Murataltug
Dekan
Zülkarneyn Allah'ın sâlih kulu, tevhidli bir mü'mindir Kendisine büyük bir güç verilmiştir bir gün bir kavim fesatçı bir kabileye karşı, Zülkarneyn'den yardım ister Zülkarneyn azgın kavmin önüne demirden bir set yapar onu aşmaya kimse muvaffak olamaz işte Bu Rabbimden merhamettir. Rabbimin va'di gelince. O, bunu dümdüz yapar"
Zülkarneyn as tevhid inancına sahip
Allah'ın sâlih ve mümin bir kuludur Kendisine Allah tarfından büyük bir güç verilir bir gün bozguncu azgın bir kavmin önüne büyük demir ve tunçtan bir set çeker azgın kavme şöyle seslenir Bu dedi Rabbimden merhamettir. Rabbimin va'di gelince. Ancak O, bunu dümdüz yapar gücü yeten gelsin
Zülkarneyn as bir gün tüm zulm eden asi kavimlerin önüne set çeker hiç bir azgın bu setti geçemez zülkarneyn as azgınlara şöyle seslenir Bu dedi Rabbimden merhamettir. Rabbimin va'dine güç yetermi O, zalimi dümdüz yapar hadi gücü yeten gelsin
Allah birine üzüm bağı verir ekinden
su fışkırtır tarla sahibinin serveti
arttıkça kibirlenir, yoksulu horlar servetinin sonsuza kalacağını sanıp Allahı inkâr eder. Bilmezki Allah dilerse bir anda helâk eder en sonu
serveti batar pişman Olup Keşke Rabbime ortak tutmasaydım diyerek Allaha yalvarır Allah'tan başka yardım edecek yoktur Allah'tan öç alabilecek kimse yoktur
Allah dilerse üzüm bağları verir ekinlerden sular fışkırtır servetine servet katar ama kibirlenip insanı
hor görüp Allahı inkâr edersen. Allah dilerse bir anda helâk eder
Allah dilerse üzüm bağları hurmalık ve ekinlikler verir buradan sular fışkırtır. Güzel ürün alır servetine servet katarsın
gurura kapılma kimseyi küçük görme
güç ve servetinin sonsuza kadar kalacağını sanma Kıyameti inkâr edersen Allah dilerse bir anda helâk eder
Allah'tan başka yardım edecek yoktur ve kimse Allah'tan öç alabilecek değildir
Allah dilediğine üzüm bağı hurma ve ekinlikler verir tarlasından sular fışkırtır. Güzel ürün alırsın servetin artar gurura kapılır yoksulu hor görür. Kendinide güçlü görüp servetinin sonsuza kadar kalacağını sanarsan Kıyameti inkâr edersen Allah bir anda helâk eder
Allahın emrini dinlemezsen. servetin
çiftliğin batar, hiçbir şeyin kalmaz. Rabbine ortak koşma günahına pişman ol tövbe et unutma Allah'tan başka yardım edecek dost yoktur
Allah'tan öç alabilecek kimse yoktur
alay edilen bir çocuğa bir tek annesi inandı onu sevgi ile yoğurdu kendinden utanma seni olduğun gibi seviyorum dedi bu sözleriyle Klavuz oldu ana sevgisi ile yoğrulan Çocuk büyük ve saygı duyulan bir insan oldu ne diyordu Hz Resul Allahın rahmeti yeri ve gökleri doldurur bu rahmet ile anne yavrusuna şefkat gösterir. Vahşi hayvanlar birbirine merhamet eder
Musa (a.s), Hızır (a.s)' lan birlikte bir gemiye binerler, gemide iken Hızır (a.s) gemiyi deler. Musa (a.s) buna hiç bir anlam veremez ve Hızır as a sorar. Hızır (a.s) şöyle açıklar bu Gemi denizdeki yoksullarındır. Yola devam ederse korsanlar gemiyi ele geçirecekdi ben gemiyi delerek gasptan kurtardım
Musa (a.s) ve Hızır (a.s) yolculuk ederler Hızır (a.s) bir bir çocuğu öldürüp şöyle açıklar bu Oğlanın anası ve babası iman etmişdi.
Çocuk yaşasaydı ana ve babasını küfre düşürecekti anne ve babanın
küfre düşmesinden korktuk bu yüzden çocuğu öldürdük yüce Allah o aileye daha hayırlı ve merhametli başka bir çocuk verecektir
Hızır (a.s) bir kasabada yıkık bir Duvarı sağlamlaştırır. nedenini şöyle açıklar Bu evin sahibi sâlih bir zattı
Duvarın içinde ise hazine vardır hazine adamı zengin edsede para sahibi insan imanını kaybedecektir bu yüzden duvarı onarıp hazinenin ortaya çıkmasını önledik bütün bunları Allah'ın emriyle yaptık
Ashab-ı Kehf . Yahudilerin "genç yiğitleridir "yedi uyurlar" da denilir kehf Sûresinin onuncu âyetinden yirmi yedinci âyetine kadar Ashâb-ı Kehf'den bahsedilir.
Ashâb-ı Kehf, İsa as mın dinine amel eden birkaç gençtir putlara taptırmak ve onları öldürmek isteyen Roma imparatorlarıyla mücâdele etmişlerdir
Ashâb-ı Kehf Hz isaya inanıp kendilerini dinlerinden döndürmek isteyen roma ile mücadele etmişler bir mağarada rabbimiz kendilerini
300 yıl uyutup korumuştur
Cenâbı Hak Ashabı kehfi düşmandan korumak öldükten sonra dirilmeye ibret kılmak için üç yüz yıl bir mağarada uyutmuştur
Ashabı kehf halkı 300 yıl bir mağarada uyuyup uyandıklarında bunu birkaç saat sanmşılardır bu rabbimizin emriyle gerçekleşen bir mucizedir bu mucizede topluma, öldükten sonra dirilme gösterilir
Sahâbeden Üseyd ra evinde kehf
suresini okuyunca Evindeki atı ürker Üseyd ra korkup Yâ Râb! Sen âfetten emin kıl, diye dua eder ve atın etrafını bir bulut kaplar. Üseyd ra bunu Hz. Peygambere anlatınca Oku ey kişi. o bulut Sekine'dir. Kur'ân dinlemek için inmiştir", buyurur Hz. Peygamber buyurmuştur ki "Kim, Kehf sûresinden on âyet ezberlerse, deccâl'den korunmuş olur"
Hz. Peygamber buyurmuştur ki kim kehf süresini okursa bir bulut iner o bulut Sekine'dir. Kur'ân dinlemek için inmiştir",
Hz. Peygamber buyurmuştur ki
Kim, Kehf sûresinden on âyet ezberlerse, deccâl'den korunmuş olur
zengin Abla bir tüccarla, kız kardeşi ise bir köylüyle evliydi. büyük kardeş şehiri övünce küçük kardeş hemen şu cevabı verdi köy hayatını şehre değişmem “Kaba olabiliriz, Siz bizden iyi yaşıyor olabilirsiniz ama herşeyinizi kaybetme ihtimali var. Atasözü ne der bilirsin: ‘Kazanç ve kayıp kardeştir.’ Bugün zengin olanlar yarın ekmek için dilenebilir
Hüseyin dayı rızkını kazanmıştı uyurken bir hırsız geldi bir zehir üfleyip hüseyin dayıyı öldürüp parayı gaspedecekti o an küçük bir rüzgar tüm planı bozdu ve hırsız kendi kuyusuna düştü kendi zehiri ile can verdi ne diyor efendimiz Allah kullarının her halini görür. İman edeni tüm tuzaklardan korur
Nihat kavgacı bir çocuktu annesi gönül kırma. Çirkin söz söyleme, desede o dinlemez herkesi üzerdi Bir gün annesi kimseyi incitmezse ona istediğini alacağım, dedi. ve o gün nihat kimseyi kırmadı annesi ona verip her şeyi aldı ama şu son sözü unutmadı oğlum insanı
kırmamayı basit şeyler için değil, Allah istediği için yapmalısın,
Nihat kavgacı bir çocuktu herkes onu kızdırır o da annesi Evladım, kimsenin gönlünü kırma. Çirkin söz deme, desede o herkesle kavgalıydı oysaki ne diyordu rahmet peygamberi haklı olduğu zaman bile kavga etmeyene cennette köşk verileceğine ben kefilim keşke bu hadisi biri nihata söyleseydi
Halit çok güçlü bir çocuktu Okulda güreşip yenmediği yoktu. bir gün Nurettini güreşte yendi Nurettin, sınıfa girip Halit’in defterlerini Halit öfkelendi. Arkadaşının kulak zarını patlattı oysaki ne diyor peygamberimiz güçlü adam öfkesini yenen kimsedir nihat öfkesini yenemedi ve arkadaşı ömür boyu sağır kaldı
Hüsnü çok iyi bir çocuktu. Ne yazık bir kazada gözlerini kaybetmişti. ama azmiyle her zoru yenmişti. Aynı köyden Murtaza onu küçük görürdü alay etmek için yarış teklif etdi ve Murtaza yarışı kaybetti onu dalga geçip ettiği kör arkadaşı teselli ediyordu ne diyor Hz Resul
Alçak gönüllü olunuz kimse bir diğerine karşı böbürlenmesin
Aylin çok kibirliydi komşusu fakirdi yanına geldi aylin pis bir fakir ne söyleyebilir diyerek komşuyu kovdu oysaki ona ölen babasının altınını vereceklerdi bu sayede aylin Altınları kaybetti böyle devam ederse tez vakitte en büyük zenginliği yani cenneti de
kaybedecektir çünkü ne diyor Hz Muhammed kalbinde zerre kibir bulunan cennete giremez
aylin çok kibirliydi köşkte fakir bir bahçıvanı vardı babası ölünce aylin bu fakiri hor gördü ekmeğinden etti ve aylin bu dünyada mirasa kondu
ama birde ahiret var ve aylin böyle giderse ahiret zengini olamayacak en büyük zenginlik cennete varamayacaktır çünkü ne diyor en güzel nebi Katı kaba ve kibirli kimseler cehennemliktir
zeki bir köylüydü çalınan eşeğine pazarda rastlar zeki köylünün aklına hemen bir fikir gelir eşeğin gözlerini kapatıp hırsıza sorar hangi gözü kördür? şaşıran hırsız bir sağ bir sol der. oysaki eşeğin her iki gözüde sağlamdır bu sayede hırsız yakalanır efendimiz hırsıza beddua edip ve şöyle buyurmuştur.
Allah hırsıza merhamet etmesin
Besim iyi ve zengin bir çocuktu. yoksullar hakkında hiç bir bilgisi yoktu bir gün ona iki fakir çocuk yardım etti bu sayede Besim aç insanları tanıdı ve O akşam sofrada lokmalar boğazına dizildi çünkü ne diyordu efendimiz sav komşusu açken tok olan mümin değildir
Etheme pideci fazla para üstü verdi Ethem hiç ses etmedi çok düşündü tedirgindi Görünmeyen biri hesaba çekiyor ulu bir ses Niye Hakkın olmayanı aldın?” diyordu. günah içini tırmalayan ve bilmesini istemediğin şeydir hadisini okuyan ethem pişman olup parayı teslim etti Allah günahımıza pişman olmayı nasip eylesin
çok zengin bir adam oğlunu fakir bir köye götürdü dönerken baba sordu: Yolculuk nasıldı oğul Çok güzeldi babacığım” İnsanların ne kadar fakir olabileceğini gördün değil mi? Evet ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için, teşekkür ederim babacığım ne diyordu Hz Sav Gerçek zenginlik kalb zenginliği gönül tokluğudur.”
bir gün çok zengin bir baba oğlu ile
fakir bir köye gitti dönerken oğlu
Bizim bir onların dört köpeği var. Bizim evde bir havuz onların km lerce dereleri var. Bizim ithal lambamız, onların yıldızları var. Ne fakir olduğumuzu gösterdiğin için, teşekkür ederim babacığım!”
kasabaya bir yabancı geldi Elinde büyük bir çanta vardı bir ilaç çıkardı
bu ağrıyı giderir dedi ve herkes bu
ilacı aldı ve Bir saat sonra ilacı satan adam kaçıyordu ilaç sahteydi
yakalandı komiser dinlerini sordu
Müslümanız elhamdülillah, dediler.
Peki siz Hz Sav in şu hadisini duymadınız mı bizi aldatan bizden değildir diyerek onları hapse attı
Hz. Muhammet, atı Burak ile Miraca çıktığında Cenab-ı Hak ile 90 bin kelam konuşur. Bunun 30 bini sırrı hakikat olup Hz. Ali’de kalır.
Miraç’ta Hz. Muhammet’e; süt, bal ve elma verildiği rivayet edilir. Bal aşka, süt sevgiye elma ise dostluğa işaret eder.
