Fransanin ayibi!

Ottomanzo

Doçent
Katılım
25 Temmuz 2008
Mesajlar
746
Reaksiyon puanı
7
Puanları
0
Gülümseyen insanların ülkesi SENEGAL
> HAZIRLAYAN: OSMAN SAĞIRLI


Fransızlar, 7 bin Senegalliyi, Çanakkale’ye götürüp Türklere karşı cepheye sürmüş... Sömürdükleri ve kandırdıkları yetmezmiş gibi Müslümanı Müslümana kırdırıp, bir de mezarların üzerine, haç koyup ‘Fransa için öldü’ yazmışlar...

[SIZE=+0]ÇANAKKALE’DE ORTAYA ÇIKAN SKANDAL![/SIZE]

05.12.2009s1.jpg


[SIZE=+0]EZAN SESİYLE İRKİLDİLER [/SIZE]
Osmanlı mevzilerinden gelen ezan sesini duyan ve silah bırakan Senegalli askerlerin çoğu ülkelerine geri götürülmek üzere gemiye bindirilmiş ancak denize atılmış.

05.12.2009s2.jpg


[SIZE=+0]HAÇ YÜREKLERİNİ SIZLATIYOR [/SIZE]
Yaralı askerlerle Fransız hemşireler ilgilenmiş. Senegalli Müslümanları kahreden ise kabirler üzerine dikilen haçlar ve ‘Fransa için öldüler’ ifadesi.

05.12.2009s3.jpg


[SIZE=+0]ÖLÜMÜ BEKLEYİŞ! [/SIZE]
Sömürgesi oldukları Fransa tarafından cepheye taşınan Senegalli askerler mevzide çaresizce bekliyor.

Ev ahalisini etrafıma toplayıp, mangalın başında kurban etini cızbız yaptığımız tarihin üzerinden tam 8 sene geçmiş. Bayramlar o ülke senin bu ülke benim şeklinde geçiyor. Lakin bu sene kararlıyım, bir mani keder olmazsa evdeyim... Tabii bu fikrim Abant Platformu’nun Genel Sekreteri Salih Yaylacı arayınca değişiyor. “Osman Bey çok renkli bir bayram programı olacak. Eğer kabul edersen Kimse Yok mu Derneği ile Senegal’e gidiyoruz. Yarın sabah 08.00’de alanda buluşuyoruz” Millet camiye bayram namazına ben doğruca hava alanına. İşlemler yapılıyor, aşı kartları kontrol ediliyor. THY görevlisi ile yaptığım kısa bir yer pazarlığının ardından uçağa binip koltuğa gömülüyorum... Senegal uçağı ağzına kadar çakılı. Bizi bıraktıktan sonra Brezilya’ya geçecek olan uçakta alabildiğine bayram kaçkını var. Biz bayramda evde olmanın onlar ise olmamanın derdinde.

BİR BUÇUK KOLTUK YAPILSIN
Kabine zarar vermemek için yan yan yürüyen XXL ebatlarındaki bir teyze gelip başucumda dikiliyor. Göz işaretiyle elindeki çantaları almam için talimat veriyor.
Mesai erken başladı... Hemen fırlıyorum bir çırpıda tek tek valizlerini üst tarafa yerleştirip , ‘olur’unu alıyorum. Teyzem güya yan tarafımdaki koltuğa oturuyor, benim koltuk bile bir anda kayboluveriyor.
Yedi buçuk saatlik yolda bir erkekle bayanı yanyana oturttukları için mi yoksa bir buçuk koltuk tahsis etmedikleri için mi THY’ye kızayım, kafamda bunun hesabını yaparken, Salih Yaylacı Bey imdadıma yetişiyor, el çabukluğu ile yerlerimizi değiştiriyor.
Bu kadar sinir ancak uyku ile atılır. Senegal Türkiye’den iki saat geri bu da günün bizim için fazladan iki saat daha süreceği anlamına geliyor.
Bir yandan kulaklık yardımı ile film izleyen diğer taraftan da uçağın diğer başındaki arkadaşına kadeh kaldırıp ‘Cheers! Cheers’ diye nara atan amcanın gürültüsü ile yerimden fırlıyorum. Mübarek bayram günü Müslümana gavur eziyeti bu olsa gerek... Artık uyku tutmuyor... Alana inmeden önce verilen formları ‘mesleği’ kısmı hariç titizlikle dolduruyorum. Ve ikindi vakti Dakar Havalimandayız.

PAROLA; ECOLE YAVUZ SELİM
Senegal Basketbol Milli Takımı havalimanında işe başlamış sanki. Görevlilerin hepsinin boyu 2 metrenin üzerinde. Pasaport kontrolünden Afrika standartlarının çok üzerinde bir sürede geçip çıkışa doğru yöneliyoruz. Bir polis çantalarımızı kontrol etmek istiyor. Salih Bey, “ Ecole Yavuz Selim” cümleleriyle polis bırakın çantayı aramayı el atıp taşımasına bile yardımcı olmaya çalışıyor. Türk okullarının itibarı buradaki polise bile sirayet etmiş!
Batı Afrika’nın en batısındaki ülke Senegal’deyiz. Havalimanından dışarı adımımızı atar atmaz Türk olduğumuzu öğrenen her Senegalli, 2002 yılındaki Dünya Kupası’nda Türkiye’den yedikleri golü anlatıyor. Etrafımızı saran kontür satıcıları, porterlar para kazanmaktan çok, Türk olmamızla ilgileniyor, “İlhan Mansız, Hasan Şaş” isimlerini telaffuz ediyorlar. O maçı ben de Bangkok Havalimanı’nda izlemiştim. Senegal’i uzatma dakikalarında attığımız golle 1-0 yenerek yarı finale yükselmiştik. Gerçekten unutulmayacak bir maçtı. Bir süre önce Senegal’e yerleşen İzmirli Mustafa Bey’in aracıyla kalacağımız otele doğru yol alıyoruz. Senegal görme fırsatı bulduğum diğer 13 Afrika ülkesiyle ortak özellikler taşıyor. Kendine has kokusuyla burunlara test yaptıran sokaklar; derin çukurlar, göllenmiş sular ve daha yolcu otomobile adımını atmadan gaza yüklenen Carrapid (dolmuş) şoförleriyle, Afrikalılara olimpiyatlarda uzun atlama, yüzme ve maratonda madalya üstüne madayla kazandırmanın derdinde.

