demirelemin
Asistan
- Katılım
- 6 Aralık 2009
- Mesajlar
- 305
- Reaksiyon puanı
- 3
- Puanları
- 18
(15 yaşındaki akrabası kızı vermediler diye baba kızı vuranı da ekleyip okuyun)
Gülistan, 12 yaşında Bingöl'ün Karlıova ilçesine bağlı Göynük köyünde yaşıyordu. Yaşıtları silahları filmlerde görür, en fazla bilgisayar oyununda kullanırlardı.
Ama o akşam, silahlı bir filmin tam göbeğinde ona rol vermişlerdi. Küçük Gülistan, kurşunların vızır vızır geçtiği bir sahnede iki yaşındaki küçük kardeşine kurşun gelmesin diye üzerine kapaklanacaktı. Böylece küçük kardeşine gelecek kurşunları kendi küçücük bedeniyle karşılayacak, ona adeta çelik yeleklik yapacaktı. Nitekim öyle de oldu. Kurşunlar kardeşine değil de kendisine isabet etti. Gülistan öylesine sahici oynuyordu ki rolünü, sahne bitip ışıklar söndüğünde onu kanlar içinde buldular. Hastaneye yetiştirildiğinde ise artık yaşamıyordu.
Ellerine silah alıp hoyratça ateş edenlerin, birkaç dönüm araziden dolayı karşı tarafa kin besleyen insanlar olduğu anlaşıldı. O kadar kaygısız, o kadar küstahça kullanıyorlardı ki silahı, bu sıktıkları kurşundan dolayı başlarına bir şey gelmeyeceğini düşünüyorlardı.
Gaziantep'te de bir anne ve üç kızı, gece evlerine giren birisi tarafından öldürüldü. Sanki film sahnesi gibi, basit ve kolayca! Evlere temizliğe giderek büyütmeye çalıştığı üç küçük kızıyla birlikte Gül Aksoy adındaki kadın, bir şehir eşkıyasının silahından çıkan kurşunlarla hayatını kaybetti.
Başkasının hayatlarına bu kadar kolay kıyanların hayat hakkının da tartışılmaya açılması lazım. Minicik bedenlere kurşun sıkarken hiç tereddüt etmeyen, gözünü kırpmayan bu magandalara devlet ceza vermezse mağdur olanların yakınları haklarını kendileri arar. Bunları yakalayıp üç beş yıl hapis yatırıp sonra da salıvermek, onları cezalandırmak değildir.
Masum bir insanın canına bu kadar kolay kıyanlar için idam cezası yeniden getirilmeli ve bunların da yaşama hakkı tartışmaya açılmalıdır. Yani masumun can hakkını korumak için eşkıyanın can hakkına dokunulmalıdır.
Bu ülkede bir film seyrediyor gibi yaşıyoruz. Seri katiller, teröristler, tecavüzcüler, sanki bir filmde rol alıyor gibi, sanki bir bilgisayar oyunu oynuyor gibi insan öldürüyorlar. Başkasının hayatına karşı bu kadar lakayt, bu kadar vurdumduymaz tavır içinde olanların hayatlarının da bence bir kıymeti olmamalı.
Bu ülkede somut hiçbir suçu yokken, rejimin gücünü göstermesi pahasına gençlerin yaşını büyütüp idam eden devlet, 12 yaşındaki Gülistan'ın küçücük bedenine kurşun yağdıran katillerin canlarını koruma altına alamaz, almamalı.
8 yaşındaki ikizler Melike ve Kader'i, 14 yaşındaki Melisa'yı sinek öldürür gibi öldüren hayvanlara hayat hakkı vermek ne kadar doğrudur bilemiyorum.
İdam cezasını kaldırmayı çağdaşlığın bir ölçüsü olarak görmek doğru olabilir belki. Ama birileri de masumların hayatlarının hesabını vermeli değil mi?
Yok iyi hal, yok falan, yok fişmekan gerekçeleriyle üç beş yıl ceza verip, onun da bilmem kaçta birini yatıranlar, sonra da bir bahane bulup af çıkaranlar, bu katliamlara ortak olmuyorlar da ne oluyorlar?
Türkiye'nin en dokunulmazları kasıtlı olarak adam öldüren katiller. Eğer devlet bunlara hak ettikleri cezaları vermemeye devam ederse birileri de kendi haklarını kendileri almaya kalkışır.