Hz Muhammet, Miractan dönerken Hz. Ali nin meclisine girer Hz Ali Biz Kırklarız küçük büyük yoktur. Küçükde büyük de uludur. Biz biriz der Hz Muhammet kanıt ister ve ve destur” diyerek Hz Alinin kolunu kanatırlar ve aynı anda 40 can’ın kolu da kanamaya Alevi dergahında kadınlı erkekli 40 canın acısı tektir
Alevi dergahında hepsi kardeş
40 tane can vardır birinin acısı 40 canın acısıdır bir gün kırklar meclisinde pir Aliden bir damla kan akmış bütün herkesin kanı akmıştır Hz Alinin yarası sarılınca 40 canın kanaması durmuştur aynı acıyı hissetmek birlik ve teklik budur işte ne diyordu Hz resul Ey Allah'ın kulları kardeş olunuz
40 lar meclisi Hz Muhammedin sohbeti ile mest olup Ya Allah” deyip zikr ederken Hz. resülün sarığı Kırk parçaya bölünür. Kırklar parçaları kutsal bilip bellerine bağlar Hz. Muhammet, Kırkların pirlerini sorar. “Pirimiz Ali’dir” derler Hz. Muhammet Hz Ali’ye sarılır, bağrına basar ve Kardeşlerimin en hayırlısı Ali’dir. buyurur
huysuz bir tüccar, cüzdan kaybeder ona fakir birisi getirir cimri tüccar
cüzdanı getireni ödüllendirmemek için iftira atar kadılık olurlar Kadı tüccarın yalanını anlar ve fakir para çalmadığını söylüyor demekki cüzdan tüccara ait değildir der cüzdanı tüccara vermez hz resul ne diyor insanlara teşekkür etmeyen Allahada şükretmez
bir Hristiyan Hz. Ali ye üzüm getirir Hz. Ali üzümü yer ve üzüm şarabı getirilir HZ Ali bu Haramdır buyurur Hristiyan Siz Müslümanlara şaşarım. Üzüm helal, içki haram. Halbuki bu, bundan yapılıyor diyince Hz. Ali buyurur Eşin ve Kızın gelsin Bu kız annedendir, ama annesi sana helal kız ise haramdır Hristiyan Şehadet eddi Allah Birdir diyip Müslüman oldu
Âli İmrân suresi ne güzel buyurur
Kalplerinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir.
zamanında Çoban Dayı 1. dünya savaşında oğlunu kaybetmişti tek duası oğluna kavuşmakdı 1 gün fakir bir gence paltosunu verdi ve palto sayesinde oğlu babasının kokusunu aldı ve o fakir genç baba ile oğulu birbirine kavuşturdu
Çoban Dayının Korkunç 1. dünya savaşında eşi ve oğlu kayıptı dayı hasta ve fakir bir gence paltosunu verdi bir genç paltonun kokusunu alınca baba dedi işte üzerinde palto olan genç kendisine yapılan iyiliğe karşılık verdi çoban dayının 7 yıldır kayıp oğlunu babasına kavuşturdu ne diyor efendimiz sav her iş niyetine göre değer bulur
Vaktiyle vezirin esir pazarına uğradı esirin biri Efendim sarıkta leke var, deyince Vezir Çok utandı ona kimse doğruyu söylememişti
vezir adamlarına baktı siz halime göz yumdunuz gerçeği görüp ses etmediniz bende sizi görevden attım ne diyordu rabbimiz tövbe süresinde doğrulardan ve doğrularla beraber olun.
vezirin birine kölenin biri efendim sarığınızda leke var deyince utandı
çünkü yıllardır böyle dolaşmış ona doğruyu söylemeye cesaret edememişdi o gün vezir halka seslendi dürüst ve cesur olup doğruyu söylemediniz bir tek köle o tek ve gerçek dostumdur deyip köleyi azat etti ve sarayına aldırdı
Gaffar adında çocuk bir şeytan vardı Hayvanlara işkence ederdi
bir gün bu zalim küçük bir çocuğu
suya attı gaffarın yanındaki küçük
çocuk tüm gücüyle gaddarı alt edip o küçük çocuğu boğulmaktan kurtardı efendimiz ne güzel söylemiş müslüman müslümanı fenaların eline bırakmaz
Gaffar adlı çocuk şeytan zalimdi
hayvanlara işkence ve zulm eder
başlarını koparırdı bir gün hayvanın birine zulüm ederken küçük bir çocuk zalime dur dedi ve serçe kuşunu başı taşla ezilmek üzere iken zalim gaffarın elinden kurtardı efendimiz sav ne güzel buyuruyor müslüman müslümanın kardeşidir ona fenalık yapmaz
yaşlı bir zenciyi kimse eve almazdı bir gün bir amca onu eve aldı aş ve
elbise verdi ve gece vakti herkes uykuda iken yaşlı zenci ilk kez bembeyaz elbiseler giydi o an eve giren üç hırsız bembeyaz elbiseyi
hayalet sandılar ve tam kaçarken
yakalandılar ne diyordu en kutlu resul insan kardeşine yardım ederse Allahda ona yardım eder
Tâcirin biri geç vakit yaşlı bir zenci gördü. Çocuklar korkar diye kimse zavallıyı eve almamış. Tâcir ona sıcak çorba, yatacak bir oda verdi.
zenci, gece eve iki haydut gördü onları canı pahasına yakaladı ve polise teslim etti bu yapılan iyiliğe verilen güzel bir karşılıktı ne diyor
kutlu nebi iyilik cennete götürür
Mevsim kar ve. buzdu iki fakir kardan adeta titreyip donuyordu diyorlardı ki cennete gidersem bizim sultanı sokmayacağım terlikle kovalayacağım.çünkü Biz soğukta donarken o sarayda keyif sürsün halimizden haberi olmasın. Sonra kalkıp cennette bana komşu olsun. Ben öyle komşuyu istemem arkadaş,
Mevsim kıştı iki fakirin gidecek yeri titriyorlardı ve zalim sultan için şöyle diyorlardı cennete gidersem sultanı pabucumla vuracağım Biz soğukta donarken o keyif sürür halden haberi yok öyle cennet komşusu istemem ne diyor
efendimiz sav fakirlere dil uzatıp alay edenleri Allah geri çevirecektir onlara çetin bir azap vardır
bir gün kral iki fakiri gördü biz donarken kralın sefa sürüyor diyorlardı kral emir verdi iki fakiri saraya getirdi Zavallılar istedikleri gibi yeyip, içeçeklerdi kralın tek şartı iki fakire Cennette komşu olmak ve iki fakirin duasını almaktı ne diyor HZ SAV İyi amelle duadan başka hiçbirşey sizi kurtaramaz
Bakara Suresi), 83. Ayet anne babaya yetim ve, yoksula iyilik edeceksiniz, 80 lik yaşlı baba
45 indeki oğluna bir soru sordu oğul ise kızıp bağırdı O Baba gülümseyerek 40 senelik bir notu okudu 5 yaşındaki minik yavrum tam 23 kez aynı soruyu sordu ben ise 23 kez ona sevgiyle sarıldım Onun masum sorusu içimi sevgiyle doldurdu asla rahatsız olmadım
Vaktiyle korkunç bir ceza vardı Suçlu aç arslanlara yedirilir. Halk korkunç manzarayı seyrederdi o gün Arenaya bir köleyi diktiler Üzerine aç arslanı salıverdiler ancak arslan adamı şefkatle yalayıp iplerini kesti çünkü adamda onu zamanında avcılardan kurtarmıştı Peygamberimiz ne güzel buyurmuş Bir iyiliğe on kat mükafat verilir
HZ MUHAMMED sav acıyana Allah da acır siz yeryüzündekilere acıyın ki gökyüzündekilerde size acısın
Vaktiyle acımasız bir ceza vardı Suçlular arslanlara yedirilirdi o gün bir köleyi aç bir arslanın karşısına çıkardılar ancak arslan onu şefkatle yaladı çünkü bir zamanlar aynı şefkati adam ona gösterip vücudundaki dikeni çıkarıp arslanın acısına son vermişti
Bir Avcı ağ kurup bir sürü kuş avlamış ancak kuşlar kaçmışlar. Adamın biri sormuş uçan kuşu yakalayabileceğini düşünüyormusun avcı evet çünkü onlar çoklar çoktan çok ses çıkar ve çabuk dağılır deyip tüm kuşları yakalamış ne diyordu efendimiz sav in birbirinizden ayrılmayınız çünkü sürüden ayrılan koyunu kurt kapar
Arkadaşlıklar genellikle makamlara göre şekilleniyordu. Ancak gençler arasında makam mevki söz konusu olmadan arkadaşlık kurulabiliyordu
Yıllardır her sabah erken kalkıp
namaz kılmıştı bahçede eşinin en sevdiği taze yumurtaları kümesten almış çaydanlıkta kaynatıyordu o Eşinin her sabah rafadan yumurta yemesini ve bundan vazgeçmemiş olmasını hiç sorgulamamıştı. sadece eşini mutlu etmeyi seviyor ve bunu hiç bıkmadan yapıyordu.
Ahmet bey yıllardır hiç bir sabah namazı Kaçırmaz eşini bir buse ile kaldırır Birlikte sabah namazı ederlerdi Ahmet bey masaya bir gül koyup eşiyle kahvaltı yıllar geçti torunları oldu bu hayat zevki bitmedi
70 yaşına gelsede onun sabah namazına ve eşine olan aşkı
Kördüğüm gibi Allah bizede ilk günki gibi kördüğüm aşklar nasip etsin
Ahmet bey eşine sadıktı tek zevki masaya bir gül koyup eşine kahvaltı hazırlamaktı ahmet amca 70 ine gelmiş kalbi teklemeye başlamıştı
Onun için Günün en sevdiği anı bir melek gibi eşini seyretmekti adeta eşini mutlu etmek için vardı ve onun yüzünün güldüğü her an Ahmet bey sanki yeniden doğuyordu
Nergis hanım eşine çok sadıktı her anısına yürekten bağlıydı her sabah yarini bir buse ile uyandırıp gül kokulu kahvaltılar hazırlardı sensiz ne yapar kime dert yanar kime ağlarım diyip Ahmet beyin yanından hiç ayrılmazdı Ahmet bey ise 20 yıl önce trafik kazasında felç olmuştu nergis hanım hiç bir zaman onu ve Allaha inancını terketmedi her gün eşine ve rabbine dua etti
Ahmet beyin tek zevki eşine gül ve yumurta kokulu kahvaltılar hazırlamaktı çünkü eşi rafadan yumurtayı çok severdi ama o gün Ahmet beyin kalbinde bir ağrı vardı
Derin bir nefesle eşinin gözlerine bakarak zorla bir nefes aldı ve son nefesinde Seni seviyorum aşkım diyerek son nefesini verdi ahmet bey 80 yaşındaydı ve onlarınki siyah beyaz bir sevda masalıydı
Yıllar önce iki sevdalı vardı adamın
eşi 30 sene önce vefat etti ama adamın saçı bembeyaz oldu 80 yaşına gelen adam 30 seneden beri her gün sevdiği varmış sanki hiç gitmemiş gibi kahvaltı hazırlar masaya bir gül koyardı adamın son nefesi o masada oldu son sözü Allah ve sevdiğinin adıydı Allah son nefeste şehadeti ve sevdiğimizin ismini tekrar etmeyi nasip etsin
Eşim çok sevdiğim Diyelim bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak düşüp vücudunda kemikler kırılmasına, hattâ ölümüne mâl’olacak. Bunu benim için yapar mısın?’
Soru sevdiğim bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için ölümüne mâl olacak. Olsa koparır mısın Cevap Sevgilim O çiçeği senin için koparmazdım Çünkü ağladığında gözyaşını silebilmem için ellerime ihtiyacın var.’
Soru Eşim çok sevdiğim uçurumda ki çiçeği koparmak düşüp tüm kemiklerin kırılmasına, mâl’olacak. Olsa bile benim için koparır mısın?’
Cevap o çiçeği koparmazdım Çünkü
Gözyaşını silebilmek için ellerime
Anahtarı her unuttuğunda koşup sana kapıyı açmak için bacaklarıma
Ve sana yol göstermek için gözlere ihtiyacım var
Sevdiğim bir uçurumda çiçek olsa o çiçeği koparmak kemiklerim kırsa o çiçeği sana koparamazdım çünkü senin gözyaşını silmek için ellere sana kapıyı açmak için bacaklara sana yol göstermek için bir çift göze ve can sıkıntısını geçirmek için ağıza ihtiyacım var ama seni benden fazla seven olursa ve benim sana aşkımı ispat gerekirse o çiçek hayatıma mal olsa bile senin için koparırım
Aşk Sabaha kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlanınca tırnaklarını kesebilmem, saçlarında görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem,
Aşk merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem
Yaşamak ve sevmek için bilinmez bir zamanı bekleriz diploma alıp iş sahibi olmalıyızdır. Sonra ev, araba ve tüm eşyalar derken çocuklar Sonra hırslara boğulan hayatı papatyalar gibi koparıp vazoda yaşatmaya çalışırız.
hayatlarımızı papatyalar gibi koparıp vazoda yaşatmaya çalışırız. solmuş ve suyu kokan o vazo, yaşamın hainliklerine yataklık eder. birbirimize dokunmadan, yemekle yatak odası arasında geçer gider en değerli hayatımız.
Biz hiç ölmeyecekmiş gibi sonsuzluk duygusu içinde gaflet uykularında kana bulanırız. Kan çiçekleri derleriz düşlerimizde
ölümlü hayatlarla örülü hayatımıza ölmüş sevdalara ağıtlar yakarız düşlerimizde sessizce. Onları hep iyi bir zaman ve başka günlere bırakırız, yaşanacak ne varsa.
Gizli bahçemizde açan çiçekleri tek tek yolup dökülen saçlarımızın yanına koyarız ödenen taksitlerden daha önemli olmaz hiç sevgiyle dokunmak birine.
sevgiyle dokunmak birine. Dokunmak, yaşamın en kutsal büyüsü Dokunmak birine içten ve sevinerek bir çoçuk gibi
varolduğuna şükrederek Dokunmak, insanın insanla zenginleşen biricik yaratık olduğunun en güzel kanıtı.
Oysa dokunmadan geçip gideriz en yakınlarımıza lağım akan kanallarda boğuluruz küçücük hırslarla geçen zamanda hiç Vakit olmaz yaşamak için.
Vakit kalmaz yaşamak için Öpüp koklamadan bir ten yumuşaklığına incir çekirdeğini doldurmaz kavgalarda tükenir nefesler.
Kutsal nefeslerimizi en çirkin sözcüklere harcarız da düşünmeden, sevda sözcüklerine yer kalmaz koskoca mekanlarda.
Dünyayı dar ederiz de herkeslere nedense yalnız gecelerde gözyaşlarımız bizi affetmez. Kavgalarda ve ağız dalaşlarında tüketiriz sevgilerimizi
aşklara hiç ümit vaad edilmez çorak topraklarda. Devedikenleri bile kururken bahçelerimizde baharın gelip geçtiğini görmeden kapanır gönül gözü.
Gönül gözü kapalı olanın yiyeceği taş duvarlardır ev niyetine ve altın bilezikleridir sarılacak sevdalar yerine.
Denizler uzak düşlerin maviliklerine saklanır da bir çocuk gibi, hiç selam etmez bize bilinmeyenin gizli sırlarından.
Geniş zamanlar umarız bir gün sevgimizi söylemek için. Hiçbir gün gelmeyecek o günün hatırına harcarız hovardaca bir ömrü.
Kanat çırpan aşklar bir kuş misali salınırken etrafımızda ya elimizde sıkıp öldürürüz onları ya da kaçırırız uzak ülkelere geri dönülmeyen.
Aşk dokunmak ve sözden üretilen bir misk-u amberdir ki kokusu cihanı tutan.
