Ottomanzo
Doçent
- Katılım
- 25 Temmuz 2008
- Mesajlar
- 746
- Reaksiyon puanı
- 7
- Puanları
- 0
Önce bir dizi temel kabulle işe başlayalım: Ülkenin sorunlarını çözmeye gönüllü yazılanların uğraş alanına 'siyaset' deniliyor. Siyasetin nabzı parlamentoda atıyor. Siyasetçilerin çatısı altında yer aldıkları partiler vatandaşa sorunları çözme umudu vermelerine göre oy alıyor ve oyları oranında da görev üstleniyor. Bir parti parlamentoda çoğunluğu tek başına elde ederse hükümeti kuruyor, tek bir partinin hükümet kurma başarısı gösterememesi durumunda koalisyon söz konusu oluyor. Hükümeti kuran parti(ler) iktidar, parlamentoya üye sokma şansı bulduğu halde hükümette yer almayan partiler ise muhalefet oluyor.
Demokrasilerin işleyişi böyle...
Sağlıklı çalışan demokrasilerde hükümetler söz verdikleri üzere sorunların altından kalkmaya çaba gösterir, muhalefette kalan partiler de yapılanları tasvip ediyorlarsa destek çıkar, tasvip etmedikleri işler yapılıyorsa eleştirir. Muhalefetin bir işlevi de, varolan sorun/ları görmezden gelen veya gördüğü halde sorunun üzerine gitmeyi ihmal eden iktidarı göreve davet etmektir.
Terörle bulaşık Kürt sorunu bu ülkenin en ciddi baş ağrılarından biri. İşbaşındaki Ak Parti Hükümeti dünya konjonktürünün sorunun çözümüne elverişli, ülkedeki hissiyatın da olumlu olduğundan hareketle bu sorunun çözümü için yola çıktı. Herkesin katkıda bulunmasına açık bir yöntemle hem de: Konu üzerinde hazırlanmış raporları gözden geçirip, değişik eğilimden fikir üretenleri dinleyip, partilerin görüşlerini alarak...
1989 yılında hazırlanmış SHP'nin 'Kürt Raporu' bugün kimsenin telâffuz etmediği türden olağanüstü radikal tedbirler içeriyor; altında SHP genel sekreteri olarak bugünkü CHP liderinin imzası bulunan bir rapor bu... MHP'nin kurucu lideri Alparslan Türkeş'in konuya büyük bir kalp rikkatiyle yaklaştığını, şimdilerde esip gürleyen MHP lideri Devlet Bahçeli'nin üç yıl önceki bir basınla buluşma toplantısında hükümetin yapmaya çalıştığına benzer öneriler ürettiğini de artık biliyoruz.
CHP ve MHP, kendileri iktidarda olsalar ve yeterli cesaretleri bulunsa sorunun üzerine nasıl gidecek iseler, konuya tam da öyle yaklaşan hükümetin yapmaya çalıştıklarına şimdilerde ölesiye karşı çıkıyorlar. CHP Ak Parti'nin ülkeyi böleceğini ileri sürüyor, MHP ise vatana ihanetten söz ediyor.
Hükümeti 'bölücü' ve 'vatan haini' olmakla suçlayanlar, geçmişte bugünküne benzer yöntemlerle sorunun üzerine gidilmesi gerektiğinden kendileri söz ettiklerine göre... Bu durum onları ne hale düşürüyor, hangi sıfatlarla anılmaya lâyık hale getiriyor dersiniz?
Muhalefet partileri, terörü sona erdirmek için cesur adımlar atan ve bu yolla ülkeyi gerçek demokrasiye kavuşturmayı amaçlayan hükümete, “Bu yoldan vazgeç, şiddeti artır” öğüdünde bulunuyor. “Analar ağlamasın” temennisine Dersim hatırlatmasıyla karşı çıkan bir muhalefet anlayışı bu...
Açılım üzerine görüş almak için bir grup yazarla buluştuğunda İçişleri Bakanı Prof. Beşir Atalay, “Sorunu Meclis'te çözeceğiz” demiş, katılımcılardan bu alanda geniş destek bulmuştu. Hatırladığım kadarıyla, o toplantıda bir tek ben, “Meclis'e fazla güvenmeyin” demiştim. Ele alınacak konu ne kadar hassas ve önerilen çözüm ülke yararına olursa olsun, bizdeki 'iktidar' ve 'muhalefet' anlayışının sorunları elbirliğiyle çözmeye müsait olmadığı inancıyla...
