerine sahip olmam gerekiyordu


dilenciler gibi kir-pas içinde yaşarlar. Halkımız genelde yoksuldur, boğazlarına dek kör inançlara batmıştır, okumayı sevmezler


Öğrenciler ömrümün sonunda dek unutamayacağım kişilerdir Yalnız yatacak yer, yiyecek vermekle kalmadılar; gerçek yaşam yoluna yönelttiler beni,


Öğrenciler ömrümün sonunda dek unutamayacağım kişilerdir
düşünmeyi öğrettiler, yaşamın amacını gösterdiler. hepsi akıllı, olağanüstü insanlar


öğretmenlik sorumluluk isteyen, zor bir meslekti. Çocuğun kötülüğe, boş inançlara eğilimini engellemek; bağımsız, dürüstçe düşünmesini sağlamak; son derece güçtü


öğretmenlik zor bir meslekti. Çocuğa dinsel konuları, kişilik, özgürlük gibi aşılamak son derece güçtü Gübre böceğini gül yaprağına alıştıramazsın.


Gübre böceğini gül yaprağına alıştıramazsın.


zavallı bir baba gibiyim Adetim kurusun! Kusurlarımı gizlemek istediğim zaman suçu masum çocuklarıma atarım.


Şükür sana, Tanrım! Üç oğlum var, üçü de birbirinden iyi.Mükemmel, eşi bulunmaz çocuklar.


Üç oğlum var, üçü de birbirinden iyi. Hiçbiri ağzına içki koymaz, hepsi de ağırbaşlı, iş bilir, akıllı insanlar.


Benden kötülükten başka bir şey görmediniz. Ben yolunu şaşırmış, ahlaksız bir adamım... Şimdi, Tanrı'ya şükür, eski azgınlığım kalmadı, büsbütün sünepenin biri olup çıktım.


çocuklar, sonuna dek dayanın! Babanızı sayarsanız ömrünüz uzun olur. Gösterdiğiniz bu çilekeşiik karşılığında Tanrım ömrünüzü artıracaktır


Cahil ve küstahtır ama iyi bir kadındır. Göğsünde yumuşak, sıcak bir yürek taşır.


basit, gösterişsiz bir yaşam süreriz, İçimiz dışımız birdir, sizin gibi göz boyamayı sevmeyiz.


yalnız yaşayan bir adamım, kimsecikleri tanımıyorum. Kimseyle dostluk bağım olmadığına göre kimin yanına gider, derdimi kime açabilirim?


Benim için güzelliğin, yüz görünüşünün fazla bir önemi yoktur, hani nasıl derler, yüz güzelliği insana su içirmez...


güzel kadın insanın başına dertler açar. önemli olan kadının dış değil, asıl iç yapısı, gönül zenginliği,


Benim inancım, önemli olan dış görünüş değil, asıl iç yapısı, başka bir deyişle gönül zenginliği,


kadının fazla akıllı olması fazla işe yaramaz, çünkü akıllı, zeki kadın türlü türlü düşünceler taşır, değişik ülkülerin peşine takılır.


Bir erkek karısının Fransızca, Almanca gibi yabancı diller konuşmasından hoşlanır elbet; gelgelelim düğme dikmesini bilmiyorsa bütün bilgiler neye yarar


ağırbaşlı, olumlu bir adamım, soyluca düşünürüm, karımın da benim gibi kararlı, sert olmasını, benim kendisi için velinimet ve ailede birinci kişi olduğumu anlamasını isterim.


Anlaşılan, nefret de aşk gibi kolay kolay unutulmuyor... Durun, bakayım! Galiba horozlar ötüyor. Hepinize iyi geceler!


Gün günden beter.


Doğru, her yerde azaldı.


Şöyle bir bir düşünülürse Bu dünyanın işine akıl ermez. İnsan düşündükçe bazan gülesi geliyor


Dedim ya, gün günden beter. kuşlar azdı zaten, bu yıl daha da azaldı, aradan beş yıl geçince hiç kalmayacak.


Anladığım kadarıyla çok geçmeden bırak av kuşunu, kümes hayvanı bulamayacağız evlerde.Her şey kötüye gidiyor. Bunun sonu felaket.


Güzel dünyamızın yıkım günü yakın.Bu dünyayı biz kurmadık, Tanrı nasıl isterse öyle olur,


acınası bir durum! ağaç kuruyunca ya da şurada bir inek ölünce için sızlarsa dünyanın yok olup gitmesine gönlün nasıl razı olur?


Oysa öyle çok güzellik var ki! Bak şu güneşe, gökyüzüne ormana, ırmağa, türlü türlü yaratığa! Bütün bunlar bir arada yaratılmış, birbirine çatılmış, bir bütün oluşturulmuş!


Her şey yerli yerinde, her şeyin bir anlamı var. Şimdi bütün bu güzellikler yok olacak, öyle mi
Denizlerde, göllerde, ırmaklarda


Denizlerde, göllerde, ırmaklarda
balık yıldan yıla tükeniyor. turna balıkları latalar, çapak balıkları, aynalı sazanlar levrekler nerede
rastlarsan yat-kalk dua et!


Kaya balığı soyuna kıtlık girdi. Yıldan yıla azaldıklarına göre bir gün gelecek, tümüyle yok olacak


şimdi yağmurlar yağdığında bile doğru-dürüst su akmıyor. Her yerde felaket bastırdı dünyamızı.ormanlar dyok oluyor. Bir yandan kesiyorlar, bir yandan yakıyorlar,


Şurada bir fidan yükselmeye görsün, hemen dayıyorlar baltay
bir yandan kuruyor, ama yenisi yetişmiyor.


Evet, efendim... Ben kuru ekmekten başka bir şey istemem, çünkü ekmek bizim başlıca besinimizdir


şimdiki köylüler taze somun yanına çay isterler, votka isterler, gün batımından doğumuna uyumak isterler, hastalık uydurup türlü türlü şımarıklık yaparlar... Nedendir bütün bunlar?


Yürekleri kurumuş


Adları bey ama ne gösterişleri var, ne görkemleri... Yürekleri kurumuş mübareklerin; sanlarını unutmuşlar
Tanrı güçlerini aldı, züğürtlükleri ondan...


Tanrı'nın isteğine kim karşı koyabilir ki?


Nedendir, dersin, bütün bunlar? Çok günah işliyoruz, Tanrı'yı büsbütün unuttuk, onun için... Böyle giderse elbette kötü son gelir.


Kendimizi bilmenin, aklımızı başımıza toparlamanın zamanı şimdi., yaşantımız gitgide sarpa sarıyor, yaşamak günden güne zorlaşıyor. yoksulluk diz boyu...


hayvanlarımız ölüyor, hastalıklar artıyor... Eksiklerimiz bitmiyor bir türlü.Batacaksa bu dünya bir an önce batsın! Boş yere uzatmanın, eziyet etmenin bir anlamı yok!


Yeryüzü, orman, gök... bütün şu varlıklar bir uyum, düzen içinde yaratılmış, bu işte büyük bir akıl var. Gelgelelim hepsi de boş yere yok olup gidecekler.


En çok da insanlara acıyorum


Ne yapacağımı çok iyi biliyorum.» Aile onurumuz çiğnenip beş paralık oldu, alnıma kara bir leke sürüldü. şerefli bir yurttaş olarak öcümü almalıyım. Önce aşığını öldürürüm, sonra kendi canıma kıyarım..


Şu enfes tabanca Smith-Wesson Ateşli silahlar teknolojisinin en gelişmiş ürünüdür. Altı yüz adım uzaktan on ikiden vurursunuz,


Şu, kabzasındaki işlemenin güzelliğine bakın! En moda markadır Smith-Wesson


Adamın hayranlık dolu yüzüne bakınca Smith-Wesson marka bir tabancası olsa seve seve alnına bir kurşun sıkacağını düşünürdü.


Böylelerini köpek gibi gebertmek gerekir


Yabancı dövizlere karşı paramızın değeri çok düşük, gümrük vergisi ise saatten saate artıyor, gene de,
Devletimizi eleştirmemekle birlikte, ben bile isyan ediyorum.


Paramızın değerini düşürüp gümrük vergilerini öylesine artırdılar ki, Böylelerini köpek gibi gebertmek gerekir


şimdi tabanca almak yalnız zenginlerin harcı! Yoksullara fosforlu kibritler ile Tula silahları kaldı. Tula silahları baş belası! Bununla karınızı vurmaya kalksanız kurşun dönüp sırtınıza saplanır.


Öç almanın tadı şuradaydı ki, yaptığın işin meyvelerini görürdün. Sen tabut içinde yatarken bir şey görüp bilmezsen öç almanın ne anlamı kalırdı?


kendimi öldürecek olursam beni fazla duygusal davranmakla suçlayabilirler. Üstelik kendimi niçin öldüreyim ki?


intihar etmek korkaklık sayılır


geçenlerde bir subay Smith
Wesson almıştı. Bununla karısının aşığına ateş edince neler olduğunu tahmin edebiliyor musunuz Kurşun adamı delip geçmiş,


bir subay Smith Wesson almıştı.
sırayla karısının aşığını delip geçmiş, süs köpeğini öldürmüş, ardından karısını sakatlamış. Bu son derece etkili atış şirketimize onur kazandırmıştır.


Ah, mösyö, zamanımızdaki ahlak bozukluğu beni nasıl öfkelendiriyor, bir bilseniz


Başkasının karısını sevmek kendinin olmayan sigarayı içmek ya da başkasının kitabını okumak gibi sıradan bir şey oldu şimdi ahlak bozukluğu


eylül ayları geceler hep böyle soğuktur, ama güneş doğar doğmaz soğuktan eser kalmaz.


Kimeydi kızgınlığı? insanlara mı, yoksulluğuna mı, güz gecelerine mi


oğlanları evlendirdik, çok şükür, şimdi de kızı gelin ediyoruz. Edi ile büdüyüz artık evde. Çocuklar yuvadan uçtu, cascavlak kaldık,
 

Murataltug

Müdavim
Katılım
15 Ekim 2017
Mesajlar
5,873
Reaksiyon puanı
3,096
Puanları
113
Yaş
38
Yaşar Kemal Sözleri

İnsan bir kere birine geç kalır ve bir daha hiç kimse için acele etmez.

İnsan düşleri öldüğü gün ölür.

İnsanoğlu umutsuzluktan
umut yaratandır.

İnsan çürümedikçe şiir çürümez.

Demir olsam çürürdüm toprak oldum da dayandım.

Açlıktan ölümü izlemek acıların en büyüğü.

İnsan evrende gövdesi kadar değil yüreği kadar yer kaplar.

Düşünmek en küçük anlamda var olmak demektir.

Dağlar insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa şimdi en güzel şiir barıştır.

O iyi insanlar o güzel atlara bindiler ve çekip gittiler. Demirin tuncuna insanın piçine kaldık.

Zulmün artsın ki çabuk zeval bulasın. Anadolu da zalimler için böyle derler.

Çekemeyenlere bakma fikirler hep ayrı olur. Hiç bir aşkı sözle yıkma söz yarası ağır olur.

İnsanlarla oynamamalı. Bir yerleri var bir ince yerleri İşte oraya değmemeli.

Bir toplum hoşgörüsü kadar güçlü sağlam haklıdır. Zulmü kadar zalim zayıftır. lrkçılık ise en korkunç hastalıktır.

Türküler tıpkı kırk bin yıl su altında kalmış yıkanmış cilalanmış çakıl taşı gibidir.

O insana güvenmeyen bu insana güvenmeyen her insanda bir kötülük gören insanı insan saymayan insan değil piçtir yavrum.

Konuşan insan öyle kolay kolay dertten ölmez. Bir insan konuşmayıp ta içine gömüldü müydü sonu felakettir.

Dünyanın ucunda bir gül açılmış efil efil esen yele merhaba. Karanlığın sonu bir ulu şafak sarp kayadan geçen yele merhaba.

Kendimi bildim bileli zulüm görenlerle hakkı yenenlerle sömürülenlerle acı çekenlerle yoksullarla birlikteyim.

Bir dil bulacağız her şeye varan Bir şeyleri anlatabilen Böyle dilsiz böyle düşmanca böyle bölük pörçük dolaşmayacağız bu dünyada.

Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir bir çiçeğin bile yok olmasını dünya için büyük bir kayıp sayarım.

Gülümse bitsin karanlık Gülümse karamsarları şaşırt Gülümse güller açsın yüzünde Dünyayı ısıtmasan da güneş gibi. Gülümsemenle yayılsın ışık

Dünyanın bütün kötülüklerine baş kaldır bazen senin iyiliğin başkasının kötülüğüne de olabilir. Kendi iyiliğine de baş kaldır.

Dünya on binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir her çiçeğin ayrı bir rengi ve kokusu vardır.

Bir çiçeğin koparılması bir rengin bir kokunun yok olmasıdır. Tek dile tek renge kalmış bir dünya hapı yutmuştur.

Bizi düşünmeye alıştırmamışlar. Üstelik de düşünmeyelim diye ellerinden geleni yapmışlar.
Düşünmeye çalışanları da hep öldürmüşler.

Küreselleşme tek tip insan yetiştiriyor bugün. Oysa dünya on binlerce çiçekli kültür bahçesidir

Günün birinde İstanbul’un tarihi yazılırsa kuş satıcılarından mutlaka bahsedilmesi gerekir onlar olmadan İstanbul tarihi yavan olur.

Eğer bir insanda azıcık insanlık varsa yalan söylemez. Dedikodu yapmaz.

Dedikoduyla insanı küçültmek insanlıktan çıkmış bozulmuş çürümüş elinden bir şey gelmeyen düşkünlemiş bir insanın kârıdır.
Bu insanı karşına almak onun durumuna düşmek olur.

Belki kuşlar çok derin eski bir içgüdüyle buraya o zaman kesilmiş olacak olan şu ulu çınarın üstüne göğüne uğrayacaklar bir an duraklayıp bir şeyler arayacak bir şeyleri anımsamaya çalışacak beton yığını evlerin üstünde küme küme dolaşacak konacak bir yer bulamayıp bir uzak keder gibi başlarını alıp çekip gidecekler.

kafa kağıdı necip fazıl

Sultan Hamîd'e, İstanbul'un işgali ihtimaline karşı Eskişehir'e nakli için teklifte bulunulmuş... «Hayır, demiş Sultan; ben burada Beylerbeyi Sarayında kalmayı ve günlerimi vatana dua etmekle geçirmeyi tercih ederim. demiş

Sultan Hamîd'e, İstanbul'un işgali ihtimaline karşı Eskişehir'e nakli teklif edilince sultan şu cevabı verir Ceddim Fatih Sultan İstanbul'u kuşatınca Bizans İmparatoru kaçtı mı ki, onun bile kabûl etmediği sefil bir işi teklif ediyorsunuz. nasıl vicdan ve diliniz varıyor? Gerekirse ölürüz; ama kaçak diye gezmeyiz!»

kadın, asliyle, Hıristiyanlıkta yol kesici bir engel, İslamiyette ise yol verici bir kanat...

Allahım bana sabır ihsan et ve beni koru!.. sen kitabında hiçbir nefse takatinden fazlasını yüklemem buyuruyorsun !

Gözler, içinde ya merhamet, ya nefretin ışıldadığı bir kandildir...

Bir yerden sirke kokusu alsam, hatırıma çocukluk hastalıklarım gelir.

Halkla hakkı bir arada tatmin etmek mümkün olmayınca halkı küçümsemekten gayrı çare kalmaz.

İnsanların bir kısmı suratlarında bir hayvan resmi taşırlar. Çoğu da silik ve şahsiyetsiz...

Hayat, bu tek tek anların yapıştırma çizgisinden ibaret, girişi ve çıkışı azap iki nokta arası bir tüneldir;

Yunus, mezar taşına "hece taşı" demekle ne kadar derinlere inmiştir. Evet, hayat tek bir heceden ibarettir ve onun ismi "ân"dır.

Böyle hikâyeleri dinledikten sonra, gece korkumdan yorganın altına gizlenmeden edemiyorum. Sanki yorgan korku kalesinin kapısıdır ve örtüldü mü hiçbir kaygı kalmaz.

din Onu şuurlaştıracak, bayrağını açacak ve öyle yaşayacaksınız.

Ve işte ben... hayal kanatları kan içinde çocuk...

Bense dünya ve Türkiye görüşüm bakımından birçokları için def'i lâzım bir belayım ve nazarlarında hayat hakkına sahip değilim.

Düğümlenirken uzun yolların ufukta ucu, Bugün de gelmedi,hasretle beklenen yolcu...

Annemi düşünüyorum...Ne aldımsa, annemden hayatı boyunca masum ve mazlum bu kadından aldığıma inanıyorum.

Ayetteki, hiçbir nefse takatinden fazlasının yüklenemeyeceği müjdesi önünde bir an içimde tesellimi buluyor, şükrediyorum

kibre düşmek korkusu içinde tövbeye yapışıyordum:
Estağfirullah estağfirullah; ya Allah, ya Gaffar, ya Kaadir, ya Rahman!

Gözler, içinde ya merhamet, ya nefretin ışıldadığı bir kandildir... Bazen de ve çok defa sönük ve bomboş...

Allah senin gibiler için af çıkaran hürriyetin belasını versin Bu adam, kendi yeğenleri iki küçük kızı dağa çıkarıp boş bir değirmende ırzlarına geçmiş, sonra taşla başlarını ezip öldürmüştür. fink atmaktadır.

Annemi düşünüyorum...

Gidiyoruz. Onlar arabada, ben at sırtında...Kaynak suyu kadar saf ve temiz bir bahar havası...

Karabaşlar, kır çiçekleri, kekik ve lavanta bitkileri....Onlar havayı, hava onları kokluyor. İlk defa gerçek bir köye gidiyorum.

Sanki yorgan korku kalesinin kapısıdır ve örtüldü mü hiçbir kaygı kalmaz.


Ölümden o kadar korkar ki, yatağa boylu boyunca uzanamaz ve yarı belinden yukarısı dik kalacak biçimde, başını 4-5 yastık üzerine dayar.

Ve Demek, diyorum; aşk buymuş...

Zira kız çocuktur ve Büyük Babamın kıymet bareminde kız çocukların değeri düşüktür.

Demek ki, yaşadığımızı sandığımız hayatın üstünde bir hayat var; ama onun bestesini zapt etmeye mahsus akort bizde eksik...Bu eksikliğin adı da -ne tuhaf!- sıhhat...


Hiçbir şeyi izahla çözemediğimiz gibi izahsız da yapamıyoruz. Velî ne güzel söylemiş Bu iş ne akılla olur, ne de büsbütün akılsız!..

yaşadığımızı sandığımız hayatın üstünde bir hayat var; ama onun bestesini zaptetmeye mahsus akort bizde eksik...

Sigaraya 13 yaşında Bahriye Mektebinde başladım. Bulunmasının en zor ve cezasının en ağır olduğu yerde.


İnsanlar ömürlerinde bir kere bülûğ azabı çekerler; fakat dehânın çocukları birçok kere... Böylece her defasında gençleşirler."Goethe

Gazete riyakâr, dergi cansız, kitap köksüz, okuyucu sağır...

ideoloji hepsi muhasebesiz ve muhakemesiz, sığ ve sefil tekerlemeler...

Olmaz, olmaz diyorlar; bu böyle gitmez! Bu çocuğu evlenmek kurtarır.


İslam misafirliği uzun sürmüş bir yabancı muamelesine uğratılmakta, resmen kovulmamış olsa da bodrum veya tavan arasında muhafaza edilmekte."

İki din arasındaki üstünlük ve ulvîlik farkını görmek isterseniz, iki tabutu yan yana koyun ve bakın: Birinde sahte şatafat ve çirkin ziynet, öbüründe gerçek mahviyet ve en tabiî samimiyet...

Kundaktaki çocukla yataktaki ihtiyara ait ruh aynı yaşta...

Bu halimle ve bu yaşımda hapse 1 gün için girsem ölürüm.

Sevgilime kul oldum,
Güzelliği seçeli.
Varlıkta yoksul oldum,
Benliğimden geçeli...

Bugünden başlayarak artık askersiniz! Çocukluğa ve başıboşluğa paydos!

ruh, gerçek pırıltısını ölümden ötede gösterecektir.

Bir devrin birbirine aykırı iki kanadı arasında bile görülen vicdan ve insaf levhası...

Zalim taraflarım da vardı. Zalimden mazluma ve mazlumdan zalime her an yer değiştiren bir karakter...

Ne rahat adam!.. Bu adam ateşe de soksalar böyle mi uyuyacaktır?..
Ya ben?

Doğrudur. Ama bu doğru da tarife muhtaç...


Siz ağlatıcı komikliğin derecesine bakın ki, İsveç veliahtı İstanbul'u ziyarete geldiği zaman, Bahriye Mektebine davet ettiler. Prens'e müthiş bir Avrupalılık vesikası olarak, erkek erkeğe dansımızı seyrettirdiler.

Mektebin camiine, zorunluluk ifadesiyle değil, devam edegelmiş teamül halinde, ancak cuma gidilir. Zabitler ve hocalardan namaza rağbet gösterenler pek yoktur.

Çocukların anlattığına göre bu adam, sık sık evleniyor ve her defa, aldığı kadın veremden ölüp gidiyormuş.Acaba ne yapıyor da, kadınlar tez vakitte çürüyüp öbür dünyayı boyluyor?..

Üflediğin zaman mangalda kül bırakmıyorsun! Ama hiçbir tasan yok!.. Var mı ukalalık var mı kuru sıkı laf hep sende...

Anneye sokakta rastlayanlar, onu bir çift göz deliği meydanda bir çarşafa bürülü görürken, evi ziyaret edenler de daima bir başörtüsü içinde buluyor.


Halamın oğlunu, Sherlock Holmesin Watsonu gibi yanıma alıp, Yerebatan mahzenlerinde katil aramaya çıkmışlığım olmuştur.

iyi adamdı; çocukları dövme taklidi
yapar ama dövmezdi.

Gemiler güya Türkiye'ye satılmış, Türk bayrağını çekmiş, isimlerini "Yavuz" ve "Midilli" olarak değiştirmiştir. bu iddialar gülünç kaçıyor ve Türkiye, hatta sevinçle, memnunlukla, Batı düşmanı olarak deftere kaydediliyor.

Sakın öptükten sonra eli alnına götürme!..Yani alafranga, tırnak ucundan öp!..

Boğuluyor, fakat kimseye içimi açamıyordum.

Bir zorakilik ve iğretilik ki, demeyin gitsin!..

İmân ve Aksiyon, Necip Fazıl


Demek ki milyonluk orduların milyonluk ordularla cihadı, ancak küçük cihaddır. En büyük cihad, tek adamın kendi nefsi ile cihadıdır.

Burada ne ekersen orda onu biçilmiş bulacaksın;burada zaman içinde inlerken orada zaman üstü huzura ereceksin.

Ey örtülere bürünen Nebi, kalk ve insanlara emirlerimi bildir!" Ve işte İslâm (aksiyonu) açılmıştır!

Istırabını çekelim, katlanabilelim, hakikate talib olalım, Allah verir.

Bir davamız... Bir meselemiz var! Bütün sistemler, kendi haklarını, hakikatlerini, varamadıkları hakikati İslamiyet'te bulsun...

Kula karşı utanmak, Allah'a karşı hicabın ifadesidir. Kula karşı utanmadığını gösteren, Allah'tan utanmıyor demektir.

Pasteur diyor ki: " alemde hiçbir delil kalmasa, bir mikrobun hayatı bana Allah'ı ispat etmeye yeter."

Hak ve hakikati görelim!

ruhumuzu görür gibi oluyoruz. İşte, ruhumuz zamanî değildir! O, büyük vatandan gelen ruh, zaman üstü vatana hasret...

bu dünya bir kedinin içine düştüğü kuyuya benziyor. kedi, durmadan taşlara tırmanıyor, çıkmaya çalışıyor, bir türlü kuyudan
çıkamıyor, Ruhumuzun hali bu, mânası bu,

vatan sevgisi imandandır!"

Biz zamanın üstüne çıkmaya davetliyiz. Sanki bir denizaltı gibiyiz dünya hayatında... Bütün dâva suyun üstüne çıkabilmekte.

Aksiyonun olmadığı yerde evvelâ şahsiyet yoktur.

Daima o ! Her gün biraz daha her gün özde ve esasta daima o...

İdrakin aczini idrakten büyük idrak yoktur. "

Allah'ın evi, asıl senin kalbindir."

Hz İbrahim'in karşısında Nemrut, Hz Musa'nın karşısında Firavun, Hz İsa'nın karşısında Roma, Hz Muhammed Mustafa (s.a.v) 'nın karşısında tüm dünya...

Allah aşka öyle bir kuvvet ihsan etti ki, batıla, yanlışa, faniye bile aşkla bağlanmanın bir kuvveti, var

Besmele, Allah'a dayanılarak yapılan vazifenin formülüdür; ve mâna, hikmet, güzellik, tesir, bakımlarından hiçbir dinde böyle bir anahtar mevcut değildir.

Rönesans yeniden doğuş manasına gelir. Fatih'in Istanbul'u zaptettiği tarihle başlar ve bugünkü garbın temelini kurar.

biz şevkimizi kaybetmeseydik ve garbın nasıl adam olduğuna dikkat etseydik, bunun kendi hakkımız, olduğunu bilseydik, Kur'an emirini yerine getirseydik, bugün füzeyi biz icad etmiş olacaktık...

Aşksız amel ve iman hiç bir mâna ifade etmez, Hz Hasan abdest alırken sararır Sapsarı kesilirmiş... . Yanındakiler sorarlar: "- Niçin bu hale geliyorsunuz?" Cevabı: "Kimin huzuruna çıkmaya hazırlanıyorum, biliyor musunuz?"

garanti var diye oturacak olursak, Allah'ın takdirinde ne varsa o olur diye hiçbir kıpırdama yapmayan insanın sefâletine düşeriz.

Kimse kaderin sırlarını ve tecellilerini olduğu yerde beklemek selahiyetinde ve kudretinde değildir.

Çilesi çekilmeyen şeyin aşkı olmaz.

Amel, dinimizin baş kelimelerinden biri... Ama bizim dar anlayışımız içinde, belli başlı işlere ait olarak sınırlandırılmış ve gerçekte sınırsız olan delaletinden düşürülmüş.Biz onu sadece ibadetlerde kullanırız.

ibadetlere bağlı sayısız vazifeler olduğunu ve hamle ruhu yaşamak gerektiğini düşünürsek, o zaman ''amel' manasını kavrar ve aksiyon buluruz. ''Amel'' kelimesinin asli ve esasi güzelliği de bu noktada..

İmam-ı Rabbanî Hazretlerinin bir sözü var: "-İstemek nâil olmaktır
Allah kabûl etmeyeceği duayı ettirmez."

fikrin acısını çekmeliyiz, çilekeş anlayışın zevkini tatmalıyız.

Allah için muhabbet, Allah için buğz... Yani, sevgi ve nefretimiz yalnız Allah için olacak...

İş Allah için neleri sevmekle, nelerden nefret etmekle mükellef olduğumuzu bilmekte.

Evvela Besmeleyi alalım her işde kullanmakla mükellef olduğumuz, fakat papağanvari dudaklarımızda gezdiğimiz, bu, her fiilin anahtarına ait hikmeti düşünseydik, İslamın ne muazzam olduğunu görürdük. "

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle deyip" her kudreti ona bağladıktan sonra işe girişmenin güven duygusunu; ve onun rahmetini düşünün! Bu iradenin, açamayacağı kapı var mıdır ki?..

Besmele yalnız Allah'a dayanılarak yapılan işin, vazifenin formülüdür; mana, hikmet, tesir, bakımlarından hiçbir dinde böyle bir anahtar mevcut değildir.

Cahiliyet devrine ait herşeyi çiğniyorum!" Işte mutlak Inkılâbın ilk (aksiyon) ölçüsü..

Allah için muhabbet,
Allah için buğz...

Aşka ait kelimelerin nebata ve hayvana tesiri vardır; ancak gafil insana tesir etmez." İbn-i Semnûn

Gazali "Aklı gerdim, diyor; gerdim, lâstik bir tel gibi kopacak hale getirdim; ve gördüm ki, akıl sınırlıdır.

Gazali düşecek gibi oldum aklın taraçasından ve anladım ki, her şey bir nur idrâkinden ibarettir. Ve Müşkât-i Nebî, Peygamberin ruh feyzine sığınmak... Koştum, yapıştım, sığındım ve kurtuldum..

İman kardeşliğinin ne zamanı vardır, ne de mekanı...

İslamiyet sağlı ve sollu bir çift kanattan ibarettir. Bunu Avrupalılar bile takdir eder, fakat bizim yarım yamalaklarımız anlayamaz.

Hiçbir şey devam etmiyor. Allah her ân bütün kâinatı imhâ ediyor, her an ihyâ ediyor. İşte büyük İlâhî

hikmete temas burada, derhal Allahın varlığının eşiğine kapanır ve büyük tecelliyi anlar. Bir vücut, bir adem... Bu dünya eksiklikler, kesiklikler, karanlıklar âlemi...

sosyeteye mensup hanımefendiye dedim ki, "Tesettürün inceliklerini anlattıktan sonra siz hâlâ ona yanaşmıyorsunuz. Rica ederim cevap verin: Eğer size garp modası olarak İslâm tesettürü gelseydi, tereddüt eder miydiniz baştan aşağı kapanmak hususunda?"

Aşk olmayınca, çile olmaz.Çile olmayınca ibda, meydana getirme cehdi olmaz, şevk olmaz, hiç birşey olmaz, aksiyon olmaz

Dünya Ahiretin tarlası..." Burası, dünya ıstırap yatağı...

mutlak planda (aksiyon)cu peygamberlerdir. Onun için peygamberlerin en büyüklerine ''ulu'l azm'' denir. Azm, hamle ve hedef sahibi peygamberler...

En büyükleri dört tane; Biri ve ilki, yani en büyüğü, zaman ve mekanın ezeli ve ebedi peygamberi, Allah'ın sevgilisi ve kainatin fahri... O'ndan sonra, derece derece, Hz İbrahim, Hazret-i Musa ve Hazret-i İsa...

Tüm peygamberler arasında en üstün derecede ikinci Hz. İbrahim, üçüncü Hz. Musa ve dördüncü Hz. İsa'dır. dördünde de (aksiyon), hamle ve hareket, gaye ve hedef, fiil ve amel başta gelir.

Tevbe Suresi'nden: "Ey mü'minler, size ne oldu ki, Allah yolunda elbirliğiyle savaşın denilince ağırlaşıp yere mıhlandınız.?"

Herkes tabancasını çekip o anda kronometre ile,Amerika'da gündüz,burda gece,herkes aynı anda ölse,dünyada hiçbir fert kalmasa yine herkes ayrı ayrı ölür.Beraber ölünmez.

Ahlâk demek, O'nun ahlâkına bürünmek O'nun ahlâkı da Allah'ın ahlâkı... "Allah'ın ahlâkı ile ahlâklanınız!" hikmeti...

sade marka Müslümanı kalacak olursak, ibadetlerimizi yerine getirdikten sonra vazifelerimizin bittiğini sanırsak, iman iddiasından utanmamız icap eder.

Allah’ın eşya ve madde üzerine attığı bir ağdır, zaman. Bu ağın içinde olmayan hiçbir şey yoktur. Her saniye, her an zamanın içindedir.

Aksiyon Budur... Fatih; önüne bir zincir çekerler, biliyorsunuz, gelir, gemilerine insan aklının kabul etmiyeceği şekilde yol açar. O devrin fenni imkânlarına göre harika iş...

Dağlardan Haliç'e donanma indirmek...İşte aksiyon budur, olmazı yapmak...Fatih bunu yapabiliyor; çünkü imanı var, şevki var, aşkı var, gençliği zindeliği var...

Besbellidir ki, aşksız iman olamaz, disiplinli ve ahlâkî ölçüsü yerinde olmayan aksiyon ise hiç olamaz.

Bilmezler ki Şeriat ebediyet kasasının şifresidir!

Nedir zaman, nedir? Bir su mu, bir kuş mu? Nedir zaman nedir? iniş mi, yokuş mu? Bir sese benziyor; Arkanız hep zifir! Bir sese benziyor: Önünüz tüm kabir!

Farzedelim: bir çocuk ölmek üzere
Hemen ameliyat lâzım... annesi bağırıyor. onun merhameti mi değerlidir? Hiç ses çıkarmadan, hastayı masaya yatırıp vücudunu kesen doktorun merhameti mi?..

İslâmın kılıcı, ucunda merhameti götüren şifalı bir âlettir. Ve bu merhamet, mevcut bütün merhametlerin üstündedir.

fikirsiz hiçbir iş yoktur. Bir sigara yakmak için bile kibritin çıkarılması, çakılması birer küçük fikirdir.

Büyük fikir ve onun büyük iş hâline inkılâbı; aksiyon budur. Yani kendi ve cemiyetini aşma cehdi; aksiyon budur. Her işte imkân üstüne tırmanmak ve engeli aşmak davası;


Allahın Resûlü sahabileriyle atları üzerinde dönerlerken Medine'ye, büyük zaferden sonra, diyorlar ki, Sahabîlerine: - Şimdi asgar en küçük cihaddan, ekber en büyük cihada dönüyoruz!"

Sahabiler: "- Ya Resulâllah, diyorlar; şimdi büyük bir cihaddan geliyoruz. Hangisidir ekber cihad?" "- Bir kişinin kendi öz nefsi ile cihadı." Buyuruyorlar...

İstemek nail olmaktır.Allah kabul etmeyeceği duayı ettirmez."

İstemek, yana yana dilemek, nail olmaktır.Istırabını çekersek muvaffak da oluruz.Istırabını çekelim, katlanabilelim, hakikate talib olalım, Allah verir.

Milyarlarca ton ağırlığında, balyoz gibi küfrün kafasına inen bu kılıç, Allah bir!" diye bir ses duysa, ne derece tutulmaz, zaptedilmez bir bulunursa bulunsun, hemen, bir anda havada donar, yere iner

yeni mümini, ebedî kurtulmuşu selâmlar. Gerçek fikir ve merhametin kılıcı... İşte bizim kılıcımız, İslâmın kılıcı!..