BU GÜN BAYRAM DEĞİLMİŞ
Atlas Okyanusu’nun kenarındaki otele yerleşip tekrar sokağa çıkıyoruz. Halkının yüzde 94’ü Müslüman olan bir ülkede bir bayram gününde sokakların bu kadar kalabalık olmasını yadırgıyorum doğrusu. Dakar’ın tam ortasından geçen kanalın iki yanına dizilen sokak mobilyacılarındaki telaşlı insanları geçip Yavuz Selim Okullarına varıyoruz. Batı Afrika’daki Türk Okullarınının Genel Müdürü Adnan Demir, “Hoşgeldiniz, bayramınız mübarek olsun” diyerek karşılıyor bizi. Mis gibi çaylar, buz gibi sular bir birini ardına midemize giriş yapıyor. Sohbet derinleşiyor. Adnan Bey, Senegal’de 6 okullarının olduğundan, ülkenin batıya açılan kapı görevi üstlendiğinden bahsediyor. Sabah saatlerinde kurban kestiklerini ve bazı yerlerde dağıttıklarını anlatıyor. “Biz kurban için gelmiştik, siz kurbanları kesmişsiniz bari biz dönelim” diyerek takılıyorum. Adnan Bey tebessüm ederek, “Aslına bakarsanız burada yarın bayram. Çünkü burada tarikatler ve marabular (din adamı) bayramın yarın olması konusunda ittifak etti. Ama biz hem Türkiye’ye ile aynı gün bayram yapmak hem de buradaki fakirlere et dağıtabilmek için bir kısmını kestik ve dağıttık. Ama yarın bayram namazına gideceğiz, sonraki gün birlikte kurban keseceğiz “ diyor.

GAVURLAR GELMİŞ
Geceyi otelimde sabaha kadar sivrisineklerin yabancı bir piste iniş maceralarına el kol hareketleriyle katkıda bulunarak, birbirini takip eden müezzin efendilerin teheccüd ezanlarını dinleyerek geçiriyorum. Sabah yine buradaki tarikatlerin belirlediği saatte 09.30’da bayram namazı kılmak üzere Tiodiaya’ya gidiyoruz. Otobandan çıkıp köy yollarına girdiğimizde etrafta toplanan çocuklar tubab (gavur, beyaz adam) gelmiş diyerek elleriyle tempo tutuyor. Camı açıp ‘selamün aleyküm’ dediğimizde ise kıpkırmızı oluyorlar.
Çöl ortasına kurulu Tiodiaya’daki Cemal Abdül Nasır Camii’nin bulunduğu alana vardığımızda ise tam bir renk cümbüşüyle karşılaşıyoruz. Kumların üzerine atılan sergilerde binlerce insan, sandalye üzerinde hutbe okuyan imamı dinliyor. Bir iki fotoğraf çekme çabamı oturdukları yerden parmaklarını gözüme sokma teşebbüsünde bulunan Senegalliler engel olunca, yanıma bir mihmandar alıp doyasıya fotoğraf çekmenin hazzını tadıyorum.
Haa bir de hatıra fotoğrafı çekip para kazananlar var. Onlar hocadan torpilli. Zira hutbe uzadıkça uzuyor. Nihayet namaz kılınıyor, herkes yanındakinin eline sarılıyor. Fransızca Bonfet, Volofça Balmahak (hakkını helal et demekmiş) sözleriyle bayramlaşıyor. İmamın kurban için satın aldığı koç dualar eşliğinde kesiliyor ve bayram başlıyor.

05.12.2009g4.jpg


[SIZE=+0]TARİKATLER ETKİLİ [/SIZE]
Ülkede ibadetlerin yapılma şeklini Marabu adı verilen din adamlarının söz sahibi olduğu tarikatler belirliyor. Bu tarikatler Ticani (yüzde 40),Tubai (yüzde 30), Layenlar (yüzde 15-20), İbadurrahman (yüzde 2-3), Bayfallar (yüzde 1-2), Anemistler (yüzde 2) olarak sıralanıyor. Yüzde 2’lik bir dilimi ise ibadetlerini özgürce yapabilen Hıristiyanlar ve Museviler teşkil ediyor.

05.12.2009g5.jpg


[SIZE=+0]EVİN REİSİ KADINDIR [/SIZE]
Senegal’de göze çarpan en önemli özellik ise çok eşliliğin yaygın olması. Buna gerekçe olarak ise kadın nüfusunun çok fazla olması gösteriliyor. Birden fazla eş alabilmek için tek şart ise erkeğin ilk evlendiği eşinden, evliliği sırasında bu yönde bir izin alması. Ama daha da önemlisi burada evin reisi kadın. Dört evlilik dört reisin himayesine girmek anlamına geliyor.

05.12.2009g6.jpg


[SIZE=+0]MALUM BAYRAK KRİZİ [/SIZE]
Sarı, kırmızı, yeşil, tam ortasında da kızıl bir yıldız olan Senegal bayrağını görünce Ankara’da gazetecilik yapan bir arkadaşımın söyledikleri geldi aklıma, aynen aktarıyorum; “2008 şubatıydı gece ortalık hareketlendi. Terörle mücadele polisleri sabaha karşı ardı ardına telsiz anonslarıyla “bulvarda malum bayrak” uyarısı yaparak bölgeye ekipler sevk etmeye başladı. Ancak kısa süre sonra belediyeyle bağlantıya geçen polis gerçeği ortaya çıkardı. Senegal Cumhurbaşkanı Abdoulaye Wade Ankara’yı ziyaret edecekti. Protokol gereği yabancı cumhurbaşkanlarının ülke bayrakları Ankara’da Atatürk Bulvarı boyunca konuk cumhurbaşkanları gelmeden bir gece önce belediye tarafından asılıyordu. Mesele buydu!”

