Be5tE
Dekan
- Katılım
- 22 Nisan 2008
- Mesajlar
- 7,341
- Reaksiyon puanı
- 5
- Puanları
- 0
Her çeşit spor faaliyetlerini, Türk gençliğinin millî terbiyesinin ana unsurlarından saymak lâzımdır.
1937 (Atatürk’ün S.D.I, s. 387)
Muvaffak olmak için her türlü yardımdan ziyade bütün milletçe sporun niteliği, kıymeti anlaşılmak ve ona kalpten sevgi göstermek, onu vatanî vazife saymak lâzımdır.
1926 (Atatürk’ün S.D.II, s. 245)
Dünyada spor hayatı, spor âlemi çok mühimdir. Bu kadar mühim olan spor hayatı, bizim için daha mühimdir; çünkü ırk meselesidir, ırkın düzelmesi ve gelişmesi meselesidir, ayıklanması meselesidir ve hatta biraz da medeniyet meselesidir.
1926 (Atatürk’ün S.D.II, s. 244)
Bir toplum yalnız spor ile rengini ve gücünü değiştiremez. Orada hâkim olan sıhhî, sosyal, medenî birçok gerek ve şartların teminine yönelen teşebbüs ve tedbirlerin uygulanması lâzımdır.
1926 (Atatürk’ün S.D.II, s. 245)
Köylülerimiz, köy çocukları denilebilir ki bütün hayatlarını tarlada, meralarda hareket ve beden çalışması içinde geçirirler. Fakat gereken şekilde, ilim ve fen kurallarına göre olmadığı için gayenin istediği netice beklenemez. Türk ırkında mazinin uğursuz, olumsuz, mânasız izleri kalmıştır. Tarihlerde dünya hâkimi olmuş koskoca Türk milletine bugünkü neslimiz mirasçı olduğu zamanda, bu koca milleti biraz zayıf, biraz hasta, biraz cılız bulmuştur. Efendiler, gürbüz, yavuz evlâtlar isterim!
1926 (Atatürk’ün S.D.II, s. 245)
Türk sporculuğu, uluslararası alanda lâyık olduğu yerini alacaktır. O zaman Türk sporculuğu, memleket ve millet hayatında etkili olduğu kadar, biraz da medenîyet ve belki de benim tahminimden fazla bir medeniyet belirtisi olacaktır.
1926 (Atatürk’ün S.D.II, s. 246)
Türk gençliğinin spor sahasında da gösterdiği kabiliyet ve faydalı faaliyeti takdirde izliyorum.
1928 (Milliyet gazetesi, 8. 9. 1928)
Türk milleti anadan doğma sportmendir. Henüz yürümeye başlayan köy çocuklarını bile harman yerlerinde güreşirlerken görürsünüz. Ata en çok ve en iyi binen yalnız Türk erkekler değildir; Türk kadını da bu işi bilir. Hangi milletin daha sportmen olduğu ancak harp meydanlarında anlaşılır. Türk’ün muharebe meydanlarındaki şaşırtıcı mukavemet ve kahramanlığı, ruhu kadar bünyesinin de sağlamlığına bir delildir. Yalnız harp, sportmen milletlerin üstünlüğünü belirtmek için kullanılması uygun görülmeyen müthiş bir vasıta olduğundan, ancak gördüğümüz, bildiğimiz usuller tatbik olunmaktadır.
Benim en çok sevdiğim spor, serbest güreştir. Hangi Türk askerini, köylüsünü isterseniz soyup meydana çıkarınız. Dik omuzları, iyi, kusursuz teşekkül etmiş adaleleri, keskin yüz çizgileri, yanık tatlı renkleri, kafa yapıları, insanın ruhuna itimat ve neşe veren bir eser olarak canlanır.
(Ferit Celâl Güven, Yücel Dergisi,
Cilt: X, Sayı: 57, 1939, s. 130)
Kuvvet ve zekâ oyunu!
(Afetinan, Atatürk’ten Hatıralar, 1950 s. 157)
Kurtdereli Mehmet Pehlivan’a yazdığı mektup:
Seni cihanda büyük ün almış bir Türk pehlivanı tanıdım. Parlak başarılarının sırrını şu sözlerle izah ettiğini de öğrendim: “Ben her güreşte arkamda Türk milletinin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürüm!” Bu dediğini, en az, yaptıkların kadar beğendim. Onun için senin bu değerli sözünü, Türk sporcularına bir meslek ilkesi olarak kaydediyorum. Bununla senden ve sözlerinden ne kadar çok memnun olduğumu anlarsın.
1931 (Tarih IV, Türkiye Cumhuriyeti, Haz: T.T.T.C., s. 268)
Spor, yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılamaz. İdrak ve zekâ, ahlâk da bu işe yardım eder. Zekâ ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zekâ ve kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben, sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim.