Hesaba çekilmeden nefsinizi hesaba çekiniz. Hadis-i Şerif

Aksiyon nedir? "Aksiyon, sade iş ve fikir değil, üstün işe hâkedilmiş, üstün fikir demektir.

Gerçek fikir ve merhametin kılıcı... İşte bizim kılıcımız, İslâmın kılıcı!..

Dua ediyor yüce Ebu Bekir "Allahım; sen kamil kudretsin; yarın ahirette cesedimi o kadar büyüt ki cehennemi yalnız ben doldurayım ve başka kuluna yer kalmasın!" İşte merhamet!..

islamiyette Hakiki servet sahibi, paranın sahip olduğu değil, paraya sahip ve hakim olandır... Çünkü zenginlerimizin çoğuna para sahiptir, onlar paraya sahip değildir.

İslâm, iman ruhunun, bitmez tükenmez, durmaz, dinlenmez aksiyonundan ibarettir.

Müslümanlığın heyecan anlayışını muhafaza eden, onun en küçük emrine en ulvî mâna göziyle bakan, mücadele ruhuna bürünen her fert, İslâmın, ebedî bir cehd, bir aksiyon dâvası olduğunu takdir eder.
 

Murataltug

Müdavim
Katılım
15 Ekim 2017
Mesajlar
5,873
Reaksiyon puanı
3,096
Puanları
113
Yaş
38
Sezai Karakoç Sözleri

Umutsuzluk yok! Gün gelir. Gül de açar. Bülbül de öter.

İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler.

Özgürlüğün bedeli, özgürlüğü yitirmeyi göze almaktır.

Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı. Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum.

Ayasofya’nın avizelerini bu ramazanda da ısıtamadık; bunu unutmamalı.

İnkâr tutsaklık, inanç özgürlüktür.

İslâmda, âdeta, nimet, emek için değil, emek, nimet içindir.

Ben kandan elbiseler giydim Bundan senin haberin var mı?

Muhabbet sürermiş bir rüzgâr kadar.Donmuş ruh ancak baharla kanatlarını açar.

İlle de, ‘uyan ey akıl, ey vicdan, ey insanlık!’ diye bağırmak mı gerekmektedir?

Sen cuma gününün hürriyet kadar kutsal olduğunu onlara anlat.

Camiyi hayattan sürmeye başladık başlayalı, adeta ilahi bir ceza olarak hayattan sürülmeye başladık.

Anlaşılıyor ki, İslâm âleminin kaderi, Türkiye’deki kördüğümün çözülmesine bağlı.

Cami, mihrabıyla bir tapınak, minberiyle bir toplum ve devlet, kürsüsüyle bir okuldur.

Ramazan dünya içinde ahirete bir aylığına müslümanların toptan hicreti gibidir.

Karanlık bize bir derinlik kazandırırken, ışık bizi bazı görme yeteneklerimizden alıkoyar.

İnancın yarısı utançtır. Her şeyi tam olsa da, utancını yitirmiş bir medeniyet, sağlıksızdır.

İnsandan insana şükür ki fark var.

Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun.

Adalet mülkün temelidir. Peki adaletin temeli nedir?

Putlar, tanrısızlık ortamında üreyen ruh mantarlarıdır.

Bütün şiirlerde söylediğim sensin. Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin.

Arkamda ve yanımda güçlü surlar vardı sûrelerden.Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti,

Var olan ne ki; bizi yokluğuyla üzenler vardır.

Düşünceler, sistemler, doktrinler eskir. Eskimeyen hakikattir!

Karın yağdığını görünce, kar tutan toprağı anlayacaksın. Toprakta bir karış karı görünce, kar içinde yanan karı anlayacaksın.

Ölenlerin kanında Musa bilincinin çiçeği açar. Zulümde boğulan halka, suda boğulmayan bir çocuk yol gösterir:

Oruç, insanın her yıl bir ay katıldığı ruh şölenidir. Üstün insanların davetlisi olduğu bir tabiatüstü ziyafet, bir gök sofrasıdır. Yani, Samanyolunda Ziyafet.

Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır. Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır.

Doğaya inmiş vahyin mucize pınarlarından bir penceredir her üzüm tanesi.

Yerde kavuşamayanlar gökte kavuşurlar. Ve bir uğurlu anda kavuşmak isteyenler kavuşturulurlar.

Geceye yenilmeyen her insana, ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş vardır.

Sürekli sınav, öz eleştiri, sürekli fedakârlık ve feragat, samimilik, insan ruhunun kemalini de, medeniyetin üstünlüğünün devamını da sağlayan faktörlerdir.

Tek çare ve çözüm, İslam dünyasının, uyanıp Batı’nın NATO’su gibi bir askeri güç, AB gibi bir siyasi birlik oluşturmasıdır.

Büyük İslam Birliği’nin kurulması ideali, ruhlarda diriltilmeli ve bu idealin gerçekleştirilmesi için de ne gerekiyorsa yapılmalıdır.

İslâm dünyasının kurtuluşu bu atılımla mümkündür. Aksi, esaret ve köleliktir.

Kâbe ya da cami resimli pastalar, sosyetik umre turları, lüks ve israf içinde dinî şova dönüşen İslami hayatlara ekonomik refah değil, sığlaşan din algısı üzerinden bakmak gerekiyor.


Ben geldim geleli açmadı gökler. Ya ben bulutları anlamıyorum. Ya bulutlar benden bir şey bekler.

Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum.

Evet, batılılar ve marksistler, aya da çıksalar, yerin dibine de inseler, ruhları itibariyle barbardırlar kurd tabiatı taşımakta devam ediyorlar.


Cennet bağışlanmıştır insana. Ve Cenneti bekçiliğini yapma onurundan mahrum edilmemiştir insanoğlu. Ne büyük onurdur bu.

Dünya zamanı, ahiret zamanının yanında adeta Hz. Musa’nın asasının yanında büyücü değneklerinin düştüğü zavallı bir duruma düşmektedir.

İftar sofrası, Allah’ın Hazreti İsa’ya indirdiği “gök sofrası”dır bir parça. Peygamberimizin nice kereler ashabıyla oturduğu sofradan bir anlam taşımaktadır.

Kur’an kıyamet vakıasını ‘saat’ kelimesiyle anlatır. Sonra bu saat kelimesi, vaktin ölçüsü, birimi olmuştur.

Sanki her an gelebilecek olan kıyamet vaktin ta kendisi olmuştur da, müslüman, içinde uzadığı akışı onunla tayin edilecektir.

Taklit, toplum ruhunun firengisi; aşağılık duygusu, toplum zihninin cüzamı; zengin düşünce hayatını yitiriş, toplum hayatının kanseridir.


İmân ve Aksiyon, Necip Fazıl

Beşeriyetin gayesi Ve beşeriyetin birinci vasfı: Mütemadiyen kendini aşmak... Cemiyet halinde ve fert halinde... Beşeriyetin gayesi budur.

Ebedî terakki ve Allah'a ermek yolunda sonsuz cehd ve hamle...
Beşeriyetin gayesi budur.

İslâmi dâvâmızda gölgelenmemize bütün sebep, iki tesirdir: Biri Bizans, biri Fars tesiri... Şarktan ve Garptan iki tesir... Sonra da vücuda Avrupa mikroplarının girişi başlar.

bakkallardaki boş konserve kutuları hani kutu boşalır da içine başka esya koyarlar!- sade marka müslümanı olursak, ibadetlerden sonra vazifenin bittiğini sanırsak, utanmamız icap eder.

Fuzulî diyor ki: Zamane içinde zamanın intikamı tecrübe edilmiştir. Her zaman iyiye iyi verir, kötüye kötü verir

Ve mutlak hikmetin İslamda olduğunu göreceksiniz.

Paskal diyor ki: "Yapayalnız ölürüz!" Bu basit kelimelerin derin bir manası var. herkes aynı anda ölse, dünyada hiç fert kalmasa yine herkes ayrı ayrı ve tek başına ölür.

Beraber ölünmez. Demek ki, ölen cemiyet içinde fert olduğuna göre dikkat buyurun- yaşıyan ve hayatın hakikatını temsil eden de ferttir.

Izdırabını cekersek muvaffakta oluruz. Izdırabını çekelim. Katlanabilelim .Hakikate talip olalım Allah verir.

Fatihliğin ilk şartı ıstıraptır. Istırap...

hiçbir Hristiyan'a "İsevi" demem, bu hatadır. Hiçbir Yahudi'ye " Musevi" demem, "Yahudi" derim. Çünkü "Musevi" de, "İsevi" de olmak isteyen, Müslüman olmak mecburiyetindedir.

Vakit geçiyor, gece yarısı yaklaşıyor ve henüz davanın ortasına bile gelmemiş bulunuyoruz!

Veda hutbesinden kadın bahsinde Allahtan korkun, sizin onlar üzerinde hakkınız vardır, onların da sizin üzerinizde hakları.

Çilesi çekilmemiş taklitlerle şahsiyet ve asliyet olamaz.

Ne aptaldır bazı insanlar... Şu olur mu, nasıl olur, kamer nasıl ikiye bölünür, nasıl olur da?.. Ne aptallık! Bunlara ne demek lâzım

bir kâğıdı eline aldığın zaman gözünü kapayınca, o tek mi çift mi fark ediyorsun; sende böyle bir zekâ yaşıyor. Bu nasıl oluyor?

Gözün iğne ucu kadar küçük. Ona bütün feza doluyor. Nasıl oluyor? Efendim bu hayat topyekûn mucize

Bir patolog, der ki binlerce kadavra kestim ruha rastlamadım!" Bu zayıf insanları tereddüde düşürebilir. Küfrün sahte mantığı.. Hemen cevap vereceksin: hayatında biftek yedin mi?" "Ya eti yerken dilinde ne hissettin Lezzet!"... "- Öyleyse göster lezzet dediğin şey, nerede

Zaman, mekan;hepsinin başında Allah, ölüm, ruh, madde, insan,

İşte bu yeni model genç, Dimağî cihazını kişniş şekeri kadar küçültmüş, hazmi ve tenasülî cihazını da ur haline getirmiş olan tip... Korkunç!

İşte bu yeni model genç Gencin posası bunlar... Hayvan azmanı... Hiçbir meselesi yok, hiçbir çilesi yok. Hiçbir ıstırabı yok...

Hz.Ömer'e diyor ki, bir kabile İslâmı bir şartla kabul ederiz; filan harfin Kur'an'da, üstündeki nokta altına gelirse nun", "be" olursa Bu şekilde mâna değişiyor ve kâfirlerin işine geliyor. Koca Ömer cevap veriyor: "- O noktaya kâinatın tüm ağırlıklarını bağlasanız o nokta aşağıya inmez

Şimdi hangi mezhep, Garptaki hangi mezhep, komünizm, sosyalizm, kapitalizm, liberalizm, ne istiyorsa, neye talipse, hangi dünyanın hasretini çekiyorsa gelsin onun hakikatını İslâmda bulsun!

Bizim ne kadar ilerde olduğumuzu anlamaları için, onların bizim yaptığımız devir kadar devri tamamlamaları lâzımdır.

Ömür, güneşin seyrine bakarsanız, doğuşu ile batışı arasındaki oniki saate kadar inebilir, hakikate bakarsanız bir gözün açılıp kapanışı kadar...

Allah her ân var eder ve yok eder.

Zaman,insanoğlunun en girift meselesi "Nedir zaman,nedir? Bir su mu,bir kuş mu? Nedir zaman nedir? İniş mi ,yokuş mu?

Nedir zaman Bir sese benziyor; Arkanız hep zifir! Bir sese benziyor; Önümüz tüm kabir!"

Allah kabul etmeyeceği duayı ettirmez. imam-ı Rabbanı

Dünyaya katlanacağız, hakkını vereceğiz ve oradan da büyük oluşa atlayacağız. O halde büyük oluş, basamak şeklinde burada başlıyor. İşte dünyanin hakikati...

Kula karşı utanmak, Allaha karşı hicabın ifadesidir. Kula karşı utanmadığını gösteren, Allahtan utanmıyor demektir.

Orucu tutmayabilirsin, nefs korkunçtur! Git, bir kapkaranlık odada zıkkımlan, fakat gösterme!

Son zamanların nakaratı Hürriyet
Hürriyet... Hürriyet..." Bir nevi gayesizlik... nefsanî bir gayret; ona aksiyon denmez. Çünkü hakikî hürriyet, hakikata esarettir.

İslamın kılıcı havada yıldırımlar çizmektedir.

İnsan kendi keşfine hakim olmazsa keşfi ona hakim olur. İnsanın tabi bir ırgat, bir köle diye icat ettiği makine, insana hükmeder! O vakit ruhi müeyyide kalmaz.

Dostoyevski sözleri,

Her insan herkes karşısında her şeyden sorumludur.

Sevgi her zaman karşılık görür,
kin de.

Zamana güven, her şey unutulur.

Yanlış kişiden samimiyet beklediğin an, kırılıyorsun

İktidar, ancak eğilip onu almak cesaretini gösterenlere verilir.

Bizim gibi basit ve ölümlü insanlar en nihayetinde kaybediyordu. -

Tok olan açın halinden anlamaz derler; ama bazen, aç olan da açın halinden anlamıyor…

Hayatta hep mutlu olursam hayalini kuracak neyim kalır?

Sevgi ile kin kalpte uzun süre barınamaz.

Eğer kirli bir ırmağı içine alıyorsan, bozulmadan kalabilmen için deniz olmalısın.

Olgunlaşmak; Hiçbir şeye şaşırmamaktır…

İnsan aklı çoğaldıkça, can sıkıntısı artar.

Bir fikir ayrılığına rağmen karşındakine saygı duyabiliyorsan, insan olmuşsun demektir.

Kapılarını kilitlemelerini gerektiren bir şeyleri olmayan insanlar ne mutludurlar, değil mi?-

Zaten insanlar mutsuz olmadıkça başkalarının mutsuzluğunu anlamıyor.

Mutsuz bir insanın hassasiyeti çok daha kuvvetli oluyor.

Bir insanın sevilmesi için kendini göstermemesi gerekir; yüzünü gösterdi mi sevgi ortadan silinir.

cengiz han

Bitene kadar hiçbir şey iyi değildir. Eylemdeki en büyük başarı sona erdirmektir.

Korkuyorsan, yapmayın,
yapıyorsan korkmayın!

Bir lider, halkı mutlu olana kadar mutlu olamaz.

Türkler savaşmaya başlarsa şeytanı cehennemde esir alır.

Başarmam yeterli değil, diğerlerinin hepsi başarısız olmalı.

Nasıl gökte tek bir Tanrı varsa, yerde de tek bir Han olmalıdır.

Duvarların gücü, kendilerini koruyanların cesaretine bağlıdır.

Vücudum ölürse, bedenim ölse de, ülkemin ölmesine izin verme.

Arkasındaki düşmanı hisseden; önündeki düşmanla savaşamaz.

At sırtında dünyayı fethetmek kolaydır. Zor olan inip onu yönetmektir.

Tek başına bir ok kolayca kırılabilir, ancak birçok ok tahrip edilemez.

Öfkeye mahkum edilen bir eylem başarısızlığa mahkûm olan bir eylemdir.

Bir duvarın gücü, onu savunan adamların cesaretinden ne büyük ne de azdır.

Türkler hiçbir savaş kaybetmezdi, kendi ırklarından kadınlarla evlenselerdi.

Savaşı seçtin, ne olacaksa olacak ve ne olacağını bilmiyoruz. Sadece Tanrı biliyor.

Tanrı eline farklı parmaklar vermiş olduğu gibi, o da insana farklı yollar vermiştir.

Seyahatin keyiflerinden biri yeni kasabaları ziyaret etmek ve yeni insanlarla tanışmaktır.

Bir arkadaşınız beğenmediğiniz bir şeyi yaptığında bile arkadaşınız olmaya devam eder.

Düşmanlarınızı fethedip uzun ve mutlu yaşama girebilmeniz için tek bir zihin ve bir inanç olun.

Teslim olacak olan herkes korunacak; Teslim etmeyen, ancak mücadele ve ayrılma ile karşı çıkan kimse yok olacaktır.

Ben, Tanrı’nın yeryüzündeki gazabıyım. Bu kadar büyük günahlar işlemiş olmasaydınız, Tanrı, benim gibi bir cezayı başınıza musallat etmezdi.

Bir çivi bir nalı, bir nal bir tırnağı, bir tırnak bir ayağı, bir ayak bir atı, bir at bir kumandanı, bir kumandan bir vatanı mahvedebilir

Orduyla ilgili çalışmalarda hep ön saflardayımdır. Savaşta da asla arkada kalmam.

Yedi yılda büyük bir iş başardım ve bütün Dünya’yı bir imparatorluk altında birleştirdim.

İnsanların en büyük sevinci zafer kazanıp düşmanlarını yenmek; Onları mallarından mahrum etmek;

En büyük mutluluk,düşmanınızı dağıtmak ve onu sizden önce sürmektir.

Büyük İskender

Korkunu fethet; sana söz veriyorum dünyayı fethedeceksin.”

Denemeyi bilene imkansız yoktur.”

Hiç gerçekleşmesinin imkansız olduğunu düşündüğün bir hayalin olmamışsa, henüz gerçek bir hayal düşleyebilmiş değilsin demektir.”

Bir sürünün üzerine atılacak kurt, onun adedini asla düşünmez.”

Uzun yaşayıp şöhretsiz ölmektense, kısa yaşayıp şöhretli ölmeyi tercih ederim.”

Yaşamayı babama; iyi yaşamayı ise öğretmenime borçluyum.”

Bir koyun tarafından komuta edilen aslan ordusundan korkmam; ama bir aslan tarafından komuta edilen koyun ordusundan korkarım.”

Aynadaki Yalan, Necip Fazıl

Dua yı kabul eden, dilekleri veren, vermeyi murad edince el açtıran ,
ancak sevdiği kuluna dua ettiren
Allahım Bizi Affet

sevmediklerinin elini ve dilini bağlayan ve kendisine yönelmekten alı koyan Allahım Bizi Affet

ben Allah'ı seviyorum. O kadar korkuttukları Allah'ı... Doğru... Sevgi korkulu şey... Ben korkudan titreye titreye Allah'ı seviyorum.

Şu levhada ne yazılı? - "Mûtû kable entemûtü" ... - Ne demek? - "Ölmeden ölünüz!" - Müthiş!..

İslâmda kadın, kıymeti bilinen ve belirtilen her şey gibi, mahfaza içinde bir mücevher...

Ama annelik bu sana acımaktan başka bir şey elimden gelmez. Sana bir halk masalı anlatayım: Sevgilisi âşığından annesinin ciğerini istemiş: Çocuk annensini öldürmüş ve Elinde annesinin ciğeri, ayağı takılmış ve düşmüş... Ciğer haykırmış: Vah evlâdım, acıdı mı bir yerin?.."

Doğrudur;biz, hepimiz kendimizden başkasını sevemiyoruz. Başkasında sevdiğimiz yine kendimiz

Şeyh-i Ekber: "Zıtlar birbirine o kadar yakındır ki, bir kere buluşabilseler bir daha ayrılmazlar..."

Anne, beynimin patlayıp kül olmasından korkuyorum! - Allah’a bağlan, yalancı dünyadan geç ve korkma! -Anne, çok acı çekiyorum. -Çektiren, sabır gücünü de verir.

Sana okuttukları tarihe inanıyor musun?

Nefsini ve şeytanı bir mahkeme reisi gibi sanık sandalyesine oturtmaya bak!.. Kelepçelerini çözdürme ve seninle yer değiştirmelerine imkân bırakma!

Boş konuşuyoruz, boş! Bütün bir ömür için de söylediğimiz bir milyon kere bir milyon lâf, arayıp da bulamadığımız tek cümle için..

Senin yaşamak dediğin nedir?" Yaşamanın mânasını mı soruyorsun?.. Sana göre bir cevap vereyim: Her işte ölümü unutmak faaliyetinden başka bir şey değil...
"
Aşka ait kelimelerin hayvana bile tesiri vardır. Yalnız gafil insana tesir etmez.

Ne uydurma bir dünyada yaşıyoruz!

Anne, çok acı çekiyorum. Her zerremi cımbızla koparsalar bu acıya denk olamaz. - Çektiren, sabır gücünü de verir. SABRET!

Anlamak lazım değil; inanmak lazımdır."

Senin anlayacağın, iyi insanlar iyi atlara bindiler, gittiler...

İslam insanlığa rahmet müjdesi!

Allah'tan ümit kesilmez

Hiç ölmeyecek gibi dünya, hemen ölecek gibi ahiret..." İki dünya arası bundan daha muhteşem bir asma köprü kurulabilir miydi?

kadın, bir yanıyla batırıcı ve kaybettirici olduğu kadar öbür yanıyla yükseltici ve erdiricidir.

Anne, Allah'ın hilkat seyriyle evladına bu kadar şefkatli olursa, ya Allah, mahlûkuna nasıl olur

Farzet ki, sahilsiz bir deryada bir gemiye kaptanlık etmektesin
haritaya inanıyor musun? Ya varmak üzere burnunu çevirdiğin liman mevcut değilse..

insan...Yüzünü bile tam görebilmekten aciz mahluk.

İslam'da mücevher olan kadından, erkeğe dört taneye müsaade edilmesi emir değil, müsaadedir; ve emrettiği adaleti yerine getirmeye kimsenin cesaret gösterememesi gerek... Buna karşılık sizin erkeklerin resmî tek hususîlikte de dilediğince metres sahibi olmak hakkını görmesine ne buyrulur?


İslamiyet kadına gerçek mahiyeti veren hak din olarak onu örter, böylece kadına gerçek değerini vermiş olur Fakat bu nükteden, incelikten kim anlar?..

Felsefeyi dünyada kaç fikir yanlışı var, görmek için okudum. Göstermek için de okutacağım.

Aldırmayacaksın, boş vereceksin, güleceksin!.. Fakat bir taraftan da kalbe yerleşmesine engel olmak için onları nefyetmeyi, defetmeyi de ihmal etmeyeceksin!..


O hep güler, ne söylense dinler ve hiç bir sözü ne doğrular ne tersler... Kaplumbağa gibi başı dışarıdayken de kabuğunun içindedir.

Her şeyden evvel bize dua nasib et, bizi duadan kesme Allah'ım!.. Duadan ve gözyaşından...

Yapacağım! Nefsimi ve şeytanı kıskıvrak bağlayıp karşıma oturtacağım! Haklarından geleceğim

Mesele işte bu gerçeği yüreklere nakşedebilmektedir ve camilerde, imamın arkasında, bir hamalla mareşali, bir potin boyacısıyla atom âlimini yanyana görebilmekte...

Affedebilirsiniz! Fakat beni, kendi kendime affettirebilecek misiniz ?

Kimi görse boş, kimi dinlese hiç; kime tutunsa yok..

Hakikat birdir ve daima bir kişidedir, O bir kişi, bin kişide aranmaz, bin kişi kendini o bir kişi de bulur."

Allah'ım, afiyet istiyorum. Sıhhat, sağlık... Hitap geliyor: — Sen bilmiyor musun ki, bu yolda olanlara afiyet yoktur!

Güzellik esrardır. Ve onun içindir ki, güzel, peçe altındadır.”

Gaflet denizinin dibi ölçülmez ve hemen hemen tüm insanlığın boğulduğu nokta.

Tasavvuf, Allah'ın seni sende öldürmesi ve kendisiyle diriltmesidir.» —

Tasavvuf, uzaklığın kederinden sonra yakınlığın safasıdır Tasavvuf, dış dünyadan sevgi alakasını kesip o alâkayı Allah'a bağlamaktır.»

Tasavvuf, yakıcı yıldırımdır
Tasavvuf, beşerî sıfatlardan çıkıp melekî sıfatlara ermek ve ilâhi ahlâk ile sıfatlanmak halidir.»

Ve aynada kendisini seyretmeye koyuldu. İnsan... Yüzünü bile tam görebilmekten bile aciz mahluk.

İsrail oğulların Allah’a hitap etmiş
Ne günahlar işledim, ne sapıklıklar yaptım, beni cezalandırmadın!” Allah peygamber aracılığıyla vahyetmiş:”Git de, ona de ki, ben kendisine en büyük cezayı verdim ama farkında değil; ondan duayı ve gözyaşını kestim.”

Aslında bir müslümanın hususî hayatı yoktur. O, akşam saatinde kepenkleri indiren dükkâncı gibi değil, her ân ve her mekânda müslüman ve mesûldür. Kenefte ve uykuda bile...

Keşke ben 'Allah' kelimesinden başka, ağzından tek söz çıkmayan bir dilsiz olsaydım..

Allah' kelimesi Her an söyleyip de hiçbir hakikatine yaklaşamadığımız tek kelime.."

Doğruyu bulabildiniz mi?

Korkma evlâdım, Allah merhamet eder. - Allah'a bağlan, yalancı dünyadan geç ve korkma Çektiren, sabır gücünü de verir. Sabret!"


Yine bir velî sözü: - "Allah'a mâlik olan neden mahrumdur; Allah'tan mahrum olan neye mâliktir?..."

Hangi imamdır o ki, sabah namazında mescide kimsenin gelmeyeceğini bildiği halde en erken saatte kalkar, abdestini alır, mescidi açar, mihraba geçer ve arkasında saf saf melek, tek başına namazını kılar?..

Dilimizi, dinimizi, ekmeğimizi bize kaybettiren nedir? Bir adı olsa gerek... Adını koyunuz!

Aşkın izahı. Karşılıklı yıldırım çarpması... Ama ne bayıldığı var, ne de ayıldığı...

Batıyı bir erişmişlik içinde görmemiz, her gün biraz daha ona özenmemiz ve kendimizden tiksinmemiz, felâketlerin felâketi!..

bugün Türkiye'de solcu sınıf dışında milliyetçi zümrenin birlik olduğu gerçek şudur: Allah'a ve Resulüne evet, şeriate hayır!..

Moskof ve Amerikan melezi kılıf Darlığı ve uçukluğu yüzünden vücudu kapamaya değil de hayal ötesi açmaya, çıplaklıktan daha ileri yorumlamaya yarayan kılıf!..

Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Kadın, güzel kokular ve gözümün nûru namaz..

Şafağınız batıyor! Toplumunuz su alıyor! Bireylerinizi kurtarmaya bakın!

Kıldığımız mıydı ? Hz. Ali'nin vücuduna saplanan oku " Namaza durayım da öyle çıkarın! " Diye işaretlediği namaz bu muydu ?

namazdan sonra o türlü ağlamaya başladı ki, her zerresi eriyip aktı sanki...

Ellerini kaldırdı: - Allah'ım; bu, içime dolan hislerin, beni bir noktada kıstırması ve yenmesi ihtimali varsa, secdede tam ismini dile getirdiğim şu an canımı al ve dünya hayatıma son ver!.

sahabîler, ruhlarına musallat duygulardan Ve ezici kalp burkuntuları içinde kıvrandıklarını söylüyorlar... Kainatın Efendisi, fezayı nura boğucu bir tebessümle gülümsüyor: - "Bu hâller imanın kemâlindendir." buyuruyor

Sizi Allah gönderdi. - Her şeyi O gönderir.

Allah'a ve Resûlüne evet, şeriate hayır böyle bir görüş, güneşi kabul edip de ışığını inkara kalkışmak gibi bir abes olur.

Evet, kokuların en iğrenci, küfür kokusu... Böylelerinin girdiği deniz bile leş kokar.”

Yaş odunlar gibi haykıra haykıra yanma!.. Kuru odunların eriyişine denk, tatlı ve sessiz kavrul!

Bütün cümlelerin, içinde yok olduğu tek kelime biliyorum. Her ân söyleyip de hiçbir ân hakikatine yaklaşamadığımız tek kelime Allah

Dua dilemektir. Dilemek verebilenden olur Allah... Şartsız ve kayıtsız veren... Öyleyse dua Allah’ı her kayıttan münezzeh bilerek ulûhiyetine el açmak...

Bugün Türkiye'de solcu sınıf dışında milliyetçi zümrenin birlik olduğu gerçek şudur: Allah'a ve Resûlüne evet, şeriate hayır bu görüş, güneşi kabul edip de ışığını inkara kalkışmak gibi bir abes olur.


Akıl, kendi kendisini patlatmaktan başka hangi güce sahiptir ki?

Rahmet, başında ve sonunda sahili olmayan bir deniz... Onu dalgalandıran da dua..

Kılıç nasıl nazik ve yumuşak maddeleri kesemezse, zaman da rıza ve tevekküle mukabele edenlere bir şey yapamaz.

Ben eski dini eserleri asli harfleriyle eski kitaplardan okumak istiyorum; bilgim de yok... Ne yapayım? — İslâm harflerini öğrenin!

Sana okuttukları tarihe inanıyor musun? Ya insanlar el ve dil birliği etti de seni kandırmak için birtakım masallar uydurduysa...

Önündeki haritaya inanıyor musun? Ya varmak üzere burnunu çevirdiğin liman mevcut değilse...

Allah’ın bu an için senden esirgediğini zorlamayacaksın. Nasip ise senin haberin olmadan beklediğin erdirici karşına çıkar.

İstanbul'u nasıl buldun Hatçe? +Anlatamayacağım kadar güzel. -Ne tarafları güzel? -Denizleri, gökleri,camileri, evleri...

Şu gökdelen dedikleri nasıl şey? -Onlar canavara benziyor.İstanbul'u yemeğe gelmişler.

Allah ve Resulünden şüphe edebiliyorlar da kendi nefslerinden şüpheye düşemiyorlar.

Verebilen Allah... Şartsız ve kayıtsız veren... Öyleyse dua Allahın, onu her kayıttan münezzeh bilerek ulûhiyetine el açmak... Böyle bir başvuruş hiç geriye döner mi?..

Dilemek samimîleştikçe kabulü artar. sen Dilemekte ihlâs sahibiysen, Ölünün dirilmesini de isteyebilirsin! ölüyü dirilten ve kameri ikiye bölen peygamberlerin ihlâs derecesini!.. O mucizeleri, onlara veren de Allah…


İslâmiyet kadını örter ve Hristiyanlık açarken, hakikatte biri onu mefkûreleştirmekte, öbürü de bayağılaştırmaktadır.

şüphe yılanı, ne gün anlayacaktır ki, yokluk vardır, o da bir vardır; ve her var gibi Allah'ın bir yaratığıdır.

sonsuzluk boyu var olan Allah..

Siz bela kadar güzelliğinizle bütün belaları unutturabilirsiniz!”

Hallac-ı Mansur Ben bütün bunların niçin başıma geldiğini biliyorum, ama ayak takımına söylemem. Ben sadık âşıkım, hâlimden şikâyet edemem!

Martin Luther King sözleri

Bazı şeyler doğrudur ve bazı şeyler yanlıştır. Ezelden beri öyle, Nefret kötüdür. Her zaman yanlıştı ve her zaman yanlış olacaktır.

Sevgi dünyadaki en kalıcı güçtür.

Bu yaratıcı güç; sevgi, insanlığın barış ve güvenlik isteminde en kudretli vasıtadır.

Herhangi bir yerdeki adaletsizlik, her yerde adalete yönelik bir tehdittir.

Bir hayalim var: Gün gelecek dört küçük çocuğum, derilerinin rengine göre değil, karakterlerine göre değerlendirildikleri bir ülkede yaşayacaklar.

Sonunda, düşmanlarımızın
sözlerini değil dostlarımızın
sessizliğini hatırlayacağız.

Adına demokrasi ya da demokratik sosyalizm diyebilirsin, fakat bolluğun paylaşımında Tanrı’nın tüm çocukları için daha iyi bir dağıtım olmalıdır.

Asla unutmamalıyız ki Adolf Hitler'in Almanya'da yaptığı her şey yasalara uygundu.

Beni korkutan kötülerin baskısı değil iyilerin kayıtsızlığı.

Bir insanın uğruna öleceği bir şeyi yoksa, yaşamaya da hakkı yoktur.

Bir sorunu çözmenin en iyi yolu nedenini yok etmektir.

Dünyada yapılmış olan her şey umutla yapılmıştır.

Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse Michelangelo'nun resim yaptığı Beethoven'ın beste yaptığı veya Shakespeare'in şiir yazdığı gibi süpürün.

O kadar güzel süpürülsün ki
sokaklar gökteki ve yerdeki herkes durup Burada dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş desin.

Enine boyuna düşünecek olursak aslında her yeşil ağaç, altın ya da gümüşken olabileceğinden daha çok muhteşemdir.

Hayatın en ısrarcı ve acil sorusu şu: Başkaları için ne yapıyorsunuz?

Hepimiz kardeşler gibi yaşamayı öğrenmeliyiz veya aptallar olarak çürümeyi.

Her şeyin sonunda düşmanların sözlerini değil, dostlarımızın sessizliğini hatırlayacağız.

Bir kişiyi doğrudan etkileyen her ne olursa olsun herkesi dolaylı yoldan etkiler.

İlk adımınızı inançla atın. Tüm merdiveni görmek zorunda değilsiniz, yeter ki siz ilk adımı atın.

İnsanlar genellikle birbirlerinden nefret ederler çünkü birbirlerinden korkarlar;

İnsanlar birbirlerinden korkarlar çünkü birbirlerini tanımazlar; iletişim kurmazlar; çünkü sınıflara ayrılmışlardır.

İnsanlığı yücelten her iş, onurlu ve önemlidir; dört dörtlük yapılmalıdır.

Karanlık karanlığı uzaklaştıramaz; bunu ancak ışık yapabilir. Nefret nefreti uzaklaştıramaz; bunu ancak sevgi yapabilir.

Kardeşiniz ile ilgili olun. Birlikte hareket etmeyebilirsiniz. Ancak ya birlikte yükselir ya da birlikte düşeriz.

Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik, ancak kardeşçe yaşamayı unuttuk.

Sevgi bu dünyadaki en kalıcı güçtür. Bu yaratıcı güç; sevgi, insanlığın barış ve güvenlik isteminde en kudretli vasıtadır.

Sevginin gücünü keşfetmeliyiz, kurtaran sevginin gücünü. Ve onu keşfettiğimizde bu yaşlı dünyayı yeni bir dünya yapabileceğiz.

Sevgiye saplanıp kalmaya karar verdim. Nefret, taşımak için çok ağır bir yük.

Şiddet, ahlak dışıdır. Çünkü sevgi yerine nefret üzerinde yol alır, toplumu yıkar ve kardeşliği olanaksızlaştırır.