05.12.2009g7.jpg


[SIZE=+0]HER ŞEYİN BAŞI EĞİTİM [/SIZE]
Fransızca konuşulan ülkede, Fransız sömürgeciliğinin derin izleri hemen göze çarpıyor. Yüzde 94’ü Müslüman 12 milyonluk ülkeyi Hıristiyanlaştırma çabaları sürüyor. Ülkede her biri binden fazla öğrenciye sahip 46 Katolik okulu faaliyette. Protestan, Evanjelik ve diğer Hıristiyanlık mezheplerinin de kendi okul ve müesseseleri bulunuyor. Türkler ise Ecole Yavuz Selim adıyla 6 okul kurmuş. Fransızca, İngilizce ve Türkçe olarak eğitim veren okulun mezunları Amerika, Türkiye ve Fransa’daki seçkin üniversitelere kabul ediliyor.

05.12.2009g8.jpg

Zengini fakiri hep birlikte, bayram namazını kılmak için camiye akın etti.

05.12.2009g9.jpg

Almadi, Afrika’nın en uç noktası ve Amerika’ya en yakın bölgesi...

05.12.2009g10.jpg

Senegalli Müslümanların mezarlarının başına dikilen haç şeklindeki demir levhada şu ifade yer alıyor: “FRANSA İÇİN ÖLDÜLER”

[SIZE=+0]KARDEŞİ KARDEŞE KIRDIRDILAR[/SIZE]

Akşam Adnan beyin evinde yemekteyiz. Sofrada Senegal Türk İşadamları Derneği Başkanı Mahary Diakhate de var. Bize karşı o kadar ilgili ki anlatamam. Daha önce Türkiye’ye yaptığı ziyaretlerden bahsediyor. Adnan Beyin, “bu adamlar bizimle savaştı“ sözüyle dönüp dolaşıp meseleyi Çanakkale ziyaretine getiriyor. Çanakkale’nin turistik rehberlerde, Dardanel ismiyle tanıtıldığını anlatan Diakhate, Senegal’de de bu isimde bir yerleşim yeri olmasından dolayı burayı ziyaret etmek istediklerini, ancak karşılaştıkları tablo karşısında şok olduklarını söylüyor. Diakhate kendini şaşkına çeviren olayı ise şöyle anlatıyor; “Evet Çanakkale’de biz de ölmüşüz. Hem de ne yazık ki size karşı çarpışırken... Bunu biz de Fransız mezarlığını gezerken farkettik. Üzerinde bir haç ve ‘Fransa için öldü’ yazıları bulunan mezarları incelediğimizde 47’sinin Senegalli Müslümanlara ait olduğunu fark ettik. Sonradan araştırdık ve öğrendik ki, Fransızlar ülkemizden 7 bin kişiyi Çanakkale’ye götürmüş. Orada Müslümanlara karşı cepheye sürmüş. Acı bir şekilde ölmüşler, ama daha da acısı, bizi hem kandırdılar, hem de ölülerimizin mezarları başına haç taktılar. O haç oradan kaldırılmalı, biz bununla ilgili girişimlerde bulunduk.”

05.12.2009g11.jpg


SENEGALLİ ASKER DAVUDA
Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı (ATASE) çok önemli bir çalışma yaptı ve “Çanakkale Muharebeleri’nin Esirleri”nin ifade ve mektuplarını yayımladı. Davuda Kamara 10. Tümen cephesinde esir alınan 7. Sömürge 10. Bölük’e mensup bir Senegalli... Arapça konuşamıyor, sadece biraz Fransızca biliyor. 2. Ordu İstihbarat Dairesi’nin sorgu notları şöyle:
“Adı geçen kişi ezberden ezan, namaz sureleri ve Kur’an’dan ayetler okumaya başladı. Doktor tarafından yapılan tıbbi muayenesinde sünnetli olduğu anlaşıldı. Bütün bunlar kendisinin şüphe götürmez bir şekilde Müslüman olduğunu ispatlamıştır. Fransızlara neden kendileri gibi Müslüman olan bir toplumla savaştıklarını sorduklarında, Türklerin onları Müslüman olarak kabul etmedikleri söylenmiş kendilerine... Türklerin aldıkları esirleri öldürdüklerini ve bu nedenle de her ne pahasına olursa olsun esir düşmemelerini söylemişler...
...Her 4 kişi için yıllık 1 Frank vergi alıyorlar. Son olarak Almanya’ya savaş ilan ettiler; sonra da köyümüze gelerek şefimizden onlara asker vermesini istediler. Asker olabilecek nitelikte kimse kalmadığını söylemesi üzerine onu öldüresiye dövdüler ve tüm köy halkını toplayıp savaşa gönderdiler. Senegallilerin çoğu Almanlara karşı yapılan savaşta; bir kısmı da yolda öldü. Şimdi hiç Senegalli kalmadı.”



kaynak
 

googlog

Profesör
Katılım
21 Ağustos 2009
Mesajlar
2,402
Reaksiyon puanı
46
Puanları
0
051220092033166598541.jpg




Çanakkale'de ortaya çıkan skandal !!!

Fransızlar, 7 bin Senegalliyi, Çanakkale’de Türklere karşı cepheye sürmüş. Bu da yetmezmiş gibi Müslümanı Müslümana kırdırarak, mezarlarına haç koyup ‘Fransa için öldü’ yazmışlar.


051220091241070032147_3.jpg

EZAN SESİYLE İRKİLDİLER
Osmanlı mevzilerinden gelen ezan sesini duyan ve silah bırakan Senegalli askerlerin çoğu ülkelerine geri götürülmek üzere gemiye bindirilmiş ancak denize atılmış.

051220091242060035892_3.jpg

HAÇ YÜREKLERİNİ SIZLATIYOR
Yaralı askerlerle Fransız hemşireler ilgilenmiş. Senegalli Müslümanları kahreden ise kabirler üzerine dikilen haçlar ve ‘Fransa için öldüler’ ifadesi.

051220091242450037927_3.jpg

ÖLÜMÜ BEKLEYİŞ!
Sömürgesi oldukları Fransa tarafından cepheye taşınan Senegalli askerler mevzide çaresizce bekliyor.

