Bir Masal Vardı... Adını Bilen Var mı?

yumluanarsist

Rektör
Katılım
11 Haziran 2009
Mesajlar
12,009
Reaksiyon puanı
280
Puanları
0
Rüyamda gördüm, 2.5 saattir uyuyamıyorum.

Benim küçükken bir kitabım vardı, adını hatırlamıyorum. Bir masal vardı içinde. Masalı da tam olarak hatırlamıyorum ama kesin olarak hatırladığım şeyler var. Ben şimdi onları yazacağım, umarım bilen biri çıkar. :( Kafama çok takıldı.

Yanlış değilsem 7 tane özel yeteneği olan insan vardı. Mesela birinin boyu çok uzundu, biri uzağı çok iyi görüyordu, biri hiç doymadan dağları taşları bile yiyebiliyordu filan. Hatta Tepegöz adında bir karakter vardı sanırım, Yedigöz de olabilir. Emin değilim. Şundan eminim; mesela kraliçe bir oğlanla bu 7 canlıyı tahtadan bir kulübeye atıp altına odun attırıyordu ve kulübeyi yaktırıyordu. Bunlar pişeceklerdi içeride. Bir karakter vardı, üstünde kalın montlarla geziyordu. Sıcak havada bile üşüyordu. Montunun bir düğmesi açılsa üşüdüğünü söylüyordu ama asıl olay o soyundukça havanın soğumasıydı. Bunlar da ısıdan korunmak için onu soyuyorlardı, böylece hayatta kalıyorlardı. Yanlış değilsem bunların arasındaki oğlan kraliçenin kızına aşıktı ve onunla evlenmek istiyordu. Bir yüzüğü bulmasını istediler mesela, kraliçe yüzüğünü dereye düşürmüş. Bunu bulması için gönderiyorlardı, bulursa kızı vereceklerdi. Oğlan da o yese de doymayan adama gidip dereyi içmesini rica ediyordu.

Aklıma bu kadarı geliyor işte. Çizgi film de olabilir bu, cidden emin değilim. 6-7 yaşlarında okuduğum ya da izlediğim bir şey olmalı ki hatırlamıyorum, sadece hayal meyal işte.

Kafama çok takıldı, adı aklıma gelmiyor hala. Bilen biri var mı?
 

kowalskii

Profesör
Katılım
31 Ekim 2010
Mesajlar
3,056
Reaksiyon puanı
24
Puanları
38
Şey nasıl desem, üzerin açık kalmış... (anladın onu sen) :) bu söylediğin karakterler masal da değil Heores dizisinde bile yok :) Anaokul öğretmeni olan birine de okudum, aynı tepkiyi verdi :)
 

yumluanarsist

Rektör
Katılım
11 Haziran 2009
Mesajlar
12,009
Reaksiyon puanı
280
Puanları
0
Ya hayır. :(

Var böyle bir şey, eminim. Hatta bak şimdi aklıma da geldi. Bu oğlan fakir bir adamın oğluydu. Prensesle evlenmek için dağı taşı aşıp saraya varıyordu. Zaten bu karakterlerle de yolda karşılaşıyordu.

Eminim, var böyle bir şey ya.
 

kowalskii

Profesör
Katılım
31 Ekim 2010
Mesajlar
3,056
Reaksiyon puanı
24
Puanları
38
Senin söylediğin karakterleri bir değilde birkaç masalda olma ihtimali bence daha yüksek. Annem ana okul öğretmeni olduğu için, küçükken onun masal defterini, kitabını okurdum sürekli. Hiç birini unutmam. Böyle zengin karakterli hikayeyi özellikle hiç unutmam :D Anlattığın hikayenin her satırında başka bir hikayeden konular canlandı gözümde. Birkaç hikayeyi bilinç altın geçen onca senenin ve eğitim-öğretimin ardından, birbirine karıştırmış gibi :)
 

hüzün_

Dekan
Emektar
Katılım
14 Nisan 2010
Mesajlar
8,777
Reaksiyon puanı
504
Puanları
1,113
Yaş
35
Evet var bende hatırlıyorum bulursam yazarım:)

