İmam hatiplileri deizme yönelten sorular.

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

M3ric

Asistan
Katılım
17 Mart 2009
Mesajlar
132
Reaksiyon puanı
109
Puanları
43
Ayeti zahir manasi olmasi bile o ayetin tum insanlar icin gecerli olmadiginin ispatidir. Kimse arap dilinin binbesyuz yil onceki haline uzman olarak yaklasamaz. Illa bir aciklayici arabirim - sahis gerekiyorsa evrensellik ortadan kalkar. Benimle konusman umrumda degil ki zaten soylediklerini de kimse umursamiyor gorunuyor. Sen milyar yasinda ve milyar kere milyar kere milyar yildiz iceren evrenin kendini dusunup ayet yazdiran muhammedin hatrina geldigini dusunebilirsin ama bu cok mantikli degil. Bu arada zaten melekleri , cenneti - cehennemi vb kabul ediyor da degilim. Eminim muhammed cennet vaad etmese birak milyarlarca takipcisi olmasini binlerce kisi bile inanmazdi kendisine. Oyle ki sen ne gunah islerse islesin musluman olarak kabul edilen kisinin eninde sonunda cehennemden cikacagini ve cennete girecegini vaat ediyorsun. Iyi bir teklif. Ama dunyanin en iyi insani da olsa musluman olmayan cennete giremez diyorsun. Mantik disi. ayrica beni konuyu bilmez ve kendini uzman olarak lanse etmen de kibrinden oturu. Uc bes deli said alintisi yapman seni uzman yapmaz. Ancak delinin takipcisi yapar.
 

hasanalicelenn

Öğrenci
Katılım
16 Şubat 2018
Mesajlar
40
Reaksiyon puanı
13
Puanları
8
Yaş
44
Konum
İstanbul
Ayeti zahir manasi olmasi bile o ayetin tum insanlar icin gecerli olmadiginin ispatidir. Kimse arap dilinin binbesyuz yil onceki haline uzman olarak yaklasamaz. Illa bir aciklayici arabirim - sahis gerekiyorsa evrensellik ortadan kalkar. Benimle konusman umrumda degil ki zaten soylediklerini de kimse umursamiyor gorunuyor. Sen milyar yasinda ve milyar kere milyar kere milyar yildiz iceren evrenin kendini dusunup ayet yazdiran muhammedin hatrina geldigini dusunebilirsin ama bu cok mantikli degil. Bu arada zaten melekleri , cenneti - cehennemi vb kabul ediyor da degilim. Eminim muhammed cennet vaad etmese birak milyarlarca takipcisi olmasini binlerce kisi bile inanmazdi kendisine. Oyle ki sen ne gunah islerse islesin musluman olarak kabul edilen kisinin eninde sonunda cehennemden cikacagini ve cennete girecegini vaat ediyorsun. Iyi bir teklif. Ama dunyanin en iyi insani da olsa musluman olmayan cennete giremez diyorsun. Mantik disi. ayrica beni konuyu bilmez ve kendini uzman olarak lanse etmen de kibrinden oturu. Uc bes deli said alintisi yapman seni uzman yapmaz. Ancak delinin takipcisi yapar.

Gözünü kapayan kendine gündüzü gece yapar. Sana iyi geceler
 
Katılım
20 Temmuz 2017
Mesajlar
6,855
Reaksiyon puanı
5,171
Puanları
293
Konum
Türkiye
Din konusunda insanlar anarşiye yada faşizm e kaçmadığı müddetçe her zaman haklılardır. Çünkü din somut bir şey değildir.

Ama kesin olan bir şey varsa oda nereden geldiği tartışmalı bir konu olan akla sahip olduğumuz ve bu akıl sayesinde kendi doğrumuzu bulmamız gerektiğidir.

Bu arada buraya kıl olduğum bir şeyi eklemek istiyorum. Nedense bizim Türkiyenin ateistleri bi garip davranıyor. Elin ateisti doğayı incelerken bilim üzerine çabalarken bizin ateistlerimiz islam dinine mensup insanlara sataşmaktan başka bir şey malesef ki yapmıyorlar. Yani sen ateistsin tanrıya inanmıyorsun sana ne imamatipleri deizime yönelten sorulardan. Şimdi diyeceksin ben her şeyi sorgularım ama senin yaptığın sorgulamak değil sana göre bir görüş islam karşıtı olsun o sana yeter yanılıyor muyum?
 

Ben Kenobi

Müdavim
Müdavim
Katılım
6 Kasım 2011
Mesajlar
7,329
Reaksiyon puanı
3,156
Puanları
1,358
Kuran eksiksizdir demek yanlis. Sizin okudugunuz kuranla benim okudugum kuran teoride ayni olmali. Cunku degistirilmedigini ve butun nushalarin ayni oldugunu soyluyorsunuz. O zaman su iki ayeti paylasayim :

Bakara/ 106. Herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz.Allah’ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin?
Nahl/ 101. Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman Allah ne indirdiğini pek iyi bilmiş iken kâfirler Peygambere: “Sen, ancak bir iftiracısın” dediler. Hayır öyle değil; onların çoğu bilmezler.