Yüreğinin surları yalçın kayalarla desteklenmiş insan nasıl ulaşsın sözcüklere? Bir kelebek misali yorulur kanatcıkları düşer yarı yolda boz toprak üstüne
hain, sevgisiz ilişkilerin saldırısına uğrayan insan, karanlık yandaşlara çevirirken yüzünü, unutur gider yaşamın kutsallığına türkü yakan dilleri.
Kader değildir sevgisiz yaşamak. Ölüler yüzerken etrafımızda nehirden su içmek zor gelebilir insana ama yine de kutsaldır Zeytin İçimize zeytinyağı gibi akar sevdalar ve Akdeniz’in ruhu çırpınır beyaz köpükleriyle yüreğimizde.
Eğer zaman varsa yaşanacak.
Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni
Seni düşündükçe Gül dikiyorum ellerinin değdiği yere.
Aşk dokunmaktır gül yaprağı tene, söz ise yarin attığı bir güldür taş niyetine.
Seni seviyorum. sözcüklerini bir rafa kaldırmalıyız; bir bankaya koymalıyız. Onları kırılan bir tüp gibi ortalarda bırakmamalıyız. Bu sözler dilimize çok kolay gelirse düşünmeden kullanabiliriz
Söylediklerimizi kulağımız duyana kadar ne düşündüğümüzü nasıl bilebiliriz? Bunlar büyük sözlerdir; onları hak ettiğimizden emin olmalıyız.Onları bir kez daha duy: "Seni seviyorum."
Benden bir soru: acaba dillerinde Seni Seviyorum" ibaresi bulunmayan kavimler var mıdır? Ya da hepsi ölmüşler midir?
Erkekler bir kadını yatağa atmak için kadınlar ise erkeği evliliğe zorlamak için "Seni Seviyorum diyebilirler; her ikisi de kendilerini
ikna etmek, ve inandırmak, için aynı ibareyi kullanırlar tedbirli olmalıyız Seni Seviyorum sözü bozuk para ya da hisse senedi gibi kullanılmamalı,
Aşk konusunda, aşk dilinde tam doğruyu bilmeliyiz. ölüme bakmayı öğrenmemiz kadar açıkça bakmalıyız aşka. Aşk okulda öğretilmeli mi? Birinci sömestr Arkadaşlık; İkinci sömestr: Şefkat Neden olmasın?
Çocuklara yemek pişirmesini, araba tamirini öğretiyorlar; ve biz, çocukların bu konuda bizden daha iyi olduğunu farz ediyoruz, ama eğer aşkı bilmiyorlarsa bunların onlara ne yararı olabilir?
Bütün kitaplarımızda, filmlerimizde var; aşk gün batımıdır. Eğer her şeyi çözümlemezse, aşk neye yarar? Bütün hayallerimizin gücü olan aşk elde edildi mi, günlük acıyı hafifletir ve uyuşturucu etkisi yapar.
Bir çift birbirini sever, fakat mutlu değildir. Bundan ne sonuç çıkarırız? Birinin öbürünü gerçekten sevmediğini mi, yoksa bir birbirlerini yeteri kadar sevmediklerini mi?
Komik biliyor musun? Bittigini bile bile hala beni kıskanman, hala seni sevmemi beklemen ve hala benim seni düşünmem bunca acıya rağmen...
Seni düşünmek? Bazen bir kanat çırpışı gibi bir kuşun özgürce, bazen bir tüyün yere süzülüşü gibi yavas yavaş, bazen hızlandırılmış bir film şeridi gibi seri ve akıcı, bazen bir balığın can çekişmesi gibi caresiz
Seni düşünmek nasıl birşey biliyor musun? Bazen bir çınarın altında sıcak yaz gecesinde hayaller kurmak gibi, bazen bir derin maviliklerde kaybolmak gibi, bazen bir çölde vaha bulmak gibi...
Seni düşünmek Düşünürken ağzındaki lokmayı yutmayı unutmak gibi, ulaşamadıkça bir seraba peşinden ölesiye koşmak gibi,
Seni düşünmek TUTUGUN BİR BALIGI AĞDAN KURTARIP, DERİNLİKLERE SALI VERMEK GİBİ, İÇİNİ HUZURLA DOLDURAN, adın geçtiğinde daldığın hayallerden bir çırpıda gerçeklere dönüvermek gibi...
Seni düşünmek DÖRT NALA KOŞAN BİR TAYDAN DÜŞMEK GİBİ DÜŞLERİN KOYNUNA... İşte böyle bir şey seni düşünmek...
Yokluğun kadar sevdim seni, yokluğun kadar özledim, yokluğunda hayal ettim... ne acı!!!!
Seni düşlemek mi? Yinede güzeldi... Kızgın çölde bir serapın bilinçsizce ardından koşar gibi...
Grammy müzik ödüllü Billy Joel Boyu, kısa olduğu için, herkes alay edermiş o da hep uzun olmak istermiş annesi oğluna inanıyor Sen mükemmelsin kimseye benzeme Hiçbirimizin eşi yoktur, hepimiz farklıyız seni olduğun gibi seviyorum. Dermiş Oğlunu koşulsuz seven bir annenin sözleri sayesinde Billy Joel kendisini kabullenip tüm dünyaya müziğini dinletmiş.
Yıllar önce grammy müzik ödülü kazanan billy joel çocukken herkes tarafından alay edilirmiş ona bir tek annesi inanırmış kadın oğlunun sesini dinletmek için her kapıyı çalar ve hep başkası olmak isteyen Oğlunu ise mükemmelsin mükemmel kal hepimiz farklıyız hiç birimizin eşi yoktur diye moral verirmiş bir annenin sarsılmaz azmi ve inancı oğluna müzik ödülü kazandırmış
Yıllar önce alay edilen bir çocuk hep kendinden utanıp değişmek isterdi Bu çocuğa bir tek annesi inandı ve şu sözü söyledi Sakın değişme beni mutlu etmek için seni olduğun gibi seviyorum...bu sözler küçük çocuğa Klavuz oldu ana sevgisi başucundan ayrılmadı
ana sevgisi ile yoğrulan Çocuk yıllar sonra büyük bir insan oldu hep kendisi oldu hiç değişmedi
80'ine merdiven dayamış yaşlı baba
bir kargaya gülümseyerek 45 indeki oğluna bu nedir diye sordu oğul ise hiddetlenip O bir karga üç kez sordun Sabrımı zorlama baba diyince Babası gülümseyerek 40 sene önce yazdığı bir not çıkarıp okudu 3 yaşındaki minik yavrum bana bir karganın ne olduğunu tam 23 kez sordu.23 soruda da ona sevgiyle sarıldım Rahatsız olmak mı? Asla Onun bu masum sorusu içimi sevgiyle doldurdu'
Yine buğulusun gönül çiçeğim, yine damlıyor yine ağlıyorsun Yürekdeki fırtınalara, dondurucu soğuklara rağmen damlarsın yüreklere
Gül kokmayan bir yürek gördün mü,
salıverirsin damlalarını hemencecik Hep ağlıyorsun Gönül çiçeğim,
Riyasız, hesapsız, gönülden damlıyorsun.
Güle ait gönül damlalarında riya olmazmış zaten.
gülün kokusunu aldın mı buğulanır çiçeklerin. Gülden haber etmesin bir söz, gülü anımsatmasın bir koku hemen aşka gelir ıslatırsın dikenlerini İyi ki ağlarsın gönül çiçeğim
Döküverirsin ne varsa aşka dair. Kokuverirsin gül yaprağı yaprağı. Sevdaysa sevda, hasretse hasret, hüzünse hüzün ne varsa buğulu bulutlarında, yağmur eder sunarsın bahara.
Çiçeklerin umut kokar. Kar yağmış, don vurmuş ne gam. Sen çiçek açtın ya. Bembeyaz ışıttın ya gönül baharlarını
Karakışa meydan okudun ya narin yapraklarınla. Ondandır ki bahara yeltenir oldu tüm ağaçlar. Çiçekler umutlanır oldu tomurcuklar içinde.
Baharı bile umutlandırdın ya gönül çiçeğim, gam sana yakışmaz Mahzunluk mahcupluk sana yakışmaz, gayrı Gam bizim işimiz, hüzün bizim işimiz gayrı.
Sen beyaz çiçeklerinle açmasaydın, hangi ağaç meyveyi umut ederek çiçeklerini salardı karakışın bağrına?
sen beyazlığını damla damla düşmeseydin karakışın hüküm sürdüğü buzdan yüreklere Hangi çiçek güneşli güzel günleri umut ederek tomurcuğunu terk ederdi?
İyi ki ağladın gönül çiçeğim yoksa
Hangi beyaz kelebek, soğuktan kenetlediği titrek kanatlarını semaya açarak kanatlanırdı.
Sen damlamasaydın karlara, karların eriyişinden kim söz edebilirdi? Kardelenler nazlı çiçeklerini açar mıydı beyaz karlara
İyi ki döktün beyaz yapraklarını. Sen de açmasaydın gönül çiçeğim
Kim beyazlığın sadece karda değil, çiçeklerde de olabileceğini düşünebilirdi.
açmasaydın gönül çiçeğim, kara bulutların arkasındaki mavi gökyüzüne olan özlemler yeşermezdi dallarda.
sen hep gülü savurdun gökyüzüne, hep gülü koklattın rüzgarlara. Kelimelerin özüne hep gülü fısıldadın.
Taze genç kızlar, senin sunduğun beyazlıktan esinlenerek, beyaz gelinlikler düşler oldu. Genç delikanlılar beyaz gelinlikli taze çiçekler düşler oldu. Adın baharla birlikte anılır oldu gönül çiçeğim.
Rüzgarlarla karlara savrulan her yaprağın, karlara baharı hatırlattı. Çiçeklerin sıcak gözyaşlarıydı zira. Gözyaşları yağmuru, yağmur baharı hatırlattı sonra.İyi ki ağlamışsın gönül çiçeğim,
Şimdi bildim, sürgünlüklerin, hasretliklerin, hüzünlerin neden senin dostun olduğunu. Sen gülü damladın karakışın rüzgarlarına. Gülü saçlarına takıp giden rüzgar gözyaşlarını da taşıdı yedi iklime.
Gül senin damlalarının özüydü Gül sevginin özüydü. Hasretlikler, hüzünler, ayrılıklar gülün kokusudur çünkü. Sen gül kokuyorsun çünkü.
gönül çiçeğim senin çiçeklerinle sevgiliyle serenat eden, sevdalıların vardır. Sonra, karlar üzerinde narin ve fedakar çiçeklerin vardır Hasretleri Gül diye avuçlayanların vardır. Biz savrulduk rüzgarlarda, biz donduk senin damlalarınla
Dedin ya; “Çiçekler ölmezse meyveler olmaz.’’ Tomurcuklar da yok olmazsa güller açılmaz Biz savrulduk rüzgarlarda, biz donduk senin damlalarınla Kar taneleri arasından gül fideleri yeşerdi şimdi.
Ölürsem başucuma bir gül dikilsin,
Ölürsem başucuma bir gülle gelinsin Gönül çiçeğim,
Bak yine ağlıyorsun!...
Adam kıza dediki seni sigaraya benzetmeye başladım Mesela Kül tablasına dökülen küller anılarımız olup acılara dönüşüyor içime çekiyorum seni zehirlenmek için zehir hoşuma gidiyor, içimi acıtıyor, vazgeçemiyorum; Ağzımdan çıkan her dumanda, ayrılırken bıraktığın; son bakışın beliriyor ve Her sigara gibi, senin de sonun yaklaşıyor.
Adam kıza dediki seni sigaraya benzetmeye başladım ben ne zaman seni söndürmek için, elimi götürsem kül tablasına, aptalca bir umutla "Ne olur yapma!! " diyeceğin zamanı bekliyorum. Ama hiçbir zaman duyamıyorum sesini.
Adam kıza dediki seni sigaraya benzetmeye başladım bu son ve işte bitirdim seni" diyorum. Hayır kendimi kandırıyorum galiba, "Seni bitiremem" diyorum sonra. Ama bakıyorum kül tablasına Sen oradasın, Anılar orada. Ancak, elimde hala kokun var. Yıkasam da, hiç çıkmayacak bir koku.
Adam kıza dediki seni sigaraya benzetmeye başladım bu sigarada, senin çok az bir kısmını bitirmişim. Senden bir parça hep içimde yaşıyor anlıyorum ki, sadece sönüyorsun. Bir daha yanmaya başlıyorsun. Anılar acılar derken yine bitiyorsun. Bu hep böyle devam ediyor; sonunda alışkanlık oluyorsun.
Yıllar önce bir düğünde gelin suya uzanınca erkek o suyu Nasıl bir anne bebeğine su içirirse genç kıza içirdi. peçeteyle ağzını sildi O sevgi ve gülümsemeyi ömrümce unutamadım Kız, o erkeğin kendisini bir annenin bebeğini sevdiği gibi sevdiğini, koruyacağını Erkek de bir bebeğin anne sevgisini dünyaya değişmeyeceğini biliyordu işte bu en güzel aşk hikayesiydi
inanmaktır sevmek. Gerçekten inanmaktır, tümden inanmaktır. İnsan sevince; sevdiğine bütün varlığı ile teslim olmamışsa, yeteri derecede sevmemiş demektir.
ona kayıtsız şartsız inanmıyorsa, sevgiden bahsetmeye bile hakkı yoktur.
Kıskançlık; inancımızın bütünlüğü ölçüsünde besler aşkı. Şüpheyse öldürür. Şüphenin olduğu yerde inancın yeri olmaz. Sevgiden bahsedilemez orada.
Kıskançlıksa; kutsal bir duadır,
sevenlerin.dudağında
Sevmek; var olmaktır bir bakıma, derinden bakılınca yokluğa benzer. Sevmek bütünlenmektir. Çok seven eksildiğini zanneder, oysa artmaktır sevmek, çoğalmaktır.
o her şeyimizi doldurdukça arttığımızı anlarız. O bir tek kazanç, bütün kayıplarımıza bedeldir.
Bir an gelir; her şeyi onunla değerlendirmeye başlarız. O bugün mutluysa yaşamak güzeldir. Kabımıza sığmayız. Şarkılar söylemek gelir içimizden.
Yanmaktır, tutuşmaktır sevmek ve yaşadıkça hiç sönmemektir sevmek alışveriş değildir. Geometri değildir, aritmetik değildir. En değerli şeydir belki,
Karşılıksız bir çeke atılmış kuru bir imza değildir sevmek. İskambil kağıdı değildir, zar değildir, bir dilim değildir, hesap pusulası değildir sevmek Sevginin bedeli yine sevgiyle ödenir, altınla değil.
