Dua...

xxBlackPearl

Asistan
Katılım
17 Aralık 2008
Mesajlar
490
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
Kocasının çok hasta olduğunu,çalışamaz duruma düştüğünü ve yedi çocuğu ile birlikte aç kaldıklarını ve yiyeceğe ihtiyaçları olduğunu söyler.

Manav ona ters bir şekilde bakarak derhal dükkanını terk etmesini ister.Kadın ailesinin ihtiyaçlarını düşünerek:
- 'Lütfen efendim' der. 'paramız olur olmaz getirip borcumu ödeyeceğim.'

Manav kendisine bir kredi açamayacağını çünkü onun eski müşterisi olmadığını,kendisinde bir hesabının bulunmadığını söyler.
O sırada dükkanın dışında bekleyen bir müşteri ikisinin arasında devam eden bu konuşmayı dinlemektedir.İçeriye girerek manava yaklaşır ve: 'ben o kadının almak istediklerine kefilim' der. 'ailesinin ihtiyacı olan şeyleri ona ver.'
Bunun üzerine manav çok isteksiz bir şekilde kadına döner ve 'bir alışveriş listen var mıydı? Diye sorar.Kadın 'evet efendim' der. 'tamam' der manav. 'şimdi onu terazinin şu kefesine koy,onun ağırlığınca diğer kefeye istediklerinden koyacağım'
Kadın bir an duraklar,sonra başını önüne eğer ve çantasını açarak üzerine bir şeyler karalanmış bir kağıt parçasını çıkartır ve manavın kendisine gösterdiği kefeye özenle bırakırken başı hala öne eğiktir.
Manavın ve diğer müşterinin gözleri terazinin kefesine dikilirken hayretle büyümüştür.Manav müşteriye dönerek,kısık bir sesle 'inanamıyorum' der.İnanılacak gibi değildir.
Müşteri manava gülerken manav çoktan diğer kefeye eline geçeni doldurmaya başlamıştır ama nafile,diğer kefeyi yerinden bile kıpırdatamamıştır.
Terazinin kefesi artık üzerindekileri alamayacak kadar doldurduğunda çaresiz hepsini bir torbaya doldurarak kadına verir.Şaşkınlıkla üzerinde bir şeyler çiziktirilmiş kağıdı eline alır ve okur.Bir de bakar ki orda bir alışveriş listesi yoktur.Sadece bir dua yazılıdır.

ALLAH'IM​



'Neye ihtiyacım olduğunu ancak sen bilirsin
Kendimi senin ellerine teslim ediyorum.'

Manav taş gibi bir sessizliğe bürünmüştür.Kadın kendisine teşekkür ederek dükkandan ayrılır.Müşteri manavın eline bir miktar para tutuştururken 'her kuruşuna değdi' der.Daha sonra manav terazisinin kefelerinin kırılmış olduğunu görür.

Bizim için hiçbir bedeli,masrafı ve karşılığı olmayan,güzel bir hediyedir.

DUA
Dünyaca ünlü Türk cerrahı Dr Mehmet Öz; 'Dua etmek insani iyileştirir. Ben inançlı biriyim. Her ameliyatımda mutlaka dua ederim. Bence duanın meditasyon, şifa gibi, iyileştirici özelliği var. Ameliyat sonrası hastalarıma da mutlaka dua ettiriyorum. Bunun sağlıklarına çabuk kavuşmalarında müthiş bir etkisi var' diyor.

DUA
Dindar insanların kalp hastalığı ve kanserden ölme ihtimali yüzde 40 daha az. Dindarlar daha seyrek depresyon yaşıyor, depresyona girince de daha çabuk düzeliyorlar. Güne dua etmekle başlamak, tansiyonun düşmesine yardımcı oluyor.

ALLAHIM BİZLERİ SENİN KULLUĞUNDAN ALI KOYACAK HERŞEYDEN UZAK TUT...
DUA VE TESLİMİYETİ NASİP ET ...

AMİN !
 

AliA

Ordinaryüs
Emektar
Katılım
29 Haziran 2007
Mesajlar
64,455
Reaksiyon puanı
530
Puanları
0
Duasız kalmayız inşallah hiç bir zaman... Amin...
 

ashabulyemin

Profesör
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
amin Allah[cc]razı olsun
La ilahe illallah'a dikkat mizanı doldurur
 

ebay

Öğrenci
Katılım
13 Aralık 2008
Mesajlar
78
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Dua Etmenin Fazileti


Dua, her insan için bir sığınaktır. Dua, ihtiyacın anahtarıdır. Allah-u Zülcelal, kullarının kendisine dua etmelerini, ihtiyaçlarını arzetmelerini çok sevmektedir. Onun için bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Bana dua edin, kabul edeyim."(Mü'min; 60)

Peygamber Efendimiz (S.A.V)'de bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Dua, ibadetin iliğidir." (Tirmizi)

Ebu Hazım şöyle demiştir: "Dua etmekten mahrum kalmam, duamın kabul edilmesinden mahrum kalmamdan daha kötüdür." Onun için insan samimi olarak, daima Allah-u Zülcelal'e dua etmeli, ihtiyaçlarını O'na arzetmelidir.