Dediklerinizin tamami bu ayetlerle iptal ediliyor zaten. Kuranda tarih olarak sonra gelenlerin oncekilerin hukmunu kaldirdigi ayetler mevcut. Demek tanri kararsiz, bir dedigi otekini tutmuyor. Insanlarin davranislarina gore ayetlerini modifiye edebiliyor. Buyrun celisen ayetler.

1- Bir Müslüman kaç kafire bedeldir?

Enfal-65. Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa teşvik et. Sizden yirmi sabırlı kişi olsa, iki yüz kişiye üstün gelir. Sizden yüz kişi de kâfirlerden bin kişiye üstün gelir;çünkü onlar anlayıştan yoksun bir güruhtur.

Bu ayeti okuduğunuzda geçerli olduğunu düşünmeyin. Çünkü değişmiştir. Bu ayeti hükümsüz kılan ayet:

Enfal-66. Şimdi ise Allah sizde bir zaaf bulunduğunu bildiği için, yükünüzü hafifletti. Bu durumda, sizden sabreden yüz kişi olursa, iki yüz kişiye üstün gelir. Sizden bin kişi de Allah’ın izniyle iki bin kişiyi mağlûp eder. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.

2- Soru sormanın bedeli sadaka takdimi olursa:

Mücadele-12. Ey iman edenler! Peygamber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman özel görüşme sadakası takdim ediniz. Bu sizin için daha hayırlı ve temizdir. Şayet bir şey bulamazsanız, artık Allah bağışlayan ve merhamet edendir.

Ayetteki sadaka şartından dolayı kimse soru sormaya gitmeyince, aşağıdaki ayetle bu şart kaldırılmıştır:

Mücadele-13. Özel konuşmadan önce sadaka vermekten korktunuz da mı bunu yapmadınız? Yine de Allah sizi bağışladı. Siz de namazı dosdoğru kılmaya bakın, zekâtı verin, Allah’a ve Resulüne itaat edin. Zira Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

3- İslam’ın amentüsü doğru mu?

Nisa-78. Kendilerine bir iyilik dokunsa “Bu Allah’tan” derler; başlarına bir kötülükgelince de “Bu senden” derler. “Hepsi Allah’tandır” de. Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!

Ayette iyiliğin de kötülüğün de Allah’tan olduğu söyleniyorsa da yanılmayın, çünkü değiştirilmiştir:

Nisa/ 79. Sana gelen her iyilik Allah’tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir.

4- Peki Müslüman olmayıp, tek tanrıya ve ölümden sonra yaşama inananların durumu ne olacak dersiniz?

Bakara-62. Şüphe yok ki, iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabîler, bunlardan her kim Allah’a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve salih amel işlerse elbette Rableri katında bunların ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur, bunlar mahzun da olacak değillerdir.

Bu ayete bakarak başka dinden olsa bile iyi insanların cennete gideceğini düşündüyseniz yanılıyorsunuz:

Ali İmran-85. Kim İslam’dan başka bir din ararsa bilsin ki; (o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette kaybedenlerden olacaktır.

5- Kur’an’a göre miras paylaşımında vasiyetin geçerli olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bakara-180. Sizden birisine ölüm yaklaştığında, eğer ardında mal bırakacaksa, vasiyet etmek farz kılındı. Bu vasiyetin anne ve baba ile akrabaya uygun şekilde yapılması gerekir. Bu, takvâ sahipleri üzerine bir borçtur.

Bu ayete göre vasiyetin farz olduğunu ve bir Müslüman öldüğünde bıraktığı vasiyetin geçerli olduğunu düşünüyorsanız aldanırsınız. Ne vasiyet ederseniz edin hükmü yoktur. Miras paylaşımı aşağıdaki ayetlere göre yapılır:

Nisa/ 11-12. Allah size evlatlarınızın miras taksimini şöyle emrediyor:Çocuklarınızda, erkeğe iki kadın payı kadar, eğer hepsi kadın olmak üzere ikiden de fazla iseler, bunlara mirasın üçte ikisi ve eğer bir tek kadın ise o zaman ona malın yarısı vardır…. (diye devam ediyor)

Bazı hadislere göre ise mirasın 1/3’ü vasiyet kapsamına alınabilir. Yani, hadisler de ayetleri neshetmektedir.

6- Sizce ilk Müslüman kimdir?

Enam-163. O’nun hiçbir ortağı yoktur; böyle emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim.”

Yukarıdaki ayet, Muhammed hazretlerinin ilk müslüman olduğunu belirtir ama hükümsüzdür.