Sevilmekse; sevmenin mükafatıdır ancak, karşılığı değil. Bir sevgiye eş bir başka sevgi olamaz. Çünkü her sevgi birbirinden büyüktür. Sevgi tartılamaz, sevgi ölçülemez. Sevgi; gram değildir, mesafe değildir.
Sevgi; dudak değildir, göz değildir, saç değildir. Sandalye değildir sevgi, yatak değildir, çarşaf değildir. İçki değildir, içemezsiniz fakat herşeyden güzeldir sarhoşluğu.
yoksul mahallesinden geçen adam bir meşe ağacına su taşıyan bir kadına hayran kaldı o kadın adama şunları dedi 80 yaşımdayım. Bu ağaç tek dostum. Küçükken arkadaş oldum Şimdi hiçbiri yaşamayan arkadaşlarımla bu ağacın altında oyunlar oynadık, gölgede dinlendik Bu ağaç kurursa ne yaparım, ben?
Kuraklık günlerinde bir meşe ağacına aşık 80 yaşında bir kadın vardı her gün o ağacı sulardı bir adam sordu:
suyu bir kilometre öteden taşıdınız
Yaşlı kadın ise gülümseyerek Annem dövünce bu ağaca tırmanırdım, Nişanlım, nişan yüzüğünü bu ağacın altında taktı. anılarla dolu bu ağaca bir kilometreden su taşımamı gerçekten çok mu görüyorsunuz?
bir genç kız nişanlısını herkesten çok sevdi nişanlısı şehit düştü ve o kızın dünyası karardı hiç evlenmedi gittikçe yaşlandı her gün litrelerce ağır suyu çok uzaktan getirip yaşlı meşe ağacını sulardı bu meşe ağacında nişanlım ilk öpücüğünü verdi nişan yüzüğümü taktı ben bu ağacı ve sevdiğimi nasıl unuturum derdi saçına aklar düşen nenemizin son nefesi bu ağaç altında oldu
yoksul bir mahallede yaşlı bir teyze
her gün üşenmez bir meşe ağacı sulardı ağaca küçüklükten aşıktı nice hatırası vardı annesinden kaçıp buraya saklanmış ve nişan yüzüğünü burada takmış ilk öpücüğünü burada almıştı yıllar geçti kadının saçına ak düştü bu ağacın altında can verdi ağaç üzüntüsünden kurudu yaprak açmadı meyve vermedi yıllar sonra asırlık ağacı söküp Avm ler diktiler ve yeşili öldürdüler
Söylesene maskeli bir baloda insanların gerçek yüzlerini tanımak mümkün müdür sence?
şu toplumda gördüğün bir çok insan ve sen ve de ben... Hepimiz maskelerimizle yaşıyoruz. Şu toplum maskeli bir balodan farksızdır bence.
insanlar Hem zamana hem de kişi
ve olaylara göre her an değişen maskelerin kullanıldığı bir balo... Bu yüzden anlamlı gelmiyor bana insanlar üzerinde düşünmek.
toplum ferdin en büyük düşmanıdır bence. Bu yüzden insanlardan hiçbir şey almamayı yeğliyorum. Buna rağmen her şeyimi vermeye de hazırım onlara.
Bugünün sahte sevgileri bir insanın kalbini yaralamak için seçilen en tehlikeli yoldur Ama insan hiç sevilmeden yaşayamaz ki...
İnsan sanıldığının aksine sevilerek değil severek yaşar. İnsan sevilmek ihtiyacında olan zayıf bir varlık değildir. Kısacası sorun bence sevilmek değil sevmektir.
Sevilmek senin sorunun değil onun sorunu. Bence sevmek bir insanı kendi içinde hissetmendir. Sevilmek ise kendini bir insanın içinde hissetmen. Anlayabiliyor musun?
Sevmek seni zenginleştirir, sevilmek değil. Bunu evreni kapsayacak şekilde de düşünebilirsin.
Evrensel anlamda sevmek kainatı kendinde seyretmek, sevilmek ise kendini kainatta seyretmektir.
insanlık 2. taş devrini yaşıyor 1.taş devrinde insanlar ve her şey Sevgi sayesinde yumuşacıktı. Sadece ev ve aletler taştandı. Şimdi ise her şey yumuşacık, yürekler taş gibi.
yüreklerimiz taştan da katı. Çünkü öyle taşlar vardır, üzerlerinde otlar yetişir oysaki bugün Donuk sevgiler çağındayız gerçek sevgiler cehennemde yanıyor
Sevgi... Yaşanmayacak kadar güzel, Fark edilmeyecek kadar sade, Duyulmayacak kadar doğaldır."
Biliyor musun bir çocuğa verilecek en değerli besin şefkattir. Ve de cesaret.
şefkat Ve cesaret öyle hassas bir dengeye sahiptir ki, denge bozuldu mu işte Şefkat ve cesaret kurbanı
insanları görürsün karşında...
Kimileri aşırı şefkatin yanında cesaretsiz büyütülürler. Bu insanlar küçücük bir dünya kurmak isterler kendilerine. Güçsüzdür bu insanlar, kolayca kırılırlar. Dünya çok acımasızdır öylelerine göre...
Kendilerini sevecek birilerini ararlar ama Cesurca sevemezler. Cesareti öğrenememiştir bu insanlar. cesur insanlar... Dünyayı devirebilirler. Ama basit bir sevgi oyunuyla kolayca yıkılıverirler.
Dünyayı titretecek cesareti taşıyan insanlar kalplerine dokunan bir parmakla diz üstü çöküverirler yere.
Dağ düştü üstümüze Yıkılmadık ama İnsan değdi tenimize Acısı yıktı bizi...
İnsanların nefretinden sevgiyi, ihanetlerinden sadakati, korkaklıklarından cesareti öğrendim.
İnsanlar bu kadar acımasız mı? Gerçekten seven insanlar yok mu
Bırak sevgilerini gülmeleri bile doğal değil Seni senin için değil kendileri için severler. O kadar iyi o kadar güzel ve o kadar haince severler ki hayran olmamak elde değil biliyor musun?
Sevgi ve ihaneti sanatsal bir uyarlamayla o kadar güzel sahneye koyarlar ki son sahnede öleceğini bile bile seyredersin oyunu.
Mükemmel bir katildir onlar. Seve seve öldürürler seni. Dudaklarından sevgi sözcükleri yükselir öldürürken
Ben her insani kalbime misafir edebilirim, sevebilirim yani. Kalbimden eminim çünkü. Sevdiğim insani rahatsız edecek hiçbir şey yok kalbimde.
Ama kimsenin kalbine girmek istemem. Çünkü bilmiyorum nelerle karsılaşacağımı. Bilmiyorum hangi tuzaklar bekliyor beni. Ve bilmiyorum o insan bunlardan haberdar mı?
Yalnızlıktan kaçmak kendinden kaçmaktır. Bir düşünsene, doğarken de yalnızsın, ölürken de. O halde yasarken yalnızlıktan kaçmak anlamsız değil mi?
Yalnızlıkta insan ne bulabilir ki sıkıntı ve boşluktan başka?
Kendini gerçekten tanıyabilseydin uzaydaki derinlikten daha derin bir iç uzayın olduğunu görebilirdin Bizler ruhumuzu öldürüyor sonra başına geçip ağıt yakıyoruz...
Benliğindeki zenginliği fark etseydin dünyada ikinci bir insan aramazdın biliyor musun?
Dünyada bir tek kişi vardın aslında. O tek kişinin içinde beş milyar insan.
Benliğim bu kadar kalabalık mi?
Benliğin tüm varlığın merkezidir. Tüm acılar ve sevinçler yüreğinde gizlidir senin.
Ölenleri yüreğine gömdüğün gibi doğacak çocuğun kalbi de senin içinde atar. Hem acıyı hem sevinci yaşarsın iç içe, yan yana...
Hatta o kadar acı çekersin ki acı, acı olmaktan çıkar...
Hiç kimse sevgiyle dirilmeyecek kadar ölmüş değildir hiçbir zaman
Ey sevgili, Seni sevip sevmediğimi söylemeyeceğim. Ama sevgiyi öğretebildim sana sanırım Dilerim kalbine kalbimden verdiğim şey yüreğinde yeşerip meyve verir.
ne sen bende kaybolacaksın, ne de ben sende. Sen beni kendinde, ben seni kendimde bulmuş olacağım. O zaman hiç ayrılmayacağız.
Sevgi hayatın hem çekirdeği hem de meyvesidir. Bir ağaç, meyvesiyle seni kendine çağırıyorsa bu bir aldatma sayılmaz. Unutma ki ağaç meyvesine çağırır, kendisine değil.
Ey sevgili, Sen bir sığınak arıyorsun ama ben durulmaz bir fırtınayım. Sen kendinin sakini olmak istiyorsun ama ben evrenin sakini olmak istiyorum.
Sen olmayacak bir barışı arıyorsun. Bense tüm kötülüklerle savaşmak istiyorum. Sen küçücük bir çocuksun. Ama ben küçükken çok büyüdüm.
Sen dünyadan kopup yıldızlara sığınmak istiyorsun. Bense kendimi yeryüzüne karşı sorumlu tutuyorum.
Sen bir ağacın gölgesine sığınıp yaşamak istiyorsun. Bense ülkemi arıyorum. Yolları aydınlık, insanları ümitli ve huzur dolu olan bir ülke
Sen bende kaybolmak istiyorsun ben seni kaybetmek istemiyorum. Sen susuyorsun, ben haykırıyorum unutma Kalbim paylaşılamayacak kadar senindir. Seninle bile Ama bilmiyorum sen bende misin
Delikanlı hayatta tek bir kız sevdi birbirine yar ve can oldular
yüzünde hep tebessüm vardı dili lal olsa da kız onu hiç kırmadı adeta aşk ile yeşillendirdi 14 Şubat Sevgililer Gününde erkek ilk defa konuştu seni seviyorum ey yar dedi
ve kız sevdiğinin sesini ilk kez duydu ve bu kızın dünyada aldığı en güzel hediyeydi
erkek hiç konuşmazdı dürüst değildi kız erkeği lâl olarak bilsede çok severdi erkek kaybetme korkusundan itiraf edemiyordu sevgililer günü erkek seni seviyorum diyerek her şeyi itiraf eddi kız çok kızıl gözde yaşlar biriksede her şeye rağmen sevgilisine sarılıp ve hiç ayrılmadı
hayattaki en iyi hediye belkide genç bir kızın sevgisiydi
genç kızın hışımla eve geldi
annesine aşık olmamalıydım dedi ve yalnız kalmak istediğini söyledi Genç kız sevgilisinden ayrılmıştı
gözyaşlarıyla uykuya daldı kalkınca
annesi seni bırakan insanlara ağlıyacağına,seni düşünücek insanları düşün ve sevin.Genç kız onu düşünen insanı bulana kadar annesinin sözünü hiç unutmadı
Hayat; Öyle bir çelme takıyor ki hırsla yürürken çelme takıp düşürmek isteyenler var ki tıpkı engeller gibi enler kadar çoook....
evvel zaman içinde bir kral kaçıp bir köye sığındı ve kralı bir köylü kurtardı kral o köylüyü zengin etti ama köylü biraz boşboğazdı krala sordu düşman sizi öldürmeye gelince ne hissettin kral açıkladı ve hemen bir darağacı kurdurdu köylü ağaca asılırken kral haince güldü anladın mı ne hissettiğimi diyip köylüye son kez baktı
Hz Muhammed hayır yapılmasına aracı olan hayır yapmış gibi sevap kazanır
Soğuk bir kış günü. isa fakir bir çocuk gördü içi titredi Kendiside varlıklı değildi Yoksul çocuk için ne yapması gerekiyordu onunla yalnız bisküvilerini paylaşabildi Akşam babasına danıştı ve yardım vakfına gidip o fakiri sevindirdiler ne diyordu Hz Muhammed hayır yapılmasına aracı olan hayır yapmış gibi sevap kazanır
Hz Muhammed adres sorana yol göstermek bir iyiliktir
ihsan saklambaç oynarken o anda
yaşlı bir amca soru sordu ihsan yakalanmamak için amcaya kızdı amca dedi ki oğul neden susacam
bir şey sorduk. Biliyorsan söyle. Bilmiyorsa sus. şehir çocukları çok tuhaf, Ne yazık! çocuklara Hz Sav in şu hadisini öğretmemişler, adres sorana yol göstermek bir iyiliktir
Hz Muhammed din kardeşinle çekişme onunla alay etme
Avni iyi bir çocuktu. Fakat herkesle çekişirdi sevilmezdi. Bir gün gölde taş kaydırdılar O gün Faruk daha baþarılıydı Faruğu kıskanan Avni:
mızıkçılık ve hile yaptı ve Faruğun bürün taşlarını aldı ve o gün Avniyi
tüm arkadaşları ayıpladı ne diyor nahl suresi hile ve fesad edinmeyin Allah yolundan sapar bu Ahirette size büyük bir azâb Olur
Nahl suresi
hile ve fesada vesile edinmeyin.
