Ergenekonun nesini savunuyorsunuz.

Bu konuyu okuyanlar

anarchst

Müdavim
Katılım
16 Nisan 2008
Mesajlar
1,652
Reaksiyon puanı
4
Puanları
36
ben burada tek yorum yapmayacağım. sadece bazı olaylar hakkında bilgi vereceğim ve adım gibi biliyorum ki savunucuları bunlarada karşı çıkacaklar ve gözü kapalı savunmalarına devam edecekler. hatta anlatacağım olaylardaki kişileri ve kurumları terorist olmakla kominist olmakla suçlayacaklar. allah akıl fikir versin onlara.


16 Mart Katliamı
İstanbul Üniversitesi'nde 16 Mart 1978 günü 7 öğrencinin ölümüyle sonuçlanan bombalı-silahlı saldırıdır.

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1. sınıf öğrencisi olan Ülkücü öğrencilerin içinde gizlice faaliyet gösteren genç bir istihbaratçı, İstanbul Emniyeti'ne geçtiği bilgi notunda, ülkücülerin 8-10 gün içinde İstanbul Üniversitesi çıkışında solcu öğrencilerin üzerine dinamit atıp, silahlı tarama yapacakları’’nı bildirmiştir.

Emniyet arşivine 7 Mart 1978 tarih, 1.D.2.12780 koduyla girip resmiyet kazanan bilgi notunda belirtilen yer ve tarihte gerçekleşen katliama engel olunmadı. Bilgi notu katliamla ilgili soruşturma ve yargılamalar sürerken hiç ortaya çıkmadı. Olaydan 19 yıl sonra dava ikinci kez açılıncaya, bilgi notunun yazılışının üzerinden 22 yıl geçinceye kadar.

Şükrü Balcı ve Süreyya San'ın aralarında bulunduğu polis şefleri ‘‘görevlerinde kayıtsız kalmak’’la, Reşat Altay ise saldırıya uğrayan öğrencileri dağılma noktasına kadar koruma altında tutması gerekirken üniversite kapısında terketmekle suçlandılar. İzmit 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nde TCK 230 uyarınca görevi ihmalden yargılanıp, delil yetersizliğinden beraat ettiler. Sanık emniyetçiler hakkında verilen tek ceza polis başmüfettişlerinin önerdiği, disiplin cezası niteliğindeki ‘‘ihtar’’ cezası olmuştur.

Kahramanmaraş olayları
19 Aralık-26 Aralık 1978'de Kahramanmaraş'ta meydana gelen, Cumhuriyet tarihinin en önemli katliamlarından biridir. 12 Eylül Darbesine gerekçe olarak kullanılan ya da hazırlanan olaylardan biri olarak kabul edilir. Olayların gerçekleştiği dönemde, Kahramanmaraş Vali Vekili görevinde Abdülkadir Aksu bulunmakta idi. [1] Bülent Ecevit'in arşiv belgelerine göre MİT ve Alparslan Türkeş'in birlikte düzenledikleri bir hadisedir. [2]

Katliamda sol görüşlü kişiler ve Aleviler hedef alınmıştır.[kaynak belirtilmeli] Günlerce süren saldırıları önlemekte yerel güvenlik güçleri yetersiz kalınca Kayseri ve Gaziantep'ten askeri birlikler gönderildi. Bu arada İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı istifa etti ve yerine Hasan Fehmi Güneş getirildi.

Olaylar nedeni ile Diyarbakır, İzmir, Suriye-İran-Irak gibi sınır boylarını çevreleyen iller de dahil olmak üzere birçok ilde sıkıyönetim ilanı gündeme gelmiş ve 26 Aralık 1978 saat 07.00 den itibaren İstanbul, Ankara, Kahramanmaraş, Adana, Elazığ, Bingöl, Erzurum, Erzincan, Antep, Kars, Malatya, Sivas ve Urfa olmak üzere, toplam 13 ilde Sıkıyönetim ilan edilmiştir. Daha sonra bu İllerin sayısı arttırılmıştır.[3]

Sıkı yönetim mahkemelerinde açılan davalar 1991 yılına kadar sürmüş, çoğunlukla sağ ve aşırı sağ görüşlü olarak nitelenen toplam 804 kişi hakkında dava açılmış, sanıklardan; 29 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1-24 yıl arasında hapis cezaları ile cezalandırılmıştır. İdam ve müebbet hapis cezaları dışındakilere 1/6 oranında cezai indirim uygulanmış ve cezaları azaltılmıştır. Sıkı yönetim mahkemesinin kararı Yargıtay tarafindan bozulmuş, yeniden yapılan yargılama sonucunda idam cezaları uygulanmamıştır.[kaynak belirtilmeli]

Ceza alanların cezaları da; 1991 yılında çıkarılan Terörle Mücadele Kanunu nedeniyle, ertelenerek serbest birakıldılar. [4] Bu kişilerden bazıları daha sonra milletvekili olarak TBMM çatısı altında yer aldılar. [5] [6]

Olaylardan sonra Maraş`ta yaşanan yoğun göç nedeni ile sol görüşlü ve Alevi yurttaşların yüzde 80'inin Maraş'ı terk ettiği tahmin edilmektedir.


