Sardaukar
Profesör
- Katılım
- 7 Haziran 2019
- Mesajlar
- 2,125
- Reaksiyon puanı
- 903
- Puanları
- 293
- Yaş
- 25

Kanal İstanbul: ‘Proje, sadece Türkiye değil 6 ülkenin güvenliğini tehlikeye atıyor, bölge Basra Körfezi’ne dönebilir’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklandıktan 8 yıl sonra yeniden gündeme gelen ve Karadeniz’le Marmara'yı yapay boğazla birbirine bağlamayı hedefleyen Kanal İstanbul’u değerlendiren uzmanlar, projenin hem Karadeniz’in ve...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2011'de açıklanan ve kamuoyunda "çılgın proje" olarak anılan Kanal İstanbul, projenin çevresel etki değerlendirme (ÇED) sürecinin tamamlanması amacıyla 28 Kasım'da bakanlıklar katılımıyla gerçekleşen toplantıyla, bir kez daha Türkiye'nin gündeminde yerini aldı. Hem ortaya atıldığı dönemde hem de bugün pek çok soru işaretleri ve tartışmaları beraberinde getiren projeye, çevre ve jeoloji mühendisleri, akademisyenler, muhalefet partileri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'ne bağlı çeşitli meslek odaları başta olmak üzere pek çok kesimden itirazlar sürüyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın "Proje ve planlama çalışmalarını tamamlayıp yapımına başlayacağız" dediği projeyi uzmanlar, çevresel, jeolojik ve bölgesel güvenlik açısından Sputnik’e değerlendirdi.
‘Karadeniz’e kıyısı olan tüm ülkelerin güvenliği söz konusu, Rusya için Montrö’yü kale olarak görüyor’
Sputnik’e değerlendirmelerde bulunan Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, konuyu Türk boğazlarından geçiş rejimini ve boğazların güvenliği düzenleyen Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Karadeniz’in güvenliği konuları üzerinden ele aldı. Gürdeniz “Baştan söyleyeyim, Montrö Türk Boğazları Sözleşmesi, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Lozan gibi bir omurga antlaşmadır. Montrö Sözleşmesi sadece Türk Boğazları‘ndan gemi geçişini düzenleyen bir sözleşme değil; dünya deniz ve okyanuslarının on binde 14’ü kadar olan küçücük bir deniz alanında, belki de örneği olmayacak bir şekilde, mükemmel bir deniz güvenlik ve denge rejimi tesis eden bir sözleşmedir. 1936’dan bu yana başarılı bir şekilde yürürlükte olan Montrö, sadece Türkiye’nin değil altı ülkenin güvenliğini sağlamaktadır. Bu sözleşme sayesinde Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nı, Soğuk Savaşı ve sonrası dönemi ve hatta 11 Eylül sonrası dönemi istikrarlı bir şekilde atlatmıştır. Montrö, nükleer bir güç ve Karadeniz’de önemli kıyılara sahip olan Rusya’yı da en az Türkiye kadar yakından ilgilendirmektedir. Ben bugüne kadar yaptığım değişik uluslararası görüşmelerde Rus temsilcilerin Montrö’yü deniz ve bölgesel güvenliğin bir kalesi olarak gördüğünü bizzat biliyorum” ifadelerini kullandı.
‘Montrö olmasa bugün Romanya’nın Köstence Limanı dünyanın en büyük Amerikan deniz üssü olurdu’
Kanal İstanbul projesinin gerçekleştirilmesi, Montrö Sözleşmesi’nin başında belirtilen ve Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı’nı kapsayan bütüncül “boğazlar bölgesi” tarifini yerle bir edeceğinin ve bunun da sözleşmeyi tartışmaya açacağının altını çizen Gürdeniz şöyle devam etti:
“Bu da yarın öbür gün, ülkenin bir emrivaki ile karşılaşmasına sebep olur. Tek kutuplu düzenden çok kutuplu düzene geçildiği; Atlantik çağının sona erip Asya çağının başladığı ve ABD dayatmalarının giderek arttığı bir dönemde bu sözleşmeyi, tartışmaya açacak ortam yaratmak büyük hata olur. 2004’e kadar Karadeniz’de tek NATO ülkesi olan Türkiye’nin bu sularda herhangi bir NATO tatbikatına ev sahipliği yapmaması bölgedeki dengeleri koruyordu. Türkiye’nin arabuluculuk rolü sayesinde, Soğuk Savaş dönemi boyunca Karadeniz’de bir kriz yaşanmadı. Türkiye, daha sonra Karadeniz Donanma İşbirliği Görev Grubu (BLACKSEAFOR) ve Karadeniz Uyumu Harekatı gibi deniz güvenlik işbirliği adımlarına aracı oldu. Rusya, Türkiye’nin geçmiş sicili nedeni ile güvenilir arabulucu konumuna güvenerek bu girişimlere katıldı. Ama 2004’te Romanya ve Bulgaristan’ın NATO ülkesi olmasıyla Türkiye’nin uyguladığı bu hassas denge bozuldu. Özellikle Romanya’nın üsler kurması ABD’ye ikili anlaşmalarla çok önemli ayrıcalıklar tanıması bölgedeki istikrarın önündeki risk ve tehditleri açıkça ortaya koydu. Eğer Montrö kuralları bugün olmasaydı Romanya’nın Köstence Limanı bugün dünyanın en büyük Amerikan deniz üssü olurdu. Bu sebeple Montrö’nün yarattığı etki çok önemli.”
‘Kanal İstanbul, bölgeyi 70-80 tane savaş gemisi bulunan Basra Körfezi’ne çevirebilir, bu çok riskli’
Montrö’nün bölgenin onlarca savaş gemisi bulunan Basra Körfezi’ne dönmesinin önüne geçtiğine işaret eden Gürdeniz “21 gün, aynı anda 9 gemi ve 15 bin ton ile Karadeniz’de toplam 30 bin tonaj kısıtlamaları, uçak gemisi ve denizaltıların geçememesi kuralı da bölgedeki dengeler açısından son derece önemli. Eğer bugün Montrö olmasa bölge Basra Körfezi gibi olurdu. Basra Körfezi’nde en az 70-80 tane savaş gemisinin bulunduğunu hatırlatayım. Bu yığılmalar küçücük bir alanda büyük bir kışkırtmaya, tehdide açık senaryolar zinciri yaratabilir. Bu yüzden benim gördüğüm kadarıyla Karadeniz’i karmaşadan uzak tutan en önemli araç Montrö Sözleşmesidir. Bunu riske atmamak lazım” ifadelerini kullandı.