Ev ahalisini etrafıma toplayıp, mangalın başında kurban etini cızbız yaptığımız tarihin üzerinden tam 8 sene geçmiş. Bayramlar o ülke senin bu ülke benim şeklinde geçiyor. Lakin bu sene kararlıyım, bir mani keder olmazsa evdeyim... Tabii bu fikrim Abant Platformu’nun Genel Sekreteri Salih Yaylacı arayınca değişiyor. “Osman Bey çok renkli bir bayram programı olacak. Eğer kabul edersen Kimse Yok mu Derneği ile Senegal’e gidiyoruz. Yarın sabah 08.00’de alanda buluşuyoruz” İşlemler yapılıyor, aşı kartları kontrol ediliyor. THY görevlisi ile yaptığım kısa bir yer pazarlığının ardından uçağa binip koltuğa gömülüyorum... Senegal uçağı ağzına kadar çakılı. Bizi bıraktıktan sonra Brezilya’ya geçecek olan uçakta alabildiğine bayram kaçkını var. Biz bayramda evde olmanın onlar ise olmamanın derdinde.

Bir yandan kulaklık yardımı ile film izleyen diğer taraftan da uçağın diğer başındaki arkadaşına kadeh kaldırıp ‘Cheers! Cheers’ diye nara atan amcanın gürültüsü ile yerimden fırlıyorum. Mübarek bayram günü Müslümana gavur eziyeti bu olsa gerek... Artık uyku tutmuyor... Alana inmeden önce verilen formları ‘mesleği’ kısmı hariç titizlikle dolduruyorum. Ve ikindi vakti Dakar Havalimandayız.

PAROLA; ECOLE YAVUZ SELİM
Senegal Basketbol Milli Takımı havalimanında işe başlamış sanki. Görevlilerin hepsinin boyu 2 metrenin üzerinde. Pasaport kontrolünden Afrika standartlarının çok üzerinde bir sürede geçip çıkışa doğru yöneliyoruz. Bir polis çantalarımızı kontrol etmek istiyor. Salih Bey, “ Ecole Yavuz Selim” cümleleriyle polis bırakın çantayı aramayı el atıp taşımasına bile yardımcı olmaya çalışıyor. Türk okullarının itibarı buradaki polise bile sirayet etmiş!

Batı Afrika’nın en batısındaki ülke Senegal’deyiz. Havalimanından dışarı adımımızı atar atmaz Türk olduğumuzu öğrenen her Senegalli, 2002 yılındaki Dünya Kupası’nda Türkiye’den yedikleri golü anlatıyor. Etrafımızı saran kontür satıcıları, porter*lar para kazanmaktan çok, Türk olmamızla ilgileniyor, “İlhan Mansız, Hasan Şaş” isimlerini telaffuz ediyorlar. O maçı ben de Bangkok Havalimanı’nda izlemiştim. Senegal’i uzatma dakikalarında attığımız golle 1-0 yenerek yarı finale yükselmiştik. Gerçekten unutulmayacak bir maçtı. Bir süre önce Senegal’e yerleşen İzmirli Mustafa Bey’in aracıyla kalacağımız otele doğru yol alıyoruz. Senegal görme fırsatı bulduğum diğer 13 Afrika ülkesiyle ortak özellikler taşıyor. Kendine has kokusuyla burunlara test yaptıran sokaklar; derin çukurlar, göllenmiş sular ve daha yolcu otomobile adımını atmadan gaza yüklenen dolmuş şoförleriyle, Afrikalılara olimpiyatlarda uzun atlama, yüzme ve maratonda madalya üstüne madayla kazandırmanın derdinde.

BU GÜN BAYRAM DEĞİLMİŞ
Atlas Okyanusu’nun kenarındaki otele yerleşip tekrar sokağa çıkıyoruz. Halkının yüzde 94’ü Müslüman olan bir ülkede bir bayram gününde sokakların bu kadar kalabalık olmasını yadırgıyorum doğrusu. Dakar’ın tam ortasından geçen kanalın iki yanına dizilen sokak mobilyacılarındaki telaşlı insanları geçip Yavuz Selim Okullarına varıyoruz. Batı Afrika’daki Türk Okullarınının Genel Müdürü Adnan Demir, “Hoşgeldiniz, bayramınız mübarek olsun” diyerek karşılıyor bizi. Mis gibi çaylar, buz gibi sular bir birini ardına midemize giriş yapıyor. Sohbet derinleşiyor. Adnan Bey, Senegal’de 6 okullarının olduğundan, ülkenin batıya açılan kapı görevi üstlendiğinden bahsediyor. Sabah saatlerinde kurban kestiklerini ve bazı yerlerde dağıttıklarını anlatıyor. “Biz kurban için gelmiştik, siz kurbanları kesmişsiniz bari biz dönelim” diyerek takılıyorum. Adnan Bey tebessüm ederek, “Aslına bakarsanız burada yarın bayram. Çünkü burada tarikatler ve marabular (din adamı) bayramın yarın olması konusunda ittifak etti. Ama biz hem Türkiye’ye ile aynı gün bayram yapmak hem de buradaki fakirlere et dağıtabilmek için bir kısmını kestik ve dağıttık. Ama yarın bayram namazına gideceğiz, sonraki gün birlikte kurban keseceğiz “ diyor.

GAVURLAR GELMİŞ
Geceyi otelimde sabaha kadar sivrisineklerin yabancı bir piste iniş maceralarına el kol hareketleriyle katkıda bulunarak, birbirini takip eden müezzin efendilerin teheccüd ezanlarını dinleyerek geçiriyorum. Sabah yine buradaki tarikatlerin belirlediği saatte 09.30’da bayram namazı kılmak üzere Tiodiaya’ya gidiyoruz. Otobandan çıkıp köy yollarına girdiğimizde etrafta toplanan çocuklar tubab (gavur, beyaz adam) gelmiş diyerek elleriyle tempo tutuyor. Camı açıp ‘selamün aleyküm’ dediğimizde ise kıpkırmızı oluyorlar.

