yumluanarsist
Rektör
- Katılım
- 11 Haziran 2009
- Mesajlar
- 12,009
- Reaksiyon puanı
- 280
- Puanları
- 0
Bir gazete sayfasında küçücük bir kutu sadece..
Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde dört çocuk babası seyyar satıcı Hacı Oruç, eve geldiğinde iftarı edecek bir lokma yiyecek bile olmadığını gördü. Dört dünya güzeli bebeğine sarıldı. Ağladı.. Sonra da içerideki odada kendini astı.
İki gündür gözümden gitmiyor. O 40 yaşındaki babanın gözleri..
Bu nasıl bir yoksulluktur, nasıl bir çaresizliktir? Bu çığlığı nasıl duymazsınız da HSYK ile yatıp, futbol ile kalkarsınız bu ülkede?
Hacı Oruç’un Türkçe bilmeyen minicik eşi Edibe Oruç, utana sıkıla söylemiş “iftar yapacak bir lokma yemek olmadığını.” Kocası, hani hep alıştığımız gibi eşine el kaldıracağına gitmiş kendi canına kıymış..
Bir tavuğu, bir küçük domates fidanı, bir bahçeciği bile olmaz mı bir ailenin? Ekecek bir karış toprağı, yeşertecek bir meyve ağacı bile olmaz mı? Bir küçük kuzucuk bile vermez mi devlet, büyütsün sütüyle çocuklarını doyursun diye?
Bu nasıl memlekettir? Neyin açılımıdır? Güneydoğu’ya kamyonlarla giden paralar, STK’lara akıtılan kaynaklar, asfaltlara dökülen milyonlar ne içindir?
Bu ülkenin siyaset erbabı ne iş yapar?
İktidarı ve muhalefeti ne yüzle oy ister?
Nasıl rahat uyur geceleri?
Onca yardım kuruluşu, dünyanın dört bir tarafına yardım götürmekle övünür de bir sormaz mı “Bu mahallede aç, açıkta insan var mı?” diye..
İstanbul’da bir parti 38 ilçe teşkilatına birden aynı gün yüzbinlerce lira harcatarak nasıl iftar yaptırır da bir babanın bir zeytine, bir kuru ekmeğe hasret ölmesine sessiz kalır?
Diyarbakır’dan gelip İstanbul’da plaza diken, gece hayatını yöneten, vergi rekortmeni olanlar oğullarına neden her sene yeni Porsche Cayenne alırlar da bir aileyi açlıktan kurtamak için bile parmaklarını oynatmazlar?
Diyarbakır’ı yıllar önce başka partilere teslim edip çekilen, sadece Kürt raporu yazmak için heyet gönderebilen bir anamuhalefet çözebilir mi, Hacı’nın çocuklarına bıraktığı acıyı?
İki ayda bir Kongre yapıp, bayraktı, özerklikti tartıştıran, Türkiye gündeminin tansiyonunu yükselten bir hareket, neden “ilk kurşun” için havai fişek atar da iftarını bile edemeyen bir aile için ortalığı ayağa kaldırmaz?
Hesap sorarlar günü gelince..
Burada değilse bile ahirette..
Ne diyeceksiniz? Ne yüzle çıkacaksınız?
Komşunuz bir zeytin tanesine hasret öldü.
Kimlerdensiniz?
http://www.gazeteport.com.tr/YAZARLAR/NEWS/GP_748201
Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde dört çocuk babası seyyar satıcı Hacı Oruç, eve geldiğinde iftarı edecek bir lokma yiyecek bile olmadığını gördü. Dört dünya güzeli bebeğine sarıldı. Ağladı.. Sonra da içerideki odada kendini astı.
İki gündür gözümden gitmiyor. O 40 yaşındaki babanın gözleri..
Bu nasıl bir yoksulluktur, nasıl bir çaresizliktir? Bu çığlığı nasıl duymazsınız da HSYK ile yatıp, futbol ile kalkarsınız bu ülkede?
Hacı Oruç’un Türkçe bilmeyen minicik eşi Edibe Oruç, utana sıkıla söylemiş “iftar yapacak bir lokma yemek olmadığını.” Kocası, hani hep alıştığımız gibi eşine el kaldıracağına gitmiş kendi canına kıymış..
Bir tavuğu, bir küçük domates fidanı, bir bahçeciği bile olmaz mı bir ailenin? Ekecek bir karış toprağı, yeşertecek bir meyve ağacı bile olmaz mı? Bir küçük kuzucuk bile vermez mi devlet, büyütsün sütüyle çocuklarını doyursun diye?
Bu nasıl memlekettir? Neyin açılımıdır? Güneydoğu’ya kamyonlarla giden paralar, STK’lara akıtılan kaynaklar, asfaltlara dökülen milyonlar ne içindir?
Bu ülkenin siyaset erbabı ne iş yapar?
İktidarı ve muhalefeti ne yüzle oy ister?
Nasıl rahat uyur geceleri?
Onca yardım kuruluşu, dünyanın dört bir tarafına yardım götürmekle övünür de bir sormaz mı “Bu mahallede aç, açıkta insan var mı?” diye..
İstanbul’da bir parti 38 ilçe teşkilatına birden aynı gün yüzbinlerce lira harcatarak nasıl iftar yaptırır da bir babanın bir zeytine, bir kuru ekmeğe hasret ölmesine sessiz kalır?
Diyarbakır’dan gelip İstanbul’da plaza diken, gece hayatını yöneten, vergi rekortmeni olanlar oğullarına neden her sene yeni Porsche Cayenne alırlar da bir aileyi açlıktan kurtamak için bile parmaklarını oynatmazlar?
Diyarbakır’ı yıllar önce başka partilere teslim edip çekilen, sadece Kürt raporu yazmak için heyet gönderebilen bir anamuhalefet çözebilir mi, Hacı’nın çocuklarına bıraktığı acıyı?
İki ayda bir Kongre yapıp, bayraktı, özerklikti tartıştıran, Türkiye gündeminin tansiyonunu yükselten bir hareket, neden “ilk kurşun” için havai fişek atar da iftarını bile edemeyen bir aile için ortalığı ayağa kaldırmaz?
Hesap sorarlar günü gelince..
Burada değilse bile ahirette..
Ne diyeceksiniz? Ne yüzle çıkacaksınız?
Komşunuz bir zeytin tanesine hasret öldü.
Kimlerdensiniz?
http://www.gazeteport.com.tr/YAZARLAR/NEWS/GP_748201