Hz. Peygamber (S.A.V) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Allah-u Zülcelal, her gecenin üçte biri kalınca rahmeti ile dünya semasına iner ve şöyle buyurur: "Mülkün sahibi benim. Dua eden kim ise, onun duasını kabul edeyim. Kim benden bir şey isterse, ona vereyim. Kim benden bağışlanmayı isterse, onu bağışlayayım." (Buhari, Müslim)

Numan bin Beşir (R.A) der ki: Resul-ü Ekrem (S.A.V): "Dua bizzat ibadettir." buyurdu. Sonra yukardaki ayeti okudu. (Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbn Mace, İbn Hıbban, Hakim)

Ebu Hureyre (R.A.)'den rivayetle Resulullah (S.A.V) şöyle buyurmuştur: "Sıkıntılı anlarında, Allah'ın duasını kabul etmesini isteyen kimse, genişlik anında çok dua etsin." (Tirmizi, Hakim)

Selman (R.A.)'dan rivayetle Resulullah (S.A.V) şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki Allah haya edicidir, kerimdir. Kul elini ona kaldırdığında boş olarak geri çevirmekten haya eder." (Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace, İbn Hıbban, Hakim)

Hz. Aişe (R.A.)'den rivayetle Resulullah (S.A.V) şöyle buyurmuştur: "Tedbirin kadere bir faydası olmaz; Allah'ın takdir ettiği şey olur, duanın ise gelmiş ve gelmemiş olan felaketlere faydası vardır. Şüphesiz ki bela iner, dua ise onu karşılar ve kıyamet gününe kadar çarpışırlar." (Bezzar, Taberani, Hakim)

Yezid-i Rekkaşi'ye göre; "Ulu Allah kıyamet günü, kulun yaptığı ve fakat karşılığını dünyadayken göremediği duaları önüne getirerek şöyle buyurur: "Kulum falan gün, bana şöyle bir dua yapmıştın da ben o duanın karşılığını bu güne saklamıştım. İşte şu sevap o duanın karşılığıdır." Kula bu yoldan o kadar çok sevap verilir ki, "Keşke dünyadayken hiçbir duamın karşılığı verilmemiş olsaydı, der."

Kur'an-ı Azim'de şöyle bir ayet vardır: "(Onlara) De ki; sizin dua (ve iltica)nız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?" (Furkan; 77)

Tirmizi, İbn Hıbban ve İbn Mace senedleri sahihtir kaydıyla şu hadisi naklederler: "Allah nezdinde duadan daha kıymetli bir şey yoktur." (Tirmizi, İbn Hıbban, İbn Mace)

Tirmizi ve Hakim şu hadisi naklederler: "Dünya üzerinde Allah'a dua eden bir müslüman yoktur ki, Allah ona yetişmesin ve onun üzerindeki sıkıntı veya kötülüğü bir fazlasıyla kaldırmış olmasın. Yeter ki, Allah'ın o müslüman kulu bir günah dileğinde yahut sıla-ı rahmi koparmak için duada bulunmasın. Topluluktan biri: "Öyle ise, duamızı çoğaltırız." der. Resulullah’da, "Hak Teala, (lütufca) daha çoktur." buyurur. (Tirmizi, Hakim)

Allah-u Zülcelal kullarının kendisine dua etmesini istemiş ve bunu emretmiştir. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in hadis-i şeriflerinde de duanın ne kadar menfaatli olduğu geçmekteydi. Onun için mü'min olan kişi duayı hem dünyası hem de ahireti için bir kalkan gibi kullanmalıdır.

Dua, huzur ve tazarru ile yapılmalıdır. Huzur ve tazarru ile dua yapmakla İnsan acizliğini, zelilliğini ve fakirliğini ortaya koyup, Rabbinin zenginliğine teslim olarak kulluk vazifesini yerine getirir. Allah-u Zülcelal'e dua eden kul, O'nun emrini yerine getirmiş olur.

Dua sahibinden belayı defeder. Dua eden kişi bunun menfaatını ya dünyada ya da ahirette mutlaka alır. Allah-u Zülcelal merttir. Hadis-i şerifte de geçtiği gibi Allah-u Zülcelal haya ve kerem sahibidir. Ellerini açıp kendisinden isteyeni boş çevirmekten haya eder.

Said bin Kettan bir gece rüyasında, Allah-u Zülcelal'i görmüş ve:"Ya Rabbi! Nice zamandır sana dua ediyorum, ama icabet buyurmuyorsun!" demiş. Bunun üzerine Allah-u Zülcelal buyurmuştur ki:"Ey Said! Sesini duymak hoşuma gittiği için icabet etmiyorum." İşte Allah-u Zülcelal dua eden kuluna böyle lütuf ve kerem ile muamele etmektedir. Bundan kendimizi mahrum etmememiz lazımdır.

Yine rivayet edilmiştir ki: Ebu Osman Nehdi (K.S.) hastalanmıştı. Hasan-ı Basri (K.S.), onun ziyaretine gitti. Bir ara:"Ya Eba Osman! Bize dua et. Hastanın duası makbuldür." dedi. Eba Osman, Allah-u Zülcelal'e hamdetti, bir ayet-i kerime okudu, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e salavat getirdi. Daha sonra elini açtı, biz de açtık.

Dua etti. Ellerimizi indirdiğimiz zaman, şöyle dedi: "Size müjdeler olsun! Vallahi, Allah duamızı kabul etti." Hasan-ı Basri:"Bunun için Allah'a yemin mi ediyorsun?" diye sorunca, Eba Osman dedi ki:"Evet yemin ediyorum. Nasıl etmeyeyim ki? Sen bana bir söz söylediğin zaman kabul edip, onun doğruluğunu tasdik ediyorum da; Allah-u Zülcelal'in;"Bana dua edin, duanızı kabul edeyim" emrinin doğruluğunu niye tasdik etmeyeyim." Hasan-ı Basri onun yanından ayrılınca: "O, benden fakih (alim) çıktı." dedi.
 
Üst