Baba, annemi taşıma zamanı!

Bu konuyu okuyanlar

|Ⓢєччαh|

Müdavim
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,324
Puanları
113
Bir gece eve geç geldim. Eşim, akşam yemeği için masayı hazırlarken elini tuttum ve “Boşanmak istiyorum” dedim. Sözlerimden alınmışa benzemiyordu. Sakince nedenini sordu. Cevap vermek istemedim. Bu, onu kızdırdı. Çatal ve kaşıkları fırlatarak bana “Sen adam değilsin!” dedi. O gece hiç konuşmadık. Uyuyordu. Evliliğimizin bitmesinin ardındaki nedeni bilmek istiyordu. Bense tam olarak ne cevap vereceğimi bilemiyordum. Kalbimi Jane’e kaptırmıştım. Artık eşimi sevmiyordum. Ona acıyordum!

Derin bir vicdan azabı içerisinde, evi, arabayı ve şirket hisselerinin 30%’unu alabileceğine dair bir boşanma anlaşması hazırlattım. Görür görmez anlaşmayı yırtıp attı. On yıldır hayatıma ortak olan kadın artık bir yabancıydı. Harcadığı zaman ve verdiği emeğe acıyordum. Ama söylediklerimi geri alamazdım. Bir gün yanımda bağırarak ağladı. Aslında bu tepkiyi ilk kez boşanmak istediğimi söylediğimde bekliyordum ondan. Boşanma fikri artık daha gerçekçi geliyordu.

Yine bir gece eve geç geldim. Masanın üstünde bana yazdığı bir yazıyı gördüm. Yemek yemedim. Hemen uyumaya gittim. Sabah bana boşanma koşullarını anlattı. Benden tek bir şey istemiyordu. Boşanana dek hayatımızı eskisi gibi yaşamamızı istiyordu. Nedeni ise gayet basitti. Çocuğumuzun sınavları yaklaşıyordu ve çocuğumuzun durumdan etkilenmesini istemiyordu.

Ayrıca, bana onu evlendiğimiz gün eve kucağımda nasıl taşıdığımı hatırlattı. Mahkeme gününe kadar her gün onu kapıdan yatak odasına kadar kucağımda taşımamı istedi. Delirdiğini düşünmeye başladım. Ancak evde huzursuzluk çıkmasın diye garip olan bu teklifini kabul ettim. İlk gün, eşimi kucağımda yatak odasına kadar taşıdığımda ikimiz de bir gariplik seziyorduk. Oğlumuz ise neşeli bir şekilde, “Arslan babam! Annemi kucağında taşıyor!” diye alkışladı. Oğlumun söyledikleri içimde bir yerlere dokundu. Eşimi, yatak odasından oturma odasına sonra da kapıya kadar kucağımda taşıdım. Gözlerini kapattı ve sakince, “Boşanacağımızı oğlumuza söyleme” dedi. Onaylayan bir ifadeyle kafamı salladım ve yere indirdim.

İkinci gün duruma biraz daha alışmıştık. Göğsüme yaslandı. Bluzundaki parfümün kokusunu alabiliyordum. Farkettim ki eşime uzun süredir kadın gözüyle hiç bakmamışım. Artık genç bir kız değildi. Suratında kırışıklıklar vardı ve saçları beyazlıyordu. Evliliğimiz ona verdiği hasar belli oluyordu. Bir anlığına ona ne kadar zarar verdiğimi anladım.

Dördüncü günümüzde eşimi kucağıma aldığımda, aramızda bir bağ oluştuğunu hissettim. Kucağımdaki kadın bana ve evliliğimize on yılını vermişti. Beşinci ve altıncı günde, aramızdaki bağın giderek yoğunlaştığını gördüm. Mahkeme günü yaklaştıkça aramızdaki bağ daha da kuvvetleniyordu ve eşim giderek daha hafif gelmeye başladı. Bir sabah eşime yaşattığım acının farkına varmaya başladım. Bir anda ellerimi başını okşarken buldum. Oğlumuz o an içeriye girdi ve “Baba, annemi taşıma zamanı!” dedi. Annesini her gün kucağımda taşımam oğlumun hayatındaki en önemli şeylerden birisi haline gelmişti. Eşim, oğlumuzu tuttu ve ona sıkıca sarıldı. Bense fikrimi değiştirmemek için kafamı çevirdim. Eşimi kucağıma aldım ve eliyle boynumu sardı. Onu kucağımda sıkıca tutuyordum, tıpkı evliliğimizin ilk günü gibi.