hile ve fesad edinmeyin Çünkü Allah yolundan sapar ve sapasağlam bir ayak kayar
Allah'ın yolundan saptığınıza karşılık fena bir azâb tadacaksınız Ahirette size büyük bir azâb Olur
Ali kiraz ağacındaki ham kirazlara ulaşmak için bir dala çıktı dal ince olup Aliyi çekmiyordu ancak Ali inatla dalı sallıyor ham kirazları yere düşürüyordu ve o an daldan çıt diye bir ses geldi ve kırılıverdi Ali ise 3 ay sakat kaldı ne güzel demiş efendimiz insanın iki der altını olsa 3. ünü ister onun gözünü topraktan başka bir şey doyurmaz
ne güzel demiş efendimiz insanın iki dere dolusu altını olsa 3. ünü ister onun gözünü topraktan başka bir şey doyurmaz
Bir zamanlar haydutlar insanları esir pazarında satardı yaşlı bir adamı yakaladılar para istediler adamın oğlu haydutlara Babam yaşlıdır Onu satsanız elinize birşey geçmez beni satın der bu söze eşkıya hayran kalır ne yiğit evlat canım kurban aslanım Babanı bağışlıyorum der ne diyor Hz Resul
bir çocuk baba hakkını ancak onu kölelikten hürriyete kavuşturursa ödemiş olur
Hz Muhammed bir çocuk baba hakkını ödeyemez eğer onu köle olarak bulur satın alıp hürriyetine kavuşturursa hakkını ödemiş olur
Zülkarneyn as tevhid inancına sahip
Allah'ın sâlih ve mümin bir kuludur Kendisine Allah tarfından büyük bir güç verilir bir gün bozguncu azgın bir kavmin önüne büyük demir ve tunçtan bir set çeker azgın kavme şöyle seslenir Bu dedi Rabbimden merhamettir. Rabbimin va'di gelince. Ancak O, bunu dümdüz yapar gücü yeten gelsin
Zülkarneyn as bir gün tüm zulm eden asi kavimlerin önüne set çeker hiç bir azgın bu setti geçemez zülkarneyn as azgınlara şöyle seslenir Bu dedi Rabbimden merhamettir. Rabbimin va'dine güç yetermi O, zalimi dümdüz yapar hadi gücü yeten gelsin
Allah birine üzüm bağı verir ekinden
su fışkırtır tarla sahibinin serveti
arttıkça kibirlenir, yoksulu horlar servetinin sonsuza kalacağını sanıp Allahı inkâr eder. Bilmezki Allah dilerse bir anda helâk eder en sonu
serveti batar pişman Olup Keşke Rabbime ortak tutmasaydım diyerek Allaha yalvarır Allah'tan başka yardım edecek yoktur Allah'tan öç alabilecek kimse yoktur
Allah dilerse üzüm bağları verir ekinlerden sular fışkırtır servetine servet katar ama kibirlenip insanı
hor görüp Allahı inkâr edersen. Allah dilerse bir anda helâk eder
Allah dilerse üzüm bağları hurmalık ve ekinlikler verir buradan sular fışkırtır. Güzel ürün alır servetine servet katarsın
gurura kapılma kimseyi küçük görme
güç ve servetinin sonsuza kadar kalacağını sanma Kıyameti inkâr edersen Allah dilerse bir anda helâk eder
Allah'tan başka yardım edecek yoktur ve kimse Allah'tan öç alabilecek değildir
Allah dilediğine üzüm bağı hurma ve ekinlikler verir tarlasından sular fışkırtır. Güzel ürün alırsın servetin artar gurura kapılır yoksulu hor görür. Kendinide güçlü görüp servetinin sonsuza kadar kalacağını sanarsan Kıyameti inkâr edersen Allah bir anda helâk eder
Allahın emrini dinlemezsen. servetin
çiftliğin batar, hiçbir şeyin kalmaz. Rabbine ortak koşma günahına pişman ol tövbe et unutma Allah'tan başka yardım edecek dost yoktur
Allah'tan öç alabilecek kimse yoktur
alay edilen bir çocuğa bir tek annesi inandı onu sevgi ile yoğurdu kendinden utanma seni olduğun gibi seviyorum dedi bu sözleriyle Klavuz oldu ana sevgisi ile yoğrulan Çocuk büyük ve saygı duyulan bir insan oldu ne diyordu Hz Resul Allahın rahmeti yeri ve gökleri doldurur bu rahmet ile anne yavrusuna şefkat gösterir. Vahşi hayvanlar birbirine merhamet eder
Musa (a.s), Hızır (a.s)' lan birlikte bir gemiye binerler, gemide iken Hızır (a.s) gemiyi deler. Musa (a.s) buna hiç bir anlam veremez ve Hızır as a sorar. Hızır (a.s) şöyle açıklar bu Gemi denizdeki yoksullarındır. Yola devam ederse korsanlar gemiyi ele geçirecekdi ben gemiyi delerek gasptan kurtardım
Musa (a.s) ve Hızır (a.s) yolculuk ederler Hızır (a.s) bir bir çocuğu öldürüp şöyle açıklar bu Oğlanın anası ve babası iman etmişdi.
Çocuk yaşasaydı ana ve babasını küfre düşürecekti anne ve babanın
küfre düşmesinden korktuk bu yüzden çocuğu öldürdük yüce Allah o aileye daha hayırlı ve merhametli başka bir çocuk verecektir
Hızır (a.s) bir kasabada yıkık bir Duvarı sağlamlaştırır. nedenini şöyle açıklar Bu evin sahibi sâlih bir zattı
Duvarın içinde ise hazine vardır hazine adamı zengin edsede para sahibi insan imanını kaybedecektir bu yüzden duvarı onarıp hazinenin ortaya çıkmasını önledik bütün bunları Allah'ın emriyle yaptık
Ashab-ı Kehf . Yahudilerin "genç yiğitleridir "yedi uyurlar" da denilir kehf Sûresinin onuncu âyetinden yirmi yedinci âyetine kadar Ashâb-ı Kehf'den bahsedilir.
Ashâb-ı Kehf, İsa as mın dinine amel eden birkaç gençtir putlara taptırmak ve onları öldürmek isteyen Roma imparatorlarıyla mücâdele etmişlerdir
Ashâb-ı Kehf Hz isaya inanıp kendilerini dinlerinden döndürmek isteyen roma ile mücadele etmişler bir mağarada rabbimiz kendilerini
300 yıl uyutup korumuştur
Cenâbı Hak Ashabı kehfi düşmandan korumak öldükten sonra dirilmeye ibret kılmak için üç yüz yıl bir mağarada uyutmuştur
Ashabı kehf halkı 300 yıl bir mağarada uyuyup uyandıklarında bunu birkaç saat sanmşılardır bu rabbimizin emriyle gerçekleşen bir mucizedir bu mucizede topluma, öldükten sonra dirilme gösterilir
Sahâbeden Üseyd ra evinde kehf
suresini okuyunca Evindeki atı ürker Üseyd ra korkup Yâ Râb! Sen âfetten emin kıl, diye dua eder ve atın etrafını bir bulut kaplar. Üseyd ra bunu Hz. Peygambere anlatınca Oku ey kişi. o bulut Sekine'dir. Kur'ân dinlemek için inmiştir", buyurur Hz. Peygamber buyurmuştur ki "Kim, Kehf sûresinden on âyet ezberlerse, deccâl'den korunmuş olur"
Hz. Peygamber buyurmuştur ki kim kehf süresini okursa bir bulut iner o bulut Sekine'dir. Kur'ân dinlemek için inmiştir",
Hz. Peygamber buyurmuştur ki
Kim, Kehf sûresinden on âyet ezberlerse, deccâl'den korunmuş olur
Mesaj otomatik birleştirildi:
zengin Abla bir tüccarla, kız kardeşi ise bir köylüyle evliydi. büyük kardeş şehiri övünce küçük kardeş hemen şu cevabı verdi köy hayatını şehre değişmem “Kaba olabiliriz, Siz bizden iyi yaşıyor olabilirsiniz ama herşeyinizi kaybetme ihtimali var. Atasözü ne der bilirsin: ‘Kazanç ve kayıp kardeştir.’ Bugün zengin olanlar yarın ekmek için dilenebilir
Hüseyin dayı rızkını kazanmıştı uyurken bir hırsız geldi bir zehir üfleyip hüseyin dayıyı öldürüp parayı gaspedecekti o an küçük bir rüzgar tüm planı bozdu ve hırsız kendi kuyusuna düştü kendi zehiri ile can verdi ne diyor efendimiz Allah kullarının her halini görür. İman edeni tüm tuzaklardan korur
Nihat kavgacı bir çocuktu annesi gönül kırma. Çirkin söz söyleme, desede o dinlemez herkesi üzerdi Bir gün annesi kimseyi incitmezse ona istediğini alacağım, dedi. ve o gün nihat kimseyi kırmadı annesi ona verip her şeyi aldı ama şu son sözü unutmadı oğlum insanı
kırmamayı basit şeyler için değil, Allah istediği için yapmalısın,
Nihat kavgacı bir çocuktu herkes onu kızdırır o da annesi Evladım, kimsenin gönlünü kırma. Çirkin söz deme, desede o herkesle kavgalıydı oysaki ne diyordu rahmet peygamberi haklı olduğu zaman bile kavga etmeyene cennette köşk verileceğine ben kefilim keşke bu hadisi biri nihata söyleseydi
Halit çok güçlü bir çocuktu Okulda güreşip yenmediği yoktu. bir gün Nurettini güreşte yendi Nurettin, sınıfa girip Halit’in defterlerini Halit öfkelendi. Arkadaşının kulak zarını patlattı oysaki ne diyor peygamberimiz güçlü adam öfkesini yenen kimsedir nihat öfkesini yenemedi ve arkadaşı ömür boyu sağır kaldı
Hüsnü çok iyi bir çocuktu. Ne yazık bir kazada gözlerini kaybetmişti. ama azmiyle her zoru yenmişti. Aynı köyden Murtaza onu küçük görürdü alay etmek için yarış teklif etdi ve Murtaza yarışı kaybetti onu dalga geçip ettiği kör arkadaşı teselli ediyordu ne diyor Hz Resul
Alçak gönüllü olunuz kimse bir diğerine karşı böbürlenmesin
Aylin çok kibirliydi komşusu fakirdi yanına geldi aylin pis bir fakir ne söyleyebilir diyerek komşuyu kovdu oysaki ona ölen babasının altınını vereceklerdi bu sayede aylin Altınları kaybetti böyle devam ederse tez vakitte en büyük zenginliği yani cenneti de
kaybedecektir çünkü ne diyor Hz Muhammed kalbinde zerre kibir bulunan cennete giremez
aylin çok kibirliydi köşkte fakir bir bahçıvanı vardı babası ölünce aylin bu fakiri hor gördü ekmeğinden etti ve aylin bu dünyada mirasa kondu
ama birde ahiret var ve aylin böyle giderse ahiret zengini olamayacak en büyük zenginlik cennete varamayacaktır çünkü ne diyor en güzel nebi Katı kaba ve kibirli kimseler cehennemliktir
zeki bir köylüydü çalınan eşeğine pazarda rastlar zeki köylünün aklına hemen bir fikir gelir eşeğin gözlerini kapatıp hırsıza sorar hangi gözü kördür? şaşıran hırsız bir sağ bir sol der. oysaki eşeğin her iki gözüde sağlamdır bu sayede hırsız yakalanır efendimiz hırsıza beddua edip ve şöyle buyurmuştur.
Allah hırsıza merhamet etmesin
Besim iyi ve zengin bir çocuktu. yoksullar hakkında hiç bir bilgisi yoktu bir gün ona iki fakir çocuk yardım etti bu sayede Besim aç insanları tanıdı ve O akşam sofrada lokmalar boğazına dizildi çünkü ne diyordu efendimiz sav komşusu açken tok olan mümin değildir
Etheme pideci fazla para üstü verdi Ethem hiç ses etmedi çok düşündü tedirgindi Görünmeyen biri hesaba çekiyor ulu bir ses Niye Hakkın olmayanı aldın?” diyordu. günah içini tırmalayan ve bilmesini istemediğin şeydir hadisini okuyan ethem pişman olup parayı teslim etti Allah günahımıza pişman olmayı nasip eylesin
çok zengin bir adam oğlunu fakir bir köye götürdü dönerken baba sordu: Yolculuk nasıldı oğul Çok güzeldi babacığım” İnsanların ne kadar fakir olabileceğini gördün değil mi? Evet ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için, teşekkür ederim babacığım ne diyordu Hz Sav Gerçek zenginlik kalb zenginliği gönül tokluğudur.”
bir gün çok zengin bir baba oğlu ile
fakir bir köye gitti dönerken oğlu
Bizim bir onların dört köpeği var. Bizim evde bir havuz onların km lerce dereleri var. Bizim ithal lambamız, onların yıldızları var. Ne fakir olduğumuzu gösterdiğin için, teşekkür ederim babacığım!”
kasabaya bir yabancı geldi Elinde büyük bir çanta vardı bir ilaç çıkardı
bu ağrıyı giderir dedi ve herkes bu
ilacı aldı ve Bir saat sonra ilacı satan adam kaçıyordu ilaç sahteydi
yakalandı komiser dinlerini sordu
Müslümanız elhamdülillah, dediler.
Peki siz Hz Sav in şu hadisini duymadınız mı bizi aldatan bizden değildir diyerek onları hapse attı
Hz. Muhammet, atı Burak ile Miraca çıktığında Cenab-ı Hak ile 90 bin kelam konuşur. Bunun 30 bini sırrı hakikat olup Hz. Ali’de kalır.
Miraç’ta Hz. Muhammet’e; süt, bal ve elma verildiği rivayet edilir. Bal aşka, süt sevgiye elma ise dostluğa işaret eder.