Çöl ortasına kurulu Tiodiaya’daki Cemal Abdül Nasır Camii’nin bulunduğu alana vardığımızda ise tam bir renk cümbüşüyle karşılaşıyoruz. Kumların üzerine atılan sergilerde binlerce insan, sandalye üzerinde hutbe okuyan imamı dinliyor. Bir iki fotoğraf çekme çabamı oturdukları yerden parmaklarını gözüme sokma teşebbüsünde bulunan Senegalliler engel olunca, yanıma bir mihmandar alıp doyasıya fotoğraf çekmenin hazzını tadıyorum.
Haa bir de hatıra fotoğrafı çekip para kazananlar var. Onlar hocadan torpilli. Zira hutbe uzadıkça uzuyor. Nihayet namaz kılınıyor, herkes yanındakinin eline sarılıyor. Fransızca Bonfet, Volofça Balmahak (hakkını helal et demekmiş) sözleriyle bayramlaşıyor. İmamın kurban için satın aldığı koç dualar eşliğinde kesiliyor ve bayram başlıyor.

051220091244020033364_3.jpg

TARİKATLER ETKİLİ
Ülkede ibadetlerin yapılma şeklini Marabu adı verilen din adamlarının söz sahibi olduğu tarikatler belirliyor. Bu tarikatler Ticani (yüzde 40),Tubai (yüzde 30), Layenlar (yüzde 15-20), İbadurrahman (yüzde 2-3), Bayfallar (yüzde 1-2), Anemistler (yüzde 2) olarak sıralanıyor. Yüzde 2’lik bir dilimi ise ibadetlerini özgürce yapabilen Hıristiyanlar ve Museviler teşkil ediyor.

051220091244320038133_3.jpg

EVİN REİSİ KADINDIR
Senegal’de göze çarpan en önemli özellik ise çok eşliliğin yaygın olması. Buna gerekçe olarak ise kadın nüfusunun çok fazla olması gösteriliyor. Birden fazla eş alabilmek için tek şart ise erkeğin ilk evlendiği eşinden, evliliği sırasında bu yönde bir izin alması. Ama daha da önemlisi burada evin reisi kadın. Dört evlilik dört reisin himayesine girmek anlamına geliyor.

051220091245050031370_3.jpg

MALUM BAYRAK KRİZİ
Sarı, kırmızı, yeşil, tam ortasında da kızıl bir yıldız olan Senegal bayrağını görünce Ankara’da gazetecilik yapan bir arkadaşımın söyledikleri geldi aklıma, aynen aktarıyorum; “2008 şubatıydı gece ortalık hareketlendi. Terörle mücadele polisleri sabaha karşı ardı ardına telsiz anonslarıyla “bulvarda malum bayrak” uyarısı yaparak bölgeye ekipler sevk etmeye başladı. Ancak kısa süre sonra belediyeyle bağlantıya geçen polis gerçeği ortaya çıkardı. Senegal Cumhurbaşkanı Abdoulaye Wade Ankara’yı ziyaret edecekti. Protokol gereği yabancı cumhurbaşkanlarının ülke bayrakları Ankara’da Atatürk Bulvarı boyunca konuk cumhurbaşkanları gelmeden bir gece önce belediye tarafından asılıyordu. Mesele buydu!”

HER ŞEYİN BAŞI EĞİTİM
Fransızca konuşulan ülkede, Fransız sömürgeciliğinin derin izleri hemen göze çarpıyor. Yüzde 94’ü Müslüman 12 milyonluk ülkeyi Hıristiyanlaştırma çabaları sürüyor. Ülkede her biri binden fazla öğrenciye sahip 46 Katolik okulu faaliyette. Protestan, Evanjelik ve diğer Hıristiyanlık mezheplerinin de kendi okul ve müesseseleri bulunuyor. Türkler ise Ecole Yavuz Selim adıyla 6 okul kurmuş. Fransızca, İngilizce ve Türkçe olarak eğitim veren okulun mezunları Amerika, Türkiye ve Fransa’daki seçkin üniversitelere kabul ediliyor.

051220091245320031489_3.jpg


Zengini fakiri hep birlikte, bayram namazını kılmak için camiye akın etti.

051220091246470037098_3.jpg


Almadi, Afrika’nın en uç noktası ve Amerika’ya en yakın bölgesi...

051220091247140038415_3.jpg


Senegalli Müslümanların mezarlarının başına dikilen haç şeklindeki demir levhada şu ifade yer alıyor: “FRANSA İÇİN ÖLDÜLER”​

KARDEŞİ KARDEŞE KIRDIRDILAR

Akşam Adnan beyin evinde yemekteyiz. Sofrada Senegal Türk İşadamları Derneği Başkanı Mahary Diakhate de var. Bize karşı o kadar ilgili ki anlatamam. Daha önce Türkiye’ye yaptığı ziyaretlerden bahsediyor. Adnan Beyin, “bu adamlar bizimle savaştı“ sözüyle dönüp dolaşıp meseleyi Çanakkale ziyaretine getiriyor. Çanakkale’nin turistik rehberlerde, Dardanel ismiyle tanıtıldığını anlatan Diakhate, Senegal’de de bu isimde bir yerleşim yeri olmasından dolayı burayı ziyaret etmek istediklerini, ancak karşılaştıkları tablo karşısında şok olduklarını söylüyor. Diakhate kendini şaşkına çeviren olayı ise şöyle anlatıyor; “Evet Çanakkale’de biz de ölmüşüz. Hem de ne yazık ki size karşı çarpışırken... Bunu biz de Fransız mezarlığını gezerken farkettik. Üzerinde bir haç ve ‘Fransa için öldü’ yazıları bulunan mezarları incelediğimizde 47’sinin Senegalli Müslümanlara ait olduğunu fark ettik. Sonradan araştırdık ve öğrendik ki, Fransızlar ülkemizden 7 bin kişiyi Çanakkale’ye götürmüş. Orada Müslümanlara karşı cepheye sürmüş. Acı bir şekilde ölmüşler, ama daha da acısı, bizi hem kandırdılar, hem de ölülerimizin mezarları başına haç taktılar. O haç oradan kaldırılmalı, biz bununla ilgili girişimlerde bulunduk.”