Tıpkı kontrol dışına çıkmış bir kanser gibi, nefret kişiliği çürütür ve onun yaşamsal bütünlüğünü yiyip bitirir.

Yaşamımız önem verdiğimiz olaylara karşı sessiz kaldığımız gün son bulmaya başlar.

Zaman, doğru olanı yapmak için daima doğrudur.


Reis Bey, Necip Fazıl Kısakürek

Piştik artık... 'Acı yüzünden...

Dışımda ne arıyorlar; içime doğru suçluyum ben...

Varılamaz bir sıla var gözümde... Onu arayacağım!..orası?Ağlayanların vatanı...

Siz merhametten, acıma duygusundan yalnız kötülük doğacağına inanmışsınız. Yerinde haklısınız. ondan ne büyük iyilik doğacağını unuttuğunuz için,

Rahmet, kaldırılmış sizin kalbinizden... Buz çölünde yol alıyorsunuz!
Her sanığı, suçu sabit oluncaya kadar mâsum kabul etmeğe mecbur değil misiniz?

Merhamet suç mu efendim?

Ağlasaydınız anlardınız, anlasaydınız ağlardınız..

Başka neye muhtacız ki? Allahın rahmeti olmasa ne olur halimiz?

Hapishanede en iyi arkadaş çaydır.

-...Acımak annelerin ilmi...


-kalplerinizi değiştirin ! size hakikat gibi görünen şeylerin hemen değiştiğini görürsünüz.

kalp değişir miymiş istenince?.. -dünyanın en sert ve yumuşak madeni, kalp... ateşini bulsun; hemen değişir.

Umut kalmayınca telaş da biter.

Ağlayanlardan olmak dururken, ağlatanlardan olmak reva mı?

Ben sineğe bile kıyamam! Mecbur kaldım da öldürdüm...

Nasıl öldürürsün? Göz! Renk renk dünyaları, en yakın zerreyi, en uzak yıldızı gören göz... Onu nasıl toprak doldurursun?

Kalb dediğimiz, bütün gücümüzü veren esrarlı tulumbayı nasıl kırar, parçalarsın?

Gelin çocuklar, hep beraber ağlayalım!.. Sebep Çok!.. Gündüzün bitişinde gece, düzlüğün yanında uçurum var diye...

Gençliğin ötesinde ihtiyarlık, kavuşmanın berisinde ayrılık, ekmeğin ucunda açlık var diye
Ağlayanlardan olmak dururken, ağlatanlardan olmak reva mı?

dünya bir gözyaşı evinden başka ne olabilir?

Ben nefsimden çok şey çektim.
nefsimden razı değilim...

Meydanlarda trafik polislerinin yanına geçip, boynumda bir yafta, dikilmek istiyorum: İnsanlar, durun! Acımayı bilmeyen geçemez;...

boş bir toprakta aranırcasına suç aranmaz; ancak meydana çıkarsa görülür. Hâkim, suç alıp satan
ve cirosu ile öğünen bir borsa simsarı değildir

Allahım, hakikati sen biliyorsun, göster

Bir adam yalan söyleyebilir; fakat yalan sayıklayamaz.

Nasıl anlıyacaksınız? Merhamet nedir, bilmeden anlamak olur mu? İşi gücü zorla suç aramak olan insan, neden anlar?

Ağladıkça anlıyorum,
ağladıkça anlıyorum.

Kalplerinizi değiştirin;

Dünyanın en sert ve en yumuşak madeni, kalp.

Merhametin ukalâsı olmak, merhametsiz olmaktan beter...

Şu, içinin gizli tarafını, dışına çıkarabiliyor musun? Bütün mesele onda...

Ben affedilmemekten korkuyorum! Onun için kendime, sonsuz bir af vazifesinden başka iş tanımıyorum.

Ağlayın, çocuklar!.. Mazlûmun, kendinde kıyılana, zalimin de kendinde kıydığına ağlayın!

Mazlumun hesabı görülür; ya zalimin kaybettiği?..

Ağla, sevgili oğlum, kaatil, doya doya ağla ve tüy gibi hafifle!.. Senin yirmi beş yaşında bulduğunu ben altmış beş yaşında aramaya başlıyorum. İşte aramızdaki fark!

Bana bir dünya getirdin, havası tükenen dünyama karşılık, yeni bir dünya... Bana hayat getirdin.

Bana sorarsanız, beşerî keşiflerin en büyüğü olarak tekerleği gösteririm. Sanat şekilleri içinde bence en büyük keşif tiyatro...

hep beraber ağlayalım!... Sebep mi istiyorsunuz? Çok!..

Akrepler ağlamayı öğrenecek... Taş öğrenir de ağlamayı, akrep öğrenemez mi?

- Neredeymiş ağlayan taş?
- Karşında... Ben!...

Bu ne acındırıcı bir mantıktır! Benim merhamet tezim, bir dedektif kaidesi midir ki, suçluyu ortaya çıkarsın?

Ben diyorum ki her fert baş ucuna 'suçlu benim, herkes suçsuz' levhasını asmalıdır.

Ben diyorum ki , yegâne kurtuluşumuz, herkesin herkesi affetmesindedir, ama görüyorum ki hissediyorum ama anlatamıyorum."

Hiçbir makam âdi değildir; âdi olan, insanlar...

Ben bir zaferin değil, bir bozgunun temsilcisiyim! Eğer bir yükseklik gösterdim ise, bu çıkış hissi veren bir inişten geliyor.

Uçurumlar dağ, dağlar uçurum olmalı ki, ben kahraman olabileyim...

Göz yaşı suçun rengini soldurmaz.

Göklerin merhamet dolu olduğuna inanıyorum... Bizse nefsimizin beton çatısını tepemize dikmiş, yaşamayı öldürüyoruz!

Göklerin merhamet dolu olduğuna inanıyorum.

Hepimiz , bütün insanlık , buz çölünde yol alıyoruz ! Güneş şehri arkamızda , karanlık beldesi önümüzde. Git gide bildiğin kadar !

Çocuk bana, mühürlü kalbinizin birgün açılmasını dilerim,

Kalbim bütün dikişlerinden yırtıldı; yine mühürü istediğim gibi açılmıyor.

Beni yükselttiğiniz yerden aşağıya düşmeyeceğim! Yerimde kalmak istiyorum; yanınıza gelmek istemiyorum!

Daha ne istiyorsun. Gelene, geçene bak , düşün, ağla!..

Muradım akreple helalleşmek, onları okşamak.Ne çıkacak bundan?Yumuşayacaklar... Ağlamayı öğrenecekler...

Kadın güzelliğini; banka parasını; memur insafsızlığını; kanun idraksizliğini muayeneden geçirsin!..

Mazlumun hesabı görülür; ya zalimin kaybettiği?

benden merhametin öldürdüklerine merhamet beklemeyiniz"...

Başka kafa taşıyanların senden uzaklaşmalarını mazur gör!..

Canım sana kurban!..

Zehir verdiğiniz gibi, panzehiri de vereceksiniz!

Ağlamayı öğrenin! Sakın, öğrenemeyiz, demeyin; ben öğrendikten sonra, siz nasıl öğrenemezsiniz?

Beni affetmeni isteyecektim
-Eğer seni affedersem, yeryüzünde suçu bağışlanmadık insan kalmaz!
-Yeryüzünde suçu bağışlanmadık insan kalmaması için beni affet!

"Mühürlü kalbinizin birgün açılmasını dilerim."

Bu dünyada affedebileceğim tek insan göremiyorum!

Her ân öldürüp, her ân diriltmek, sonra yine öldürmek mârifeti.

Merhamet nedir, bilmeden anlamak olur mu?

Can taşıyan, yüreği atan her yaratığa acıyın!

Ağzından kemiğini çaldıran köpeğe, her parçası ayrı ayrı kıvranan solucana, tabanı yanan çalkala..
Hepsinin üstünde insana; buruş buruş beyni, alnı ve çenesiyle gözyaşı döken insana acıyın!

Kimseye suç yükliyemem ; ve benim hesabıma yüklenmesine razı olamam..

-Aç, susuz, sigarasız ne yapayım?
-Geber!
-Geberdik zaten!

Hepsinin üstünde insana; buruş buruş beyni, alnı ve çenesiyle gözyaşı döken insana acıyın!

Onlar affetmeyi bilirler. Biz bilemiyoruz!..

Merhamet!.. Lügat kitabında bir kelime! Onu öğretmek... İnsanlara acımayı belletmek.

Hapishanede en iyi arkadaş çaydır.
Karıştırıp içinceye kadar zamanı unutursun.

Yüzün kireç gibi... Bu iş sana dokunmuş...- Kolay mı; can alıyorlar?

Ağladıkça anlıyorum… Artık bütün mantık hesaplarımı kaybettim.

Merhamet, kaldırılmış dünyadan. Aldığımız nefes bile sivri kayalar şeklinde donuyor! Bakarken gözle bıçaklıyor, dinlerken kulakla zehirliyoruz! Damak kirletiyor,
el solduruyor!"

İnsan, sahip olduğu nimeti, tam elinden çıkarken anlıyor.

Neyimiz varsa her ân gittiğini ve yeniden geldiğini farzedip ona göre davranamaz mıyız?

Yağmurun yalnız suyunu toplayabiliyoruz; ruhundan uzağız.

Beni affetmeni isteyecektim.
Eğer seni affedersem, yeryüzünde suçu bağışlanmadık insan kalmaz!

Nedir bu zelzele arasında birbirimizin saçını yolduğumuz , ciğerini söktüğümüz?

Ağlamayı öğrenin.

"Biz insanları dört beş kere görmekle değil, dört beş yıl beraber yaşamakla da tanıyamayız.

Bilmemek, tanımamaktır bizim sanatımız... Kimse bize içini açmaz, biz de kimsenin içini kurcalamayız."

"Merhamet ekmek olsa da bütün aç insanlığa dilim dilim dağıtılsa,

Acımalıyız ki, acınalım...

Allah'ım, hakikati sen biliyorsun, göster Ağlatma beni Canım kurban

Çocuklar ! Acımak düşünmektir , acımak bulmaktır . Acıyın yeter !

Balık, denizden çıktı mı, balıkhane de bulunur.

O ve Ben, Necip Fazıl Kısakürek

Başına ne geldiyse annene ettiğin kötü muameleden bil!

Tek vakit namazımı kaçırmaktansa bin kere ölmeyi tercih ederim.

Her şeyi o türlü kaybettim ki , Allah'ı kazandım..

Bir hasret tüttüğünü hissediyorum. Bir giden var, bir beklenen var.

Mesafelerin hiç bir önemi yok.
İnsan kalbindekini hep sever, hep özler..

Hastayken, Mısır Çarşısından ot seçmek yerine, Sahaflardan kitaplar devşirmeğe bakmıştım.

Nasip olmayınca çare yok.

benim kalbim kırılmak içindir; başkalarının kalbi okşanmak için.. asıl ben kalp kırmamaya bakayım.

Saatler işledi; takvim yaprakları uçuştu ve her şey yine unutuldu.

Keşke sahiden, ipek topuğunu bir kere öpebilmiş bir kum tanesi olsaydım!..

Anne bu, herşeyi sezer..

Gafil halk, kesik ve bitkin, bir laf eder Yarın olsa da bir iş işlesem..
Bugün ne işlemiştir ki, yarın bir şey işleyebilsin?

Edep hududa riayet etmektir. En büyük edep, İlâhî hududu muhafaza...»

Haddini aşan her şey, zıddına döner.

İlahi kanun mutlak yerine gelecektir

Herkes beni normal biliyor!?

Şu İstanbul ne garip belde!.. İnsan, mü'min olmak için de, kâfir olmak için de burada her vasıtayı, her imkânı bulabilir.

Allah seni iki cihan aziz etsin...»

Allah dilediğini eyler. İster sebepli ister sebepsiz, dilediği gibi azap veya lûtfeder. Güzel ve doğru, O'nun dilediğidir."


O günlerde bende, garibin garibi, başka bir hal...devam eden bir kalb yangını...

Vatan harap, bir hây-u-hûy'dur gitmekte...

Bir Allah'ım bilir, bir de ben...
Derken ne kadar doğruyu söylemiş oluyoruz. En doğrusu; Yalnız Allah bilir...Bu kadar!

Talebe ne demektir? Talep etmekten, istemekten gelmektedir bu isim... Talep etmekte bir ilimdir, bir ilk ilim.

Her gün, en aşağı şu kadarına ahitliyim... Allah ve kul hakkı olarak üzerimde ne kadar borç varsa, bunların hepsini ödetmeden canımı alma...

Abdulhakim Arvasi hz.Gerçek keramet, kerametin gizlenmesidir."

Ne kadar yalnızız, ne kadar yalnızız!..Yapayalnız ölürüz!

Allahü Ekber, Allahü Ekber...

Allah (c.c) Hiç bir nefse takatinden fazlasını yüklemem!»

Çok sıkılacaksın, çok sıkılacaksın!.. Sonunda...Daha sonun sonuna gelmedik.

-bir gece, bir gececik tam uyku her şeyi düzeltecek ama nerede!...

Göze yasak olmaz, derler ama galiba en büyük ve en ince yasak gözdedir.

Cemiyetteki Ruh Hastalıkları iman Eksikliğinden Doğuyor

Istırabımı görmeyen körün yüzüne tükürmek istiyorum!

İşte iki insan arasında bazan irkilircesine duyduğumuz bu uzaklıktır ki, "Kuluma şahdamarından daha yakınım." diyen Allah'ın sırlarından bir işaret...

•Dünyayı kavrayan bir okyanus ki; onu kuşatmaya kainatın gücü yetmez.

şu insanların zaman emniyeti kadar boş, ne olabilir? Bütün ömür, bir göz açıp kapamaktan ibaret..."

Sizin insanı uyutmaya, olmazsa bayıltmaya ve şuursuz bırakmaya mahsus bir ilâcınız yok mu?

Bilip de cahil, anlayıp da unutkan, görüp de kör, duyup da hissiz kalmanın felaketine düşmeyeyim!..

Takdir buyurursunuz ki, zamane erkeklerine de güven zor...

Takdir buyurursunuz ki, zamane kızlarına güven zor... Şüpheliyim... Ne emredersiniz?

İnsanlar, gözleri şuraya veya buraya çivili, kendi sıkıntılı "malum"larını düşünüyorlar; yahut hiç bir şey düşünmüyorlar. Düşünmemeyi düşünüyorlar. Benim gibi...

Çocuk sevmez, şefkatten pek anlamaz

Böyleyken herkes ve her şey, Allah ile dosdoğru bağlantıda...O kimseyle ölçülmez,

Allahtan başka her yakınlık; temelsiz bir vehimden kuruntudan ibaret...

herşey onunla var, herşey ona nispetle yok.

Demek ben Allah'ın Resulünü, Kâinatın Efendisini, Varlık Sırrının Gayesini görmüştüm rüyada...
Ve anlayamamıştım.

Söyleyin bana her şeyin doğrusunu. Eşya ve hâdiselerin peçesini kaldırın ve içyüzlerini gösterin!

Fuzûlî Dünyada her şey aşktan ibaretmiş. İlim sadece bir dedikodu etmekmiş.

Allahın Resulüne, hâs ismiyle ve nida hitap olunmaz. Haya meselesi!.. Allah bile Kur'ânında, Sevgilisine, hâs ismiyle nida ederek hitap etmedi.»

Muallim de böyledir; bir taraftan öğretirken, bir taraftan da talebesi ona öğretir.

Kalb hastasısınız, namaz kılamazsınız, secdede ölürsünüz!
Demiş; o da «ne mutlu bana» diye devam ettiği namazlarından birinde ve secdede ruhunu teslim etmişti.

Azap kapısı... Ne korkunç isim...

Nasip meselesi...Nasip olmayınca çare yok, Olunca da olmamaya imkân yok.


Otuz yaşına kadar tıknefes yaşayan ve bir iki şiir kitabından başka bir şey veremeyen ben, ondan sonra, piyes, fikir, tetkik, dâva, tez; kırk elli ciltlik bir çapa yükselecektim.

Ve bu gurbet Allah hasretinden başka hiç bir şey değil...

Bir irşat ediciye varmadan olmaz! Yollara düş, bucak bucak ara ve irşat edicini bul! Seni kim irşat edecek?

Arvasi hz lerine Efendim dua edin de Allah, Muhammed sav Ümmetini kurtarsın! demişler Arvasi hz leri kıyamete kadar bakılmak değerinde, bir cevap vermiş Siz Hz. Muhammed Ümmetini gösterin; ben de onun hemen kurtulduğunu haber vereyim... Nerede o ümmet?..»

Sakın bu dünya, göze görünür ve görünmez her şeyiyle doğacak bir çocuğu kandırmak için, bütün insanların birlik olup uydurduğu müthiş bir yalan olmasın?

Allah her ân her şeyi yok ve her ân her şeyi var eder.

Dışını bütün iddialardan temizlemiş olan insanın nasıl bâtın taşıdığına ve neyi gizlediğine dikkat et!

Annem Konak’ta en hatırlı hizmetçiden bir derece üstün asli kadronun en küçüğünden de bir derece aşağı acı bir mazlumluk hayatı sürüyor; ve bütün ümidini, doğurduğu erkek çocuğa bağlıyor.

ismini her anışımda, kalbime erimiş kurşun halinde, kızgın bir aşk sıvısı döküyorlardı.

Durup durup kendime sorarım
Ne olacak senin halin böyle?..

Tek vakit namazımı kaçırmaktansa bin kere ölmeyi tercih ederim
Abdülhakim Arvasi Hazretleri

O, kim mi? Allah'ın Sevgilisi... Sonsuzluk ikliminin batmayan güneşi ve ebedîlik sarayının paslanmaz tacı...

“Boru temiz olmalı ki, su kendisini göstersin!..”

Benim de yerim bu el oldu yahu
Gençlik bahçesinde sel oldu yahu!
Çünkü tâ derinden bağrımı yaran, O başımın tacı el oldu yahu!

Saçları boynumda dalgalandı da, Beni boğmak için tel oldu yahu!
Ateşte yaktıktan sonra nefesi Külümü savurdu, yel oldu yahu!


bütün ömrünce Allah'ı, Resulünü ve emirlerini anıp ağlamaktan başka işi olmayan...

En doğrusu Yalnız Allah bilir.

Daha ne günahkarlar gelip geçti bu yoldan... Seninki de ne?

Din, islâmiyet... Dine bağlılık günden güne zayıflıyor. Herkes gaflette...

acaba bu dünyada benim kadar duyan ve anlayan ikinci bir mahlûk var mıdır, diye düşündüm.

Sanki hayatın düğümleri lif lif çözülmüş, muammaların anahtarları elime teslim olunmuştu.
 

Murataltug

Müdavim
Katılım
15 Ekim 2017
Mesajlar
5,873
Reaksiyon puanı
3,096
Puanları
113
Yaş
38
yaşar kemal yer demir gök bakır

Aaah un derdi, bulgur derdi olmasa
şu insanda boğaz derdi olmasa . . Bu bahar geldi demektir.

Bozkırın baharı geç gelir Çiçekleri de geç açar . Çiçeklerin sapları bir parmak boyunda var yok, kısa, küt olur.

Bozkır çiçeklerinin renkleri
alabildiğine parlaktır. Kırmızıysa, böyle bir kırmızı hiç bir yerde görülmüş değildir . . .

Bozkır çiçeklerinin renkleri
alabildiğine parlaktır. Sarısı, mavisi, turuncusu da öyledir. Gece karanlığında bile gözükürler . Kokuları keskindir.

üstünde çiçek olsun olmasın , eğil, bozkır toprağını kokla, mis gibi kokar.

Bir avuç toprak alıp koynuna koy, günlerce, acı, keskin, baş döndürücü bozkır çiçekleriyle kokarsın. lyicene, çıkınamacasına toprağa sinmiştir koku.

Şimdi toprak kaynaşıyordu Korkunç bir uyanışın cümbüşündeydi. Böcekler, kuşlar, anlar, kurtlar, tilkiler, kış uykusundan uyanmış ayılar, yılanlar, kaplumbağalar çiftleşiyorlardı

odunları besledi. Şimdi ateşi yakınca ne güzel kokacaktı... Bahar odunları bir başka, bir güzel kokar

Yeryüzüne insan yaratığı gibi değerli hiç bir yaratık gelmemişti
Allah bile insan suretinde tecelli ederdi.

Allahtan sonra, belki de ondan önce yerin göğün yaratıcısı insandı.

Allah ışık olarak görünürdü o ışık tekmil insanda vardı. Belki bir gün iyilerin iyisi bir insanda gözükürdü. o yüzden Aleviler insana ve ışığa secde ederlerdi.

söz vermişti. Yüzüne nasıl bakacaktı ? Sözünde durmamıştı. İnsan ermiş olsa da, olmasa da insandı. İnsan dediğin de sözünde dururdu.

Yüzbaşı dinler miydi·? Döğe döğe öldürürdü. Bu Şükrü Bey kasabaya gelmiş en dayakçı yüzbaşıydı. Karakola girip de kan işemeden çıkan hemen kimse yoktu.

ŞU Kızılbaşlar gibi de sıcak kanlı insanlar yok bu dünyada, »

Hak dini, dostluk dini, sevgi dini . . . Bunlar her bir işlerini sevgi üstüne kuruyorlar.

Kızılbaşlar İnsana tapıyoruz, ışığa tapıyoruz diyorlar ama yalandır. Bunlar insan sevgisine, dünya sevgisine tapıyorlar.

ermiş olduğuna inanacaktı. Yüzde yüz inanıp, iman edecek, insanlara iyilik, bereket sağlık dağıtacaktı

Ermişlik iyiydi, hoştu, ele geçmez bir şeydi ama, sonu kötü geliyordu.
tüm ermişlerin sonu ya darağacı ya zindandı. Kiminin derisini yüzüyorlardı. Dine aykırı diye.

Hak, adalet üzere yürümelerini isterim. Çoğun aza eklenmesini isterim. Kimse kimseyi ezmesin, soymasın, hak yerini bulsun isterim.»

Bütün ermişler bunu istememişler miydi ? İşte kelleleri de bu yüzden gitmişti ya . . . Zenginden alıp fakire vermek istemeseler, kim onların derisini yüzerdi, kim onlann tüylerine dokunurdu ?

işi ermiş yapan fıkaradır. Fıkaralar ermişlerden dertlerine, hastalıklarına, sayrıhklanna, yoksulluklarına derman ararlar.

Zulümlere öldürmelere, harplere karşı koysun isterler. Ermişlere bu yüzden sarılırlar. Bir ermiş dediklerini yapmazsa eteğini bırakırlar. Dediklerini yapınca da, kelle gider Hükümetin işine gelmez

kırarım da, leşini köpeklere atarım. Ona kötülük etmeyesiniz, kötü söz söylemeyesiniz, fiske vurmayasınız Yoksa karınız dul kalır, çocuklarınız ölü doğar. Toros ülkesi zelzeleye uğrar. Seller alır götürür,

Bu köylü küsmüş,» «Hükümete, ismete, Mustafa Kemale, dağa taşa, Toros ülkesine, adı güzel Muhammede, Allaha kitaba, göğe denize, toprağa karıncaya

Bu köylü bir küsmüş ki, Bir daha bu köylünün gönlü bu dünyaya doğrulamaz 'Bu hal nasıl bitecekti, bu köylünün yüzü nasıl gülecekti ?ölüm uykusundan nasıl uyanacaktı

Küsmüş insanlardan daha korkuncu yoktu bu dünyada. Şu köy uçsuz bucaksız, sessiz, eski bir mezarlığa benziyordu.

Hoş geldin Efendimiz, güzelimiz,» Hoş gelip safalar getirdin, adı güzel Muhammed. Hoş geldin

dalımızın çiçeği, ormanımızın yeşili, sularımızın çağıltısı Efendimiz. Geldin de köylü cana geldi. Yüreğimize kan gibi girdin. bizi hayata kavuşturdun.Cana can

Beni yaşarken öldüreni, ben de öldürmeliyim . . . Ama sırası var. Öfkeyle kalkan zararla oturur

Her işi plan dairesinde görmeli. Bak, hükümet bile plan yapmadan bir işe girmiyor. Hükümet, hükümetken . »

Yüzbaşım, yüzbaşım, böyle ağır, öldürücü konuşma. Bir insanı konuşturmadan asmazlar bile. Sen beni konuştur da asarsan öyle as, kesersen öyle kes.

sen bu çağın ermişi, umudusun, Haydi git köyüne güle güle, insanlara umut ver, sağlık ver, bet bereket ver toprağa,

çok iyi, temiz süt emmiş bir insanoğlu Kıbleye dönüp diz çöktü, bütün hastalar iyi olsunlar diye yürekten dua etmeğe başladı.

Dünya dünya olalı, bir ermişin son'unun iyi olduğunu gören var mı ? Ya darağacında can verir, yada derisini yüzerler

Kırklara karışan Taşbaş Efendimiz, bu dünya , bu alçak, bu pis dünya yerinde duruyorsa daha, senin yüzün suyun hürmetinedir.

Şu kış karda boranda, varsa gitse Ey orman, yapraklan,» dese, orman yapraklanacak. Güneş ılısın,» dese, ortalık güllük güneşlik, bir mayıs günü olacak.

karanlık çökerdi gecelerine.
Çam çırası ışığı da ışıktan sayılmaz. Ne kadar yakarsan yak, uzun sürmez ki . .Aman,» dedi, «çekiver kuyruğunu gitsin.

Ne olursa olsun İsterse götürüp assınlar.Aaah, bir ermiş olaydım. o zaman gösterirdİm sana. Seni çont ederdim. Dilini ağzında odun ederdim.

Aaah, bir ermiş olaydım Yetmiş yaşında karı ederdim seni. Hiç bir şey yapmasam, o akılsız başının içine azıcık akıl sokardım. Yazık ki ermiş değilim. Hiç bir gücüm yok.

Elimden ne iyilik, ne kötülük gelir
Sıdk ile candan, Allaha sığınarak, bu zavallıların cümle hastalıklardan arınmaları için dua ettik

kadınlar Hiç birisinden çıt çıkmıyordu. Durgun, dalgasız bir suya benziyorlardı.

Kurtuluş yoktu, biliyordu ama gene de can çıkmayınca umut çıkmazdı.

Çok seviniyorlardı. Onlar ne beklemişlerdi de, güzel Allah Taşbaşın himmetiyle onlara neler vermişti

kurt gibi saldırıyorlar. Ben de elimdeki şu beşliylen onlardan ellisini öldürmeden bu tatlı canı teslim etmem.

Gelsinler bakalım. Gelecekleri varsa, görecekleri de var.

İçlerinden biri ikisi vurulsa da, beşi onu ölse de, Belki de bir kurşunda kaçarlardı. Ama çoğunluk yürürlerdi. Kalabalığın böyle kinli işlerde kurşundan döndüğü az görülmüştür.

Allahım,» Koca Allahım, yüreğime azıcık güç ver.

kadınlar ırzlarına geçen Beylerin üstüne yürümüşler. korkmamışlar, yürümüşler Bey bir tek kurşun bile sıkamamış, Kadınlar ulaşıp, biranda parçalayıvermişler

Hayvanlar bile baş isterler. Hele insanoğlu hiç başsız olamaz.

Yarabbi ! Sana çok şükür,» beladan da kurtardın beni. Sana, Yağmur Dede yatırında beş tane telli horoz kurbanım olsun.

Bir insan yenilirse bir daha, bir daha gelirdi . . . Kalabalık yenilirse, bir daha bir araya gelmesi çok zor

Cennette Her yer ışık içinde. Yağ, bal, süt akar ovalarından. Kenan diyarında Bir de akar suyu var, Bir de dalları hep meyve dolu ağaçlar. Bir de hep bahar olurmuş,

Ben canımı Cennete atmış, kurtarmışım, neye yarar, köylüm perişan halde kalınca .

Efendimizin eli ayağı, tüm bedeni yeşillenmiş. Bahar çimeni gibi. Bu yeşili kim görür? Yüreği temizler, bir de çocuklar. Çocuk gibi arı insanlar.

Eşiğine yüzümü süreyim. Efendim, Sultanım, güzelim. köy zelzeleden gitmediyse, senin yüzünden . . . Otlar bitecek, çiçekler açacaksa. ekinler başaklanacak, sular akacaksa, bahar gelecekse

Kırk ölmez tarafından
saygıyla karşılanan kim ?
Kırkların başının ayağa kalkıp da, «hoş geldin. Bu makam senin makamındır, buyur, gel otur, » diye yerini verdiği kişi kim ?

Taşbaş Efendimiz.»Kulun kurbanın olam Taşbaş Efendimiz,» Allah seni bir gönderdi bize, derilere derman, yoksulluğa umut diye gönderdi

Allah indinde zengin fıkara var mı ?

günahları çok olduğundan zenginler Cehennemde · yanacak. Onları Cehennemde malları yakacak.

Herkes malının çokluğu kadar yanacak. Fıkaralara gelince onlar doğruca Cennete gideceker.

Bir de ermiş olmuşsun, bilmez misin inanmıyorsunuz ki, ben ermiş değilim. Çok mendebur, çok rezil, dört kitaptan koğulmuş mendeburum.

türlü türlü hayvanlarla cima ettim, hırsızlık yaptım, kızların ırzına geçtim. Böyle bir adamdan ermiş olur mu? Senin gibi ermiş batsın da yerin dibine geçsin,

Seni gavur oğlu gavur seni din düşmanı, seni domuz. O Allahımız da ne diye böyle bir domuzu ermiş eder de milletin başına gönderir ?

söz söylenir miydi ? söğülür müydü ? Ermişler nazlı olurlardı. Sabırlı olmak gerekti.

Bir ermiş bulun ki. gerçekten ermiş olsun da işimize yarasın. Öylesi de bu köyde var. Adı Ökkeş Dağkurdu. Günde beş vakit değil, on vakit namaz kılar. Bir ay değil, altı ay oruç tutar. Allahın sevgili kulu

Siz deli misiniz, siz hangi ermişin ermiş olduğunu söylediğini duydunuz ? Bunların hepsi ermişliklerini inkar ederler. Gönlü alçak kişilerdir bunlar

Çiçekler açacak, otlar bitecek. Toprak bereketinden çatlayacak.»
kadınlar kısır kalmayacak İkiz doğuracak.bu köye hiç bir musibet giremeyecek.

bu köye Salgınlar uğramayacak.»
Yılanlar yağmayacak. Toprak vermemezlik etmeyecek. Bu toprağa taş ekseler taş yeşersin, meyvesini versin,»

Bu toprağ Öylesine bereketli olsun ki, yıl on iki ay bu topraklar üstünden ürün eksilmesin.

Görelim doğan gün neyler Neylerse güzel eyler, demişti. Hiç de güzel eylememişti. Gün be gün, saat be saat, her şey, her an kötüye gidiyordu ..Çukurovada


köylüler, daha da çok kadınlar, onlara kötülük eden ağaları, hep bir araya gelip parça parça etmiyorlar mıydı ? Parçalanan ağadan ortada en küçük birparça bile, bir damla kan, bir tırnak bile kalmıyordu.

Ben adam öldürmeği hiç mi hiç sevmem. İnsan yapısı Allahın özenip bezenip yaptığı en güzel yapısıdır. Ben ona kıyamam.

Şu adam öldürmek ne biçim bir iş ? Sıkacaksın boğazını, sıkacaksın, gözleri dışarıya pörtleyecek. Sonra eli ayağı gerilecek, deli gibi çırpınacak. Sonra kaldırıp Körkuyuya atacaksın. Ne var bunda

Koyunu kuzuyu, ineği öküzü, kuşu keçiyi, her bir yaratığı boğazlıyorlar da tüyleri bile kıpırdamıyor, bir insanı öldürrneğe gelince . . .

yüksek olayları insanoğlu unutamaz. Ve de hiç bir vakit aklından çıkaramaz.»

Şu yüreğe bak, yüreğe ! Yürek değil, Kürt pınarı . . . Sallanıp durur.»

Bir ermişe el kalkmaz. El kaldıranın eli kurur. zınk diye yerinde durur kalır. Kıpırdayamaz bile.

köpekler ermiş olur da, o olamaz. Hiç namaz kılmaz, üstelik de oruç tutmaz. Karılar gibi beddua etmekle adam ermişlik mertebesine ulaşabilir mi ?

Zaten eşkiyanın işi ne, adam öldürmek.

arkadaş, bu köylü mazlum, yoksul, ağzı var dili yok bir köylü. Eline vurup ağzından lokmasını alıyorlar.

Güpegündüz Adam öldürmek o kadar zor mu Adam öldürmek bu ! Tavuk kesrneğe benzer mi ?»

öz oğlum giydirip kuşattığım, yemeyip yedirdiğim, tek güvencim, tutunduğum dalım, umudum
ölürken benimle bile ölür, gözü pek, yiğitlerin yiğidi

İnsanın bir yerde, bir işte tek başına kalışı ölümden de beterdi. İşte ölüm dedikleri de buydu. Sonsuz bir yalnızlıktı, çaresizlikti

Bu dünya yaşamağa değmez, pis, iğrenç bir dünyaydı. Bu kadar alçak insan arasında yaşamaktansa, yaşamamak daha iyiydi

Dünyadan, bu kötü,nankör, alçak, insanlıktan çıkmış insanlardan iğreniyordu

isterse gelsin, isterse gelmesin . Gelirse cehennemin dibine gelsin, giderse de gene oraya gitsin. Güle güle yolu var.

bu köylüler. ne güzel adam. Ne de güzel gülüyor. Böyle güzel gülen adam hiç kötü adam olur mu

Hehey babam. Allahın bu güzelce günü de varmış ! Kurban olam akıl veren Allaha.

akıllı, uslu kardaşım, yiğidim, seni benden uzak tutan düşmandır. Düşmanın gözü kör olsun.

Et tırnaktan ayrılır mı kardaşım ? Sen benim kardaşımsın. Aynı kandan, aynı özdensin, benim özümdensin

Akraba başkaydı. Tabii, akraba gibi var mı ?

Düşmanların gözü çıksın ki çıksın. Bu düşmanlar, değil akrabaları biribirinden, eti tırnaktan bile ayırırlar.

Babayı oğuldan, anayı kızdan, sevgiliyi sevgiliden ayırırlar. Lanet olsun düşmanlara.

