Erdoğan, kaş yapayım derken göz çıkardı

legolas4444

Profesör
Katılım
1 Mayıs 2008
Mesajlar
1,367
Reaksiyon puanı
16
Puanları
218
69b.jpg
Erdoğan, kaş yapayım derken göz çıkardı…


Sizleri bilemem, ancak kendi adıma söylemeliyim: Başbakan bu kadar bağırmasa, medyayı bu kadar suçlamasa ve adeta kampanya açmasaydı Deniz Feneri davasıyla, daha da önemlisi iddianamenin içeriğiyle bu derece ilgilenilmeyecekti. Başbakan hem davanın kamuoyuna yansımasını yaygınlaştırdı, hem de Deniz Feneri ile kendini ve partisini özleştirdi. Deniz Fenerinin AKP kadrolarıyla içiçeliği, Başbakan’ın konuşmaları sayesinde ortaya çıktı. Özetle , Erdoğan kaş yapayım derken göz çıkarttı.


Sizleri bilemem, ancak Deniz Feneri davasını son aylarda kısıtlı bir ilgiyle izliyorduk. Medyanın önde gelen gazeteleri, özellikle Doğan Gurubu bu davaya yer veriyordu. Ancak , olayı çok fazla da büyütmüyorlardı. Arada sırada büyütülüyor, buna karşılık genelde 1 inci sayfalarda birkaç sütunluk haberin ötesine geçilmiyordu.

Hele TV’lerde, arada bir ve 1-2 dakikalık haberlerle geçiştiriliyordu. Pek büyük bir ilgi yoktu. Büyük bölümümüz iddianamenin ayrıntılarına girmemiştik. Sonuç bekleniyordu. Alman yargısının vereceği karar ilgiyle bekleniyordu, o kadar.

Genel izlenim, birileri birilerinden, fakirlere yardım edilmesi için para toplamış ve bu paraların bir bölümü amaç dışı kullanılmıştı. Paraları toplayanların AKP kadrolarına yakınlığının farkındaydık, ancak bunun ötesinde bir ilgi yoktu. Kamuoyunun ve medyanın önemli bir kesiminin algılaması böyleydi.

Herşey, Başbakan’ın konuşmaya başlamasıyla değişti.

Ne zaman ki, Aydın Doğan’a saldırdı, sadece Doğan gurubu değil, medyanın tümünün ilgisi birden bire arttı. Başkalarını bir yana bırakalım, örneğin bizlerin ilk tepkisi “Başbakan bu kadar tepki gösterdiğine göre, bu işin içinde bir iş var. Hemen iddianameyi bulalım ve bir ekip kurup inceleyelim” şeklinde oldu.

İddianame ayrıntılı şekilde incelenmeye başlayınca, Deniz Feneri birden bire, tüm basının manşetlerine taşındı. TV’lerdeki süreler uzadı. Hele Başbakan her hafta arka arkaya salvolarını sürdürünce, olay Başbakan’ın Aydın Doğan ile hesaplaşma çabasından çıktı ve belki de istemeyerek bütün projektörlerin Deniz Fenerine dönmesiyle sonuçlandı.

Başbakan’ın her konuşması Deniz Feneri davası üzerinden, Doğan gurubuna yeni suçlamalar getirdi. Her yeni suçlama da Deniz Feneri davasının medyadaki görünürlüğünü arttırdı.
Başbakan adeta kendi kendini bir tuzağa düşürdü. Bunun da uzun süre farkına varamadı. Etrafındakiler de onu uyaramadılar.

Başbakan, Doğan gurubuna karşı kampanyayı öyle bir zamanda ve öyle bir gerekçeyle sürdürdü ki, sonunda bu kavga ile Deniz Feneri birbirine bağlandı.
Bugün belki pişmandır, ancak artık çok güç.
* * *

Deniz Feneri, Erdoğan sayesinde AKP'ye tam yapıştı

Başbakan’ın yanlış stratejisi veya stratejisi olmaması ve aklına geldiğince konuşmasının ortaya çıkardığı diğer zarar, kamuoyunun gözünde, Deniz Fenerinin AKP’ye tam anlamıyla yapışmasıdır.

Nasıl ki kamuoyu, Başbakan bu kadar sert tepki gösterip Doğan gurubuna saldırınca merakla Deniz Fenerinin ayrıntılarını çok daha derinlemesine öğrendiyse, yine Başbakan’ın kampanyası, AKP’nin Deniz Feneri olayındaki rolünün kamuoyunun gözündeki yerini de inanılmaz derecede arttırdı.