051220091247450033243_3.jpg

SENEGALLİ ASKER DAVUDA
Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı (ATASE) çok önemli bir çalışma yaptı ve “Çanakkale Muharebeleri’nin Esirleri”nin ifade ve mektuplarını yayımladı. Davuda Kamara 10. Tümen cephesinde esir alınan 7. Sömürge 10. Bölük’e mensup bir Senegalli... Arapça konuşamıyor, sadece biraz Fransızca biliyor. 2. Ordu İstihbarat Dairesi’nin sorgu notları şöyle:

“Adı geçen kişi ezberden ezan, namaz sureleri ve Kur’an’dan ayetler okumaya başladı. Doktor tarafından yapılan tıbbi muayenesinde sünnetli olduğu anlaşıldı. Bütün bunlar kendisinin şüphe götürmez bir şekilde Müslüman olduğunu ispatlamıştır. Fransızlara neden kendileri gibi Müslüman olan bir toplumla savaştıklarını sorduklarında, Türklerin onları Müslüman olarak kabul etmedikleri söylenmiş kendilerine... Türklerin aldıkları esirleri öldürdüklerini ve bu nedenle de her ne pahasına olursa olsun esir düşmemelerini söylemişler...

...Her 4 kişi için yıllık 1 Frank vergi alıyorlar. Son olarak Almanya’ya savaş ilan ettiler; sonra da köyümüze gelerek şefimizden onlara asker vermesini istediler. Asker olabilecek nitelikte kimse kalmadığını söylemesi üzerine onu öldüresiye dövdüler ve tüm köy halkını toplayıp savaşa gönderdiler. Senegallilerin çoğu Almanlara karşı yapılan savaşta; bir kısmı da yolda öldü. Şimdi hiç Senegalli kalmadı.”



KAYNAK



*Porter : Ücretle yük taşıyan kimse.Hamal.
 

TazzzY

Dekan
Emektar
Müdavim
Katılım
12 Kasım 2008
Mesajlar
7,353
Reaksiyon puanı
275
Puanları
263
Yazık Gerçekten Avrupalıların Ne kadar Şerefsiz olduğunu gösteriyor İnsanları kandırıp üstümüze sürdüler 600 Yıl boyunca Adaleti Ve Özgürlüğü Sağlayan Bir devletin Bu şekilde Hunharca Saldırılıp katledilmesi çok Şerefsizce Birşey Şuan Osmanlının eski toprakları olduğu yerler Kan ile sulanıyor örneğin ırak,afganistan balkanlarda yeni bitti kafkasyada hala devam ediyor Kan göz yaşı hala akıyor Emperyalist'ler parasıyla Ve şerefsizliği ile satın aldı bu insanları Yıllarcada sömürdüler bu ülkeleri
 

cikofdx

Asistan
Katılım
22 Ekim 2009
Mesajlar
260
Reaksiyon puanı
7
Puanları
0
Ey insanlıktan ve insan haklarından sıkça bahseden FRANSA senin insanlığın nerede?Sana olan nefretim bu yazıyı okuduktan sonra bir kat daha arttı.
 

NikeSteeL

Dekan
Katılım
13 Mart 2009
Mesajlar
8,421
Reaksiyon puanı
131
Puanları
243
Bir Solukta Okudum 1850 Lilerden 2000lere Yakın Tarih Çok Acılarla Dolu
 

hussmen

Asistan
Katılım
26 Mart 2009
Mesajlar
416
Reaksiyon puanı
5
Puanları
18
İngiltere, Fransa, İspanya ve Portekiz
Bu dört ülke Afrikada zencileri, Amerikada Kızılderilileri ve Avustralyada da Aborjinleri katletmişlerdir. Hitlere Soykırımcı diyorlar ama Bunlar Hitlerden 5 beterdirler !
 

ahky

Profesör
Katılım
16 Kasım 2007
Mesajlar
4,548
Reaksiyon puanı
65
Puanları
228
İş bize geldimi ahkam keserler haktan hukuktan,Sanki kendileri doğru b.
 

quazar

Doçent
Katılım
6 Haziran 2007
Mesajlar
805
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
Çevremde her milletten insan var. Genelde hepsi eğitimli insanlar. Sırp, Yunanlı, İngiliz ve İranlı rejim kaçağı bir yazar ile konuşuyorduk. Haliyle böyle bir ortamda hava ne güzel türü bir konuşma olmayacağı için tarihe daldık:)))

İran'lı olan Türkiye'nin daha özgür ve rejimin iyi olduğunu söylerken bir yandan da tarihte çok fazla genişlediğinden bahsediyordu. Sırp ise 500 sene Türkler tarafından yönetilmelerinden dem vuruyordu. Yunanlı yine klasik halde. He bunlar olurken ortamda saygı eksik olmadı elbet ve tahrik edici cümleler kurulmadı. Ben kendilerinin Türkler hakkııunda konuşurken dobra dobra akıllarına gelenleri sormalarını alınmayacağımı açıkladım ve sorular yağdı:)))

Türkler heryere saldırdılar, zulm yaptılar vs vs.

İranlı biraz tarihe meyilli olduğu için Türkleri savunup duruyordu ama bazı noktalarda elbetteki karşıydı.

Sonuç olarak ben başladım konuşmaya ve kendilerine izah ettim. Öncelikle ülkelerin kurulması genişlemesi gayet doğladır ancak bu yapılırken ortada bir katliam ve zulm varsa bu yanlıştır. Türkler bunu yapmamıştır veya marjinal kalmıştır dediğimde hemen itiraz ettiler.
Onlara örnekjler verdim;
Yunanlılay sordum kaç tane Türkçe kelime biliyrosun diye. Hiç dedi, Sırp keza aynı şekilde hiç. Devam ettim ve hiç bir balkan ülkesinin veya Türk egemenliği altında kalmış halkın Türkçe bilmediğini söyledim. En azıondan hepsi 500 sene Türk egemenliğindeydi ama Türkçe bilmiyorlardı.
Ya Avrupalılar? dedim ve devam ettim. İngilizler Hindistanı işgal ettiler ve bugün resmi ve baskın dil İngilizce. Pakistan ve Bangladeşlte aynı şekilde. Torutopu 100 sene İngilizler tarafından yönetilen ve 1947de bağımsız oldular.
Afrika ülkelerine bakın. Kısacık zaman dilimi içinde hepsinin dili Fransızca, Almanca, İngilizce! Kim işgal ettiyse hemen dillerini ve dinlerini baskı ile dayatmışlar. Türklerin istila ettiği yerlere bakın. Din ve dilde zorlama yok ve herkes ne yapacağında serbest. İşte bu yüzden bugün Yunanlılar Yunanca, Bulgarlar Bulgarca, Sırplar SIrpça ve diğerleri kendi dillerini konuşuyorlar.