Ben koca bir köylüye yalan söylemem,» Sonra bana yalancık oğlu yalancık, derler. Ölünceye kadar da adımı böyle anarlar. Kimsenin de yüzüne bakamam.

yel kayadan ne anlar
Nuh dedi de Peygamber demedi
kendi düşen ağlamaz.
Çürük dişi sökerler.

Kötülüğe kötülükle karşılık vermeli. Bu makbul sözü de bilmişliğin var mı? Kan kanı temizler. Bu da çok makbul bir sözdür.

Duymuşluğun var mı ? Karşındaki adamın canı seninkinden de tatlıdır.

Bu da güzelce bir sözdür. işitmişliğin var mı?»Konuşmazsan, seni kazığa geçiririm, anladın mı

Bu ne biçim adamdı, ne biçim bir deliydi ki bir söz için canını veriyordu da ağzını açmıyordu.

Allah topunuzun belasını versin, avrat yürekliler, » Bu olan cümle kötülükler sizin yüzünüzden.»

Belli olmaz ki insanoğlu . . . Kimde ne olduğunu kimbilir

o mendebur rezilden Allah hiç ermiş yapar mı ? O şeytandan hiç ermiş olur mu ? Be Allahın akılsız kulu.»

Arkadaş, ben sana düşman değilim. Allahın hiç bir yaratığına ve de hiç bir Müslümana düşman olamam. Köylüm demek, öz bir kardaşım demektir.

bütün Mehdiler unutulup gittiler. Kendilerine tapılan Mehdiler sonradan köylünün yüzlerine bakmadığını görünce, çoğu kahırlarından öldüler.

Mehdiler kaçıp başka diyarIara gittiler. Bir kısmı adam öldürdü. Bir Mehdi de başına elli kişiyi toplayıp baş kaldırdı, hükümet de yakalayıp hepsini astı

Seni yüceltirler yüceltirler, başlar sıkıntıdan kurtulup, aydınlığı bulunca, ta yukardan ayaklarının dibine, çamurun içine atarlar.

Köylü bir bu işi yüreğine, kafasına koymuşsa önüne geçemezsin.ben köylüm için canımı veririm. Hem de hiç düşünmeden veririm

Bir can değil mi şunun başı sonu ? Hepsi bir can. Altı astarı bir can ! Veririz biter. Var mı daha bir diyeceğin

Görelim doğan gün neyler,
neylerse güzel eyler.

bu dünyada herkesin kusuru var.

Herkesin kusuru yüzüne vurulabilir ama, seninki vurulamaz. O kadar çok kusurun var ki senin, sorgusuz sualsiz Cehennemliksin.

bir meydan muharebesiydi.
İki yandan birisi ötekini imha edecekti. Bu günler ölüm kalım günleriydi.

Allah ya ona, ya ona verecekti. Bu günler kelle oyunu günleriydi. Ve Taşbaş şimdilik güvenli adımlarla zafere yaklaşıyordu ..

Kazdağı, derler bir dağ var, batıda, deniz kıyısında. Sarı Kız ermişi orada yatar. bu Kazdağında bir ulu kişi varmış. O zamanlar dünyada iki ulu kişi varmış. Bir tanesi Kazdağında, bir tanesi Torosta

Ama bizim ateşimiz sizin pamuk yumşaklığındaki aşkınızı yakmaz.

fatih kurt onun gibi yaşamak

Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözetimimiz altındasın. Kalktığın anda da Rabbini hamd ile tesbih et.Tûr,

Allah Resulü, rahat ve keyif ehli biri değildi, daima kederli ve düşünceliydi. Suskun bir tabiatı vardı. Lüzümsüz yere konuşmazdı.

kim evine girerken ve yemek yerken besmele çekerse şeytan, arkadaşlarına, 'Burada sizin için barınak da yok, yiyecek de yok!' der.

kim evine girerken besmele çekmezse seytan, 'Barınacak yeri buldunuz!' der.

kim Yemek yerken besmele şeytan Hem kalacak yer hem de yiyecek buldunuz' der."

Allah Resûlü,kur'an'ı anlatarak değil de yaşayarak öğretmeyi tercih etmişti.

İnançtan ibadete,eğitimden ahlâka varıncaya kadar hayatın her alanını ilgilendiren sünnet,aslında kur 'an'ın hayata geçirilmesi demekti.

Evet, ağlıyordu Resûl... Zira o da bir insandı, duyguları vardı. Babaydı, şefkat sahibiydi. Onun da bir yüreği vardı ve yanardı.

Gözleri vardı, duygulanır yaşlar boşanırdı. Peygamberdi, Rahmet Elçisi'ydi, merhamet sahibiydi.

"Kim Allah'a tam bir ihlâsla ve ortak koşmadan kulluk eder, namazını kılar ve zekât verirse Allah rızasını kazanmış olarak vefat eder."

Allah, Elçisi' sav Ağız kavgası ve
boşbogazlıktan uzak durur Hiç kimseyi kötülemez kınamaz ve hiç kimsenin ayıbı ile gizli taraflarını öğrenmeye çalışmazdı.

Allah, Elçisi ne Kur'an'da mevcut olan emir ve yasakları açıklama görev ve yetkisinin yanı sıra Kur'an'da olmayan bazı hususlarda da kural koyma yetkisi tanımıştı: "

O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. A'raf,


Abdülmuttalib'e: " Bu çocuğa neden babalarından birinin ismini değil de Muhammed adını verdin?" denilince şu hikmetli cevabı verdi dede: " İstedim ki onu Yüce Allah göklerde, insanlar da yeryüzünde övsün!"

peygamberimiz sav katında insanların en faziletlisi, başkalarına iyiliği en yaygın olanlardı;

peygamberimiz sav katında
mertebesi en yüksek olanlar da halkın sıkıntısına en iyi şekilde ortak olan ve onlara yardım elini uzatan kimselerdi.

efendimizin savaşları 23 yıllık risaletin sadece yüzde ikisini kapsar hayatını sulh çabasıyla geçiren efendimiz bir barış peygamberidir

yoldan geçişe engel olan bir taşı kaldırmak, sadaka hükmündedir

bir kimseye bineğine binerken yardım etmek, sadaka hükmündedir

namaza giderken atılan her adım, güzel söz sadakadır.

Güler yüzlü olmak, iyiliği emredip kötülüklerden sakındırmak, kaybolan kimseye yol göstermek,
sadaka hükmündedir

yabancıya yol göstermek sadakadır

ibadet bilinci ve Allah'ın rızası ile yapılan bütün iyi ve uygun davranışlar sadaka hükmündedir

Peygamberimizin pazartesi günü oruç tutmasının nedenini açıklarken, "Ben o gün doğdum ve bana vahiy ilk defa o gün indirildi."buyurmuştu.

Dünya onların, âhiret ise bizimdir. Hem benim dünya ile ilgim ne kadar ki? Ben dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonra da giden binitli bir yolcu gibiyim."

"Her peygamberin ümmeti için yaptığı bir dua vardır. Ben duamı kıyamet gününde ümmetime şefaat için sakladım."

Peygamberimizin Son sözü de "Allah'ım! Refîk-i a'lâya (En Yüce Dosta)!" olmuştu.

Allahım! Seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzelce ibadet etmek için bana yardım et!

Gereksiz konuşmaları terk etmenin, İslâm'ının güzelliğinden olduğunu söyleyen Hz. Peygamber sav "Allah'a ve âhirete inanan ya hayır söylesin ya da sussun." buyururdu

Hz. Peygamber sav ümmetini uyarırdı. Gıybet, yalan ve dedikodu gibi kötülüğe zemin teşkil eden konuşmaları kesin bir şekilde yasaklardı.

"Göz yaşarır, kalp üzülür fakat biz ancak Rabbimizin razı olacağını söyleriz."Nebi (s.a.s)❤

Allah Resûlü; Çocuklarını öpüp okşamayanların kalplerinden rahmet duygusunun sökülüp atıldığını söyler;

Allah Resûlü; insanlara merhamet etmeyene Allah'ın merhamet etmeyeceğini hatırlatırdı...

Efendimiz, sav Rabbinden, kral peygamber değil kul peygamber olmayı istemişti. o, dünyanın geçici nimetlerini değil Allah'ın rahmetini her şeyden üstün görüyordu.

Kıyamet günü insanların bana en yakın olacak olanı, bana en çok salavat getirenidir."

Namaz kıldığın zaman son namazınmış gibi kıl.

Özür dilemeni gerektirecek bir sözü söyleme

insanların ellerindeki dünyalıklara umut bağlama!

Resûl sav şöyle buyurdu "Kimin üç kızı ya da üç kız kardeși olur da onlarla birlikte güzelce yaşar ve Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde olursa ona cennet vardır

"Nikâh benim sünnetimdendir. Kim benim sünnetime uygun davranmazsa benden değildir.

Evlenin! Çünkü ben kıyamet günü diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim..."

insanları evliliğe, aile kurmaya teşvik eden Allah Resûlü, aile yaşantısıyla da müminlere örnek olmuştur

Andolsun, size içinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı rauf ve rahimdir."

Câbir bin Semüre ra “Mehtaplı gecede, Allah’ın Resulü’nü kırmızı bir elbise içinde gördüm. Bir peygambere, bir aya baktım. O, aydan da güzeldi.”

"Şüphesiz Allah ve melekleri Peygambere salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin."

''...Kıssayı anlat belki düşünürler.''
Araf,

Allah Resûlü, "Yaşlı anne babasına veya birine yetişip de onlardan dolayı cennete girmeyenin!
Burnu yere sürtülsün! buyurmuştu.

İbadetler sadece ve yalnızca Yüce Allah için yapılır ve karşılığı O'ndan beklenir.

İbadetlerini Allah'ı görüyorcasına" eda eden ihsan ve ihlâs sahibi kimseler için Peygamberimizin müjdesi pek büyüktür:

Kim Allah'a tam bir ihlâsla ve ortak koşmadan kulluk eder, namazını kılar ve zakâtını verirse bu dünyadan ayrılırken Allah'ın rızasını kazanmış olarak vefat eder."

HZ MUHAMMED insanlara ibadetlerinde aşırılıktan sakınmalarını, ve devamlılığı tavsiye eder, kendisi de ibadetlerini böyle eda ederdi.

Resül-i Ekrem kendisi peygamber olduğu halde günlük ihtiyaç ve gerçeklerinden kopmadan ibadet ettiğini, kendi yolunun da bu olduğunu söyleyerek uyarmıştı

HZ MUHAMMED konuşmaya gelen bir adamın heyecandan titremesi üzerine şu eşsiz cümleleri söyledi
Çekinme! Ben bir kral değilim. Ben sadece güneşte kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum."

Kardeşim Yusuf’un dediği gibi diyorum; bugün sizi kınamak yok. Allah sizi affetsin; çünkü O, rahmet edenlerin en merhametlisidir."

Allah Resulü Farz olan Ramazan orucundan başka nafile olarak Muharrem (Âşûrâ), Şaban ve Recep aylarını oruçlu olmaya özen gösterirdi.

Allah Resulü sav Ramazan ayı dışında hiçbir ayı tamamen oruçla geçirmemiştir.
 

Murataltug

Müdavim
Katılım
15 Ekim 2017
Mesajlar
5,873
Reaksiyon puanı
3,096
Puanları
113
Yaş
38
Cengiz Aytmatov Sözleri

Ölen bir serçe değil, insan!

Ayrılık acısı korkunç bir şeydir.
Gördüğün gibi yalnızım, hep yalnız.

İnsan hep aynı bir kıl kadar gelişmedi.

Hayat olduğu sürece umut da vardır, derler.

Gerçek mutluluk, yavaş yavaş,
azar azar gelir.

İnsan için en zor olan şey, her gün insan kalmaktır.

Bir dal kırılmış ne çıkar, yeter ki çınarın gövdesi sağlam kalsın.

İnsan her şeyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez.

Gözlerimi kapayabilir, kulaklarımı tıkayabilir, ama düşünmeden edemezdim.

Ne güzel türküler yakarmış eskiler! Her türkü tek başına bir tarih sanki.

Duygu bir şarkıdan başka bir şey değilse, şarkı söylemek niçin ayıp olsun?

Ama boş yere dememişler: ”Kendi ayıbını örtmek isteyen başkalarının yüzüne kara çalar.” diye.

İnsan bugün kendisini olduğu gibi kabul eder; ama onun tabiatında yarın başka biri olmak vardır.

Tuhaf yaratıklardı şu insanlar! Yerlerinde durmuyor, gürültü patırtı ile âlemi ayağı kaldırıyorlardı.

ne de olsa, yeryüzünde bir gün geliyor, hak Sözleri yerini buluyor, kimsenin yaptığı kötülük cezasız kalmıyor.

Okumayı çok sever, her zaman kitaplara dalıp giderdi.

Onun en çok sevdiği şey, ona en değerli ödül kitaptı.

Garip değil mi? İnsan hep aşk acısı çekmekten yakınır aslında; peki hiç mi aşk acısı çektiren yok aramızda?

atalarımız; zenginliğin sonunda kendini beğenme, kendini beğenmenin sonunda da çılgınlık gelir derlerdi.

Aslında her insan bir romandır ve biraz kahramandır. Gün gelir anlar ki, harcadığı tek şey hayalleri değil, zamandır.

Gitmekle kendinden kaçıp kurtulacağını mı sanıyorsun? Nereye gidersen git, üzüntülerin de seninle beraber gelecektir.

Affedince yorulur insan, yalnız kaldığında bir de; ama insanı en çok yoran şey hayal kurmaktır,

olmayacağını bildiği halde.
Kadın kapris yapıp alınganlaşıyorsa sorun yok. Bir çözüm aradığını gösterir bunlar. Bil ki asıl sorun, sustukları zaman başlar.

Sen konuşmaya tenezzül etmezsin suskun sanırlar, ve umursamaz. Bilmezler ki, bir konuşacak olsan yüzüne bakacak yüzleri kalmaz.

Gün gelir ve anlar ki insan; Yaşadığı her şey bir yalandır.! Geriye vazgeçemediği bir Aşk ve kabullenemediği bir yalnızlık kalır.

Sen kendini biliyorsan, bil ki kendini bilmezlerin söyledikleri anlamsızdır. Unutma gereksiz. eleştiri sadece gizli hayranlıktır.

Bilirsin, bir kız iyi bir ere düştüğü zaman daha da güzelleşir, gözleri yaldır yaldır parlar, gül gibi olur. Ama kötü birine düşerse solar gider, çöp gibi kalır.

Eğer insanlar yeryüzünde yaşamayı öğrenemezlerse yok olup giderler.

güvensizlik, gerginlik, cepheleşme ortamı insanların huzur içinde, mutlu yaşamalarını tehdit eden en büyük tehlikelerden biridir.

Mutluluk bir dağ yolu gibidir. Bakarsın tepelere tırmanır, sonra bir bakarsın, aşağıya iner.

Tek başına nedir insan? Ama başkalarıyla birleşirse dağları devirebilir.

Bizim şu güzel, şu yaşanası dünyamız böyle işte.patika gibidir; bazen çıkar, bazen iner, bazen de dibi görünmeyen bir uçurumun başına gelir durur.

İnsan tek başına böyle yolda yürüyemez. Ama birleşenler, birbirlerine omuz verenler her engeli aşar.

Mutluluk, yaz yağmuruna benzemez, umulmadık anda birden bire boşanmaz insanın tepesinden. Azar azar gelir.

İnsanın hayata ve çevresine karşı davranışları getirir mutluluğu, azar azar, birike birike. Gerçek mutluluk böyle doğar.

Zaman ne kadar geçerse geçsin, bazı konularda hiçbir şeyi değiştirmez.

Elinden malını mülkünü, varını yoğunu alsalar, bundan ölmezsin. Bunları yine edinebilirsin. Ama senin onurunu kırar, ruhunu öldürürse, işte buna çare yoktur.

Bana sorarsanız mutluluk yaz yağmuru gibi birden boşanmaz Davranışımıza, ilişkimize her gün azar azar çeki düzen vererek eksiklerimizi tamamlarız. Yavaş yavaş biriken bir şeydir mutluluk.

insanın hayata ve çevresine davranışları getirir mutluluğu. azar azar, birike birike. gerçek mutluluk böyle doğar.

Yeryüzündeki bütün yaratıklar arasında şeytanla hemen uyuşan, anlaşan tek yaratık insan idi.

yüzyıllar, bin yıllar boyunca kötülük ekti, kötülük biçti ve kötüye zafer kazandırdı. Evet, kötülük yapma ve yayma konusunda insanla yarışabilecek yaratık yoktu.

Hayallerini, düşlerini bir başkasına aktaramazdı. Çünkü düşler aktarılamaz. İşte bu yüzden, insanlar bir iz bırakmadan yok olmamalıydılar.

Her yazar bir milletin çocuğudur ve o milletin hayatını anlatmak, eserlerini kendi milli gelenek ve törelerini kaynak alarak zenginleştirmek zorundadır.

edebiyatın milli hayatı anlatmanın ötesinde de hedefleri vardır. Yazar, ufkunu milli olanın ötesine doğru genişletmek ve ‘evrensel’ olana ulaşmak için gayret göstermek durumundadır.

dostoyevski suç ve ceza

Şimdi neden hiçbir iş yapmıyorsun?
- Yapıyorum.
- Ne yapıyorsun?
- İş yapıyorum.
- Ne işi yapıyorsun?
- Düşünüyorum.”

bir kadın hem zeki hem de kıskanç olursa, iki kadın haline gelir ve bu bir felakettir işte.

Bence, gerçekten büyük insanlar, dünyada büyük acılar çekmek zorundadır.

Sonra öğrendim bunun asla olmayacağını, insanların değişmeyeceğini ve onları kimsenin değiştiremeyeceğini ve bunun çabalamaya değmediğini!

“Kuyuya tükürme, gün gelir içersin... derler.”

Anlıyor musunuz, anlıyor musunuz sayın bayım, bir insanın artık gidebileceği hiçbir yerinin olmaması ne demektir anlıyor musunuz?

Çünkü insanın gidebileceği hiç değilse bir yerin olması gerekmez mi ?

Nefrete sevgiden fazla güvenirim.
Çünkü, nefretin sahtesi olmaz!"

“Dünya hassas kalpler için cehennemdir.”

her şey insanın elindedir. Fakat insan korkaklığı yüzünden çok şeyi kaybedebilir.

İnsanların en çok neden korktuklarını bilmek isterdim.

İnsanları en çok korkutan şey yeni bir adım atmak, yeni bir söz söylemek...''

Çağımız ki, insanların yüreklerini bir şaşkınlıktır almış. Bütün hayatın konfordan ibaret olduğu düşüncesi propaganda edilir olmuş!..

“Öyle bir sınıra gelirsin ki, onu aşamazsan mutsuz olursun, aşarsan, belki o zaman daha da mutsuz olursun.”

Bir ingiliz atasözü, "Yüz tavşandan bir at oluşturulamayacağı gibi, yüz kuşkudan da hiçbir zaman bir delil oluşturulmaz."

Oysa gülümseme bu yüze öyle yakışıyordu ki...

Evet,belki namuslu bir insansın,ama namuslu bir insanım diye övünülür mü hiç?

Herkes namuslu olmak zorunda değil midir?

Hiçbir şeye... Kimsenin, hiç kimsenin ne yardımına, ne ilgisine ihtiyacım var... Ben yapayalnızım... Neyse, yeter artık! rahat bırakın!

Şeytan en çok tövbe etmiş insanla uğraşır.

Onun o durgun, tertemiz gözlerine bakmak istiyor, çok istiyor, ama bir türlü bakamıyordu...

Peki kendini niçin asmak istedin? "
Düşünceden."

Ben senin önünde değil, insanlığın çektiği acıların önünde eğildim,

Madem gidecektin...
Ne halt etmeye geldin?

Ah bu sigaralar... Onların insanları zehirlediklerini bildiğim hâlde vazgeçemiyorum.

Yine yırtık cebime koymuşum umudu...

"Kusursuz insanlara gelince, doğrusunu isterseniz bunlar yok gibidir. Bu gibilerine on binde, belki de yüz binde bir rastlanır, hem de oldukça zayıf örnekler halinde..."

Öylesine kabuğunuza çekilmişsiniz ki, sizi doğrudan ilgilendiren şeylerden bile haberiniz yok.

öylesine umutsuz, öylesine ölümü bile umursamaz bir durumdaydı ki, Ne olacaksa bir an önce olsun...

eğer seviyorsanız, bırakın yakamı.

Elalemin aklı ile yetinmek hoşumuza gidiyor! Alışmışız buna!

En iyisi hiçbir şey düşünmemek!

Hastalık mı suçu doğuyordu, yoksa suç mu kendi yapısına uygun, hastalığı geliştiriyordu?

Kendinden geçmek, her şeyi unutmak, sonra uyanıp yeni bir yaşama başlamak istiyordu

Ben her şeye hor görerek değil hoş görerek bakmayı öğrendim varsın öyle olsun! Ne yapalım! İşte insan!

Her şey insanoğlunun elindedir
ama yine de sırf korkaklığı yüzünden her fırsatı elinden kaçırıyor...

bilinen bir gerçek...Acaba insanlar en çok neden korkarlar? ilginç bir soru.alışkanlıklarını terk etmekten korkarlar..."

Zeka, bence parlak bir varlık, tabiatı güzelleştiren bir süs, hayatın bir tesellisidir.

Söyleyebilir misiniz değil, söylemek yürekliliğini gösterebilir misiniz?

Yolda rastladığı herkes tiksinti veriyordu ona; herkesin yüzü, yürüyüşü, hareketleri tiksinç geliyordu.

Birisi kendisiyle konuşmaya kalksa, herhalde doğruca yüzüne tükürür ya da belki de ısırırdı.

Sizi kimlere benzetiyorum biliyor musunuz? Etleri dilim dilim doğranırken, cellatlarına gülümseyerek bakan insanlara!

şaşılası bir insansınız! Öylesine kabuğunuza çekilmişsiniz ki, sizi doğrudan ilgilendiren şeylerden bile haberiniz yok.

Herkesin mutluluğunu beklemek istemiyorum.Kendim için yaşamak istiyorum ya da ölürüm daha iyi.

Evet namuslu bir insansın,ama namuslu bir insanım diye övünülür mü hiç? Herkes namuslu olmak zorunda değil midir?

Dünyada herkesten çok kendini sev, çünkü dünyada her şey kişisel çıkarlara dayalıdır.

Eğer bir tek kendini seversen, işini gerektiğince yaparsın, kaftanın da bölünmeden, bütünüyle senin üzerinde kalır.

Toplumda ne kadar çok insanın işleri yolunda olursa, kaftanlar ne kadar bütün kalırsa, toplumun temelleri de o kadar sağlam ve genel gidiş o kadar yolunda

damarlarınızda kan yerine ayran dolaşıyor! Hiçbirinize inanmıyorum

Her durumda sizin için önemli olan şey, ne yapıp yapıp insana daha az

Kapımı Hiçbir zaman kilitlemem.
"Kilitleyecek şeyleri olmayanlar ne kadar mutludur, değil mi? "

insanlar üzerinde yansız bir yargıda bulunmak için, önyargılarımızdan insanlara ve nesnelere karşı edindiğimiz alışkanlıklarımızdan kurtulmamız gerek.

Kendi yalanını söylemek, bir başkasının gerçeğini söylemekten daha iyidir. "

İnsanlar seni çözemedikleri zaman, ön yargılarını kullanır.

Biliyor musun, o sıralar durmadan kendime şunu sorardım: Neden böyle aptalım ben?

Madem başkaları aptal ve ben onların aptal olduklarını kesin olarak biliyorum, öyleyse neden onlardan daha akıllı olmak istemiyorum?

herkesin akıllı olmasını beklemenin çok uzun süreceğini anladım. Bir de bunun hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini…

İnsanların değişmeyeceğini, onları değiştirebilecek kimsenin bulunmadığını ve bunun için çaba göstermeye değmeyeceğini!
biliyorum artık!

Ya, böyle işte! Akılca ve ruhça kim sağlam ve güçlüyse, insanlara onun buyuracağını biliyorum artık!

Kim daha yürekliyse, haklı olan da odur.

Her şeyin içine tükürmekte, aldırmazlıkta en ileri gidenler, yasa koyucu olurlar.

Herkesten daha gözü pek olan, herkesten daha haklıdır! Bugüne kadar böyle gelmiş bundan sonrada böyle gidecek!

gerçeği ayırt edemeyenler kördür!



Yoksulluk ayıp değildir, doğru, ama sarhoşlukta erdem değildir

sefalet ayıptır.İnsan yoksul da olsa ruhundaki asaleti koruya bilir.Fakat, sefalete düşünce asla...

Bir kimseyi sopa ile toplumun dışına atamazlar, daha da alçatmak için süpürürler.

sefalete düşünce kendimi ilk suçlayacak benimdir.İnsan kendi yüzünden meyhaneye düşer.

Topluluk içinde nazik görünen, özellikle nazik olma iddiasında olan insanlar aykırı durum karşısında olanaklarını kaybederler ve boş bir un çuvalına dönerler.

Yalnız kalmak için yeryüzündeki her şeyi verirdi ama bir tek dakikanın bile tek başına geçmeyeceğini hissediyordu.

"Kilitleyecek bir şeyleri olmayan insanlar daha mutludur,

Ey hayaller, ey düşsel korkular, ey karabasanlar hepiniz geriye! Hayat denilen bir şey var. Şu anda ben yaşıyorum! "

Senin en büyük günahın kendini boş yere öldürmen, kendini harcamandır. Böyle korkunç bir şey olamaz!

Tam bir kişiliksiz istiyorlar ve büyük
zevk alıyorlar ! Ne kadar kendin olmazsan, ne kadar benzemezsen kendine, o kadar iyi ! Bunu en yüksek ilerleme sayıyorlar.

tek istedikleri tam anlamıyla kişiliksiz olmak... Kişiliksiz olmaktan bir haz duyuyorlar! Yeter ki kendileri olmasınlar, yeter ki


Acı çekmek iyi bir şeydir.
Acı çekiniz.

Hiçbir eksiği bulunmasın diye bakacak olursak , dünyada kaç tane iyi insan kalacak dersin ?

Ben yalanı severim! Yalan, insanların bütün öteki yaratıklara karşı biricik üstünlüğüdür!

Yalan söylersin ve böylece gerçeğe ulaşırsın! Ben yalan söylediğim için insanım.

Önceden on dört kez, hatta belki de yüz on dört kez yalan söylemeden hiçbir gerçeğe ulaşılmamıştır. Ve bu kendine göre onurlu bir iştir.

Oysa biz yalanı bile kendimiz kıvıramayız! Bana bir yalan söyle, ama bu yalan senin olsun, senin uydurduğun bir şey olsun, alnından öpeyim!

Kendine ait bir yalan, başkalarına ait gerçekleri tekrarlamaktan belki de daha iyidir. Birincisinde sen bir insansın, ikincisinde ise bir papağan!

Biz şimdi neyiz? Biz şimdi hepimiz, bilimde, gelişmede, düşüncede, buluşta, ülküde, istekte akılda, tecrübede, her şeyde, daha kolej hazırlık sınıfındayız!

"Öğrenmenin sonu yok..."

'' Bu sabah tam bir idam mahkûmu gibiydim... ''Kendini savunmak,her insana tanınmış bir haktır..

İnsanın ne yapıp edip başvuracak bir yerinin bulunması gereken zamanlar oluyor.

bana, bugüne kadar "komşunu sev!" dedilerse Şöyle bir sonuç çıkıyordu: paltomu ikiye bölüyor, yarısını komşuma veriyordum. Böylece ikimiz de yarı yarıya çıplak kalıyorduk.

Bilim ise " herkesten önce kendini sev" der. Çünkü dünyada herşey kişisel çıkar temeli üzerine kurulmuştur.

Yalnızca kendini seversen, hem işlerini gerektiği gibi yaparsın, hem de palton sapasağlam üzerinde kalır.

Ekonomi bilimi şunu der toplumda özel işler ne kadar yolunda giderse,
paltolar ne kadar bütün kalırsa, o toplumun temelleri öylesine sağlam, genel işleri de öylesine düzenli olur.

yalnız kendim için kazanmakla, herkes için de kazanmış oluyorum, komşumun ikiye bölünmüş bir kaftandan daha fazla almasına, hem de onun bunun sadakasıyla değil, ekonomik ilerleme sayesinde almasına imkan vermiş oluyorum.

Her şey insanın içinde yaşadığı ortama, şartlara bağlıdır. Herşeyi belirleyen çevredir, insansa bir hiçtir.

Böyle bir acıyı taşıyıp durmak! Üstelik de hayat boyunca!..
Alışırım... ‘dedi.

yalan her zaman bağışlanabilir; tatlı bir şeydir çünkü yalan,insanı önünde sonunda gerçeğe götürür.

insanın ağrına giden şey, onların yalan Söylemeleri değil,söyledikleri yalana kendilerinin de inanmaları..

Ağlaya sızlaya da olsa alışmışlar.
İnsanoğlu denen aşağlık yaratığın
alışamıyacağı hiçbir şey yok galiba!..

Neden böyle aptalım ben? Madem başkaları aptal ve ben onların kesin olarak aptal olduklarını biliyorum, Öyleyse neden onlardan daha akıllı olmak istemiyorum?

Sonra herkesin akıllı olmasını beklemenin çok uzun süreceğini anladım Bir de bunun hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini...

Rus atasözünde dediği gibi : aynı anda birden fazla tavşanın peşinde koşarsan bir tanesini bile yakalayamazsın . “

Herkes kendisi hakkında kendisi karar verir ve kendini en iyi aldatabilen, herkesten daha neşeli yaşar.

"Ya odanda öldürdüğün örümcek bütün hayatı boyunca senin onun oda arkadaşı olduğunu sanıyorsa.."
Tanrı’ya eskiden olduğu gibi dua ediyor musun, Yaradanın yüceliğine inanıyor musun?

Varın bana nankör deyin alçak
aşağılık deyin,ama Tanrı aşkına yakamı bırakın!Bırakın!"

Hiç tanımadığımız insanlarla öyle garip karşılaşmalar vardır ki, tek kelime konuşmadan ilk andan itibaren ilgimizi çekerler.

+Çok mu dövmüş kocası?
-Fark eder mi?..

Kimsenin, hiç kimsenin ne yardımına, ne ilgisine ihtiyacım var...Ben...yapayalnızım...Neyse, yeter artık! Beni rahat bırakın!

Kendine ait bir yalan, başkalarına ait gerçekleri tekrarlamaktan belki de daha iyidir.

Bir iple intihar da edebilirsin, salıncak da kurabilirsin...
Hayatın ipleri senin elinde...

Her yönüyle incelemeye kalkarsan dünyada kaç tane iyi insan kalır?

Acı ve üzüntü, vicdan ve derin bir yürek için her zaman zorunludur..

Tuzu benden", ekmeği senden herkesin tütünü de kendisinden. "

İnsanların taktıkları maskeler vardır

Öyle bazı aşağılamalar vardır ki, insan ne kadar isterse istesin, unutması olanaksızdır.

Vicdan, bir iç meseledir..

kadın kalbini yola getirmede en güçlü, en şaşmaz yola herkesçe bilindiği gibi, övmedir.

Aşağılık insanoğlu her şeye alışır !

Hastalık mı suçu doğuruyordu, yoksa suç mu kendi yapısına uygun, hastalığa benzer şeyleri geliştiriyordu?

Bazı karşılaşmalar vardır, hiç tanımadığımız insanlara bile, sanki birdenbire, tek bir söz bile etmeden, ilgi duymaya başlarız..

utançtan kaynaklanan gözyaşları, bence güzellikten de öte bir şey.

Öyle gözleri var ki az kalsın sandalyeden düşecektim...

Ne can sıkıcı insanlarsınız!"
Bir şeyler söylesenize!"

"Ne diye oturup duruyorsunuz?Bir şeyler konuşalım...bir araya geldik ama susuyoruz."

Kendi düşüncelerine karşı öyle büyük korkuları oluyor ki insanların tahmin edemezsiniz!

Her şey insanın elindedir.Fakat insan korkaklığı yüzünden,bile bile her şeyi kaybeder."

karşılaştı gözleri. Bu bakışlarda sevgiden başka bir şey yoktu.

herşeyin bir başlangıcı vardır.

Oysa ne kadar yorgunum.. "

için de bir şeyler gizler gibiydi..

Tanrının bana baş edemeyeceğim bir şey vermeyeceğini biliyorum. Sadece keşke bana bu kadar güvenmeseydi diyorum.''

Biz ölümsüzlüğün, her zaman aklımızın almıyacağı bir şey olduğunu düşünürüz. Büyük, çok büyük şey..

Ya sonsuzluk, bir taşra hamamı gibi tavanların köşeleri örümcek bağlamış küçük bir odaysa.. ❝

Hakkımda ne düşündüğünüz beni hiç ilgilendirmez.

yaşar kemal yer demir gök bakır

Sen imdat eyle koca Muhammet.Tatlı canım sana emanet koca Allahım. Beni şefaatinden esirgeme, Tüm günahlarımı bağışla.

Ne yaparsan yap, ne kötülük edersen et, bu köylü hiç bir vakit sesini çıkarmaz.

Vicdansızlar, namuzsuzlar, dört kitapta katli vacipler. Bu köyden hiç kimsenin cenazesi kılınmaz.

sen bize kötülük ettin, aç koydun, rezil ettin, ama biz gene de senin elini öperiz.

Allah seni bu dünyada da, o dünyada da yeşil etsin oğul. Yem yeşil . .

bozkırı bütün benliğini verip dinledi. Bozkırdaki yaratıkları düşündü.

Bu gecede, dışarda insanoğlu kalamazdı. Kalsa hemen donuverir, kaya kesilirdi. Ya kurtlar, tilkiler, ayılar neyler ki ? Ya kuşlar ?

Uludağların koğuklanndaki kartallar Ya akça pakça güvercinler ? Ya yağmurcuk kuşları ? Bu borana, kışa hiç bir yaratık dayanamaz.

Koca Allahım sen koru ŞU cümle yaratığı.Onlar senin öz yavruların Eliyin emeği, gözüyün nurudur. İyi koru onları.