Mehmet Kamış
Gülistan, 12 yaşında Bingöl'ün Karlıova ilçesine bağlı Göynük köyünde yaşıyordu. Yaşıtları silahları filmlerde görür, en fazla bilgisayar oyununda kullanırlardı.
Ama o akşam, silahlı bir filmin tam göbeğinde ona rol vermişlerdi. Küçük Gülistan, kurşunların vızır vızır geçtiği bir sahnede iki yaşındaki küçük kardeşine kurşun gelmesin diye üzerine kapaklanacaktı. Böylece küçük kardeşine gelecek kurşunları kendi küçücük bedeniyle karşılayacak, ona adeta çelik yeleklik yapacaktı. Nitekim öyle de oldu. Kurşunlar kardeşine değil de kendisine isabet etti. Gülistan öylesine sahici oynuyordu ki rolünü, sahne bitip ışıklar söndüğünde onu kanlar içinde buldular. Hastaneye yetiştirildiğinde ise artık yaşamıyordu.
Ellerine silah alıp hoyratça ateş edenlerin, birkaç dönüm araziden dolayı karşı tarafa kin besleyen insanlar olduğu anlaşıldı. O kadar kaygısız, o kadar küstahça kullanıyorlardı ki silahı, bu sıktıkları kurşundan dolayı başlarına bir şey gelmeyeceğini düşünüyorlardı.
Gaziantep'te de bir anne ve üç kızı, gece evlerine giren birisi tarafından öldürüldü. Sanki film sahnesi gibi, basit ve kolayca! Evlere temizliğe giderek büyütmeye çalıştığı üç küçük kızıyla birlikte Gül Aksoy adındaki kadın, bir şehir eşkıyasının silahından çıkan kurşunlarla hayatını kaybetti.
Başkasının hayatlarına bu kadar kolay kıyanların hayat hakkının da tartışılmaya açılması lazım. Minicik bedenlere kurşun sıkarken hiç tereddüt etmeyen, gözünü kırpmayan bu magandalara devlet ceza vermezse mağdur olanların yakınları haklarını kendileri arar. Bunları yakalayıp üç beş yıl hapis yatırıp sonra da salıvermek, onları cezalandırmak değildir.
Masum bir insanın canına bu kadar kolay kıyanlar için idam cezası yeniden getirilmeli ve bunların da yaşama hakkı tartışmaya açılmalıdır. Yani masumun can hakkını korumak için eşkıyanın can hakkına dokunulmalıdır.
Bu ülkede bir film seyrediyor gibi yaşıyoruz. Seri katiller, teröristler, tecavüzcüler, sanki bir filmde rol alıyor gibi, sanki bir bilgisayar oyunu oynuyor gibi insan öldürüyorlar. Başkasının hayatına karşı bu kadar lakayt, bu kadar vurdumduymaz tavır içinde olanların hayatlarının da bence bir kıymeti olmamalı.
Bu ülkede somut hiçbir suçu yokken, rejimin gücünü göstermesi pahasına gençlerin yaşını büyütüp idam eden devlet, 12 yaşındaki Gülistan'ın küçücük bedenine kurşun yağdıran katillerin canlarını koruma altına alamaz, almamalı.
8 yaşındaki ikizler Melike ve Kader'i, 14 yaşındaki Melisa'yı sinek öldürür gibi öldüren hayvanlara hayat hakkı vermek ne kadar doğrudur bilemiyorum.
İdam cezasını kaldırmayı çağdaşlığın bir ölçüsü olarak görmek doğru olabilir belki. Ama birileri de masumların hayatlarının hesabını vermeli değil mi?
Yok iyi hal, yok falan, yok fişmekan gerekçeleriyle üç beş yıl ceza verip, onun da bilmem kaçta birini yatıranlar, sonra da bir bahane bulup af çıkaranlar, bu katliamlara ortak olmuyorlar da ne oluyorlar?
Türkiye'nin en dokunulmazları kasıtlı olarak adam öldüren katiller. Eğer devlet bunlara hak ettikleri cezaları vermemeye devam ederse birileri de kendi haklarını kendileri almaya kalkışır.
Mehmet Kamış