Askerlik konulu Şiirlerimiz....

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan pajero
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

pajero

Doçent
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
886
Reaksiyon puanı
23
Puanları
0
Askerin Hikayesi

Nice türkü edayla kişi gider askere.
Zamanı hızla geçsin. Alsın gelsin teskere.

Anne, baba, yar bakar, peşinden su dökerler.
Başlar kederli anlar, günü iple çekerler.

Sevinçle gidilir hep. Önce bir keder olmaz.
Giyince yeşilleri sayılı günler dolmaz.

Her günü bir yıl olur dikilir karşısına,
Bir keder fırtınası sarılır dört yanına!..

Evde bekleyenleri göz yaşlarıyla dolu,
Yürümeyi unutur. Bilemez sağı solu!..

Her düdük ötüşünde kafada sinir kalmaz
Bir hal alır ki insan, beyin bir şeyler alma!.

En küçük bir kelime akılda durmaz gider
Dış dünya hep düşlenir. Askeri bilgi yiter.

Yat düdükle, kalk düdük bütün işte hep düdük
İstirahatta düdük, düdüklerle yürüdük.

Narlıdere - 19.04.1984

Müslim Avcıoğlu

23 Sentlik Askere Dair

Mister Dallas,
sizden saklamak olmaz,
hayat pahalı biraz bizim memlekette.
Mesela iki yüz gram et alabilirsiniz,
koyun eti,
Ankara'da 23 sente,
yahut bir kilodan biraz fazla mercimek,
elli santim kefen bezi yahut,
yahut da bir aylığına
yirmi yaşlarında bir tane insan
erkek,
ağzı burnu, eli ayağı yerinde,
üniforması, otomatiği üzerinde,
yani öldürmeye, öldürülmeye hazır;
belki tavşan gibi korkak,
belki toprak gibi akıllı,
belki gençlik gibi cesur,
belki su gibi kurnaz,
(her kaba uymak meselesi)
belki ömründe ilk defa denizi görecek,
belki ava meraklı, belki sevdalıdır.
Yahut da aynı hesapla Mister Dallas,
(tanesi 23 sentten yani)
satarlar size bu askerlerin otuzbeşini birden
İstanbul'da bir tek odanın aylık kirasına,
seksen beş onda altısını yahut,
bir çift ıskarpin parasına.
Yalnız bir mesele var Mister dallas,
herhalde bunu sizden gizlediler.
Size yirmi üç sente sattıkları asker,
mevcuttu üniformanızı giymeden önce de,
mevcuttu otomatiksiz filan,
mevcuttu sadece insan olarak,
mevcuttu,
tuhafınıza gidecek,
mevcuttu
hem de çoktan mı çoktan
daha sizin devletin adı bile konmadan.
Mevcuttu, işiyle gücüyle uğraşıyordu,
mesela Mister Dallas,
yeller eserken yerinde sizin New York'un,
kurşun kubbeler kurdu o,
gökkubbe gibi yüksek,
haşmetli, derin.
Elinde Bursa bahçeleri gibi nakışlandı ipek.
Halı dokur gibi yonttu mermeri
ve nehirlerin bir kıyısından öbür kıyısına
ebem kuşağı gibi attı kırk gözlü köprüleri.
Dahası var Dallas,
sizin dilde anlamı pek de belli değilken henüz
zulüm gibi,
hürriyet gibi,
kardeşlik gibi sözlerin,
dövüştü zulme karşı o,
ve istiklal ve hürriyet uğruna
ve milletleri kardeş sofrasına davet ederek
ve yarin yanağından gayri her yerde,
her şeyde,
hep beraber
diyebilmek için,
yürüdü peşince Bedrettin'in;
O, tornacı Hasan, köylü Memet, öğretmen Ali'dir,
Kaya gibi yumruğunun son ustalığı,
922 yılı 9 Eylül'üdür.
Dedim ya, Mister Dallas,
Herhalde bütün bunları sizden gizlediler.
Ucuzdur vardır illeti.
Hani şaşmayın,
yarın çok pahalıya mal olursa size
bu 23 sentlik asker,
yani benim fakir, cesur, çalışkan milletim,
her millet gibi büyük Türk milleti.

16.07.1953

Nazım Hikmet Ran

Asker

ARh + düşler kuruyorum savaşın ortasında.
Uçuşan kurşunlar değil, yüreğimin sesi beni ürküten.
Yaralandım kan kaybediyorum, savaş bana aldırmıyor bile.
Kendi kayıp, resmi yırtık, aşkı uzak bir yüzün acılarını
toprağın ellerine terk ediyorum.
Acımasız mutluluklar yaşıyorum, yapraklardaki çiğ taneleri
karışınca kan damlalarıyla ölüyorum annem için.
Senin yüzünde sönmüş bir alevim şimdi, acıklı türkülerden biri belki.
Sebebi olmayan öylesine işlenmiş bir cinayeti omuzlarımda taşıyorum.
Kalbimi delip geçen korkularım, umutsuzluklarım ve sen tabii ki.
Gördüklerim son nefesten hemen önce ince uzun bir düş.
Hatırlamak istediklerimi unuttum seni hala seviyorken sen yoktun.
Aydınlık karanlıkla el sıkıştı gördüm.
Ben hala kendimde değilken bir ses "Uyan" dedi.
Işık bedenimi sardı, önümde beliren bulanık yolda insan yüzleri belirdi.
En sevdiğim türkü sevdiklerimin sesi ile karışıp kulaklarıma çarparken,
parlayan yolun sonunda kendimi gördüm.
Yerde yatan bendim, sonra bir an bir camii avlusunda buldum kendimi.
Ailem dostlarım biriktiremediğim hayallerim aşkım oradaydı.
Bir başka an babamın yüzü belirdi gözlerimde.
"Hoşgeldin oğlum seni bekliyorduk" dedi.
Kendimi görmeye başladım, ellerim vücudum.
Sonra bir rüzgar esti beni mezarıma götürdü.
Mezar taşında adım yazıyordu.
Papatyalar güvercinler oradaydı ben yoktum.


Ferhat Gedik
 

pajero

Doçent
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
886
Reaksiyon puanı
23
Puanları
0
Asker

İnsanlar gidiyor birer birer
Ve biz bu ıssızlığın ortasında çakılmış gibi
Selam duruyoruz her birinin ardından

06.02.1999

Hüsnü Çakıroğlu

Asker

İnsan olma duygusunu
Yitirir askerde kişi
Nice şeye kıymet verir
Bitince askerde işi


10.12.1984

Müslim Avcıoğlu

Asker Mektubu

saatler oniki vakit gece yarısı
altımda siper üstümde ayışığı
karşıma dikildi poşulu bir delikanlı
silahımdan ateş damladı gözümden yaş
ben onu vurmasam o beni vuracaktı kardaş

boyu ben kadar simsiyahtı gözleri
her yanı kavuruyordu karanlık bir zemheri
karşımda duruyordu titriyordu elleri
silahımdan ateş damladı gözümden yaş
ben onu vurmasam o beni vuracaktı kardaş

belli ki memleketi güneydoğuydu
belli ki bir garip köylü oğluydu
bilmem ki belki o da emir kuluydu
silahımdan ateş damladı gözümden yaş
ben onu vurmasam o beni vuracaktı kardaş

hedefim taş değil bir insandı
onun da yüreği sevdası vardı
tetiğe basarken yüreğim sızladı
silahımdan ateş damladı gözümden yaş
ben onu vurmasam o beni vuracaktı kardaş

elbette yolunu gözleyen vardır
anası babası kardaşı vardır
kimbilir yuvası yavrusu vardır
silahımdan ateş damladı gözümden yaş
ben onu vurmasam o beni vuracaktı kardaş

annemi düşündüm ona da yaman ağlardı annesi
sevdiğimi düşündüm taş olurdu sevdiğinin yüreği
yere düşerken duruyordu elinde yarinin al mendili
silahımdan ateş damladı gözümden yaş
ben onu vurmasam o beni vuracaktı kardaş

belki de o cahilliğinin kurbanı
kimse sormadı belki nedir diye halını
düşman belliyor aynı topraktan kardaşını
silahımdan ateş damladı gözümden yaş
ben onu vurmasam o beni vuracaktı kardaş.


Fatih Çınar

 

pajero

Doçent
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
886
Reaksiyon puanı
23
Puanları
0
Asker Mektubu

Selâm edip, ellerinden öperim,
Şimdi çakı gibi askerim anne.
Hep kabarır kahramanlık hislerim,
Vatan için ölmek isterim anne.

Asker olmak, adam olmakmış meğer,
Bu vatan uğrunda ölmeye değer.
Mektubuma cevap gelirse eğer,
Sevinçten deliye dönerim anne.

Badem ağaçları, üzüm bağları,
Dikenlidir Gökçeada dağları.
Bize gölge olur zeytin dalları,
Hasret türküleri söylerim anne.

Bu adanın karayeli sert olur,
Türk askeri yiğit olur, mert olur.
Mektubun gelmezse bana dert olur,
Acele bir cevap beklerim anne.

Sabah olur, taburumuz toplanır,
Tüm bölükler isim isim yoklanır.
Hasretimiz yüreklerde saklanır,
Evimi, köyümü özlerim anne.

Şahin gibi baktım nöbet tutarken,
Yârimi düşündüm ay ışıldarken.
Sözüme burada nokta koyarken,
Her iki elinden öperim anne.


Zeki Çalar

Asker Oğullarıma
Yaşım geldi kemal buldu,
Bilmem tesadüf mü oldu,
Üç oğlum da asker oldu,
Kara, deniz, havacılar.

Gazilerin torunları,
Umutludur yarınları,
Bekliyordur sınırları,
Kara, deniz, havacılar.

Vatan size emanettir,
Askerlik kutsal meslektir,
İhmali de ihanettir,
Kara, deniz, havacılar.

Benim göğsüm gururlu,
Size vatan, Anadolu,
Bu vatanı mevlam koru,
Kara, deniz, havacılar.

Bak ordu millet elele,
Vatanıma olsam köle,
Hizmet edin güle güle,
Kara, deniz, havacılar.

Hudutlarda nöbet tuta,
Bu hususta yapma hata,
Ben hazırım ihtiyata,
Kara, deniz, havacılar.

Hal başa düştüğü vakit,
Allah buna olsun şahit,
Ya gazi ol ya şehit,
Kara, deniz, havacılar.


Hayrettin Kalkan

Asker Serdar

Belki aç yatacaksın
Belki susuz
Belki de uykusuz kalacaksın
Yatak yaptığın kara toprak
Yastık sandığın soğuk taş
Yaslandığın mor dağlar
Vatan dır unutma
Sahip çık, canın gibi
Sen vatan bekçisi
Sen Mehmetçiksin oğul..

Nöbetini tuttuğun bu vatana
Üstünde doğup ta büyüdüğün
O toprağın altında yatana
Kefensiz gömülmüş şehitlerimize
Sahip çık, namusun gibi
Sen vatan bekçisi
Sen Mehmetçiksin oğul..

“Su uyur düşman uyumaz” derler
Bu vatanda gözü olanın gözüne
Dost görünen hainlerin yüzüne
Niyetini gizleyen riyakârların
Dik bayrağı bağrına
Ulubatlı Hasan ol
Sahip çık, Serdar gibi
Sen vatan bekçisi
Sen Mehmetçik sin oğul..

Sakın ola sakın ha eğme başını
Verme iki ayaklı yılanlara aşını
Teslim etme sancağını
Diren dayan
Mavzer eyle göğsünü
Kerbela da Hüseyin,
Toprağında Arslan ol
Sahip çık, dinin gibi
Sen vatan bekçisi
Sen Jandarma Komandosun oğul…

Kolay kurtarılmadı bu vatan
Ateşlere yandılar
Kurşunlara dizildiler
Bir karışını vermediler ele
Utandırma ecdadımıza
Utandırma Atamıza bizi
Hak için Muhammet Mustafa
Her cephede bir Atatürk ol
Sahip çık canan gibi unutma
Sen vatan bekçisi
Sen Mehmetçik
Sen benim oğlumsun oğul
Unutma...


Mustafa Karamelek
 

pajero

Doçent
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
886
Reaksiyon puanı
23
Puanları
0
Asker Yârim

Duvarda asılı, kupürlü perde
O yâr düşürdü beni bu derde
Ellerin yârleri birer birer geldi
O yârin hasreti yüreğimi deldi

Acep benim yarim niye gelmedi
Acep dualarım kabul mu olmadı
Ne iyi olurdu o da gelse seherde
Has konuğum olurdu, gecelerde

Kristal avizeler tavanda asılı
Çeyizlerim sandığımda basılı
Askerim tutmuş kolumdan asılır
Babam da vermem deyip kasılır

Yârim takmış, başına ince berelik
O yare şiir yazdım, üç beş hecelik
O yâr izne gelmiş, üç beş gecelik
Hasretim bitmez ki üç beş gecelik

Dışarıda kar vardı, içimi korku sardı
Kapının zili çaldı, gelen benim yârdı
Peder haberini aldı, işler sarpa sardı
Nişan bahara, düğün tezkereye kaldı

İstanbul - 25.03.2000

Bayram Tunca

Askerde Beklemek

Duydum en derin sızıyı içimde
Acı ile yudumladım.
Aklım karıştı birden
Sevdiğim bir sesi duymak istedim,
Duyamadım!.

Pazar günleri,
Ziyaret günleri,
Sabah,
Bir ümitle beklenir. Ziyaretçi gelirmi diye,
İçinden gelir der,
Ya gelmezse?
Beklenir gün boyu
Ekler, saatleri birbirine,
Her geçen dakika saat gibi,
İsim okunmaz.
Kulak nöbetçide,
Liste gelir isim okunur.
Bende beklerdim,
Gelsin diye birileri.
Bazen gelmezsin!
Seslenirim içimden "gel" diye

Gelmezsen o gün
Sıkıntım kalbi sıkar
Hafta üzüntü ile başlar
Bir hafta o sinir, o stresle dolar
Kederimle, kenetlenir
Gecelerimde düşlenir
Bir hafta sonu
Yine ümitle beklenir.

Askerlikte ziyaret,
En önemli olgudur
Ziyaretçisiz olan
Yüzü her an solgundur.

Narlıdere - 21.05.1984

Müslim Avcıoğlu

Askerde Bir Gece

Akşam olunca
Yemekhane,
Dinlenme yeri.
Dershane,
Muhabbet yeri
Acemi erler
Masalara dizilirler.

Dizi dizi
Takım takım
Bölük bölük!
Gece dersi başlar,
Çavuşlar,
Bol bol erleri haşlar
Üçyüz adet er
Başları eğik dinler.

Bu yemekhanede
Yemek yer,
Azar yer
Bazen da dayak yer.

Gece dersi biter
Yatma zamanı gelir
Dağılma esnasında
Bir köşeden ses gelir!

Kesilen elekrikler
Gemici feneri ile takviyelenir.
Etrafı bir loş ışık kaplar.
İnsanı düşünce alemine sokar

Bu ışıkla düşünce
Dertleri eşeler,
Nerde kaldı sivildeki neşeler!.
Kadro sigara içer
Acemi içini çeker.

Uğultuyla konuşma birbirine karışır
Ortada dolaşan laf anlaşılmaz hal alır
Uzak bir köşeden
Aniden ,
Yanık bir türkü nağmesi gelir.
Yine yakmış yar mektubun ucunu
Askerlikte sevda çekmek zor gelir�

Evet,
Zor gelir,
Hem ne zor gelir.
Bütün erat pür dikkat,
Sigara dumanları yükselir.
Arada bir
Bir nara yükselir,
Türküyü bastırır.
Nöbetçi çavuşu
Sinirden patlar
Çoğalan uğultuyu bastırmak için
Ağızı çatlar.
Türkü bitince
Her köşeden gelir, ah lar of lar

Bazen
Haykırmalar duyulur.
Gürültüler içinden,
Şarkılar dile gelir.
Ama ses zor duyulur.
Kimi eli çenede,
Gözleri sabit
Kimi dalmış hayale,
Yaşar başka alemde.
Kimisi çay içerken
Anıları anıyor,
Kimi kendinden geçmiş,
Küfürler savuruyor.

Uğultular artınca
Anlaşılmaz oluyor,
Böyle geçen her gece
İnsan dertle doluyor.

Narlıdere - 10.01.1984

Müslim Avcıoğlu
 

pajero

Doçent
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
886
Reaksiyon puanı
23
Puanları
0
Askerde Hasret

askerde hasret
şekeri kendinden bir bardak demli çayın
buharı da yükselir göklere...
askerde hasret yeşildir.
kördür bir de
görmez olur insan
göremez başka yüreklerin çektiğini.
bir ucuz cigaranın dumanıyla yayılır
milyon kere çoğalarak çöker insanın üstüne
kurudur, ayazdır askerde hasret
rüzgarın her uğultusu
bir kulak çınlatır
kavruk seslerden yanık türkülerle
memlekete gidilir, gelinir.
askerde hasret düşman başına
zor çekilir...


Bülent Pınarbaşı

Askerden

Hani nerede bana uzanan ellerin
Hani nerede bana bakan gözlerin
Yalnız soğuk bir silah tutar elerim
Oğlun vatanında bir yiğit asker anne

Toprağa düşersem peşimden ağlama anne
Hayatta hep sabret derdin şimdi sıra sende
Senden son bir arzum var
Söyle arkadaşlarıma kanım yerde kalmasın anne

Bir evlat kaybedersen eğer
Acı çekmek zamanı değildir anne
Vatan sağ olsun de onu kaybedersen
Sen de kaybolursun anne

Anlat bunları sevdiklerime onlar da bilsin
Bir kahpe kurşun niye dağlar devirsin
Türkün başı dikken niye boyun eğsin
Diyelim vatan sağ olsun şükret anne

Sen değil miydin bu vatan emanet diyen
Öğretmedin mi bana emanete hıyanet bizde yoktur.
Emanet bizim için namustur
Namusumu korudum canım ne ki anne


Deniz Atalay

Askere Şiir

saçını kesecekler,
kuşluk vakti koşturacaklar seni bir kıtadan diğerine,
yalınayak,
sırtına torosları yükleyecekler karlı karlı
taşıyacaksın

saatini, zincirini alacaklar
boynuna tonlarca ağır künye takacaklar
ve bir de numara verecekler adının yanısıra
numaralı olacaksın

gömleğine pantolonuna el koyacaklar
yeşillere boğacaklar seni
ve sonra kıraç topraklara salacaklar, uçsuz bucaksız,
hergün mezar kazacaksın

uykusuz gecelerin olacak nöbetlerde,
ve uykusuz gözlerin... mahmur,
sağ elinde çelik sol elinde çelik
sigarasız kalacaksın

anneni düşüneceksin ve babanı,
kardeşin gözünde tütecek, arkadaşların, işin, araban,
denizi özleyeceksin çok
kar-kış kıyametin ortasında
için ılık ılık olacak,
kızacaksın

uykuya dalacakken gözlerin
rüyalarını imkansız kılacak top tüfek sesleri,
ve yüreğin bomboş olacak tazelikten yana,
yüreğin yalnız,
ağlayacaksın

sabahları ilk iş beynini yıkayacaklar,
ellerini değiştirecekler,
gözlerini, ayaklarını, burnunu,
kişiliğini kazacaklar ince ince,
ve işleyecekler yeniden,
yüreğin nasır tutacak, buz tutacak,
anlayacaksın

o son gün,
dönerken herşeyi yarım bıraktığın yere
elmanın yarısını yenmiş bulacaksın

1995

Gül Denge
 

pajero

Doçent
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
886
Reaksiyon puanı
23
Puanları
0
Askerim Şimdi

Sülüsüm kesildi vardım askere
Sayayım dedim günleri
Belki çabuk gelir teskere
Alsınlar artık kızlarıda askere
Bak ister mi kimse
O zaman teskere
Kışlanın kapısına diyorlarmış
Nizamiye kapısı
Girdin mi içeri bakma geriye
Hasret ile yoğrulmuş harcı yapısı
Adım attım içeriye dediler ;
-Hoş geldin kabak
Acemiye derlermiş böyle
Al işte sana bir sürü bulaşık tabak
Yıka durula kurut birde içinde resmine bak
Marş komutu demek ileri
Türk askeri hiçbir yerden dönmez geri
Yat sürün doldur boşalt tüfeği
Topuk gösterme yapıştır yere
Yoksa yersin onbaşıdan köteği
Dağlara salmışlar uyuz iti köpeği
Hain pusulara dikkat et
Kancıktır bunların kadını erkeği
Vatan borcu biter bir gün dönerim
Anneme babama emine'me selam ederim
Büyüklerin ellerinden
Küçüklerin gözlerinden öperim
Diyerek yazdık mektupları sılaya
Karlı dağlar sıra sıra girdi araya
Yattık kardan yatakta
Yemek yedik tayından
Sular içtik buzdan bardakta
Koru allahım bizi hain mayından
Yurduna hainlik etme
Teslim ol dedik
Kancık köpeklerden
Binlerce mermi yedik
Gazi olduk kimimiz bu vatana
Ne mutlu şehit olup yatana
Uğraşsınlar hain aponun affına
Uğraşanlar çıksın hıyanet tahtına
Yansın şehit anaları kara bahtına

Bandırma - 12.01.2000 15:45

Mustafa Emirler

Askerin Nasihati

Malazgirt'te destanlar yazdıran
Ezanları üç kıtaya sezdiren
İstanbul'da hadis sırrı çözdüren
Bunlar türk askeridir kardeşim

Yüce Allah cihad emretti
Sizinle birliğim, korkmayın dedi
Şehitlere cennetini vadetti
Haberini Kuran'dan alasın kardeşim

Er Alp sözünü burda bitirir
Askerin şanını dile getirir
Hak yolda yürümek Hakka götürür
Bu vatana hizmet edesin kardeşim


Alpaslan Yılmaz

Askerin Ölümü

Askerin ölümünü haber veriyor arkadaşları
Ala-bula yüzlerinde acı ve sevinç
Tek tek sarılıp öperken onları ana
İnliyor ıssız mağaralardan daha derin
Kokmuyor çünkü kendi oğlu gibi hiçbiri

Ağıtlar alazlanıyor dilinde, gül kokuları zehir
Sular çekiliyor ayaklarından, donuyor okyanus
Hangi çağlayanlardan akmalı şimdi
Hangi kervanın peşinde ulaşmalı
Saçları zifiri karanlıkların yolları
Çığlık çığlığa yeniden doğsa da güneş

Oğuldur, solmuştur küstüm çiçeklerinden çabuk
Üşümüştür kardan, boralardan uzak
Türkülerinde sarkıtların dikitlere kavuşma sabrı
Şiirlerinde deniz atlarının özlemi dağlar
Ve öfkelerini yıldızlarda unutmuş sarnıçlar
İz sürülecek uzun bir zaman
Gülüşü aranacak satır aralarında
Sonra Ashab-ı kehf'ten biri gibi
Yeni bir ömre başlanacak
Her şafakta is bağlasa da bu yürek

Kaç pınarın ırmağı bu, hangi yurtsamanın sığınağı
Akışında yaşamın yeryüzüne doğru
Kayıklar bekliyor
Anılarda top seslerinin yankısı
Aynımız sularda, avuçlarımızda güneş
Çiçekler koparıyoruz dünyalı
Hayret, insan kokuyor


Hamdi Topçu
 

pajero

Doçent
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
886
Reaksiyon puanı
23
Puanları
0
Askerlik

Geldi çattı askerlik çağı
Beni bekler asker ocağı
Ah ne sıcaktı, o anne kucağı
Ama kışla peygamber ocağı

Veda edip, düştüm gurbet yoluna
Hasret kaldım, sevdiğimin koluna
Söyleyin, dua etsinler tüm askere
İnşallah nasip olur bize o tezkere

Gidip devir alacağım şanlı sancağı
Şehit de olsam, bırakmam sancağı
Uğurunda akıtılmış, nice şehit kanı
Uğrunda vermeye hazırım, bu canı

Başımdaki saç adedince başım olsaydı
Her gün vatan uğrunda birisi alınsaydı
Yine de uğrunda şehit olmaya değerdi
Ne kadar isterdim uğrunda ölebilmeyi

İstanbul - 14.02.2003 14:14

Bayram Tunca

Askerlik

Tam yüz elli beş gün
Dişini sımsıkı sıkacaksın
Tam yüz elli beş gün
Her şeyi görmeyecek
Her sözü duymayacaksın.

Tam yüz elli beş gün
Sükûtla girip yatağa
Sabırla kalkacaksın
Yoksa bu çile
Bitmez arkadaş...

Erzincan - Aralık 2005

Fahri Maden


Bir Asker

Annem'e

Bir gün bir bakacaksın,
Boynunda puşi, altında şalvar, üstünde beyaz bir gömlek.
Ve bir elinde çantası, diğer elinde sıcacık bir ekmek.
Açtığın kapının boyunda heybetli bir erkek.
Ve bir bakacaksın ki içeri girmiş bile ellerinden öperek...

Şemdinli - 2003

Hakan Koç

 

pajero

Doçent
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
886
Reaksiyon puanı
23
Puanları
0
Bir Garip Asker...
Kahpe bir kurşunla el ayak yarım
Bilinmez dağlarda ne olur yarın
Belki bir top mermi düşer kışlaya
Belki de tabutla döner sılaya

Peşinde bıraktı taze bir gelin
Kucaktan kucağa körpe bir yavru
Büyürse, sorarsa nerede babam.
Vurulmuş yatıyor her tarafı kan

Yırtınıp dövünür, şehit oğluna
Gözleri kayınca körpe yavruya
Tabudu ayyıldız, kırmızı bayrak
Şehit verdi canını, canım vatana.

Peygamber ocağı dedi yolladı
Diri gönderdiğini tabutla aldı
Komşular toplandı, ağıtlar yaktı
Çare bulunmaz o giden yavruya.

Oğlunu yalnızca üç ay görmüştü
Döndüğümde konuşur, yürür o derdi
Dönemeyeceğini nerden bilirdi
Yazık değil mi o şehit yavruya.

Ah çekti anası şöyle bir soluk
Kan kusmuştu sanki gözleri buruk
Hıçkırdı, ağladı, şöyle bir durup
Verin benim yavrumu, dedi haykırdı

23.05.1998

Hamza Kılıç

Küçük Asker

Küçük asker, silah elde
Kahramanca ilerliyor;
Karşısında bütün belde
"Kahramanım, yaşa!" diyor...

Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden hizmet ister.

Vatan için çeker emek
Herkes; bu borcu herkesin.
Vatan demek annen demek,
Sen anneni sevmez misin?..

Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden şevkat ister.

Vatan senden hayat umar.
Sen yaşarsan o canlanır;
Vatan için ölmek de var,
Fakat borcun yaşamaktır...

Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden kuvvet ister.

Minimini omuzların
Taşıyacak yarın tüfek;
Tüfek değil, vatan yarın
O omuza yüklenecek...

Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden gayret ister.

Kaynak: Son Şiirler, Varlık Yayınları, s. 130-131
Tevfik Fikret

 

pajero

Doçent
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
886
Reaksiyon puanı
23
Puanları
0
Ölü Asker

Zeynep ve Derviş'e

Nasıl da istemiştim
savaşa gitmeden
sevgilimle evlenmeyi
ama nereden bilebilirdim
ki silahın
demirine çarpıp
saklandığım yeri belli edeceğini
parmağımdaki yüzüğün...

Kaynak: Antik Acılar
Sunay Akın
 
Üst