öyle alçak, dört kitapta katli vacip, öyle düşük bir yaratıksın ki köylü sana, o pis tenine dokunmağa değmez, diyor. Seni hiç sayıyor.

köylü Seni bir çöp bile saymıyor. Bu da seni öldürmezse, bir ormanlık odun al da derdine yan Koca Halil,

Bir adamın arkasınca konuşmayınca, o adamın hiç kulakları çınlar mı oğul ?.

kirpiklerin, kaşIarın, sakalın donmuş karda kıyamette ne dolaşırsın, bire oğul ? üşürsün. soğuklarda çok gezme hasta olursun, yiğidim canım.

Bana bir kurşun değsin de, tam yüreğimin başına bir yağlı kurşun sıksınlar da, sözünü duymayayım

Allaha sığındı. Onu kutsadı. Kötülüklerini getirdi gözünün önüne. Cehennemi getirdi. Cehennemde cayır cayır yanışını, sırat köprusünden geçerken ateş denizinin ortasına düşüşünü .

Baba,» dedi sevinçle, « sana bir tarhana çorbası yaptım ki, ömrümde böyle güzel çorba yapmadım.

Azıksız, kibritsiz yola çıkan yolcunun başına kötülüklerin büyüğü gelmez mi ?

Biz kötülüğü elimizle yaptık. Biz kendi kendimize yaptık. Birlik olmadık. Her birimiz ayrı baş çektik. Birbirimize düştük.»

Bir köy için borcunu ödeyememek onursuzluğun en büyüğüydü. Geleneği yıkmaktı. borcunu bir yıl vermediler diye. Bir köy bundan daha büyük suç işleyemezdi.

Bir söz vardı köyler boşken, köyün içine adam boyu altın yığsınlar, bunu da bilmeyen kalmasın dağlar, yollar beller eşkiyayla dolup taşsın, kul olan bir kişi varıp da o altından bir tekine bile dokunmazdı.

Bu ne iştir , yarabbi ? Bu insanlar, nasıl insanlar hey iki gözüm
İnsanoğlu bu hale getirilir, cezaların, utançların böyle en büyüğüne çarptırılır mıydı ?

bu zulmü yapmasın artık şu köylülere. Daha insanca, daha yumşak davransın. Bir liralık bezi beş liraya satıyor. Bu kadarlıkla kalsın.

Köy bir düğün havasındaydı.
Köy öyle bir sevince, gürültüye boğuldu ki, köy köy oldu olalı böylesini görmemişti.

Köpeker ürüyor, koyunlar meliyor, eşekler anırıyor, bebeler ağlıyor, horozlar ötüyordu Çok şükür koca Allahımıza, Allah kerim

Hiç mi hiç gözünün yaşına bakmaz. Her şeyin, akar suyun, esen yelin, kaynayan zelzelenin önüne geçilir de bunun önüne geçilmez. Ve de hiç bir surette geçemezsin,

köylüyü usandırmamak gerekir, Sabrı iyice taşarsa dinlemez.

Borç inkar etmek, Allahı inkar etmektir,

çocuklar, kocalar açlıktan ölecekler. Ve de hepimiz açlıktan kırılacağız. Ve utançların büyüğü yüzümüzde kalacak.

Ve de Anam bu köyde en akıllı, enyiğit, en sağlam bir anadır.

Çuvallarda un, bulgur, hızmanlarda yağ yoktu. Yatak yorgan, kapkaçak yoktu. Bu kadar yoksul, bu kadar hiç bir şeysiz şeysiz köy, dünya dünya oldu olalı görülmemişti.

Çocuklar, yaşlılar, erkekler, yarı çıplaktılar. Ve hepsinin de ayaklan yalındı.Bir insan bu köye gelsin de bir evin içine girsin, bozulmasın, iki gözü iki çeşme olmasın . .

Bir köy böyle tutkun olunca o köyün sırtı kıyamete dek hiç bir vakit yere gelmez.

bir köye muhtar olmak Cennete vali olmaktan daha iyidir.

Yüreğinde insanlık olan adam köyün bu halini görünce hiç başka bir şey diyemez ve düşünemez.

İnsanoğlu ne kadar kötü, ne kadar zalim de olsa bir iyi yanı var,

saklayacak bir şey aradım, bir iğne bile bulamadım Bir zoruma gitti ki . . . Yoksulluk şimdiye kadar bana böyle koymamıştı

Bir köy bu kadar fıkara, evleri bu kadar bomboş olunca, değil geleneği, dinini bile bozar,

İnsan yüreği bu taş olsa eritir.

şu kocaman çocuk oyununda. ne kadar da mutlu Bütün bunları azıcık mutluluk için yapıyorlar

belki de en güzel yeri çocukluğu.

Büyüyesiniz, büyük büyük, uzun ömürlü olasınız, çocuklar. Benim ak güvercinlerim

Şu insanoğlu çiğ süt emmiştir,» demişti. « Dünyadaki tekmil yaratık adam olur da, şu insanoğlu adam olmaz.

Ne dersin Kul sıkışmayınca Hızır erişmez .. Yetiş imdadımıza Hızır

yüreği iyilik dolu Köylü senin korktuğunu sezerse, korkarsan hemen de sezer, o zaman tekmil kötülükleri yapar.

Azgın bir köpek bile senin ondan korkmadığını anlarsa, üstüne saldıramaz.

Korkmak yok. Ölüm karşma gelip dikilse de korkmak yok. Korkmak yarı ölmektir

Ben köylümü öğüyorum. Sizleri candan kutluyorum. Böyle sıkı bir köylü değil Toroslarda, dünyanın hiç bir ülkesinde bulunmaz

Canından vazgeçer de hakkının bir zırnığından vazgeçmez.utanç içinde hiç bir zaman yaşayamayız
Türk milletinin asaletli soyuna bu yakışmaz.

sözün çoğu da köylüyü bıktırırdı. Şimdi sözü bağlamak gerekti.

hiç bir kanun yasasında, töresinde insanı soymak yoktur.

kurbanlık koyunların sırtlannı boyarlar, boynuzlanna kırmızı ipler bağlarlar, ondan sonra da keserler. bugün bu köylü milleti böyle kurbanlık koyunlar gibibir

dünya kadar malın var. Nereden aldın bu malları ? Hiç kimse bilmez, Alınteriyle olur mu bu

Bende yürek var. köylümü severim. Bendeki yürek demircilerin örsü gibidir. bu yürek bile dayanarnadı da köylünün bugünkü haline eridi. Gözlerim yaşardı.

Umutlarını kırdın. Umut kırmak kötü bir iştir

Sen köylü milletini bilmezsin. Bir gün olur ölüme güle güle giderler, bir gün olur bayramı ağlaya ağlaya karşılarlar.

İt itin kuyruğunu ısırmaz.

Bir gün, bir gece insanlar için iyi gitmemişse, o günün kendisinden de hayır bekleme

gece, bu esen borana karşı, çırılçıplak dışarı çıkmalı. Hem de karın altına yatmalı·. İnsanın içindeki sıkıntıyı söker

Bizim telaşımız boşuna ana. Öyle değil mi ? Tavşan dağa küsmüş de dağın haberi olmamış

Fıkara, garip, akılsız oğlum el hiç hakkından vazgeçer mi ? isterse dünya kadar malı olsun.
insanoğlu hiç doyar mı

Haklı hakkından vazgeçer mi ?

Mustafa Kemal iyiadamdı, hem de babayiğit bir kişiydi. Çok çalışmıştı. Varını yoğunu millete vermişti. Hocalar ona karşı koymuşlar, millete gavur diye ilanat vermişlerdi

Çok şey yapmış, çok engeli aşmış . bu köylü Korkuyorum yazık olacak köylümüze başına iş getirecek. Delikanlılar eşkiya olacaklar, yaşlılar kavga edecekler. Tüm köylü biribirine düşecek

Kendi düşen ağlamaz. Bırak sarhoşu düşene kadar gitsin. Sıkma canını. İpi koparıncaya kadar çeksinler,»

çocuklara ana gibi kim bakabilir? Ana gibi yar olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz.

Behey akılsız köylüler, sizi bu hale getiren, sırtınızdan geçinenlerdir

Anaların anası bir tek adama benzer sen varsın bu köyde

Köylünün ne yapacağı, ne edeceği hiç belli olmaz. Bu köylü milleti yedi yaşında bir çocuk gibidir. Ne bir yaş aşağı, ne de yukarı . . .

bu köylü kepazeliğe alışmış, yutuyor Allahın ağızsız, dilsiz yaratıkları dayanamadılar da bu köyün haline, başlarını aldılar, çektiler gittiler.

Sizin yüzünüzden. Bir atlı görseniz kaçacak delik arıyorsunuz.Sizin yüzünüzden. Bereket yerine rezillik, güzellik yerine kötülük , varlık yerine yokluk yağacak.

Ekinler yanacak. Bu köye bir daha ekmek girmeyecek. Kırmızı buğday yüzü görmeyeceksiniz.
Ekinler yanacak. Sizin yüzünüzden !

Bu köy bunlara müstahaktır. Bu köyü salgınlar, seller, hörtükler, zelzeleler alıp götürecek.Köyü öyle bir hale getirdiniz ki, üstünden Allahın kuşları bile geçmez oldu.

iki aydır göklerdeki kuşlara baktım. Çok kuş sürüsü gördüm ki, bizim köyün üstüne gelince yollannı değiştirdiler. Neden ki dersen, bu köyde korku var, yılgmhk var, ölüm var, salgın var.

Kuş kuşken bile, bilin ki böyle kötü durumlara katlanamaz. Çok arı gördüm ki, bizim köye yaklaşınca, ulu bir duvara çarpmış gibi duruyor
vızıldaşıp birbiri üstüne yığılıyorlar,

rezil görenek yerin dibine batsın.

Hiç düşündünüz mü bu denizlerin, şu ulu bozkırın sonu nerede biter ? Denizierin arkası nereye dayanır ? Gün nasıl doğar, nasıl batar ?

Günün arkasında ne var ? kuş
nasıl uçuyor, hiç düşündünüz mü

kötülük etmeyi düşünen
söz üstüne söz koyan beterin beterine uğrayacak

Yaşlı adama el kaldırmak soya yakışır bir iş değildir

bilesin ki, göl yerinden su eksik olmaz. Hem de bilesin ki, eskiden de kurt eniği kurt olur.

Gömleksiz diye neden demişler bu soya ? Sözümona Gömleksiz ağası hep gömleğini fakir fıkaraya verirmiş de kendi gömleksiz
gezermiş. Yıl on iki ay gömleksiz gezermiş.

Kellelerden kale yapan soy batsın.

yalancı adamın dili kurusun, gözü görmez olup, sürünsün.

Deliler çok yalan söylerler

bir sümüklü, bir uyuşuk adamdır. Bu dünyada yaşaması fazladır.
Hem de eşek kafadır.

Üstüne giydiği bir gömleği, ayağına diktiği çarığı kırk yıl giyer öylesine ağır, temkinli yürür ki, ayağı bir taşa, bir ağaç köküne takılmaz. Bir karıncaya, bir böceğe, bir yaprağa mümkünü yok basmaz.

Bu köye bahar inmeyecek. Ekinler bitmeyecek. Avratlan kısır kalacak. Bu köyü seller, zelzeleler alıp götürecek. Lanetler, yılanlar yağacak

insanı deli eden o sözler kimin ağzından çıkabilir ? Dünya dünya oldu olalı böyle okkalı sözleri hep ermişler etmişlerdir.

İnsanoğlu ışığı sever. Bir lokma ışık için ölür, canını verir.

Böyle giderse, üstümüze örttüğümüz, bir bulut gibi tepemizden aşağı ağan bu karanlıklar bitmiyecek. Biz ölenedek karanlık içinde kalacağız,

Köylü her şeyden bıkmış, dünyadan umudunu kesmişbu kış çırılçıplak kalmasınlar. Onlar benim köylülerim, kardeşlerim.

Şükretsinler, dua etsinler bu köylü benim köylüm. Azıcık nankör ama, kırk yıldır alışveriş ederiz. Kırk yıllık kahvenin hatırı var.

Et tırnaktan ayrılmaz. Bu köylü benim köylümdür.

Ben hiç kimseden korkmam, Allahtan başka.

Köylüyü sızılatmayın.

köylü benim öz kardeşlerimdir

Bu çiçeğe yaklaşabilen her kişi ömrü boyunca büyük mutluluklar dünyasında yaşar. Bir ömür, dünyası cennet olur.

Bu çiçeğe yaklaşabilen yoksulluk yanına uğrayamaz. Hiç bir insan da bu insana kötülük edemez.

Millet de, bile bile, inanmağa, umut bağlamağa dünden hazırdı.

Allahın emriyse başım üstüne. Peygamberin kavliyse başım üstüne
 

Murataltug

Müdavim
Katılım
15 Ekim 2017
Mesajlar
5,873
Reaksiyon puanı
3,096
Puanları
113
Yaş
38
j grance ölü ruhlar ormanı

Din daha sonra ortaya çıkıyor, mezarlarla birlikte. Bu da yaklaşık 100 000 yıl öncesine dayanıyor.

Neandertal insanları ve Cro
Magnonlar doğanın güçlerine saygı gösteriyorlar.

Cro-Magnonlar Siyah uzun saçlar, deri tunik ve pantolonlar, sofistike takılar ve aletler. Onlar avcı
toplayıcı göçebelerdi. Taş yontmada terzilikte ve kürkçülükte uzmanlaşmışlardı...

Uygarlık gelişiyor Hayır. Daha çok hayatta kalmaya çalışıyorlardı. Hatta gruplar arasında yardımlaşma olduğu bile düşünülüyor.

Her ne olursa olsun, endogaminin önüne geçmek için farklı klanlar arasında evlilikler yapılıyor neolitik devrim gerçekleşiyor. Yaklaşık
10 000 yıl önce.

Hava yeniden ısınıyor. Hayvan sürülerinin yaşadığı stepler, ormanlık alanlara dönüşüyor. Mamutlar yok oluyor

Ve insan, birkaç bin yıl içinde, hayvancılığı ve tarımı öğreniyor. İşte o dönemde insanlar arasında şiddet olayları görülmeye başlıyor.

Her kabile komşunun rezervlerine göz dikiyor. Tahıl stokları. Sürüler... Jean-Jacques Rousseau haklıydı: Şiddet mülkiyetle birlikte ortaya çıkıyor.

maden devrimi oluyor. Tunç, sonra demir. Dinler gelişmeye başlıyor. Yazı bulunuyor. Böylece tarih
öncesinden İlkçağ’a geçiliyor

Eduardo Manzarena Yetmişli yıllarda Manzarena, köylülerinden kanlarını parayla satın alıyor ve onları Kuzey Amerika’ya fahiş fiyatla satıyormuş. Herifin lakabı “Managua Vampiri”ymiş.

kurgu dünyası -sinema, televizyon, kitaplar- ve bu dünyanın yaptığı şiddet bombardımanı, herkesi en çılgın vahşeti bile kanıksar hale getirmişti.

Urucum. Amazon ormanlarından gelmiş bir bitki. Amazon yerlilerinin kullandığı bir bitki...urucum Aşı
boyasına yakın bir pigment. Aşı
boyası Neolitik Çağda önemli bir maddeydi. Derileri tabaklamada
gömme törenlerinde kullanılırdı

Duvar fresklerinin altın çağı yaklaşık 40 000 yıl önce başlar ve 10 000 yıl önce de biter. Bir yığın eğilim, motif, üslup vardır, bu resimlerin daima mağaraların derinliklerine yapıldığını bilin yeter.

oldukça tuhaftır..insanlar, düşünüldüğü gibi, mağaralarda yaşamıyorlardı. Mağara önlerinde Veya çadırlarda yaşıyorlardı resim yapmak için zor yerleri tercih ediyorlardı. buraları aynı zamanda onların ibadet yerleriydi

Rosa Luxemburg’un sözleri geldi: “Özgür insan, başka türlü karar verme imkânı olan insandır.

XX. Yüzyılın sonlarında aşırı Diktatörlük şiddet olaylarına sahne olduğu ölüm ve zulüm makinesinde yoğrulmuştu.

muz cumhuriyetlerinin -onlara bu ad veriliyordu, çünkü Orta Amerika devletleri, tamamen ABD’nin kontrolünde olan birer tropikal meyve üreticisi konumuna dönüşmüştü-

ABD’den nefret ediyordu.

ABD’Bu ülke tiksindiği her şeyi temsil ediyordu: emperyalist şiddet, tüketimi teşvik, tamamen maddi başarıya bağlı özgürlük. Ve güçsüz azınlıkların tasfiyesi.

ABD, Kuzey Amerika yerlilerine soykırım uygulaması yetmezmiş gibi Orta ve Güney Amerika’daki kanlı diktatörlükleri de finanse etmişti.

Anastasio Somoza katiller soyunun mirasçısı son derece kanlı diktatör. Ölümler. İşkenceler. Tecavüzler. Soygunlar. Bir cani tiran,

ABD’nin en önemli ihtiyacı Kan
sefalet Orada zor yaşam koşulları ve çürümüşlük, gübrenin üstünde yetişiyormuş gibi hep canlı kalırdı.

Kötülüğün bulaşıcı olduğunu düşünmem için birçok nedenim var. Artık Tanrı’ya bizi koruması için dua ediyorum. Belki de cehennem
kapılarını açmak üzereyizdir,

Tuhaf bir dünyadasınız

Bu aşırılıkçılar Aşırı sağcı insanlar. Irkımızın saflığını korumak istiyorlarmış. Çok yönlü bir suç vakası.

Unutulmuş bir zamanda, insanlar küçük klanlar halinde yaşıyorlarmış her klan, bütün kadınlara sahip olan zorba bir erkeğin egemenliği altındaymış.

Bir gün klanlardan birinde oğullar egemen babaya ayaklanmışlar. şiddet eylemi sırasında babayı öldürmüşler ve klandaki kadınlara sahip olabilmek amacıyla cesedini yemişler.

Toplumları oluşturan, dinleri yaratan da bu vicdan azabıydı.

Latin Amerika’da kan satışı sömürü ve sefaletle eşanlamlı olmuştur. Fakir ülkelerin satacak sadece iki şeyi vardır: kızları ve kanları.

Maralar, iç savaşların sonunda Orta Amerika’da ortaya çıkan, vahşi ve kanlı eylemlerde bulunan çetelerdi. En tanınmışları Salvador’daki maralardı:

Her duygu ona mükemmel geliyordu. Ve paha biçilmez

Devrim yıllarında, ölümsüz ve yenilmez olduğumuza inanıyorduk. Sonra sürekli inişe geçmeye başladık. Politika, hastalık, kokuşma, insan doğasında var olan her çelişki bizi yakaladı...

Mayaların kanla karmaşık bir ilişkisi vardı. Çoğunlukla, onların, insan kurban eden Azteklere göre daha az şiddet yanlısı olduğu söylenir.

Mayalar insan öldürüyordu. Güneşe sunmak için onların kalplerini çıkarıyorlar toprağın susuzluğunu gidermek için kan akıtıyorlardı. kendilerini kurban ediyorlardı.

Mayalarda Her birey, az veya çok acı veren çeşitli ritüellere göre kanlarını tanrılara sunmak zorundaydı. Acı, tanrılarla iletişim kurmanın bir yoluydu.

Guatemala’nın durumu 80 li yıllarda, yerlileri canlı canlı yakıyorlar, gözlerini oyuyorlardı, sırf onlara yaşamayı öğretmek için. Arada da genç bir kız yenmişti

Guatemala öyle bir yer yok.
Burası bir şehir değildi. Bir ülke değildi. Gerçek bir cehennemdi.

Belki bir gün bir şeye benzeyecekti, ama şimdi magma evresinde olan, bir tür insaninsan-sefalet-kirlilik füzyonuydu...Guatemala City bir cehennemdi. çocukça sevdaların yeşil cenneti”ydi.

XVII. Yüzyılda Convento de Nuestra Senora de la Merced. On altı yaşındaki bir kızı yemiş olan Belçika asıllı rahip Pierre Roberge’in görev yaptığı kilise.

j grance ölü ruhlar ormanı

bir otistik cinayet işleyecek kadar donanımlı değildir.”

Otistik dehalar”la ilgili yaygın
kanının tersine, çoğunda önemli derecede zekâ geriliği vardır.

Yasa katıdır, ama yasadır.”

Yargıçlar, adaletin atalarından -Romalılardan- miras kalmış Latince alıntılar yapmaktan hoşlanırlardı.

Her bakımdan şeffaf olmak zorundayız

Evlenmek. Çok gecikmeden çocuk sahibi olmak. Ve çalıştığı enstitüde ilerlemek. Sıradandı belki, ama o kadar da kötü değildi.

Objektiflik yoktu. Adalet insani bir olaydı Kusurları olan, değişken, sübjektif.

Hayatı, bir su gibi parmaklarının arasından akıp gitmişti. Ve artık, ona “matmazel” yerine “madam” diye hitap etmeye başlamışlardı. Lanet olsun.

İki yıl önce dibe vurmuştu. Zaten acı bir tadı olan hayat artık ona iyice tatsız gelmeye başlamıştı.

yaşamak sadece “acı çekmek”ti.

Vazgeçme ondan Özgür bir kadın olmak Çok kolay değil biliyorsun...

Bir tanığın ne avukat bulundurma, ne de dava dosyasına bakma hakkı vardı. Bir tanık, bir şüpheliden iki kat daha güçsüzdü

bir çocuk, yedi yaşındaki Mahomed Tamar hastaneye kaldırıldı kurşun zehirlenmesi Küçük oğlan iki gün sonra çırpına çırpına öldü. Otopside karaciğer böbrek ve
beyninde kurşun bulundu.

Hapishanelerde çocuk katillerine ne yaptıklarını biliyor musunuz

Tubu. Çok katı bir kavim. kadınlar koltuk altlarında bıçak taşır. Savaş sırasında kocaları sırtlarından yaralanırsa, onları boşarlar.

Mutsuzluklarımız için gözyaşlarımız vardır.

Erkeklerin çoğu güzelliğin, zarafetin, inceliğin peşinden koşar

Sen evlenilecek kadınlar grubundansın. gurur duyulacak bir kadınsın. çocuk sahibi olmakla iftihar edilecek bir kadın.Anne, yani

bir ceset Son derece kanlı bir olay. Kurbanın kolları, bacakları koparılmış. Bir tür kanibalizm. Duvarlar kanlı işaretlerle kaplıydı

kanibalizm hikâyesi...Kollar ve bacaklar koparılmış, sonra kemiklerine kadar yenmişti. Yerde organ kalıntıları vardı. Vücudun her yerinde ise insan dişi izleri. boktan bir durum.

hukukda bir suç sorgu yargıcı olmayı istemişti. Tekamacı seri katilleri yakalamaktı. Onların öldürme çılgınlıklarının şifresini çözmek. Onların acımasızlıklarıyla mücadele etmek.

boğularak öldürüldüğü yazıyordu İç organları boşaltılmıştı Kolları ve bacakları kesilmiş ve yerleri değiştirilmişti -bacaklar omuzların eklemlerine, kollar da gövdenin altına. Katilin “korkunç bir mizansen” yarattığı yazılıydı

Kendini borçlu hissediyordu. Tüm kadın kurbanlara Tecavüze uğrayan kadınlara, dayak yiyen eşlere, katledilen isimsiz kadınlara karşı. Sorgu yargıcı olacaktı pislik herifleri bulacak ve kanun adına onları cezalandıracaktı

Alain Souchon’un dediği gibi “Köpekler, en güzel yerlerde, hep pırıl pırıl temizlenmiş olarak karşınıza çıkıyor” du.

Adalet dünyası, diğer bütün idari makamlardan çok daha kokuşmuş bir dünyaydı.

Başını yastığa koyup konuşmak, insanın ağzında tükürük bırakmaz ve beynine çok fazla kan gitmesine sebep olurdu.

modus operandı’ Seri katillerin ceset üzerinde veya olay mahallinde yaptıkları değişiklikler

katilin kızı boğazladığını,kanını boşalttığını ve vücudunun bazı bölümlerini yediğini biliyoruz.

Kanibalizmle ilgili birçok site var. kedi videoları, parçalama seansları insan etinin kullanıldığı yemek tarifleri. Ve yamyamlara yemek yapmak isteyenler! Çılgınca Binlerce insan, etini yedirmek istiyor.

Demir çağı vardı. Tunç çağı da. Şimdi ise petrol çağıydı

Kızı yukarı asmış, baş aşağı. Yüzünü parçalamış ve gırtlağını kesmiş. Tıpkı çiftliklerde öldürülen domuzlar gibi.

Sito genetikçiler hücreler üstünde çalışır. Moleküler genetikçiler ise çok daha mikroskobik ölçekte,DNA üstünde çalışır

Her hücrede, kromozomlar vardır. Bu kromozomlar ipliksi spiral yay biçimli yapılardır ve bunlar da genlerden oluşmuştur. Moleküler genetik bu ayrımlarla ilgilenir. Son derece küçük bir evren

Benim felsefem dünyayı olduğu gibi kabullenmektir.

Her gün gazete okuyup topluma damgasını vuran şiddet çılgınlığını gördükten sonra, aynı şiddetin,bir gün kapımı çalabileceğini kabul etmemem imkânsız

Gerçeği saklamak imkânsızdı

Doğu Timor’da petrol vardı yapılan sondajlarda, ada açıklarında petrol yatakları bulunmuştu. Gelecek 20 yıl içinde Timordaki petrolden 15 milyar dolar gelir öngörülüyordu

Hiç umut kalmadığında en azından geriye gurur kalırdı.

Önemli olan her gün, her dakika işini sevmektir.

önemli olan aşktır.

Baba mekanizması. Baba, her şeyin anahtarıdır. Onun gölgesi çocuğun kişiliğinde, davranışlarında ve arzularında hep vardır. Özellikle de kötülük konusunda.

bir cani Küçük kızları bir mahzende ölüme mahkûm etti. Onlara tecavüz etti. Onları sattı. Yeni
yetme kızları canlı canlı gömdü. Hiçbir şey bu yaptıklarını haklı kılamaz.

Çocuk için ilk aşk objeleri, iç içe geçmiş anne ile babadır.

Seri katillerin ister psikotik, ister psikopat veya sapkın olsunlar, tek bir ortak noktaları vardır: Kötü ve mutsuz bir çocukluk geçirmişlerdir.

Asla onarılamayacak hasarlar bırakmış bir şiddet, bir karmaşa Her suçlununarkasında, hep suçlu bir baba vardır. Bunu insanın kökenlerine kadar götürebiliriz

Bugün bile hâlâ içimizde saklı olan bu vicdan azabıyla yaşıyoruz.

arzuları saklamamızı ve vicdan azabı duymamızı sağlayan tek şey, iyi bir eğitimdir.

Artık bize sadece Tanrı yardım edebilir. “Tanrı’dır daima senin kılavuzun, en çorak yerlerde ruhunu doyuran...”

küçük ve masum olan her şeye sınırsız bir sevgisi vardı

Masumların hapse yollandığını mı söylemek istiyorsunuz?

Suçlu olduğuna inandığım masumlar, Bu hayatın bir parçası.

yargıçlar da hata yapabilir

burjuva düzenine karşıydık. Özgürlük, yücelik, zekâ için mücadele ediyorduk. Bugün ise gençler emeklilik yaşı için gösteriler yapıyor. Burjuvazi her şeyi kirletti. İsyan ruhunu bile

sonunda onu takdir etmeye başladım Tıpkı yıllardan beri peşinde olduğu yaşlı fili sonunda sevmeye başlayan bir avcı gibi

Bunu nasıl yapıyorsun? ihanet ve ikiyüzlülük içinde yaşamayı nasıl beceriyorsun?Tüm bunların içinde saygı nerede?

Ölüm bize bütün hakları verir. Ölüm yaklaştıkça insanın pişmanlık duyduğu, arınmak istediği sanılır. tam tersidir. İnsan yaşlandıkça bütün inançlarını, sorunlarını askıya aldığını farkeder.

Tek bir gerçek vardır: Ölecektir. Ve ikinci bir şansı olmayacaktır. O zaman karısını aldatır, verdiği sözlere ihanet eder. Her şey için kendini affeder

Benim yaşımda, insanı cezbediyor. Sanki ölüm yalçın bir kayalık değil de daha çok bir kavis, bir yaymış gibi. Tatlı bir eğim...

Amerikalı seri katil Herbert Mullin öldürdüğü insanlar sayesinde depremleri önlediğine inanıyordu ve havadaki kirliliğin avlarının bağırsaklarından kaynaklandığını ileri sürüyordu.

Ve kadranı kandan, akrep ile yelkovanı çakmaktaşından olan saat ilerliyordu.

Kapısında neon ışıklarıyla Huzurevi” yazıyordu, ama burası daha çok gereksiz farz edilen insanların bırakıldığı bir yerdi.

Deliler ölüm döşeğindeki yaşlılar Bakıyorlar, ama görmüyorlardı. Artık düşünmüyorlardı.

bunaklığın,Alzheimer hastalığının ve tüm bilinç kayıplarının yaklaşan ölümü hissetmemek için Tanrı’nın bir lütfu olduğunu düşünmüştü.

Alzheimer Bunak yaşta mutluluk için hiçbir şeyin farkına varmamaktı Ne yılları. Ne günlerin. Ne de saatlerin. Her saniyesi bir ömür olan bitkisel bir yaşam.

genel anlamıyla kadın Kaderinin kısa bir özeti. Sevmek Umut etmek. Doğurmak. Çürümek.Ta ki sona ulaşana, yani ölene dek.

Asıl suç burada kaldığınız günleri iyi değerlendirmemektir

yaşar kemal orta direk

avrad. Ölümümü istiyorsunuz, gece gündüz Allaha öleyim diye yalvarıyorsunuz. Öleyim diye götürüp Körmezara koyuyorsunuz
İşte buna dayanılmaz.

Başına gelmeyen bilmez. İçinde bir dayanılmaz bir sıkıntı. Sanki iki el yüreğini kavramış sık babam sık, çek babam çek ediyor.

Neydi bu başına gelenler
Yüreğindeki sızlama olmasın da, isterse tüm bedeni domdom kurşunu yarasıyla dolsun.

Şu yele bakarsan, şu kara bir çul gibi dünyayı örten karanlığa bakarsan zorlu bir yağmur geliyordu.

Bir yağmur geliyor ki. Gök yarılmış dersin. Bir hafta, on gün yağacak

Verme kitabımızı ellere.

Bir daha da düşmana uyarsam iki gözüm önüme aksın.

anadan doğdu doğalı ayakkabı yüzü görmedi, bizim köylü milleti ayakkabı bilmez,

Şeytan tüyü var bu herifte. İki lafta kandıramıyacağı insan yok

Bu köylü kısmı iyilik bilmez. Netsen faydasız. Onlar için. paralan, rezil ol, köylümün kılına hile gelmesin diye çırpın, can ver uğurlarına .bana mısın demezler.

Azıcık açık yerini görmesinler. aç kurt gibi üstüne saldırırlar

Hükümet nerde, millet
orda. Sen bunu bilmez misin? Bilmezsen, öğrendin işte arkadaş

sizin evin büyük göreneğinde, düşmanınız da olsa, kapımza geleni kovamazsınız.

sizin eve düşen herkes, düşman da olsa, muradına ermeden, eli boş dönemez. Bu evden her kim ne istediyse, eli boş dönmedi.

Bana arka ol demeye geldim. Sana sığınmaya geldim. Ben bir yavru kuşum. kanadının altına al demeğe geldim

Bir köy yalnız kalmışa, hor görülmüşe sığınmışa arka olamaz mı"

Gömleksizoğlu ocağı yalnız kalmışlara . . kimsesizlere, akrabalarına. küçük düşürülmüşe arkaydı. Sen o ocağı yakamaz mısın?

Kutsal bir adamsın. Dini bütün müslümansın. Kimsenin hakkını yemedin. Şu dünyaya babeler gibi geldin, bebeler gibi gideceksin.

Delikanlılığında bile harama, eşeğe. türlü malılukata uçkur çözmedin. Bu kadar yolu tertemiz geldin, bu ömrü tertemiz yaşadın.

Yarın ahrette, Allahın divanına vardığında, Ya kulum Ökkeş Dağkurdu diyecek, benim soracak sualim yoktur. Sana Cennetten bir köşk hazırladım ki, Adana tiren istasyonu gibi parıl panl ışıklı.

Allahın divanına vardığında, Ya kulum Sana Cennetten bir köşk
Var git köşküne de kurul. safa sür, dem ver, dem al diyecek. Yanına avradını da verecek. Hizmetine de kırk huri verecek ki. dünya güzeli.

Allahın divanına vardığında Kırk tane Terin miski amber kokacak. Bir an gül, bir an nergis, bir an alıç çiçeği gibi. Bir an yarpuz, bir an da taze çam yaprağı, bir an da yağmur toprağı gibi kokacaksın.

Emek olmayınca, yemek olmaz

bu köyün tüm akılsızı bu dünya için çalışır, sen Cennetteki köşkün için uğraşırsın bir de Seni hor görürler

gözümüzü dünya kör etmiştir. Biz kolay tarla, çok kazanç ararız.

sen zor tarla, haklı kazanç ararsın
Senin bol pamuklu yerde pamuk toplaman, kolayca çok para kazanman, oradaki köşküyün bir duvarının yıkılınası demektir Bunları gözü körler, kulağı sağırlar bilmez

Bizler, kör şeytana, canavar nefsimize uyanlar dünyanın pis malı temiz gözleri bürümesin.

iyiliği unutup, nefse dünyanın pis malına düşersen oradaki köşkünü yıkar. kevser suyunu kurut eylersin

Kitabımız der ki, Allaha şirk koşmayacaksın. Allah kim? Tövbe tövbe! Emirlerinden dışarı çıkılmaz bir büyüğümüz.

köyün düzeni bozulursa el ayak tutmaz kocalar korkularından, köylü beni öldürecek diye ıssız dağlara atarlar kendilerini. Ve de ıssız dağlarda can verip ölürler. Ölüleri de bulunmaz. Kemikleri de

köyün düzeni bozulursa kemikleri
Cesetleri sel götürür. Yeşilce sinekler Böcekler, kuşlar yer.
cesetlerini Bir güzelce, emmili dayılı cenaze nasip olmaz. Ve de arkadaşlar, Kuran okunmaz

Seni dağlara düşürdüler de köyü ikiye bölüp gidiyorlar. Sağlığında sana Emmi diyenler, kaçıyorlar. Köy düşmanları. Bunlara komşu denir mi, köylü, kardaş, emmi denir mi?