Araf-143. “Sen sübhansın”, “tevbe ettim, sana döndüm ve ben müminlerin ilkiyim,” dedi.

Yukarıdaki ayet de Musa‘nın ilk müslüman olduğunu belirten ayettir ve o da hükümsüzdür.

Her iki ayeti de hükümsüz kılan ayet:

Ali İmran- 67. İbrahim, ne Yahudi, ne de Hristiyandı. Fakat o, Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir müslümandı, müşriklerden de değildi.

İbrahim, Muhammed’den de, Musa’dan da önce yaşadığına göre müslümanlığı onlardan öncedir. Adem, İdris, Nuh gibi İbrahim’den önce yaşamış olan peygamberlerin Müslümanlık sırasının ise hesaba katılmadığını görüyoruz.

7- Ganimetler kimin?

Enfal-1. Sana, ganimetlere dair soru sorarlar, de ki: Ganimetler Allah’ın ve Peygamberindir. İnanıyorsanız Allah’tan sakının, aranızdaki münasebetleri düzeltin, Allah’a ve Peygamberine itaat edin.

Ama Araplar savaş ganimetinin tadını almışlardır bir kere. Özellikle Bedeviler ganimet olmadan savaşmaya yanaşmazlar. İslam peygamberini bu konuda sıkıştırırlar ve sonuca da ulaşırlar:

Enfal-41. Eğer Allah’a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki, ele geçirdiğiniz ganimetin beşte biri Allah’ın, Peygamber’in ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır. Allah her şeye Kadir’dir.

8- Cennetin genişliği ne kadar?

Ali İmran-133. Rabbinizin bağışına ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, Allah’tan gereği gibi korkanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun!

Cennetin genişliğini “göklerle yer kadar” şeklinde ifade eden bu ve benzeri ayetleri düzelten ayet:

Hadid-21. Rabbinizden bir mağfirete; Allah’a ve peygamberine inananlar için hazırlanmış olup, genişliği gökle yer kadar olan cennete koşuşun.

Demek ki cennetin genişliği göklerden yere kadar değil, gökten yere kadarmış.
“Gökle yer arası”nın ne demek olduğu ise ayrı bir makale konusu.

9- Dünya mı önce yaratıldı yoksa evren mi?

Bakara-29. O ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı . Sonra göğe yöneldi, onları yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi bilir.

Ama “Nasıl olur da evrenden önce dünya yaratılmış olabilir?” demeyin. Bu ayetin artık hükmü kalmamış, düzeltilmiştir. Yerine geçen ayet:

Naziat/ 27-30. Sizi yaratmak mı daha zor, göğü mü? Allah onu bina etti. Tavanını yükseltti, onu bir düzene koydu. Gecesini kararttı, gündüzünü çıkardı. Bundan sonra da yeryüzünü döşedi.

10- Allah’tan başka şefaatçi olacak mı?

Kur’an’ın birçok ayetinde “Allah’tan başka şefaatçi olmadığı” ifadesine rastlayabilirsiniz. Örneğin;
Enam-51. Kendileri için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi bulunmaksızın, Rab’lerinin huzurunda toplanmaktan korkanları, Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar diye, onunla (Kur’an ile) uyar.

Ama bu ayetler sizi yanıltmasın. Allah’tan başka şefaatçi vardır. Doğrusu aşağıdaki ayettir:

Meryem-87. Rahman olan Allah’ın nezdinde söz ve izin alanlardan başkası şefaat edemez.

SONUÇ:
Kur’an, incelendiğinde görülecektir ki bu verdiğimiz örneklere benzer nitelikte çok sayıda ayet vardır. Bilhassa Mekke dönemi ayetleri ile Medine dönemi ayetlerinde bu fark bariz olarak görülür. Bu çelişki ve tutarsızlıkların nedenini Tanrı’ya-Allah’a bağlamak mümkün değildir. Kur’an’daki çelişkilerin nedenlerini Tanrı’da değil, Kur’an’ı hazırlayanlarda, Muhammed hazretlerinin düşünce ve davranışlarında, mantığında ve değişen yaşam koşullarında aramak gerekir. 23 yıl boyunca devam eden Kur’an yazımında, her insanın 15-20 sene önceki farklı ortam ve olayda ne yazdığını hatırlaması mümkün değildir. Daha önce yazdıklarını kontrol etmesi de mümkün olmayabilir. Ya da daha önce böyle yazmış olsa bile gelişmeler, olaylar o yazdığını değiştirmek zorunda bırakabilir. Ayetleri incelerken, yazılma sebepleri ve yaşanan olaylar ile birlikte incelenirse görülecektir ki; bir kısım çelişkiler onun günlük siyasetinin gereksinimlerini kendi içinde bulunduğu koşullara uydurmaya çalışmasından, bir kısım çelişkiler güçsüz durumdan güçlü duruma geçmiş olmasından, bir kısım çelişkiler unutkanlığından, bir kısım çelişkiler uğradığı başarısızlıkların sorumluluğundan kurtulma çabasından, bir kısım çelişkiler bilgi eksikliği veya yanlışlığından, bir kısım çelişkiler de başka kaynaklardan duyup öğrendiklerini birbirine karıştırmasından ya da kendince değiştirerek aktarmış olmasından doğmuştur.