İlk başlarda, Deniz Feneri ile AKP arasında bir yakınlık olduğu biliniyordu. AKP kadrolarındaki bazı isimlerin bu olaya karıştığı da gazetelerde okunuyordu. Ancak bu bilinç sınırlıydı.

Ne zaman ki Başbakan konuşmaya başladı ve iddianamenin ayrıntıları kamuoyuna yansıdı, o tarihten itibaren AKP ile Deniz Feneri arasındaki bağ birden bire kesinleşti. Erdoğan’ın konuşmaları arttıkça, Deniz Fenerini koruduğu, yapılan işin yanlış olmadığını savunuyormuş gibi bir izlenim yaygınlaştı.

Bugün toplum genelindeki algılama, Deniz Feneri projesini gerçekleştirenlerin bugünkü AKP kadrolarına çok yakın insanlar olduğu, hatta bir bölümünün bizzat AKP’li kadrolardan geldikleri şeklindedir.

Bundan dolayı da, AKP sempatizanlarının gözünde Deniz Feneri “ İyi niyetle başlamış, ancak sonradan yanlış yöne gitmiş bir iyiliksever girişimidir.” Diğer bir kesim için ise, dindar vatandaşların dolandırılmasından başka birşey değildir.

Başbakan’ın Doğan grubuna tepki göstermesinin altında, eğer medya’yı korkutmak, sindirmek, Deniz Fenerinin kendileriyle ilişkisi olmadığını göstermek yatıyor idiyse, o zaman çok daha büyük bir hata ettiği ortaya çıkar.

Özetlemek gerekirse, Başbakan göz yapayım derken göz çıkartmıştır.

M. Ali BİRAND
 

Reallist

Profesör
Katılım
7 Nisan 2008
Mesajlar
1,272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Asıl kaş yaparken göz çıkartan sizin gibi tarafsız gazeteciyim diyenler. Patronuna selam söyle.
 

legolas4444

Profesör
Katılım
1 Mayıs 2008
Mesajlar
1,367
Reaksiyon puanı
16
Puanları
218
yazdıkları yalan mı? Başbakana eleştiriyi kabul edemiyorsunuz
 

AYT@C

Doçent
Katılım
31 Ocak 2008
Mesajlar
548
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Bugun yarın ben bişiler calsam cırpsam Sırf AKP ye oyverdim diee Başbakan'ı Suclarsınız :D
Her yerde cürük adamlar var. ! EE türkiyenin yarısını temsil eden bir partide de mutlaka cürüklek cıkacak tespitleri yapılacak dıslanacaklardır..

Ya bide bu adam ne sıfatla konusuyo : Ne olduğu belli değil ajan mı provakatör mü ? Kime calisoyor bu adam (Mehmet Ali Birand.)
 

Junas

Doçent
Katılım
20 Haziran 2008
Mesajlar
836
Reaksiyon puanı
7
Puanları
18
Asıl kaş yaparken göz çıkartan sizin gibi tarafsız gazeteciyim diyenler. Patronuna selam söyle.
Siyasetten nefret ederim chpli filan da değilim,kodumu yazar işime bakarım.Ama sana şunu söyliyim:
Savunduğun başbakan seni donuna kadar soyacak,
O ilk önce oğlunu askere göndersin.
 

ledzeppelinfan

Profesör
Katılım
16 Haziran 2008
Mesajlar
1,110
Reaksiyon puanı
0
Puanları
216
gülün ermenistana gitmesini savunan bir gazeteci o patronuna selam gönderttiğiniz.ayrıca hep söylüyorum bu adamlar aydın doğanla tayyip kanka! ykende bunları yazıyordu.hani demişsiniz ya ben çalsam tayyibe yükliceksiniz.şimdi bu adamlar ne yazsa doğandan bilceksiniz...siz biraz tarafsız olun madem okadar kızıyorsunuz
 

Reallist

Profesör
Katılım
7 Nisan 2008
Mesajlar
1,272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Siyasetten nefret ederim chpli filan da değilim,kodumu yazar işime bakarım.Ama sana şunu söyliyim:
Savunduğun başbakan seni donuna kadar soyacak,
O ilk önce oğlunu askere göndersin.