Sağ olsaydın da yapılanı görseydin Emmi, dost kim, bu köyün dostu düşmanı kim anlardın.

Vaaaaaaaay, vaaay ıssız,- kimsesiz dağlarda, yapayalnız ölenim! Oğul dedin de başına gelen oldu mu? Kardaş dedin de varıp Kardaş dedin de varıp sarılanın bulundu mu?

Bir kaşıcık su dedide ölürken veren oldu mu? , Yoksa. çırnaklarınla yerleri yırtaraktan öyle yalnızca mı verdi tatlı canını?

sürüden ayrılanı kurt kapar

bir ölü dururken, ya da bir yitik, köylü konur da gidilir miydi? Elalem ana avratlanna söğmez miydi
Mesaj otomatik birleştirildi:

j grance ölü ruhlar ormanı


Ben cehennemin bekçisiyim


Yarın ne olacağını tahmin etmek imkânsızdı. Ne de bu gecenin nasıl biteceğini.


Sabah güneşi bütün şiddetiyle odayı dolduruyor, insanda kahvaltı yapma arzusu doğuruyor, umut verici bir günü müjdeliyor, atla gezinti yapma isteği uyandırıyordu...


Klima son hızında çalışıyordu. İnsanın kemiklerini donduracak kadar.


Bir psikiyatr yetenekleri konusunda başarısız olmuş bir delidir...


İnsan hayatta kalma konusunda korkunç bir yeteneğe sahip Timsah
saldırmış Onları parçalamış olabilir.
Ama hayatta kaldılar


Herkesin hayal kurmaya hakkı vardı


Her yürek vuruşunun tadını çıkarıyordu. Kan basıncının. Her yaşam belirtisinin.Sadece yaşamak.Her şeye rağmen, hiç de o kadar kötü değildi


Carl Jung “Nevroz, anlamını arayan ruhun acı çekmesidir” diye yazmıştı


cehennemin Kim ona yaklaşırsa orada kalıyordu. Bir acımasızlık ve şiddet sarmalı içinde hemen ölüyordu


Askerler bebeklere önem veriyordu. Ama kadınlar kelepçelenmişti. Gece gündüz gözlerinde hep siyah bant vardı. Sorguya çekilmişlerdi, yani işkence görmüşlerdi,


son ana kadar. Başlarında köpekler bekliyordu kadınlar cehennemdeydi
Ve cehenneme çocuk doğuruyorlardı.


bir tarım makinesine kadını bağlıyorlar motoru çalıştırıyorlar Doğumu hızlandırıyorlardı. Makinenin karşısına oyun masası yerleştirmişlerdi, iddiaya girmek için. Kadının bağırtıları duyuluyordu Askerlerin kahkahaları.


Tam bir kâbus.Çocuğu alıyordu.
kadın Öldürülüyordu. Silah sesi bebeğin duyduğu ilk gürültüydü.


Arjantin’i biliyorum. Büyük hayalleri, kocaman bir yüreği, tonlarca borcu olan bir ülke.


Dert etmeyin. yıldızlar gökyüzünden kolayca düşer


İspanyollar Arjantine ayak bastığında, buraları ıssız değildi. yaşayan yerli kabileleri, küçük etnik kavimler vardı. Batı’nın kuralları ve çıkarları doğrultusunda katledilmiş, köleleştirilmiş dağıtılmıştı.


10 000 yıl önce değil 300 000 yıl önce ortaya çıkmış Afrika’da yaşamış varlıklardan söz ediyoruz. Homo sapiens Afrika’da ortaya çıktı. Avrupa ve Asya’ya yayıldı.


Bir deneme yapın. Bir sabah bir sorusorun. Bir cevap alacaksınız. Ertesi gün aynı soruyu sorun. Başka cevap alacaksınız. Dünyayı algılamaları sürekli değişir,


Bu tekniğin adı el vuelo Mahkûmlar cezaevine nakledilmeden önce aşılanıyor ilk uyuşturucu onların dirençlerini yok ediyor. Onları, sersemlemiş bir halde uçağa biniyorlar.Sonra askerler onları soyuyor, uçağın kapısını açıyor ve çıplak bedenleri Güney Atlantik’in sularına atıyorlar. Binlerce tutuklu bu şekilde ortadan kayboluyor.


Binlerce tutuklu bu şekilde ortadan kayboluyor. 2 000 m yüksekten atılarak. Denizin yüzeyine çarparak
1980’den itibaren öfkeli anneler çocuklarına ne olduğunu öğrenmek istiyorlar. öldülerse, en azından cesetlerini almak istiyorlar.


Bu kadınlar ünlü “Madres de Plaza de Mayo” (Mayıs Meydanı Anneleri) adını alıyorlar. Askerler onlara “Mayıs Meydanı Kaçıkları” adını veriyor Ve ölülerini gömmek isteyen halkın simgesi haline geliyorlar.


İşkence yöntemlerinin en başında picana var; vücudunfarklı yerlerine elektrik vermeye dayanıyor: gözkapaklarına, dişetlerine, koltukaltlarına, cinsel organlara...


Tanıklar İşkence tekniklerinden bahsediyor; Kadınlara tecavüz elektrikli testereyle uzuvların kesilmesi, göz çıkarma, organların usturayla kesilmesi, vajinaya canlı kemirgen sokma, anestezi uygulamadan el ve ayak sökülmesi, mahkûmların üzerine, ısırması veya tecavüz etmesi için köpek salma...


rütbeliler nasıl cezalandırılabilir? rütbelileri Generaller. Amiraller. En iyi ihtimal, mahkemeye çıkmadan ecelleriyle ölmeleri. En kötü ihtimal evlde gözaltında tutulmaları


Anneler generallere karşı benzersiz bir direniş cephesi oluşturuyordu. örgütlenmişlerdi, Onların yüzünden suçlular huzurla uyuyamıyorlardı.


Diktatörlükler devam ediyor, Öldürmüş, işkence etmiş, insanları zorla içerde tutmuş bu subaylar turp gibiydi.


adalet, her ne olursa olsun Azrail’den bile daha yavaş


Mayıs Meydanı Anneleri evinin önüne gösteri yapmaya geldiğinde Yaşlı kadınların üzerine köpeklerini salıyor veya basınçlı su püskürtüyor olmalıydı


Siz Fransızlar, her şeyi siz icat ettiniz! savaşı. İşkenceyi. Ölüm taburlarını. Hatta denize insanları atmayı Kahrolası İngiliz!


XIX. Yüzyılda İngilizler Buenos Aires’i kuşattığında, kadınlarımız onların suratlarına kızgın yağ atmıştı. İyi zamanlardı


Bir katildi. Bir soykırımcıydı. Ama yalan söylemeyen bir suçluydu


Kahrolası bebekler Hepsini öldürmek gerekiyordu.


Devrimler herkesi rahatsız eder. Özellikle de bilimsel alanda. Bu yasadır


Ya cinayetler? Bir kuruntu uğruna mı bu kadar insanın öldürüldüğüne inanıyorsunuz? Kuruntular yüzünden hep cinayetler işlenir


cesetlerin bataklıklara atılmasını emretmiş. Timsahlar da gitgide bundan hoşlanmaya başlamış. Böylece ceset atma işi de hız kazanmış..


İnsan ne aradığını bilince daha iyi sonuca ulaşıyor


1978’de, kendi boğazını kesmeden önce karısını öldüren adam berbat bir alkolikmiş. Oğulları, zor kaçmış. Sadece altı yaşındaymış


Burada bu tip olaylara sık
rastlanır. Askerlerin, idam edilen siyasi mahkûmların çocuklarını evlat edinmesi oldukça yaygın.
Çocuk gelişimini düşünemiyorum.


Her yerde ölümün ve şiddetin kol gezdiği bir kışlada yaşayan, onu evlat edinmiş ailesi tarafından reddedilmiş bir öksüz.


Sürekli dua ediyorum. “Benim namıma üzülen sizler için, dedi Tanrı, adaletin güneşi doğacak ve şifa onun kanatlarının altında olacak...


şiddet dolu bir gece. Baba, körkütük sarhoş, karısını dövmeye başlıyor. Gece yarısı, baba tüfeğinin süngüsünü alıyor ve karısının boğazını kesiyor


Diktatörlük her gün yüzlerce çocuğun öksüz veya yetim kalmasına sebep oluyor


İsa’nın şu sözlerini yineliyorum: “Hekime ihtiyacı olanlar sağlıklı insanlar değil hastalardır. Ben iyi ve dürüst insanları değil, günahkârları doğruluğa davete geldim.


Kutsal Kitap’ta dendiği gibi: “Senin yüzünden nereye kaçayım? Eğer göklere çıksam, sen oradasın, ölüler diyarında yatağını sersem, işte oradasın.”


Yalan, aldatma ve ikiyüzlülük sona eriyordu.


dergilerde, televizyonda uygar dünyayla tamamen ilişkisini kesmiş kavimlerden söz edildiği olurdu hiç beyaz adam” görmediklerini söyleyen yerliler.


Ormandaki halk, basit bir grup değildi. İnsanlığın şiddet yanlısı, kan dökücü, kötücül bir parçasıydı.


Var olma biçimleri barbarlığa ve sadizme dayanan, karanlık tanrılara tapan yamyam yaratıklar. Bir korku filminden çıkmış törenlerle kurban eden sapkın katiller.


Her cinayetin ardında, bir babanın hatası vardır.


Kesin olan tek şey vardı katıksız bir şiddetle yoğrulmuştu. Şiddetle doğmuştu. Ve şiddet için yaşıyordu


Köylülerin iyiliği için askerler tarafından düzenlenen bir “ibret” sahnesi. Yol kenarına, çıplak, kan içinde on mahkûm yatırılmıştı saçları koyun gibi kırkılmıştı. Kafa derileri yüzülmüştü ne kulak ne tırnakları vardı, ayak tabanlarının derisi yüzülmüştü. Kadınların memeleri kesilmişti. Vücutlarında yanık izleri ve delikler vardı.


hiçbir şey bilmemeyi yeğliyorum. Böylece tutuklanırsam söyleyecek hiçbir şeyim olmaz.


İsa’nın, Matta İncili’nde yer alan sözlerini yineliyorum: “Ne mutlu ruhta fakir olanlara! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır. Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler. Ne mutlu yumuşak
huylu olanlara! Çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar


onun terk edilmiş bir çocuk olduğunu düşünüyorum kimsenin istemediği bir çocuk. Hiç sevilmemiş bir çocuk.


Aziz Paulus’un yazdığı gibi: “Aşk sabır ister...”İnsanı dik ve ayakta kılan, güçlü kılan umuttur.


otizm insanları korkutur. Bu sendrom, şeytanın çocuğun bedenini ele geçirmesi olarak görülür.


Dünyanın asla taşıyamadığı en kötü ırk. Yüzde elli yerli, yüzde elli İspanyol, yüzde yüz pislik. İnsanın kendi soyunu onlardan koruması gerekiyor. Ladinolar, yüzyıllardır yerlileri öldürüyorlar. En kötü zulmü onlar yaptı.


soytarı kıyafetleri giymiş insanlarla bir ülkenin gelişmesini nasıl beklersiniz?


Hâlâ Ortaçağ’da yaşıyorlar Orta Amerika halkları Nikaragualılar oldukları yerde sayıyorlar Kosta Rikalılar son derece kültürsüz Panamalılar ise ABD’ye uşaklık eden “satılmış”lardı


Kız göl kenarında, yaşıyordu. bulunduğunda parçalanmıştı. Ve bazı organları yenmişti


Köylüler intihar etmiş bir din adamını kendi ölülerinin arasında istemediler. Bu uğursuzluk getirirdi


Korkuya meydan okuyordu. Ve ne olursa olsun, bu iyi bir şeydi.


Halkımız asla dağılmayacak. Yazgısı uğursuz günlerin üstesinden gelecek.


Tolstoy Sözleri -


Sen yalan içinde yaşıyorsun, ben hakikatte iddiası, bir insanın ötekine söyleyebileceği en acımasız sözdür.


Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için, güneşin doğduğunu sanırlar.


Birine çamur atmadan önce düşün ve sakın unutma; ilk önce senin ellerin kirlenecek.


Yaşamak için bırakılmış bir yön baktım, yoktu: Ben de direnmek için elimden gelin yaptım.


Yaşamak değil, Beni telaş öldürcek


İnsana aklı, sorunlarından kurtulması için verilmiştir.


Bir insanın değeri bayağı kesire benzer: Pay gerçek değerini gösterir, payda kendisini ne zannettiğini. Paydanın değeri arttıkça kesrin değeri azalır.


Uzak ve imkansız gözüken bir şey, bir anda yakın ve mümkün olabilir.


Güzel olan sevgili değildir, sevgili olan güzeldi


Sıkıntı sürecinde olgunlaşan, düşünceyle yoğunlaşan, emekle hazırlanan ve en iyiyi vermeyi amaçlayan faaliyete sanat denir.


İnsanlar, aşk üzerindeki görüşlerini değiştirmelidir. Kadınla erkek, cinsel aşkı şiir havasına büründürmekten kaçınmalıdır. Bunun insanı alçaltan hayvanca bir iş olduğu kabul edilmeli.


Gerçek değer; gelmesi boşluk dolduran değil gitmesi boşluk yaratan.


Bir insanın hayatının ikinci yarısı, ilk yarıda kazanılan alışkanlıkların sürdürülmesinden ibarettir.


Kolay mıdır bir anda her şeyden vazgeçip gitmek, yoksa her şeye rağmen gitmekten vazgeçip sevmek mi gerek.


Bütün mutlu aileler birbirlerine benzerler, her mutsuz ailenin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.


Kıskançlık, insanı alçaltan ve küçülten bir duygudur.


İyi kimselerin izzeti, başka insanların ağzında değil, kendi vicdanlarındadır. -


Bir ülkede köleliği yasalar koyuyorsa, namuslu bir insan için en uygun yer cezaevidir. -


Jean-Christophe Grangé Sözleri


düzen düzensizlikten doğar”


Aptallığın sınırı yoktur.


Anladım ki; senin sevdiğine değil, seni sevene değer vereceksin.


Beyin, hâlâ dünyadaki en tehlikeli silah.


Düşmanını hiç düşünmemek, onu yenmek demekti.


Gidenin arkasından bakmayın; yoksa geleni göremezsiniz


Beni anlamak için söylediklerimden çok sustuklarımı dinleyin. Çünkü ben, söylediklerimden çok sustuklarımda gizliyim.


Bulunduğu yerde değil, aslında hep düşlendiği yerdedir insan


Kötülük bir ruhsal bozukluk, bir insan patolojisidir.


İktidar ile gazeteciler arasında enayice bir oyun vardır Gazetecilerin skandalları ortaya çıkarmalarına izin verirler. Kendilerini kızdıracak esas konulara ilişmemek karşılığında.


Yara en çok avucunun içindeyse sana aittir! Sıkarsın avucunu, canın yanar. Ama senden başka kimse bilmez neden acıdığını.


Bir sırrı muhafaza etmenin en iyi yolu, sırrın olmamasıdır.


Her insanda birçok kişilik vardır. İçlerinden biri, az veya çok daha baskındır.


Burada bir söylenti vardır… Kütüphanedeki bütün kitapları okumuş olduğu anlatılır.


Sanırım hayal kurarken malzemeden çalıyoruz, Çünkü sürekli yıkılıyor!


Ne kadar değişirsen değiş; İlk nerede mutlu olduysan, hep oraya çevirirsin kafanı.”


Hiçbir ruh hali, öldürme eylemini açıklayamaz, hattâ haklı gösteremezdi.


Yıkma, öldürme, yok etme hep oralarda bir yerdeydi, insan beyninin derinliklerinde. İnsanın genlerinde, ilkel beynindeydi ve açığa çıkmak için fırsat kolluyordu.


Dünyanın neresinde olursan ol, bulunduğun yerde değil düşündüğüm yerdesin.


Tek şansım, tek başıma olmam.


Acı bizi eğitir.


Ya komünizm, ona ne dersin? Başlangıçta güzel bir düşünceydi. Sonra nereye vardı? Yüzyılın en büyük soykırımına.


Gidenin ardından nokta koyun ki; gelecek olanın ismi büyük harfle başlasın.


Aristokrasinin doyum olmayan cazibesi: Her türlü edepsizce sözü söyleyebilir, her türlü hareketi yapabilirdi, ama davranışları hep zarif ve kibardı.


İnsan kendi karanlığında boğulurken başkalarına nasıl ışık dağıtır?”


Eyüb Kitabı’nda Tanrı Şeytan’a sorar: “Nereden geliyorsun?” Şeytan cevap verir: “Dünyayı dolaşmaktan ve orada gezinmekten…”


Beni mutlu etmeye çalışma. Benimle mutlu ol.


geçmişi Nazi arşivleri gibiydi
 
Son düzenleme:

Murataltug

Müdavim
Katılım
15 Ekim 2017
Mesajlar
5,873
Reaksiyon puanı
3,096
Puanları
113
Yaş
38
yaşar kemal orta direk

Adam olan köylünün birliğini hiç bir zaman bozmazdı. Bozulmasına meydan vermezdi.

Köylünün suçu olmazdı. Eğer kötü yollara sapıyorsa suç Muhtardaydı.

Yüksek, halka baş olan kimselerde gönül, kibir olmazdı Olmamalıydı

Kendini herkesle bir tutacaksın ki, seni sevecek, sayacaklar

her insanın yüreğinde bir büyüklük aslanı yatar, Sen benim dersen, o da iki misli, beş misli benim der.

Dağdaki iki oğlaklı çoban bile kendince, gönlünce Başkasından üstündür.

köyde en yiğit, sözüne en güvenilir adam sensin. Kardaşımdan, öz kardaşımdan ilerisin. Keşke anam senin gibi bir kardaş doğuraydı bana. Dünyalar benim olurdu

Atalar ne demiş, deli bir dostun olacağına, akıllı, bin düşmanın olsun, daha yeğdir

Böylesi köylüye can kurban.
Leb demeden leblebiyi anlayan köylüye böylesi insanlarla Cehenneme bile gider de yanmaz. Ve de orasını gül gülistanlık eder.

kamyonları, ekini yeyip kusan biçerdöverleri, gürültülü fabrikaları, inanılmayacak büyük şehirleri olan.karınca misali insan kaynayan, Çukurova toprağı

Nar bahçesi çok eskidir. Küffardan kalmadır derler. Kütükleri kocaman kocamandır gövdenin yarısı kuru yarısı yeşildir. Yaşlı kabukları çatlamıştır. Dallar eğri büğrüdür.

Bozuk bahçenin kara yılanları beter olur. Her taşın altında bir kara yılan desen, yalan söylemiş olmazsın
Kara yılanı öldürmek, günahtır.

Bir yılan bir kıza sevdalanmış, yıllar yılı onu kovalamış Yatağına girer, onunla uyurmuş. Kız yılanı her koynunda buldukça korkusundan göklere sıçrarmış. Sonra alışmış. Bağırmaz olmuş. Yıllardan bir gün, yılan kaçamamış, kızın kardeşleri yılanı öldürmüşler. Kız da ağlamış, kederinden deliye dönmüş.

nuri pakdil


Namaz, zamanın kalp atışıdır.

”Sükût; Dünyanın en uzun cümlesi…”

”Dilimin döndüğü kadar sustum…!”

”Biz, yitire yitire kazandık kendimizi.”

”Boynumuz ağrıdı batıya bakmaktan.”

”Bize lazım olan soylu bir öfkedir.”

”Kudüs’süz ve İstanbul’suz Aşk yoktur…”

“Birbirimize tutundukça bıçakların ağzı kapanacak.”

”Hayat; hem yürünülen yoldur, hem taşınan dağ.”

”Hiç yazılmamış uzun bir destandır annelerin yüzleri.”

Batıya bakmaktan boynu tutulmuş bir toplumuz.

”İnsanın damarlarında sağlam cümleler dolaşmalıdır.”

Bombaları etkisiz kılacak tek güç ‘İnsan sevgisi’dir.

”İnsan, kendi sesini, daima başkalarından önce işitir.”

”Yalnızlıkta kendi cümlesi bile eşlik edebiliyor insana.”

”Hüzün; hissedilmesi kolay olmayan, çok narin, ince bir sestir.”

”Gerçek İman: Dönüştürücüdür: Tüm yeryüzünü; Hakka doğru…”

”Suskunluğu, tırnaklarımın altında bir tahta kıymığı gibi taşıyorum.”

Çağ ancak, bilinçle sorumluluk yüklenenlerin yüzüne güler.

”Çürüme başlamaya görsün insanda, akıp gidiyor hiçliğe.”


“Duvarlar yalnızca evleri değil insanları da ayırdı birbirinden”.

Bir de : üzümü, yaş olsun, kuru olsun; tane tane yiyenlere, merhaba.


Bir ülke, utanma duygusunu yitirmişlerle dolunca, sürgünler ülkesi olur.


”Bildiğim her şeyden sorumlu olmazsam, nasıl hak edebilirim yaşamayı?”

”Kuşkusuz, en etkili ve evrensel silah, kelimedir. Okumadığın gün karanlıktasın.”


Bilirim ve bildiririm ki;İnsan, vicdanıyla sürekli hesaplaşıyorsa, genç kalır, tığ gibi.

”Çok vefalı bir dostun elini tutarcasına Sağ elimi sol elimin üstüne getirdim..”

Hiç alışamadım gülmeye, hüzün vicdanıma daha uygun

Yüreğimizin yarısı Mekke’dir, geri kalanı da Medine’dir. Üstünde bir tül gibi Kudüs vardır.

Sevda…Sevda : beklemektir : insanın omuzlarında dağlar taşımasıdır : dağları çıka çıka.


İnsanın en çok kalbi temiz olmalıdır. Ne emek, ne ekmek; önce kalbimiz bozuluyor çünkü.

Sabah namazına her gün kalkabilsek, bu çağın boynuna demir halkayı geçirebiliriz gibi geliyor bana.

Yapayalnız dolaşıyor bu çağın insanı. Çünkü birlikte yürüyecek kadar güvenmiyor kimse birbirine.

”Sözümüz eksik, hayatlarımız yarım, kalbimiz sallanıyor içimizde. Direnmeye hazır hayatlar ver bize Rabbim !”

”Acıyı güzele, kötüyü iyiye çevirmek lazım. Ölümsüz olan, bir tek o çünkü.”

İnsanın özü artık yok. Tüm çılgınlıklar bundan kaynaklanıyor olmalı. Çağın kanseri, bu ‘insan özü’nden yoksunluk.

“Yargılıyız acı çekmeye. Acının her şeye egemen olduğu bir çağda yaşıyoruz : en çok insan öldürülen bir çağ çünkü bu.”

Osmanlı Devleti, dünyanın dengesini sağlıyordu. Bu denge bozulmadıkça, Avrupa devletleri, Doğu’nun, Ortadoğu’nun, Afrika’nın kaynaklarını rahatlıkla sömüremeyeceklerdi.

Çoğu zaman, susmak, konuşmaktan daha kıymetlidir, hayırlıdır.

Söz bitebilir, fakat sükût hiç bitmez. Çünkü o, dünyanın en uzun cümlesidir.”

İnançsızlık, şu kadar megatonluk bir atom bombası altında insanlığın son bulacağı korkusundan daha çok korkutmalı bizi!”

”Tüm kurumları Avrupa’dan almak” hastalığına tutulalı beri, tarihimizi okumaz olduk. Kendi tarihine yabancı kuşaklar yetişti Türkiye’de.

Geçmişle aramıza bir Avrupa setti inşa ettik. Ve hiç utanç da duymadık bu setti inşa ederken.”


Irkçı değiliz; çünkü uygarlığımızın özündeki inanç, ırkçılığı kesinlikle reddeder.

Irkçılık , Avrupanın, inancımızdaki eşitliğin tüm insanlığa yayılmasını durdurmak; birleşmiş ulusumuzu bölmek için yaptığı emperyalist bir girişimin adıdır.

Tûr Dağını yaşa Ki bilesin nerde Kudüs Ben Kudüs’ü kol saatı gibi taşıyorum Ayarlanmadan Kudüs’e
Boşuna vakit geçirirsin Buz tutar
Gözün görmez olur

Gel Anne ol Çünkü anne
Bir çocuktan bir Kudüs yapar
Yürü kardeşim Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin

Atatürk sözleri

Taş kırılır, tunç erir ama Türklük ebedidir.

En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır.

Vatana ihanetin nedeni olmaz. Er yada geç bedeli olur.

Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz.

Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.

Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim.

Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak!

Öğretmen bir kandile benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık verir.

Milletimiz her güçlük ve zorluk karşısında, durmadan ilerlemekte ve yükselmektedir.

Cumhuriyet, fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz.

Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.

Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır. 29 Ekim 1923

Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık.

Beni görmek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.

Başarı tüm ulusun azim ve inancıyla çabasını birleştirmesi sonucu kazanabilir.

Beni ne zaman görmek isterseniz aynaya bakın.Türk çocukları benim bir parçamsınız ve bende sizin.

Bir milletin medeniyetini ölçmek istiyor musunuz? Kadınlarına nasıl muamele edildiğine bakınız.

asker ordusu ne kadar güçlü olursa olsun, zafer ne kadar yüce olursa olsun ulus ilim ordusuna sahip değilse, kazanılmış zaferlerin sonu olacaktır.

bir an önce büyük, mükemmel bir ilim ordusuna sahip olma zorunluluğu vardır.

savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde edilirse edilsin, zaferlerin kalıcı sonuç vermesi ancak eğitim ordusuyla mümkündür

Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.

Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çöküş vardır.

Her ilerleyişin ve kurtuluşun anası hürriyettir.

Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade zorunludur.

Bir ulus, sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.

Benim manevi mirasım, bilim ve akıldır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse mirasçım olurlar.

Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin.

Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir.

okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.

Tehdide dayanan ahlak, bir erdemlilik olmadığından başka, güvenilmeye de layık değildir.

Birtakım kuş beyinli kimselere kendinizi beğendirmek hevesine düşmeyiniz; bunun hiçbir kıymeti ve önemi yoktur.

Bir milletin ahlak değeri, o milletin yükselmesini sağlar. Bir millet, zenginliğiyle değil, ahlak değeriyle ölçülür.

Saygısızlığın, saldırının küçüğü, büyüğü yoktur. Samimiyetin lisanı yoktur. Samimiyet sözlerle açıklanamaz. O, gözlerden ve tavırlardan anlaşılır.

Medeniyetin esası, ilerlemesi ve kuvvetin temeli, aile hayatındadır. Bu hayattaki fenalık mutlaka toplumsal, ekonomik ve politik beceriksizliği doğurur.


Bir millette, yöneticilerde özel istek ve çıkar vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan üstün olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmaz bir sondur.

Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen Türk istiklal ve cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu sonsuza kadar yaşatacak olan sizlersiniz.

Türk gençliği amaca, bizim yüksek ülkümüze, durmadan, yorulmadan yürüyecektir.

Bir milletin kültür düzeyi üç safhada; devlet, düşünce ve ekonomideki çalışma ve başarılarının özüyle ölçülür.

Bir millet savaş alanlarında ne kadar zafer elde ederse etsin-, o zaferin sürekli sonuçlar vermesi ancak kültür ordusu ile mümkündür.

Asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, yüksek kültürde ve fazilette dünya birinciliğini tutmaktır.

Kültür zeminle orantılıdır. O zemin milletin seciyesidir.

Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak,

Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerdeki cephenin suskunluğudur.

Milletimiz her güçlük ve zorluk karşısında, durmadan ilerlemekte ve yükselmektedir.

Büyük Türk MiIIetinin hızını, her vasıtayla arttırmaya çalışmak, bizim hepimizin en kutlu vazifemizdir.

Medeniyetin emir ve taIep ettiğini yapmak insan oImak için yeterIidir.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye haIkına Türk miIIeti denir.

Herkes uIusaI görev ve sorumIuIuğunu biImeIi, memIeket meseIeIeri üzerinde düşünüp çaIışmayı görev edinmeIidir.

BiIeIim ki miIIi benIiğini biImeyen miIIetIer başka miIIetIere yem oIurIar.

Bütün ümidim gençIiktedir.

Medeniyet öyle bir ışıktır ki, ona kayıtsız olanları yakar, mahveder.

Medeni olmayan milletler, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdur.

Egemenlik, kayıtsız şartsız ulusundur.

Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, mahvolur.

İnsaf ve merhamet dilenmekle millet işleri görülemez; millet ve devletin şeref ve bağımsızlığı elde edilemez, insaf ve merhamet dilenmek gibi bir kural yoktur.

Türk milleti ve Türkiye’nin çocukları, bunu bir an akıldan çıkarmamalıdır.Bağımsızlık, uğruna ölmesini bilen toplumların hakkıdır.

Dünyada ve dünya milletleri arasında sükun, huzur ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın, huzurdan mahrumdur.

Türkiye’nin güvenini amaç edinen, hiçbir başka ulusun aleyhinde olmayan bir barış yolu, her zaman bizim ilkemiz olacaktır.

Tam bağımsızlık denildiği zaman, doğal, siyasal, mali, adli, askeri, kültürel ve her alanda tam bağımsızlık anlaşılır.

Bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında
uşak olmaktan kurtulamaz.

Bilelim ki, milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlerin avıdır.

Ulusun bağımsızlığını, yine ulusun kesin kararı ve direnişi kurtaracaktır.

Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım.

ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur. Ya istiklal, ya ölüm.


Samimiyetin lisanı yoktur. Samimiyet sözlerle açıklanamaz. O, gözlerden ve tavırlardan anlaşılır.

Medeniyetin esası, ilerlemesi ve kuvvetin temeli, aile hayatındadır. Bu hayattaki fenalık mutlaka toplumsal, ekonomik ve politik beceriksizliği doğurur.


Bir milletin ahlak değeri, o milletin yükselmesini sağlar.

Bir millet, zenginliğiyle değil, ahlak değeriyle ölçülür.

Saygısızlığın, saldırının küçüğü, büyüğü yoktur.

Tarih, bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkar etmez.

Ey kahraman türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.

Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır.

kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir.

Kadının en büyük vazifesi analıktır! İlk terbiye verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse, bu vazifenin ehemmiyeti layıkiyle anlaşılır.

Kadınlarımız milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.

Kadınlar içtimai hayatta erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.

Tarlalarda erkeklerle çalışan, kasabalarda pazar yerine giden, yumurta ve tavuğunu satan, ondan sonra kocalarına yardımcı olan kadınlar!..

Ben kadınlar arasında kocalarından daha iyi işten anlayanlara ve hesap yapanlara rastladım.

Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur.

Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.

Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir.

Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!

Kadınlarımızın en önemli, en hayırlı, en faziletli bir ödevleri de “iyi anne” olmalarıdır.

Dünyada hiç bir milletin kadını “Ben Anadolu Kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu Kadını kadar emek verdim,” diyemez!

Bir milletin kültür düzeyi üç safhada; devlet, düşünce ve ekonomideki çalışma ve başarılarının özüyle ölçülür.

zaferin sürekli sonuçlar vermesi ancak kültür ordusu ile mümkündür.

Asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, yüksek kültürde ve fazilette dünya birinciliğini tutmaktır.

Kültür zeminle orantılıdır.
O zemin milletin seciyesidir.

Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek ve zekayı geliştirmektir.

Medeniyet öyle bir ışıktır ki, ona kayıtsız olanları yakar, mahveder.

Medeni olmayan milletler, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdur.

Türk çocuklarına spor tekniğini öğretmek ve bir kısmını törenlerde ve bayramlarda dekor olarak koymak gerekir.

Bütün millet ve memleket evlatlarını sportmen yapabilmek için sarfedilen çalışmanın ehemmiyet ve kudsiyeti aynı derecede kıymetli ve mühimdir.

Spor, yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılmaz. İdrak ve ahlak da bu işe yardım eder.

Zeka ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zeka kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar.

Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim.

Türk gençliği, sağlıklı yetişip spor yaparsa ulusumuzun geleceği güvence altındadır.

Açık ve kat'i olarak söyleyeyim ki, sporda muvaffak olabilmek için
onu kalpte muhabbet ve vatani bir vazife olarak telakki eylemek lazımdır.

Sporda başarılı olmak için bütün milletçe sporun niteliği ve değeri anlaşılmış olmak ve ona kalpten sevgiyle bağlanmak ve onu vatan görevi saymak gerekir.

Ben Türk gençliğinin spor yaparak güçlü olmasını isterim.

Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti yaşayacaktır.

kadınlarımız, erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.

Devrimin amacını kavramış olanlar sürekli olarak onu koruma gücüne sahip olacaklardır.


yaşar kemal ortadirek

Yürü behey kahpe dünya.
Çarkın kınlsın felek.


Onun ne gavur oğlu, ne şeytan oğlu olduğunu bir ben bilirim, bir de şu üstümüzdeki koca Allah bilir.

ölüme kurban olayım

Yanılmaz bir Allah.

Döngele bozkırın en önemli bitkisi, dikenidir. Yazın tatlı yeşildeyken dikenleri kadar kökleri de sağlamdır. Görünüşü bozkıra can verir, hayat bağışlar. Kuruyunca kökü zayıflar, dikenleri sertleşir

şu uçsuz bucaksız, cansız toprağın şenliği, güzelliği döngeleyle gelir. Döngelesiz, şu boş, ölü toprak neye yarar ki Bu toprak gibi yok.

Daya kulağını duyulmadık sesler duy. Bir çobanın kavalını duyarsın, dünyanın öte ucundan gelen Bir
türkü duyarsın, söylenmedik. Bir hoş, bir uğultulu Her adam toprağın sesini duyamaz.

Daya kulağını, bir günlük yol öteden giden atların nallarının sesini duy. Her adam toprağın sesini duyamaz. Kulak ister ona. Sesleri bir bir seçecek Koca Halil kulağı ister,

Çok eskiden eşkiyalar başı bir Cötdelek varmış Astığı astık, Harami, zalim. Kimsenin göz yaşına bakmayan cibilliyetsiz para kokusu almasın, öldürür keser de, çocuğunu karısını boğazlar da o parayı alırmış.