Kur’an’daki bu tutarsızlıklar mezheplere de yansımış, ayetleri kendilerine göre yorumlamış, hükümlerde değişiklik yapmaya kadar ileri gitmişlerdir. Örneğin; Kur’an’da zinanın cezası 100 sopa iken, Şiiler zinanın cezasının recm olduğunu, Kur’an kitap haline getirilmeden önce, recm ile ilgili ayeti bir keçinin yediğini öne sürerler. Bu yüzden Nur-2 zina ayetini uygulamak yerine, recm hadisleriyle hükmeder ve zina yapanı taşlayarak öldürürler.
Bir başka konuda ise tersi bir tutum içindedirler. Sünniler, Kur’an’da Mut’a nikahını ifade eden ayetin hadisle hükümsüz kılındığını ileri sürerler. Şiiler ise ayetin geçerli olduğuna inanarak mut’a nikahını caiz görürler.

Nisa-24. (Savaşta tutsak olarak) ellerinize geçen câriyeler dışında, evli kadınlarla evlenmeniz de harâmdır. Bunlar size Allâh’ın yazdığı yasaklardır. Bunlardan ötesini, iffetli yaşamak, zinâ etmemek şartıyle mallarınızla istemeniz, size helâl kılındı. O halde onlardan yararlanmanıza karşılık, kesilen ücretlerini bir hak olarak onlara verin. Hakkın kesiminden sonra karşılıklı anlaşmanızda üzerinize bir günâh yoktur. Allâh bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.

Bu ayette anlatılan geçici evlilik türü, hadislerde Mut’a nikahı olarak geçer. 1 saatlik de olabilir, 1 günlük ya da daha fazlası da. Bir avuç hurma karşılığında birkaç gün bir kadınla beraber olunduğuna dair hadisler vardır. Bu ayeti hükümsüz kılan bir başka ayet yoktur. Ama ayetin hadisle hükmünün kaldırıldığı öne sürülür. Öyle ki “Mut’a nikahı leş, kan ve domuz eti yemek kadar haramdır.” denilerek Kur’an ayetine atıfta bulunulur. Yani, Allah’ın gönderdiğine inanılan ayet, kul sözüyle hükümsüz bırakılır.

Bazı ayetler aradan yıllar geçtikten sonra değiştirilmişken, bazı ayetlerin aynı yıl içinde, ya da bir olayın hemen ardından birkaç gün zarfında değiştirildiği görülür. Örneğin Enfal-65 ayeti, Uhud Savaşından önce yazılmış olup, savaşta bozguna uğranılması üzerine, yerine Enfal-66 ayeti gönderilmiştir. Değiştirilme nedeni olarak da müslümanların zaafı gösterilmiştir. Çünkü Uhud Savaşında müslüman okçular Kureyşli kadınların hilesine kanmış, savaşmayı bırakarak eteklerini kaldırıp tepeye doğru kaçışan kadınları ganimet olarak kapma hevesine kapılmışlardı. Bu hile ile Kureyşliler savaşı kendi lehlerine çevirmiş ve kazanmışlardı. Bu ayetlerde Allah, geleceği bilmeyen, insanlardaki zaafı göremeyen bir tanrı konumuna düşürülmüştür.

Ama öyle ayet de vardır ki hükmü kaldırılmasa da, yazıldıktan hemen sonra değişikliğe uğramıştır. Abese suresinde peygamberin yüzünü ekşittiği gözleri görmeyen âmâ ile ilgili bir ayet daha var. Nisa-95 ayetinin “mazereti olanlar müstesna” kısmı bu âmâ sebebiyle ilave olunmuştur. Bakın nasıl:

Peygamber evinde birkaç kişi ile otururken vahiy gelir. Nisa-95′ dir gelen ayet ve savaşa gitmeyen, savaştan kaçanlar hakkındadır.
”Mü’minlerden, oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir.”
diye başlayan ayeti vahiy katibine yazdırır.
O sırada âmâ Abdullah Ümmü Mektüm gelir ve ayeti duyunca; ” Benim de gözlerim görseydi ben de savaşa katılırdım ya resulallah, benim gibi mazereti olanların durumu ne olacak?” diye sorar. Bunun üzerine Muhammed hazretleri vahiy katibine “Ayete bunu da ilave et” der: “Mazereti olanlar müstesna”

(Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, İmara: 17)