Çorum katliamı
Çorum'da 1980 Mayıs-Temmuz aylarında meydana gelen sağ-sol ayrımı temelinde, mezhep çatışması yüzünden Çorum ilinde ortaya çıkan kanlı olaylar. 57 Alevi ve sol görüşlü yurttaşın ölümü ve yüzlercesinin yaralanmasıyla sonuçlanan olaylar.

Olaylar öncesi ortam

Olaylardan hemen önce Çorum Emniyet Müdürü Hasan Uyar görevinden alınarak yerine Tunceli'de görev yapmış olan Nail Bozkurt atandı. Milli Eğitim Müdürlüğü'ne MHP'li Fethi Katar getirildi. Çorum valiliğine Rafet Üçelli atandı. 40'a yakın polis memuru başka illere nakledildi.[kaynak belirtilmeli]

1980 yılındaki 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlama hazırlıkları sırasında kızların kıyafetleri bahane edilerek şu bildiri dağıtıldı:
"Müslüman namusuna sahip çık"
"19 Mayıs gösterileri adı altında yine namus bacılarımızın iffet ve hayasına kahpeçe ve haince saldıracak bir gün geliyor. Yüreklerimizi parçalıyor, içimize kan akıtılıyor."
"Yine müslüman evlâdı kan ağlamaya kafir düzen tarafından soyularak, en müstehcen ve kepaze kılıkta teşhir edilecektir. Bin yıllık mübarek tarihimize bundan büyük bir leke sürülebilir mi? Kurtuluş Savaşında namusunu Yunan eli kirletmektense ölmeyi tercih eden mübarek ninelerimizin kemikleri sızlamaz mı? Ey müslüman, düşün, süngüyle ama karnında çocuk çıkarken zihniyetle bu zihniyetin farkı ne? Namazını kıl, orucunu tut yeter; karışan mı var diyen gafil müslüman sen de düşün... Düşün ki, haddini bilmeyenlere bildirelim hadlerini. Şu haris-i Şerifi asla unutma, haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır. Ne mutlu canı ile, kanı ile, malı ile CİHAD edenlere..."
"İslâmcı Gençlik"

Gün Sazak'ın öldürülmesi ve protestolar



Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) önde gelen isimlerinden Gün Sazak'ın 27 Mayıs 1980'de kimliği belirlenemeyen kişiler tarafından öldürülmesiyle Çorum'da da gerginlik arttı. Alevi ve Sünni mahalleleri arasında barikatlar kuruldu ve sokağa çıkma yasağına karşın, çatışmalar oldu.

Bu suikasti protesto etmek üzere ülkenin farklı yerlerinde eylem yapan MHP taraftarı ülkücülerin gösterileri şiddet olaylarına dönüştü. Sivas'ta 28 Mayıs Çarşamba günü, Çorum’un en işlek caddesinde, çoğunluğu çocuk ve gençlerden oluşan ülkücüler “kanımız alsa da zafer İslâmın, Kana kan, intikam” sloganlarıyla yürüyüşe geçtüler. Yürüyüşte cadde üstündeki çok sayıda dükkân zarar gördü. Aynı şekilde 29 Mayıs'ta yapılan gösteriler sırasında da çok sayıda ev ve iş yeri ateşe verildi. Çorum'daki gösteriler sırasında da TÖB-DER üyesi bir öğretmen ülkücüler tarafından öldürüldü, bir çok dükkan tahrip edildi. Kentin çevre il ve ilçelerle bağlantıları göstericiler tarafından kesildi. Alevilerin ve solcuların,göstericilere karşılık vermeye başlaması üzerine, olaylar çatışmaya dönüştü ve askeri birlikler bölgeye müdahale etti.

Katliamın başlaması

Mayıs ayında yaşanan bu gerginlik askeri müdahaleye karşın devam etti. 30 Haziran'da MHP yanlısı bir işadamına ait bir otomobilden Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) taraftarlarının ve diğer solcuların yoğun olduğu bölgelerde sivillerin üzerine ateş açıldı.