Yiğit arkadaşlarıyla, doğruluk uğruna can verene Nur dolsun

birlik olup çalışmışlar, köyü
yola getirmişler köylüye gerçeği göstermişlerdi. Köylü milleti bu! Bir kere bir şeye heyye demesin, aklı kesmesin. Korkma gerisinden

Yüzü terlemiş gibiydi. Çok da ciddiydi. Yüzüne konan sinek bin parça olur derler ya, işte öylecene. Bir atın yüzü gibi. uzamıştı

Sende yürek, sende vicdan yok
mu? Sen insan değil misin?

Muhtar olduysan sen de bu köyden değil misin? Aldığın rüşveti, ne kadar alıyorsan biz verelim de, gel bizden yana ol.

Ve de bu köylünün, ve de hükümetimize, milletimize, güzel Ağalarımıza .başkaldıranların, ve de nankörlerin başlarını yılan başı ezer gibi ezmeli, .

Geçti zaman, döndü devran. Tekeri dönenler öğünsün

ayıp değil mi? Bir koca köyün hakkı yenir mi? Bir koca köyün topladığı pamuk gasbedilir mi? Yazık değil mi? Ayıp oğlum, ayıp işler bunlar

Ala keçi can derdinde, kasap da yağ derdinde

eğer köylü isterse at değil
koskocaman bir tiren bulur.
Yeter ki istesin köylü. Getirir de kara tireni köyün kapısına dayar.

Köylü ye dokunma. Sonra seni toz eder bu köylü. Toz duman eder

Lafımı kesme lafımı. Babayın ağzının ortasına .. . Tam ortalİk yerine

köylüylen başa çıkılmaz, yeme köylünün hakkını.sakalına bir kibrit çalar cayır cayır yakarım kolay yanmazsa üstüne gaz dökerim. Seni cascavlak ederim.•

Atı olan da, tarlası olan da, yerdeki karınca da, gökteki kuş da, ipek yatakta yatan da, kuru yerde kıvranan da, kuş sütü içen de, sen de, ben de . . . oğlu olan da kara toprağa karışıp, toz olacak

Kocaları Osmanlı toplayıp Yemene sürmeli. Kocayacağına adam, varmalı, gitmeli Yemende ölmeli.

Zıkkım zehir ye de, inşallah geber. Ben de elinden kurtulayım

Ana Tırnağına kurban olduğum, Şu kesip attığın tımağına kurban olduğum,

Olmazi Olmaz olsun böyle ·düzen, böyle dirlik.merhametten maraz o zaman doğar

Adam hiç düşünmez mi? Adam hiç elini yüreğinin üstüne koymaz mı?Allah belanızı versin. Batasıcalar.

Bunlar ölmeyince dünya durulmaz. Direk çakacaklar dünyaya. Neölür kurtulurlar, ne de milleti kurtarırlar

söz birliği olmayan yerde hiç bir dirlik düzenlik olamaz

arkadaşlar. Ve de hiç bir zaman milletin beli doğrulamaz. Demirgırasiyi bozmak, ona aykırı hareketlerde bulunmak alimallah günahtır.

Demirgırasiyi bozmak, Ve de adam cehennemin içinde, tam gözünde yanar. Ve de cehennemin gözünde durmak ne gayri mümkündür

Altı üstü köylü milleti değil mi? Uçkurundan başka bir şey düşünmez.

Nankörler, ekmek bilmezler. ve de evet! Ve de derler ki, nankör vatandaşlar.Ve de sabırsızlar. Pis adem oğullan. Ve de çiğ süt emmişler. Ve de köy hıyanatları.

Kurtlar kocayınca itlere değilde, kancıklara, hem de uyuzlarına maskara olurlar.

Emmi! Tükürürler ,de, öldürürler de. Onlar Çukurova Ağaları Mühür kimdeyse Süleyman o

koca domuz. Dünyaya direk mi çakacak?Kendini yere attı.Tavşan öldüye vurdu. Gençliğinin
alışkanlığı hırsızlıkta yakalandı mıydı, baktı ki dayak yiyecek, ilk sopa.da. kendini yere atar cansız kesilirdi. Çok kereböylece paçayı kurta.rmıştı.

Vay ocağınız bata vay yakmışlar kül etmişler güzelim ormanı.
Vay ocağınız bata., ne istersiniz Allahın dağındaki ormandan?

Bir eşek, bir yolda giderken, o yolda bir kere çamura batsa, ve de bir daha o yoldan gitmez. Ve de siz insansınız, estafurullah eşek değilsiniz.


Ve de insanoğlu hayvanattan daha akılsızdır.

mücevher yürekli sevgili köylülerim,

insanoğlu hayvanattan daha alçaktır. Akılsızdır.

Kurtlar kocayınca köpeklerin maskarası olurmuş. Vay kocalık vay, evin yıkılsın Hay kahpe felek hay, çarkın kırılsın.


ırgatlar ona ana avrat ne kadar söğerlerse söğsünler aldırmaz, insan yaşayacaksa geniş
olmalı. Onlar ha söğsünler, de bizim avrada değecek değil ya, bizim avradın haberi bile olmaz," derdi.

Allahım, sen büyüksün
Çok şükür büyüklüğüne.•

Dünya bu. Hem de bu kahpece dünya

Kimseden çıt çıkmıyordu. Herkes hasta atın karşısında saygıyla duruyordu. Sanki karşılarındaki bir insan ölüsü, bir· evliya ölüsüydü.

Benim için öl desem ölürdü. Nerde öyle candan yoldaş şimdi

Hey gidi hey! Çarkın kırılsın felek. Ocacığın batsın da, sönsün de bir daha yanmasın

Sürüden ayrılanı kurt kapar, demişler

Senin ananı avradını, soyunu sopunu, sülaleni, mezardaki Hıdır Kahyanın kemiklerini.

Ölenle ölünmez

emzirdiğim akça südümü de bir vakit için olsun sana helal etmem, Buz gibi kış gecelerinde, sabahlara kadar beşiğini salladığım, boklu götünü yuduğum, Uzun Alicik, sana uykusuz gecelerimi, , emeciklerimi helal etmem.

Boynunda zebaninin tohtu, kızıl cehenneme gidersin, Ana hakkı zor. Bunu hocalardan duymadın mı, Cehennem ateşini duymadın mı

Neylesen netsen beni kandıramazsın Ana vebali alınmaz.

Gönül bir sırça, kırılınca düzelmez

Beni sırtına alıp Mekkeye, Medineye götürsen, bana Hac yaptırsan, ta sırtında, sırtın yağar olsa, ayaklann şişse benim yüreğim sana düzelmez.

Sen benim bineğimi, öldürdün, Elalemi üstüme güldürdün.

güzel saçlarına kul olduğum anam

Ben ölürüm bundan böyle. Zaten ne · kadar canım kalmış
ki? Üfürse çıkıverecek.

Ne· edersen et, öteki dünyada, yakanı iki elime alır da, Allahın karşısında, yakanı parça parça ederim. Derim ki, atın şunu
cehennemin en derin yerine.

Atım ölürken nasıl oldu. Ruhu Cennete uçtu da gitti. Hiç can çekişmedi. Çok kahrımızı çektiydi. Gözleri süzülüverdi

Namus bostan tarlasında biter mi

benim kanlım. Sen oğul öz kanlımsın. Ben ölürsem, senden sorulsun. anasını . . . Önceden, atını,sonradan anasını öldürdü desinler.

Var git, cehennem yolun olsun

korku iflah etmez adamı Korku adamın elini ayağını keser. Şu kurdun kuşun ortasında,

şu ıssız dağda, Kadın kısmı da bir korkak olur ki, fıkaracıklar. Çocuklardan beter. İyi, çocuklardan güzel, azıcık saf. Hepsi böyle.

Anasının atını göz göre göre öldürüp .de gözünün önünde derisini yüzen dinsiz imansız neye inanır ki!

Sakalı upuzundu, apaktı. · Sakalı geyik tüyü gibi Yunmuş arınmış. Bir Allahın evliyasıydı

Birisi azıcık hatırına dokunsa, bir şeye azıcık canı sıkılsa, bir yerde küçücük bir uygunsuzluk görse oturur da hüngür hüngür ağlardı. Çocuklar gibi burnunu çeke çeke

Allah, hikmetine kurban
olduğum Allah

Ben asıl gece yürümeyi severim. Hoş olur. Şu dağlar bir burcu burcu kokar ki, cennet gelmişde yeryüzüne kurulmuş dersin.

Varın sağlıcağlan kalın

Düşünüyorum ki şu dünyada ne adamlar var. Ne tuhaf. Şu adama baksana, köye küsmüş de başını almış, tek başına gidiyor.•

Ben adam diye, avradını köçek gibi karşısına alıp da kıkır kıkır edene erkek demem.

Gülün gülün, kellelerini avrat eteği altından çıkararmayanlar. Gülün

Allah kimseyi öksüz, kimsesiz etmesin.

O öyle bir güler ki adamın üstüne, yüreğini göğsünden koparır da çıkarır.

Merhametli. Onda derya deniz kadar merhamet var. Çok yüreği acır düşmüşiere. Hele çocuklara,
ince yürekli, yufka yürekli yavrum

Hey koca Allahım, kara gözlü güzel Allahım Kul olduğum

Bir candan güler ki, adamın yüreğine işler. Çocukların düşü gibi tatlı güler. Al da canıyın içine sok

Ağaçlann da insanlar gibi tatlı canları var.

Çukurovanın kavaklan güzel olur. Telli kavaklar. Telli gelin gibi salınır ha salınır. İnceden bir yel esmeye görsün. Çukurova yemyeşil bir bahçe gibidir.

Gayretli, güzel anam. Kurban
olduğum.•Kul olduğum anam

Sırtındaki ağır yükle ayağa kalkmak her insanın harcı değildi.

Ağacın da insanoğluna ne faydası olur ki. . . Eli ayağı yok ki gelene git desin. Dili yok ki haydi öte desin.

Çocuk kısmı ne bilir ah etmesini, ne bilir her bir kötülüğü içinde saklamasını O büyüklere has. Kırk şeytanhğı ·etsinler de sonra adamın yüzüne gülü gülüversinler

Varsın insan olsun. Ben insanoğluna vurgunum dünyada her şeyden çok . insanoğlunun kokusunu seviyorum,

Çocukluğumdan beri köyden bir yel esmeye görsün, deli divane olurdum, çıldırırdım.

Bir çocuğu sevmeliyim ki, sesim ona dokunsun. Dokunsun da ağlamasın bebecik.

Kocadan arda kalmak, yalnız tek başına kalmak, ıpıssız dünyada, tek başına, insansız kalmak gibidir

Kara gözlerine · kurban olduğum
Ahmedim, bana bakarsın, bana can yoldaşı olursun değil mi?

Allahım, tüm kusurlarımı bağışla

Köylüye bunca zulüm edenin avradını . . .

Beni üzme, ana güzel anam! Kusuromu bağışla

insan yüreği Allahın büyük hikmeti.

İnsanlara gösterdiği büyük mucizat. Allahın hikmeti buna, bu yağmur bu Gökyüzü

Gök gürlemesinden bir koyunların, bir de kaplanların ödü kopar derler.

Kaplaniann ödünü koparacak bir
Gök gürlemesi Davul gibi, bin tane, iki bin, on bin davulu bir arada çalar gibi gürlemeli.

Seyhanla Ceyhan derler adına, onlar gibi yüz bin tane suyu gökyüzüne çıkartmalı da. oradan hep birden tarlalara boşaltmalı.
Öylesine yağmalı yağmur,

Öylesine yağmalı yağmur, Nuh
Efendimizin tufan seli gibi taşmalı ortalık. Bir yağmur yağmalı ki...
Hey babam heey ey, güzel Allahım, sen iyi bir yağmur ver,

Hey güzel Allahım, bir yağmur sana bir kurban keseceğim. Tellice, bir kırmızı horoz. Yağlı. bir yağmur
Hey güzel Allahım Etme

etme! Anandır. Boyunca günaha girersin sonra .Allah indinde
Cehennemin kızgın tohtu boynuna geçer. Ana hakkı. Südünü sana haram eder bedduasını alırsan,

cehennemin ortasına düşeyim de cayır cayır yanayım Allah huzuruna çırılçıplak cehennemlik çıkayım. İki zebaninin ortasında. Gavur gibi cennet yüzü görmeyim. Hiç de dirilmeyim.

·Zalim olma. Zalimlik iyi değil. Sonra pişman olursun

Sıcacıktır toprak Yumuşacık, pamuk gibidir. Kimbilir nasıl böyle un gibi yapmışlardır bu toprağı?

Allahtan kork Bir kapı örterse, binini açar

Allahtan korkmaz mısın sen

Evladın kötü sözü kurşundan beter
Tam yüreğin ortasına gelen yağlı kurşundan da beter!

Allah kul olanı kimsenin sırtına muhtaçetmesim

Allahım sırma saçlı da karagözlü güzel Allahım. sen kimseyi kimsenin sırtına muhtaç etme!

güzel Allahım. sen kimseyi kimsenin sırtına Anaysa bile oğula muhtaç eyleme

inatçıydı, dediğim dedik, çaldığım dudüktü ama, iyi, yiğit, konurdu. Candandı. Tüm kusurlarını insan o anda bağışlayabilirdi.

oğluna, gelinine, torunlarına, öteki insanlara düşkün, tok sözlü bir insan az bulunurdu.

Sevgi ambarı anam,• dedi. ·Bin yürekle seven, canını istesen canını veren, sen Varmalı elini ayaklarını öpmeli. saçlarını okşamalı.

Bunlarınki deve inadı, Bir işi sonuna dek, ölene dek götürürler.

Bir kapı örterse, birıni açar. Sıkma canını. Nidelim? Elbet bir kapı açılır. Kul şıkışmayınca Hızırın eriştiği görülmüş müdür?•

Sırma saçlarına, kara gözlerine kurban olduğum.Allahım, ak sakallı, nur yüzlü yiğidim. Şu canımı al da tez günde, kurtar.

Sen her birşeycikleri bilen, yer altındaki karıncanın da avazını duyan değil misin Alemleri .gören sensin·. Yedi .kat yerin altındaki ağaç kökü de seni deyi çağırır.

Köylüler bir olunca biter. Düğün dernek, döğüş cangama biter. Köylü birliğine can kurban

Yürek dediğin yürekse eğer, yerde de olsa yürektir. gökte de olsa, deniz deryada da olsa.

Çavuşum, ana kuzusu Bizim ordumuzda çok, dedi. Arı gibi var.

Yaradana kurban olduğum,

Alaman demişki, pravo Türk milletine. Yiğit millet, demirgırasi millet, akıllı millet demiş

Alaman demiş ki, bundan böyle, elinde bu kadar uçmak vari ken gayrı bu Türk milletiyle başa çıkılmaz, demiş.

Alaman demiş ki, Bundan böyle Türk milletiyle harp edilmez, demiş. demirgırasi sayesinde Türk milleti yaşadı, demiş.

Alaman demiş ki, Her günde yüz tane uçmak yapanın sırtı yere gelemez, arkadaş demiş. Bitti gayrı demiş, Türk milletine harp yok.

Alaman Nutuk çekmiş ki yüksek milletim demiş, bakın şu Türklere, ne kadar uçmakları var, harpten kurtuldular, hiç kimse gayri onlara yanaşaniaz

Yanılmaz Allah. hikmetli büyük
Allah! Yeri göğü yaratan, kurban olayım sana

Allah kimseyi elden ayaktan düşürmesin

Selamün aleyküm

Avrat, Acımdan öldüm. Ne bit kırıp durursun öyle? Bir çorba pişir de, şöyle karnı doyası bir içelim.

Çok şükür Allahıma. çok şükür,• Bir kapı örterse, birini açar

Çam ağacıyla kabuğu arasında incecik, kağıt gibi ak bir zar vardır. Kabuğu soyunca bu zar kabukla birlikte gelir. Sonra o da kabuktan soyulur yenir. İşte bu yalabuk denir.

Güzün yağmur eksik olmaz. Güz yağmurları gibi bela. yağmur gördün mü sen?

Güzün yağmur Bir tutarsa perişan eder bizi. Seller alır götürür

Tüm yollar Çukurova yolları, tüm zaman hıdrellez zamanı olsa güzel Allahım, yücelerden yüce kara gözlüm, beni gavur et de cehennemine at. At da cayır cayır yak beni. E mi?

göğün, yedinci katında oturursun, yere göğe, suya, kanncaya kuşa sözün geçer şahin olsa da çıkamaz.

var olsun analar

yeşilcecik ot, sana diyorum, kimseciklere demiyorum. Yeryüzünün süsü, toprağın canısın sen. Doğmaz, ölmezsin, güneşe bulaşır, dağ dağ parlarsın. Yeşilcecik ot Kurban olayım sana,

güzel dizim, güzel ayaklanm.
Kurban olayım sizin gibileri yaradana.

çoluk çocuk iyice, çıplak kaldıydık.
Hem de aç. Hem de sefil. Açlıktan gözlerimize karıncalar üşüşürdü

İnsan kırk yıl koynunda yattığı kocasının huyunu husunu bilmez mi? Neyi yapıp da, neyi yapmadığını bilmez mi

karıncayı bile incitmezdi. Bir utangaç, bir yumuşacık bir adamdı

başını kaldınp da insanın yüzüne bakamazdı. Tatlı, yumuşacık, ak pamuklar gibi gülerdi. Hep güler, konuşmazdı. Çocuklar gibiydi.

Suyun ağır akanı, insanın yere bakanı derlerdi

fesat, domuz, uğursuz, hörtük, dört kitapta katli vacip cinsinden bir dinsiz. Cin tayifesinden. Yıllar yılı gün göstermedi fıkaraya.

Ölürsem de ana baba ocağımda Tanrı canımı alsın

tırnağınızı öpeyim köylülerim.

Bir lokma da mı ağzıma atacak bir şeyiniz yok? Dağlarda cacık,kenger yiye yiye bir hal oldum. Sıcacık bir suyunuz da mı? Bir parçacık kara ekmek? buğdayınız da mı?

Size bir bir söylerim Yemeni
Kocaları Yemende kalmış gelinler, oğulları dönmemiş analar, babalarını görmemiş çocuklar
Yemcni, kum çöllerini, su su diye bağırarak aklını yitiren askerleri, ·

onların Yemenden kaçmaları herkesin belleğindeydi. Kaçmaları üstüne türküler çıkarılmıştı.biz insanlığa sığmaz işler ettik.
Arkadaşları bıraktık geldik.

Köye varınca, ana, baba çocuklara, ne deriz? Sorarlarsa, onları Yemende koyduk geldik mi deriz? canımızı kurtardık çok şükür mü deriz? Ne deriz

Yemenden kaçan kurtulur. Onları bırakıp gidersek el · anamıza avradımıza söğer. Çocukları
ağlaşır; nerede kodunuz geldiniz babalarımızı diye ağlaşırlar

bu arkadaş değil, baba bir, ana bir öz kardaştan da ileri. Yoluna ölünecek arkadaş

Çukurovada pamuk hırsızlığının cezası büyüktü. Öyle karakola falan teslim etmek yoktu. Hırsızın boğazına bir ip takıyorlar, sırtındaki yükle birlikte köy köy dolaştırıyorlar,

Çukurovada pamuk hırsızını köy meydanına çekiyorlar, bütün köylü genç - yaşlı, kadın erkek, çoluk - çocuk yüzüne tükürttürüyorlardı

Tövbe etti gayri pamuk hırsızlığına. Nasıl tövbe etmesin! Yakaladılar, sırtında yüz okkalık bir pamuklan, boğazına taktılar ipi, köy köy dolaştırdılar Yüzüne tükürttürdüler. az daha boğuluyordu tükürükten.

Ilık bir koku geldi burnuna. Toprak kokusu. Hani bir sağnak gelir, geçer de topraktan taze bir koku yükselir İşte o koku.

Gün açılırken de o koku duyulur bazı yerlerde. bu kokuyu yalnız Çukurovada duyardı.

Anasına karşı içinden bir sevgi kabardı ki... Varıp boynuna sarılacak, yüzünü, ellerini öp babam öp edecekti.

Köylünün Çukurovaya inmesine altı gün, pamuğun açmasına da on dört gün var. On dört günde ta Çanakkale Boğazına varılır da, Geliboluna gidilir.

Anaların anası, anaların anası senin gibi var mı ki,• Sen ne iyisin sen. Sen hürü meleksin sen! Kadrini kıymetini bilmediğim gül Anam,•

hatunların hatunu, hanımların hanı-·
mı, benim soylu anam, sana çok kötülük ettim. Şimdi iyice anladım ki seni ben böyle perişan koydum

O rezil, pis, o sürüngen, o solucan O Akçadeniz gölüne şöyle bir göz atsa da baksa kurutur. Yeri toz duman olur.

Torosun ormanından geçse yangın yerine çevirir. Adana şehrine girse zelzeleye uğratır. Yıkar da taş üstünde taş koymaz

Ambar ambar buğdaylarım yatsa, sürü sürü koyunlarım süt verse.
kovan kovan ballanm süzülse,
altınlanm parlasa. açlıktan gözleri pörtlese de dışarı uğrasa. ben de ona bir lokmacık vermem

Onu atımın tırnağına kurban ederim.

Değnek, Elimdeki cefakarlı değnek, Bebelerin beşiği senden yapılır. Dağlann kokusu sende. Tarlaların sabanı, öküzlerin boyunduruğu senden· yapılır. Sen olmasan bunca yolu ben yürüyemezdim.

Değnek, Elimdeki cefakarlı değnek,
Sen var iken Allah kimsenin sırtına muhtaç etmesin var olasın aslanım değnek kör karıların kimsesizlerin, el ayaktan düşmüş çaresizlerin değneği, can yoldaşısın.

Elimdeki cefakarlı değnek bitmez tükenmez Çukurova yollarında sürünür de of bile demezsin. Senin hakkın ödeşilmez değnek.

Birinin aklı başına gelmiş. Amma çok geç gelmiş. Tavşan yamacı geçtikten sonra gelmiş. İş işten geçtikten sonra.

Yürek dediğin bir sırçadan köşk, kırıldıktan, paramparça, un ufak olduktan, her parçası esen yele kanştıktan sonra kim, hangi usta yapabilir birleştirabilir de?

Kırılan sırçayı bitiştirebilir misin
Haydi yaptı, birleştirdi diyelim bir yerinde, bir köşesinde azıcık kırığı kalmaz mı ki

Yılancıklar çıkarsın da yılın yılın yatsın inşallah. Toprak gibi çürüsün. Gazel olup savrulsun. Yüzüne itler bakınsın inşallah

Ulan Kır İsmail sen de mi? Getirin şunu buraya, yıkın ayağırnın altına. Çekin sakalını, yolun birer birer. Böğürtün öküzler gibi. Mustahakı budur deyyusun

Keskin sirke küpüne zarardı.

öfkeyle kalkan zararla otururdu.

Babası Hıdır Kahya, hiç bir zaman öfkeye öfkeyle karşı durulamaz, öfkeyi yumuşaklık yıkar, bu kulağına küpe olsun, demişti.

İnsanoğluna güvenilmez

Yukardaki yüce Allah adamını bilir.

Köylü kısmını her zaman korkutamazsın. Hele gemi azıya almışken hiç korkmaz. Ya herro, ya merro dedi mi kellesini kessen döndüremezsin.

Gözü dönmeye görsün köylü milletinin, hiç bir şeyle korkutamazsın. Ölümüne ölümüne yürür böyle zamanda ' bunlar.

Eline bir tek çöpü alır da kırmayı denersen, kolayca kırarsın. Amma hepsini birden kıramazsın. İki yüz çöpü bir araya getirince hiç mi hiç kıramazsın.

İki yüz çöpü bir hiç kıramazsın.
bir araya gelmiş toplanmışlar. Mümkünü yok kıramazsın

Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.

Bu da makbul bir sözdür Yumuşacık, ipek gibi olmalı. Sertlik sonra. Onun da sırası gelir.

Tüm bu günlerin öcünü fitil fitil burunlarından getirmek gerek.

Şimdi candan olmalı. Öylesine candan ki, görenlerin, konuşanların gözlerinden yaş gelmeli

idarecilik demek, yerine göre hareket etmek demektir. Sırasında katil, eşkiya, canavar gibi. Sırasında melek, evliya, Karatopaklı Hoca gibi

Hz Ali Efendimiz gibi Düldül atına binip, yalın kılıcı ele almak gerektir. Düşmanlanmız dört. bir yanımızı
kuşatmıştır.

Düşmanlanmız Önüne geçmek gerektir. Zorlu savaş olacaktır.
Bu savaşta altta kalanın vay haline

Vay haline güzelim ekmek adama güç verir. Yanmış ekmek yemek de talih verir. Öyle mi güzelim?

Böyle güzel huylann, böyle tatlı dillerin, böyle sıcacık yüreğin var da, her zaman dışarıya, öz avradına, çocuğuyun anasına, ne demeye dışarı vurmazsın

ya, tırnağına kurban olduğum
insandır hata yapar.

kimse bir eğri laf edemez.
Köylü kısmı saftır. Çocuğa benzer

Yanılmaz bir Allahtır, Heeey Koca Allahım, işine, hikmetine karışılmaz

Derler ki, kız çocuğuna bu kadar sevinen hiç bir erkek gelmemiştir yeryüzüne.

Kız çocuğu el kiri, yıkarsın gider.
Gider de el oğlunun ocağını tüttürür.

Ya oğlan, oğlan gibi var mı? Ocaklann en güzel yalımı. Kıyamete kadar sürdürür ocağını

Bu kız dünya güzeli, dünya güzeli. Hele büyüsün de bir görelim, yaksın koca bir köyün delikanlısını da babasının başını.

Hele çabuk büyüyesin kavurasın ortalığı. kızın böyle güzeli Allah ın hikmeti, mucizatı Anasının soyu güzel, onlara çekmiş olacak. •
 

Murataltug

Müdavim
Katılım
15 Ekim 2017
Mesajlar
5,873
Reaksiyon puanı
3,096
Puanları
113
Yaş
38
Don kişot cervantes

her şeyden önemlisi doğruluk ve dürüstlük başlangıçta bunlar eksik olursa, ortası da, sonu da hatalı gider.

Tanrı ise, saf insanların iyi niyetine yardım eder, akıllı insanların kötü niyetini baltalar."

İstediğimi yapınca mutlu olurum. İnsan mutlu oldu mu başka bir şey istemez

dağlarda bilginler, çoban kulübelerinde filozoflar yetişir.

"bir genç kızı kendi namusu kadar koruyabilecek kilit, muhafız veya sürgü yoktur.

kadınların hafifliğini, ikili oynamalarını, tutulmayan sözlerini, kırılmış inançlarını ve sevgilerini, arzularını akıllı davranmayışlarını kötülüyorum

dünya, kötülüklerinin cezasını çekmekten korkmayan namussuzlarla dolup taşacak

Hiçbir altın özgürlüğün bedelini ödeyemez.

Ha yoksulun kulübesi ha zenginin köşkü, soluk benizli ölüm için farketmez.

Fakat ben size derim: Düşmanlarınızı sevin.

Kötü düşünceler yürekten çıkar

Talihin iyiyse arkadaşın çok olur,ama bir bulutlandı mı kalırsın yapayalnız ortada.

kardeşim eşeğe iyi bak, sefere hazırlıklı olsun; iki misli yem ver, semerini gözden geçir. Biz düğüne değil, dünyayı dolaşmaya gidiyoruz

dünyanın bütün valiliklerini şeytan alsın. Ananın karnından çıktığında vali değildin; şimdiye kadar vali olmadan yaşadın; mezara da gittiğinde, vali olmayacaksın.

Bu dünyada en güzel katık açlıktır; yoksullarda açlık hiçbir zaman eksik olmadığı için de, her yedikleri lezzetli olur.

kız evlâda kötü koca, iyi âşıktan yeğdir."

iyi. Kızı çarıktan iskarpine, çuldan atlasa, ipeğe geçirirsen, kız ne yapacağını bilemez; adım başı bin tane kusur işler; kaba dokuması ortaya çıkar

şu atasözünü de unutma: 'Komşuya kız vermek kalaylı kaptan su içmek gibidir.'

çoluk, çocuk, torun, damat, hep bir arada huzur içinde yaşarız Tanrı'nın izniyle.

büyüklerimden çok duyduğum bir lâf vardır; önüne fırsat çıktığında faydalanamayan, fırsatı kaçırınca şikâyet etmemeli derler.

Talih şimdi kapımızı çalmışken kapıyı yüzüne kapatmamız doğru olmaz. Bırakalım bu esen talih rüzgârı bizi alıp götürsün

kanun ne derse kral odur

Namuslu kadın bacağını kırar evde oturur; namuslu genç kızın eğlencesi çalışmaktır.

bir atasözü vardır; 'Al gömlek gizlenemez,' derler. Yoksula herkes şöyle bir bakar geçer; zengine bütün gözler dikilir.

Zengin bir zamanlar yoksul olmuşsa, çekiştirmeler, beddualar başlar;

bu sokaklarda kovanda kaynayan arılar gibi kaynayan dedikoducuların sonu gelmez

Gözümüzle gördüğümüz her şey, hafızamıza, geçmişteki olaylardan çok daha iyi, çok daha canlı bir şekilde kazınır

zengin kıyafetlere bürünmüş birini gördüğümüzde o anda, o kişiyi daha önce gördüğümüz sefalet canlansa bile elimizde olmadan, saygı duyarız

kıskanç insanlar zaten onların karşısında hiçbir iyi talih emniyette değildir.

Erkek evlâdın, baba mesleğini öğrenmesi iyidir."

valinin parası olmasa bile, borç verecek biri mutlaka bulunur.

Biz kadınlar bunun için doğmuşuz; hödük de olsalar, kocalara boyun eğmek için."

cömertlik ve yücegönüllülükle haseti; serinkanlılık ve ruh huzuruyla öfkeyi; az yiyip çok uyanık kalarak oburluk ve uykuyu; öldürmeliyiz

sevgiliye olan sadakatimizle, şehveti; dünyanın dört bir yanını dolaşıp bizi iyi yapacak imkânları arayarak tembelliği öldürmeliyiz.

Putperestler, şüphesiz cehennemdeler

Putperestlerin mezarları, görkemli tapınaklardı: Julius Caesar'ın külleri, Roma'da San Pietro İğnesi adı verilen, devâsâ bir taş piramide kondu

Söyler misiniz peki, bir ölüyü diriltmek mi daha büyük bir iştir, bir devi öldürmek mi?"

inançlarla dolu kimsenin şöhreti, hem bu hayatta, hem öbür dünyada gelmiş geçmiş bütün putperest imparator ve şövalyelerinin bıraktığı, şöhretten daha iyi bir şöhrettir

hangi tarikattan olursa olsun, yoksul bir keşiş olmak, cesur şövalye olmaktan daha iyi 20 kamçı, Tanrı gözünde, devlere, canavarlara sallanacak iki bin mızraktan daha değerli.

Tanrı sevdiklerini cennete çok çeşitli yollardan ulaştırır;

Şaka yapılacak zaman vardır, şakanın hoş kaçmayacağı zaman vardır

hanımefendiler, soylu hanımlar her biri kendi evinde prenses olabilir

gerçek incelse de kopmaz ve zeytinyağının suyun üstüne çıktığı gibi, daima yalanın üstüne çıkar

Görmeye gittiğin güzelliğin güneşiyle karşı karşıya geldiğinde, parlaklığı seni şaşırtmasın sakın.

unutmayın ki, iyi niyet bahtsızlığı bezdirir derler; duman çıkmayan yerde ateş de yok demektir. Ayrıca, ummadık taş baş yarar

kardeş, nereye gidiyorsunuz? Kaybettiğiniz eşeğinizi mi arıyorsunuz? Hayır Öyleyse ne arıyorsunuz? Az buz değil, bir prensesi arıyorum güzelliğin güneşini, cennetin ta kendisini.

Haksızlıkları düzelten, susamışlara yemek, açlara su veren ünlü şövalye Don Quijote

bir güzel sopa çekerek kaburgalarınızı kırsalar, vücudunuzda sağlam kemik bırakmasalar, doğru olur mu, yerinde olur mu sizce

Her şeyin çaresi bulunur, çaresi olmayan bir tek ölüm; ömrümüzün sonunda hepimiz istesek de, istemesek de, onun boyunduruğuna gireceğiz

Üç tane safkan, ya da kar gibi bembeyaz Arap atının, zat-ı âlinize eşek gibi görünmesi mümkün mü? eğer öyleyse bu sakallarımı tek tek yolarım!"

mutluluğu bile elimden aldılar. Zaten ben bahtsızlığa örnek olarak doğmuşum; talihsizliğin oklarına hedef, nişan tahtası olmak için yaratılmışım

Anne babalarına iltifat ettirecek şeyler yapmayan oğlunuz, kızınız varsa, evlâtlıktan reddedin daha iyi."

ayarttı beni; şeytan sürekli her yerde, şurada, burada, gözlerimin önünde altınlarla dolu bir torba sallıyor

Tek bir tümseği, tek bir çukuru olmayacak kadar düz bir yol yoktur,"

Her evde fasulye pişer, benimkinde kazanla pişer. Delilik, akıllılıktan daha çok arkadaş, daha çok ortak ister.

gerçekten de, dedikleri gibi, dert ortağı derdi hafifletir

altın gibi kalbi vardır; kimseye kötülük etmez, herkese iyilik eder, hiçbir kötülüğü yoktur. Öğle vakti çocuğun teki gece dese inanır;

kör köre kılavuzluk ederse, ikisi de çukura düşer.

serüven peşinde koşan her zaman serüvenin iyisini bulmuyor.

Benim gibi yoksul ve bahtsız değilsiniz; benim heybemdeki azık, bir parça peynir; o da bir devin kafasını kıracak kadar sert.

serüven peşinde koşmaktan vazgeçelim. Madem ekmeğimiz var pasta peşinde koşmayalım, Tanrı isterse bizi o da bulur.

Eşsiz diyorum, çünkü hem boy bos, hem mevki, hem de güzellikte bir eşi yoktur.

kendisi tunçtan yapılmışçasına sarsılmaz ve kuvvetlidir; hiç yerinden kıpırdamadığı halde, dünyanın en hareketli, en dönek kadınıdır.

Yenilen ne kadar ünlüyse
o kadar şeref kazanır onu yenen.