Meriç.
Öncelikle senin emir erin değiliz.
Sabahtan akşama kadar senin sorularına cevap yetiştirme gibi bir görevimiz de yok.
Ben misal işimde gücümde çalışan bir insanım ve arta kalan zamanlarda vaktim varsa yazabiliyorum.
Zaten bu soruların cevabını bulmakla yükümlü olan sensin.
Herkes kendinden yükümlüdür.
Biz ise burada elimizden geldiğince bildiğimizi paylaşmaktayız.
Senin soruların zaten daha önce sorulmuş sorular.
Bu soruların cevaplarını misal Caner Taslaman, Emre Dorman, Mehmet Okuyan, Mustafa İslamoğlu gibi akademisyen profesör hocalarımızdan bulabilirsin.

Dikkatimi çeken birşey var.
Öncelikle bunu dile getirenler besbelli ki Kuran-ı Kerimi baştan sona okumamış.
Çünkü daha henüz temel kavramlarda yanılgı içerisindeler.
İslam, Allah'ın tanımıyla onun getirdiği dinlerin bütünüdür.
Çünkü zaten Allah'ın getirdiği her din, insanları hep aynı yol olan Rabbin yoluna çağırmıştır.
Bu dinler içinde o günkü yaşam şartlarına göre minor değişiklikler olabilir.
Misal ilk çağ insanlarında, yaşam şartlarının zorluğundan ötürü domuz haram edilmemiş olabilir.
Hatta günümüzde bile aç kalındığı durumda abartmamak şartıyla domuz yenilebilir buyurmuştur Allah.
Geçmişte kendine din tebliğ edilen insanlarla bugünkü insanlar arasında bir fark, üstünlük yoktur.
Üstünlük takvadadır.
Bu insanlar farklı şartlarda da olsa aynı temelden sınav ile imtahan edilmiştir.
Kaldı ki günümüzde doğan insanlar dahi farklı şartlarda ama aynı temelde sınav ile imtahan edilmektedir.
Herkesin zayıf noktası ve herkesin güçlü noktası bir değildir.
Dolayısıyla herkes aynı şartlarda sınav edilse idi, bu bağlamda haksızlık oluşacaktı.
İşte bu yüzden Allah'ın dini tekdir ve tamamının toplamının ismi İslam'dır.
Müslümanlar da işte bu dine tabi olan kimselerdir.

Bu ön bilgiden sonra çok uzatmadan cevaplayayım.
Bakara 106 ve Nahl 101 ayetlerinde geçen cümleler, Allah'ın göndermiş olduğu eski kitapları kastetmektedir. Allah'ın gönderdiği yeni kitaptaki hükümler ya eskileriyle benzerdir ya da eskilerinden daha hayırlıdır. Kuran-ı Kerim'de boş söz yoktur. Velev ki Allah 23 yılda indirilmesi tamamlanan hükümlerden birini, diğeri ile değiştirdiyse bile zaten bu bir şekilde peygambere Allah tarafından unutturulmuş ve yazıya dökülmemiş, yahut kitap haline basılmadan önce imha edilmiştir. Muhakkak ki Allah'ın herşeye gücü yeter.

Eksiklik konusunda sizin dediğiniz zannetmekteyim ki Kuran-ı Kerim'de bırakılmış olan bilinçli boşluklardır. Allah bir takım hallerden Kuran-ı Kerim'de bahsetmemiş, onları bilinçli olarak boş bırakmıştır, bunun nedeni Allah'ın onları affetmesidir, bu konuda gelen ayet şöyledir.

Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde, sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer Kur’an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. (Hâlbuki) Allah onları bağışlamıştır. Allah, çok bağışlayandır, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) (Maide-101)

Bu söz konusu boşluklar, insanların bireysel tercihlerine, yaşadığı topluma, yaşadığı zaman dilimine bağlı olarak değişebilir. Misal sakal ve bıyık bırakmak buna örnektir, isteyen bırakabilir, isteyen bırakmayabilir. Sakalın sünnet olduğunu iddia edenler bu yüzden yanılmaktadır ki o dönemde peygamberi öldürmeye gelen katiller de tıpkı peygamber gibi sakal bırakmaktaydı çünkü söz konusu dönem içerisinde erkekler arasında moda öyleydi.

Bir müslümanım kaç kafire bedel olduğuna dair ayet hiçbir şekilde değişmemiştir, açıklaması şöyledir, eğer ki müslümanlar birlik içerisinde ise, iyi ve refah içerisinde bir toplum kurmuş ise, bir kişi sabrettiği takdirde on kişiye üstün gelebilir. Lakin Allah müslümanların kendilerine gönderilene uymayıp parçalanacağını, bunun sonucunda kendi iç savaşlarından ötürü güçsüzleşeceğini yani zaafa düşeceğini bildiğinden bu durumda ise bir kişinin sabrettiği takdirde iki kişiye üstün olacağını bildirmiştir.