Bunlar bir yerde oturmuşlar. Padişahın kızını isteyen adam çok üzüntülüymüş. Sebebini sormuşlar. O da “böyle böyle” diye meseleyi anlatmış. Bunlar da “yahu ondan kolay ne var? Şimdi biz o yüzüğü buluruz.”demişler. Uzağı gören adam, elini annına koyup, şöyle bir bakmış. “Tamam. Yüzük şurda.”demiş. Kolu uzun adam tarif edilen yere kolunu uzatıp yüzüğü almış. Yüzüğü padişaha vermişler. Padişah hayretten dona kalmış. “Tamam. Birinci imtihanı geçtin. Şimdi sıra ikinci de.”demiş ve şartını söylemiş. Bu şart da tam beş inek, beş kızarmış koyun, kırk kazan da kahve içmekmiş. Bizimki de padişaha bunun için “yanıma arkadaş alabilir miyim?” diye sormuş. Padişah da kendinden emin “tabii”demiş. Bu adam da hemen yolda karşılaştığı şişman adamı almış. Bunlar bir oturuşta ne var ne yoksa yiyip kalkmışlar. şyle bir şey buldum ama masalın adı yok derleme yapmışlar
 

yumluanarsist

Rektör
Katılım
11 Haziran 2009
Mesajlar
12,009
Reaksiyon puanı
280
Puanları
0
Senin söylediğin karakterleri bir değilde birkaç masalda olma ihtimali bence daha yüksek. Annem ana okul öğretmeni olduğu için, küçükken onun masal defterini, kitabını okurdum sürekli. Hiç birini unutmam. Böyle zengin karakterli hikayeyi özellikle hiç unutmam :D Anlattığın hikayenin her satırında başka bir hikayeden konular canlandı gözümde. Birkaç hikayeyi bilinç altın geçen onca senenin ve eğitim-öğretimin ardından, birbirine karıştırmış gibi :)

Haklısın ama bak, bulundu. :)

Evet var bende hatırlıyorum bulursam yazarım:)

Bunlar bir yerde oturmuşlar. Padişahın kızını isteyen adam çok üzüntülüymüş. Sebebini sormuşlar. O da �böyle böyle� diye meseleyi anlatmış. Bunlar da �yahu ondan kolay ne var? Şimdi biz o yüzüğü buluruz.�demişler. Uzağı gören adam, elini annına koyup, şöyle bir bakmış. �Tamam. Yüzük şurda.�demiş. Kolu uzun adam tarif edilen yere kolunu uzatıp yüzüğü almış. Yüzüğü padişaha vermişler. Padişah hayretten dona kalmış. �Tamam. Birinci imtihanı geçtin. Şimdi sıra ikinci de.�demiş ve şartını söylemiş. Bu şart da tam beş inek, beş kızarmış koyun, kırk kazan da kahve içmekmiş. Bizimki de padişaha bunun için �yanıma arkadaş alabilir miyim?� diye sormuş. Padişah da kendinden emin �tabii�demiş. Bu adam da hemen yolda karşılaştığı şişman adamı almış. Bunlar bir oturuşta ne var ne yoksa yiyip kalkmışlar. şyle bir şey buldum ama masalın adı yok derleme yapmışlar

Süpersin ya, işte buydu. :) Of keşke adını ve yayımlandığı kitabın adını da bilsek. :(
 

hüzün_

Dekan
Emektar
Katılım
14 Nisan 2010
Mesajlar
8,777
Reaksiyon puanı
504
Puanları
1,113
Yaş
35
Benim kafama bir şey takıldı mı onu bulmadan rahat edemem çünkü hep aklımda olur oyalar beni o yüzden bunu bulurum ben merak etme.İlk yorumu yaptığımdan beri arıyorum:DBu çıktı
 

kowalskii

Profesör
Katılım
31 Ekim 2010
Mesajlar
3,056
Reaksiyon puanı
24
Puanları
38
Benim kafama bir şey takıldı mı onu bulmadan rahat edemem çünkü hep aklımda olur oyalar beni o yüzden bunu bulurum ben merak etme.İlk yorumu yaptığımdan beri arıyorum:DBu çıktı