Borcunu ödemeye niyetli adam, teminattan korkmaz

Ne olursa olsun ben birlikte yiyip içtiğim birisiyle en ufak bir kavga çıkaracak kadar terbiyesiz ve nankör olamam.

herkes benim, kimseye kendimi ezdirecek adam olmadığımı bilir. Herkes kendi okuna mukayyet olsun

aslında herkes diğerlerinin uyuyan öfkesini bıraksa, uyandırmasa daha iyi olur.

Kimse kimsenin gönlünde yatanı bilemez; kimi zaman da ava giden avlanır.

Tanrı barışı kutsamış, kavgayı lânetlemiştir; düşman ne kadar az olursa o kadar iyi."

bir işi düşünmesi, başlaması kolay da, bitirmesi çoğunlukla zor oluyor.

Söyler misiniz, acaba kim daha delidir, elinden başka türlüsü gelmediği için deli olan mı, bile isteye deli olan mı?"

iki deli arasındaki fark şudur: Mecburen deli olan, temelli deli kalacaktır, kendi isteğiyle deli olan, canı istediği zaman vazgeçecektir."

duyduğuma göre, bu eskrimci denen adamlar, kılıcın ucunu iğne deliğine bile geçiriyormuş

Parlak güneş, sıcak ışınlarıyla beyaz şafağın altın saçlarındaki inci damlalarını kurutmaya ancak zaman bulmuştu

Ey sen, yeryüzünde yaşayan insanların en talihlisi, kıskanmadan, kıskanılmadan, huzur içinde uyuyorsun;

Ey yaşayan insanların en talihlisi sevgilini kıskanıp uykusuz kalmıyorsun borçlarını ve küçük, dertli aileni nasıl doyuracağını düşünmekten uykuların kaçmıyor.

Ey sen insanların en talihlisi,
Ne hırs huzursuz ediyor seni, ne dünyanın boş debdebesi; çünkü senin isteklerin, eşeğine yem vermekten ileri gitmiyor

efendi o, berekette ve bollukta kendisine hizmet edeni, kıtlıkta ve açlıkta doyurmak zorunda

efendim, bence yoksul adam bulduğuyla yetinmeli; çoban kulübesinde padişah rüyası görmemeli

İyi bina iyi temelin üstüne kurulur; dünyada en iyi, en sağlam temel de paradır

nutuklara devam etmene izin verseler, yemeğe de, uykuya da vakit bulamazdın; bütün vaktini konuşarak harcardın

Yaşasın Kız ne kadar güzelse, oğlan o kadar zengin, kız dünyanın en güzeli!"

Herkesin hamuru, ekmeğine göredir. Benim ninem derdi ki, dünyada iki tane soy vardır: Var'lar ve Yok'lar; kendisi daima Var'ları tutardı.

bugünkü günde Bilen'in değil, Olan'ın nabzı yoklanır. Altınla kaplı eşek, semer vurulmuş attan gösterişlidir.


ölüme güven olmaz; kuzuyu da yer, koyunu da. Bizim rahip söyler, ha yoksulun kulübesi, ha zenginin köşkü, ölüm için farketmez diye.

Ölüm denen hanımefendi, nazlı değil, kuvvetlidir; hiçbir şeyden iğrenmez; her şeyi yer, her şeye razı olur; heybelerini her cinsten, her yaştan, her mevkiden insanla doldurur.

Ölüm Öğle uykusuna yatan orakçılardan değildir; her saatte orak sallar; kurusuyla birlikte yaş otları da biçer. Önüne koyulan her şeyi, sanki çiğnemeden yalayıp yutar

Ölüm hiç doymayan bir köpek iştahı vardır onda. Karnı olmadığı halde, sanki su toplamış gibi, bir sürahi kuvvetlidir; hiçbir şeyden iğrenmez; her şeyi yer,

Doğru yaşayış vaaz yerine geçer," başka da ilahiyat bilmem ben."İhtiyac da yok zaten,

başkalarının korkusunu, cesaretini yargılamaya kalkmayın;

her babayiğit kadar Tanrı'dan korkmayı bilirim. hüküm gününde hesap verilecektir."

Şerefli ve yoksul adamın -eğer yoksullar şerefli olabilirse- güzel bir karısı varsa, bu öyle bir servettir ki, elinden alındığında, şerefi de elinden alınmış, çiğnenmiş olur.

Kocası yoksul olan güzel ve namuslu kadın, galibiyet ve zafer çelenkleriyle taçlandırılmaya lâyıktır

Güzellik bakan, gören herkeste istek uyandırır; şah kartallar, yükseklerde uçan av kuşları, bu güzel tuzağa düşerler

ortalıkta yapılan hafiflik ve serbestlikler, kadının namusunu, gizli yapılan ahlâksızlıktan daha çok lekeler.

Evine namuslu bir kadın aldığın takdirde, onu öylece korumak, hatta daha da faziletli kılmak, kolay iştir. Halbuki ahlâksız bir kadın alırsan, düzeltmen çok zahmetli olur

her şeyi bildiğinize göre, bunu da biliyorsunuzdur- kafasını ilk kaşıyan kim olmuş? Ben şahsen, Adem babamız olduğunu sanıyorum."

Dünyanın ilk cambazı Lucifer'di; cennetten kovulduğunda, takla ata ata cehennemin dibini boyladı

soru sorup cevaplamaya koyulursam, sabaha kadar sürer. Saçma sapan sorular sorup abuk subuk cevaplar verme konusunda kimsenin yardımına ihtiyacım yoktur.

Bazı kimseler, uğraşır, didinir, öyle şeyleri öğrenir ve ortaya çıkarırlar ki, öğrenilmesi, ortaya çıkması zihin ve hafıza için bir nebze önem taşımaz."

hepimiz, yaşlılara saygı göstermek zorundayız

Sevgili efendim, zat-ı âlinizden af dileyerek söylüyorum; Tanrı yardımcım olsun anlattıklarınız
In tek birisine inanıyorsam şeytan çarpsın

Sevgili efendim dünyaya indiğiniz saat ne lânetli bir saat, o gün ne uğursuz bir günmüş; karşılaştığımız an ne kötü bir anmış;

öyle bir hızla koşarak kaçtı ki, hızına bir ok bile yetişemezdi

yoksulluk denen şey her yerde vardır; her yere uzanır; herkese ulaşır etkisindekileri affetmez

çağının en dürüst asilzadesi, en soylu şövalyesi olan Don Quijote'nin yalan söyleyeceğini düşünmek, aklımdan geçmez; kendisi ok yağmuruna tutulsa da, bir tek yalan bile söylemez

Savaşa gidiyorsam bakmayın
parasızlık yüzünden, param olsaydı eğer, gitmezdim gerçekten.

İyi bir efendiye hizmet in bu faydası vardır; insan mutfaktan çıkar, teğmen veya yüzbaşı olur ya da iyi bir maaşı olur.

silâhın kaleme tanımlanamaz bir üstünlüğü vardır ve silâhın tanımlanabilen ihtişamı her şeyden üstündür

en büyük aksilik ölümdür; ölüm de, şerefli olduğu takdirde, en güzel talihtir.

Yiğit Romalı komutan Julius Caesar'a, en iyi ölüm hangisidir diye sormuşlar; düşünülmeyen, anî ve beklenmeyen ölüm demiş. Her ne kadar kâfir, Tanrı bilincinden mahrum biri olarak cevap vermişse de, güzel cevap vermiş;

savaşta ölen askerin görüntüsü, kaçıp kurtulan sağ askerin görüntüsünden iyidir.

İyi bir asker, komutanlarına, âmirlerine karşı ne kadar itaatkârsa, o kadar şöhret kazanır.

Şunu unutmayın ki, evlâdım, barut kokusu, askere misk kokusundan daha fazla yakışır;

Tanrı, şerefli amacınızın lâyık olduğu şekilde, yolunuzu açık edecektir."

Tanrı hakkı için, kimse benim kadar güzel anıramaz; eşekler bile

bu dünyada harcanan nice üstün yetenek var yetenekden yararlanmayı bilmeyen kişiler tarafından boşa harcanıyorlar

yaşamayı sever. Altı kişiden fazla konuşur, on iki kişiden fazla yer

Ben diyorum ki, çok okuyup çok gezen, çok görür, çok bilir.

Tanrı'nın hâkimiyeti altındaki zamanları ve anları bilmek, sadece O'na aittir; O'nun için ne geçmiş vardır, ne gelecek

Her şeyi açığa çıkaran zaman, toprağın bağrına gömülü bile olsa, gün ışığına çıkarılmadık şey bırakmaz

Ezgi anırtı olunca, sopadan başka âlet eşlik edebilir miydi size? Tanrı'ya şükredin
üzerinizde sopayla haç çıkaracaklarına, yüzünüze palayla haç çizebilirlerdi

Şunu bil ki ihtiyat temeli üzerine kurulmayan cesarete pervasızlık denir ve pervasız
kişi kahramanlıklarını, cesaretinden çok, iyi talihine borçludur.

Doğrusunu isterseniz, sevgili efendim, eldeki yara, yarasıza duvar deliği gibidir,

Ben aptalım, hayatım boyunca doğru iş yapmayacağım evime, karıma, çocuklarıma dönsem, çok iyi ederdim; Tanrı ne verdiyse ailemi geçindirir, çocuklarımı yetiştirir, yollarda, patikalarda dolaşmazdım.

düşündüğünüzde, şeytandan geri kalmadığınızı da biliyorum

eşek hoşaftan ne anlar? Eşeksin, eşek kalacaksın ve eşek olarak ömrünü tamamlayacaksın

acemiliğime, cahilliğime verin; çok konuşuyorsam, kötülüğümden değil, zaafımdandır; insan beşer, kuldur şaşar.

gönlünü ferah tutmaya çalış; umudunu yitirme, cesur ol ve gecikmiş olsa da imkânsız olmayan vaatlerinin gerçekleşmesini bekle.

Irmağı. Nehri görmek ona büyük zevk verdi; kıyılarının güzelliğini suyunun berraklığını sakin akışını billûrlarının bolluğunu seyretti

Ne demişler: 'Sen bilirsin deyince değirmende kavga olmaz

Neden korkuyorsun, korkak yaratık? Neden ağlıyorsun, sulu göz? Peşine düşen mi var, seni taciz eden mi var, tavşan yürekli? Neyin eksik ki, bolluk ortası yokluktan yakınıyorsun

bembeyaz, dümdüz bir kâğıt kadar tertemizsin.

Mazlumu Tanrı kurtarsın; bu dünya birbirine zıt düzenlerle, dolaplarla dolu

değirmenciler değirmenlerine, balıkçılar da kulübelerine çekildiler hayvanlarda hayvanlıklarına döndüler; büyülü serüven de böylece sona erdi.

para kesesine dokunuldu mu ruhu parçalanıyor, oradan alınan her metelik, kendi etinden koparılıyormuş gibi geliyordu

borcunu ödemeye niyetli adam teminattan korkmaz; ayrıca, altın eli bıçak kesmez.

el elden üstündür; tabiat, topraktan çömlekler yapan çömlekçi gibidir derler;

bir tane güzel çömlek yapan, iki tane, üç tane, yüz tane güzel çömlek yapabilir.

hoşluk ve espri, aptal kafada bulunmaz.

İyi vali bacağını kırar, evinde oturur. İş için birileri telâş içinde kalkıp gelseler, o av peşinde eğleniyor olsa, iyi mi! Öyle valilik olmaz olsun

söylemek başka, yapmak başkadır.

Tanrı doğrunun yardımcısıdır; niyet hayır, akibet selâmet;

cehennemde bile iyi insanlar varmış."

sen benim gibi şeytanlara emanet ol; bu beyefendiler de iyi meleklere emanet olsun.

Cehennemin tamamı üzerime gelse, yine korkusuzca, sebatla beklerim."

ormanın dört yanında, dört savaş yapılıyormuş gibiydi. Bir yerden topların korkunç acımasız gürleyişleri geliyor, öteki tarafta sayısız tüfek ateşleniyor, hemen yakından
Müslümanlar savaşçıların naraları savaş haykırışları
işitiliyordu.

müzik olan yerde kötü bir şey olamaz."

Alevler ışık saçabilir, ateşler aydınlık verebilir ama bizi yakabilir de. Halbuki müzik daima kutlama ve bayramın işaretidir."

kederli bir güzelliğin gözyaşları, kayaları pamuğa, kaplanları koyuna dönüştürür.

atasözleri ne der: Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır; altın anahtar her kapıyı açar;

arpa verilmeyen at, kamçı zoruyla yürümez;

adamakla mal tükenmez.

Rica etmeyi, istemeyi, terbiyeli olmayı öğrensinler, lânet olasıcalar;

insanın her günü bir olmaz; insan her gün neşeli olmaz

Kısacası ya kendi kendinizi kırbaçlarsınız, ya da başkasına kırbaçlatırsınız, yoksa vali olamazsınız.

şeytanlık şeytanda, korkaklık korkakta kalsın; sizin de gayet iyi bildiğiniz gibi, iyi yürek, kara bahtın üstesinden gelir

Şeytan, cahilin, aşağılık herifin tekidir;

Kısacası, fazlasını, eksiğini düşünmeye gerek yok; herhangi bir kimseyi bir nebzecik aldatmaktan Tanrı beni esirgesin!"

meziyet ve yetenekler, değil kırılgan bir genç kızı, bir dağı devirmeye yeter.

onlar çocukları, kadınları eğlendirip ağlatan mısralar değil, insanın ruhunu yumuşak
dikenler gibi delip geçen, yıldırım gibi ruhunu yaralayan, Zekice mısralar yazıyorlar

Gel ölüm, ama gizlice gel yanıma o kadar çok istiyorum ki ölmeyi, sevinip dönmeyeyim hayata.

şarkılar ruhları yerinden hoplatır, kahkahalar kopartır, bedenleri huzursuz eder, kısacası, bütün duyuları cıva gibi harekete geçirirdi.

Ölerek yaşıyorum, buzda yanıyorum, ateşte titriyorum, umutsuz bekliyorum, gidiyor, kalıyorum,' nasıl bir delilik,

nasıl bir delilik nasıl bir şuursuzluk ki, benim kusurlarım hakkında onca şey varken, başkalarının kusurlarını anlatıyorum?

Tekrar vah diyorum, kötü talihime! Beni şiirler değil, kendi saflığım dize getirdi; müzik değil, kendi hafifliğim yumuşattı;

yolunu açan, önündeki engelleri kaldıran, benim cehaletim benim basiretsizliğim benim aldatılan

hayatta olduktan sonra, çok şeyin çaresi bulunur;

tahsil görmüş kimseler nasıl piskopos olursa, şövalyeler, özellikle gezgin şövalyeler de kral veya imparator olabilir

tatlı olan hikâyenin acı bölümü var Hem de nasıl acı bir bölümü var! Öyle acı ki, onunla kıyaslandığında ebucehil
karpuzu tatlı, zakkum lezzetlidir

derdimizi düşünmekten, şu ana kadar deryalar dolusu gözyaşı akıtmaktan, gözlerimiz saman çöpü gibi kupkuru kaldı;

Ey olağanüstü yazar!
Ey talihli Don Quijote!
Ey meşhur Dulcinea!
Ey sevimli Sancho Panza! Hepiniz birlikte ve ayrı ayrı, sonsuz çağlar boyunca
yaşayın, insanları daima memnun edin, eğlendirin.

bu at ne yer, ne uyur, ne de nal eskitir; kanatları olmadığı halde, havada öyle rahvan koşar ki, sırtında taşıdığı kişinin elinde bir bardak su olsa, tek damlası dökülmez;

öyle sarsmadan, kayarak yol alır. Bu yüzden de güzel
karakaçanın üzerine binmeyi çok severmiş."

"Sarsmadan, kayarak yol almada benim karakaçanın üstüne yoktur; evet, havada gitmez ama, karada dünyanın bütün rahvan atlarıyla yarıştırabilirim kendisini."

ben kimsenin sakalı yüzünden morarmaya niyetli değilim; herkes nasıl becerebiliyorsa öyle tıraş olsun;

boş vakitlerimde kendimi öyle bir kırbaçlamayı düşünüyorum ki, yanık izi gibi üstünde tüy bitmesin."

ben kimsenin sakalına değil, O'nun merhametine sığınırım

Tanrı kötülere katlanır ama sonsuza kadar değil."

Pek yaş olma sıkılırsın; pek de kuru olma kırılırsın;

büyükannem, insanın değeri serveti kadardır derdi; kök salmış adamdan intikam alınmaz."

servetimden yararlanıyorum diye niçin kahroluyorsunuz? Benim atasözlerinden başka servetim, varlığım yok ki

Kimse valiye, âmirine bulaşmamalıdır, çünkü zararlı çıkar, tıpkı parmağını iki azı dişi arasına sokan insan gibi

Kardeşinin gözündeki çöpü gören, kendi gözündeki merteği de görmelidir ki, Köseyle alay edenin top sakalı kara gerek,' demesinler.

aptal kendi evinde, akıllının yabancı evde bildiğinden çok şey bilir."

aptal ne kendi evinde bir şey bilir, ne de yabancı bir evde; çünkü aptallık temeli üzerine akıllıca bir yapı kurulamaz

Benim için ruhumun tek zerresi, vücudumun tamamından daha değerlidir.

Ben sadece ekmek soğanla beslensem de olur Ayrıca uykuda büyük küçük, zengin yoksul, herkes birdir

Eğer vali olunca şeytanın beni kapacağı düşünülüyorsa, vali olarak cehenneme gitmektense Sancho olarak cennete gitmeyi tercih ederim

başınane gelirse gelsin, daima başarmaya niyetli, kesin kararlı ol; çünkü Tanrı iyi niyete her zaman yardımcı olur.

çok akıllı ve esprili bir adamdı - zaten akıl olmayan yerde espri de olmaz.

ikimizi de fesat büyücülerden kurtarsın diye bütün kalbimizle Tanrı'ya dua etmemiz gerekiyor

Kısacası, herhangi birinin beni soymasına izin vermektense, giyinik yatmayı tercih ediyorum

Ah yoksulluk, yoksulluk! Büyük Kutsal ama kıymeti bilinmeyen hediye!

gayet iyi biliyorum ki tevazu merhamet iman, itaat ve yoksulluk, kutsallığın temel taşlarıdır;

yoksulluğuyla yetinen kişinin içinde Tanrı'nın çok güçlü olduğunu düşünüyorum

Ama ne olursa olsun, yüz kızartısı, yürek yarasından iyidir.

Ben ne talihsiz bir gezginim ki, beni gören her genç kız mutlaka âşık oluyor

Adalet istiyorum sayın vali, adalet! Bu dünyada bulamazsam, cennette arayacağım! Sevgili vali

Bahşiş bekleyenler terbiyeli olmalı, verileni güleryüzle kabul etmeli,

Yasağı çiğnerseniz, cezasını öbür dünyada çekersiniz; sizi kazığa çekerim ben çekmesem de benim emrimle cellâtlar çeker. Kimse karşılık vermeye kalkmasın, tokadı yer yoksa

Hiçbir şey yapamasam, şu kumarhaneleri kapatacağım; çok zararlı yerler gibi geliyor bana."

Kumar adı verilen kötü alışkanlık artık çok yaygın bir uğraş haline geldiğine göre de, soylu kumarhanelerinde oynanması daha iyi

Tanrı'ya emanet olun gidin evinizde uyuyun; Tanrı rahat uykular versin,

benden size nasihat olsun, bundan adaletle şakalaşmayın, şakanızı başınıza çalan biriyle de karşılaşabilirsiniz

bütün köyde bir tek kişi kızının l gördüğünü söyleyemez Kızını
o kadar kapalı yetiştirir ki, güneşin bile onu görmesine fırsat vermez.

akıtacak gözyaşım bol ama. Kötü arzular beraberlerinde ancak felâketler getirirler

dünyayı görmeye heves etmeyin. Namuslu genç kız bacağını kırar, evinde oturur; çok gezen tavuk ayağında pis getirir; görmek isteyen kadın, görülmek de ister

kadınların güzelliğine ve gururuna yapılan saldırılar, kadınlarda korkunç bir öfke uyandırır ve intikam arzusunu alevlendirir.

dünyada iyi vali çok zor
bulunuyor;

Ne kadar iyi kalpli, sade, alçakgönüllü bir hanım! Beni işte böyle hanımlarla bir araya gömsünler asilzadelerle değil

Bin yıl yaşasın babam

Tanrı'ya şükür, artık yoksul akrabamız yok! Valilik sahibi olduk! İsterse asilzade hanımların âlâsı gelsin

bütün hanımlar gibi benim de saraya gidip arabayla gezmem lâzım. İnsanın kocası vali olduktan sonra arabası da olacak parası da

Dünyanın bütün dedikoducuları çatlasın; ben yolda sıcacık gideyim de onlar istedikleri kadar gülsünler!

talih İnsanın yüzüne gülmeye başladı mı, gerisi gelir.

Atasözlerinin de babası olan sevgili baban hep söyler, su akarken testiyi doldur; valilik verirlerse al, kontluk verirlerse kap; güzel hediyeyle tavlamak isterlerse cebine indir.

"doğru nasıl olsa daima yalanın üstüne çıkar; zeytinyağının suyun üstüne çıktığı gibi.

Vali kızlarının yollarda tek başlarına değil, arabalar, tahtırevanlar hizmetkârlar refakatinde gitmesi gerekir

güne göre kürk giyinmek gerek;

Vatan aşkı hiçbir şeye benzemez derlerdi

Tanrı'ya daima zihnimi aydınlatması, kendisine nasıl hizmet etmem gerektiğini bana göstermesi için dua ediyorum.

bu sabah öyle bir görevden vazgeçtim ki, devam etsem, evimin duvarlarını altınla kaplayıp altı ay geçmeden gümüş tabaklarda yemek yiyebilirdim

Hayvan sürüsü dışında bir şeyi yönetmek, bana göre bir iş değil; ayrıca kazanılan servetler uğruna, insan huzurundan da, uykusundan da, hatta besininden de oluyor

ne demişler namusla kazanılan servet batar, namussuzlukla kazanılan servet hem batar, hem sahibini batırır

Bu sefil dünyada insanın başına ikide birde beklenmedik olaylar geliyor.

Kim derdi ki dün taç giyen, hizmetkârlara, yasalara hükmeden kişi, bugün bir kuyuya gömülecek,

sefil dünyada başına beklenmedik olaylar geliyor.
ne yardım edecek biri, ne imdada koşacak biri bulunuyor

Bahtımız ne kadar karaymış ki, memleketimizde sevdiklerimiz arasında ölmemize izin vermedi

memleketimizde derde çare bulunmasa bile, bize üzülecek, son nefesde gözümüzü kapatacak biri eksik olmazdı

Ekmek her acıyı dindirir

Bana felâket gibi gelen olay, efendim e iyi bir serüven olurdu. O dipsiz kuyuyu çiçekli bahçeler, görkemli saraylar gibi görür, bu karanlık yerden çiçekli bir çayıra çıkmayı umardı.

Ey felâket, tek başına geldiysen hoşgeldin."

Aşağıda kim olabilir, kim yakınabilir ki?" Tabii ki mahvolmuş

hep Tanrı'nın dediği olur; her şeyin en doğrusunu, herkes için neyin en iyi olacağını Tanrı bilir;

güne göre kürk giyinmek gerek; büyük lokma ye, büyük söyleme,' demişler; ak koyunu gören, içi dolu yağ sanır.

Tanrı ne demek istediğimi biliyor; bu kadarı yeter,

vicdanın temiz olduktan sonra kim ne derse desin.

Dedikoducuların dilini bağlamaya kalkmak, denize kapak yapmaya benzer.

Vali valiliğinden zengin ayrılırsa, hırsızlık ettiğini söylerler; fakir ayrılırsa, ahmak, sersem derler."

onlar ne kadar doğru söylüyorsa, Tanrı da kendilerine o kadar sıhhat versin.

faydalı birtakım kanunlar çıkarmayı düşünüyordum, ama uyulmaz korkusuyla çıkarmadım; uyulmayan kanun, olsa da birdir, olmasa da.

Karnım doyduktan sonra, ister hayvan yemiyle doysun, ister keklikle, ben aldırmam

yemeğinizi yedikten sonra şu yeşil çimenden yatağa biraz uzanın; göreceksiniz, uyandığınızda nasıl hafiflemiş olacaksınız.

hayat ölene kadar devam eder

benim için daha lezzetli bir yemek olamaz; paça olsun da ister inek olsun, ister dana.

okusak iyi olur; içinde iyi bir şey bulunmayacak kadar kötü kitap yoktur.

Don Quijote'ye onun arması sadakat, mesleğiyse, zor kullanmadan, ılımla sadakatini korumaktır

önemli bir konuda hata yapan kişi, hikâyenin diğer bütün konularında hata yapabilir.

"efendim yiğit, akıllı ve âşıktır; bense saf ve komiğimdir; ne oburumdur, ne de sarhoş."

aşırı hakaret, sabrı taşırır

müstehcen yalanlar, zihinden de, gözlerden de uzak tutulmalıydı.

içinde bulunduğunuz duruma üzülmeyin, bunu bir talihsizlik kabul etmeyin; belki de ters dönmüş talihiniz tökezlemeler
le düzelir;

Tanrı, garip, hiç görülmedik, insanların aklına gelmeyecek yollardan, düşmüşleri kaldırır, yoksulları zengin eder."

her kadının, aceleci arzularını gerçekleştirecek vakti mutlaka vardır.

Güzel ve yanılgı içindeki hanım, görüyorum ki beni vuran sensin; bu cezayı ben haketmemiştim; O kadar

O kadar dikkatli ve adaletli bir dağıtım yaptı ki, kimseden kimseye bir gıdım hak geçmedi

adalet o kadar iyi bir şey ki, hırsızlar arasında bile geçerli

Bizim hayat tarzımız, maceralarımız, yaptıklarımız, çok değişik ve tehlikeli geliyordur herhalde. çünkü bizimki kadar huzursuzluk ve korkuyla dolu bir hayat olamaz.

Ben bu hayata intikam arzusu yüzünden atıldım; intikam isteği en dingin gönülleri bile altüst edecek güçtedir.

Her uçurum bir yenisini, her günah bir yenisini çağırdığı için de, intikamlar birbirine zincirleniyor; öyle ki, yalnız kendiminkileri değil, başkalarınınkini de

sağlığın ilk şartı hastalığı anlamak ve hekimin verdiği ilâçları almaktır;

tek yapacağınız şey, cesaretinizi kaybetmemek, vicdanınızdaki hastalığın iyileşmesini beklemek.

Ben askerlere, kadınlara, bilhassa soylu hanımlara kötülük etmekten hoşlanmam."

balta değmedik ağaç olmaz.

Uydurulmuş öyküler, gerçeğe ne kadar benzerlerse o kadar hoşa gider; gerçek öyküler de, ne kadar gerçek olurlarsa o kadar iyi olurlar."

nefret ettiği halde, tekrar emir verebilmeyi, kendisine itaat edilmesini istiyordu; çünkü hükmetmek, şakadan da olsa, böyle bir bahtsızlığı mutlaka beraberinde getirir

ne büyük bir hızla bütün şeytanlar bir araya toplanmış çalışıyor

Umudu az olan insan cüretkâr olabilir, ama pervasız olamaz

dertli delikanlının söyleyeceklerini dinlemeyi reddedecek kadar katı bir yürek olabilir miydi?

barbar Türkler arasında yakışıklı bir delikanlı, en güzel kadından bile daha fazla rağbet görür

Tanrı size ne kadar ömür verdiyse, o kadar yaşayın;

haris ve küstah kimseler de işledikleri suçun cezasını çeksinler."

güzelliği, kalbini şefkat ve merhametle doldurmuştu

Ölümden başka her şeye çare bulunur,"

Don Quijote bir sabah, gezinti yapmaya çıktı; bütün zırhları üzerindeydi; çünkü o, zırhıyla süslenir, savaşarak dinlenir, bir an bile zırhlarını üstünden çıkarmazdı.

onu görmekle, güzelliğiyle kıyaslanabilecek bir güzellik olmadığını, olamayacağını kavramış olurdunuz.

ölmekten başka çare yoksa, Nuh deyip peygamber demiyor, zat-ı âliniz de peygamber deyip Nuh demiyorsa, çarpışın

Dulcinea del Toboso dünyanın en güzel kadınıdır; ben de yeryüzünün en bahtsız şövalyesiyim

Biliyorsunuz her yokuşun bir inişi vardır; her zaman gemicinin istediği rüzgâr esmez; dağ başına kış gelir, insanın başına iş gelir

bütün umutlarım buhar olup uçtu

şeytan sağır olsun.

Hep söylerler, umut fakirin ekmeğidir."

ne sözü veriyorum? Neyle övünüyorum? Benim elime kılıç değil, öreke yakışır.

Tavuğun dili altında kurbağacık olsa da öldürülmez;

bugün sana ise yarın bana; bu kavga, dövüş işlerinde uzun uzun düşünmeye gelmez; bugün düşen yarın kalkabilir;

İki âşığın adına sessizlik konuştu; sevinçli ve namuslu düşüncelerini ifade eden dil ise, gözleri oldu.

Hallolması çok güç olan birçok işin sarayda hatır ve armağanla bitirildiğini söyledi.

insan mağlûp oldu mu iyiler kötü, kötüler daha kötü olur

ceset o kadar güzel bir genç kıza aitti ki, güzelliğiyle ölümü bile güzelleştirmişti.

Deliye bal tattırmışlar, çarşıda katran bırakmamış

Yaşlı köpeğim ben, bana kuçu kuçu sökmez!"

En iyisi iri bir taş bulup boynuma bağlayın, bir kuyuya atıverin beni; elâlemin derdine çare diye şamar oğlanı olacaksam, benim için pek farketmez.

Rahat bırakın beni; yoksa yemin ederim, dağıtırım burayı, kimsenin gözünün yaşına bakmam!"

Şimdi artık iyice, açık seçik anladım; bu dünyada büyücü de var, büyü de; Tanrı beni korusun onlardan, ben kendimi koruyamıyorum

zat-ı âlinize yalvarıyorum, bırakın uyuyayım; daha fazla soru sormayın bana; yoksa kendimi pencereden aşağı atacağım."

Zat-ı âlinize yalvarıyorum, bırakın uyuyayım; uyku, insanı uyutmayan derde devadır.

yenik düşmüş, âşık bir genç kızım. Ama her şeye rağmen sabırlı ve namusluyum; o kadar

kalbim sessizliğime dayanamayıp çatladı ve öldüm.hanımefendi;

size bir şey soracağım: Öteki dünyada neler gördünüz? Cehennemde ne var?

Şeytanlardan biri şu kitap neymiş,' dedi. Öteki şeytan cevap verdi: 'La Mancha'lı Don Quijote'nin öyküsünün ikinci kısmı Çekin onu karşımdan,' 'cehennemin en dibine atın,

İyi ve gerçeğe sadık bir öyküyse, yüzyıllarca yaşar; kötüyse, doğumundan mezara giden yol pek uzun olmaz.

namusunuzun sınırlarını aşmayınız;

kimse imkânsız bir şeyi yapmaya mecbur edilemez

Yemin ederim, sayın morina balığı, havan kalpli, hurma çekirdeği, Nuh deyip peygamber demeyen köylüden daha inatçı beyefendi, sizi elime geçirirsem, gözlerinizi oyarım!

Ben buna inanırım," aşk uğruna ölmek denen şey yalan; söylemesine söylerler, ama yapmaya gelince, inanması biraz zor.

mağlûp bir şövalyeye saraylarda değil, domuz ahırında yaşamak yakışırdı

Ömrümde aşktan ölen dantelci hiç görmedim. İşi olan genç kızlar, sevdalarını değil, işlerini bitirmeyi düşünürler.

Yazık sana, zavallı kız," yazık sana, talihsiz kız, hasırdan bir kalbe, meşe ağacından bir kalbe gönül verdin

benimle gezin, göreceksiniz ki ben adım başı bir şey yumurtlarım çoğu zaman ne dediğimi bile bilmem dinleyenler kahkahalarla güler

O, güzel konuşmaktan çok oburlukta ustaydı; komikten ziyade aptaldı;

köyünü görünce diz çöküp dedi ki Sevgili vatanım, aç gözlerini, bak, oğlun Sancho Panza, çok zengin olmasa bile çok kırbaç yemiş olarak sana dönüyor

başkasına yenilmiş olsa da, kendini yenmiş olamak bu zaferlerin en büyüğüdür.

önemli olan bu; kendi alın terimle, kimseye zararım dokunmadan kazandım.

"O yıl boyunca çoban olmayı, ıssız kırlarda teselli aramayı düşünmüştü; orada sevda hayalleri bulur, faziletli çobanlık mesleğini icra ederdi

Kırkından sonra saza başlayan kıyamette çalar

tok biri olarak değil, tuttuğum oruçlarla, elli yaşa dayanarak nasihat veriyorum: Evinizde oturun, mülkünüzle ilgilenin, sık sık günah çıkarın, yoksula yardım edin; pişman olursanız günahı boynuma.

İnsana ait hiçbir şey, özellikle de insan hayatı, ebedî olmadığından, başlangıcından itibaren düşüşe geçerek nihaî sona kadar hep düşmeye devam etti

Bana bunca iyilik yapan yüce Tanrı'ya şükürler olsun O'nun merhameti sınırsız; insanların
günahları, sonsuz merhametini azaltamıyor, durduramıyor

yanlışımı tamir etmeye, ruhuma ışık tutacak kitaplar okumaya vaktim yok.

Ölüme çok yaklaştığımı hissediyorumbu dünyada deli namı bırakacak kadar kötü bir hayat sürmediğimi gösterecek şekilde ölmek isterim;

evet, deli oldum, ama ölürken deliliğimi teyid etmek istemem

Don Quijote, sade İyi Yürekli Alonso Quijano olduğu zaman da, La Mancha'lı Don Quijote olduğu zaman da, gerçekten hep iyi huylu, yardımsever bir kimse olmuştu

Bu dünyada bir insanın yapabileceği en büyük delilik, kimse öldürmediği halde, sırf keder yüzünden kendini ölüme terk etmektir

şövalyelerin birbirlerini devirmeleri olağan bir şeydir; bugün düşen yarın kalkar

miras, ölenin ardında bırakması beklenen kederi, mirasçının hatırından siler

Ey benim, iyi mi, kötü mü yontulmuş olduğunu bilmediğim tüy kalemim, seni bu telin ucunda, bu askıya asacağım, burada kalacaksın
 
Üst