Mahkemeden bir gün önce eşimi yine kucağıma aldım. Adım atmakta zorlanıyordum. Ne yapmam gerektiğine karar vermiştim. Jane’in yanına gittim ve ona “Üzgünüm, Jane. Artık eşimden boşanmak istemiyorum” dedim. Her şeyin farkına varmıştım artık. Evliliğimizin ilk günü eşimi ilk kez kucağımda evimize taşımıştım ve ölene dek onu kucağımda taşıyacağıma yemin etmiştim. Eşime çiçek almaya karar verdim. Çiçekçi nota ne yazdırmak istediğimi sorunca da gülerek, “Ölüm bizi ayırana dek seni kucağımda taşıyacağım” dedim.

Eve geldim. Ellerimde çiçekler ve suratımda içten bir gülümsemeyle. Ben dışardayken eşimin vefat ettiğini öğrendim. Sonradan öğrendiğim kadarıyla eşim birkaç aydır kanserle mücadele ediyordu. Bense Jane ile ilgilenmekten bunu bile farkedememiştim. Öleceğini biliyordu ve oğlumuzun bana tepki göstereceğini düşündüğünden boşanmamızı ona belli etmememi söylemişti. Oğlumun gözünde son ana dek eşini seven bir baba olarak görünmüştüm. Eşimi son kez kucağımda taşıdım…

Günlük hayatımızdaki önemsiz ve sıkıcı görünen ayrıntılar aslında ilişkilerimizi şekillendiren şeyler. Ne kadar büyük bir evinizin olduğu, ne model bir arabanız olduğu ya da banka hesabınızdaki paranın miktarı hiçbir anlama gelmiyor. Para, araba ve ev gibi şeyler mutluluğuna bir nebze de olsa katkı sağlayan araçlardır. Ama hiçbiri size kalıcı mutluluk sağlamaz. Bu nedenle, sevdiğiniz kadının hayat arkadaşı olun. Aranızdaki bağı kuvvetlendirmek için birbirinize küçük jestler yapın.

Birçoğumuz vazgeçtiğimiz an başarıya ne kadar yakın olduğumuzun farkına bile varamıyoruz.
 

BJKolik

Dekan
Katılım
31 Aralık 2016
Mesajlar
6,419
Reaksiyon puanı
6,757
Puanları
113
Böyle bir kadın herkese nasip olmaz, 40 yılda bir gelir. Kadın muazzam olgunlukta vefalı imiş. Hikayeden etkilenmemek mümkün değil.
 

GhosT57

Müdavim
Katılım
27 Temmuz 2020
Mesajlar
4,009
Reaksiyon puanı
4,914
Puanları
113
Yaş
23
Ben fark etmedim bile. Üzüldüm. Özellikle buraya:
Eşime çiçek almaya karar verdim. Çiçekçi nota ne yazdırmak istediğimi sorunca da gülerek, “Ölüm bizi ayırana dek seni kucağımda taşıyacağım” dedim.

Eve geldim. Ellerimde çiçekler ve suratımda içten bir gülümsemeyle. Ben dışardayken eşimin vefat ettiğini öğrendim. Sonradan öğrendiğim kadarıyla eşim birkaç aydır kanserle mücadele ediyordu. Bense Jane ile ilgilenmekten bunu bile farkedememiştim. Öleceğini biliyordu ve oğlumuzun bana tepki göstereceğini düşündüğünden boşanmamızı ona belli etmememi söylemişti. Oğlumun gözünde son ana dek eşini seven bir baba olarak görünmüştüm. Eşimi son kez kucağımda taşıdım…
Allah kimseye böyle acılar vermesin. ?:(
 
Katılım
4 Ekim 2018
Mesajlar
511
Reaksiyon puanı
303
Puanları
63
Abi mesaj attığım saate baksana zaten gece sızmıştımda... başım ağrırken yazmışım onu :D
Mesaj otomatik birleştirildi:

tamamen okumadım bile :D
Valla abi dün ne olduğunu bende hatırlamıyorum ayıkken mi yazdım iyiyken mi yazdım... hatta dün mü yazdım onu bile hatılramıyorum ama muhtemelen ya başım ağrıyorken ya kafam iyiyken yazmışımdır...
kusura bakma tekrardan abi benim dayanıksızlığım
 