Yanlış anlaşılmasın ama kadın inadı diye buna derim ben :D waooaawww
 

yumluanarsist

Rektör
Katılım
11 Haziran 2009
Mesajlar
12,009
Reaksiyon puanı
280
Puanları
0
Benim kafama bir şey takıldı mı onu bulmadan rahat edemem çünkü hep aklımda olur oyalar beni o yüzden bunu bulurum ben merak etme.İlk yorumu yaptığımdan beri arıyorum:DBu çıktı

Aynen ya. Sabah 5'te uyandım, o saatten beri ayaktayım. Uyuyamıyordum bunu düşünmekten. Müzik dinledim saatlerce, o bile etkilemedi. Kitabını da bulsam tam olacak. Galiba tatilde eve gidince tüm kitapların altını üstüne getireceğim.
 

kowalskii

Profesör
Katılım
31 Ekim 2010
Mesajlar
3,056
Reaksiyon puanı
24
Puanları
38
UZAĞI GÖREN ADAM


Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde bir memleketin, bir padişahı varmış. Bu padişahın da dillere destan çok güzel bir kızı varmış. Bu kızı isteyenler çokmuş. Çokmuş ama padişah bunları öyle bir imtihanlara sokarmış ki kimse imtihanları becerip de kızı alamazmış.
Bir gün, memlekete çok yoksul bir adam gelmiş. Bu adam gezerken gezerken, bu kızı pencerede görmüş ve aşık olmuş. Bu da kızı istemeye talip olmuş. Bunu da padişahın huzuruna çıkarmışlar. Padişah buna, kızının denizde yitirdiği altın yüzüğü bulup getirmesini emretmiş. Adamı bir düşünce almış. Koskoca denizin içinde, altın yüzüğü nasıl bulacak? Dönmüş eve. Eve gelirken, elini alnına koyup da uzaklara bakan bir adam görmüş. Buna, nereye baktığını sormuş. O da “ Ben bulutlara bakıyorum. Acaba içerisinde bir şey var mı?” demiş. Yine bakmış, bu defa “ Çin padişahının kızı evleniyi, şimdi onun düğünü var.”demiş. Bizim adam buna çok hayret etmiş. “Benimle arkadaş olur musun?”demiş. O da kabul etmiş ve arkadaş olmuşlar.
Bu ikisi yola devam ederler. Epey gittikten sonra, karşılarına bir adam çıkmış. Bu adamın kolu ta bulutlara uzanmaktaymış. Adama “ Yahu bu ne iştir, sen nasıl bir şeysin?”diye sormuşlar. Adam da “ Benim kolum böyle. İstesem denizin en derin yerine elimi sokarım.”demiş. Bizim yoksul adam buna da arkadaşlık teklif etmiş. O da kabul etmiş. Bunlar olmuşlar üç arkadaş. Bu üçü yola revan olmuşlar. Bunlar giderlerken, bir yerde önlerine kızarmış üç tane öküz, iki tane inek, beş tane koyun, bir iki tane tavuk, kırk kazan hoşaf, kırk kazan ayran yeyip içen bir adam çıkmış. Çok şaşırmışlar. Adam da “Benim en hafif yemeğim budur.”demiş. Adam yemeğini yedikten sonra, bunlarla arkadaş olmuş.