Peygambere soru sormanın sadakası belli süre sonunda tahsis edilmiştir çünkü artık islamın yayılması sonucu çok fazla soru sorulmaktaydı, bu soruların büyük kısmı daha önce zaten cevaplanmış sorulardan oluşmakta ve artık yaşlanmaya başlayan peygamberin oldukça büyük zamanını almaktaydı, bu zamanın daha verimli kullanılmasına yönelik Allah bu şekilde buyurmuştur, ayetin sonunda ise verecek sadakanız yoksa Allah sizi affetti diyerek yine de samimi bir şekilde sorulabileceğini söylemiştir, daha sonra ise son sözde söylenmiş olan durumu tekrar pekiştirmiştir. Burada herhangi bir şey iptal edilmemiştir zaten son cümlede belirtilen bir durum insanlara tekrar açıklanmıştır.

İnsanların yaptıkları iyilikler ve kötülükler kendi özgür iradesiyle ancak Allah'ın izni ve kontrolü dahilinde gerçekleşir, bunun dışında insanın başına bir felaket geldiğinde bu felaket Allah'ın insanı imtahanı olabilir veya insanın kendi elleriyle yaptıklarından ötürü yine Allah'ın izni ve kontrolü dahilinde gerçekleşmiş olabilir. İnsanların başına iyi birşey geldiğinde ise bu iyi durum Allah'ın insanı imtahanı olabilir veya insanın kendi elleriyle çalışması sonucu yine Allah'ın izni ve kontrolü dahilinde gerçekleşmiş olabilir.

Şimdi bu bilgiyi verdikten sonra Nisa 78 ve 79'a baktığımızda Allah bize şöyle buyuruyor, o iki ayette kullanılan kelimede sizin başınıza ne gelirse gelsin benim iznim ve kontrolüm dahilindedir, Allah katındandır (Mınındıllahı) sizin başınıza gelen iyi şeylerin sebebi Allah'ın ikramıdır. (Allah'tandır, Mınallahı), sizin başınıza gelen kötü şeylerin sebebi ise sizin kendi ellerinizle yaptıklarınızdır ama yine Allah katındandır. Burada farkettiğiniz üzere çevirme ile ilgili bir durum da var lakin oturup düşünen biri de bu çeviriyle de rahatlıkla anlayabilir.

İman etmenin en temeli Allah'ın gönderdiği dinin temel direklerine iman etmektir. Bir hristiyan veya bir yahudi kendi akli melekelerini kullanıp Allah'ın bir olduğu, tek olduğu, eşi ve benzeri olmadığı, doğmadığı, doğrulmadığı, Allah'tan başka veya denk bir ilah olmadığına kanaat getirebilir. Daha sonra bunu salih ameller ile destekleyebilir. Bu bağlamda onların müjdesi Bakara-62'de verilmiştir. Bu insanların ortak özelliği islamı tanımamaları veya kendi toplumlarından gördüğü kadarıyla eksik veya yanlış tanımalarıdır. Lakin bir insan dinler hakkında bir arayışa girip İslam'a ulaşmış ise, bu bağlamda hükümler hakkında düşünmüş ve aklını kullanmış ise, yine de ikna olmayıp arayışa devam etmekte ise artık Allah'ın dini ile tanıştıktan sonraki bu arayışı artık onu kurtarmayacaktır.

Bir sonraki konuya geçmeden önce belirtmeliyim ki hadislerin ayeti nesh ettiğini düşünen biri dinden çıkmıştır. Hadis peygambere ait olduğu zannedilmekte olan sözdür, ayet ise Allah'tan geldiği kesin olan sözdür. Miras ve vasiyet farklı iki kavramdır, bu konu ayrıca mehir ile de bağlantılıdır, ben uzun uzun yazmaktansa bir dakikalık açıklaması şuradadır.


Müslümanların ilki konusunda ise gerekli ön bilgiyi en başta yapmıştım, son kitaba tabi olan müslümanların ilki peygamberimizdir, bunun dışında ise müslüman daha geniş bir kavramdır.

Sonraki konuları zamanım olursa açıklarım.
 
Son düzenleme:

utkuversus

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
12 Temmuz 2015
Mesajlar
17,655
Çözümler
1
Reaksiyon puanı
13,240
Puanları
4,958
Yaş
22
Konum
Ankara
Meriç.
Öncelikle senin emir erin değiliz.
Sabahtan akşama kadar senin sorularına cevap yetiştirme gibi bir görevimiz de yok.
Ben misal işimde gücümde çalışan bir insanım ve arta kalan zamanlarda vaktim varsa yazabiliyorum.
Zaten bu soruların cevabını bulmakla yükümlü olan sensin.
Herkes kendinden yükümlüdür.
Biz ise burada elimizden geldiğince bildiğimizi paylaşmaktayız.
Senin soruların zaten daha önce sorulmuş sorular.
Bu soruların cevaplarını misal Caner Taslaman, Emre Dorman, Mehmet Okuyan, Mustafa İslamoğlu gibi akademisyen profesör hocalarımızdan bulabilirsin.

