Davetsiz Misafirler !!

Bu konuyu okuyanlar

mr_rain

Guru
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
23,957
Reaksiyon puanı
441
Puanları
83
Asteroid ve meteorların bir zamanlar dünyamızı yakıp yıktığını hepimiz biliyoruz. Milyonlarca yıl önce çoğu canlı türünün ortadan kalkmasına neden olan, yeryüzünün fiziksel ve coğrafik özelliklerini değiştiren bu olayların sırrı çözüldükçe ortaya ürkütücü bir gerçek çıkıyor: Bu korkunç olayların bir gün tekrarlanabileceği ihtimalinin farkında mıyız?

Asteroidlerin bir zamanlar dünyamızı yakıp yıktığı gerçeğini hepimiz biliyoruz. Peki, bu korkunç olayın tekrar edebileceği ihtimalinin farkında mıyız?

Bir bilim kurgu filminin senaryosu mu?

Yıl .... dünya başkentlerinden herhangi biri... Aniden gökyüzünde parlak bir ateş izi beliriyor ve Güneş'in önünü kaplayıveriyor. Birkaç dakika sonra, 750 Hiroşima bombası değerinde enerji yayan büyük bir patlama oluyor. Bütün binalar çöküyor, milyonlarca insan bir anda ölüp gidiyor...

Kente çarpan, 50-100 metre genişliğinde küçük bir asteroit... Güneş'in etrafında dönerken dünyanın yanından geçen binlerce asteroit ve kuyruklu yıldızdan sadece bir tanesi...

Acaba bu bir bilim kurgu filminin senaryosu mu? Cevap pek hoşunuza gitmeyebilir; bu bir filmin senaryosu değil, yaşanma ihtimali olan bir gerçek...

1908 Siberya'da Tunguska'nın 6 km. üzerinde bir astroit infilak etti

Asteroid ve kuyruklu yıldızların dünyamıza çarpması gerçekte çok sık rastlanan bir olay değil... 1908 yılında, 50-100 metre çapındaki bir asteroid dünyanın atmosferine çarpmış ve Siberya'da Tunguska'nın 6 km. üzerinde infilak etmişti. Patlama o kadar büyüktü ki, kilometreler boyunca uzanan arazideki bütün ağaçlar dümdüz olmuştu. Büyük bir mucize sonucu ölen olmamıştı. Bunda, asteroidin dünyanın ıssız bir bölgesine düşmüş olmasının büyük bir rolü vardı. Patlama sonucu sandalyesinden düşen en yakın kişi olaya 110 kilometre uzakta bulunuyordu. An*cak, patlama atmosfere o kadar toz yaymıştı ki, günlerce görülmeye değer kırmızılıkta günbatımları yaşandı. Gök*yüzü uzun bir süre parlak kaldı, gece*yarısı gazete okumak mümkün oldu.

Bir sonraki çar*pışmada bu kadar şanslı olup olma*yacağımız meçhul...

Bilimadamla*rı na göre, Tımguska'daki büyüklükte asteroidler bir kaç yüzyıl arayla dün*yamıza çarpabilir. Bir kilometre bü*yüklüğündeki asteroidlerin bize çarp*ma ihtimali ise her 100 bin yılda bir... Bu büyüklükte bir çarpışmanın bir kıtanın tümünü yok etmesi ve atmos*ferin tümünü zehirle doldurmasına ise kaçınılmaz son olarak bakılıyor...

Bunların haricinde, az ya da hiç hasar vermeyen küçük çaplı çarpış*malar da birkaç yılda bir yaşanıyor. Ancak, küçük de olsa şehre çarpan bir asteroid veya kuyruklu yıldızın, binlerce insanın ölümüne yol açabile*ceği gözardı edilmemesi gereken bir acı bir gerçek...

Asteroid*lerin çoğu, Mars ve Jüpiter'in yörün*geleri arasında

Asteroid ve kuyruklu yıldızların öyküleri oldukça eskilere dayanıyor. Asteroidler, Güneş sisteminde bulu*nan çeşitli boyutlardaki kaya, ya da nikel-demir yığınlarından başka bir şey değiller. Dünyanın yörüngesin*den milyonlarca kilometre ötede ve Güneş'ten hayli uzakta olan asteroid*lerin çoğu, Mars ve Jüpiter'in yörün*geleri arasında bulunuyor. Ancak, bazı asteroidlerin o kadar uzun yö*rüngeleri var ki, bu onları Güneş'in oldukça yakınına getiriyor ve dünya*mızın bir yıl içinde dolaştığı yörün*geden geçmelerine neden oluyor.

