Alex de Souza 8 seneyi 2 saatte anlattı...İşte o konuşma

Bu konuyu okuyanlar

deatmania

Müdavim
Katılım
30 Ekim 2009
Mesajlar
12,999
Reaksiyon puanı
62
Puanları
48
Fenerbahçe ile sözleşmesini fesheden Alex de Souza, son kez basın mensuplarının karşısına geçti. Türkiye'deki hatalarını, kırgınlıklarını ve kavgalarını açık bir şekilde değerlendiren Brezilyalı, uzun süre konuşulacak açıklamarda bulundu.


alex3_C57NR.jpg


Fenerbahçe ile sözleşmesini fesheden Alex de Souza, bugün son kez basın mensuplarının karşısına geçti. Türkiye'deki son basın toplantısını düzenleyen Alex'in açıklamalarının tam metnini buradan okuyabilirsiniz...

"EN BÜYÜK HATALARIM..."

Basın toplantısına ilk olarak kendi hatalarını anlatarak başlayan Brezilyalı oyuncu, "İlk geldiğim günden bu yana bana olan davranışları nedeniyle Fenerbahçe taraftarına teşekkür ediyorum. Pazartesi günü sözleşmemi feshettikten sonra evimin önünde taraftarın gösterdiği reaksiyonu, ben rüyalarımda bile göremezdim.

Bu sürecin nasıl geliştiğini size anlatacağım. Ancak bugüne kadar bana çok destek olan Samet Güzel'e de teşekkür etmek istiyorum. Samet'in, geçen hafta havaalanından, bugünkü istifa ettiği sürece kadar olan dönemde çok zor günler geçirdiğini tahmin ediyorum. Çünkü ben onu, Fenerbahçe formasına imza almak isteyen bir çocuk olarak tanıdım.

Basın toplantısı yapmadan önce çok düşündüm. Mönchengladbach ve Beşiktaş maçlarını bekledim, çok şükür bu maçlar bizim lehimize sonuçlandı. Toplantıyı yapmak için de bu iki maçı atlatmak istedim.

Kulübün toplantısında ne söyleyecekleri beni hiç ilgilendirmiyor. Ben kendi sorunlarımı Aykut hoca ve başkanla konuşarak çözdüm. Fenerbahçe'de başarılı bir dönem geçirdiğimi düşünüyorum. Şimdi sözleşmemi nasıl feshettiğimi ve bu süreçte olanları anlatacağım.

Bu sürecin 5 ayağı var. İlk olarak kendim, daha sonra Aykut Kocaman, Ali Yıldırım, başkan Aziz Yıldırım ve medya. Başınıza eğer bir şeyler geliyorsa, muhakkak sizin de hatalarınız vardır. Ben de burdaki hatalarımı kabul ediyorum. En büyük hatam, kulübü yaralayacak davranışlarda bulundum. Twitter'ı yanlış kullandım. Bazı insanlara mesajlar veya cevaplar gönderdim. Mesajların içeriğinde yanlış yoktu ama o insanlara göndermeseydim diye düşünüyorum.

Ali Yıldırım ile kulübe gönderilen bir evrak nedeniyle tartışmamız oldu, bunu yapmamalıydım.

Özellikle bundan dolayı, 'Para için oynuyor, Parayı ilk planda tutuyor' ithamlarına maruz kaldım. Ben öncelikle kaptan olarak, primlerin de eşit dağıtılmasından yanaydım. Eğer para düşkünü bir insan olsaydım, 'ayrı çalış ya da git' önerisini kabul ederdim. Mayıs ayına kadar maaşımı alırdım. Fakat bence herkes hak ettiği parayı almalı. Bunlar benim içtenlikle kabul ettiğim hatalarım....

AYKUT KOCAMAN İLE YAŞADIĞI PROBLEMLER...

2010 yılında eğer Trabzonspor maçını kazansaydık, daha fazla tatil yapacaktık. Ancak ben Brezilya'da olduğum dönemde Aragones'in görevine son verildi. Samet Güzel beni aradı ve sezon açılışının daha erken bir tarihe çekildiğini söyledi. Ben de özel işlerim nedeniyle bunu kabul edemedim. Türkiye'ye döndüğümde ilk olarak teknik direktör Daum'un yanına gittim ve özür diledim. Fakat kendisi, bunun sorun olmadığını söyledi ve beni Aykut Kocaman ile tanışmam için onun yanına gönderdi. Kocaman ise 'Sen kaptansın, herkesten önce senin burda olman gerekirdi' dedi. Ben de kendisine haklı olduğunu söyledim. Kendisine şunu ilave ettim, 'Yılın 11 ayını burada geçiriyorum ve 1 ayını da Brezilya'da ailemle geçirmek en doğal hakkım'.