1 Temmuz sabahı da bazı mahallelerde ve SSK çevresinde halkı "cihata" çağıran bildiriler dağıtıldı. Aynı günün akşamında Emniyet Müdürü Hasan Uyar'ın emri üzerine, sol çevreden ve Alevi önde gelenleri arasından pek çok kişiyi gözaltına aldı. Aynı saatlerde Alevi mahallelerinde halkın üzerine ateş açıldı ve evler ateşe verildi. Bir çok insan rehin alınıp işkenceye maruz kaldı. Olaylar sırasında 4 kişi öldü. Ertesi gün kentin giriş çıkışlarını kontrol altına alan ülkücüler pazar için kente gelen Alevi köylülerin traktörlerini ve mallarını yakıp, işkence yaptılar.

Cuma namazını kılmakta olan (4 Temmuz 1980) cemaat, Komünistler Alaeddin Camii'ne silah ve bombalarla saldırdılar gibi asılsız haberlerle kışkırtıldı.Halk, sokaklara dökülünce, olayın hazırlayıcıları eyleme geçerek evlere, iş yerlerine saldırdılar.

Bunun sonucunda Ulu Camii yakınında bir işçi öldürüldü. Milönü Mahallesi girişinde bulunan Alaaddin Camii hoparlörlerinden "Allah Allah" sesleri yayınlanmaya başlayınca, yeniden saldırıya uğradığını düşünen mahalle halkı mahalle çıkışına doğru kaçmaya başladı. Bu kitlenin üzerine hem ülkücüler, hem de polis tarafından ateş açılması sonucu bir çok kişi öldü ya da yaralandı. Aynı zamanda TRT'nin akşam haberlerinde Çorum'daki olayların "Alaaddin Camii'ne ateş açılmasıyla başladığını" duyurması galeyanın devam etmesine yol açtı.

5 Temmuz'da solcuların yoğun bulunduğu Milönü Mahallesi'nde polis solculara karşı yeni tutuklamalar başlattı. Bir yandan da çevre kentlerden ve köylerden ülkücüler Çorum'da birikmeye başladılar.

Olaylar sırasında Alevi mahallelerinden ülkücüler tarafından rehin alınan 10 kişi MHP il başkanı İsmail Taştan ve Çorum Ülkücü Gençlik Derneği başkanı Seydi Esenyel'in talimatlarıyla öldürüldü.[kaynak belirtilmeli]

Olaylar sırasında toplam 57 öldürülen insanın yanı sıra, iki yüzü aşkın kişi de ağır yaralandı. Üç yüze yakın bina tahrip edildi. Altı yüz kadar aile göçe zorlandı. Çorum Katliamı, Kahramanmaraş Olayları ile birlikte sağ görüşlülerin, Alevilere ve sol görüşlülere yönelik en büyük katliamlarından biridir.


Sünniler ile Aleviler arasında sokak çatışmaları başladı. Alevilerin konutları, iş yerleri kundaklanarak yakıldı; ölenler oldu. Olayların genişlemesi üzerine Samsun, Amasya ve Kayseri'den Çorum'a güvenlik güçleri ve askeri birlikler getirldi ve yeniden sokağa çıkma yasağı kondu.

Olayların yatıştırılabildiği 10 Temmuz tarihine gelindiğinde resmi rakamlara göre 26 kişi yaşamını yitirmiş, çok sayıda vatandaş yaralanmış, evler,iş yerleri yakılıp yıkıma uğramıştı. Kayıp ihbarlarının sayısı ise 100'ün üzerindeydi. Bu olaylardan sonra, Çorum'dan 600 kadar aile başka yerlere göç etmek zorunda kaldı.

Fatsa Nokta Operasyonu

Fatsa, 12 Eylül askeri darbesi öncesinde, sosyalist Devrimci Yol fraksiyonuna mensup kimselerin etkili oldukları bir yerdi. Belediye başkanı seçilen terzi Fikri Sönmez, halkın yönetime katılmasına öncülük etmişti. O zamanlar, Fatsa Kurtarılmış Bölge olmakla suçlanıyordu. Yani, o dönemin kendine ait karmaşası içinde, belli grupların hakimiyet kurdukları ve kendi anlayışları çerçevesinde düzenledikleri yerlerden biri olmakla suçlanıyordu. Halkın, birebir yönetime katılması sonucu tüm sorunlar, mahalle komitesi adı verilen oluşumlarda tartışılmakta ve çözümler getirilmekteydi. Sorunların mahalle komitelerinde çözüme kavuşmuş olması halkı mahkemeler yerine, komitelere yöneltmiştir. Bu durum kimi çevrelerce "Fatsa Cumhuriyet'i" diye tanımlamalara neden oldu. Zamanın başbakanı Süleyman Demirel, Fatsa’daki duruma müdahale edilmesinden yanaydı. Milli Güvenlik Kurulu’nda Fatsa Cumhuriyeti tabirini kullanmıştı. O karmaşa içerisinde, Fatsa’daki AP, CHP ve MSP ilçe başkanları;

