Atatürk ve Köylü, Ziraat

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan Be5tE
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Be5tE

Dekan
Katılım
22 Nisan 2008
Mesajlar
7,346
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
Milletimiz çok büyük acılar, mağlubiyetler, facialar görmüştür. Bütün olanlardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsa bunun temel sebebi şundandır: Çünkü Türk çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken diğer elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin büyük ekseriyeti çiftçi olmasaydı, biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık.
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 117)

Adana çiftçileri tarafından şerefine verilen ziyafette söylemiştir:
Diyebilirim ki hayatımda yaşadığım en yüce, en sade, en mesut ve samimî gece, bu gecedir. Çünkü bu gece, çok derin hürmetlerle, sevgilerle bağlı bulunduğumuz milletimizin büyük çoğunluğunu oluşturan çiftçilerimizle bir sofrada bulunuyorum. Bu sofrada, onların emekleriyle meydana gelmiş ekmeği onlarla beraber yiyiyoruz.
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 116)

Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanmış ve lâyık olan köylüdür. Diyebilirim ki, bugünkü felâket ve yoksulluğun tek sebebi bu gerçeği görememiş olmamızdır. Gerçekten, yedi asırdan beri dünyanın muhtelif taraflarına sevk ederek kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarında bıraktığımız ve yedi asırdan beri emeklerini ellerinden alıp israf eylediğimiz ve buna mukabil daima küçük ve hor görerek mukabele ettiğimiz ve bunca fedakârlık ve ihsanlarına karşı nankörlük, küstahlık, zorbalıkla uşak derecesine indirmek istediğimiz bu gerçek sahibin huzurunda tam bir utanç ve saygı ile gerçek yerimizi alalım. Efendiler! Milletimiz çiftçidir. Milletin çiftçilikteki çalışmasını yeni ekonomik tedbirlerle son hadde eriştirmeliyiz. Köylünün çalışmasının neticeleri ve verimlerini, kendi menfaati lehine son hadde çıkarmak, ekonomik siyasetimizin temel ruhudur.
1922 (Atatürk’ün S.D.I, s. 219)

Köylü, hepimizin velinimetimizdir. Bu soylu unsurun refahını düşüneceğiz.
1931 (Cumhuriyet gazetesi, 25.7.1931)

Türk köylüsünü “efendi” yerine getirmedikçe memleket ve millet yükselemez.
(Mahmut Esat Bozkurt, Yakınlarından Hatıralar, 1955, s.94)

Memleketimiz, şu iki şeyin memleketidir: Biri çiftçi, diğeri asker. Biz çok iyi çiftçi ve çok iyi asker yetiştiren bir milletiz. İyi çiftçi yetiştirdik; çünkü topraklarımız çoktur. İyi asker yetiştirdik; çünkü o topraklara göz diken düşmanlar fazladır. O toprakları sürenler, o toprakları koruyan, hep sizlersiniz. Bundan sonra da daha iyi çiftçi ve daha iyi asker olacağız. Ama bundan sonra asker oluşumuz, artık eskisi gibi başkalarının hırsı, şan ve şöhreti, keyfi için değil, yalnız ve yalnız bu aziz topraklarımızı korumak içindir.
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 131)

Devlet, temel unsur olan çiftçiye ve çobanı kuvvetlendirmek mecburiyetindedir. Bunu kuvvetlendirmek de, öyle lâfla olmaz; kuvvetlenmesi arzuya lâyıktır, demekle de olmaz. İlmin, fennin ve asrın gerektirdiği vasıta ve araçlara fiilen girişmek lâzımdır.
1923 (Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 4. 2. 1930)

Çiftçilerimizin gayretiyle memleketimizin verimli tarlaları, birer bayındırlık kaynağı olacaktır.
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 131)

Kılıç kullanan kol yorulur, nihayet kılıcı kınına koyar ve belki kılıç o kında küflenmeye, paslanmaya mahkûm olur. Fakat, saban kullanan kol, gün geçtikçe daha ziyade kuvvetlenir ve daha çok kuvvetlendikçe daha çok toprağa sahip olur.
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s.103)