Üç kişi bunu da yanlarına alıp giderken giderken yolda bir adamla gine karşılaşmışlar. Bu adam da koca koca kütükleri yakmış, karşısında dururmuş, ama bir taraftan da zangır zangır titrermiş. “Ne oluyor?”diye sormuşlar. Adam da “Benim huyum böyle işte. Soğukta terler, sıcakta böyle titrerim.”demiş. Bunu da yanlarına almışlar. Bunlar hep beraber yollarına devam ederken, karşılarına bir adam daha çıkmış. Bu da kulağını yere dayamış, öyle dururmuş. Ne yaptığını sormuşlar. “Ben yeri dinlerim. Buradan bir dinledim mi Konya’da ne oluyor, hemen anlarım.”demiş. Buna da “Bizimle gelir misin?”diye sormuşlar. Bu da kabul etmiş.
Bunlar bir yerde oturmuşlar. Padişahın kızını isteyen adam çok üzüntülüymüş. Sebebini sormuşlar. O da “böyle böyle” diye meseleyi anlatmış. Bunlar da “yahu ondan kolay ne var? Şimdi biz o yüzüğü buluruz.”demişler. Uzağı gören adam, elini annına koyup, şöyle bir bakmış. “Tamam. Yüzük şurda.”demiş. Kolu uzun adam tarif edilen yere kolunu uzatıp yüzüğü almış. Yüzüğü padişaha vermişler. Padişah hayretten dona kalmış. “Tamam. Birinci imtihanı geçtin. Şimdi sıra ikinci de.”demiş ve şartını söylemiş. Bu şart da tam beş inek, beş kızarmış koyun, kırk kazan da kahve içmekmiş. Bizimki de padişaha bunun için “yanıma arkadaş alabilir miyim?” diye sormuş. Padişah da kendinden emin “tabii”demiş. Bu adam da hemen yolda karşılaştığı şişman adamı almış. Bunlar bir oturuşta ne var ne yoksa yiyip kalkmışlar. Padişah hayretten gözlerini dört açarak donakalmış. “Tamam” demiş, “sıra üçüncü şartımda. Bunu da bilirsen kızım senin.”demiş. Şartı da şuymuş: Padişah beş araba odun çektirecekmiş. Bunları yakıp, adamı üstüne oturtacakmış. Adam odunlar kül olana kadar öyle bekleyecekmiş. Bizim adam bunu hemen kabul etmiş. Geceleyin, ateşin karşısında titreyen adamı giydirmişler, öbürüne benzetmişler. Sabahleyin odunlar çekilmiş, ateş yakılmış. Titreyen adamı da en üste oturtmuşlar. Odunlar yanmış, kül olmuş, bu hala titremekteymiş. Padişah bakmış ki bununla başa çıkamayacak, çaresiz kızını vermiş. Bunlar birbirlerini sevmişler. Oğlanın memleketine dönmeye karar vermişler. Geceyi bir handa geçirirken, padişah buna çok hiddetlenmiş ve kızını tekrar geri kaçırmış.
Adam da hemen arkadaşlarına haber salmış. Bunlar gelmişler. Uzağı gören adam, kızın kaçırıldığı yeri tespit etmiş. Bunlar hemen oraya gitmişler. Uzağı gören adam, dama çıkmış, titreyen adam kapıda beklemiş, yeri dinleyen adam herhangi bir tehlikeye karşı, yeri dinlemeye başlamış, kolu uzun olan adam kolları ile evi sarmış. Şişman adamla, kızın kocası da konağa girip kızı kurtarmışlar. Oradakiler ile bunlar savaşa tutuşmuşlar. Savaşta padişahın ordusunu yenmişler. Oğlanı o ülkeye padişah yapmışlar. Kız da sevdiğine tekrar kavuştuğu için çok mutlu olmuş.
Bunlar kırk gün, kırk gece düğün yapmışlar. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.

Kaynak (sayfanın son hikayesi)

---------- Post added at 11:10 ---------- Previous post was at 11:06 ----------

Başka bir sitede de Kaynak olarak,
DERLEME YILI: 1983 Temmuz.
DERLEME YERİ: Karahüyük Köyü
KAYNAK KİŞİ: Hatice ÖZÇAMUR. gösterilmiş. Yine aynı başlıkla sayfanın ortalarında sunulmuş. Kaynak site
 

hüzün_

Dekan
Emektar
Katılım
14 Nisan 2010
Mesajlar
8,777
Reaksiyon puanı
504
Puanları
1,113
Yaş
35
Bende senin bulduğun yerden buldum
 

kowalskii

Profesör
Katılım
31 Ekim 2010
Mesajlar
3,056
Reaksiyon puanı
24
Puanları
38
Bende senin bulduğun yerden buldum

Muhtemelen piyasada varsa da bu hikaye, çocuk için hikayeler kitabı gibi masal kitaplarında vardır. Ancak çocuk kitaplarında bilgili bir D&R çalışanına sormak lazım. (reklam gibi oldu ya :)) Onlar belki çıkartır. :)

