Deniz Gezmiş'e Çamur Atan Zibidiler

?Handsome?

Doçent
Katılım
28 Ocak 2008
Mesajlar
626
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Deniz Gezmiş ve arkadaşları çin yapılan 'ulusalcı' suçlamalarına en ağır cevap

Özellikle 'Hatırla Sevgili' dizisinin yayınlanmaya başlanması ile birlikte '68 Kuşağı' ve Deniz Gezmiş'ler yeniden yeniden gündemde yoğun olarak tartışılmaya başlandı. Bu tartışmalar arasında '68 Kuşağı' ve Deniz Gezmiş'lere şiddetli suçlamalar içeren eleştiriler de yer alıyor.

GEZMİŞ VE ARKADAŞLARINA 'CUNTACI', 'ULUSALCI' SUÇLAMASI
İlk önce Zaman gazetesi yazarı Mümtaz'er Türköne Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını 'cuntaya hizmet etmekle' suçladı. Daha sonra da Taraf gazetesinde yayınlanan bir yazıda, Hrant Dink'in öldürülmesinin sorumlularının Deniz Gezmiş ve arkadaşları olduğu, Türkiye'deki ulusalcı hareketin temellerini 68 Kuşağı'nın attığı öne sürüldü.

Bu iddialara en sert cevap Vatan yazarı Reha Muhtar'dan geldi: Deniz Gezmiş’e çamur atan zibidiler...


Bulaşmayayım bu hastalık saçan şizofren zibidilere diyorum...

Demokraside her görüş olur, herkes fikrini söyler diye içimden geçiriyorum...
Ama olmuyor, çünkü her sabah başka bir rezillikle uyanıyorum...

Türkiye’nin bütününü “faşist” diye nitelediler, hapislerde işkence görenleri, 68 devrimcilerini, Zincirbozan mahkûmlarını, Yassıada avukatlarını, devrimci işçi sendikalarını, profesörleri, hukukçuları, gazetecileri yazarları “cuntacı” ilan ettiler, şimdi de Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına çamur atacaklar...

“Deniz Gezmiş’lerin zihniyetinde ulusalcı, yabancı düşmanı çizgiler varmış, onlar cesaretle ortaya konabiliyormuş” artık...

HEM CAHİL, HEM GERİ ZEKALI, HEM AHLAKSIZ
“68 hareketinin vizyonu evrensel değil milliyetçi bir vizyonmuş...”

Bir insan cahil olabilir...

Bir insan geri zekâlı olabilir...

Bir insan ahlaksız da olabilir...

Ama bir insan, hem cahil, hem geri zekâlı hem de ahlaksız olamaz, olmamalı...

Deniz Gezmiş ve arkadaşları Marksist’tiler...

Her Marksist ve gibi antiemperyalisttiler...

Çünkü sömürü düzenine karşıydılar, onun en üst biçimi olan emperyalizme de doğal olarak karşı olacaklardı...

68’ler Amerikan emperyalizminin çok güçlü olduğu yıllardı ve Deniz Gezmiş ile arkadaşları Amerikan emperyalizminin Türkiye ve dünyadaki etkinliğine karşıydılar...

DENİZLER NEDEN ASILDI?
O dönemin anti Amerikan’cı, antiemperyalist mücadelesini “yabancı düşmanı” çizgi olarak nitelemek için, insanın CIA’den para alması ya da silme geri zekâlı olup milleti de kendi gibi aptal zannetmesi gerekir...

Deniz Gezmiş’ler enternasyonalistti...

Her Marksist sosyalist gibi...

Ve esasen onun için asıldılar...

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Amerikan emperyalizmine karşı olmalarını, yabancı düşmanlığıyla ve milliyetçilikle adlandırabilmek için ya travmatik kompleks sahibi olmak ya da belli yabancı odaklar tarafından alenen nemalanmış olmak gerekir...

Yabancıya, kendi milletinden olmadığı için ırksal nedenlerle karşı çıkan, onu hor gören, nefret besleyen insana ve idelojilere “yabancı düşmanı” denir...

Deniz Gezmiş ve arkadaşları, Yunan halkına, İran halkına, Bulgar halkına, Amerikan halkına ya da herhangi başka bir milletin halkına düşman mıydılar ki “yabancı düşmanı” olsunlar?..

Yabancı düşmanı diye Fransız aşırı sağcı lider Le Pen’e denir...

Ülkedeki yabancılara, sırf Fransız milletinden olmadıkları için karşı çıkar Le Pen...

Amerikan emperyalizmine karşı çıkan Deniz Gezmiş’lerle, Fransız Le Pen’in ve yabancı düşmanlığının ne ilgisi var, nemalanmaya müsait zibidiler?..

"AR HAYA YOK BUNLARDA"
Amerika’nın emperyalist politikalarına karşı çıkmak, sosyalistler için sınıfsal savaşın bir parçasıdır...

Buna yabancı düşmanlığı değil antiemperyalizm denir...

Siz, yapmakta olduğunuz bu yayınların hangi sermayeyle yapıldığını sorguluyor musunuz?..

Hangi sermayenin “parasıyla” bu kadar rezil ve cahil yayınları yaptırıyorlar size?..

Bir de, emekli bir generalin Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla “görüştüğü ve onları eyleme sürüklediği” haberleri var...

Buradan yola çıkarak, Deniz Gezmiş’leri de bir çeşit darbeci ya da cuntacı göstermeye çalışıyorlar...

Hiçbir utanma, haya, ya da ar yok bunlarda...

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının hareketlerinden kendi iktidar mücadeleleri için yararlanan iki üç generale bakarak, o gençleri ve izledikleri çizgiyi, cuntacılıkla suçlayanlar, birer rezildir...

Önce kendilerine baksınlar...

Onların söylemlerini şu anda dünyanın en kirli emperyalist güçleri, en vahşi amaçları için söylüyorlar...