Dikkatimi çeken birşey var.
Öncelikle bunu dile getirenler besbelli ki Kuran-ı Kerimi baştan sona okumamış.
Çünkü daha henüz temel kavramlarda yanılgı içerisindeler.
İslam, Allah'ın tanımıyla onun getirdiği dinlerin bütünüdür.
Çünkü zaten Allah'ın getirdiği her din, insanları hep aynı yol olan Rabbin yoluna çağırmıştır.
Bu dinler içinde o günkü yaşam şartlarına göre minor değişiklikler olabilir.
Misal ilk çağ insanlarında, yaşam şartlarının zorluğundan ötürü domuz haram edilmemiş olabilir.
Hatta günümüzde bile aç kalındığı durumda abartmamak şartıyla domuz yenilebilir buyurmuştur Allah.
Geçmişte kendine din tebliğ edilen insanlarla bugünkü insanlar arasında bir fark, üstünlük yoktur.
Üstünlük takvadadır.
Bu insanlar farklı şartlarda da olsa aynı temelden sınav ile imtahan edilmiştir.
Kaldı ki günümüzde doğan insanlar dahi farklı şartlarda ama aynı temelde sınav ile imtahan edilmektedir.
Herkesin zayıf noktası ve herkesin güçlü noktası bir değildir.
Dolayısıyla herkes aynı şartlarda sınav edilse idi, bu bağlamda haksızlık oluşacaktı.
İşte bu yüzden Allah'ın dini tekdir ve tamamının toplamının ismi İslam'dır.
Müslümanlar da işte bu dine tabi olan kimselerdir.

Bu ön bilgiden sonra çok uzatmadan cevaplayayım.
Bakara 106 ve Nahl 101 ayetlerinde geçen cümleler, Allah'ın göndermiş olduğu eski kitapları kastetmektedir. Allah'ın gönderdiği yeni kitaptaki hükümler ya eskileriyle benzerdir ya da eskilerinden daha hayırlıdır. Kuran-ı Kerim'de boş söz yoktur. Velev ki Allah 23 yılda indirilmesi tamamlanan hükümlerden birini, diğeri ile değiştirdiyse bile zaten bu bir şekilde peygambere Allah tarafından unutturulmuş ve yazıya dökülmemiş, yahut kitap haline basılmadan önce imha edilmiştir. Muhakkak ki Allah'ın herşeye gücü yeter.

Eksiklik konusunda sizin dediğiniz zannetmekteyim ki Kuran-ı Kerim'de bırakılmış olan bilinçli boşluklardır. Allah bir takım hallerden Kuran-ı Kerim'de bahsetmemiş, onları bilinçli olarak boş bırakmıştır, bunun nedeni Allah'ın onları affetmesidir, bu konuda gelen ayet şöyledir.

Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde, sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer Kur’an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. (Hâlbuki) Allah onları bağışlamıştır. Allah, çok bağışlayandır, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) (Maide-101)

Bu söz konusu boşluklar, insanların bireysel tercihlerine, yaşadığı topluma, yaşadığı zaman dilimine bağlı olarak değişebilir. Misal sakal ve bıyık bırakmak buna örnektir, isteyen bırakabilir, isteyen bırakmayabilir. Sakalın sünnet olduğunu iddia edenler bu yüzden yanılmaktadır ki o dönemde peygamberi öldürmeye gelen katiller de tıpkı peygamber gibi sakal bırakmaktaydı çünkü söz konusu dönem içerisinde erkekler arasında moda öyleydi.

Bir müslümanım kaç kafire bedel olduğuna dair ayet hiçbir şekilde değişmemiştir, açıklaması şöyledir, eğer ki müslümanlar birlik içerisinde ise, iyi ve refah içerisinde bir toplum kurmuş ise, bir kişi sabrettiği takdirde on kişiye üstün gelebilir. Lakin Allah müslümanların kendilerine gönderilene uymayıp parçalanacağını, bunun sonucunda kendi iç savaşlarından ötürü güçsüzleşeceğini yani zaafa düşeceğini bildiğinden bu durumda ise bir kişinin sabrettiği takdirde iki kişiye üstün olacağını bildirmiştir.

