Başka Yunuslar, böyle ölmesin!

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan AliA
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

AliA

Ordinaryüs
Emektar
Katılım
29 Haziran 2007
Mesajlar
64,455
Reaksiyon puanı
530
Puanları
0
Van depreminin her aşaması, göçük altından çıkan her insanımız elbette bizi derinden yaraladı. Ama beni en çok sarsan iki çocuğun hikâyesi oldu. Biri Yunus.

Hani, anlamlı bakışlarıyla etrafına bakarken "geç kaldım diye babam bana kızacak" diyen 11 yaşındaki Yunus. Dünyayı anlamadan dünyadan göçen Yunus'un kurtulduğunu görünce sevindik. Sonra hastanede iç kanamadan öldüğünü duyduk. Daha sonra da babasının sözlerini okuduk. Meğer 8 kardeşine yardım etmek için boyacılık yaparmış Yunusçuk. O gün de internet kafeye gitmiş. Birkaç saatlik eğlence için. Babası, "en vefalı çocuğumdu" diyor.

Bir de Serhat'ın hikâyesi var. Saatler sonra kurtarıldı. TV başında bu 11 yaşındaki çocuğun kurtulmasına ne kadar da sevinmiştim. Ama daha sonra onun da gücünün hastanede tükendiğini öğrendim. Ekran karşısında öylesine kalakaldığımı hatırlıyorum. Ellerim buz kesti. Donup kaldım. Kader tabii ki. Teslim olmaktan gayri ne yapabiliriz ki... Hüküm O'nun, ferman O'nun.

Acaba Yunus'un ve Serhat'ın ve daha yüzlercesinin ölümüne sebep olanlar kim? Şu demirden çalan, şu sahte harç karıştıran, ucuz kum kullanan, işyeri açacağım diye kolonları kesen ölüm tacirleri, vicdan katilleri hiç mi sızı duymadılar. O insanlar Yunusçuğun, Serhatçığın gözlerine bakabiliyorlar mı?
Biliyorum. Şu masum çocuklar ve ötekiler bizi bağışlamayacaktır. Elbette Allah da bu tür hırsızlara hayal edemeyeceklere kadar vebal yükleyip onları mahşere çekecektir. Bundan zerre kadar şüphe duymuyorum.
Deprem ikaz mı? Dünyada ikaz olmayan bir şey var mı? Yağmur ikaz değil mi, nimet ikaz değil mi, zenginlik veya fakirlik ikaz değil mi?

Ders alacaklar için her şey ikaz. Ama buradan yanlış mesajlar çıkarmak, felakete içten içe sevinmek, bunun oradaki insanlara ceza olduğunu düşünmek başlı başına bir şirk vesilesi olabilir. Çünkü bu durumda kendimizi Rabbimizin yerine koyup, ilahi tasarrufun kararını vermeye kendimizi yetkili görmüş gibi olacağız.

Herhalde kendini bilmez birkaç nasipsizden başkası bunu dillendirmez. Bu hadiseler bizi birbirimize kenetleyen birer vesile olmalıdır. Bizi bölmek isteyen, ırkları ön plana çıkarıp çatışma isteyen şer güçlere karşı birbirimizi severek zafer elde edebiliriz. Bu coğrafyaya dışarıdan müdahale edenler, bu coğrafyaya göz diken hırsızlardır. Bunu hiç unutmamak lazım. Dostu ve düşmanı iyi tanımamız lazım.

Bu depremdeki yıkıntıları da; "Kader böyleymiş" diye geçiştiremeyiz. Eğer sağlam binalar yapsaydık Yunuslar, Serhatlar bugün yaşıyor olabilirdi. O zaman da kader öyle olacaktı. Ama ihmalimizin aç gözlülüğümüzün, oburluğumuzun bedelini günahsızlar ödedi. Kadere yön veren insanın amelidir, hatası veya doğrusudur. Yüce Allah "denizde ve karadaki bozulmanın sebebi insanın kendi yaptıklarıdır" buyurmuyor mu?