Katılım
4 Ekim 2018
Mesajlar
511
Reaksiyon puanı
303
Puanları
63
Dün 8.18 yazıyor bu sabahmı yoksa öğleden sonra mı demek? ben sabahın 8 inde ne yapıyormuşum yaa o_O
Mesaj otomatik birleştirildi:

Bu arada abi Allah herkeze böyle bir eş nasib eylesin tabii kıymetini bilene... adamda **** önde gideniymiş
Mesaj otomatik birleştirildi:

Abi hikayenin devamında at hırsızı yine karıya kaçıyormu onu merak ettim?
 
Son düzenleyen moderatör:

GhosT57

Müdavim
Katılım
27 Temmuz 2020
Mesajlar
4,009
Reaksiyon puanı
4,914
Puanları
113
Yaş
23
Bari biraz fark edebilirdi. Ona göre öğrenip eşine destek olabilirdi.
 
Katılım
4 Ekim 2018
Mesajlar
511
Reaksiyon puanı
303
Puanları
63
***** karının suçu büyük ona kaçan adamın suçu dahada büyük ulan kuru ** için değermiydi bee
Mesaj otomatik birleştirildi:

Senin mesaj 01.08'de yazılmış. :)
Tamam abi kafam güzeldir o zaman kusura bakma tekrardan
Mesaj otomatik birleştirildi:

***** karının suçu büyük ona kaçan adamın suçu dahada büyük ulan kuru *** için değermiydi bee
Mesaj otomatik birleştirildi:


Tamam abi kafam güzeldir o zaman kusura bakma tekrardan
rahatsızlık verdim
Mesaj otomatik birleştirildi:

***** karının suçu büyük ona kaçan adamın suçu dahada büyük ulan kuru *** için değermiydi bee
Mesaj otomatik birleştirildi:


Tamam abi kafam güzeldir o zaman kusura bakma tekrardan
Mesaj otomatik birleştirildi:


rahatsızlık verdim
ama yine enazından harfleri düzgün yazmışım haa ;)
Mesaj otomatik birleştirildi:

kaşların arasından domdom kurşunu değdii domdom kurşunu değdiii
Mesaj otomatik birleştirildi:

abi buarada 500 olmuşum
Mesaj otomatik birleştirildi:

bugünüm harab oldu dünden iyi midir ki doktor hasta bem hasta benden iyi midirki
 
Son düzenleyen moderatör:

IDisaster

Müdavim
Katılım
29 Ağustos 2018
Mesajlar
1,687
Reaksiyon puanı
1,665
Puanları
113
Yaş
28
**** karının suçu büyük ona kaçan adamın suçu dahada büyük ulan kuru *** için değermiydi bee
Mesaj otomatik birleştirildi:


Tamam abi kafam güzeldir o zaman kusura bakma tekrardan
Mesaj otomatik birleştirildi:


rahatsızlık verdim
Mesaj otomatik birleştirildi:


ama yine enazından harfleri düzgün yazmışım haa ;)
Mesaj otomatik birleştirildi:

kaşların arasından domdom kurşunu değdii domdom kurşunu değdiii
Mesaj otomatik birleştirildi:

abi buarada 500 olmuşum
Tabirlerin hiç hoş değil güzel kardeşim. Gözden geçirerek yorum yapmak daha doğru !
 
Son düzenleyen moderatör:
S

SDN Anonim 608469

SDN Okuru
Bir gece eve geç geldim. Eşim, akşam yemeği için masayı hazırlarken elini tuttum ve “Boşanmak istiyorum” dedim. Sözlerimden alınmışa benzemiyordu. Sakince nedenini sordu. Cevap vermek istemedim. Bu, onu kızdırdı. Çatal ve kaşıkları fırlatarak bana “Sen adam değilsin!” dedi. O gece hiç konuşmadık. Uyuyordu. Evliliğimizin bitmesinin ardındaki nedeni bilmek istiyordu. Bense tam olarak ne cevap vereceğimi bilemiyordum. Kalbimi Jane’e kaptırmıştım. Artık eşimi sevmiyordum. Ona acıyordum!