Hz Muhammet, Miractan dönerken Hz. Ali nin meclisine girer Hz Ali Biz Kırklarız küçük büyük yoktur. Küçükde büyük de uludur. Biz biriz der Hz Muhammet kanıt ister ve ve destur” diyerek Hz Alinin kolunu kanatırlar ve aynı anda 40 can’ın kolu da kanamaya Alevi dergahında kadınlı erkekli 40 canın acısı tektir
Alevi dergahında hepsi kardeş
40 tane can vardır birinin acısı 40 canın acısıdır bir gün kırklar meclisinde pir Aliden bir damla kan akmış bütün herkesin kanı akmıştır Hz Alinin yarası sarılınca 40 canın kanaması durmuştur aynı acıyı hissetmek birlik ve teklik budur işte ne diyordu Hz resul Ey Allah'ın kulları kardeş olunuz
40 lar meclisi Hz Muhammedin sohbeti ile mest olup Ya Allah” deyip zikr ederken Hz. resülün sarığı Kırk parçaya bölünür. Kırklar parçaları kutsal bilip bellerine bağlar Hz. Muhammet, Kırkların pirlerini sorar. “Pirimiz Ali’dir” derler Hz. Muhammet Hz Ali’ye sarılır, bağrına basar ve Kardeşlerimin en hayırlısı Ali’dir. buyurur
huysuz bir tüccar, cüzdan kaybeder ona fakir birisi getirir cimri tüccar
cüzdanı getireni ödüllendirmemek için iftira atar kadılık olurlar Kadı tüccarın yalanını anlar ve fakir para çalmadığını söylüyor demekki cüzdan tüccara ait değildir der cüzdanı tüccara vermez hz resul ne diyor insanlara teşekkür etmeyen Allahada şükretmez
bir Hristiyan Hz. Ali ye üzüm getirir Hz. Ali üzümü yer ve üzüm şarabı getirilir HZ Ali bu Haramdır buyurur Hristiyan Siz Müslümanlara şaşarım. Üzüm helal, içki haram. Halbuki bu, bundan yapılıyor diyince Hz. Ali buyurur Eşin ve Kızın gelsin Bu kız annedendir, ama annesi sana helal kız ise haramdır Hristiyan Şehadet eddi Allah Birdir diyip Müslüman oldu
Âli İmrân suresi ne güzel buyurur
Kalplerinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir.
zamanında Çoban Dayı 1. dünya savaşında oğlunu kaybetmişti tek duası oğluna kavuşmakdı 1 gün fakir bir gence paltosunu verdi ve palto sayesinde oğlu babasının kokusunu aldı ve o fakir genç baba ile oğulu birbirine kavuşturdu
Çoban Dayının Korkunç 1. dünya savaşında eşi ve oğlu kayıptı dayı hasta ve fakir bir gence paltosunu verdi bir genç paltonun kokusunu alınca baba dedi işte üzerinde palto olan genç kendisine yapılan iyiliğe karşılık verdi çoban dayının 7 yıldır kayıp oğlunu babasına kavuşturdu ne diyor efendimiz sav her iş niyetine göre değer bulur
Vaktiyle vezirin esir pazarına uğradı esirin biri Efendim sarıkta leke var, deyince Vezir Çok utandı ona kimse doğruyu söylememişti
vezir adamlarına baktı siz halime göz yumdunuz gerçeği görüp ses etmediniz bende sizi görevden attım ne diyordu rabbimiz tövbe süresinde doğrulardan ve doğrularla beraber olun.
vezirin birine kölenin biri efendim sarığınızda leke var deyince utandı
çünkü yıllardır böyle dolaşmış ona doğruyu söylemeye cesaret edememişdi o gün vezir halka seslendi dürüst ve cesur olup doğruyu söylemediniz bir tek köle o tek ve gerçek dostumdur deyip köleyi azat etti ve sarayına aldırdı
Gaffar adında çocuk bir şeytan vardı Hayvanlara işkence ederdi
bir gün bu zalim küçük bir çocuğu
suya attı gaffarın yanındaki küçük
çocuk tüm gücüyle gaddarı alt edip o küçük çocuğu boğulmaktan kurtardı efendimiz ne güzel söylemiş müslüman müslümanı fenaların eline bırakmaz
Gaffar adlı çocuk şeytan zalimdi
hayvanlara işkence ve zulm eder
başlarını koparırdı bir gün hayvanın birine zulüm ederken küçük bir çocuk zalime dur dedi ve serçe kuşunu başı taşla ezilmek üzere iken zalim gaffarın elinden kurtardı efendimiz sav ne güzel buyuruyor müslüman müslümanın kardeşidir ona fenalık yapmaz
yaşlı bir zenciyi kimse eve almazdı bir gün bir amca onu eve aldı aş ve
elbise verdi ve gece vakti herkes uykuda iken yaşlı zenci ilk kez bembeyaz elbiseler giydi o an eve giren üç hırsız bembeyaz elbiseyi
hayalet sandılar ve tam kaçarken
yakalandılar ne diyordu en kutlu resul insan kardeşine yardım ederse Allahda ona yardım eder
Tâcirin biri geç vakit yaşlı bir zenci gördü. Çocuklar korkar diye kimse zavallıyı eve almamış. Tâcir ona sıcak çorba, yatacak bir oda verdi.
zenci, gece eve iki haydut gördü onları canı pahasına yakaladı ve polise teslim etti bu yapılan iyiliğe verilen güzel bir karşılıktı ne diyor
kutlu nebi iyilik cennete götürür
Mevsim kar ve. buzdu iki fakir kardan adeta titreyip donuyordu diyorlardı ki cennete gidersem bizim sultanı sokmayacağım terlikle kovalayacağım.çünkü Biz soğukta donarken o sarayda keyif sürsün halimizden haberi olmasın. Sonra kalkıp cennette bana komşu olsun. Ben öyle komşuyu istemem arkadaş,
Mevsim kıştı iki fakirin gidecek yeri titriyorlardı ve zalim sultan için şöyle diyorlardı cennete gidersem sultanı pabucumla vuracağım Biz soğukta donarken o keyif sürür halden haberi yok öyle cennet komşusu istemem ne diyor
efendimiz sav fakirlere dil uzatıp alay edenleri Allah geri çevirecektir onlara çetin bir azap vardır
bir gün kral iki fakiri gördü biz donarken kralın sefa sürüyor diyorlardı kral emir verdi iki fakiri saraya getirdi Zavallılar istedikleri gibi yeyip, içeçeklerdi kralın tek şartı iki fakire Cennette komşu olmak ve iki fakirin duasını almaktı ne diyor HZ SAV İyi amelle duadan başka hiçbirşey sizi kurtaramaz
Bakara Suresi), 83. Ayet anne babaya yetim ve, yoksula iyilik edeceksiniz, 80 lik yaşlı baba
45 indeki oğluna bir soru sordu oğul ise kızıp bağırdı O Baba gülümseyerek 40 senelik bir notu okudu 5 yaşındaki minik yavrum tam 23 kez aynı soruyu sordu ben ise 23 kez ona sevgiyle sarıldım Onun masum sorusu içimi sevgiyle doldurdu asla rahatsız olmadım
Vaktiyle korkunç bir ceza vardı Suçlu aç arslanlara yedirilir. Halk korkunç manzarayı seyrederdi o gün Arenaya bir köleyi diktiler Üzerine aç arslanı salıverdiler ancak arslan adamı şefkatle yalayıp iplerini kesti çünkü adamda onu zamanında avcılardan kurtarmıştı Peygamberimiz ne güzel buyurmuş Bir iyiliğe on kat mükafat verilir
HZ MUHAMMED sav acıyana Allah da acır siz yeryüzündekilere acıyın ki gökyüzündekilerde size acısın
Vaktiyle acımasız bir ceza vardı Suçlular arslanlara yedirilirdi o gün bir köleyi aç bir arslanın karşısına çıkardılar ancak arslan onu şefkatle yaladı çünkü bir zamanlar aynı şefkati adam ona gösterip vücudundaki dikeni çıkarıp arslanın acısına son vermişti
Bir Avcı ağ kurup bir sürü kuş avlamış ancak kuşlar kaçmışlar. Adamın biri sormuş uçan kuşu yakalayabileceğini düşünüyormusun avcı evet çünkü onlar çoklar çoktan çok ses çıkar ve çabuk dağılır deyip tüm kuşları yakalamış ne diyordu efendimiz sav in birbirinizden ayrılmayınız çünkü sürüden ayrılan koyunu kurt kapar
Arkadaşlıklar genellikle makamlara göre şekilleniyordu. Ancak gençler arasında makam mevki söz konusu olmadan arkadaşlık kurulabiliyordu
Yıllardır her sabah erken kalkıp
namaz kılmıştı bahçede eşinin en sevdiği taze yumurtaları kümesten almış çaydanlıkta kaynatıyordu o Eşinin her sabah rafadan yumurta yemesini ve bundan vazgeçmemiş olmasını hiç sorgulamamıştı. sadece eşini mutlu etmeyi seviyor ve bunu hiç bıkmadan yapıyordu.
Ahmet bey yıllardır hiç bir sabah namazı Kaçırmaz eşini bir buse ile kaldırır Birlikte sabah namazı ederlerdi Ahmet bey masaya bir gül koyup eşiyle kahvaltı yıllar geçti torunları oldu bu hayat zevki bitmedi
70 yaşına gelsede onun sabah namazına ve eşine olan aşkı
Kördüğüm gibi Allah bizede ilk günki gibi kördüğüm aşklar nasip etsin
Ahmet bey eşine sadıktı tek zevki masaya bir gül koyup eşine kahvaltı hazırlamaktı ahmet amca 70 ine gelmiş kalbi teklemeye başlamıştı
Onun için Günün en sevdiği anı bir melek gibi eşini seyretmekti adeta eşini mutlu etmek için vardı ve onun yüzünün güldüğü her an Ahmet bey sanki yeniden doğuyordu
Nergis hanım eşine çok sadıktı her anısına yürekten bağlıydı her sabah yarini bir buse ile uyandırıp gül kokulu kahvaltılar hazırlardı sensiz ne yapar kime dert yanar kime ağlarım diyip Ahmet beyin yanından hiç ayrılmazdı Ahmet bey ise 20 yıl önce trafik kazasında felç olmuştu nergis hanım hiç bir zaman onu ve Allaha inancını terketmedi her gün eşine ve rabbine dua etti
Ahmet beyin tek zevki eşine gül ve yumurta kokulu kahvaltılar hazırlamaktı çünkü eşi rafadan yumurtayı çok severdi ama o gün Ahmet beyin kalbinde bir ağrı vardı
Derin bir nefesle eşinin gözlerine bakarak zorla bir nefes aldı ve son nefesinde Seni seviyorum aşkım diyerek son nefesini verdi ahmet bey 80 yaşındaydı ve onlarınki siyah beyaz bir sevda masalıydı
Yıllar önce iki sevdalı vardı adamın
eşi 30 sene önce vefat etti ama adamın saçı bembeyaz oldu 80 yaşına gelen adam 30 seneden beri her gün sevdiği varmış sanki hiç gitmemiş gibi kahvaltı hazırlar masaya bir gül koyardı adamın son nefesi o masada oldu son sözü Allah ve sevdiğinin adıydı Allah son nefeste şehadeti ve sevdiğimizin ismini tekrar etmeyi nasip etsin
Eşim çok sevdiğim Diyelim bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak düşüp vücudunda kemikler kırılmasına, hattâ ölümüne mâl’olacak. Bunu benim için yapar mısın?’
Soru sevdiğim bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için ölümüne mâl olacak. Olsa koparır mısın Cevap Sevgilim O çiçeği senin için koparmazdım Çünkü ağladığında gözyaşını silebilmem için ellerime ihtiyacın var.’
Soru Eşim çok sevdiğim uçurumda ki çiçeği koparmak düşüp tüm kemiklerin kırılmasına, mâl’olacak. Olsa bile benim için koparır mısın?’
Cevap o çiçeği koparmazdım Çünkü
Gözyaşını silebilmek için ellerime
Anahtarı her unuttuğunda koşup sana kapıyı açmak için bacaklarıma
Ve sana yol göstermek için gözlere ihtiyacım var
Sevdiğim bir uçurumda çiçek olsa o çiçeği koparmak kemiklerim kırsa o çiçeği sana koparamazdım çünkü senin gözyaşını silmek için ellere sana kapıyı açmak için bacaklara sana yol göstermek için bir çift göze ve can sıkıntısını geçirmek için ağıza ihtiyacım var ama seni benden fazla seven olursa ve benim sana aşkımı ispat gerekirse o çiçek hayatıma mal olsa bile senin için koparırım
Aşk Sabaha kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlanınca tırnaklarını kesebilmem, saçlarında görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem,
Aşk merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem
Yaşamak ve sevmek için bilinmez bir zamanı bekleriz diploma alıp iş sahibi olmalıyızdır. Sonra ev, araba ve tüm eşyalar derken çocuklar Sonra hırslara boğulan hayatı papatyalar gibi koparıp vazoda yaşatmaya çalışırız.
hayatlarımızı papatyalar gibi koparıp vazoda yaşatmaya çalışırız. solmuş ve suyu kokan o vazo, yaşamın hainliklerine yataklık eder. birbirimize dokunmadan, yemekle yatak odası arasında geçer gider en değerli hayatımız.
Biz hiç ölmeyecekmiş gibi sonsuzluk duygusu içinde gaflet uykularında kana bulanırız. Kan çiçekleri derleriz düşlerimizde
ölümlü hayatlarla örülü hayatımıza ölmüş sevdalara ağıtlar yakarız düşlerimizde sessizce. Onları hep iyi bir zaman ve başka günlere bırakırız, yaşanacak ne varsa.
Gizli bahçemizde açan çiçekleri tek tek yolup dökülen saçlarımızın yanına koyarız ödenen taksitlerden daha önemli olmaz hiç sevgiyle dokunmak birine.
sevgiyle dokunmak birine. Dokunmak, yaşamın en kutsal büyüsü Dokunmak birine içten ve sevinerek bir çoçuk gibi
varolduğuna şükrederek Dokunmak, insanın insanla zenginleşen biricik yaratık olduğunun en güzel kanıtı.
Oysa dokunmadan geçip gideriz en yakınlarımıza lağım akan kanallarda boğuluruz küçücük hırslarla geçen zamanda hiç Vakit olmaz yaşamak için.
Vakit kalmaz yaşamak için Öpüp koklamadan bir ten yumuşaklığına incir çekirdeğini doldurmaz kavgalarda tükenir nefesler.
Kutsal nefeslerimizi en çirkin sözcüklere harcarız da düşünmeden, sevda sözcüklerine yer kalmaz koskoca mekanlarda.
Dünyayı dar ederiz de herkeslere nedense yalnız gecelerde gözyaşlarımız bizi affetmez. Kavgalarda ve ağız dalaşlarında tüketiriz sevgilerimizi
aşklara hiç ümit vaad edilmez çorak topraklarda. Devedikenleri bile kururken bahçelerimizde baharın gelip geçtiğini görmeden kapanır gönül gözü.
Gönül gözü kapalı olanın yiyeceği taş duvarlardır ev niyetine ve altın bilezikleridir sarılacak sevdalar yerine.
Denizler uzak düşlerin maviliklerine saklanır da bir çocuk gibi, hiç selam etmez bize bilinmeyenin gizli sırlarından.
Geniş zamanlar umarız bir gün sevgimizi söylemek için. Hiçbir gün gelmeyecek o günün hatırına harcarız hovardaca bir ömrü.
Kanat çırpan aşklar bir kuş misali salınırken etrafımızda ya elimizde sıkıp öldürürüz onları ya da kaçırırız uzak ülkelere geri dönülmeyen.
Aşk dokunmak ve sözden üretilen bir misk-u amberdir ki kokusu cihanı tutan.
Yüreğinin surları yalçın kayalarla desteklenmiş insan nasıl ulaşsın sözcüklere? Bir kelebek misali yorulur kanatcıkları düşer yarı yolda boz toprak üstüne
hain, sevgisiz ilişkilerin saldırısına uğrayan insan, karanlık yandaşlara çevirirken yüzünü, unutur gider yaşamın kutsallığına türkü yakan dilleri.