Siyasetten nefret ediyorsan beni soyacağını nerden biliyorsun ? 2001 yılında donumuzu çalmaya kalkanlar şimdi bize ders mi veriyor ?

Bir başbakan niye uğraşır ? Sürekli partisine yalan haberlerle saldırılırsa yayınladıkları tezkipleri yayınlamazlarsa, üstüne üslük birde karşısına çıkıp Hilton Arazisine izin isterse ne yapabilir ?

Burdaki bir çok arkadaş bu medya gurubunu yolsuzluklara karşı savaştıklarını zannediyorlar. Aslı ise çok zenginlemek için hükümetlerin üzerine gittiklerini göremiyorlar.

Bu arkadaşların kendi parti başkanlarının söylemlerini yazsak bile hala kafalarındaki siyasi fikirden dolayı doğruyu göremiyorlar. Bu medyada sizi sürekli kullanacaktır. İrtica, yolsuzluk lafları tetiklenen bir nesil oldunuz.

Hani hatırlıyor musunuz, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül 2005 kurultayında CHP genel başkanlığına aday olduğunda Doğan grubu ona büyük destek vermişti. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ise Doğan Grubu için şöyle diyordu. “Onların (Doğan Grubu’nun) desteklediği iktidarlar döneminde, Türkiye 80 milyar Dolarlık banka hortumlamasının kurbanı oldu. …CHP yönetimine karşı bir Haçlı Seferi başlatılmıştır.” Deniz bey, kendisine karşı yapılan Aydın Doğan kampanyanın ardında gizli bir Amerikan desteğini de ima ediyordu, 1 Mart tezkeresine de atıfta bulunarak. Baykal, Doğan grubuna o zaman ateş püskürüyordu. Şimdi ise Aydın Doğan’la Deniz Baykal aynı siperdeler. Aydın Doğan ise kurultayda Sarıgül’e verdiği desteğin karşılığını Hilton arazisinin emsalini 0,7’den 2,7’ye çıkartarak almış. Halkçı Sarıgül, vefa borcunu ödemiş.

Kaynak

Vukaatları sadece bu hükümetle sınırlı değildir. Diğer hükümetlere mektuplar göndermiştir. 28 şubattan önce yaptığı yayınlarlar hükümeti deviren; yeni gelen hükümetle sermayesi artan bir medyanın, başbakanla derdi ne olabilir ki ?

"2002 yılında Aydın Doğan Türkiye vergi şampiyonu" başlıklı haberlerden, Hürriyet, Milliyet, Radikal gibi gazetelerin, CNN-Türk ile Kanal-D'nin (şu yakında BRT'yi de aldığı söyleniyor) patronu Aydın Doğan'ın, bu yıl, devlete, 3 trilyon 553 milyar lira vergi ödeyeceğini öğreniyoruz. 2001 yılı geliri 7 trilyon 911 milyar 916 milyon TL... Aydın Doğan üç yıl önce (1999) Koç Ailesi'ni geçmiş, geçen yıl Demir Sabancı'nın ardından ikinci olmuştu; bu yıl şampiyonluğu yakaladı.

Kaynak 9 Nisan 2002


Türkiyede Medyanın Kullanış Biçimi Örnekler

Asıl yolsuzluğu kim yapıyor acaba. Türkiyedeki 2001 krizinden neler olmuş bi araştırın .


Banka Verileri / TMSF’YE DEVREDİLEN BANKALAR


Türkbank
Bank Ekspres
Interbank
Egebank
Yurtbank
Sümerbank
Esbank
Yaşarbank
Etibank
Bank Kapital
Demirbank
Ulusalbank
İktisat Bankası
Sitebank
Tarişbank
Bayındırbank
Kentbank
EGS Bank
Toprakbank
Pamukbank
Kıbrıs Kredi Bankası
İmar Bankası


http://www.tmsf.org.tr/index.cfm?fuseaction=public.dsp_menu_content&menu_id=54

Not: Devredilen bankaların ekonomiye maliyetini 37.6 milyar dolara olarak açıklayan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), bugüne kadar ancak 1 milyar 136 milyon dolar tahsilat yaptı. Tarih :30.10.2004[/QUOTE]

Donun yerinde duruyorsa bir sebebi o başbakandır.
 