Yönetici olduğu bu dönemde kendisiyle çok az irtibatımız oldu. 1 sene sonra kendisi teknik direktör olduğunda da sorunlarımız başladı.

Daha sonra Aykut Kocaman ile birçok görüşmemiz oldu. Onun söylediklerinin hepsini kabul ettim ancak hiçbirine katılmadığımı da söyledim. Çünkü futbol görüşlerimiz çok farklıydı. Benim görüşüme göre futbol takımı, sürekli gelişmeli. 3 sene boyunca bir oyuncu, aynı oyunu oynuyor ve gelişemiyorsa bu bana göre yanlıştır. Ancak kendisi bana, 'Burası Türkiye. Burada antrenmanlar gelişmek için değildir' cevabını verdi.

Takımın gol attığında hocanın gol sevinçlerine katılmaması da, bende hayal kırıklığı yaratmıştı. Bir çok insan bana, Aykut hocanın tarzının bu olduğunu söyledi. Ancak bu benim kafama girmedi. Dün gördüğüm bir şeyden dolayı çok mutlu oldum. Gökhan Gönül'ün attığı golden sonra hoca da gol sevincine katıldı. Ben ayrılırken bile olsa kulüpte bazı şeylerin değiştiğini görmek, mutluluk verici.

Sonra hocanın sözleşmesini 3 sene uzattılar. Bu da demek oluyor ki hocaya güveniyorlar. Güvenmeseler uzatmazlardır. Ve sözleşmesini uzattıktan sonra, kulübün futbola bakış açısında değişiklikler olacağını söylemişti. Ancak böyle bir değişiklik olmadı.

Türkiye'de benim futbol oynadığım dönemde en çok üzüldüğüm maç olan, geçtiğimiz sezonki Galatasaray maçından bahsetmek istiyorum. Maçtan önce sol ayağımdaki bir problem yüzünden Trabzonspor maçında oynayamamıştım. Bu maçtan sonraki ilk antrenmanda hocanın odasına gittim ve 'takım çok iyi oynadı tebrik ediyorum' dedim. Kendisine ayağımdaki ağrılardan da bahsettim ve Galatasaray maçında oynamamın zor olduğunu söyledim. O da bana güvendiğini ve son ana kadar beni bekleyeceğini söyledi.

Maçtan 2 gün önce doktor Ertuğrul, ayağıma anestezi uygulamak istedi fakat ben bunu kabul etmedim. Ayağımın normal şartlarda nasıl tepki vereceğini görmek istedim. Antrenmandan sonra hocanın yanına gittim ve kendimi çok iyi hissettiğimi söyledim. Antrenmanda hiç ağrı duymadığımı belirttim. O da bana teşekkür etti.

Maç günü öğle yemeğinde yanıma geldi ve bir stratejisi olduğunu söyledi bana. Benim maçta bana yedek başlayacağımı, 70'inci dakikada oyuna gireceğimi ve maçı alacağımı söyledi. Ben de ona, 'Umarım planlarında yanılırsın. Bana ihtiyaç olmadan şampiyon oluruz, ben oyuna girene kadar şampiyonluğu elde ederiz' dedim.

Daha sonra başka bir finale gittik. Çok zor bir dönemde bu maça çıktık. Fenerbahçe tarihindeki 30 yıllık tabuyu yıktık ve kupayı aldık. Bu benim, Fenerbahçe kariyerimdeki en mutlu olduğum anlardan birisiydi. Maçtan sonra hocamız, bizi tebrik etmedi ve takımla beraber dönmedi. Tanıştığımız ilk gün, benim 5 günlük gecikmemden bahseden Aykut hocanın bu davranışları bana garip geldi.

Tatilden dönünce benimle konuşacağını, 35 yaşıma geldiğimi ve artık her maç oynayamayacağımı söylemiş basın mensuplarına. Bunlar da benim kulağıma geldi. Fakat tatilden döndüm, benimle böyle bir konuşma yapmadı. Sonra Bolu'ya gittik, benimle orada da konuşmadı. Daha sonra Avusturya'ya gittik. Kampın son gününde bir basın toplantısı olacaktı. Hatta ben de biraz geciktim toplantıya. Gecikmemin sebebi, toplantıya gelirken Aykut Kocaman'ın beni, görüşmek için odasına çağırmasıydı. Benimle konuşmak için İstanbul'da ve Bolu'da fırsatı olmadığını ama İstanbul'a dönünce konuşacağını söyledi.