Linç ederken tekbir getirmek

Yıllarca Libya'yı diktatörce yönetmiş Kaddafi, Batılı güçlerin bombardımanı sonrasında yaralanıp, can havliyle oradaki bir su borusuna gizleniyor. Belli ki canını kurtarmak istiyor. Ama bu diktatörü iktidardan düşüren silahlı muhalifler, onu oradan çıkarıyorlar. Kaddafi yaralıdır. Onu yakalayanlar yerde sürüklüyorlar, küfrediyorlar. Hakaret ediyorlar, alçaltıyorlar. Sonra da linç etmeye başlıyorlar. Linçten önce veya sonra da silahla vuruyorlar.

Bütün bunları, şuurunu kaybetmiş bir kitlenin, tam bir kaos ortamında yaptığı dengesizlikler olarak niteleyebilirsiniz. Ama ben böyle demiyorum. Diyemiyorum. Çünkü Kaddafi'yi linç edecek grubun içindeki genç adam, Kaddafi'yi tokatlıyor.

Kaddafi "ben senin babanım" diyor. Tıpkı Elena Çavuşesku gibi. O yine tokatlıyor. Kaddafi yine "siz benim evladımsınız" diyor. Ama adam yine tokatlıyor. Dünün muktedir diktatörü, dünün mazlum ve mağdurunca! Tokatlanıyor. Daha sonra o genç adam tüylerimi diken diken eden o talihsiz sloganı atıyor "Allahu Ekber" diyor. Yani en büyük Allah'tır. Ne zaman diyor bunu? Adamı linç ederken. Allah adına linç öyle mi? Buna da "bahar" diyorlar. Bundan bahar değil, kış değil, ancak cehalet çıkar. Densizlik çıkar.

Biraz öteye gidelim. Başka bir diktatör olan Saddam yine batılı güçlerin yardımıyla devriliyor bir çukurda yakalanıyor. Ama Kaddafi gibi linç edilmiyor bari. Yargılanıyor. İdama mahkûm ediliyor. İdam kürsüsüne çıkarılıyor. Hayatları boyunca Saddam'ın yanından geçemeyenler, darağacında ipini tutuyorlar. İpi onlar ele geçirmiş değil. İpi başkaları ellerine tutuşturmuş. Saddam'ı asacaklar. O arada Irak'taki bir muhalif bir liderin adını söylüyorlar. Onun şerefine asacaklar ya. Sonra da yine o talihsiz tercihi yapıyorlar. Saddam'ı tam asacakken "Allahu Ekber" diyorlar. Ve onu boşluğa salıyorlar.

Başka bir manzara daha! Silahlı bir grup, İslam adına birini idam edecek. Arkada "Kelime-i Tevhid" "La ilahe illallah- Allah'tan başka ilah yoktur" yazısı. Mahkûmu eğiyorlar. Kılıcı indirecekler. Yine aynı slogan, "Allahu Ekber".

Hayır efendim! Ben bunu kabullenmiyorum. Hangi gerekçeyle olursa olsun, insan öldürürken, idam ederken, hele linç ederken Yüce Allah'ın o tertemiz, o şerefli adını kullanamazsın. Kavgana, mücadelene, belki de cinayetine, hunharlığına Rabbimin adını karıştırıp benim dinimi kirletemezsin. Benim dinime bu zulüm ve bu ihaneti yapamazsın. İktidar kavgana, aşiret mücadelene, intikam ateşine Kur'an'ın vahyini, ezanımızın ilk cümlesini kurban edemezsin. Edersen senden tebriye ederim. Senin Müslümanlığını, imanını ve İslam'ını sorgularım.

Kaddafi ve oğlu öldürüldükten sonra bir soğuk hava deposuna bırakılıyorlar. Sonra da çocuklar dahil olmak üzere kuyruğa giriyorlar. Linç edilen adamı ve oğlunu görmek için. İbret alacaklar ya! Ve bunu yaparken de, Müslüman olarak yapıyorlar. Şuurlu insan olduklarından o kadar eminler ki... Nerede yazıyor bu? Nerden öğrendiler bunu? Bu yazılanları biz neden göremedik...