Derin bir vicdan azabı içerisinde, evi, arabayı ve şirket hisselerinin 30%’unu alabileceğine dair bir boşanma anlaşması hazırlattım. Görür görmez anlaşmayı yırtıp attı. On yıldır hayatıma ortak olan kadın artık bir yabancıydı. Harcadığı zaman ve verdiği emeğe acıyordum. Ama söylediklerimi geri alamazdım. Bir gün yanımda bağırarak ağladı. Aslında bu tepkiyi ilk kez boşanmak istediğimi söylediğimde bekliyordum ondan. Boşanma fikri artık daha gerçekçi geliyordu.

Yine bir gece eve geç geldim. Masanın üstünde bana yazdığı bir yazıyı gördüm. Yemek yemedim. Hemen uyumaya gittim. Sabah bana boşanma koşullarını anlattı. Benden tek bir şey istemiyordu. Boşanana dek hayatımızı eskisi gibi yaşamamızı istiyordu. Nedeni ise gayet basitti. Çocuğumuzun sınavları yaklaşıyordu ve çocuğumuzun durumdan etkilenmesini istemiyordu.

Ayrıca, bana onu evlendiğimiz gün eve kucağımda nasıl taşıdığımı hatırlattı. Mahkeme gününe kadar her gün onu kapıdan yatak odasına kadar kucağımda taşımamı istedi. Delirdiğini düşünmeye başladım. Ancak evde huzursuzluk çıkmasın diye garip olan bu teklifini kabul ettim. İlk gün, eşimi kucağımda yatak odasına kadar taşıdığımda ikimiz de bir gariplik seziyorduk. Oğlumuz ise neşeli bir şekilde, “Arslan babam! Annemi kucağında taşıyor!” diye alkışladı. Oğlumun söyledikleri içimde bir yerlere dokundu. Eşimi, yatak odasından oturma odasına sonra da kapıya kadar kucağımda taşıdım. Gözlerini kapattı ve sakince, “Boşanacağımızı oğlumuza söyleme” dedi. Onaylayan bir ifadeyle kafamı salladım ve yere indirdim.

İkinci gün duruma biraz daha alışmıştık. Göğsüme yaslandı. Bluzundaki parfümün kokusunu alabiliyordum. Farkettim ki eşime uzun süredir kadın gözüyle hiç bakmamışım. Artık genç bir kız değildi. Suratında kırışıklıklar vardı ve saçları beyazlıyordu. Evliliğimiz ona verdiği hasar belli oluyordu. Bir anlığına ona ne kadar zarar verdiğimi anladım.

Dördüncü günümüzde eşimi kucağıma aldığımda, aramızda bir bağ oluştuğunu hissettim. Kucağımdaki kadın bana ve evliliğimize on yılını vermişti. Beşinci ve altıncı günde, aramızdaki bağın giderek yoğunlaştığını gördüm. Mahkeme günü yaklaştıkça aramızdaki bağ daha da kuvvetleniyordu ve eşim giderek daha hafif gelmeye başladı. Bir sabah eşime yaşattığım acının farkına varmaya başladım. Bir anda ellerimi başını okşarken buldum. Oğlumuz o an içeriye girdi ve “Baba, annemi taşıma zamanı!” dedi. Annesini her gün kucağımda taşımam oğlumun hayatındaki en önemli şeylerden birisi haline gelmişti. Eşim, oğlumuzu tuttu ve ona sıkıca sarıldı. Bense fikrimi değiştirmemek için kafamı çevirdim. Eşimi kucağıma aldım ve eliyle boynumu sardı. Onu kucağımda sıkıca tutuyordum, tıpkı evliliğimizin ilk günü gibi.

Mahkemeden bir gün önce eşimi yine kucağıma aldım. Adım atmakta zorlanıyordum. Ne yapmam gerektiğine karar vermiştim. Jane’in yanına gittim ve ona “Üzgünüm, Jane. Artık eşimden boşanmak istemiyorum” dedim. Her şeyin farkına varmıştım artık. Evliliğimizin ilk günü eşimi ilk kez kucağımda evimize taşımıştım ve ölene dek onu kucağımda taşıyacağıma yemin etmiştim. Eşime çiçek almaya karar verdim. Çiçekçi nota ne yazdırmak istediğimi sorunca da gülerek, “Ölüm bizi ayırana dek seni kucağımda taşıyacağım” dedim.