Biz burada bir problem yaşamıyoruz. Fatsa’da kan dökülmüyor. Buraya operasyon yapılmasına gerek yok...

gibi açıklamalar yapmışlardı. Öte yandan, kimileri de Fatsa’daki durumun, bir Sovyet işgaline zemin hazırlamak anlamına geldiğini iddia ediyorlardı. Oysa Devrimci yol fraksiyonu sıkı bir SSCB eleştirisi yapmaktaydı. 9 aylık bir sürecin ardından, 11 Temmuz 1980 tarihinde Fatsa’ya Nokta Operasyonu düzenlendi. Silahlı kuvvetler ve emniyet birimleri Fatsa’ya girdiler. 390 kişi gözaltına alındı. Bu sert müdahale sırasında, silahlı güçlere, sivil Maskeli Muhbirler eşlik etti. Maskeliler, Fatsa’daki solcu liderlerin ve örgüt üyelerinin yakalanmasına yardımcı oldular. Fatsa’da bir direniş başladı. Resmî güçlerle halk birbirine girdi. 15 kişinin öldüğü olaylar sırasında, birçok kavga, dayak, yağma olayı yaşandığı belirtilmektedir.

Fatsa’daki olaylar üzerine türküler yakılmış, şarkılar, şiirler, kitaplar yazılmıştır. Bugün AKP’nin yönettiği Fatsa hâlâ kimilerinin gözünde umudun adı; kimileri içinse rahatsızlık veren, kuşkulu bir yerdir.

Sivas Katliamı veya Sivas Madımak Olayı
2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli'nin kuşatılıp yakılması ve dolayısıyla şehirde bulunan 33 Alevi yazar, ozan ve aydının yakılarak katledilmesi ve oteli ateşe verenlerden de ikisinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olaylar zinciridir.

Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında etkinliklerin bir bölümünün de Pir Sultan Abdal’ın sazının çalındığı Sivas şehir merkezinde yapılması öngörülmüştü. Bu kapsamda pek çok aydının yanı sıra Aziz Nesin bu etkinlik nedeniyle dönemin Sivas valisi Ahmet Karabilgin'in özel davetlisi olarak bu kente gelmişti.

2 Temmuz 1993 günü organize biçimde öğle saatlerinde Paşa ve Meydan camilerinde çıkan gruplar önce etkinliklerin yapıldığı Kültür Merkezi’ne ulaşarak, bir gün önce dikilen anıtı kısmen tahrip etti. Kültür Merkezi içindeki karşıt grupla çıkan taşlı sopalı çatışma, polis tarafından fazla büyümeden, zor kullanılarak önlendi.

Hızını alamayan ve sayısı yaklaşık 10.000'e ulaşan grup, Kültür Merkezi’nden yeniden Hükümet Meydanı’na geldi. Hükümet Konağı’nı taşlamaya ve slogan atmaya başlayan grup ardından Madımak Oteli civarına ulaşarak, slogan atmaya devam etti. Grubun sayısı akşam saatlerinde 20.000'e yaklaştı. Grup önce Madımak Oteli önündeki araçları ateşe verdi ve oteli taşladı bunun sonucunda taşlanarak camları kırılan Madımak oteli tutusturalan perdelerler ve alt kattaki bulunan esyalarla birlikte yakildi otele sığınmış olan aydınlardan, aralarında Asım Bezirci, Nesimi Çimen,Muhlis Akarsu, Metin Altıok ve Hasret Gültekin'in de bulunduğu 37 kişi yanarak veya dumandan boğularak yaşamını yitirdi. Aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu 51 kişi de olaylardan kendi olanaklarıyla, ağır yaralarla kurtuldu. Başından yaralanan Aziz Nesin'i linç edilmekten araya giren polisler kurtardı. Yaralılar, polis arabalarıyla Tıp Fakültesi Hastanesi`ne götürüldü.

Olaylar sonucunda 33 konuk, 2 otel görevlisi ile 2 saldırgan yaşamını yitirdi. Gene olaylar sırasında Atatürk - Kongre ve Etnografya Müzesi önünde bulunan Atatürk büstü tahrip edildi. Akşam saatlerinde valilikçe ilan edilen ”2 günlük sokağa çıkma yasağı” ile birlikte, güvenlik güçleri şehirde tam bir hakimiyet sağlayabildi.
 

nyoo

Müdavim
Katılım
17 Nisan 2008
Mesajlar
1,096
Reaksiyon puanı
6
Puanları
38
ergenekon bir soruşturma, tutuklulara atfedilen suçlar var, onlara suçsuzsanız buyrun ıspat edin deniyor, yargısız infaz yok yani, bakalım devletin savcısı mı haklı, avukatlar mı ?
 
Üst