Bunu daha detaylı zaih edip gerçek örneklerle destekleyince istisnasız hepsi hak verdi ve bu şekilde bir mantığı hiç akıllarından geçirmediklerini ve doğruluk payının çok yüksek olduğunu kabul ettiler. İranlı yazar bu konuda sonradan başkalarıyla tartışmış bile:)))
 

zeroaxa

Profesör
Katılım
1 Nisan 2009
Mesajlar
1,644
Reaksiyon puanı
6
Puanları
218
Şeref ve haysiyet sonradan kazanılmaz; ne başında haç dikili kardeşim bişey kaybeder nede dünyaya büyük acılar yaşatan avrupa neyapsada şeref kazanamaz.
 

googlog

Profesör
Katılım
21 Ağustos 2009
Mesajlar
2,402
Reaksiyon puanı
46
Puanları
0
Çevremde her milletten insan var. Genelde hepsi eğitimli insanlar. Sırp, Yunanlı, İngiliz ve İranlı rejim kaçağı bir yazar ile konuşuyorduk. Haliyle böyle bir ortamda hava ne güzel türü bir konuşma olmayacağı için tarihe daldık:)))

İran'lı olan Türkiye'nin daha özgür ve rejimin iyi olduğunu söylerken bir yandan da tarihte çok fazla genişlediğinden bahsediyordu. Sırp ise 500 sene Türkler tarafından yönetilmelerinden dem vuruyordu. Yunanlı yine klasik halde. He bunlar olurken ortamda saygı eksik olmadı elbet ve tahrik edici cümleler kurulmadı. Ben kendilerinin Türkler hakkııunda konuşurken dobra dobra akıllarına gelenleri sormalarını alınmayacağımı açıkladım ve sorular yağdı:)))

Türkler heryere saldırdılar, zulm yaptılar vs vs.

İranlı biraz tarihe meyilli olduğu için Türkleri savunup duruyordu ama bazı noktalarda elbetteki karşıydı.

Sonuç olarak ben başladım konuşmaya ve kendilerine izah ettim. Öncelikle ülkelerin kurulması genişlemesi gayet doğladır ancak bu yapılırken ortada bir katliam ve zulm varsa bu yanlıştır. Türkler bunu yapmamıştır veya marjinal kalmıştır dediğimde hemen itiraz ettiler.
Onlara örnekjler verdim;
Yunanlılay sordum kaç tane Türkçe kelime biliyrosun diye. Hiç dedi, Sırp keza aynı şekilde hiç. Devam ettim ve hiç bir balkan ülkesinin veya Türk egemenliği altında kalmış halkın Türkçe bilmediğini söyledim. En azıondan hepsi 500 sene Türk egemenliğindeydi ama Türkçe bilmiyorlardı.
Ya Avrupalılar? dedim ve devam ettim. İngilizler Hindistanı işgal ettiler ve bugün resmi ve baskın dil İngilizce. Pakistan ve Bangladeşlte aynı şekilde. Torutopu 100 sene İngilizler tarafından yönetilen ve 1947de bağımsız oldular.
Afrika ülkelerine bakın. Kısacık zaman dilimi içinde hepsinin dili Fransızca, Almanca, İngilizce! Kim işgal ettiyse hemen dillerini ve dinlerini baskı ile dayatmışlar. Türklerin istila ettiği yerlere bakın. Din ve dilde zorlama yok ve herkes ne yapacağında serbest. İşte bu yüzden bugün Yunanlılar Yunanca, Bulgarlar Bulgarca, Sırplar SIrpça ve diğerleri kendi dillerini konuşuyorlar.

Bunu daha detaylı zaih edip gerçek örneklerle destekleyince istisnasız hepsi hak verdi ve bu şekilde bir mantığı hiç akıllarından geçirmediklerini ve doğruluk payının çok yüksek olduğunu kabul ettiler. İranlı yazar bu konuda sonradan başkalarıyla tartışmış bile:)))

Çok hoş ve yerinde bir cevap vermişsiniz sizi tebrik ediyorum.
 

AliA

Ordinaryüs
Emektar
Katılım
29 Haziran 2007
Mesajlar
64,456
Reaksiyon puanı
530
Puanları
0
Bu konuyu sen açmamışsın diğer konudan iki tane açmışsın. Aynı konudan iki tane açmak da kuraldışı. :)
 

googlog

Profesör
Katılım
21 Ağustos 2009
Mesajlar
2,402
Reaksiyon puanı
46
Puanları
0
Bu konuyu sen açmamışsın diğer konudan iki tane açmışsın. Aynı konudan iki tane açmak da kuraldışı. :)

Bu konuyu ben açtım .Nasıl ben açmadım? :)

Bazen aynı konu iki ilgili bölümde olduğunu görünce ve silinmeyince bende açabileceğimi düşündüm. :)

12.kural ile bir şekiilde çelişebilir.İsterseniz gündemdekileri kilitleyin burdakiler kalsın. :)
 

emubaltaci

Rektör
Emektar
Katılım
21 Kasım 2005
Mesajlar
18,863
Reaksiyon puanı
129
Puanları
243
konular birleştirildi. paylaşmadan önce arama yapalım lütfen
 

hussmen

Asistan
Katılım
26 Mart 2009
Mesajlar
416
Reaksiyon puanı
5
Puanları
18
Çevremde her milletten insan var. Genelde hepsi eğitimli insanlar. Sırp, Yunanlı, İngiliz ve İranlı rejim kaçağı bir yazar ile konuşuyorduk. Haliyle böyle bir ortamda hava ne güzel türü bir konuşma olmayacağı için tarihe daldık:)))

İran'lı olan Türkiye'nin daha özgür ve rejimin iyi olduğunu söylerken bir yandan da tarihte çok fazla genişlediğinden bahsediyordu. Sırp ise 500 sene Türkler tarafından yönetilmelerinden dem vuruyordu. Yunanlı yine klasik halde. He bunlar olurken ortamda saygı eksik olmadı elbet ve tahrik edici cümleler kurulmadı. Ben kendilerinin Türkler hakkııunda konuşurken dobra dobra akıllarına gelenleri sormalarını alınmayacağımı açıkladım ve sorular yağdı:)))

Türkler heryere saldırdılar, zulm yaptılar vs vs.