Batı medyası da, bu muhteşem sofrayı, bulunmaz manzarayı bütün okuyucularına servis ediyor. Trilyonlar verse İslam aleyhtarı böyle bir malzeme bulabilir miydi? Batı medyası tekbiri de ballandıra ballandıra sunuyor. Batı medyası aslında şunu söylemek istiyor; Müslümanlar böyle! Onların okudukları ezandaki "Allahu Ekber" aslında kafa keserken, adam linç ederken kullanılan bir hınç ve intikam sözcüğüdür. O berbat manzarayı görenlerin hepsinin anlayacağı budur işte.

Halkı Müslüman olan bu ülkelerdeki bu manzara, bir mümin olarak, bir insan olarak beni ürküttü. İsyan ettirdi. Belki diyeceksiniz ki Mussolini de ayaklarından asılıp sergilendi ne olur ki.

Olan şudur: Sokağa dökülenler görüntüde İslami endişelerle sokağa çıktı. Sadece siyasi hedeflerle değil. Bu işin öncüleri, sözde İslami hassasiyeti olanlardı. Bu mu İslami hassasiyet? Telefonuna "Kaddafi'nin linç haberi düştüğünde" kahkaha atan Batılı siyasetçinin yüzündeki memnuniyet, acaba katillere nasıl bir övünç vesilesi oldu! Bilmiyorum. Bilmek istemiyorum.

Bildiğim tek şey şu; Linç ederken tekbir getiren anlayışla aynı kıbleyi, aynı kitabı, aynı Peygamber'i (s.a.v.) paylaşsam da, aynı kalbi paylaşmıyorum. Bunu çok iyi biliyorum. İslam'ın imajını bozmalarına tahammül edemiyorum. İslam babalarının malı değil ki, istedikleri gibi, hoyratça harcasınlar.

Ve son bir not: Kaddafi'yi, Saddam'ı veya İslam beldelerine kahır sunmuş diğer diktatörleri şöyle veya böyle savunduğum zannedilmesin. Kaddafi'yi; İslam ve sosyalizm karışımı bir ucube olan Yeşil Kitabı'nı okuduğum İmam Hatipli yıllarımdan bu yana hiç makbul görmedim. Diğerleri de benim için aynıdır. Ülkelerini geri bırakmış birer zevk ve ifrat adamlarıydı. Aşiret mantığıyla devlet yönettiler. Benim burada anlattığım tamamen farklı bir şey. Ben; İslam'ın aydınlık ve merhamet yüzünü karartmayın. Kendi basit ve küçük dünyanıza, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) gelecekte mekân ve zamana hükmedecek tebliğini mahkûm etmeyin diyorum. Dediğim çok açık ve net.

SORULAR

bullet.jpg
S.1.) Bir kişi 5 şeyden sorulmadıkça mahşerdeki yerinden ayrılmayacakmış. Böyle bir konu var mı?

C.1.) Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyuruyor. Kıyamet gününde Rabbi huzurunda şu beş şeyden sorguya çekilmeden. Kulun iki ayağı yerinden kıpırdamaz. Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede geçirdiğinden; malını nereden kazanıp nereye harcadığından ve vücudunu nerede yıprattığından sorgulanacaktır. (Tirmizi, Kıyamet, hd: 2418, 2419)

bullet.jpg
S.2.) Depremde ölenler için şehid cümlesi kullanılabilir mi?

C.1.) Göçük -deprem- altında kalıp hayatını kaybedenlerin şehit sayıldığını Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor. Allah'a ve Hz. Peygamber'e (s.a.v) iman edip bu şekilde hayatını kaybedenler bu makamdan yararlanır.

bullet.jpg
S.3.) Ötanaziyi istemek caiz midir?

C.3.) Ötanazi yani; "hayatıma son verin" şeklindeki talep dinen kabul edilmez. Bu bir intihar sayılır.

bullet.jpg
S.4.) Hacca giden kişi yerine Türkiye'de kurban kesilmeli mi?

C.4.)
Hacca giden kişi, yaptığı hacc türünün gereği olarak (Kıran ve Temettu haccında) Mekke de kurban kesmek zorundadır. Aynı kişi Türkiye'de kurban kesmek zorunda değildir. Zira seferi sayılmaktadır. Ve seferi olan kişi kurban kesmekle yükümlü değildir.

Nihat Hatipoğlu / Sabah
 
Üst