Elbruz46
Rektör
- Katılım
- 22 Şubat 2008
- Mesajlar
- 11,938
- Reaksiyon puanı
- 1,338
- Puanları
- 293
Yiğit Bulut
Aşağıda okuduklarınıza ağlayacaksınız!
15.11.2009 17:37
AŞAĞIDAKİ detayları okuyunca inanamayacaksınız. Sokakları "çatlak", hastaneleri "zor durumda", insanları "dünya standartlarının" altında yaşayan güzel ülkem, bakın "sıcakçılara" ve "yerleşiklere" ne kadar para aktarmış. Çok önemli bir soru var: Bu paranın ne kadarı, kimlere gitmiş?
İşte 1980 yani "Türkiye'nin, küresel sisteme Kenan Evren ve arkadaşları" tarafından teslim edilmesinden bugüne kadar ortaya çıkan korkunç tablo:
- Türkiye 1980-2009 ilk altı ay arasında 2 trilyon dolardan fazla bir kaynak elde etti. Bu kaynağın 1.4 trilyon dolardan fazlası iç ve dış borçlanma ile elde edildi.
- 1980-2009 ikinci altı ay arasında vergiden elde edilen kaynaklar, borçlanma ile elde edilen kaynakların yarısından az olarak gerçekleşti. Vergilerimiz her zaman borçlanmamızın yarısından az kaldı. Faiz olarak "paramızı cebe indirenler" vergi de vermediler.
- Paranın sistem dışında toplanması ve vergi toplayamamamızın sonucu ağır oldu ve yapılan borçlanmaya karşı son 29 yıl içinde 660 milyar dolardan fazla sadece faiz ödedik.
- Ödediğimiz iç borç faizi, dış borç için ödediğimiz toplam faizin 4.4 katı olarak gerçekleşti...
- Her dalgalanma içerideki borcu katlarken, dalgalanmalarda elinde iç borç senedi bulunduran binde 1'in altında gerçek ve tüzel kişi, inanılmaz gelirler elde etti. 5000 gerçek ve tüzel kişi "trilyon dolara" yakın paramızı cebe koydu.
- 660 milyar dolar faiz ödediğimiz dönemde sadece 150 milyar dolar civarında yatırım yaparken, 330 milyar dolara yakın personel giderimiz oldu. Bu noktada ortaya çıkan çarpıcı veri, personel giderimiz ile yatırım yaptığımız tutarın toplamı ,ödediğimiz faiz kadar olamadı. Bu veriye lütfen dikkat!
- Yatırım harcamalarımız son 29 yılda 2.79 gibi bir rasyoyla artarken, iç borç faiz ödemelerimiz 81 kat arttı.
- Aynı dönemde dış borç faiz ödemelerimiz 22 kat arttı.
- İç ve dış borçlara ödediğimiz faizdeki artış oranı, ilk başladığı noktaya göre ortalama 55 kattan fazla bir artış gösterdi.
- TMSF'nin açıklamasına göre batırılan, hortumlanan bankaların basit maliyeti 1980-2009 arasında fonlamalarla birlikte 60-66 milyar dolar olurken, faize ödediğimiz para 660 milyar doları da geçerek banka faturasının 10 katına çıktı.
- Son beş yıl içinde rekor 2004 yılına ait. 150 katrilyonluk 2004 yılı konsolide bütçesinin 69 katrilyonu faiz ödemesine ayrıldı. Bugün gördüğümüz kurla hesapladığımızda basit faizini dahi koymadan ödediğimiz miktar tam olarak 52 milyar dolar. 52 milyarı 52 haftaya bölersek bulduğumuz sonuç; haftada 1 milyar dolar, günde 166 milyon dolar oldu. Korkunç! Korkunç, üstünde düşünmeyenlere inanamıyorum.
- 1999-2007 başı arasında ödediğimiz faiz, haftalık 700 milyon dolar ile 1 milyar dolar arasında değişti ve 2004 yılında 1 milyar doları dahi geçerek tepe noktasına ulaştı.
- Alınan dış borçların yüzde 50'sinden fazlası 2001-2003 arasında alındı.
- Son 29 yılda yatırım harcamalarının toplamı, toplam borçlanmanın yüzde 10'unun bile altında kalırken, topladığımız verginin yüzde 15'inin altında kaldı.
- 1999-2009 ikinci altı ay arasında Türkiye 45 milyar dolara yakın bir yatırım yaparken, 100 milyar dolardan fazla personel harcaması yaptı.
- Buna karşılık aynı dönemde sadece iç borcun faizine 200 milyar dolar, dış borcumuzun faizine de 60 milyar dolarlık bir kaynak ayırmak zorunda kaldık.
- Son iki yılda "faizi" 10'un altına zorlamaya ve "bozulan konjonktüre" rağmen son dönemde 10'un altına düşürmeyi başardık. Doların dalga boyunu da düşürmemizle "sıcakçıların" ve "yerleşiklerin" rant mekanizmaları hasar gördü.
- Yerleşikler yukarıda örneklediğim "paradan" asla vazgeçmediler. İrtica, kriz, iç huzursuzluk, dış riskler diyerek sürekli "sistemi istedikleri" gibi zorlamayı denediler.
Sevgili dostlar, PKK belasının arkasında da, birden patlayan irtica balonlarına üflenen havanın özünde de yukarıdaki "gerçekler" var. Ve en önemlisi, bu arkadaşların tek bir düşmanları var: Güçlü hükümetler. En sevdikleri de çok açık; manipüle edilebilen güçsüz koalisyonlar.
Sonuç: Türkiye'ye bakışınızı siyasetten arındırın ve yukarıdaki gerçekler ışığında bir daha bakın. Kavgaların özünü daha iyi anlayacaksınız.
Not: Ekonomi gazetemizde "sistemin nasıl çalıştığını" grafiklerle özetledim... Mutlaka okuyun...
YİĞİT BULUT
Aşağıda okuduklarınıza ağlayacaksınız!
15.11.2009 17:37
AŞAĞIDAKİ detayları okuyunca inanamayacaksınız. Sokakları "çatlak", hastaneleri "zor durumda", insanları "dünya standartlarının" altında yaşayan güzel ülkem, bakın "sıcakçılara" ve "yerleşiklere" ne kadar para aktarmış. Çok önemli bir soru var: Bu paranın ne kadarı, kimlere gitmiş?
İşte 1980 yani "Türkiye'nin, küresel sisteme Kenan Evren ve arkadaşları" tarafından teslim edilmesinden bugüne kadar ortaya çıkan korkunç tablo:
- Türkiye 1980-2009 ilk altı ay arasında 2 trilyon dolardan fazla bir kaynak elde etti. Bu kaynağın 1.4 trilyon dolardan fazlası iç ve dış borçlanma ile elde edildi.
- 1980-2009 ikinci altı ay arasında vergiden elde edilen kaynaklar, borçlanma ile elde edilen kaynakların yarısından az olarak gerçekleşti. Vergilerimiz her zaman borçlanmamızın yarısından az kaldı. Faiz olarak "paramızı cebe indirenler" vergi de vermediler.
- Paranın sistem dışında toplanması ve vergi toplayamamamızın sonucu ağır oldu ve yapılan borçlanmaya karşı son 29 yıl içinde 660 milyar dolardan fazla sadece faiz ödedik.
- Ödediğimiz iç borç faizi, dış borç için ödediğimiz toplam faizin 4.4 katı olarak gerçekleşti...
- Her dalgalanma içerideki borcu katlarken, dalgalanmalarda elinde iç borç senedi bulunduran binde 1'in altında gerçek ve tüzel kişi, inanılmaz gelirler elde etti. 5000 gerçek ve tüzel kişi "trilyon dolara" yakın paramızı cebe koydu.
- 660 milyar dolar faiz ödediğimiz dönemde sadece 150 milyar dolar civarında yatırım yaparken, 330 milyar dolara yakın personel giderimiz oldu. Bu noktada ortaya çıkan çarpıcı veri, personel giderimiz ile yatırım yaptığımız tutarın toplamı ,ödediğimiz faiz kadar olamadı. Bu veriye lütfen dikkat!
- Yatırım harcamalarımız son 29 yılda 2.79 gibi bir rasyoyla artarken, iç borç faiz ödemelerimiz 81 kat arttı.
- Aynı dönemde dış borç faiz ödemelerimiz 22 kat arttı.
- İç ve dış borçlara ödediğimiz faizdeki artış oranı, ilk başladığı noktaya göre ortalama 55 kattan fazla bir artış gösterdi.
- TMSF'nin açıklamasına göre batırılan, hortumlanan bankaların basit maliyeti 1980-2009 arasında fonlamalarla birlikte 60-66 milyar dolar olurken, faize ödediğimiz para 660 milyar doları da geçerek banka faturasının 10 katına çıktı.
- Son beş yıl içinde rekor 2004 yılına ait. 150 katrilyonluk 2004 yılı konsolide bütçesinin 69 katrilyonu faiz ödemesine ayrıldı. Bugün gördüğümüz kurla hesapladığımızda basit faizini dahi koymadan ödediğimiz miktar tam olarak 52 milyar dolar. 52 milyarı 52 haftaya bölersek bulduğumuz sonuç; haftada 1 milyar dolar, günde 166 milyon dolar oldu. Korkunç! Korkunç, üstünde düşünmeyenlere inanamıyorum.
- 1999-2007 başı arasında ödediğimiz faiz, haftalık 700 milyon dolar ile 1 milyar dolar arasında değişti ve 2004 yılında 1 milyar doları dahi geçerek tepe noktasına ulaştı.
- Alınan dış borçların yüzde 50'sinden fazlası 2001-2003 arasında alındı.
- Son 29 yılda yatırım harcamalarının toplamı, toplam borçlanmanın yüzde 10'unun bile altında kalırken, topladığımız verginin yüzde 15'inin altında kaldı.
- 1999-2009 ikinci altı ay arasında Türkiye 45 milyar dolara yakın bir yatırım yaparken, 100 milyar dolardan fazla personel harcaması yaptı.
- Buna karşılık aynı dönemde sadece iç borcun faizine 200 milyar dolar, dış borcumuzun faizine de 60 milyar dolarlık bir kaynak ayırmak zorunda kaldık.
- Son iki yılda "faizi" 10'un altına zorlamaya ve "bozulan konjonktüre" rağmen son dönemde 10'un altına düşürmeyi başardık. Doların dalga boyunu da düşürmemizle "sıcakçıların" ve "yerleşiklerin" rant mekanizmaları hasar gördü.
- Yerleşikler yukarıda örneklediğim "paradan" asla vazgeçmediler. İrtica, kriz, iç huzursuzluk, dış riskler diyerek sürekli "sistemi istedikleri" gibi zorlamayı denediler.
Sevgili dostlar, PKK belasının arkasında da, birden patlayan irtica balonlarına üflenen havanın özünde de yukarıdaki "gerçekler" var. Ve en önemlisi, bu arkadaşların tek bir düşmanları var: Güçlü hükümetler. En sevdikleri de çok açık; manipüle edilebilen güçsüz koalisyonlar.
Sonuç: Türkiye'ye bakışınızı siyasetten arındırın ve yukarıdaki gerçekler ışığında bir daha bakın. Kavgaların özünü daha iyi anlayacaksınız.
Not: Ekonomi gazetemizde "sistemin nasıl çalıştığını" grafiklerle özetledim... Mutlaka okuyun...
YİĞİT BULUT