Tekrar düşündümde, sen yoktan buldun bu hikayeyi hüzünlü, birazdan kitabı aldım adresi ver dersin sen :D
 

yumluanarsist

Rektör
Katılım
11 Haziran 2009
Mesajlar
12,009
Reaksiyon puanı
280
Puanları
0
UZAĞI GÖREN ADAM


Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde bir memleketin, bir padişahı varmış. Bu padişahın da dillere destan çok güzel bir kızı varmış. Bu kızı isteyenler çokmuş. Çokmuş ama padişah bunları öyle bir imtihanlara sokarmış ki kimse imtihanları becerip de kızı alamazmış.
Bir gün, memlekete çok yoksul bir adam gelmiş. Bu adam gezerken gezerken, bu kızı pencerede görmüş ve aşık olmuş. Bu da kızı istemeye talip olmuş. Bunu da padişahın huzuruna çıkarmışlar. Padişah buna, kızının denizde yitirdiği altın yüzüğü bulup getirmesini emretmiş. Adamı bir düşünce almış. Koskoca denizin içinde, altın yüzüğü nasıl bulacak? Dönmüş eve. Eve gelirken, elini alnına koyup da uzaklara bakan bir adam görmüş. Buna, nereye baktığını sormuş. O da � Ben bulutlara bakıyorum. Acaba içerisinde bir şey var mı?� demiş. Yine bakmış, bu defa � Çin padişahının kızı evleniyi, şimdi onun düğünü var.�demiş. Bizim adam buna çok hayret etmiş. �Benimle arkadaş olur musun?�demiş. O da kabul etmiş ve arkadaş olmuşlar.
Bu ikisi yola devam ederler. Epey gittikten sonra, karşılarına bir adam çıkmış. Bu adamın kolu ta bulutlara uzanmaktaymış. Adama � Yahu bu ne iştir, sen nasıl bir şeysin?�diye sormuşlar. Adam da � Benim kolum böyle. İstesem denizin en derin yerine elimi sokarım.�demiş. Bizim yoksul adam buna da arkadaşlık teklif etmiş. O da kabul etmiş. Bunlar olmuşlar üç arkadaş. Bu üçü yola revan olmuşlar. Bunlar giderlerken, bir yerde önlerine kızarmış üç tane öküz, iki tane inek, beş tane koyun, bir iki tane tavuk, kırk kazan hoşaf, kırk kazan ayran yeyip içen bir adam çıkmış. Çok şaşırmışlar. Adam da �Benim en hafif yemeğim budur.�demiş. Adam yemeğini yedikten sonra, bunlarla arkadaş olmuş.