Donmuş su ve diğer bileşiklerden oluşan kuyruk

Kuyruklu yıldızlara bazen "kirli kartopu" denmesinin nedeni, donmuş su ve diğer bileşiklerden oluşmaları... Bunlar, Güneş sisteminin bir köşe*sinde, trilyonlarca buzdan objenin oluşturduğu Oort Bulutu'nda yer alı*yorlar. Kuyrukluyıldızları n kuyrukla*rı, onların Güneş'e yaklaşmaları ile gerçekleşiyor. Güneş'in yüksek ısısı buzun buharlaşmasını sağlıyor ve bu buhar, kuyruğun oluşmasına neden oluyor.

1972 yılında, 5-10 metre büyüklükteki bir ob*je atmosferi sıyırıp geçti

Her gün sayısız toz parçası dünya*nın atmosferine giriyor. Bu objelerin hızı o kadar fazla ki, geçişin meyda*na getirdiği sürtünme bile onların yanmasına neden oluyor. Sonuçta oluşanlar da, zararsız meteorlar ya da göktaşları... 5-10 metre genişliğinde*ki daha büyük objeler ise, her sene bir kez dünyamızdan geçiyorlar. 1972 yılında, bu büyüklükteki bir ob*je atmosferi sıyırıp geçtiğinde Batı Amerika ve Kanada'da inanılmaz bir ateş topu oluşturmuştu.

Bir-iki metre genişliğindeki obje*lerin dünyamızdan geçmesi oldukça sık rastlanan bir olay

Çünkü, bunla*rın sayısı milyarları geçiyor. Dolayı*sıyla, bunların dünya için yarattığı tehlike çok çok az. Ancak, bu boyut*lardaki bir objenin atmosferden ge*çerken asıl büyüklüğünü koruması, 2-3 Hiroşima bombasının yaratacağı enerjiye eşit değerde bir enerji üret*mesi anlamına geliyor. Bununla be*raber, obje atmosfere girerken çoğun*lukla kırılıyor ve vereceği zarar mini*muma iniyor...

Asteroidin denize düşmesi de ye*terince tehlikeli bir olay...

Tehlike denince, akla elbette ki da*ha büyük objeler geliyor. Tunguska asteroidi boyutundaki bir asteroidin dünyamıza çarpması her bir-iki yüz*yılda bir gerçekleşiyor. Bu da, bu bü*yüklükteki bir asteroid büyük bir ihti*malle biz hayattayken dünyamıza çarpması demek... Bu boyuttaki bir objenin kalabalık bir şehre düşmesi, hiç kuşkusuz milyonlarca insanın öl*mesi ile aynı anlama geliyor. Böyle bir asteroidin denize düşmesi de ye*terince tehlikeli bir olay... Kuzey De*nizi'ne düşecek bir asteroidin bile in*sanlık için tehlikeli olabilecek büyük dalgalar oluşturacağı söylenebilir. .

Dünyadan geçen en bü*yük asteroid 40 kilometre çapında...

İşin daha ürkütücü olan tarafı, ver*diğimiz örnekten daha da büyük aste*roidlerin dünyaya çarpma ihtimalinin var olması... Dünyadan geçen en bü*yük asteroid 40 kilometre çapında... Bu boyutlardaki bir objenin dünya*mıza çarptığında oluşacak felaketi düşünmek bile yeterince korkutucu...

10 km çapında bir asteroid 65 mil*yon yıl kadar önce dünyaya çarparak dinazorların ve pek çok canlı türünün yokolmasına neden olmuştu

Aslında, astronomlara göre 10 kilometre çapındaki bir asteroid, 65 mil*yon yıl kadar önce dünyaya çarparak dinazorların ve pek çok canlı türünün yokolmasına neden olmuştu. Bazıla*rına göre de, o zamanlar bir değil. birden fazla çarpışma olmuştu... Bu kadar büyük objelerin sayısının oldukça az olması, hiç kuşkusuz dün*yamız ve insanlık adına büyük bir şans... Bununla birlikte, astronomla*rın tahminlerine göre, çapı 500 met*renin üzerinde olup, dünyamızdan geçme şansı olan cisimlerin sayısı 10 bin kadar... Bunlardan çaplan 100-500 metre olanların sayısı ise yüzbin*lerce.. . Tüm bunların Tunguska aste*roidinden daha büyük olduğu da acı bir gerçek... Bugüne kadar astoro*nomlar, dünyamıza yakın geçen çe*şitli boyutlarda 200 asteroid sapta*mışlar... Ancak bunca tehlikeye rağ*men, ne yazık ki yapılan araştırmalar oldukça sınırlı.