Kılıç ile zafer kazananlar, sabanla zafer kazananlara mağlup olmaya ve bunun sonucu, yerlerini onlara bırakmaya mecburdurlar.
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 102)

Ben de çiftçi olduğumdan biliyorum, makinesiz ziraat olmaz. El emeği güçtür. Birleşiniz! Birliklerle makine alırsınız. Senede yüz dönüm çalışır, on misli eker, yüz misli elde edersiniz. Bir de toprağa sevdiği tohumu bulup atmalıdır. Memleketimiz, çiftçi memleketi olmaya henüz hak kazanmamıştır. Ziraat memleketi olacağız. Bu da ancak makineli ziraatla olur.
1925 (Mustafa Selim İmece, Atatürk’ün Ş.D.K. ve İ.S., s. 17)

El emeği kâfi değildir. Makinelerden istifade etmek lâzımdır. Asırlardan beri kullanmakta olduğumuz sabanları bir tarafa bırakacağız. Çağın ilerlemesinin gerektirdiği bütün ziraî âlet ve araçları memlekete getireceğiz. İnsan kuvvetini makine ile telâfi etmek mecburiyetindeyiz. Fakat, yalnız çalışmak, yalnız lâzım olan ziraî âlet ve araçları elde etmek kâfi değildir. Çalışmanın yolunu da bilmek lâzımdır; bunun için de ilim lâzımdır, fen lâzımdır, irfan lâzımdır. Bundan ötürü çiftçilerimizi, bu görüş noktasından yetiştirmek icap eder. Bu yoldan gideceğiz.
1923 (Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 4-5. 2. 1930)

Memleketimizin genişliğini ve nüfusumuzun bu genişlikle ne kadar orantısız olduğunu da hatırlayınız. Bu geniş ve verimli toprakları işleyebilmek, işletebilmek için noksan olan el emeğini, mutlaka teknik âletler ile gidermek mecburiyetindeyiz. Memleketimiz, ziraat memleketidir. Bu itibarla halkımızın ekseriyeti çiftçidir, çobandır. Bundan ötürü en büyük kuvveti, kudreti bu sahada gösterebiliriz ve bu sahada mühim yarışma alanlarına atılabiliriz.
1923 (Atatürk’ün S.D. II, s. 111)

Memleketimiz çok geniştir, arazimiz çoktur, vaktimiz de dardır. Bu geniş ve bereketli memleketi işletmek için, onun cevherlerini milletin saadetini temin edecek bir servet haline koymak için, acele etmeye mecburuz. Onun için makinelerden istifade edeceğiz. Artık, asırlardan beri kullanmakta olduğumuz eski sabanlarla, bu memleketin servet hazineleri gelişemez. Bütün çiftçilerimizin makine sahibi olması, makine kullanmasını bilmesi, makine yapacak müesseselere malik bulunması lâzımdır. Bu da kâfi değildir efendiler! Eğer biz, bu faaliyetin ürününü tarlada, köyde, harmanda çürümeye mahkûm edersek, halkın çalışması mükâfatsız kalır. Lâzımdır ki, bu ürünler harice de iletilebilsin. Onun için de yollar lâzımdır, muhtelif taşıt araçları lâzımdır; demiryolu, otomobil ve diğerleri... Ne hazindir, efendiler! Konya, Eskişehir, şurası ve burası birer hazine olduğu halde vasıtasızlık yüzünden başka taraflara iletilemiyor. İhtiyacımız olan bir kısım buğdayı hariçten getirtiyoruz; böyle şey olur mu?
1923 (Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan Milliyet gazetesi, 8. 1. 1930)
Bugüne kadar devam eden harpler, ne yazık ki çiftçiliğimizi çok geri bırakmıştır. Bundan sonra, bu gibi sakat hareketlerden kaçınacağız. Memleketin evlâtlarını uzun zamanlar silâh altında bulundurmak suretiyle toprağında çalışmaktan, ailesi ile birlikte bulunup çalışmaktan mahrum etmeyeceğiz.
(Gazinin, N.A.V., Muhit Mec., No: 32, 1931, s. 7)

Millî ekonominin temeli ziraattır. Bunun içindir ki, ziraatta kalkınmaya büyük önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar, bu maksada erişmeyi kolaylaştıracaktır. Fakat, bu hayatî işi, isabetle amacına ulaştırabilmek için, ilk önce ciddî etütlere dayalı bir ziraat siyaseti tespit etmek ve onun için de, her köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek tatbik edebileceği bir ziraat rejimi kurmak lâzımdır. Bu siyaset ve rejimde, önemli yer alabilecek noktalar başlıca şunlar olabilir:
Bir defa, memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha önemli olanı ise, bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın, hiçbir sebep ve suretle, bölünmez bir mahiyet alması. Büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliği, arazinin bulunduğu memleket bölgelerinin nüfus yoğunluğuna ve toprak verim derecesine göre sınırlanmak lâzımdır.
Küçük, büyük bütün çiftçilerin iş vasıtalarını artırmak, yenileştirmek ve korumak tedbirleri, vakit geçirilmeden alınmalıdır.
Memleketi, iklim, su ve toprak verimi bakımından, ziraat bölgelerine ayırmak icap eder. Bu bölgelerin her birinde, köylülerin gözleriyle görebilecekleri, çalışmaları için örnek tutacakları verimli, modern, pratik ziraat merkezleri kurulmak gerektir.
Bugün, devlet idaresinde bulunan çiftliklerin ve bunların içindeki türlü ziraat-sanayi kurumlarının bir kısmı, ziraat hayat ve faaliyetinin bütün sahalarında her türlü teknik ve modern tecrübelerini tamamlamış olarak bulundukları bölgelerde, en faydalı ziraat usul ve sanatlarını yaymaya hazır bulunmaktadırlar. Bu, Bakanlık için büyük kolaylıklar temin edecektir. Ancak, gerek mevcut olan ve gerek bütün memleket ziraat bölgeleri için yeniden kurulacak ziraat merkezlerinin, sekteye uğramadan tam verimli faaliyetlerini, şimdiye kadar olduğu gibi, devlet bütçesine ağırlık vermeksizin kendi gelirleriyle kendi varlıklarının idare ve gelişimini temin edebilmeleri için,bütün bu kurumlar birleştirilerek geniş bir işletme kurumu teşkil olunmalıdır.
Bir de, başta buğday olmak üzere, bütün gıda ihtiyaçlarımızla endüstrimizin dayandığı türlü iptidaî maddeleri temin ve dış ticaretimizin esasını teşkil eden çeşitli ürünlerimizin ayrı ayrı her birinde, miktarını artırmak, kalitesini yükseltmek, elde etme masraflarını azaltmak, hastalık ve düşmanlarıyla uğraşmak için gereken teknik ve kanunî her tedbir, vakit geçirilmeden alınmalıdır.
1937 (Atatürk’ün S.D., I, s. s. 379-380)

Çiftçiye toprak vermek de, hükûmetin mütemadiyen takip etmesi lâzım gelen bir husustur. Çalışan Türk köylüsüne işleyebileceği kadar toprak temin etmek, memleketin üretimini zenginleştirecek başlıca çarelerdendir.
1929 (Atatürk’ün S.D.I, s. 348)

Her Türk çiftçi ailesinin, geçineceği ve çalışacağı toprağa malik olması, mutlaka lâzımdır. Vatanın sağlam temeli ve bayındır hale getirilmesi, bu esastadır.
1936 (Atatürk’ün S.D.I, s. 374)

Orman servetimizin korunması lüzumuna ayrıca işaret etmek isterim. Ancak, bunda mühim olan, koruma esaslarını, memleketin türlü ağaç ihtiyaçlarını devamlı olarak karşılaması gereken ormanlarımızı dengeli ve teknik bir surette işleterek istifade etmek esasıyla mâkul bir surette uzlaştırmak mecburiyeti vardır.
1937 (Atatürk’ün S.D.1, s. 380)

Gerek ziraat ve gerek memleketin servet ve umumî sağlığı bakımından ehemmiyeti muhakkak olan ormanlarımızı da çağdaş tedbirlerle iyi halde bulundurmak, genişletmek ve azamî fayda temin etmek, esas ilkelerimizden biridir.
1922 (Atatürk’ün S.D.I, s. 220)


Kaynak
 
Üst