(Ferit Celâl Güven, Yücel Dergisi Sayı: 57, 1939, s. 130)
Sporda tek ve belli bir gaye gözetmek lâzımdır. Sporu ya propaganda için yapacağız, yahut da bedenî gelişmemizi temin için yapacağız.
1923 (Atatürk’ün S.D.V, s. 98)
Türk sosyal bünyesinde spor hareketlerini düzenlemekle görevli olanlar, Türk çocuklarının spor hayatını yükseltmeyi düşünürken, sadece gösteriş için, herhangi bir yarışmada kazanmak emeliyle bir spor çizmezler. Esas olan, bütün her yaştaki Türkler için beden eğitimini sağlamaktır. “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur” sözünü atalarımız boşuna söylememişlerdir.
1937 (Afetinan, Atatürk Hakkında H.B., s. 86)
Hava işine, onun bütün dünyada aldığı önem derecesine göre önem vermek lâzımdı. Bunu göz önünde tutan Cumhuriyet hükûmeti, havacılığı bütün ulusun işlevi yapmak kararında idi.
Türk, yurdun dağlarında, ormanlarında, ovalarında, denizlerinde, her bucağında nasıl bir bilgi ve kendine güvenle yürüyor, dolaşıyorsa, yurdun göğünde de aynı suretle dolaşabilmelidir. Bu ise, Türk’ü çocukluğundan, vatan kuşlarıyla vatan havası içinde yarışa alıştırmakla başlar. Türk çocuğu! Her işte olduğu gibi, havacılıkta da en yüksek düzeyde, gökte, seni bekleyen yerini az zamanda dolduracaksın. Bundan, gerçek dostlarımız sevinecek, Türk ulusu mutlu olacaktır!
1935 (Atatürk’ün S.D.II, s. 279-280)
Her ulus çocuklarının sıhhatli ve gürbüz olmaları için yaşadıkları bölgenin sıhhî şartlarını temin etmek, devlet halinde bulunan siyasî teşekküllerin en birinci ödevidir.
1937 (Afetinan, Atatürk Hakkında H.B., s.86)
Kendine, inkılâbın ve inkılâpçılığın çeşitli ve hayatî vazifeler verdiği Türk vatandaşının sağlığı ve sağlamlığı, her zaman, üzerinde dikkatle durulacak millî meselemizdir.
1937 Atatürk’ün S.D.I, s. 378)
Zamanımıza kadar genel sağlığın uğradığı ihmalin derecesi, mücadele yoluna girildikçe daha kuvvetli kendisini göstermektedir.
1924 (Atatürk’ün S.D.I, s. 321)
Sağlık ve sosyal yardım hususlarında takip ettiğimiz gaye şudur: Milletimizin sıhhatinin korunması ve takviyesi, ölümün azaltılması, nüfusun artırılması, bulaşıcı ve salgın hastalıkların etkisiz hale getirilmesi, bu suretle millet fertlerinin dinç ve çalışmaya kabiliyetli bir halde sıhhatli vücutlar olarak yetiştirilmesi...
1922 (Atatürk’ün S.D.I, s. 217)
Sağlık teşkilâtımızda, memleketin ihtiyaçlarına uygun isabet ve gayret açık olarak görülmektedir. Cumhuriyet Hükûmeti’nin başlı başına bir esas olarak muvaffakiyetle izlediği sıhhat mücadelesine, gittikçe vasıtalarını artıran bir genişlikle devam olunmak lâzımdır ve mühimdir.
1925 (Atatürk’ün S.D.I, s. 326)
Her nevi sağlık mücadelesini, mümkün olan derecede çabuk ve geniş bir surette takip etmek, başlıca hedeflerden olmaya lâyıktır.
1929 (Atatürk’ün S.D.I, s. 347)
Türk’e ev ve bark olan her yer, sağlığın, temizliğin, güzelliğin, çağdaş kültürün örneği olacaktır.
1935 (Atatürk’ün S.D.I, s. 370)
Kızılay üye sayısının, memleketin toplumsal erginliği ile orantılı bir dereceye varmasını ve bütün milletin bu orantıyı temin etmesini temenni ederim.
1926 (Atatürk’ün S.D.I, s. 334)
21 Mart 1923 günü Konya’da, Kızılay Kadınlar Şubesi’nin düzenlediği çayda söylemiştir:
Kızılay Derneğinin ve özellikle bu yüce dernekte pek büyük bir faaliyet ve dirayetle özveride bulunan muhterem hanımlarımızın askerî harekâtta, Millî Mücadele’nin başarıya ulaşmasında gösterdikleri çaba ve yardım, orduya yapılan hizmetlerin kıymetlilerinden birini oluşturmaktadır. Ordunun Başkomutanı sıfatıyla yüksek heyetlerine teşekkürlerimi takdim ederim.
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 147)
Kaynak
1937 (Atatürk’ün S.D.I, s. 387)
Muvaffak olmak için her türlü yardımdan ziyade bütün milletçe sporun niteliği, kıymeti anlaşılmak ve ona kalpten sevgi göstermek, onu vatanî vazife saymak lâzımdır.
1926 (Atatürk’ün S.D.II, s. 245)
Dünyada spor hayatı, spor âlemi çok mühimdir. Bu kadar mühim olan spor hayatı, bizim için daha mühimdir; çünkü ırk meselesidir, ırkın düzelmesi ve gelişmesi meselesidir, ayıklanması meselesidir ve hatta biraz da medeniyet meselesidir.
1926 (Atatürk’ün S.D.II, s. 244)
Bir toplum yalnız spor ile rengini ve gücünü değiştiremez. Orada hâkim olan sıhhî, sosyal, medenî birçok gerek ve şartların teminine yönelen teşebbüs ve tedbirlerin uygulanması lâzımdır.
1926 (Atatürk’ün S.D.II, s. 245)
Köylülerimiz, köy çocukları denilebilir ki bütün hayatlarını tarlada, meralarda hareket ve beden çalışması içinde geçirirler. Fakat gereken şekilde, ilim ve fen kurallarına göre olmadığı için gayenin istediği netice beklenemez. Türk ırkında mazinin uğursuz, olumsuz, mânasız izleri kalmıştır. Tarihlerde dünya hâkimi olmuş koskoca Türk milletine bugünkü neslimiz mirasçı olduğu zamanda, bu koca milleti biraz zayıf, biraz hasta, biraz cılız bulmuştur. Efendiler, gürbüz, yavuz evlâtlar isterim!
1926 (Atatürk’ün S.D.II, s. 245)
Türk sporculuğu, uluslararası alanda lâyık olduğu yerini alacaktır. O zaman Türk sporculuğu, memleket ve millet hayatında etkili olduğu kadar, biraz da medenîyet ve belki de benim tahminimden fazla bir medeniyet belirtisi olacaktır.
1926 (Atatürk’ün S.D.II, s. 246)
Türk gençliğinin spor sahasında da gösterdiği kabiliyet ve faydalı faaliyeti takdirde izliyorum.
1928 (Milliyet gazetesi, 8. 9. 1928)
Türk milleti anadan doğma sportmendir. Henüz yürümeye başlayan köy çocuklarını bile harman yerlerinde güreşirlerken görürsünüz. Ata en çok ve en iyi binen yalnız Türk erkekler değildir; Türk kadını da bu işi bilir. Hangi milletin daha sportmen olduğu ancak harp meydanlarında anlaşılır. Türk’ün muharebe meydanlarındaki şaşırtıcı mukavemet ve kahramanlığı, ruhu kadar bünyesinin de sağlamlığına bir delildir. Yalnız harp, sportmen milletlerin üstünlüğünü belirtmek için kullanılması uygun görülmeyen müthiş bir vasıta olduğundan, ancak gördüğümüz, bildiğimiz usuller tatbik olunmaktadır.
Benim en çok sevdiğim spor, serbest güreştir. Hangi Türk askerini, köylüsünü isterseniz soyup meydana çıkarınız. Dik omuzları, iyi, kusursuz teşekkül etmiş adaleleri, keskin yüz çizgileri, yanık tatlı renkleri, kafa yapıları, insanın ruhuna itimat ve neşe veren bir eser olarak canlanır.
(Ferit Celâl Güven, Yücel Dergisi,
Cilt: X, Sayı: 57, 1939, s. 130)
Kuvvet ve zekâ oyunu!
(Afetinan, Atatürk’ten Hatıralar, 1950 s. 157)
Kurtdereli Mehmet Pehlivan’a yazdığı mektup:
Seni cihanda büyük ün almış bir Türk pehlivanı tanıdım. Parlak başarılarının sırrını şu sözlerle izah ettiğini de öğrendim: “Ben her güreşte arkamda Türk milletinin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürüm!” Bu dediğini, en az, yaptıkların kadar beğendim. Onun için senin bu değerli sözünü, Türk sporcularına bir meslek ilkesi olarak kaydediyorum. Bununla senden ve sözlerinden ne kadar çok memnun olduğumu anlarsın.
1931 (Tarih IV, Türkiye Cumhuriyeti, Haz: T.T.T.C., s. 268)
Spor, yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılamaz. İdrak ve zekâ, ahlâk da bu işe yardım eder. Zekâ ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zekâ ve kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben, sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim.
(Ferit Celâl Güven, Yücel Dergisi Sayı: 57, 1939, s. 130)
Sporda tek ve belli bir gaye gözetmek lâzımdır. Sporu ya propaganda için yapacağız, yahut da bedenî gelişmemizi temin için yapacağız.
1923 (Atatürk’ün S.D.V, s. 98)
Türk sosyal bünyesinde spor hareketlerini düzenlemekle görevli olanlar, Türk çocuklarının spor hayatını yükseltmeyi düşünürken, sadece gösteriş için, herhangi bir yarışmada kazanmak emeliyle bir spor çizmezler. Esas olan, bütün her yaştaki Türkler için beden eğitimini sağlamaktır. “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur” sözünü atalarımız boşuna söylememişlerdir.
1937 (Afetinan, Atatürk Hakkında H.B., s. 86)
Hava işine, onun bütün dünyada aldığı önem derecesine göre önem vermek lâzımdı. Bunu göz önünde tutan Cumhuriyet hükûmeti, havacılığı bütün ulusun işlevi yapmak kararında idi.
Türk, yurdun dağlarında, ormanlarında, ovalarında, denizlerinde, her bucağında nasıl bir bilgi ve kendine güvenle yürüyor, dolaşıyorsa, yurdun göğünde de aynı suretle dolaşabilmelidir. Bu ise, Türk’ü çocukluğundan, vatan kuşlarıyla vatan havası içinde yarışa alıştırmakla başlar. Türk çocuğu! Her işte olduğu gibi, havacılıkta da en yüksek düzeyde, gökte, seni bekleyen yerini az zamanda dolduracaksın. Bundan, gerçek dostlarımız sevinecek, Türk ulusu mutlu olacaktır!
1935 (Atatürk’ün S.D.II, s. 279-280)
Her ulus çocuklarının sıhhatli ve gürbüz olmaları için yaşadıkları bölgenin sıhhî şartlarını temin etmek, devlet halinde bulunan siyasî teşekküllerin en birinci ödevidir.
1937 (Afetinan, Atatürk Hakkında H.B., s.86)
Kendine, inkılâbın ve inkılâpçılığın çeşitli ve hayatî vazifeler verdiği Türk vatandaşının sağlığı ve sağlamlığı, her zaman, üzerinde dikkatle durulacak millî meselemizdir.
1937 Atatürk’ün S.D.I, s. 378)
Zamanımıza kadar genel sağlığın uğradığı ihmalin derecesi, mücadele yoluna girildikçe daha kuvvetli kendisini göstermektedir.
1924 (Atatürk’ün S.D.I, s. 321)
Sağlık ve sosyal yardım hususlarında takip ettiğimiz gaye şudur: Milletimizin sıhhatinin korunması ve takviyesi, ölümün azaltılması, nüfusun artırılması, bulaşıcı ve salgın hastalıkların etkisiz hale getirilmesi, bu suretle millet fertlerinin dinç ve çalışmaya kabiliyetli bir halde sıhhatli vücutlar olarak yetiştirilmesi...
1922 (Atatürk’ün S.D.I, s. 217)
Sağlık teşkilâtımızda, memleketin ihtiyaçlarına uygun isabet ve gayret açık olarak görülmektedir. Cumhuriyet Hükûmeti’nin başlı başına bir esas olarak muvaffakiyetle izlediği sıhhat mücadelesine, gittikçe vasıtalarını artıran bir genişlikle devam olunmak lâzımdır ve mühimdir.
1925 (Atatürk’ün S.D.I, s. 326)
Her nevi sağlık mücadelesini, mümkün olan derecede çabuk ve geniş bir surette takip etmek, başlıca hedeflerden olmaya lâyıktır.
1929 (Atatürk’ün S.D.I, s. 347)
Türk’e ev ve bark olan her yer, sağlığın, temizliğin, güzelliğin, çağdaş kültürün örneği olacaktır.
1935 (Atatürk’ün S.D.I, s. 370)
Kızılay üye sayısının, memleketin toplumsal erginliği ile orantılı bir dereceye varmasını ve bütün milletin bu orantıyı temin etmesini temenni ederim.
1926 (Atatürk’ün S.D.I, s. 334)
21 Mart 1923 günü Konya’da, Kızılay Kadınlar Şubesi’nin düzenlediği çayda söylemiştir:
Kızılay Derneğinin ve özellikle bu yüce dernekte pek büyük bir faaliyet ve dirayetle özveride bulunan muhterem hanımlarımızın askerî harekâtta, Millî Mücadele’nin başarıya ulaşmasında gösterdikleri çaba ve yardım, orduya yapılan hizmetlerin kıymetlilerinden birini oluşturmaktadır. Ordunun Başkomutanı sıfatıyla yüksek heyetlerine teşekkürlerimi takdim ederim.
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 147)
Kaynak