İranlı biraz tarihe meyilli olduğu için Türkleri savunup duruyordu ama bazı noktalarda elbetteki karşıydı.

Sonuç olarak ben başladım konuşmaya ve kendilerine izah ettim. Öncelikle ülkelerin kurulması genişlemesi gayet doğladır ancak bu yapılırken ortada bir katliam ve zulm varsa bu yanlıştır. Türkler bunu yapmamıştır veya marjinal kalmıştır dediğimde hemen itiraz ettiler.
Onlara örnekjler verdim;
Yunanlılay sordum kaç tane Türkçe kelime biliyrosun diye. Hiç dedi, Sırp keza aynı şekilde hiç. Devam ettim ve hiç bir balkan ülkesinin veya Türk egemenliği altında kalmış halkın Türkçe bilmediğini söyledim. En azıondan hepsi 500 sene Türk egemenliğindeydi ama Türkçe bilmiyorlardı.
Ya Avrupalılar? dedim ve devam ettim. İngilizler Hindistanı işgal ettiler ve bugün resmi ve baskın dil İngilizce. Pakistan ve Bangladeşlte aynı şekilde. Torutopu 100 sene İngilizler tarafından yönetilen ve 1947de bağımsız oldular.
Afrika ülkelerine bakın. Kısacık zaman dilimi içinde hepsinin dili Fransızca, Almanca, İngilizce! Kim işgal ettiyse hemen dillerini ve dinlerini baskı ile dayatmışlar. Türklerin istila ettiği yerlere bakın. Din ve dilde zorlama yok ve herkes ne yapacağında serbest. İşte bu yüzden bugün Yunanlılar Yunanca, Bulgarlar Bulgarca, Sırplar SIrpça ve diğerleri kendi dillerini konuşuyorlar.

Bunu daha detaylı zaih edip gerçek örneklerle destekleyince istisnasız hepsi hak verdi ve bu şekilde bir mantığı hiç akıllarından geçirmediklerini ve doğruluk payının çok yüksek olduğunu kabul ettiler. İranlı yazar bu konuda sonradan başkalarıyla tartışmış bile:)))

Keşke bizim elimize de böyle fırsatlar geçse de bizde diğer milletlerden insanlara anlatabilsek bunları. Ayrıca yurtdışında bizi böyle temsil ettiğiniz içinde size teşekkür ederim.
 

EropaKING

Profesör
Katılım
29 Temmuz 2009
Mesajlar
1,652
Reaksiyon puanı
17
Puanları
0
Çevremde her milletten insan var. Genelde hepsi eğitimli insanlar. Sırp, Yunanlı, İngiliz ve İranlı rejim kaçağı bir yazar ile konuşuyorduk. Haliyle böyle bir ortamda hava ne güzel türü bir konuşma olmayacağı için tarihe daldık:)))

İran'lı olan Türkiye'nin daha özgür ve rejimin iyi olduğunu söylerken bir yandan da tarihte çok fazla genişlediğinden bahsediyordu. Sırp ise 500 sene Türkler tarafından yönetilmelerinden dem vuruyordu. Yunanlı yine klasik halde. He bunlar olurken ortamda saygı eksik olmadı elbet ve tahrik edici cümleler kurulmadı. Ben kendilerinin Türkler hakkııunda konuşurken dobra dobra akıllarına gelenleri sormalarını alınmayacağımı açıkladım ve sorular yağdı:)))

Türkler heryere saldırdılar, zulm yaptılar vs vs.

İranlı biraz tarihe meyilli olduğu için Türkleri savunup duruyordu ama bazı noktalarda elbetteki karşıydı.

Sonuç olarak ben başladım konuşmaya ve kendilerine izah ettim. Öncelikle ülkelerin kurulması genişlemesi gayet doğladır ancak bu yapılırken ortada bir katliam ve zulm varsa bu yanlıştır. Türkler bunu yapmamıştır veya marjinal kalmıştır dediğimde hemen itiraz ettiler.
Onlara örnekjler verdim;
Yunanlılay sordum kaç tane Türkçe kelime biliyrosun diye. Hiç dedi, Sırp keza aynı şekilde hiç. Devam ettim ve hiç bir balkan ülkesinin veya Türk egemenliği altında kalmış halkın Türkçe bilmediğini söyledim. En azıondan hepsi 500 sene Türk egemenliğindeydi ama Türkçe bilmiyorlardı.
Ya Avrupalılar? dedim ve devam ettim. İngilizler Hindistanı işgal ettiler ve bugün resmi ve baskın dil İngilizce. Pakistan ve Bangladeşlte aynı şekilde. Torutopu 100 sene İngilizler tarafından yönetilen ve 1947de bağımsız oldular.
Afrika ülkelerine bakın. Kısacık zaman dilimi içinde hepsinin dili Fransızca, Almanca, İngilizce! Kim işgal ettiyse hemen dillerini ve dinlerini baskı ile dayatmışlar. Türklerin istila ettiği yerlere bakın. Din ve dilde zorlama yok ve herkes ne yapacağında serbest. İşte bu yüzden bugün Yunanlılar Yunanca, Bulgarlar Bulgarca, Sırplar SIrpça ve diğerleri kendi dillerini konuşuyorlar.

Bunu daha detaylı zaih edip gerçek örneklerle destekleyince istisnasız hepsi hak verdi ve bu şekilde bir mantığı hiç akıllarından geçirmediklerini ve doğruluk payının çok yüksek olduğunu kabul ettiler. İranlı yazar bu konuda sonradan başkalarıyla tartışmış bile:)))

Allah'ına kurban..
Çok güzel ve yerinde bir açıklama...Başka söze hacet bırakmamış :thumbup1:
 

Buraktuna

Asistan
Katılım
1 Aralık 2007
Mesajlar
464
Reaksiyon puanı
8
Puanları
0
Aklıma Tanzanydaki 2 Aylık yaşantım geldi :( Eğitimin önemini orada kavradım. Sen kendini eğitmezsen o haçı mezarına değil kalbine sokarlar.
 
Üst