Üç kişi bunu da yanlarına alıp giderken giderken yolda bir adamla gine karşılaşmışlar. Bu adam da koca koca kütükleri yakmış, karşısında dururmuş, ama bir taraftan da zangır zangır titrermiş. �Ne oluyor?�diye sormuşlar. Adam da �Benim huyum böyle işte. Soğukta terler, sıcakta böyle titrerim.�demiş. Bunu da yanlarına almışlar. Bunlar hep beraber yollarına devam ederken, karşılarına bir adam daha çıkmış. Bu da kulağını yere dayamış, öyle dururmuş. Ne yaptığını sormuşlar. �Ben yeri dinlerim. Buradan bir dinledim mi Konya�da ne oluyor, hemen anlarım.�demiş. Buna da �Bizimle gelir misin?�diye sormuşlar. Bu da kabul etmiş.
Bunlar bir yerde oturmuşlar. Padişahın kızını isteyen adam çok üzüntülüymüş. Sebebini sormuşlar. O da �böyle böyle� diye meseleyi anlatmış. Bunlar da �yahu ondan kolay ne var? Şimdi biz o yüzüğü buluruz.�demişler. Uzağı gören adam, elini annına koyup, şöyle bir bakmış. �Tamam. Yüzük şurda.�demiş. Kolu uzun adam tarif edilen yere kolunu uzatıp yüzüğü almış. Yüzüğü padişaha vermişler. Padişah hayretten dona kalmış. �Tamam. Birinci imtihanı geçtin. Şimdi sıra ikinci de.�demiş ve şartını söylemiş. Bu şart da tam beş inek, beş kızarmış koyun, kırk kazan da kahve içmekmiş. Bizimki de padişaha bunun için �yanıma arkadaş alabilir miyim?� diye sormuş. Padişah da kendinden emin �tabii�demiş. Bu adam da hemen yolda karşılaştığı şişman adamı almış. Bunlar bir oturuşta ne var ne yoksa yiyip kalkmışlar. Padişah hayretten gözlerini dört açarak donakalmış. �Tamam� demiş, �sıra üçüncü şartımda. Bunu da bilirsen kızım senin.�demiş. Şartı da şuymuş: Padişah beş araba odun çektirecekmiş. Bunları yakıp, adamı üstüne oturtacakmış. Adam odunlar kül olana kadar öyle bekleyecekmiş. Bizim adam bunu hemen kabul etmiş. Geceleyin, ateşin karşısında titreyen adamı giydirmişler, öbürüne benzetmişler. Sabahleyin odunlar çekilmiş, ateş yakılmış. Titreyen adamı da en üste oturtmuşlar. Odunlar yanmış, kül olmuş, bu hala titremekteymiş. Padişah bakmış ki bununla başa çıkamayacak, çaresiz kızını vermiş. Bunlar birbirlerini sevmişler. Oğlanın memleketine dönmeye karar vermişler. Geceyi bir handa geçirirken, padişah buna çok hiddetlenmiş ve kızını tekrar geri kaçırmış.
Adam da hemen arkadaşlarına haber salmış. Bunlar gelmişler. Uzağı gören adam, kızın kaçırıldığı yeri tespit etmiş. Bunlar hemen oraya gitmişler. Uzağı gören adam, dama çıkmış, titreyen adam kapıda beklemiş, yeri dinleyen adam herhangi bir tehlikeye karşı, yeri dinlemeye başlamış, kolu uzun olan adam kolları ile evi sarmış. Şişman adamla, kızın kocası da konağa girip kızı kurtarmışlar. Oradakiler ile bunlar savaşa tutuşmuşlar. Savaşta padişahın ordusunu yenmişler. Oğlanı o ülkeye padişah yapmışlar. Kız da sevdiğine tekrar kavuştuğu için çok mutlu olmuş.
Bunlar kırk gün, kırk gece düğün yapmışlar. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.

Kaynak (sayfanın son hikayesi)

---------- Post added at 11:10 ---------- Previous post was at 11:06 ----------

Başka bir sitede de Kaynak olarak,
DERLEME YILI: 1983 Temmuz.
DERLEME YERİ: Karahüyük Köyü
KAYNAK KİŞİ: Hatice ÖZÇAMUR. gösterilmiş. Yine aynı başlıkla sayfanın ortalarında sunulmuş. Kaynak site

Heh yaa, çok teşekkür ederim. :) İşte budur ya, buydu masal. :) Çok mutlu oldum ya. :)
 

yumluanarsist

Rektör
Katılım
11 Haziran 2009
Mesajlar
12,009
Reaksiyon puanı
280
Puanları
0
Haklısın, ikinize de teşekkür ederim. :) Hemen D&R'a gidip bunun kitabını bulmam lazım.

Heh bir de gece üstümün açık kalmadığı da böylece kanıtlanmış oldu. :p
 

hüzün_

Dekan
Emektar
Katılım
14 Nisan 2010
Mesajlar
8,777
Reaksiyon puanı
504
Puanları
1,113
Yaş
35

kowalskii

Profesör
Katılım
31 Ekim 2010
Mesajlar
3,056
Reaksiyon puanı
24
Puanları
38
Heh bir de gece üstümün açık kalmadığı da böylece kanıtlanmış oldu. :p
Rüyamda gördüm, 2.5 saattir uyuyamıyorum

Bu iki yorumunu karşılaştırarak "ACABA" demek istiyorum :p Bu masalı okuyarak, almamız gereken dersi alalım. Benim aldığım ders: rüyamda "leb" diye birşey görürsem "leblebiyi" hüzünlü hemen bulacaktır :D

---------- Post added at 11:38 ---------- Previous post was at 11:37 ----------

:D Kadınlar ilginç yaratıklar galiba. :D

Versiyon sürümünüzden kaynaklı sanırım :) patch lazım :p
 
Üst