Kader değildir sevgisiz yaşamak. Ölüler yüzerken etrafımızda nehirden su içmek zor gelebilir insana ama yine de kutsaldır Zeytin İçimize zeytinyağı gibi akar sevdalar ve Akdeniz’in ruhu çırpınır beyaz köpükleriyle yüreğimizde.
Eğer zaman varsa yaşanacak.
Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni
Seni düşündükçe Gül dikiyorum ellerinin değdiği yere.
Aşk dokunmaktır gül yaprağı tene, söz ise yarin attığı bir güldür taş niyetine.
Seni seviyorum. sözcüklerini bir rafa kaldırmalıyız; bir bankaya koymalıyız. Onları kırılan bir tüp gibi ortalarda bırakmamalıyız. Bu sözler dilimize çok kolay gelirse düşünmeden kullanabiliriz
Söylediklerimizi kulağımız duyana kadar ne düşündüğümüzü nasıl bilebiliriz? Bunlar büyük sözlerdir; onları hak ettiğimizden emin olmalıyız.Onları bir kez daha duy: "Seni seviyorum."
Benden bir soru: acaba dillerinde Seni Seviyorum" ibaresi bulunmayan kavimler var mıdır? Ya da hepsi ölmüşler midir?
Erkekler bir kadını yatağa atmak için kadınlar ise erkeği evliliğe zorlamak için "Seni Seviyorum diyebilirler; her ikisi de kendilerini
ikna etmek, ve inandırmak, için aynı ibareyi kullanırlar tedbirli olmalıyız Seni Seviyorum sözü bozuk para ya da hisse senedi gibi kullanılmamalı,
Aşk konusunda, aşk dilinde tam doğruyu bilmeliyiz. ölüme bakmayı öğrenmemiz kadar açıkça bakmalıyız aşka. Aşk okulda öğretilmeli mi? Birinci sömestr Arkadaşlık; İkinci sömestr: Şefkat Neden olmasın?
Çocuklara yemek pişirmesini, araba tamirini öğretiyorlar; ve biz, çocukların bu konuda bizden daha iyi olduğunu farz ediyoruz, ama eğer aşkı bilmiyorlarsa bunların onlara ne yararı olabilir?
Bütün kitaplarımızda, filmlerimizde var; aşk gün batımıdır. Eğer her şeyi çözümlemezse, aşk neye yarar? Bütün hayallerimizin gücü olan aşk elde edildi mi, günlük acıyı hafifletir ve uyuşturucu etkisi yapar.
Bir çift birbirini sever, fakat mutlu değildir. Bundan ne sonuç çıkarırız? Birinin öbürünü gerçekten sevmediğini mi, yoksa bir birbirlerini yeteri kadar sevmediklerini mi?
Komik biliyor musun? Bittigini bile bile hala beni kıskanman, hala seni sevmemi beklemen ve hala benim seni düşünmem bunca acıya rağmen...
Seni düşünmek? Bazen bir kanat çırpışı gibi bir kuşun özgürce, bazen bir tüyün yere süzülüşü gibi yavas yavaş, bazen hızlandırılmış bir film şeridi gibi seri ve akıcı, bazen bir balığın can çekişmesi gibi caresiz
Seni düşünmek nasıl birşey biliyor musun? Bazen bir çınarın altında sıcak yaz gecesinde hayaller kurmak gibi, bazen bir derin maviliklerde kaybolmak gibi, bazen bir çölde vaha bulmak gibi...
Seni düşünmek Düşünürken ağzındaki lokmayı yutmayı unutmak gibi, ulaşamadıkça bir seraba peşinden ölesiye koşmak gibi,
Seni düşünmek TUTUGUN BİR BALIGI AĞDAN KURTARIP, DERİNLİKLERE SALI VERMEK GİBİ, İÇİNİ HUZURLA DOLDURAN, adın geçtiğinde daldığın hayallerden bir çırpıda gerçeklere dönüvermek gibi...
Seni düşünmek DÖRT NALA KOŞAN BİR TAYDAN DÜŞMEK GİBİ DÜŞLERİN KOYNUNA... İşte böyle bir şey seni düşünmek...
Yokluğun kadar sevdim seni, yokluğun kadar özledim, yokluğunda hayal ettim... ne acı!!!!
Seni düşlemek mi? Yinede güzeldi... Kızgın çölde bir serapın bilinçsizce ardından koşar gibi...
Grammy müzik ödüllü Billy Joel Boyu, kısa olduğu için, herkes alay edermiş o da hep uzun olmak istermiş annesi oğluna inanıyor Sen mükemmelsin kimseye benzeme Hiçbirimizin eşi yoktur, hepimiz farklıyız seni olduğun gibi seviyorum. Dermiş Oğlunu koşulsuz seven bir annenin sözleri sayesinde Billy Joel kendisini kabullenip tüm dünyaya müziğini dinletmiş.
Yıllar önce grammy müzik ödülü kazanan billy joel çocukken herkes tarafından alay edilirmiş ona bir tek annesi inanırmış kadın oğlunun sesini dinletmek için her kapıyı çalar ve hep başkası olmak isteyen Oğlunu ise mükemmelsin mükemmel kal hepimiz farklıyız hiç birimizin eşi yoktur diye moral verirmiş bir annenin sarsılmaz azmi ve inancı oğluna müzik ödülü kazandırmış
Yıllar önce alay edilen bir çocuk hep kendinden utanıp değişmek isterdi Bu çocuğa bir tek annesi inandı ve şu sözü söyledi Sakın değişme beni mutlu etmek için seni olduğun gibi seviyorum...bu sözler küçük çocuğa Klavuz oldu ana sevgisi başucundan ayrılmadı
ana sevgisi ile yoğrulan Çocuk yıllar sonra büyük bir insan oldu hep kendisi oldu hiç değişmedi
80'ine merdiven dayamış yaşlı baba
bir kargaya gülümseyerek 45 indeki oğluna bu nedir diye sordu oğul ise hiddetlenip O bir karga üç kez sordun Sabrımı zorlama baba diyince Babası gülümseyerek 40 sene önce yazdığı bir not çıkarıp okudu 3 yaşındaki minik yavrum bana bir karganın ne olduğunu tam 23 kez sordu.23 soruda da ona sevgiyle sarıldım Rahatsız olmak mı? Asla Onun bu masum sorusu içimi sevgiyle doldurdu'
Yine buğulusun gönül çiçeğim, yine damlıyor yine ağlıyorsun Yürekdeki fırtınalara, dondurucu soğuklara rağmen damlarsın yüreklere
Gül kokmayan bir yürek gördün mü,
salıverirsin damlalarını hemencecik Hep ağlıyorsun Gönül çiçeğim,
Riyasız, hesapsız, gönülden damlıyorsun.
Güle ait gönül damlalarında riya olmazmış zaten.
gülün kokusunu aldın mı buğulanır çiçeklerin. Gülden haber etmesin bir söz, gülü anımsatmasın bir koku hemen aşka gelir ıslatırsın dikenlerini İyi ki ağlarsın gönül çiçeğim
Döküverirsin ne varsa aşka dair. Kokuverirsin gül yaprağı yaprağı. Sevdaysa sevda, hasretse hasret, hüzünse hüzün ne varsa buğulu bulutlarında, yağmur eder sunarsın bahara.
Çiçeklerin umut kokar. Kar yağmış, don vurmuş ne gam. Sen çiçek açtın ya. Bembeyaz ışıttın ya gönül baharlarını
Karakışa meydan okudun ya narin yapraklarınla. Ondandır ki bahara yeltenir oldu tüm ağaçlar. Çiçekler umutlanır oldu tomurcuklar içinde.
Baharı bile umutlandırdın ya gönül çiçeğim, gam sana yakışmaz Mahzunluk mahcupluk sana yakışmaz, gayrı Gam bizim işimiz, hüzün bizim işimiz gayrı.
Sen beyaz çiçeklerinle açmasaydın, hangi ağaç meyveyi umut ederek çiçeklerini salardı karakışın bağrına?
sen beyazlığını damla damla düşmeseydin karakışın hüküm sürdüğü buzdan yüreklere Hangi çiçek güneşli güzel günleri umut ederek tomurcuğunu terk ederdi?
İyi ki ağladın gönül çiçeğim yoksa
Hangi beyaz kelebek, soğuktan kenetlediği titrek kanatlarını semaya açarak kanatlanırdı.
Sen damlamasaydın karlara, karların eriyişinden kim söz edebilirdi? Kardelenler nazlı çiçeklerini açar mıydı beyaz karlara
İyi ki döktün beyaz yapraklarını. Sen de açmasaydın gönül çiçeğim
Kim beyazlığın sadece karda değil, çiçeklerde de olabileceğini düşünebilirdi.
açmasaydın gönül çiçeğim, kara bulutların arkasındaki mavi gökyüzüne olan özlemler yeşermezdi dallarda.
sen hep gülü savurdun gökyüzüne, hep gülü koklattın rüzgarlara. Kelimelerin özüne hep gülü fısıldadın.
Taze genç kızlar, senin sunduğun beyazlıktan esinlenerek, beyaz gelinlikler düşler oldu. Genç delikanlılar beyaz gelinlikli taze çiçekler düşler oldu. Adın baharla birlikte anılır oldu gönül çiçeğim.
Rüzgarlarla karlara savrulan her yaprağın, karlara baharı hatırlattı. Çiçeklerin sıcak gözyaşlarıydı zira. Gözyaşları yağmuru, yağmur baharı hatırlattı sonra.İyi ki ağlamışsın gönül çiçeğim,
Şimdi bildim, sürgünlüklerin, hasretliklerin, hüzünlerin neden senin dostun olduğunu. Sen gülü damladın karakışın rüzgarlarına. Gülü saçlarına takıp giden rüzgar gözyaşlarını da taşıdı yedi iklime.
Gül senin damlalarının özüydü Gül sevginin özüydü. Hasretlikler, hüzünler, ayrılıklar gülün kokusudur çünkü. Sen gül kokuyorsun çünkü.
gönül çiçeğim senin çiçeklerinle sevgiliyle serenat eden, sevdalıların vardır. Sonra, karlar üzerinde narin ve fedakar çiçeklerin vardır Hasretleri Gül diye avuçlayanların vardır. Biz savrulduk rüzgarlarda, biz donduk senin damlalarınla
Dedin ya; “Çiçekler ölmezse meyveler olmaz.’’ Tomurcuklar da yok olmazsa güller açılmaz Biz savrulduk rüzgarlarda, biz donduk senin damlalarınla Kar taneleri arasından gül fideleri yeşerdi şimdi.
Ölürsem başucuma bir gül dikilsin,
Ölürsem başucuma bir gülle gelinsin Gönül çiçeğim,
Bak yine ağlıyorsun!...
Adam kıza dediki seni sigaraya benzetmeye başladım Mesela Kül tablasına dökülen küller anılarımız olup acılara dönüşüyor içime çekiyorum seni zehirlenmek için zehir hoşuma gidiyor, içimi acıtıyor, vazgeçemiyorum; Ağzımdan çıkan her dumanda, ayrılırken bıraktığın; son bakışın beliriyor ve Her sigara gibi, senin de sonun yaklaşıyor.
Adam kıza dediki seni sigaraya benzetmeye başladım ben ne zaman seni söndürmek için, elimi götürsem kül tablasına, aptalca bir umutla "Ne olur yapma!! " diyeceğin zamanı bekliyorum. Ama hiçbir zaman duyamıyorum sesini.
Adam kıza dediki seni sigaraya benzetmeye başladım bu son ve işte bitirdim seni" diyorum. Hayır kendimi kandırıyorum galiba, "Seni bitiremem" diyorum sonra. Ama bakıyorum kül tablasına Sen oradasın, Anılar orada. Ancak, elimde hala kokun var. Yıkasam da, hiç çıkmayacak bir koku.
Adam kıza dediki seni sigaraya benzetmeye başladım bu sigarada, senin çok az bir kısmını bitirmişim. Senden bir parça hep içimde yaşıyor anlıyorum ki, sadece sönüyorsun. Bir daha yanmaya başlıyorsun. Anılar acılar derken yine bitiyorsun. Bu hep böyle devam ediyor; sonunda alışkanlık oluyorsun.
Yıllar önce bir düğünde gelin suya uzanınca erkek o suyu Nasıl bir anne bebeğine su içirirse genç kıza içirdi. peçeteyle ağzını sildi O sevgi ve gülümsemeyi ömrümce unutamadım Kız, o erkeğin kendisini bir annenin bebeğini sevdiği gibi sevdiğini, koruyacağını Erkek de bir bebeğin anne sevgisini dünyaya değişmeyeceğini biliyordu işte bu en güzel aşk hikayesiydi
inanmaktır sevmek. Gerçekten inanmaktır, tümden inanmaktır. İnsan sevince; sevdiğine bütün varlığı ile teslim olmamışsa, yeteri derecede sevmemiş demektir.
ona kayıtsız şartsız inanmıyorsa, sevgiden bahsetmeye bile hakkı yoktur.
Kıskançlık; inancımızın bütünlüğü ölçüsünde besler aşkı. Şüpheyse öldürür. Şüphenin olduğu yerde inancın yeri olmaz. Sevgiden bahsedilemez orada.
Kıskançlıksa; kutsal bir duadır,
sevenlerin.dudağında
Sevmek; var olmaktır bir bakıma, derinden bakılınca yokluğa benzer. Sevmek bütünlenmektir. Çok seven eksildiğini zanneder, oysa artmaktır sevmek, çoğalmaktır.
o her şeyimizi doldurdukça arttığımızı anlarız. O bir tek kazanç, bütün kayıplarımıza bedeldir.
Bir an gelir; her şeyi onunla değerlendirmeye başlarız. O bugün mutluysa yaşamak güzeldir. Kabımıza sığmayız. Şarkılar söylemek gelir içimizden.
Yanmaktır, tutuşmaktır sevmek ve yaşadıkça hiç sönmemektir sevmek alışveriş değildir. Geometri değildir, aritmetik değildir. En değerli şeydir belki,
Karşılıksız bir çeke atılmış kuru bir imza değildir sevmek. İskambil kağıdı değildir, zar değildir, bir dilim değildir, hesap pusulası değildir sevmek Sevginin bedeli yine sevgiyle ödenir, altınla değil.