Gökyüzü izleniyor ama…

Kuyruklu yıldızlan ve asteroidleri araştıran bazı astronomlar, çalışmala*rının bir kısmını yansıtıcı aynaları olan teleskopların yardımı ile gerçek*leştiriyorlar. Bunlardan Arizona Üni*versitesi' ne bağlı "Spacewatch" adı verilen grup, 36 inch'lik yansıtıcı ay*nalı teleskoplarıyla, Kitt Peak dağı*nın tepesinde gökyüzünü izliyor. Kullandıkları teleskop, fotoğrafık ka*lıpların donuk ve zayıf bulup görün*tüleyemediği gökyüzü objelerinin re*simlerini çekmeyi başarıyor. Astro*nomlar dünyaya yaklaşan asteroidleri ve kuyruklu yıldızları kolaylıkla far*kedebiliyorlar. Nasıl araba giderken, uzaktaki dağlar yavaş, yol çizgileri hızlı geçiyor gibi görünüyorsa, dün*yaya yakın objeler de aynı mantıkla daha hızlı hareket ediyor gibi görünerek kendilerini belli ediyorlar.

Objelerden bir tanesi yakalansa bile yüzlercesi de gözden kaçarak ka*yıp gidiyor...

Yine onlar gibi, California Palomar Rasat*hanesi' ndeki astronomlar da uzayı gözlemleyerek atmosfere ani giriş yapabilecek objeleri inceliyorlar. Araştırmalara göre, Güneş'in etrafın*da dönerken yolu dünyadan geçen 100'e yakın asteroid var. Bir grup ast*ronom da Avusturya'daki güney se*malarını gözlem altında tutuyorlar. Uzayı inceleyen tüm astronomlar her ay iki-üç asteroid veya kuyruklu yıl*dızın dünyadan geçtiğini belirliyor*lar. Ancak bilimadamları na göre, ge*çen objelerden bir tanesi yakalansa bile yüzlercesi de gözden kaçarak ka*yıp gidiyor...

NASA’da özel bir ekip var

Bu asteroidlerden sadece bir tane*sinin toplu ölümlere yol açabileceği*ni artık herkes kabul ediyor. Bu tehdidi en çok ciddiye alan ülke, uzay araştırmalarında öncülük yapan Amerika Birleşik Devletleri.. .

Amerikan Kongresi, bu tehlikeyi en azından önceden haber almak iste*diğinden NASA'dan özel bir ekip oluşturmasını istedi. California'daki NASA Ames Araştırma Merke*zi'ndeki ekibin başında bulunan Da*vid Morrison'un ilk ilettiği mesaj ise tehlikenin oldukça büyük olduğu yo*lunda...

Tüm asteroidle*rin ve kuyruklu yıldızların çizelgesi*ni çıkarmak zaman alıyor ve pahalı bir iş

Morrison'ın ekibi "Spaceguard" denilen bir sistem önermişti. Buna göre, belli bölgelere iki-üç metrelik teleskoplar yerleştirilecek ve gökyü*zü buradan incelenecekti. Davetsiz bir misafir tesbit edilir edilmez, bir*çok küçük teleskop objenin yörünge*sini belirleyecek ve onu daha iyi tanımlayacaktı . Ancak, sistemin pek çok dezavantajı vardı; genişliği 1 ki*lometreden fazla olan tüm asteroidle*rin ve kuyruklu yıldızların çizelgesi*ni çıkarmak 25 seneden fazla bir za*man alıyordu ve oldukça da pahalıy*dı.

Uzaydaki objelere yönelik araştır*ma programlarının ortak amacı, aste*roid veya kuyruklu yıldızlan dünya*ya çarpmadan hemen önce tesbit et*mek değil. Çünkü, böyle bir durum*da birşeyler yapabilmek için hiç za*man kalmıyor. Asıl amaç, dünyadan geçen objeleri dünyaya çarpmadan çok önce keşfederek, uzmanlara çar*pışmayı önlemeleri için zaman tanı*mak...

Asteroid tes*bit edilebilirse, çarpma zamanı ve yörüngesi önceden saptanabiliyor…Eğer bir işe yararsa…

Bilinen o ki, çarpması beklenen as*teroid ve kuyruklu yıldızların çoğu, çarpışma olmadan önce dünyaya pek çok yakın geçiş yapıyorlar. Eğer bu yakın geçişler esnasında asteroid tes*bit edilebilirse, astronomlar onun yö*rüngesini ve çarpmanın ne zaman olacağını önceden kestirebiliyorlar. Bu da, NASA'ya potansiyel tehlikeyi takip edip yoketmek, ya da kenara it*mek için yeterli zamanın tanınması anlamına geliyor. Bir olasılık da, ob*jenin yakınına bir uzay gemisi gön*dererek, onun yanında bir nükleer bomba patlatmak... Bu patlama ile asteroidin yörüngesi değişebilecek, böylece dünya büyük bir felaketten kurtulmuş olacak...

Meteorit ve asteroidlerin evrimi:

Bugün müzelerde bulunan meteoritler, 4,6 milyar yıl önce, Güneş sisteminin başlangıcındaki karambol de oluştular. Solar nebulada*ki (üstte solda) toz parçacıkları yavaş yavaş büyüdüler ve "planetesi*mal" adı verilen oluşuma dönüştüler. Bir zaman sonra bunların bazı*ları ağır elementler haline geldiler ve demir gibi olanlar merkeze doğru çöktüler. Silikatlar gibi hafif elementler de yüzeye yükseldiler (ortadaki kesit). Planetesimaller sürekli olarak birbirleriyle çarpışıyor*lar, yeniden ayrışıyorlar ve düzensiz bir yapıya sahip olan maddeler haline geliyorlardı. Bazıları ağırlıklı olarak demir, bazıları da taştan oluşmuşlardı (orta sağdaki kesit). Oluşan gezegenler, planetesimalle* rin bir çoğunu ortadan kaldırdılar. Planetesimaller sadece Mars ve Jüpiter arasındaki asteroid kuşağında kaldılar. Buradan da Jüpiter'in yerçekimi gücünden etkilenerek dünyanın yörüngesine girdiler. "Lost City", "Innisfree" ve "Pribram" adındaki üç asteroidin birbirini kesen yörüngeleri yukarıda sağda görülüyor. Meteoritler uzayda seyahat ederken meteorları yaratıyorlar ve bunlar da dünyanın atmosferinden yıldırım hızıyla geçiyorlar (ortada). Bu parçacıklar dünyaya "tektit" adı verilen küçük cam parçacıkları olarak düşebiliyorlar.

Yukarıdaki renkli zaman çizgisinin altında görüldüğü gibi, meteorit*ler Güneş sisteminin ilk 700 milyon yılı içinde gezegenleri ve onların aylarını büyük bir sıklıkla bombardıman ettiler. O zamanlardan bu ya*na, meteorların aktivitesi oldukça yavaşladı...

Bilgi ve mineral kaynakları

Potansiyel tehlikelerine rağ*men, dünyaya yaklaşan ob*jelerin hepsine "tehlikeli" sıfatını yakıştırmak oldukça hatalı bir yaklaşım... Çünkü, sanılanların tam aksine, ayağımıza kadar ge*len asteroidler, bize onları ince*lemek ve belki de onlardan ya*rarlanmak için büyük bir fırsat vermiş oluyorlar...

Asteroidlerin detaylı olarak in*celenmelerinin en büyük neden*lerinden biri, onların Güneş sis*teminden kopmuş bloklar olma*ları... Öyle ki, onları inceleyerek yıllar öncesinde Güneş'in ve ge*zegenlerin nasıl oluştuklarını an*layabilmemiz mümkün... Ancak astronomlar, asteroidler hakkın*da geniş bir bilgiye sahip değil; çünkü, dünyadan bakıldığı za*man rahat gözlemlenemiyorlar. Bunun en büyük nedeni, onların oldukça küçük ve dünyadan uzakta, Mars ile Jüpiter arasında yer almaları... Bize kendilerini inceleme imkanı verenler de dünyaya yaklaşan asteroidler. ..

Asteroidlerin çoğu demir ve nikel kaynağı

Yakın bir gelecekte dünyanın çok yakınından geçen asteroidler bize hem bilgi, hem de mineral sağlayabilecekler. Asteroidlerin çoğu demir ve nikel kaynağı. Kü*çük olmaları ve yerçekimlerinin az olması nedeni ile, bir astero*idden dünyaya materyal taşımak oldukça kolay olacak... Bu yönde geliştirilen bir başka fikir de, ob*jelerden bir tanesini dünyanın yakınlarına, hatta dünyanın çev*resinde bir yörüngeye çekerek potansiyel bir ölüm tehlikesini potansiyel bir hayat kurtarıcıya dönüştürmek... Maden kazılarının meydana getirdiği zarardan oldukça etkilenen dünya, böyle*ce kendini kurtarmış olacak. An*cak, bu fikirlerin gerçek olabil*mesi için getirilecek olan mine*rallerin değerinin, harcamalar*dan daha fazla olması şart...

Aslında, şu anda bir asteroid*den maden çıkarılıyor... 2 milyar yıl önce Kanada'da, Sudbury'e düşmüş olan 6 km. genişliğindeki asteroid, bugün hâlâ kazılıyor ve batı dünyasının nikel ihtiyacının yüzde 75'i bu asteroidden karşı*lanıyor.

Çarpışmanın gerçekleri

■ Asteroidin hızı ne kadar fazla olursa, çarpışma anındaki kinetik enerjisi de o kadar fazla olur.

■ Çarpışma hızları saniyede 11 km'den, 73 km'ye kadar farklılık gösterir. Saniyede 3 km'lik bir hız*da, objenin kinetik enerjisi kendi kitlesi kadar TNT'nin enerjisine eşit olur.

■ Saniyede 30 kilometre hızla çarpan bir objenin ortaya çıkardığı enerji, kendi kütlesi kadar TNT'nin çıkardığı enejinin 100 katı kadardır.

■ Saniyede 30 km hızla yol alan, 1 km. genişliğindeki bir asteroidin çarpışma anında çıkaracağı enerji 140 bin megaton TNT'nin enerjisi*ne eşittir. (Şu ana kadar yapılmış en büyük nükleer bombanın gücü*nün 2000 katı)

Nasıl bir riskle karsı karşıyayız?

ASTEROİDLER

Yörüngeleri dünyadan geçen asteroidlerin tahmin edilen ebat ve sayıları şöyle:

■ Genişliği 1 km'den fazla olan*lardan 25.000 adet

■ Genişliği 500 m'den fazla olan*lardan 10.000 adet

■ Genişliği 100 m'den fazla olan*lardan 300.000 adet

■ Genişliği 10 m'den fazla olan*lardan 150 milyon adet


Yukarıdaki asteroidlerden bu*güne kadar bulunabilmiş olanların sayısı sadece 200 (genelde büyük olanlar), ancak yörüngeler hakkın*daki bilgiler oldukça iyi...

■ Bunların dünyamıza çarpma ihtimali ise obje başına, senede 100 milyon ile 1000 milyonda bir...

■ Asteroidlerin ortalama çarpma hızı saniyede 20 ile 30 km. arasında değişiyor (72.000-108. 000 km/s)...

■ Genişliği 1 km'den daha fazla olan asteroidler, dünyaya her 100.000 yılda bir çarpıyorlar.

■ 50 megatondan fazla TNT ka*dar enerji çıkaracak bir çarpışma her 1000 yıl

■ Çarpışmanın bütün dünyayı et*kilemesi için, asteroidin genişliğinin 1 km'den fazla olması gerekiyor.

KUYRUKLU YILDIZLAR

• Dünyanın yörüngesinden ge*çen ve belli aralıklarla geri geldiği bilinen kuyruklu yıldızların sayısı 25...

• Dünyanın yörüngesinden ge*çen, ancak geri dönüşü periyodik olmayan kuyruklu yıldızların sayısı ise 400'den fazla...

• Kuyruklu yıldızların çarpma hızları, asteroidlere göre daha fazla (saniyede 73 km)...

• Dünyamıza yönelik tehdidin yüzde 25'i kuyrukluyıldızlara ait... Geriye kalan yüzde 75'i ise astero*idler oluşturuyor...

• Asteroidlerin keşfedilmesi 25 yıllık bir araştırma gerektiriyor. Kuyruklu yıldızların ise sürekli gö*zaltında tutulması gerekiyor.
 

Son mesajlar

Üst