Deniz Gezmiş’ler kendi yurtsever ve devrimci duygularının dışında kimsenin oyuncağı olarak darağacına gitmediler, ama bugün onlara arsızca çamur atanlar, kendilerinin papağan gibi tekrarladıkları “yabancı istihbarat örgütü dezenformasyonlarının hangi emperyalist gücün çıkarına hizmet ettiğini gayet iyi biliyorlar...”

Bilerek ve taammüden Deniz Gezmiş’lere bu çamuru atıyorlar...

Çünkü şu anda dünya emperyalizminin “Türkiye için biçtiği rolü” uygulatacaklar... Deniz Gezmiş’ler yabancı düşmanı çizgideymiş...

Niye?.. Amerikan emperyalizmine karşı çıktılar diye...

Sizlere Ali Kemal demek bile, Ali Kemal’e hakaret olur...

Sizler ancak Nazi Almanyası’nın Propaganda Bakanı Goebbels’in kötü bir kopyası olabilirsiniz...

http://www.ensonhaber.com/Gundem/131642/Deniz-Gezmise-camur-atan-zibidiler.html
 

Elbruz46

Müdavim
Müdavim
Katılım
22 Şubat 2008
Mesajlar
11,938
Reaksiyon puanı
1,338
Puanları
293
adamlar anarşistti kardeşim...
eline silah alıp kendi kendine yetki verirsen asıl yetki sahipleri de bre gafil sen kim oluyorsun der ensene tokatı patlatır...
bu ülkede kardeşi kardeşe vurdurdu bunlar...
komunizm hayalleriyle...
amerikayla mücadele ayağı altında ABD ye hizmet ettiler yıllarca...
hala da o türün devamındakiler ABD ye hizmet ederler de farkında olmazlar...
bu gün deniz ölmüş ve ekibine tozkondurmayan zihniyet onların idamlarını kınarken en sert söylemlerle karşı çıkarken bu ülkenin halkını seçtiği demoktratik yollarla hükümete gelen Adnan Menderes ve bakanlarının darbe ile indirilmesine ve idam edilmesine nedense aynı şiddette karşı çıkmıyorlar...
onlara görez zaten bu bir darbe değil ihtilaldi...
bu ülkenin emniyet, var yargısı var ordusu var...
bunlar varken eline silah alan üç beş çeteye kalmadı bu ülkenin kaderi...
zaten onlara kalmış olsaydık onlar idam edildikten sonra ülke yıkılmış vs vs olurdu...
onlar idam edildi... ülkeye de bir şey olmadı... demek ki onların ellerine silah alıp ülkede kaos ortamı çıkarmalarına gerek yokmuş... kardeşin kardeşi vurmasına gerek yokmuş... MÜSLÜMAN bir ülke olan Türkiye ye ABD ye karşıyız adı altında KOMUNİZM getirmeye çalışmaya gerek yokmuş... pisi pisine gittiler... ne şehit oldular ne gazi... sadece ucuz solcu bir kaç genç arasında kahraman oldular o kadar... ama bu halk arasında bir nebze itibarları yok onu da bilesiniz...
 

barttao

Asistan
Katılım
22 Ocak 2008
Mesajlar
423
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
alıntı

“baba, sana her zaman müteşekkirim, çünkü kemalist düşünceyle yetiştirdin beni. küçüklüğümden beri evde devamlı kurtuluş savaşı anılarıyla büyüdüm. ve o zamandan beri yabancılardan nefret ettim... baba biz türkiye’nin ikinci kurtuluş savaşçılarıyız, elbette ki hapislere atılacağız, kurşunlanacağız da. tıpkı birinci kurtuluş savaşında olduğu gibi, ama bu toprakları yabancılara bırakmayacağız. ve bir gün mutlaka yeneceğiz onları... ”

oğlun Deniz GEZMİŞ
 

Reallist

Profesör
Katılım
7 Nisan 2008
Mesajlar
1,272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Amerika'ya Söven(!) Amerikancılar

1980 öncesi DHKP-C, Halkın Kurtuluşu, DEV-YOL, DEV-SOL, vs gibi ülkeyi kaosa sürükleyen aşırı sol, silahlı örgütlerin ABD tarafından kontrol edildiği bu gün netlik kazanmış durumdadır.

O dönemi hatırlayın; sokak olayları ve sağ-sol çatışmaları ülkeyi teslim almış, komünizmin ülkeye ne zaman geleceği beklenir olmuştu. 1980 ihtilaline doğru aşırı sol cephe iyice güçlenmiş ve sağcıların, MHP'lilerin elindeki pek çok şehri, mahalleyi düşürmeye başlamıştı. Tam bu esnada ABD merkezli ihtilal imdada yetişti, ABD ve uzantıları ülkede oyunu yeniden kurdu.

Sonradan, bu örgütlerin ABD ve Gladyo güdümünde ülkeyi ihtilale hazırlamak için kurulan- yönetilen Amerikancı yapılar olduğu; silahların ABD'den geldiği; liderlerin bir gerisinde sütreli ABD ajanlarının bulunduğu anlaşıldı.

1980'lerden sonra gerek 68 Kuşağı'ndan, gerekse 78 Kuşağı'ndan öğrenci olaylarını yönlendirenlerin önemli bir kısmı Amerikancı liberal enteller, yazar-çizerler, tüccarlar haline geldiler. Soros'un projelerinin malzemesi oldular. Bir kısım "Dinazor Solcular" ise ihtiyat akçesi olarak, yeni karıştırmalar için aşırı sol gurupların içinde tutuldular.

1980 öncesinde aktif olarak kullanılan, sol guruplar içinde liderlik yapan pek çok kimsenin aynı zamanda MİT'e çalıştıkları bu gün yazılıp çizilmektedir. O dönemin öğrenci olaylarını yönlendiren solcu liderlerden bir kısmının (Doğu Perinçek, Abdullah Öcalan, Deniz Baykal, vb.) bu gün numaralı MİT mensubu olduğu bilinmektedir. Bu durum ihtilale zemin hazırlamak ve demokratik yönetime müdahale etmek için aşırı solun, darbecilerin ve o dönemdeki MİT'in kucak kucağa Amerika ile tuttuklarının alametidir. (Yakın zamanlara kadar MİT askerlerin iş tutamamış çocuklarından oluştuğu ve yönetimi askerlerin elinde olduğu için darbeciler lehine kullanılması gayet tabii idi)

Bu gün de, Amerika'ya sövenlerin en başı (İlhan Selçuk) gidip bir Amerikan hastanesinde tedavi olmaktadır. Dün Apo'ya çiçek veren, bu gün ulusalcı-devletçi takılan, Emperyalizm düşmanı(!), eski MİT'çi Doğu Perinçek'in oğlunun (Mehmet) Hollanda'dan Amerikan lisesinden mezun olması antiemperyalist olmasına halel getirmemektedir.

Sadece sol guruplardan değil, ABD'ye söven milliyetçi, İslamcı geçinen pek çok antiemperyalist(!) entelin de ipi ABD'ye çıkmaktadır. Bu ülkede milliyetçilerin ön saftaki liderleri arasında Türklüğü istismar eden bir sürü Ermeni, Süryani, Yahudi olmuştur, vardır.


Aşırı sağda, aşırı solda ve şiddet eğilimli İslamcılar arasında Amerikan düşmanlığı yapan, emperyalizm aleyhine sloganlar atan, ama göbeğinden ABD'ye bağlı-güdümlü pek çok Anti Amerikan(!), antiemperyalist(!) vardır bu ülkede.

Aynı ipe bağlı bu kesimler bu gün, tıpkı 80 öncesinde yaptıkları gibi, bir kaos ve kargaşa ortamı oluşturmaya çabalamaktadırlar. Hedefleri güvensizlik meydana getirmek, iç çatışmalar çıkarmak, üniversite olaylarını körüklemek, Kürtçülüğü ateşlemek, ekonomik dengeleri bozmak, kısacası milletin huzuruna çomak sokmaktır.

Bu ekipler bir "iç savaş çıkacak ve bunu Mersinden başlatacağız" diye bazı ortamlarda deklere ediyorlar.

Amerika'ya söven bu Amerikan uşaklarının "müdahale ortamı hazırlama misyonu" hala devam ediyor anlaşılan.

Dün nasıl bu piyonların ABD'ye söverken Amerikan hedeflerine hizmet ettikleri ortaya çıkmışsa, elbette yarın da çıkacaktır.

Yusuf Gezgin
 

?Handsome?

Doçent
Katılım
28 Ocak 2008
Mesajlar
626
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
basit bunlar arkadaşlar
kimin ne oldugu ortadadır tartışmaya gerek yok
ülkenin şu anda başında olanlar ülkeyi peşkeş çekiyor amerikaya bu nedir
bilesiniz ilahi adalet bunlarıda menderes efendinin yanına gönderir
küçük bi selammm
 

aventura

Öğrenci
Katılım
23 Mayıs 2008
Mesajlar
21
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
9.filo artık türkiyeye yerleşti denizlergibi olsakta atamayız
 

g-han

Öğrenci
Katılım
30 Ocak 2008
Mesajlar
63
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
?Handsome? dedi ki:
basit bunlar arkadaşlar
kimin ne oldugu ortadadır tartışmaya gerek yok
ülkenin şu anda başında olanlar ülkeyi peşkeş çekiyor amerikaya bu nedir
bilesiniz ilahi adalet bunlarıda menderes efendinin yanına gönderir
küçük bi selammm

adam koskoca yazı yazmış...benim bu konuda pek bilgim oldmadığı için seninle tartışamayacağım ama adamın yazdığı bu yazıya böyle bir cevap veriyorsan bu senin tıkandığını verecek cevap bulamadğını gösterir....

edit: imla
 

wwhirlwind

Profesör
Katılım
21 Aralık 2006
Mesajlar
2,313
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
THKO Davası Savunmasından : Türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim. Bundan dolayı da ölümden korkmuyoruz. Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum.

Bizlerin tek özlemi tahsil sırasında bulunmamıza rağmen Türkiye'nin bağımsızlığıdır. Biz hiçbir zaman bütün çabamıza rağmen Türkiye'nin bağımsızlığını temin edemedik.

Biz 50 sene evvel Kurtuluş Savaşı vermiş bir ülkenin çocukları olarak Kurtuluş Savaşı'nın gerçek tahlilini yapmaya her zaman için muktediriz. Biz yine çok iyi biliriz ki Türkiye Kurtuluş Savaşı'nı yapmak için Samsun'a çıkanlara İstanbul örfi idaresince ve mahkemelerince idam cezası verilmiştir. Ve yine bilmekteyiz ki, Osmanlı İmparatorluğu yüzlerce generalinden ancak birkaç tanesi Kurtuluş Savaşı'na iştirak etmiştir. Ve yine bilmekteyiz ki Kurtuluş Savaşı yapıldığı sırada İstanbul'da bulunanlar bunları yapanlara eşkıya demiştir.

1950 tarihinde Amerikan emperyalizmi iktidara geldi. Demokrat iktidar 27 Mayıs 1960'da tarihe gömüldü. Demokrat Parti gitti, bunun gitmesiyle tellaklar değişmedi. 27 Mayıs'ı kastetmiyorum, bundan sonrasını kastediyorum. Hamam aynı fakat bu defa da tellaklar değişti. Amerika bu dönemde imdada yetişip İnönü'yü düşürdü, Demirel'i iktidara getirdi.

Mustafa Kemal'e gerçekten sahip çıkanlar varsa onlar da bizleriz

Öğrenci hareketlerine gelince, Türkiye'de öğrenci olayları 50-60 senedir eksik olmamıştır. Sultan Hamit'in Tıbbiye talebelerini Sarayburnu'ndan denize attığı tarihten itibaren öğrenci hareketleri Türkiye'de devam edegelmiştir. İkinci Dünya Savaşı sırasında faşizme hayır diyen gençler ilerici gençlerdi. Ve 28 Nisan 1960 tarihinde özgürlük savaşı veren gençlerdir. Amerikan emperyalizmi tarafından İnönü hükümetten düşürüldüğünde protesto gösterisi yapan gençler ilerici gençlerdir. Anayasa'ya Bağlılık Mitingi'ni de bizler yaptık. O günün mitinginde iktidarın kiralık adamlarından ve polisinden dayak yiyen de gene bizlerdik.

1968 senesine gelince, üniversiteler öğrenciler tarafından işgal edildi. İşgalleri gayet meşru idi ve kürsü ağaları dahi bu işgallerin haklılığını hiçbir zaman inkar edemedi. Aynı yılın Temmuz ayında Amerikan Filosu'na karşı gösteri yapanlardan Vedat Demircioğlu polis tarafından hunharca öldürüldü. İktidarın kiralık kuvvetleri ve polisi hunharca devrimcilerin üzerine saldırdı. 20'ye yakın devrimci öldürüldü. Bunların hiçbirinin katili bulunamadı. Polis karakolları işkencehane haline getirildi. Hiçbir savcı buna karşı çıkmadı. Fikir özgürlüğünü ve Anayasa'yı paravan yapanlar "önceden Atatürkçü geçinirken O'nun fikir ve şahsiyetini de küçük görmeye başladılar, sadece Mustafa Kemal tarafını beğeniyorlardı." suçlamasını kesin olarak reddediyorum ve asla kabul etmiyorum. Diğer yurtseverler de bunu kabul etmez.

Gerçekler örtülmek isteniyor. Mustafa Kemal'e gerçekten sahip çıkanlar varsa onlar da bizleriz. Onun İstiklal-i tam prensibini, ve onun istiklal-i tam Türkiye idealini yalnızca biz devam ettiriyoruz.

Anayasa'yı en fazla savunan bizleriz

İddianame'de bizim Anayasa'yı cebren ilgaya teşebbüs ettiğimiz ileri sürülmektedir. Öteden beri arzetmiş olduğum gibi, bu ülkede Anayasa'yı en fazla savunanlar bizleriz. Anayasa'yı ihlal edenlerse ortadadır. Anayasa'nın uygulanmasını isteyen gene bizleriz. Anayasa'yı uygulamayan yavuz kimselerse hâlâ ortadadır. Ve yine o kişiler bizim kellemizi istemektedirler. Bile bile iddia makamı bizim Anayasa'yı ilgaya teşebbüs ettiğimizi ileri sürmektedir.

İdddia makamı bizim vermekte olduğumuz Bağımsızlık Savaşı'na karşıdır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na karşı, reformlara karşı ve bu nedenle bizim Anayasa'yı ilgaya teşebbüs ettiğimizi ileri sürmektedir. Çünkü Süleyman Demirel hâlâ ortada gezmektedir. Kudreti yetiyorsa Süleyman Demirel hakkında aynı şekilde dava açsın, onlar 36 milyonluk ülkenin bütün yükünü 20 gencin üzerine yıkmaya alışmışlardır.

Amerika sizin döneminizde ülkeye girdi ve hiçbiriniz sesinizi çıkarmadınız

Bizi bağımsız bir ülkenin çocukları olmaktan mahrum eden hepiniz dahil sizlersiniz. Çünkü Amerika sizin döneminiz sırasında Türkiye'ye girdi ve hiçbiriniz sesinizi çıkarmadınız. Ve Demokrat Parti iktidarına 10 yıl ses çıkarmadınız. Ta ki 38 yurtsever subay ses çıkarana kadar ve onları devirene kadar. Ve bugün aynı savcılar bu şahıslar hakkında da idam kararı istemektedir. Süleyman Demirel'in Anayasa'yı ihlaline ve despotizmine ve ülkeyi Amerika'ya satmasına ses çıkarılmadı.

Ve meydanlarda bunlara karşı bizler dövüşmek zorunda kaldık, bizler kurşunlandık. Ve sonunda idam isteğiyle buraya getirildik

Bizim düşmanımız
Amerikan emperyalizmi ve yerli işbirlikçileridir

Dediğim gibi Türkiye'yi bu hale getiren eski yöneticilerin bütün suçları bize yüklenmek istenmektedir. Bütün eski idarecilerin suçu bize yükletilmek istenmektedir.

Türkiye'nin bağımsızlığından başka hiçbir şey istemedik ve hayatımızı bu yola koyduk. Varlığımızı Türkiye halkına armağan ettik. Bunun aksini iddia edenler vatan hainidir. 12 Mart Muhtırası muvaffak olmasaydı bizi itham eden makam onları da aynı şekilde itham ederdi. Buna da kanaatim tamdır. 12 Mart Muhtırası Anayasa'nın uygulanmadığını iddia etmektedir ve parlamentoyu açıkça suçlamaktadır.

Biz strtaejik olarak düşüncelerimizi hiçbir zaman saklamayız. Hangi şartlar altında olursak olalım bunu açıkça söyleriz. Düşüncelerimizi mezara kadar götürürüz. Nasıl burada namluların ve dipçiklerin gölgesi altında konuşuyorsak düşüncelerimizi her zaman açıkça ifade ederiz. Bizim Anayasa'yı ilgaya teşebbüs gibi bir kastımız bulunsaydı, bunu da burada açıkça söylemekten çekinmezdik. Bizim böyle bir amacımız yoktur.

Bizim düşmanlarımız Amerikan emperyalizmi ve onun yerli işbirlikçileridir. Yani emperyalizm ile işbirliği yapan patronlar, feodal mütagallibe yani bezirgânlar, tefeciler. Toprak ağaları ve diğer işbirlikçileri ve bizim bütün eylemlerimiz bu hedefe yönelmiş bulunmaktadır. Bunun dışında başka bir hedefimiz yoktur.

Milyon metrekare vatan toprağı işgal altındayken mili bütünlüğü bozmakla suçlanıyoruz

Bizim kişi güvenliğini, mülkiyet hakkını, egemenlik ilkelerini, milli bütünlüğünü bozmak için harekete geçtiğimiz iddiaları vardır. Kişi güvenliğini ihlal edenler kimlerdir. Bunu evvela tesbit etmemiz lazım. Karakollarda işkence gören bizler olduk. Meydanlarda kurşunlanan yine bizler olduk. Bakanların emriyle hapishanelere atılan bizler olduk. Buna rağmen kişi güvenliğini bozan olmakla itham ediliyoruz. Yukarıda anlatılan asıl kişi güvenliğini bozanlar ise serbestçe meydanlarda dolaşmaktadır.

Mülkiyet hakkını ortadan kaldıracağımız iddia ediliyor. Bizatihi Anayasa mülkeyet hakkını toplum yararına kısıtlamıştır. Mutlak mülkiyet hakkı tanımamıştır. 50 köye sahip bir toprak ağasını anayasamız kabul etmemiştir. Egemenlik ilkelerine karşı çıkanlar halkın sırtından geçinenlerdir.

Ayrıca milli bütünlüğe karşı çıkmakla da suçlanıyoruz. 101 tane Amerikan üssünün bulunduğu ülkede bizim milli bütünlüğü bozmak istemekle itham edilmemiz gülünç olmaktadır. Milyon metrekare vatan toprağı işgal altındayken bizim milli bütünlüğü bozmakla suçlanmamız gülünçtür.

21 yılın hesabını 21 gençten sormak istiyorlar

Mustafa Kemal sağ olsaydı bugün çok şaşırırdı. İddianame baştan beri sırf kelle istemek maksadıyla hazırlanmıştır. Şeklen de hukuk mantığından mahrumdur. Hukuki kıymet ve değerden mahrumdur. 21 yılın hesabını 21 gençten sormak maksadıyla ve suçluların telaşı içerisinde hazırlanmış bir iddianamedir.

Ben şunu iddia ediyorum ki, hareketimiz tamamen Anayasal bir harekettir. Anayasa'nın başlangıç ilkesinde belirtilen ulusun zulme karşı direnme hakkını kullandık. Bu sebeple Anayasal bir davranışta bulunduk. Yaptıklamızın haklı olduğuna inanıyorum. Halen de bu inancı taşıyorum.

Türkiye'nin bağımsızlğından başka bir şey istemedim. Ve bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. Bundan dolayı da ölümden korkmuyoruz. Onu ancak işbirlikçiler düşünsün. Ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün. Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armğan etmekten onur duyuyorum. Bu bağımsızlık düşüncesini mezara kadar götüreceğiz.


alıntıdır linki bulamadım ...
 

sali40

Öğrenci
Katılım
18 Mayıs 2008
Mesajlar
40
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına Ulusalcı ,Atatürkçü,sosyalist yada antiemparyalist diyen zibidiler;banka soyguncusu,devletin polisine kurşun sıkan,ülkeyi bataklığa sürükleyen ve hala aynı mantıkla gençleri zehirleyen adamları saygıyla anmamızı beklemeyin .Dillerinde barış,kardeşlik,demokrasi; Ellerinde sapanlar,bellerinde silahlarla, güzel ülkemi bölen ve halada buna devam edenler gerek sağcı gerek solcu herkezi nefretle kınıyor ve anıyorum...
 

dragonfly

Asistan
Katılım
9 Ağustos 2007
Mesajlar
457
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
Deniz Gezmiş gibilerine 10 dakika devlet emanet etsek ülkeyi 4 parçaya bölerler.
 

PcMaSTeR

Profesör
Katılım
18 Ağustos 2006
Mesajlar
3,511
Reaksiyon puanı
5
Puanları
218
Sovyetler birliğinin durumu ortada , Çin v.s örnekler ortada, yaptıkları icraatlar ortada, Atatürk'ün Sözü Ortada, Bu iş bitmiş Farkındamısınız?
 

RadoN

Dekan
Katılım
30 Ekim 2007
Mesajlar
5,813
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Sosyalizm size özgürlük, eşitlik vs. vs. vaad eder.. ama pratikte kan ve vahşete dönüşmüştür..
------------
Deniz anarşit değildir.. halk ozamanlar nedese ortalıkta dolanıyo.. ağzına anarşit lafını takmış ağızdan ağıza anarşit lafı geçerek anarşit gösterilmiştir..

Solcu olması size ters gelebilir.. Görüşü olan herkese saygı duyarım..
ama hangi kesimden bir genç Deniz gibi emperyalizme kafa tutabilmişti..
Ayrıca Deniz sadece amerikan emperyalizmine karşı değil..!!! diğer emperyalist ülkelerede karşıydı..
Türkiyede amerikan emperyalizmi olduğu için ona daha çok karşı göstermiştir..
o dönemde nasılsa biz sağcıyız diyebilen varsa solcuyuz diyenide fikirlerini söylemesi doğaldır
şöyle bi söz vardır kimin söylediğini unuttum..
"Senin görüşlerine katılmıyorum ancak fikirlerini özgürce ifade etmene yardım edeceğim"

Amerikan emperyalizmine karşı duran halkın içinden kopmuş, bu uğrda korkusuzca ölüme yürümüştür.. idam saatindeki yaşanan olayları okuyun.. adam ölmeden önce ne kadar sakin ve rahat bir tavır gösteriyor..

60 kuşuğındaki birçok mhpliler bu zamanda o yaşanan olaylara bakınca onlardan Deniz Gezmiş halk kahramanıdır, ozman gençtik amerikan emperyalizmin kuklası olduk.. bencil düşünerek ; sadece bizim düşüncelerimiz bize doğru geliyordu.. sözleri duydum..
 

BaRY

Profesör
Katılım
27 Aralık 2007
Mesajlar
1,635
Reaksiyon puanı
12
Puanları
218
Bu adamlara anarşist diyenler,
her fırsatta gurur duydukları Haluk kırcı ve Abdullah Çatlının yaptıklarını bir hatırlasınlar.Komunist değilim ama bu yazıya katılıyorum, tarafsız değerlendirilme yapılmıyor.
Buyrun kendi vatandaşına bu adamların yaptıkları ve Abdullah Çatlı denen zatın asılıp asılmadığı.

 

zahir

Öğrenci
Katılım
16 Şubat 2008
Mesajlar
20
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
İnsanda önce saygı olmalıı; ölü birinin arkasından laf etmek ne kadar doğru bilemiyorum.Neden herşey sadece Deniz in üstüne yıkılıyo tek kurşun bile sıkmamışş amerikan köpeklerinii denizee dökenn bir DENİZZ.tam bağımsız TÜRKİYE die haykırmak suuççç galibaa belki de satılıkk Türkiye deseydii bunlar başına gelmezdii...Ahhhh Denizz oğlannn......
seniii özlemlee anıyorum .......
 

Reallist

Profesör
Katılım
7 Nisan 2008
Mesajlar
1,272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Abdullah Çatlı'nın eşi Meral Çatlı'dan söz ediyorum!

Meral Çatlı “12 Eylül'den sadece 22 gün sonra devlet yetkilileri eşime ve bana pasaport vererek yurtdışına çıkmamızı sağladılar” diye konuşmuştu!

Dikkat buyurunuz, darbenin “astığı astık, kestiği kestik” günlerinde oluyor, böyle bir yurtdışına gönderme!

Askeri yönetim tarafından cebine pasaport konulan Abdullah Çatlı o esnada “yakalanması gerekirken” himaye ediliyordu!

Çatlı, 1978-79'da Ankara'daki üç büyük kanlı eylemi (Bahçelievler/Piyangotepe/ Balgat katliamları) organize etmekten dolayı “aranan” bir sima idi…

“Aranan” ancak taammüden “yakalanmayan” Çatlı, tutuklanmak ne kelime “devlet yetkilileri eliyle” usulca yurtdışına “başka görevlere” gönderiliyordu…

Hal böyle iken, Kenan Evren Paşa'nın Susurluk Komisyonu'na en uzak mesafede durması kadar normal bir hadise yoktu!

12 Eylül öncesinde sağ-sol kutuplaşmasını zirveye çıkaran, teröre ivme kazandıran büyük operasyonlarda rol verilen Çatlı'nın 90'lı yıllarda “gayrı nizami harp” bağlamında kankası kimdi?

Tuğgeneral Veli Küçük!


Tamer Korkmaz

Cumhuriyet'te on yıl süreyle genel yayın müdürlüğü yapmış, 12 Mart öncesinde de İlhan Selçuk'un ön planda olduğu 9 Mart Cuntası'nın matbuat ayağında önemli bir rol almış Hasan Cemal ise ekranda Deniz Gezmiş efsanesini tartışırken aklına takılanları dünkü sütununda sorguluyordu:

“Kırk yıl önce de sağda solda gençlere bomba patlattırıp darbenin yolu açılmak isteniyordu. Bu kepaze oyunun içinde ben de vardım. Bugün de oynanıyor bu oyun. Bir kişi eline verilen bombaları önce Cumhuriyet gazetesine atıyor, sonra aynı kişinin eline tabanca tutuşturulup kanlı Danıştay baskını yapılıyor…”

* * *

İlhan Selçuk, iki yıl önce bugünlerde gazetesine üç kez bomba atılması olayının üzerine özenle gitmemişti: Ordu malı olduğu ortaya çıkan ve darbeci-ulusalcı Ergenekon çetesinin cephaneliğindekilerle aynı seriden olduğu kanıtlanan bombalar hakkında nedendir bilinmez endişelenmemişti!

Bir de 12 Mart öncesindeki “bomba”lara bakalım…

O günlerde 9 Martçılar “devrim” adı altında “sol darbe” kovalarken yine tuhaf patlamalar oluyordu:

Hasan Cemal'in çalıştığı Devrim'in Kızılay'daki bürosunun yakınındaki Mason derneğinin bahçesine devrimci gençler dinamit atmışlardı…

Dinamiti getiren kim miydi? 27 Mayıs darbesini yapan Milli Birlik Komitesi'nin üyelerinden İrfan Solmazer!

12 Mart öncesinde cuntacılık faaliyetlerine katılmış olan Erol Bilbilik, İrfan Solmazer'i şöyle anlatıyor:

“Bir gün Orhan Kabibay'ın evinde toplandık. İrfan Solmazer bana 'Erol sen denizcileri ihmal etmişsin' dedi. Kimi ihmal ettiğimi sorunca 'Sarp Kuray'ı Deniz Gezmiş'i ihmal etmişsin. Hiç temas kurmamışsın. Ama ben onlara Ankara'da İstanbul'da mısır patlatır gibi bomba patlattırıyorum' diye konuştu.”

Bilbilik'in aktardığına göre; Solmazer, Deniz Gezmiş'e “Amerikan Büyükelçiliği'ni tara ve yok ol” diye emir vermiş!

Sarp Kuray'a da “Git filan yeri bombala” diyormuş…

Final? Gezmiş'i, Kuray'ı ve benzerlerini çatır çatır kullandılar; İrfan Solmazer ise 12 Mart'a yirmi dört saat kala Almanya'ya uçuruluverdi!

* * *

Washington'ın “Ankara'daki Gizli Devleti” devrimci 9 Mart Cuntası'nı iki kuvvet komutanı Gürler ve Batur eliyle “darbe çeşmesi”ne kadar getirmiş; ancak hiçbirine damla su içirmeden 12 Mart Muhtırası'nı çakıvermişti!

Figüran olarak kullanılan devrimci gençler ziyan olmuş; 9 Mart Cuntası'nın kimi babaları ise rollerine sonraki filmlerde devam etmişlerdi…


Tamer Korkmaz

İdam edildikleri tarihte Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan 25, Hüseyin İnan 23 yaşındaydılar. O dönemde (12 Mart Askeri Darbesi) iktidardan indirilen Süleyman Demirel, Denizlerin idamına "Evet" oyu veren Adalet Partisi'nin lideriydi. Nasıl "evet" dediğini gazeteci Altan Öymen 1976'da Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde, bir başka "genç adam"la ilgili olarak anlattı:

" Süleyman Demirel , Mobilya Yolsuzluğu'ndan yargılanan yeğeni Yahya Demirel'le ilgili olarak '25 yaşında çocukla uğraşıyorlar' diyor. 6 Mayıs 1972'de idam edilen Deniz, Yusuf, Hüseyin'in idam kararları oylanıyordu. Süleyman Bey AP Grubu'nun en önünde oturuyordu. Elini "İdama Evet" için kaldırdığında arkasına dönüp baktı, herkesin kaldırıp kaldırmadığını kontrol ediyordu. Sonra vakur bir ifadeyle önüne döndü. İdamlar kabul edilmişti. Deniz ve Yusuf da 25 yaşındaydı. Hüseyin ise 23'ündeydi. Süleyman Bey onlar için hiç '25 yaşında çocuklar' demedi. İdam edilmelerini istedi. İsteğine ulaştı da..."

Bugün Deniz, Yusuf ve Hüseyin'in idamı için el kaldıranlardan pek çoğu hatırlanmıyor. Sadece Süleyman Demirel "toplumsal aktüalitesini" koruyor. O da çok yakın çevresinin "banka operasyonu" nedeniyle peş peşe tutuklanıp cezaevlerine konulması nedeniyle...

Kaynak
 

RadoN

Dekan
Katılım
30 Ekim 2007
Mesajlar
5,813
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
BaRY dedi ki:
Bu adamlara anarşist diyenler,
her fırsatta gurur duydukları Haluk kırcı ve Abdullah Çatlının yaptıklarını bir hatırlasınlar
güzel bir hatırlatma BaRY teşkrler..
sadece bu isimlerle değil.. eski milliyetçiyim diyen mhpli kişilerin (misal:M.A.Ağaca vs.) öz geçmişi var elimde.. okudum inanın hayrete düştüm.. her anları olay, örgüt bağlantıları, derin devlet vs. vs. ..
sonrada Deniz anarşit.. Mhpliler milliyetçi.. Ona bakarsanız Atatürkünte milliyetçi..
-- yazacak çok şey olup yazamamak..
 

zahir

Öğrenci
Katılım
16 Şubat 2008
Mesajlar
20
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
RadoN dedi ki:
BaRY dedi ki:
Bu adamlara anarşist diyenler,
her fırsatta gurur duydukları Haluk kırcı ve Abdullah Çatlının yaptıklarını bir hatırlasınlar
güzel bir hatırlatma BaRY teşkrler..
sadece bu isimlerle değil.. eski milliyetçiyim diyen mhpli kişilerin (misal:M.A.Ağaca vs.) öz geçmişi var elimde.. okudum inanın hayrete düştüm.. her anları olay, örgüt bağlantıları, derin devlet vs. vs. ..
sonrada Deniz anarşit.. Mhpliler milliyetçi.. Ona bakarsanız Atatürkünte milliyetçi..
-- yazacak çok şey olup yazamamak..
ağca ya milliyetçii demen milliyetçilere hakaret olurr
 

Reallist

Profesör
Katılım
7 Nisan 2008
Mesajlar
1,272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Ağca milliyetci Değildir. Sadece öyle lanse edilmiştir.

Yüzleşmeye hazır mısınız?

Mehmet Ali Ağca, 1979'un 25 Haziran günü İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nü telefonla arayan bir “MİT mensubu” tarafından ihbar ediliyor; Beyazıt'taki Marmara Kıraathanesi'nde oturmakta olan Ağca polis ekiplerince “şıp” diye yakalanıveriyordu…

***

Ağca, Emniyet'teki sorgusunda Mehmet Şener'in, Yavuz Çaylan'ın ve “cinayetten 15 gün önce hesabına para yatıran” Yalçın Özbey'in isimlerini verecekti…

Sorgunun derinleşmesi bekleniyordu, ancak yasal soruşturma süresinin de sonuna gelinmişti. Emniyet, mahkemeden ek süre talep etti. Ne var ki, “Birinci Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı” Necdet Üruğ bu ek süreyi vermedi, Ağca'nın soruşturulması engellendi!

***

Cezaevindeki Ağca, 5 Kasım 1979'da Adli Tıp'a getirildiği gün “kaçırılmak” istendi. Ancak “derin eylem” başarılamadı. Buna karşılık, Ağca bir başka derin operasyonla 23 Kasım 1979 gecesi cezaevinden firar ettirildi. Bir jandarma eri kendisine yardım etmişti…

Org. Necdet Üruğ yirmi yıl sonra bu olay hakkında konuşurken “Ağca'nın kaçırılması tugayın içinden organize edilen bir örgüt işiydi!” diyecek ve ekleyecekti:

“Darbelerin hukuku yoktur. Onu yapan her ihtimali düşünür…”

***

Sibel İpekçi, İpekçi soruşturmasıyla ilgilenen “MİT mensubu”nun sorularını cevaplarken eşi Abdi İpekçi'nin Milliyet'teki randevu defterlerine bakacaktı…

Abdi Bey'in öldürülmeden 17 gün önce Paul Henze ile (CIA'in Türkiye'deki şefi) görüşmüş olduğunu (ikinci ve son görüşmesi) bu şekilde öğrenecektik…

***

Abdi İpekçi, suikasta uğradığı gün Ankara'dan uçakla İstanbul'a dönmüştü. Eve gitmeden önce gazetesine uğradı. Şayet Ağca'nın kurşunlarına hedef olmayıp evine ulaşabilseydi gecenin ilerleyen saatlerinde patronu Ercüment Karacan'ı ziyaret edecekti. Görüşme gerçekleşseydi, Abdi Bey Milliyet'in satılmaması için direnmeye devam edecekti…

***

Askeri cezaevinden kaçırıldıktan üç gün sonra Ağca Milliyet gazetesine bir mektup yazdı. Mektupta Papa'yı vuracağını söylüyordu. Mektubu, İpekçi Suikastı'nın organizatörü Abdullah Çatlı'nın Erenköy'deki evinde saklanmakta iken kaleme almıştı…

Çatlı'nın eşi Meral Hanım “firari” Ağca'nın evlerinde yirmi gün misafir kaldığından bahsediyordu…

***

Abdullah Çatlı, 12 Eylül darbesine on gün kala misafiri Ağca'yı “Kapıkule sınır kapısından” yolcu etti!

Ağca'yı Bulgaristan'a CIA ajanı Frank Terpil kaçıracaktı…

***

Çatlı'nın yurtdışına gidişi ise 12 Eylül'den sadece 22 gün sonra askeri yönetimin adamlarınca cebine pasaport konması neticesinde gerçekleşti! Meral Çatlı, eşi ve kendisinin devlet tarafından yurtdışına gönderilişlerine olaydan 17 yıl sonra Susurluk Komisyonu'nda ışık tutacaktı. Çatlı, o esnada Ankara'daki üç büyük kanlı eylemi organize etmekten dolayı “aranıyor”du!

***

12 Eylül'den sadece 24 gün sonra da Milliyet'in sahibi değişiyordu. Artık İpekçi'nin üzerine titrediği gazetenin sahibi Ercüment Karacan değildi. Oğlu Ömer Karacan 27 yıl sonra Sabah'a “Babam Milliyet'i bizi öldürmesinler diye sattı” diyecekti.

HHH

Susurluk “kaza”sında hayatını kaybeden Çatlı son telefon görüşmelerinden birini Tuğgeneral Veli Küçük'le yapmıştı. Çatlı'nın “İpekçi Suikastı'ndan yakın arkadaşı” Oral Çelik, Susurluk Komisyonu'na “Ağca hapisten kaçtıktan sonra saklanmasına yardımcı oldum” diyecekti. Oral Çelik İpekçi Davası'ndan A.Y. isimli sanığın -yıllar sonra birdenbire- kendisi lehinde ifade değiştirmesi sonucu yırtacaktı!

***

Ağca, Şener, Çaylan, Özbey, Çelik, Çatlı, Terpil, Henze ve “ABD güdümlü Derin İktidar” yapılanması!

Dünkü sürmanşetine “İpekçi anıldı: Tam 29 yıldır faili meçhul!” kutusunu yerleştiren Milliyet gazetesi İpekçi Suikastı'ndaki zincirin nereye vardığını okuyucularına söylemeye yıllardır neden cesaret edemiyor, acaba?

Tamer Korkmaz
 

Jerusalem

Profesör
Katılım
21 Haziran 2007
Mesajlar
2,192
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
Ya Reha muhtar. Git ne olur çok uzaklara git. Sen hangi sıfatla 68 kuşağının sesi oldun.
 

bulmeh

Profesör
Katılım
26 Temmuz 2007
Mesajlar
1,653
Reaksiyon puanı
14
Puanları
218
Açıkcası ben Deniz Gezmiş ve diğerleri hakkında pek bilgim yoktu. Reallist teşekkürler ellerine sağlık. Kimleri havaya konuşur (desteksiz), kimileri yazarak konuşur (destekli).
 

RadoN

Dekan
Katılım
30 Ekim 2007
Mesajlar
5,813
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
konudışına çıktığının farkındayım ve öz geçmişi eklemiyorum.. zaten ebook halinde.. nette değil
aratan nette yeterince bilgi bulabilir bu konu hakkında.. Özgeçmişlerinden biri

 

berckai

Profesör
Katılım
17 Mayıs 2008
Mesajlar
2,394
Reaksiyon puanı
9
Puanları
0
barttao dedi ki:
alıntı

“baba, sana her zaman müteşekkirim, çünkü kemalist düşünceyle yetiştirdin beni. küçüklüğümden beri evde devamlı kurtuluş savaşı anılarıyla büyüdüm. ve o zamandan beri yabancılardan nefret ettim... baba biz türkiye’nin ikinci kurtuluş savaşçılarıyız, elbette ki hapislere atılacağız, kurşunlanacağız da. tıpkı birinci kurtuluş savaşında olduğu gibi, ama bu toprakları yabancılara bırakmayacağız. ve bir gün mutlaka yeneceğiz onları... ”

oğlun Deniz GEZMİŞ


Atatürk'ten küçük bir not bunu bir portrenin arkasına yazmıştır:

"Türk dünyası için komünizm kadar kötü bir tehdit yoktur"
 
Üst