Sevilmekse; sevmenin mükafatıdır ancak, karşılığı değil. Bir sevgiye eş bir başka sevgi olamaz. Çünkü her sevgi birbirinden büyüktür. Sevgi tartılamaz, sevgi ölçülemez. Sevgi; gram değildir, mesafe değildir.
Sevgi; dudak değildir, göz değildir, saç değildir. Sandalye değildir sevgi, yatak değildir, çarşaf değildir. İçki değildir, içemezsiniz fakat herşeyden güzeldir sarhoşluğu.
yoksul mahallesinden geçen adam bir meşe ağacına su taşıyan bir kadına hayran kaldı o kadın adama şunları dedi 80 yaşımdayım. Bu ağaç tek dostum. Küçükken arkadaş oldum Şimdi hiçbiri yaşamayan arkadaşlarımla bu ağacın altında oyunlar oynadık, gölgede dinlendik Bu ağaç kurursa ne yaparım, ben?
Kuraklık günlerinde bir meşe ağacına aşık 80 yaşında bir kadın vardı her gün o ağacı sulardı bir adam sordu:
suyu bir kilometre öteden taşıdınız
Yaşlı kadın ise gülümseyerek Annem dövünce bu ağaca tırmanırdım, Nişanlım, nişan yüzüğünü bu ağacın altında taktı. anılarla dolu bu ağaca bir kilometreden su taşımamı gerçekten çok mu görüyorsunuz?
bir genç kız nişanlısını herkesten çok sevdi nişanlısı şehit düştü ve o kızın dünyası karardı hiç evlenmedi gittikçe yaşlandı her gün litrelerce ağır suyu çok uzaktan getirip yaşlı meşe ağacını sulardı bu meşe ağacında nişanlım ilk öpücüğünü verdi nişan yüzüğümü taktı ben bu ağacı ve sevdiğimi nasıl unuturum derdi saçına aklar düşen nenemizin son nefesi bu ağaç altında oldu
yoksul bir mahallede yaşlı bir teyze
her gün üşenmez bir meşe ağacı sulardı ağaca küçüklükten aşıktı nice hatırası vardı annesinden kaçıp buraya saklanmış ve nişan yüzüğünü burada takmış ilk öpücüğünü burada almıştı yıllar geçti kadının saçına ak düştü bu ağacın altında can verdi ağaç üzüntüsünden kurudu yaprak açmadı meyve vermedi yıllar sonra asırlık ağacı söküp Avm ler diktiler ve yeşili öldürdüler
Söylesene maskeli bir baloda insanların gerçek yüzlerini tanımak mümkün müdür sence?
şu toplumda gördüğün bir çok insan ve sen ve de ben... Hepimiz maskelerimizle yaşıyoruz. Şu toplum maskeli bir balodan farksızdır bence.
insanlar Hem zamana hem de kişi
ve olaylara göre her an değişen maskelerin kullanıldığı bir balo... Bu yüzden anlamlı gelmiyor bana insanlar üzerinde düşünmek.
toplum ferdin en büyük düşmanıdır bence. Bu yüzden insanlardan hiçbir şey almamayı yeğliyorum. Buna rağmen her şeyimi vermeye de hazırım onlara.
Bugünün sahte sevgileri bir insanın kalbini yaralamak için seçilen en tehlikeli yoldur Ama insan hiç sevilmeden yaşayamaz ki...
İnsan sanıldığının aksine sevilerek değil severek yaşar. İnsan sevilmek ihtiyacında olan zayıf bir varlık değildir. Kısacası sorun bence sevilmek değil sevmektir.
Sevilmek senin sorunun değil onun sorunu. Bence sevmek bir insanı kendi içinde hissetmendir. Sevilmek ise kendini bir insanın içinde hissetmen. Anlayabiliyor musun?
Sevmek seni zenginleştirir, sevilmek değil. Bunu evreni kapsayacak şekilde de düşünebilirsin.
Evrensel anlamda sevmek kainatı kendinde seyretmek, sevilmek ise kendini kainatta seyretmektir.
insanlık 2. taş devrini yaşıyor 1.taş devrinde insanlar ve her şey Sevgi sayesinde yumuşacıktı. Sadece ev ve aletler taştandı. Şimdi ise her şey yumuşacık, yürekler taş gibi.
yüreklerimiz taştan da katı. Çünkü öyle taşlar vardır, üzerlerinde otlar yetişir oysaki bugün Donuk sevgiler çağındayız gerçek sevgiler cehennemde yanıyor
Sevgi... Yaşanmayacak kadar güzel, Fark edilmeyecek kadar sade, Duyulmayacak kadar doğaldır."
Biliyor musun bir çocuğa verilecek en değerli besin şefkattir. Ve de cesaret.
şefkat Ve cesaret öyle hassas bir dengeye sahiptir ki, denge bozuldu mu işte Şefkat ve cesaret kurbanı
insanları görürsün karşında...
Kimileri aşırı şefkatin yanında cesaretsiz büyütülürler. Bu insanlar küçücük bir dünya kurmak isterler kendilerine. Güçsüzdür bu insanlar, kolayca kırılırlar. Dünya çok acımasızdır öylelerine göre...
Kendilerini sevecek birilerini ararlar ama Cesurca sevemezler. Cesareti öğrenememiştir bu insanlar. cesur insanlar... Dünyayı devirebilirler. Ama basit bir sevgi oyunuyla kolayca yıkılıverirler.
Dünyayı titretecek cesareti taşıyan insanlar kalplerine dokunan bir parmakla diz üstü çöküverirler yere.
Dağ düştü üstümüze Yıkılmadık ama İnsan değdi tenimize Acısı yıktı bizi...
İnsanların nefretinden sevgiyi, ihanetlerinden sadakati, korkaklıklarından cesareti öğrendim.
İnsanlar bu kadar acımasız mı? Gerçekten seven insanlar yok mu
Bırak sevgilerini gülmeleri bile doğal değil Seni senin için değil kendileri için severler. O kadar iyi o kadar güzel ve o kadar haince severler ki hayran olmamak elde değil biliyor musun?
Sevgi ve ihaneti sanatsal bir uyarlamayla o kadar güzel sahneye koyarlar ki son sahnede öleceğini bile bile seyredersin oyunu.
Mükemmel bir katildir onlar. Seve seve öldürürler seni. Dudaklarından sevgi sözcükleri yükselir öldürürken
Ben her insani kalbime misafir edebilirim, sevebilirim yani. Kalbimden eminim çünkü. Sevdiğim insani rahatsız edecek hiçbir şey yok kalbimde.
Ama kimsenin kalbine girmek istemem. Çünkü bilmiyorum nelerle karsılaşacağımı. Bilmiyorum hangi tuzaklar bekliyor beni. Ve bilmiyorum o insan bunlardan haberdar mı?
Yalnızlıktan kaçmak kendinden kaçmaktır. Bir düşünsene, doğarken de yalnızsın, ölürken de. O halde yasarken yalnızlıktan kaçmak anlamsız değil mi?
Yalnızlıkta insan ne bulabilir ki sıkıntı ve boşluktan başka?
Kendini gerçekten tanıyabilseydin uzaydaki derinlikten daha derin bir iç uzayın olduğunu görebilirdin Bizler ruhumuzu öldürüyor sonra başına geçip ağıt yakıyoruz...
Benliğindeki zenginliği fark etseydin dünyada ikinci bir insan aramazdın biliyor musun?
Dünyada bir tek kişi vardın aslında. O tek kişinin içinde beş milyar insan.
Benliğim bu kadar kalabalık mi?
Benliğin tüm varlığın merkezidir. Tüm acılar ve sevinçler yüreğinde gizlidir senin.
Ölenleri yüreğine gömdüğün gibi doğacak çocuğun kalbi de senin içinde atar. Hem acıyı hem sevinci yaşarsın iç içe, yan yana...
Hatta o kadar acı çekersin ki acı, acı olmaktan çıkar...
Hiç kimse sevgiyle dirilmeyecek kadar ölmüş değildir hiçbir zaman
Ey sevgili, Seni sevip sevmediğimi söylemeyeceğim. Ama sevgiyi öğretebildim sana sanırım Dilerim kalbine kalbimden verdiğim şey yüreğinde yeşerip meyve verir.
ne sen bende kaybolacaksın, ne de ben sende. Sen beni kendinde, ben seni kendimde bulmuş olacağım. O zaman hiç ayrılmayacağız.
Sevgi hayatın hem çekirdeği hem de meyvesidir. Bir ağaç, meyvesiyle seni kendine çağırıyorsa bu bir aldatma sayılmaz. Unutma ki ağaç meyvesine çağırır, kendisine değil.
Ey sevgili, Sen bir sığınak arıyorsun ama ben durulmaz bir fırtınayım. Sen kendinin sakini olmak istiyorsun ama ben evrenin sakini olmak istiyorum.
Sen olmayacak bir barışı arıyorsun. Bense tüm kötülüklerle savaşmak istiyorum. Sen küçücük bir çocuksun. Ama ben küçükken çok büyüdüm.
Sen dünyadan kopup yıldızlara sığınmak istiyorsun. Bense kendimi yeryüzüne karşı sorumlu tutuyorum.
Sen bir ağacın gölgesine sığınıp yaşamak istiyorsun. Bense ülkemi arıyorum. Yolları aydınlık, insanları ümitli ve huzur dolu olan bir ülke
Sen bende kaybolmak istiyorsun ben seni kaybetmek istemiyorum. Sen susuyorsun, ben haykırıyorum unutma Kalbim paylaşılamayacak kadar senindir. Seninle bile Ama bilmiyorum sen bende misin
Delikanlı hayatta tek bir kız sevdi birbirine yar ve can oldular
yüzünde hep tebessüm vardı dili lal olsa da kız onu hiç kırmadı adeta aşk ile yeşillendirdi 14 Şubat Sevgililer Gününde erkek ilk defa konuştu seni seviyorum ey yar dedi
ve kız sevdiğinin sesini ilk kez duydu ve bu kızın dünyada aldığı en güzel hediyeydi
erkek hiç konuşmazdı dürüst değildi kız erkeği lâl olarak bilsede çok severdi erkek kaybetme korkusundan itiraf edemiyordu sevgililer günü erkek seni seviyorum diyerek her şeyi itiraf eddi kız çok kızıl gözde yaşlar biriksede her şeye rağmen sevgilisine sarılıp ve hiç ayrılmadı
hayattaki en iyi hediye belkide genç bir kızın sevgisiydi
genç kızın hışımla eve geldi
annesine aşık olmamalıydım dedi ve yalnız kalmak istediğini söyledi Genç kız sevgilisinden ayrılmıştı
gözyaşlarıyla uykuya daldı kalkınca
annesi seni bırakan insanlara ağlıyacağına,seni düşünücek insanları düşün ve sevin.Genç kız onu düşünen insanı bulana kadar annesinin sözünü hiç unutmadı
Hayat; Öyle bir çelme takıyor ki hırsla yürürken çelme takıp düşürmek isteyenler var ki tıpkı engeller gibi enler kadar çoook....
evvel zaman içinde bir kral kaçıp bir köye sığındı ve kralı bir köylü kurtardı kral o köylüyü zengin etti ama köylü biraz boşboğazdı krala sordu düşman sizi öldürmeye gelince ne hissettin kral açıkladı ve hemen bir darağacı kurdurdu köylü ağaca asılırken kral haince güldü anladın mı ne hissettiğimi diyip köylüye son kez baktı
Mesaj otomatik birleştirildi:
Hz Muhammed hayır yapılmasına aracı olan hayır yapmış gibi sevap kazanır
Soğuk bir kış günü. isa fakir bir çocuk gördü içi titredi Kendiside varlıklı değildi Yoksul çocuk için ne yapması gerekiyordu onunla yalnız bisküvilerini paylaşabildi Akşam babasına danıştı ve yardım vakfına gidip o fakiri sevindirdiler ne diyordu Hz Muhammed hayır yapılmasına aracı olan hayır yapmış gibi sevap kazanır
Hz Muhammed adres sorana yol göstermek bir iyiliktir
ihsan saklambaç oynarken o anda
yaşlı bir amca soru sordu ihsan yakalanmamak için amcaya kızdı amca dedi ki oğul neden susacam
bir şey sorduk. Biliyorsan söyle. Bilmiyorsa sus. şehir çocukları çok tuhaf, Ne yazık! çocuklara Hz Sav in şu hadisini öğretmemişler, adres sorana yol göstermek bir iyiliktir
Hz Muhammed din kardeşinle çekişme onunla alay etme
Avni iyi bir çocuktu. Fakat herkesle çekişirdi sevilmezdi. Bir gün gölde taş kaydırdılar O gün Faruk daha baþarılıydı Faruğu kıskanan Avni:
mızıkçılık ve hile yaptı ve Faruğun bürün taşlarını aldı ve o gün Avniyi
tüm arkadaşları ayıpladı ne diyor nahl suresi hile ve fesad edinmeyin Allah yolundan sapar bu Ahirette size büyük bir azâb Olur
Nahl suresi
hile ve fesada vesile edinmeyin.
hile ve fesad edinmeyin Çünkü Allah yolundan sapar ve sapasağlam bir ayak kayar
Allah'ın yolundan saptığınıza karşılık fena bir azâb tadacaksınız Ahirette size büyük bir azâb Olur
Ali kiraz ağacındaki ham kirazlara ulaşmak için bir dala çıktı dal ince olup Aliyi çekmiyordu ancak Ali inatla dalı sallıyor ham kirazları yere düşürüyordu ve o an daldan çıt diye bir ses geldi ve kırılıverdi Ali ise 3 ay sakat kaldı ne güzel demiş efendimiz insanın iki der altını olsa 3. ünü ister onun gözünü topraktan başka bir şey doyurmaz
ne güzel demiş efendimiz insanın iki dere dolusu altını olsa 3. ünü ister onun gözünü topraktan başka bir şey doyurmaz
Bir zamanlar haydutlar insanları esir pazarında satardı yaşlı bir adamı yakaladılar para istediler adamın oğlu haydutlara Babam yaşlıdır Onu satsanız elinize birşey geçmez beni satın der bu söze eşkıya hayran kalır ne yiğit evlat canım kurban aslanım Babanı bağışlıyorum der ne diyor Hz Resul
bir çocuk baba hakkını ancak onu kölelikten hürriyete kavuşturursa ödemiş olur
Hz Muhammed bir çocuk baba hakkını ödeyemez eğer onu köle olarak bulur satın alıp hürriyetine kavuşturursa hakkını ödemiş olur
Son düzenleme: