o_asy
Doçent
- Katılım
- 14 Nisan 2008
- Mesajlar
- 707
- Reaksiyon puanı
- 0
- Puanları
- 0
DEVLET Bahçeli’nin, üniversitede türbana yasak getiren Anayasa’nın 10. maddesi 4. fıkrasının kaldırılmasını istemesinin; ardından yasa değişikliğini reddeden Anayasa Mahkemesi kararını eleştirmesinin, çoğu çevre tarafından şaşkınlıkla karşılandığına tanık oluyorum.
Bahçeli ve MHP’nin bu konuda taktiksel davrandığını yazdı bazı köşe yazarları. Sanıyorum bu çevreler MHP tarihini pek bilmiyor.
Milliyetçi hareket açısından bir dönemeç olan 1969 kongresini ayrıntılarıyla yazmak istemiyorum. Biliyorsunuz o kongrede, "ayakları yere basmayan romantik Türkçülük" terk edilmişti.
Yeni partinin ideolojisi Türk-İslam çizgisiydi. "Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın" sloganı atılıyordu artık parti mitinglerinde.
Bu kongrede, Türklüğün sembolü Bozkurt yerini İslam’ın simgesi Üç Hilal’e bırakmıştı.
Bu anımsatmadan sonra başörtüsü meselesine gelelim:
Üniversitelerde ilk başörtüyü Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın halası Hatice Babacan 1967 yılında AÜ İlahiyat Fakültesi’nde taktı. Olaylar çıktı.
Aynı yıllar, kendine has bağlama şekliyle Şule Yüksel Şenler kamuoyu önüne çıktı. Mahkemeler, protestolarla bir dizi olay yaşandı. Her iki hareket ne kadar kitleselleşti; tartışılır.
Ancak 1970’li yıllarda üniversitelerde başörtüsünün bayraktarlığını yapanlar MHP’li Asenalar idi. Başörtüsünü, üniversitelere, kamusal alana, mitinglere, yürüyüşlere sokan ülkücü Asenalardı.
MSP’nin mitinglerinde, yürüyüşlerinde başörtüsü görülmezdi; çünkü bu toplantılarda kadın yoktu.
Milli Görüş çizgisi, kadının siyasetle ilgilenmesine sıcak bakmıyordu! Kadın hayatın içinde yoktu. Bu nedenle "başörtüsü" diye siyasi bir talepleri de yoktu.
Bir örnek vereyim:
Papyon giymiş damat Necmettin Erbakan, 10 Ocak 1967 tarihinde İstanbul Çınar Oteli’nde, gelinliği diz üstünde olan, başı açık Nermin Hanımefendi ile evlenirken, başörtüsünü hiç düşünmemişti.
Gümüşhanevi Dergáhı Şeyhi Abdülaziz Bekine, kadınların manto giyebileceğini söylemişti. Kara çarşafa karşı manto!
Sonra ne oldu; hareket nasıl Ortodoks bir kimliğe büründü?
Erbakan’ı kim dönüştürdü?
MHP olabilir mi? Olabilir!
Nasıl mı?
Başörtüsü meselesini dergi ve gazetelerde ilk başlatanlardan biri Necip Fazıl Kısakürek değil miydi? AKP kurucusu Cüneyd Zapsu’nun annesi Gaye Uzel’i, genç kızlara, "Türk Müslüman Kadın Portresi" olarak gösterip Büyük Doğu Dergisi’nde kapak yapmadı mı?
Dikkat ediniz, Necip Fazıl Kısakürek hiç Milli Görüş çizgisinde olmadı. Kendine en yakın parti MHP idi.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Son bir örnekle yazıyı noktalayayım:
İmam hatiplere giden ilk kız öğrenciler de MHP’li ailelerin çocuklarıydı.
Milli Görüşçüler kız öğrencilerin imam hatiplere gitmesine karşıydı; "Regl olanların yanında Kuran-ı Kerim mi okunur" gibi gerekçeler ileri sürüyorlardı.
Uzatmaya gerek yok; ne imam hatip ne de türban konusunda MHP hiç yalpalamıyor; dün nasılsa bugün de aynı çizgisini koruyor.
Soner YALÇIN
Bahçeli ve MHP’nin bu konuda taktiksel davrandığını yazdı bazı köşe yazarları. Sanıyorum bu çevreler MHP tarihini pek bilmiyor.
Milliyetçi hareket açısından bir dönemeç olan 1969 kongresini ayrıntılarıyla yazmak istemiyorum. Biliyorsunuz o kongrede, "ayakları yere basmayan romantik Türkçülük" terk edilmişti.
Yeni partinin ideolojisi Türk-İslam çizgisiydi. "Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın" sloganı atılıyordu artık parti mitinglerinde.
Bu kongrede, Türklüğün sembolü Bozkurt yerini İslam’ın simgesi Üç Hilal’e bırakmıştı.
Bu anımsatmadan sonra başörtüsü meselesine gelelim:
Üniversitelerde ilk başörtüyü Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın halası Hatice Babacan 1967 yılında AÜ İlahiyat Fakültesi’nde taktı. Olaylar çıktı.
Aynı yıllar, kendine has bağlama şekliyle Şule Yüksel Şenler kamuoyu önüne çıktı. Mahkemeler, protestolarla bir dizi olay yaşandı. Her iki hareket ne kadar kitleselleşti; tartışılır.
Ancak 1970’li yıllarda üniversitelerde başörtüsünün bayraktarlığını yapanlar MHP’li Asenalar idi. Başörtüsünü, üniversitelere, kamusal alana, mitinglere, yürüyüşlere sokan ülkücü Asenalardı.
MSP’nin mitinglerinde, yürüyüşlerinde başörtüsü görülmezdi; çünkü bu toplantılarda kadın yoktu.
Milli Görüş çizgisi, kadının siyasetle ilgilenmesine sıcak bakmıyordu! Kadın hayatın içinde yoktu. Bu nedenle "başörtüsü" diye siyasi bir talepleri de yoktu.
Bir örnek vereyim:
Papyon giymiş damat Necmettin Erbakan, 10 Ocak 1967 tarihinde İstanbul Çınar Oteli’nde, gelinliği diz üstünde olan, başı açık Nermin Hanımefendi ile evlenirken, başörtüsünü hiç düşünmemişti.
Gümüşhanevi Dergáhı Şeyhi Abdülaziz Bekine, kadınların manto giyebileceğini söylemişti. Kara çarşafa karşı manto!
Sonra ne oldu; hareket nasıl Ortodoks bir kimliğe büründü?
Erbakan’ı kim dönüştürdü?
MHP olabilir mi? Olabilir!
Nasıl mı?
Başörtüsü meselesini dergi ve gazetelerde ilk başlatanlardan biri Necip Fazıl Kısakürek değil miydi? AKP kurucusu Cüneyd Zapsu’nun annesi Gaye Uzel’i, genç kızlara, "Türk Müslüman Kadın Portresi" olarak gösterip Büyük Doğu Dergisi’nde kapak yapmadı mı?
Dikkat ediniz, Necip Fazıl Kısakürek hiç Milli Görüş çizgisinde olmadı. Kendine en yakın parti MHP idi.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Son bir örnekle yazıyı noktalayayım:
İmam hatiplere giden ilk kız öğrenciler de MHP’li ailelerin çocuklarıydı.
Milli Görüşçüler kız öğrencilerin imam hatiplere gitmesine karşıydı; "Regl olanların yanında Kuran-ı Kerim mi okunur" gibi gerekçeler ileri sürüyorlardı.
Uzatmaya gerek yok; ne imam hatip ne de türban konusunda MHP hiç yalpalamıyor; dün nasılsa bugün de aynı çizgisini koruyor.
Soner YALÇIN