annttiigs
Profesör
- Katılım
- 7 Şubat 2007
- Mesajlar
- 2,589
- Reaksiyon puanı
- 24
- Puanları
- 218
hazreti ömer seher vaktinde mescid-i şerifte namaz kılmaya giderken, yahudi ebû lü’lü, tarafından karanlıkta bıçakla, karnından yaralanınca emîr-ül mü’minîn yardım istedi. adamları geldiler. emîr-ül mü’minîni bu hâl içinde görüp, ağlaştılar.
hazreti ömer’i o mahalden alıp, evine getirdiler. cerrâh görüp, yarayı dikti. iyileşinceye kadar hareket etmesin, üç-dört gün yatsın, iyi olur, dedi. sahâbe-i güzîn gelip çevresinde oturdular. hilâfet emrini ve sâir dîni emirleri onlara vasiyet ederken, namaz vakti gelip, müezzin ezân okudu. sonra yüzünü cerrâha dönüp dedi ki: şimdi abdest alıp, namaz kılsam ne olur? cerrâh dedi ki: eğer yerinden hareket edersen, bu diktiğim yerden sökülür, vefât edersin. emîr-ül mü’minîn dedi ki: namazı terk etmekten ise, karnım yarılsın ve öleyim dahâ iyi, elbette namaz kılsam gerektir. sahâbeden birini hazreti âişe’nin huzuruna gönderdi ki: destûr verir mi ki, biz de resûlullah efendimizin ravda-i mutahheralarına girelim ve o servere ilticâ edelim...
hazreti âişe bu haberi işitince ağladı. âh, kıymetli ömer, babamın yâdigârı da gidiyor. işte o yeri ben kendim için saklardım. ammâ onlara hibe ettim. hazreti ömer’e söyleyin ki, resûlullah ve babamın yanına varınca, benim selâmımı onlara söylesin. ve desin ki; bu ayrılığım ne zamana kadar olacak.
hazreti ömer bu haberi işitince, oğlu abdullah hazretlerine dedi ki: benim cenâze namazımı kıldıktan sonra, âişe-i sıddîka’nın huzuruna varıp, tekrar izin isteyesin. sağlığımda benden utanıp, izin vermiş olabilir ve pişmân olmuş olabilir. onun rızâsı ile defnolayım.
namaz vakti sonuna gelmişti. müezzin ikâmet okudu. emîr-ül mü’minîn, ayağa kalkıp, abdest almak ve namaz kılmak istedi. o ânda dikilen yerler sökülüp, emîr-ül mü’minîn yere düştü. dostlarına; elvedâ elvedâ, hakkınızı helal ediniz, tekrar görüşmemiz kıyâmete kaldı, dedi.
sahâbeler arasında ağlama-inleme başladı. hemen o sâat hazreti ömer şehâdet kelimesini getirip, cânını allahü teâlâ ya teslîm etti. ondan sonra yıkadılar. namazını kıldılar. oğlu abdullah, âişe-i sıddîka hazretlerine gitti, izin istedi. hazreti âişe ağladı. dedi ki: ey ömer, adâleti hayâtında da, ölünce de elinden bırakmadın. o yeri sana fedâ ettim. ondan sonra mübârek cenâzesini, ravda-i mutahhera kapısına getirdiler. birisi ileri varıp: esselâmü aleyke yâ resûlallah! ömer’i getirdik. eğer destûr var ise, ravda içine defnederiz, dedi. cümle sahâbe-i güzîn, resûlullah efendimizin, “dostumu benim yanıma getirin”, diye sesini işittiler.
hz. ömer
hazreti ömer’i o mahalden alıp, evine getirdiler. cerrâh görüp, yarayı dikti. iyileşinceye kadar hareket etmesin, üç-dört gün yatsın, iyi olur, dedi. sahâbe-i güzîn gelip çevresinde oturdular. hilâfet emrini ve sâir dîni emirleri onlara vasiyet ederken, namaz vakti gelip, müezzin ezân okudu. sonra yüzünü cerrâha dönüp dedi ki: şimdi abdest alıp, namaz kılsam ne olur? cerrâh dedi ki: eğer yerinden hareket edersen, bu diktiğim yerden sökülür, vefât edersin. emîr-ül mü’minîn dedi ki: namazı terk etmekten ise, karnım yarılsın ve öleyim dahâ iyi, elbette namaz kılsam gerektir. sahâbeden birini hazreti âişe’nin huzuruna gönderdi ki: destûr verir mi ki, biz de resûlullah efendimizin ravda-i mutahheralarına girelim ve o servere ilticâ edelim...
hazreti âişe bu haberi işitince ağladı. âh, kıymetli ömer, babamın yâdigârı da gidiyor. işte o yeri ben kendim için saklardım. ammâ onlara hibe ettim. hazreti ömer’e söyleyin ki, resûlullah ve babamın yanına varınca, benim selâmımı onlara söylesin. ve desin ki; bu ayrılığım ne zamana kadar olacak.
hazreti ömer bu haberi işitince, oğlu abdullah hazretlerine dedi ki: benim cenâze namazımı kıldıktan sonra, âişe-i sıddîka’nın huzuruna varıp, tekrar izin isteyesin. sağlığımda benden utanıp, izin vermiş olabilir ve pişmân olmuş olabilir. onun rızâsı ile defnolayım.
namaz vakti sonuna gelmişti. müezzin ikâmet okudu. emîr-ül mü’minîn, ayağa kalkıp, abdest almak ve namaz kılmak istedi. o ânda dikilen yerler sökülüp, emîr-ül mü’minîn yere düştü. dostlarına; elvedâ elvedâ, hakkınızı helal ediniz, tekrar görüşmemiz kıyâmete kaldı, dedi.
sahâbeler arasında ağlama-inleme başladı. hemen o sâat hazreti ömer şehâdet kelimesini getirip, cânını allahü teâlâ ya teslîm etti. ondan sonra yıkadılar. namazını kıldılar. oğlu abdullah, âişe-i sıddîka hazretlerine gitti, izin istedi. hazreti âişe ağladı. dedi ki: ey ömer, adâleti hayâtında da, ölünce de elinden bırakmadın. o yeri sana fedâ ettim. ondan sonra mübârek cenâzesini, ravda-i mutahhera kapısına getirdiler. birisi ileri varıp: esselâmü aleyke yâ resûlallah! ömer’i getirdik. eğer destûr var ise, ravda içine defnederiz, dedi. cümle sahâbe-i güzîn, resûlullah efendimizin, “dostumu benim yanıma getirin”, diye sesini işittiler.
hz. ömer