^^ŞİMŞEK^^
Öğrenci
- Katılım
- 1 Eylül 2008
- Mesajlar
- 10
- Reaksiyon puanı
- 2
- Puanları
- 0
Kimden yanasın?
İnsan mısın?
Türban konusu ile alâkalı çok yazı yazdım bu zamana kadar. Fakat ne kadar açıklayıcı yazarsanız yazın, sığ görüşlü insanların kafalarındaki kemikleşmiş düşünceleri kıramazsınız.
Bu gün baktığımızda bu ülkenin “bilim için yola çıkmış” profesörleri dahi sıradan bir vatandaştan daha sığ düşünüyorsa durumumuzun vahametini anlatmak çok ama çok zor.
Yukarıda kemikleşmiş düşünceler dedim. Ve sıradan vatandaş dedim.
Bunlara açıklık getirmem gerek. Düşünceleri kemikleşmiş bir insan ön görüsüz ve vizyonsuzdur. Geleceğe dair o kişiden ümit var olunmaz. Delilli yada delilsiz ne söylersen söyle, işine gelmediği takdirde söylediklerini kabul etmez.
Sıradan vatandaş ve profesör kıyaslamam ise; konuya açıklık getirmek içindir. Sıradan bir vatandaşın beyanatı pek bağlayıcı olmaz. Sorumluluğu yoktur çünkü. Fakat bir bilim adamı dendiği zaman ağzından çıkabilecek söz yada sözler bağlayıcı niteliktedir. Ve söylediği her sözden sorumludur.
Baş örtüsü konusunda öylesine fütursuzca ve keyfi beyanatlar veriliyor ki, tepkisiz kalmak mümkün değil.
Kimi; “laiklik elden gidiyor” derken, kimi; “şeriat geliyor” çığlıkları atıyor.
Baş örtüsü şeriatın ilk adımı imiş.
Ben ısrarla türban kelimesini kullanmıyorum. Zira ne Türk kültüründe nede dinimin emirleri içinde böyle bir şeye yer yoktur. Türban Fransız giyim kültüründe önemli yer tutan bir aksesuardır.
Fakat bizim millet bunu başını örten bayanları bir sınıfa sokmak için kullanmaktadır. Sınıf: Türbanlı sınıfı. Yani bir nevi yaratık… This is a türbanlı!
Şeriat, Allah’ın kanunları bütünüdür. Hâl böyleyken her “müslümanım” diyen, otomatikman şeriatı yani Allah’ın kanunlarını kabul etmiştir.
Baş örtüsü yani tesettür Allah’ın kesin emridir(Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da kesin beyanıdır). Ve bunu uygulamak eğer “gelmek üzere olan” şeriatın ayak sesleri ise, oruç tutanlar yada namaz kılanlar yada Kur’an okuyanlarda potansiyel tehlike bana göre bu noktada. Yanılıyor muyum?
Öyle ya, bana göre Kur’an okumak ve namaz kılmak daha radikal bir eylem. Yani şeriatı daha fazla çağrıştırıyor!
Ve zavallılığımızı izledikçe daha fazla endişeleniyorum. Atatürk istismarcısı bir gurup insanın “öfkesi”ni görüpte endişelenmemek ne mümkün. Önyargı ve aşağılık komplekslerinin kurbanı olmuş insanların hâlleri gerçekten içler acısı…
Bazı “öğretim üyeleri”; “okullarda baş örtü serbest olursa okul kapılarını kilitleriz, örtülü öğrencilerin notlarını düşük veririz” Dedi… Bu bile dendi yani ve buna benzer nice çirkin ve OLDUKÇA ÇAĞ DIŞI ifadeler. İşte asıl çağ dışılık budur.
Baş örtüsüne tepkinin asıl sebebi çağdaşlığın muhafazası içinse, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
Bazı sivil toplum kuruluşları, bir takım guruplar, bazı siyasiler ve vesaireler, baş örtüsü bahanesiyle meydanlarda yada kürsülerde bayatlamış sloganlarla kendilerini halka yutturmaya çalışıyorlar. Bu çaba aklı olanların dikkatinden kaçmıyor.
Her seçim zamanı meydanlarda bütün siyasi liderler “baş örtüsü sorununu çözeceğiz” sloganları ile oy toplamaya çalışırken laiklik yerinde duruyordu da şimdi mi paçalar tutuştu? Yada jetonlar düştü… Hadi sahtekârları, dalkavukları bir kenara bırakalım da bu halka ne oluyor?
Bir “Hepimiz Hırantız, hepimiz Dinkiz” diye ortaya çıkarlar bir bakarsınız “laiklik elden gidiyor” diye çıkarlar… Hepsi kurulmuş birer robot gibi. Neye ve kime hizmet ettiklerinin farkında olmayacak kadar kapalı şuurları ve at gözlükleri ile dolaşan bu güruhta nereden çıkıyor? Kim bunlar? Atatürk sömürgenleri! Atatürk’ün hayat felsefesinden bihaber GERÇEK KARA CAHİLLER!
Her türlü ahlaksızlığa ses çıkartmayıp, kabullenenler ve fakat baş örtüsü kullandığı için insanları dışlayanlar, bana göre ancak ve ancak akıl ve fikir kabızlarıdır. Ve çekilen bu pekliklerin şimdilik bir çaresi yok… Durum vahim yani.
“İran’a benzeyeceğiz” gibi saçma ifadelerle tellallığa soyunmuş cahil kişiler bilsin ki o beğenmedikleri İran da kadınlar örtüleri ile ülkelerinde gerek siyaset gerek bilim her alanda görev almaktalar.
“İran’a git” diyen akıl kabızları ise dizini kırıp otursun ve düşünsün… Gerçi bu minvalde onlar için düşünmek işkenceden beter olacak fakat başka bir önerim yok şimdilik. Devamlı konuşacaklar çünkü onların derdi ne ülke geleceği, ne çağdaşlık, ne Atatürk ve nede laiklik… Onların derdi kendileri ile…
Kimseden yana olmayın. Kendinizden yana olun. İnsan olun. Zor bir istek fakat en azından anatomik açıdan insan olduğumuz gerçeği var elimizde. Bu gerçekten yola çıkarsak eğer, ilerleme kaydedebiliriz.
Ne yolunda mı?
İnsanlık yolunda…
BETÜL AŞIK.
İnsan mısın?
Türban konusu ile alâkalı çok yazı yazdım bu zamana kadar. Fakat ne kadar açıklayıcı yazarsanız yazın, sığ görüşlü insanların kafalarındaki kemikleşmiş düşünceleri kıramazsınız.
Bu gün baktığımızda bu ülkenin “bilim için yola çıkmış” profesörleri dahi sıradan bir vatandaştan daha sığ düşünüyorsa durumumuzun vahametini anlatmak çok ama çok zor.
Yukarıda kemikleşmiş düşünceler dedim. Ve sıradan vatandaş dedim.
Bunlara açıklık getirmem gerek. Düşünceleri kemikleşmiş bir insan ön görüsüz ve vizyonsuzdur. Geleceğe dair o kişiden ümit var olunmaz. Delilli yada delilsiz ne söylersen söyle, işine gelmediği takdirde söylediklerini kabul etmez.
Sıradan vatandaş ve profesör kıyaslamam ise; konuya açıklık getirmek içindir. Sıradan bir vatandaşın beyanatı pek bağlayıcı olmaz. Sorumluluğu yoktur çünkü. Fakat bir bilim adamı dendiği zaman ağzından çıkabilecek söz yada sözler bağlayıcı niteliktedir. Ve söylediği her sözden sorumludur.
Baş örtüsü konusunda öylesine fütursuzca ve keyfi beyanatlar veriliyor ki, tepkisiz kalmak mümkün değil.
Kimi; “laiklik elden gidiyor” derken, kimi; “şeriat geliyor” çığlıkları atıyor.
Baş örtüsü şeriatın ilk adımı imiş.
Ben ısrarla türban kelimesini kullanmıyorum. Zira ne Türk kültüründe nede dinimin emirleri içinde böyle bir şeye yer yoktur. Türban Fransız giyim kültüründe önemli yer tutan bir aksesuardır.
Fakat bizim millet bunu başını örten bayanları bir sınıfa sokmak için kullanmaktadır. Sınıf: Türbanlı sınıfı. Yani bir nevi yaratık… This is a türbanlı!
Şeriat, Allah’ın kanunları bütünüdür. Hâl böyleyken her “müslümanım” diyen, otomatikman şeriatı yani Allah’ın kanunlarını kabul etmiştir.
Baş örtüsü yani tesettür Allah’ın kesin emridir(Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da kesin beyanıdır). Ve bunu uygulamak eğer “gelmek üzere olan” şeriatın ayak sesleri ise, oruç tutanlar yada namaz kılanlar yada Kur’an okuyanlarda potansiyel tehlike bana göre bu noktada. Yanılıyor muyum?
Öyle ya, bana göre Kur’an okumak ve namaz kılmak daha radikal bir eylem. Yani şeriatı daha fazla çağrıştırıyor!
Ve zavallılığımızı izledikçe daha fazla endişeleniyorum. Atatürk istismarcısı bir gurup insanın “öfkesi”ni görüpte endişelenmemek ne mümkün. Önyargı ve aşağılık komplekslerinin kurbanı olmuş insanların hâlleri gerçekten içler acısı…
Bazı “öğretim üyeleri”; “okullarda baş örtü serbest olursa okul kapılarını kilitleriz, örtülü öğrencilerin notlarını düşük veririz” Dedi… Bu bile dendi yani ve buna benzer nice çirkin ve OLDUKÇA ÇAĞ DIŞI ifadeler. İşte asıl çağ dışılık budur.
Baş örtüsüne tepkinin asıl sebebi çağdaşlığın muhafazası içinse, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
Bazı sivil toplum kuruluşları, bir takım guruplar, bazı siyasiler ve vesaireler, baş örtüsü bahanesiyle meydanlarda yada kürsülerde bayatlamış sloganlarla kendilerini halka yutturmaya çalışıyorlar. Bu çaba aklı olanların dikkatinden kaçmıyor.
Her seçim zamanı meydanlarda bütün siyasi liderler “baş örtüsü sorununu çözeceğiz” sloganları ile oy toplamaya çalışırken laiklik yerinde duruyordu da şimdi mi paçalar tutuştu? Yada jetonlar düştü… Hadi sahtekârları, dalkavukları bir kenara bırakalım da bu halka ne oluyor?
Bir “Hepimiz Hırantız, hepimiz Dinkiz” diye ortaya çıkarlar bir bakarsınız “laiklik elden gidiyor” diye çıkarlar… Hepsi kurulmuş birer robot gibi. Neye ve kime hizmet ettiklerinin farkında olmayacak kadar kapalı şuurları ve at gözlükleri ile dolaşan bu güruhta nereden çıkıyor? Kim bunlar? Atatürk sömürgenleri! Atatürk’ün hayat felsefesinden bihaber GERÇEK KARA CAHİLLER!
Her türlü ahlaksızlığa ses çıkartmayıp, kabullenenler ve fakat baş örtüsü kullandığı için insanları dışlayanlar, bana göre ancak ve ancak akıl ve fikir kabızlarıdır. Ve çekilen bu pekliklerin şimdilik bir çaresi yok… Durum vahim yani.
“İran’a benzeyeceğiz” gibi saçma ifadelerle tellallığa soyunmuş cahil kişiler bilsin ki o beğenmedikleri İran da kadınlar örtüleri ile ülkelerinde gerek siyaset gerek bilim her alanda görev almaktalar.
“İran’a git” diyen akıl kabızları ise dizini kırıp otursun ve düşünsün… Gerçi bu minvalde onlar için düşünmek işkenceden beter olacak fakat başka bir önerim yok şimdilik. Devamlı konuşacaklar çünkü onların derdi ne ülke geleceği, ne çağdaşlık, ne Atatürk ve nede laiklik… Onların derdi kendileri ile…
Kimseden yana olmayın. Kendinizden yana olun. İnsan olun. Zor bir istek fakat en azından anatomik açıdan insan olduğumuz gerçeği var elimizde. Bu gerçekten yola çıkarsak eğer, ilerleme kaydedebiliriz.
Ne yolunda mı?
İnsanlık yolunda…
BETÜL AŞIK.