Allah kâinatı yaratmadan önce ne yapıyordu?

myefsane

Dekan
Katılım
15 Eylül 2006
Mesajlar
6,949
Reaksiyon puanı
49
Puanları
228
Allah kâinatı yaratmadan önce ne yapıyordu?


Sistemi dizayn eden sistemin kanunlarına tabi değildir!


Rabbimiz hakkında bu ve buna benzer mantıksal bir doğruya oturmayan pek çok sorular üretilmekte. "Allah, kaldıramayacağı taşı yaratabilir mi?", "Allah'ın canı sıkılmıyor mu?", "Her şeyi Allah yarattı. Peki Allah'ı kim yarattı".. vs. Bu tür sorulara uzun uzun cevaplar yazma yerine Berk Uncu Bey'in kaleme aldığı şu örnekle meseleyi anlamaya çalışalım:

Bilgisayar içindeki bir entegre diğer entegreye soruyor: "Ben 3 voltla çalışıyorum. Sen kaç voltla çalışıyorsun?" Diğer entegre: "Benim voltajım 2,8" diyor. İkisi beraber merak ediyorlar: "Acaba bizi dizayn eden mühendis kaç voltla çalışıyor?" diye.
Halbuki bilgisayar denilen sistemi yapanın, o sistemin dışında olması, dizayn ettiği sistemin kurallarıyla kendisinin bağlı olmaması, kendisinin tamamen o sistemin dışında bulunması ve o sisteme hükmedebilmesi gerekir. Entegrelerin aralarında konuşup, dizayn edicilerini de kendi tabi oldukları "bir elektrik akımıyla çalışma kanunu" na tabi kılmaları mantıklı ve mümkün değildir.
Sistemi dizayn eden, sisteme koyduğu kanuna, kendisi mahkum değildir. İlaveten sistemin içinde, o sistemin kanunlarına tabi olarak yaşayanlar, eğer başka sistemlerle tanışmamışlarsa, başka kanunları anlamakta zorlanırlar. Hatta daha doğrusu anlayamazlar. Mesela entegre devreler sadece elektrik akımıyla çalışmayı anlayabilirler. Kimyasal enerji, nükleer enerji gibi sahaların kanunlarını belki hiç anlayamazlar. Onların anladıkları sınır, dizayn edici mühendisin çizdiği sınırdır.

ALLAH, KANUNLARA TABİ DEĞİLDİR

İşte "yaratılmış olmak" da bizim içinde yaşadığımız bu âlemin bir kanunudur. Tâbî olduğumuz kanunlarından biridir. Bu âlem içinde her kim yaşıyorsa "yaratılmış"tır. Şimdi bu âlemin kanunlarına tabi olarak, içinde yaşayan birisi olarak, bizim kalkıp Yaratıcımızı bu alemin kanunlarına tabi kılmak gibi "acaba bizi Yaratanı kim yarattı?" diye sormamız yukarıdaki entegrelerin kendi aralarında konuşma misaline benzer. Yine buna benzer yukarıda da ifade ettiğimiz gibi anlamsız sorular ortalıkta çok dolaşır. Bu tip sorular, sistemin yapıcısını sistemin içine sokma, sistemin kurallarına tabi kılma uğraşısıdır.

Mesela "Allah kaldıramayacağı kadar büyük bir taş yaratabilir mi?" (haşa) yine böyle anlamsız bir sorudur. Bu anlamsız soru, sistemin kanunlarından birisi olan çekim kanununa, o kanunu yaratan Allah'ı tabi kılmaya uğraşır. Yani yerçekimi kanununu Yaratanı, yine bu kanunun mahkumu gibi görmek yanlışına düşülür. İçinde yaşadığımız sistemin/âlemin tamamen biz içinde yaşayanları bağladığını, Allah'ın ise, bu kanunlara tabi olmadığını bilmek lazım.
Bunu bilmekle kalmayıp, içinde yaşadığımız sistemi dizayn eden Allah'ın mahiyetinin ne olduğunu tam olarak anlayamayacağımızı da bilmemiz lazım. Gayret gösterelim ama anlama sınırımızın, ancak âlemin dizayneri olan Allah'ın, bizim için çizdiği sınır kadar olduğunun farkına varalım.

http://www.bugun.com.tr/haber_detay.asp?haberID=37204
 

amesfa

Dekan
Emektar
Katılım
10 Eylül 2007
Mesajlar
9,865
Reaksiyon puanı
153
Puanları
243
Bu yazının bir kaynağı varmıdır...
 

dead_ghost

Profesör
Katılım
15 Kasım 2007
Mesajlar
2,257
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
güzelyazı örnekleme yeride.bazıları allahı yarattığı kanunların etkisinde olduğunu sanıp felsefe yapıyor.mesela uyurmu uyumazmı.neden uyusun yorulduğunu nerden çıkardın ? dinlenmesi gereken bir durummu var ? dinlenen canlının enerjisi azalmıştır kasları ve yaşamsal organları yorulmuştur.Allah'ın enerjisinin azaldığını nerden çıkardın ?

Allah kanunları kendisi içinmi koymuştur.Tabiki hayır...
 

olympuskiller

Profesör
Katılım
23 Mart 2008
Mesajlar
1,474
Reaksiyon puanı
7
Puanları
218
Yazı gerektiği kadar tatmin edici ama bazı örümcek beyinliler anlamak istemeyeceklerdir, çok da tın...
 

Panculli

Profesör
Katılım
31 Mart 2007
Mesajlar
1,234
Reaksiyon puanı
2
Puanları
218
Yaş
41
Güzel bir yazı ama bunu anlamak istemeyenler yine uğraşırlar.
 

itsfresh

Asistan
Katılım
27 Mart 2007
Mesajlar
390
Reaksiyon puanı
3
Puanları
18
Benimde sık sık duyduğum ''yalnızlık Allaha mahsus'' cümlesi güldürüyor.
 

yuureii

Profesör
Katılım
13 Aralık 2007
Mesajlar
2,239
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Başlığı görünce konuyu ateistin biri açtı sandım. Yazı için teşekkürler.
 

limerick

Profesör
Katılım
28 Temmuz 2008
Mesajlar
1,188
Reaksiyon puanı
8
Puanları
218
bu yaziyi alip, her ataistin yazisinin altina yapistirmak lazim aslinda, ama yapmayalim onlarda acayip acayip seylerle karsimiza cikmasinlar. herkes kendi yoluna.
 

Berkin Bozdoğan

Profesör
Katılım
18 Mayıs 2005
Mesajlar
4,926
Reaksiyon puanı
39
Puanları
0
Merhaba,

En büyük hata, bilinç düzeyi sebebiyle insanların anlayamayacakları şeyleri kendi bilinç düzeylerine indirgeyerek anlamaya çalışmaları. Daha üst bir bilinç düzeyine erişmek (ama nasıl, bilmiyorum) bu sorunu daha iyi çözecektir. Tabii bu sorun inançsız veya tanrıtnaımazlar kadar müminlerin de ciddi bir sorunu.

Örneğin sonsuzluk gibi bir kavramı da bilinç düzeyimiz sebebiyle aklımız almıyor. Çünkü bizim bildiğimiz varlık ortamında, herşey sonlu; her cizgi bir yerde kesiliyor.

Güzel günler dilerim.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Doğru söylüyorsun Berkin hocam, ancak akıl düzeyi ile bilinç düzeyi arasında ciddi bir fark vardır. Birisi mevcut kapasitedir, diğeri ise o kapasiteyi ne kadar kullandığındır.

Yani ne kadar bilinçli olduğunun sınırı, ne kadar akıllı olduğundur. Dolayısıyla sahip olduğun akıl ölçütünde, bilinç yolundan kilometreler gidebilirsin.

Bir üst bilinç düzeyine ulaşabilmek için, olayları aynı akıl düzeyinde (sanıyorum sen "bir üst akıl düzeyi"nden bahsediyordun aslında "bir üst bilinç düzeyi" derken, ya da öyle yapman gerekiyor diyelim, ikisi farklı şeyler) sadece bir veya bir kaç basamak indirgeyerek anlatmak, daha da doğrusu olayı değil, anlatımı indirgemek, bir üst düzeye çıkabilmenin anahtarıdır zaten. Eğer sürekli kendi bilinç düzeyimizdeki olaylarla ilgilenirsek, hep aynı bilinç düzeyinde kalırız. Dolayısıyla, insanın hastalığa karşı direnç kazanabilmesi için o hastalığı taşıyan mikropların vücuda aşı olarak verilmesi gibi, bir üst bilinç düzeyine ait olayların, mevcut düzeyin algı şekline indirgersek, böylece bir üst düzeye geçmek için ilk adımı atmış olacağız. (Tabi bu indirgemeyi bir üst bilinç düzeyindeki kimse yapacak kuşkusuz, yoksa kafadan uydurmuş olmak işten bile değil.)
 
Üst