Eve geldim. Ellerimde çiçekler ve suratımda içten bir gülümsemeyle. Ben dışardayken eşimin vefat ettiğini öğrendim. Sonradan öğrendiğim kadarıyla eşim birkaç aydır kanserle mücadele ediyordu. Bense Jane ile ilgilenmekten bunu bile farkedememiştim. Öleceğini biliyordu ve oğlumuzun bana tepki göstereceğini düşündüğünden boşanmamızı ona belli etmememi söylemişti. Oğlumun gözünde son ana dek eşini seven bir baba olarak görünmüştüm. Eşimi son kez kucağımda taşıdım…

Günlük hayatımızdaki önemsiz ve sıkıcı görünen ayrıntılar aslında ilişkilerimizi şekillendiren şeyler. Ne kadar büyük bir evinizin olduğu, ne model bir arabanız olduğu ya da banka hesabınızdaki paranın miktarı hiçbir anlama gelmiyor. Para, araba ve ev gibi şeyler mutluluğuna bir nebze de olsa katkı sağlayan araçlardır. Ama hiçbiri size kalıcı mutluluk sağlamaz. Bu nedenle, sevdiğiniz kadının hayat arkadaşı olun. Aranızdaki bağı kuvvetlendirmek için birbirinize küçük jestler yapın.

Birçoğumuz vazgeçtiğimiz an başarıya ne kadar yakın olduğumuzun farkına bile varamıyoruz.
Okumaya Üşendim
 

GhosT57

Müdavim
Katılım
27 Temmuz 2020
Mesajlar
4,009
Reaksiyon puanı
4,914
Puanları
113
Yaş
23
..
 
Son düzenleme:

Didem Ergin

Müdavim
Katılım
12 Mart 2020
Mesajlar
1,763
Reaksiyon puanı
2,343
Puanları
113
Yaş
25
Bir gece eve geç geldim. Eşim, akşam yemeği için masayı hazırlarken elini tuttum ve “Boşanmak istiyorum” dedim. Sözlerimden alınmışa benzemiyordu. Sakince nedenini sordu. Cevap vermek istemedim. Bu, onu kızdırdı. Çatal ve kaşıkları fırlatarak bana “Sen adam değilsin!” dedi. O gece hiç konuşmadık. Uyuyordu. Evliliğimizin bitmesinin ardındaki nedeni bilmek istiyordu. Bense tam olarak ne cevap vereceğimi bilemiyordum. Kalbimi Jane’e kaptırmıştım. Artık eşimi sevmiyordum. Ona acıyordum!

Derin bir vicdan azabı içerisinde, evi, arabayı ve şirket hisselerinin 30%’unu alabileceğine dair bir boşanma anlaşması hazırlattım. Görür görmez anlaşmayı yırtıp attı. On yıldır hayatıma ortak olan kadın artık bir yabancıydı. Harcadığı zaman ve verdiği emeğe acıyordum. Ama söylediklerimi geri alamazdım. Bir gün yanımda bağırarak ağladı. Aslında bu tepkiyi ilk kez boşanmak istediğimi söylediğimde bekliyordum ondan. Boşanma fikri artık daha gerçekçi geliyordu.

Yine bir gece eve geç geldim. Masanın üstünde bana yazdığı bir yazıyı gördüm. Yemek yemedim. Hemen uyumaya gittim. Sabah bana boşanma koşullarını anlattı. Benden tek bir şey istemiyordu. Boşanana dek hayatımızı eskisi gibi yaşamamızı istiyordu. Nedeni ise gayet basitti. Çocuğumuzun sınavları yaklaşıyordu ve çocuğumuzun durumdan etkilenmesini istemiyordu.

Ayrıca, bana onu evlendiğimiz gün eve kucağımda nasıl taşıdığımı hatırlattı. Mahkeme gününe kadar her gün onu kapıdan yatak odasına kadar kucağımda taşımamı istedi. Delirdiğini düşünmeye başladım. Ancak evde huzursuzluk çıkmasın diye garip olan bu teklifini kabul ettim. İlk gün, eşimi kucağımda yatak odasına kadar taşıdığımda ikimiz de bir gariplik seziyorduk. Oğlumuz ise neşeli bir şekilde, “Arslan babam! Annemi kucağında taşıyor!” diye alkışladı. Oğlumun söyledikleri içimde bir yerlere dokundu. Eşimi, yatak odasından oturma odasına sonra da kapıya kadar kucağımda taşıdım. Gözlerini kapattı ve sakince, “Boşanacağımızı oğlumuza söyleme” dedi. Onaylayan bir ifadeyle kafamı salladım ve yere indirdim.

İkinci gün duruma biraz daha alışmıştık. Göğsüme yaslandı. Bluzundaki parfümün kokusunu alabiliyordum. Farkettim ki eşime uzun süredir kadın gözüyle hiç bakmamışım. Artık genç bir kız değildi. Suratında kırışıklıklar vardı ve saçları beyazlıyordu. Evliliğimiz ona verdiği hasar belli oluyordu. Bir anlığına ona ne kadar zarar verdiğimi anladım.

Dördüncü günümüzde eşimi kucağıma aldığımda, aramızda bir bağ oluştuğunu hissettim. Kucağımdaki kadın bana ve evliliğimize on yılını vermişti. Beşinci ve altıncı günde, aramızdaki bağın giderek yoğunlaştığını gördüm. Mahkeme günü yaklaştıkça aramızdaki bağ daha da kuvvetleniyordu ve eşim giderek daha hafif gelmeye başladı. Bir sabah eşime yaşattığım acının farkına varmaya başladım. Bir anda ellerimi başını okşarken buldum. Oğlumuz o an içeriye girdi ve “Baba, annemi taşıma zamanı!” dedi. Annesini her gün kucağımda taşımam oğlumun hayatındaki en önemli şeylerden birisi haline gelmişti. Eşim, oğlumuzu tuttu ve ona sıkıca sarıldı. Bense fikrimi değiştirmemek için kafamı çevirdim. Eşimi kucağıma aldım ve eliyle boynumu sardı. Onu kucağımda sıkıca tutuyordum, tıpkı evliliğimizin ilk günü gibi.

Mahkemeden bir gün önce eşimi yine kucağıma aldım. Adım atmakta zorlanıyordum. Ne yapmam gerektiğine karar vermiştim. Jane’in yanına gittim ve ona “Üzgünüm, Jane. Artık eşimden boşanmak istemiyorum” dedim. Her şeyin farkına varmıştım artık. Evliliğimizin ilk günü eşimi ilk kez kucağımda evimize taşımıştım ve ölene dek onu kucağımda taşıyacağıma yemin etmiştim. Eşime çiçek almaya karar verdim. Çiçekçi nota ne yazdırmak istediğimi sorunca da gülerek, “Ölüm bizi ayırana dek seni kucağımda taşıyacağım” dedim.

Eve geldim. Ellerimde çiçekler ve suratımda içten bir gülümsemeyle. Ben dışardayken eşimin vefat ettiğini öğrendim. Sonradan öğrendiğim kadarıyla eşim birkaç aydır kanserle mücadele ediyordu. Bense Jane ile ilgilenmekten bunu bile farkedememiştim. Öleceğini biliyordu ve oğlumuzun bana tepki göstereceğini düşündüğünden boşanmamızı ona belli etmememi söylemişti. Oğlumun gözünde son ana dek eşini seven bir baba olarak görünmüştüm. Eşimi son kez kucağımda taşıdım…

Günlük hayatımızdaki önemsiz ve sıkıcı görünen ayrıntılar aslında ilişkilerimizi şekillendiren şeyler. Ne kadar büyük bir evinizin olduğu, ne model bir arabanız olduğu ya da banka hesabınızdaki paranın miktarı hiçbir anlama gelmiyor. Para, araba ve ev gibi şeyler mutluluğuna bir nebze de olsa katkı sağlayan araçlardır. Ama hiçbiri size kalıcı mutluluk sağlamaz. Bu nedenle, sevdiğiniz kadının hayat arkadaşı olun. Aranızdaki bağı kuvvetlendirmek için birbirinize küçük jestler yapın.

Birçoğumuz vazgeçtiğimiz an başarıya ne kadar yakın olduğumuzun farkına bile varamıyoruz.
yine güzel ve anlamlı bir hikaye...
 
Üst