Reallist

Profesör
Katılım
7 Nisan 2008
Mesajlar
1,272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Tabiki Birand "Deniz Feneri, Erdoğan sayesinde AKP'ye tam yapıştı" kasıtlı olarak yayınlamıştır. Nedeni gündemde az daha tutmak. Aşşağıdaki haberde AK Partinin nasıl olaya dahil edilmeye çalışıldığını görebilirsiniz.

Sanırım çamur tutmamış tekrar suvamaya başlamışlar. Kolay gelsin ne diyeyim.

78502.jpg

CHP Lideri Baykal'ın basın toplantısında söylediklerinin gerçeği ortaya çıktı. Bakın Baykal ne demişti, gerçeği ne...

CHP Lideri Deniz Baykal, 8 Eylül’de Almanya’da görülen Deniz Feneri e. V. Davasıyla ilgili bir basın toplantısı düzenlemişti.

Baykal bu toplantıda Alman savcılığının iddianameyi yeminli tercümanlar aracılığıyla Türkçe'ye çevirdiğini ve metnin ellerinde olduğunu ifade etmişti.

Deniz Baykal, "Sanıklardan Mehmet Gürhan, Firdevs Şahin'den yardıma muhtaçlar için Başbakan Erdoğan'a verilmek üzere paraları aldığını tasdik etmiştir" demişti ve Alman savcının bunu iddianameye aldığını söylemişti.

Yanlış Tercüme Edilmiş...

Dün 5. duruşması yapılan davada Mali Başkomiser Alexander Böhm, imza bulunmayan ve para miktarı belirtilmeyen belgede "Başbakanlığa" şeklinde yazılan ifadenin "Başbakana" şeklinde tercüme edildiğini belirtti.

Baykal ise ısrarla Mehmet Gürhan’ın 7 kere Başbakan’a verilmek üzere para aldığını doğruladığını söylemişti.

Biz Tercüme Etmedik...

Sanıklardan Mehmet Gürhan’ın Türk avukatı Ünal Kaymakçı, söz alarak Böhm’e şu soruyu yöneltti: "Benim burada merak ettiğim, okuduğunuz bu belgelerin dışarıya nasıl sızdığıdır. Çünkü Türk basınında bu belgeler Türkçe’ye çevrilerek yayımlandı. Bu belgeleri siz mi tercüme ettirdiniz. Çünkü benim elimde bunların Türkçesi yok."

Böhm’ün bu soruya yanıtı, "Bunu ben de merak ediyorum. Biz hiçbir zaman dışarıya belge vermedik. Hiçbir belgeyi de tercüme ettirmedik" oldu.

Baykal ise sanıklar Türk olduğu için iddianamenin Alman savcılarınca Türkçeye tercüme edildiğini söylüyordu..
Aktifhaber
 

Reallist

Profesör
Katılım
7 Nisan 2008
Mesajlar
1,272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Yaşınız daha genç Türkiyede ne olup ne bittiğinden haberiniz yok. Ancak medyadan gördüklerinizi inanıyorsunuz. Tabi medya güvenilirliğide önemlidir.

Peki Birandın geçmişini biliyormusunuz ?

Dolandırıcılıktan hükümlü Mehmet Ali Birand'ın utanması var mı?

SEVGİLİ okuyucularım, bizim medyada ahkám kesen bazı tipleri zaman zaman belgeleriyle açıklamak gerekiyor.

Bugüne kadar çok yazdım. Bunlardan biri Mehmet Ali Birand. Bu şahıs geçmişte TRT'de çalışıyor ve orada program yapıyor. Fakat bu süre içerisinde TRT'yi sürekli olarak sahte belgelerle, düzmece faturalarla dolandırıp yolunu buluyor.

Olaya TRT Teftiş Kurulu el koyuyor ve geniş kapsamlı bir araştırma yapılıyor. Müfettişler Avrupa'ya gidip Mehmet Ali'nin düzmece belgelerini orada bile ortaya çıkarıyor. Mehmet Ali hakkında kapsamlı raporlar düzenleniyor. Polis laboratuvarı, bu adamın düzmece faturalarını inceliyor, imzaların Mehmet Ali Birand'ın elinden çıktığını belgeliyor. Şimdi size yaklaşık 200 sayfadan oluşan ve onun sahteciliğini kanıtlayan rapordan kısa bir alıntı:

‘‘Mehmet Ali Birand'ın mevcut olmayan firmalar adına kendi el yazısıyla sahte faturalar ve belgeler düzenlediği, firmalarca düzenlenen faturaları tahrif ettiği (örneğin 100 dolarlık faturanın önüne 1 rakamı ekleyip TRT'den 1.100 dolar çekiyor) bedelini tahsil ettiği faturaların bir süre sonra ikinci nüshasını veya fotokopisini ibraz ederek, bir defa yapmış olduğu harcamayı Kurum'dan iki defa tahsil ettiği, Kurum'un ödediği faturaların ikinci nüshasını veya fotokopisini ibraz ederek bir kere de (TRT'den) kendisinin tahsil ettiği, ödenmesi mümkün olmayan harcama kalemlerine ait belgeleri program harcaması gibi göstermek amacıyla ibraz edip bedelini (bir kez daha) tahsil ettiği, kendisinin, eşinin ve çocuğunun özel harcamalarını da eşinin belgedeki adını silerek tahsil ettiği anlaşılmıştır. Bu durum Brüksel ve Paris Ticaret Sicili Dairelerinin kayıtları, Brüksel Büyükelçiliğimizin resmi yazıları ve Polis Laboratuvarları ekspertiz raporlarıyla da kesin olarak tespit edilmiştir...''

Bu adamın TRT'den ‘‘sahtecilik'' yöntemiyle tırtıkladığı para, Teftiş Kurulu raporuna göre şöyle:

2 milyon Belçika Frangı, 4 milyon 650 bin İtalyan Lireti, 104.100 Fransız Frangı, 34.600 ABD Doları, 28.400 İngiliz Sterlini, 35.360 Avusturya Şilini, 1.558 Alman Markı, 310 İsviçre Frangı.

Gördüğünüz gibi, uyanık Mehmet Ali hangi ülkeye gitse marifetini sergilemeyi başarmış, devletin ve milletin parasını cukkalamış.

***

Mehmet Ali Birand hakkında kamu davası açılıyor, SAHTECİLİK ve DOLANDIRICILIK iddiasıyla yargılanıyor. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi'nin Esas 1994/1315 sayılı kararıyla 11 ay 20 gün hapis alıyor. Bu karar Yargıtay tarafından onanıp kesinleşiyor. Mahkemenin gerekçeli kararından bir cümle:

‘‘Kurumun (TRT'nin) zararını ödemesi ve sanığın hal ve tutumu lehine indirim olarak değerlendirilmiş olmakla, cezasından 1/6 oranında indirim yapılarak 11 ay 20 gün HAPSİNE.''

Adam ne yaptıysa bilerek, bilinçli olarak yapıyor... Ve günün birinde foyasının ortaya çıktığını görünce, TRT'nin istediği bütün parayı geri ödüyor. Yine de hüküm yemekten kurtulamıyor ve yüz kızartıcı suçtan aldığı hapis cezası paraya çevriliyor.

Aynı dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından hakkında ikinci bir dava daha açılıyor. Fakat bu kez Mehmet Ali Birand'ın imdadına ‘‘zamanaşımı'' yetişiyor. Diğer mahkemenin kararında ‘‘Suç sabit görülmüştür ama zamanaşımı nedeniyle dava düşmüştür'' deniliyor.

***

Her gün ekranlarda ahkám kesen, gazetelerde köşe yazısı yazan bu Mehmet Ali Birand'ın yüzü, acaba hiç kızarıyor mu?

Hiç utanıyor mu? Karısının, çocuğunun, karşısına alıp söyleşi yaptığı insanların yüzlerine nasıl bakıyor?

Bu vatandaş eğer mert ve yürekli adamsa kaçmasın, gelsin karşıma otursun. Ekranda veya istediği herhangi bir yerde bu konuyu kamuoyu önünde ve belgelerle tartışalım. Eğer o haklı çıkarsa ben özür dileyip gazeteciliği bırakayım. Eğer ben haklı çıkarsam Mehmet Ali desin ki ‘‘Evet arkadaş, ben devleti dolandırdım, enselendim, yargılanıp hüküm giydim. Bu durumda gazetecilik yapamam...''

Haydi Mehmet Ali, hodri meydan. Var mısın? NAMUSUNUN ve ŞEREFİNİN hesabını verebilir misin? Yüreğin yeter mi? Sakın eveleme geveleme yapma. Net ve somut yanıtını bekliyorum.

Emin ÇÖLAŞAN

Kaynak
 
Üst