Avusturya'daki MTK maçında frikikten bir gol attım. Hatta Brezilya'daki arkadaşlarım bana hala takılıyorlar. 'Hocanın kulübedeki halini görenler, o frikiği kendi kalene attığını düşünür' diye espri yapıyorlar.

Türkiye'ye döndük ve Vaslui maçına çıktık. Ben çok kötü oynadım, takım olarak da kötü bir oyun sergiledik. Rövanştaki Vaslui maçından önce ise Aykut Kocaman, beni çağırdı ve 'Çözülmesi gereken bir sorun var mı' diye sordu. Orada ben bir patlama yaşadım. Kendisi ile ilk gün tanıştığımdan bu yana, ne düşünüyorsam hepsini söyledim. O da benim hakkımda ne düşündüğünü söyledi. Tahmin ediyorum ki her şeyin sonu da bu oldu. Bu tartışma şöyle sona erdi, 'Şimdi ne olacak'...

Toplantıdan sonra, kendisinin teknik direktör olduğunu ve benim de oyuncu olduğumu. Hoca olarak onun istediği her şeyi yapacağımı söyledim.

Galatasaray ile oynayacağımız Süper Kupa öncesi son antrenmanda takımı ikiye ayırdı ve ilk 11'de değildim. Ben bu maçtan önce kendisi ile konuşmak istediğimi söyledim. Hoca da kabul etti. Aykut hoca bize, bu maçın Spartak Moskova maçının bir provası olacağını söyledi. Takım otobüsüne bindiğimizde ise oyanayacağımı öğrendim ve çok şaşırdım.

Spartak Moskova maçından önce bir toplantı yaptık. Hoca bize bir video izletirken görüntüyü durdurdu ve 'Alex bu maçta oynamayacak' dedi. Burada yedek kalmam değil, kariyerim boyunca birçok kez yedek kaldım. Ama buradaki iletişim ve saygı eksikliği beni üzdü. Düşüncelerini bana söyleyebilirdi.
Gaziantepspor maçı öncesi ise Samet'e bir haber geldi. Hocanın Cristian ile özel bir görüşme yapmak istediği ve benim de ilk 18'de olmadığım haberini aldık. Aykut Kocaman, benimle ilgili de 'Alex'in kafası karışık' açıklamalarını yaptı. Fakat benimle görüşmeden, benim kafamın karışık olduğunu açıklaması beni rahatsız etti.

ALİ YILDIRIM İLE İLİŞKİSİ

Ali Yıldırım ile eskiden çok görüşmezdik. Genelde kulüpte, maçlardan önce görüşürdük. Fakat Aziz Yıldırım'ın hapse girmesi nedeniyle, Ali Yıldırım bizimle bir toplantı yaptı. Kulübün bu noktadan sonra zor günler geçireceğini ve isteyen oyuncuların takımdan ayrılabileceğini söyledi. Zaten bazı oyuncular da bu konuşmadan sonra takımdan ayrıldı. Bu konuşmadan sonra özel bir görüşme yaptık. Kendisine, takımın 2. ligde bile oynasa burada kalacağımı, ekonomik zorluklara rağmen ayrılmayacağımı ilettim. Sadece ödemelerle ilgili bir plan istedim. Çünkü Burada ailem ve Brezilya'da bir ailem var. Benim aldığım paraya birçok insan var.

Türkiye Kupası Finali'nden önce kaptanlar olarak bir araya geldik. Aykut Kocaman, Ertuğrul Sağlam, Ömer Erdoğan ile buluştuk. Burada Ömer bana, maçta oynayıp oynamayacağımı sordu. Ben de kendisine hazır olduğumu ve hocanın görev vermesi halinde oynayabileceğimi söyledim. Galatasaray maçında da hazır olduğumu ancak görev verilmediği için oynamadığımı da ekledim.

Kupa maçında Bursaspor'u yendik, kupayı aldık ve takım olarak tatile çıktık. Tatilden sonra Samet'le buluştum. Ali Yıldırım Samet'e, Galatasaray maçında hazır olduğumu söylerek hocayı medyanın önüne attığımı söylemiş. Ayrıca bana, borcu yoktur kağıdını imzalamadığım için kızgınmış. Taraftarla çok iyi ilişkilerim olduğunu, ancak en ufak hatamı bekleyeceğini de Samet'e söylemiş. Ali Yıldırım ile az olan ilişkim, bundan ibarettir.

"AZİZ YILDIRIM'A BÜYÜK SAYGI DUYUYORUM"

Başkanla ilgili konuşacak olursam, Ali Yıldırım'ın aksine kendisine büyük saygı duyuyorum. Onunla bazen çok iyi, bazen de çok kötü ilişkilerim oldu. En azından her defasında birbirimizin yüzüne söyledik her şeyi. Sizin çok olumsuz olarak nitelendirdiğiniz bir şey var, ben protesto edildiğimde başkan beni ayağa kalkıp alkışladı. Bu benim için çok önemliydi.

Son sözleşme yenilediğimde ise Mahmut Uslu ile görüşüyordum. Sözleşmenin çok noktasında anlaşma sağlayamadık ama o sırada odaya başkan girdi. Bu işin çok uzadığını söyledi ve yarım saat sonra sözleşmeyi imzaladım. Bu da kendisiyle ilgili çok olumlu anılarımdan birisidir.

Young Boys'a elendikten sonra başkan beni odasına çağırdı. 'Kulüple ilişkini yarın kes' dedi. 1 gün sonra Samandıra'ya gidip eşyalarımı toplamaya başladım. Fakat o gün benim kulüpte kalmamı sağlayan Aykut Kocaman oldu. Bu konudan dolayı kendisine teşekkür ediyorum. Benim sakin olmamı ve sabretmemi istedi. Sonraki gün başkan beni kulüp binasına çağırdı ve 'Sana dün söylediklerimi unut' dedi. Her zaman futbola kendimi vermişimdir ama o sezon çok farklı bir motivasyonla oynadım. Sezon sonunda da ödül olarak, gol krallığı ve şampiyonluk elde ettim.

"AYKUT KOCAMAN'LA HİÇBİR ŞEY KONUŞAMIYORUZ"

Başkan Aziz Yıldırım için geçen sezon, çok zor bir dönemdi. Hapisten çıktı ve tekrar takımın başına geçti. Gaziantepspor maçından sonra başkanla görüşmeye gittim. Orada benimle ilgili düşündüklerini söyledi. Bazılarına katıldım, bazılarına ise katılmadım. Brezilya'da bir dergiye verdiğim röportaj ve twitter olayındaki tepkisini iletti bana. Ben de ona röportajda söylediğim sözleri tekrarladım, Aragones döneminden sonra kulübün içine dönük bir hale geldiğini söyledim.

Daha sonra başkan bana, kulüp içi siyasetle ilgili bazı şeyler anlattı. Ancak ben bunları değil, futbol konuşmak istediğimi söyledim. O da bana bu konuyla ilgili Aykut Kocaman'la konuşmam gerektiğini söyledi. Ben de kendisine 'Aykut Kocaman'la artık futbol değil, hiçbir şey konuşamıyoruz' dedim.

Gaziantepspor maçına ben oğlum Felipe ile gittim. Sahada oğlumla futbol oynadım. Başkan bana, oğlumu kullanarak sizler önünde ilgi çekmek istediğimi söyledi. Bu benim bir yöneticiden duyduğum en kötü şeydi. 8 yıllık kariyerimde yaptıklarımdan sonra, 2 yaşında formalı bir çocukla ilgi çekmeye ihtiyacım yok. Başkana cevap olarak, 'Geçen sene siz yokken, ben oğlumla yine sahada top oynuyordum. Siz de buna çok sempatik bakıyordunuz' dedim.

Başkan Aziz Yıldırım, eşlerimizle bir yemeğe çıkarak sorunları çözmeyi teklif etti. Ancak ben ailemizi buna karıştırmamalıyız dedim. Olayın sadece futboldan ibaret olduğunu söyledim.

KASIMPAŞA MAÇINDA NEDEN TRİBÜNE ÇIKTI?

Daha sonra Kasımpaşa maçına geldik. Devre arasında Stoch ile beraber oyundan çıktık. Duş aldıktan sonra oradaki görevliye, bizim takımın yerini sordum. O da bana kale arkasındaki tribünü gösterdi. Biz de oraya çıkarak maçı izledik. Daha sonra buna çok tepki olduğunu gördüm. Maçtan sonra Aykut Kocaman soyunma odasına geldi ve herkese teşekkür etti. Sırtını dönerek soyunma odasından çıktı. Hocadan sonra Ali Yıldırım geldi ve o da bazı şeyler söyledi.

Son olarak başkan geldi. Oyuncular arasında bir sorun olup, olmadığını sordu. İsteyen herkesin gidebileceğini söyledi ve çıktı. Volkan Demirel, bu konuşmalardan sonra toplantı yapmamız gerektiğini söyledi ve oyuncular arasında sorun olup, olmadığını sordu. Ben de 8 senedir hiçbir futbolcu sorununu görmediğimi ancak kendimin hocayla büyük bir sorunum olduğunu söyledim.

"HER ZAMAN BİR HOCAYA İHTİYAÇ DUYDUM AMA GÖREMEDİM"

Pazartesi günü antrenman için yola çıktım. Yoldayken, hocanın benimle görüşmek istediği haberi geldi. Hoca bana kadro dışı kaldığımı söyledi. Ben de hocaya bunun nedenini sordum. Aykut Hoca bana, 'Soyunma odasında o kadar büyük yer tutuyosun ki, ayrılmak zorundasın' dedi. O da beni hiçbir şekilde takımda görmek istemediğini söyledi. Aykut hoca, benimle ilgili kararı kendisinin verdiğini söyledi.

Aykut Kocaman, 'Sadece PAOK maçında senin hocan olarak hissettim' dedi. Ben de kendisine sorunun zaten bu olduğunu, benim de her zaman bir hocaya ihtiyaç duyduğumu, ancak hiçbir zaman bunu göremediğimi söyledim.

"SABAH KAPTANDIM, ŞİMDİ İŞSİZİM"

Oradan ayrılıp başkanla görüşmeye gittik. Geç kaldığım doğrudur, ancak İstanbul trafiğinde bu gayet normaldir. Ayrıca 1 aydır toplantıyı bekleyen de bendim. Başkan, toplantıdan önce twitterdan bir şeyler yazdığımı söyledi. Ancak bu doğru değildir. Eşimi ve çocuklarımı aradım. Son olarak eşime mesaj attım ve toplantıya girdim.
Başkana, durumumun ne olacağını sordum. O da karar senin dedi. Ancak bundan sonra benim takımla beraber çalışamayacağımı söyledi. Ben de ayrılmak istediğimi söyledim. Bunun ardından başkan bana elini uzattı ve ben de elimi uzattım. Bana teşekkür etti. Daha sonra da avukatlarla sözleşme üzerinde görüşmek için başka bir odaya geçtik. Avukata, 'Sabah evden takım kaptanı olarak çıktım. Şimdi eve işsiz dönüyorum' dedim.

2003 yılında Cruzeiro'da oynuyordum ve antrenman sahasına geldi. Bu beyle, İspanyol ve Brezilya futbolu hakkında konuştuk. Sonra beni Luciano aradı. 'Türk gazetelerinde senin Türk futbolu hakkındaki görüşlerin çıktı' dedi. Daha sonra Türkiye'ye geldiğimde ilk olarak bu beyi gördüm. Türkiye medyasındaki sorun, haberlerin altına imza atılmıyor.




Kaynak
 

Şehzade~

Müdavim
Katılım
9 Nisan 2012
Mesajlar
3,742
Reaksiyon puanı
1
Puanları
38
8 senelik ALEX 3 dakikada gitti,2 saatte anlattı olacak iş değil... ALEX'e bu yapılmaması gerekiyordu...
 

topalsolucan

Müdavim
Katılım
25 Mart 2010
Mesajlar
15,674
Reaksiyon puanı
555
Puanları
113
Çünkü futbol görüşlerimiz çok farklıydı. Benim görüşüme göre futbol takımı, sürekli gelişmeli. 3 sene boyunca bir oyuncu, aynı oyunu oynuyor ve gelişemiyorsa bu bana göre yanlıştır. Ancak kendisi bana, 'Burası Türkiye. Burada antrenmanlar gelişmek için değildir' cevabını verdi.

işte Türk futbolunun neden gelişmediğinin göstergesi. en alttan en üste kadar, tüm Türk futbolu bu kafadaki adamların elinde. Türk futbolunun oyuncu eğitim taktiği şu; defans oyuncusuna denir ki, "ayağında top tutma, gelene vur gitsin" orta sahaya denir ki, "uzun oyna" forvete denir ki "vur vur vur"

çok yazık.
 

Son mesajlar

Üst