Keşke yanlış çıksaydım... Keşke muhalefet partileri 'yapıcı bir muhalefet' nasıl olurmuş gösterecek biçimde bir tavır sergileselerdi...
Demokrasi bizde iktidarla muhalefet arasında bir horoz dövüşü olarak algılanıyor; horozun biri illâ yola devam edemeyecek kadar gagalanacak... Bu defa hırpalanan muhalefet partileri oldu.
kaynak
Demokrasilerin işleyişi böyle...
Sağlıklı çalışan demokrasilerde hükümetler söz verdikleri üzere sorunların altından kalkmaya çaba gösterir, muhalefette kalan partiler de yapılanları tasvip ediyorlarsa destek çıkar, tasvip etmedikleri işler yapılıyorsa eleştirir. Muhalefetin bir işlevi de, varolan sorun/ları görmezden gelen veya gördüğü halde sorunun üzerine gitmeyi ihmal eden iktidarı göreve davet etmektir.
Terörle bulaşık Kürt sorunu bu ülkenin en ciddi baş ağrılarından biri. İşbaşındaki Ak Parti Hükümeti dünya konjonktürünün sorunun çözümüne elverişli, ülkedeki hissiyatın da olumlu olduğundan hareketle bu sorunun çözümü için yola çıktı. Herkesin katkıda bulunmasına açık bir yöntemle hem de: Konu üzerinde hazırlanmış raporları gözden geçirip, değişik eğilimden fikir üretenleri dinleyip, partilerin görüşlerini alarak...
1989 yılında hazırlanmış SHP'nin 'Kürt Raporu' bugün kimsenin telâffuz etmediği türden olağanüstü radikal tedbirler içeriyor; altında SHP genel sekreteri olarak bugünkü CHP liderinin imzası bulunan bir rapor bu... MHP'nin kurucu lideri Alparslan Türkeş'in konuya büyük bir kalp rikkatiyle yaklaştığını, şimdilerde esip gürleyen MHP lideri Devlet Bahçeli'nin üç yıl önceki bir basınla buluşma toplantısında hükümetin yapmaya çalıştığına benzer öneriler ürettiğini de artık biliyoruz.
CHP ve MHP, kendileri iktidarda olsalar ve yeterli cesaretleri bulunsa sorunun üzerine nasıl gidecek iseler, konuya tam da öyle yaklaşan hükümetin yapmaya çalıştıklarına şimdilerde ölesiye karşı çıkıyorlar. CHP Ak Parti'nin ülkeyi böleceğini ileri sürüyor, MHP ise vatana ihanetten söz ediyor.
Hükümeti 'bölücü' ve 'vatan haini' olmakla suçlayanlar, geçmişte bugünküne benzer yöntemlerle sorunun üzerine gidilmesi gerektiğinden kendileri söz ettiklerine göre... Bu durum onları ne hale düşürüyor, hangi sıfatlarla anılmaya lâyık hale getiriyor dersiniz?
Muhalefet partileri, terörü sona erdirmek için cesur adımlar atan ve bu yolla ülkeyi gerçek demokrasiye kavuşturmayı amaçlayan hükümete, “Bu yoldan vazgeç, şiddeti artır” öğüdünde bulunuyor. “Analar ağlamasın” temennisine Dersim hatırlatmasıyla karşı çıkan bir muhalefet anlayışı bu...
Açılım üzerine görüş almak için bir grup yazarla buluştuğunda İçişleri Bakanı Prof. Beşir Atalay, “Sorunu Meclis'te çözeceğiz” demiş, katılımcılardan bu alanda geniş destek bulmuştu. Hatırladığım kadarıyla, o toplantıda bir tek ben, “Meclis'e fazla güvenmeyin” demiştim. Ele alınacak konu ne kadar hassas ve önerilen çözüm ülke yararına olursa olsun, bizdeki 'iktidar' ve 'muhalefet' anlayışının sorunları elbirliğiyle çözmeye müsait olmadığı inancıyla...
Keşke yanlış çıksaydım... Keşke muhalefet partileri 'yapıcı bir muhalefet' nasıl olurmuş gösterecek biçimde bir tavır sergileselerdi...
Demokrasi bizde iktidarla muhalefet arasında bir horoz dövüşü olarak algılanıyor; horozun biri illâ yola devam edemeyecek kadar gagalanacak... Bu defa hırpalanan muhalefet partileri oldu.
kaynak