Peygambere soru sormanın sadakası belli süre sonunda tahsis edilmiştir çünkü artık islamın yayılması sonucu çok fazla soru sorulmaktaydı, bu soruların büyük kısmı daha önce zaten cevaplanmış sorulardan oluşmakta ve artık yaşlanmaya başlayan peygamberin oldukça büyük zamanını almaktaydı, bu zamanın daha verimli kullanılmasına yönelik Allah bu şekilde buyurmuştur, ayetin sonunda ise verecek sadakanız yoksa Allah sizi affetti diyerek yine de samimi bir şekilde sorulabileceğini söylemiştir, daha sonra ise son sözde söylenmiş olan durumu tekrar pekiştirmiştir. Burada herhangi bir şey iptal edilmemiştir zaten son cümlede belirtilen bir durum insanlara tekrar açıklanmıştır.

İnsanların yaptıkları iyilikler ve kötülükler kendi özgür iradesiyle ancak Allah'ın izni ve kontrolü dahilinde gerçekleşir, bunun dışında insanın başına bir felaket geldiğinde bu felaket Allah'ın insanı imtahanı olabilir veya insanın kendi elleriyle yaptıklarından ötürü yine Allah'ın izni ve kontrolü dahilinde gerçekleşmiş olabilir. İnsanların başına iyi birşey geldiğinde ise bu iyi durum Allah'ın insanı imtahanı olabilir veya insanın kendi elleriyle çalışması sonucu yine Allah'ın izni ve kontrolü dahilinde gerçekleşmiş olabilir.

Şimdi bu bilgiyi verdikten sonra Nisa 78 ve 79'a baktığımızda Allah bize şöyle buyuruyor, o iki ayette kullanılan kelimede sizin başınıza ne gelirse gelsin benim iznim ve kontrolüm dahilindedir, Allah katındandır (Mınındıllahı) sizin başınıza gelen iyi şeylerin sebebi Allah'ın ikramıdır. (Allah'tandır, Mınallahı), sizin başınıza gelen kötü şeylerin sebebi ise sizin kendi ellerinizle yaptıklarınızdır ama yine Allah katındandır. Burada farkettiğiniz üzere çevirme ile ilgili bir durum da var lakin oturup düşünen biri de bu çeviriyle de rahatlıkla anlayabilir.

İman etmenin en temeli Allah'ın gönderdiği dinin temel direklerine iman etmektir. Bir hristiyan veya bir yahudi kendi akli melekelerini kullanıp Allah'ın bir olduğu, tek olduğu, eşi ve benzeri olmadığı, doğmadığı, doğrulmadığı, Allah'tan başka veya denk bir ilah olmadığına kanaat getirebilir. Daha sonra bunu salih ameller ile destekleyebilir. Bu bağlamda onların müjdesi Bakara-62'de verilmiştir. Bu insanların ortak özelliği islamı tanımamaları veya kendi toplumlarından gördüğü kadarıyla eksik veya yanlış tanımalarıdır. Lakin bir insan dinler hakkında bir arayışa girip İslam'a ulaşmış ise, bu bağlamda hükümler hakkında düşünmüş ve aklını kullanmış ise, yine de ikna olmayıp arayışa devam etmekte ise artık Allah'ın dini ile tanıştıktan sonraki bu arayışı artık onu kurtarmayacaktır.

Bir sonraki konuya geçmeden önce belirtmeliyim ki hadislerin ayeti nesh ettiğini düşünen biri dinden çıkmıştır. Hadis peygambere ait olduğu zannedilmekte olan sözdür, ayet ise Allah'tan geldiği kesin olan sözdür. Miras ve vasiyet farklı iki kavramdır, bu konu ayrıca mehir ile de bağlantılıdır, ben uzun uzun yazmaktansa bir dakikalık açıklaması şuradadır.


Müslümanların ilki konusunda ise gerekli ön bilgiyi en başta yapmıştım, son kitaba tabi olan müslümanların ilki peygamberimizdir, bunun dışında ise müslüman daha geniş bir kavramdır.

Sonraki konuları zamanım olursa açıklarım.
Sonuna kadar okudum. Ve taktir ettim.
 

F1kan

Profesör
Katılım
14 Ekim 2016
Mesajlar
3,771
Reaksiyon puanı
1,882
Puanları
293
Yaş
29
Hocam dinin sadece bu ve bunun gibi kişilerden ibaret olduğunu sanmayın. Birkaç kişiyi örnek göstererek bu din yanlıştır demek çok da doğru değildir.
Yalnız sen benim dediğimi yanlış anlamışsın. Ben olumsuz bir eleştiriden ziyada olumlu ve hatta farklı açılardan görüşlere sahip olan birini paylaştım.
O ilk cümlede Fragger ithafendi
 

fragger

Müdavim
Müdavim
Katılım
21 Ekim 2016
Mesajlar
9,543
Reaksiyon puanı
3,061
Puanları
293
Konu içerisinde huzur bozmak amaçlı, siyaset, dinsel ayrımcılığa ait mesajlar yer almaktadır. Daha önceden uyarıyı yapmıştım bazı kişilere ceza verildi ve bu konu daha da uzamaması için kilitlenmiştir.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst