- Katılım
- 26 Ocak 2018
- Mesajlar
- 5,743
- Reaksiyon puanı
- 9,802
- Puanları
- 1,708
- Yaş
- 31
- Selam, öncelikle röportaj etkinliğimize olan davetimi kabul ettiğin ve katıldığınız için teşekkür ederim.
-Ve aleykümselam. Ben de size teşekkür ederim, keza teveccüh edip bizi merak buyuran arkadaşlarımıza...
İlk olarak sizi güzelce tanıyalım.
Artvin, Şavşatlıyım. Sakarya Hendek ilçesinde din görevlisi olarak memuriyet deruhte etmekteyim. İsmim, Enver SEÇKİN.
Soru: İsminizin anlamı nereden geliyor? Enver ismini kim koymuş size?
Cevap: İsmimin anlamı "Nurlar" demek. Ben henüz dünyaya gelmeden üç yıl evvel rahmetli babam koymuş. Askerde çok sevdiği komutanı olan yüzbaşısının ismi... Üç yıl evvel deyince şaşırdınız tabii... Çünkü dedem babama annemi vermeyince kaçırmış. O da doğrudan mahkemeye gidip 18'ini doldurmadığı için dava açmış. Babam da hakim bizi ayırmasın diye kafadan çocuğumuz var diye muhtardan bir belge alıp hakime ibraz edince "Ben çocuğu olan bir aileyi ayıramam" diyerek mahkemeyi sonlandırmış hakim amcamız. Bir ay sonra ölüm kaydı veririm diye düşünen babam onu da unutunca dünyada henüz olmayan Enver üç yıl hayali olarak yaşadıktan sonra dünyaya gelen fakir ile bu güne kadar varlığını sürdürmüş!
Soru: Sanırım evlisiniz, kaç çocuğunuz var?
Cevap: Evliyim, iki oğlum var. Lakin çocuklarımın annesini 2014 yılı sonunda kanserden kaybettim. Takriben bir yıl sonra yeniden evlendim. Malum yalnızlık Allah'a mahsus.
Soru: Forumun yaşını almış sayılı üyelerindensiniz, buradan aile ve çocuk kavramı ile ilgili söylemek istediklerinizi iletir misiniz?
Cevap: Aile yüce Allah'ın bize takdir ettiği ömrümüzü içinde geçirdiğimiz mahrem alanımız, çoçuk da bu alanın meyveleri olarak telakki edebiliriz. Kısaca böyle, ama bu konuda o kadar çok şey yazmak, anlatmak isterdim ki... Lakin fazla uzatarak sizleri sıkmak istemem.
Soru: Mesleğiniz nedir?
Cevap: Din görevlisi.
Soru: Bu mesleği kendi isteğinizle mi yapmaya başladınız yoksa çocukken yapılan bir yönlendirme, belki de zorlama ile mi başladınız? Şu an inanarak ve severek yaptığınıza eminim.
Cevap: Bu mesleği kendim, isteyerek seçtim. Rahmetli babamın idealiydi. Camilerde dinlediği vaazlardan etkilenir, "Keşke o kürsülerde benim de bir oğlum olsaydı" derdi. Sanırım çok sevdiğim babamı memnun etme, onu sevindirme hayali bizi bu mesleği icra etmeye yönlendirmiş olmalı... 1982 yılında İHL mezuniyeti müteakip Kayseri Erciyes Üniversitesi Tıp fakültesini kazandığım halde yine de bu meslek bize daha cazip geldi. (Hayatım boyunca tek bir kez dayak yedim, o da bu yüzden... Çünkü öğretmen olan rahmetli dayım, Tıp fakültesine kayıt yaptırmadığımı öğrendiğinde çok üzüldü, hem ağladı bu yüzden hem de eşek sudan gelene kadar dövdü bizi. )
Soru: Mesleğinizin size getirdiği zorlukları ve kolaylıkları nedir?
Cevap: Mesleğimin kolaylığı diğer mesleklere nazaran ailenize, çocuklarınıza belki biraz daha fazla vakit ayırabilmenizdir. Bu mesleğin zorluğu ise daha çok manevi boyutludur diye düşünüyorum. Zira bizlerin kıyafeti olan cübbe ve sarık bir peygamber emanetidir ve onu hakkıyla deruhte edip edememe, bunun ahirette hesabını verebilme duygusu en büyük kâbusumuz olarak tanımlayabilirim.
Soru: Ne tarz müzik dinlersiniz? Birini buradan üyelerimizle paylaşır mısınız?
Cevap: THM, TSM ve notalardan geçmiş besteli ilahiler dinlemeyi severim. Paylaşmak istediğim eserlerin en başında Cem KARACA'nın "Allah yar" adlı müthiş eseridir.
Soru: Hobi ve fobileriniz var mı?
Cevap: Hobilerim, kitap okumak, gazete ve bulmaca çözmek, çok beğenirsem dizi izlemek olarak sayabilirim. Fobi olarak belki çok kalabalık ortamlar diye söyleyebilirim.
Soru: Değerleriniz nelerdir?
Cevap: Bu sual biraz muğlak olsa da dinim, milli ve manevi değerlerim olarak tanımlayabilirim. Bunların içinde elbette vatan-millet sevgisi, ayrıca insan sevgisi olarak açımlama yapabilirim. 2-5 arası minikleri çok severim. Hele kız olursa... Sanırım bunda kız kardeş ve kızımın olmamasının etkisi büyüktür.
Soru: Geriye dönüp baktığınızda son 5 yılda hayatın size neler öğrettiğini görüyorsunuz?
Cevap: Son beş yılım ile önceki yıllarım arasında pek fark görmüyorum. Geçen ömrümün her yılında mutlaka öğrendiğimiz, tecrübe kazandığımız çok şey oldu. Öğrendiğim en önemli şeyse iyilik ettikçe iyilik buluyorsun. İyi düşününce (Hüsn-i zan) iyi oluyorsun, iyi oldukça da çok mutlu oluyorsun. Şer olarak görünen birçok şeyin içinde mutlaka bir hayır arar ve görürsen bu da seni mutluluğa götüren bir sebep olabiliyor. Kısacası bakış açınızı hep hayra, iyiliğe, güzelliğe ayarlayabilirseniz hem sağlığınız, hem psikolojiniz düzgün oluyor, mutlu yaşamış oluyorsunuz.
Soru: 5 yıl sonra nerede olmak istersiniz? (@ConfickerBelasi )
Cevap: 5 yıl sonra sevgili Konfikle şöyle ağır bir osmanlı kahvesi höpürdetmek isterim! Şaka bir yana 5 yıl sonra da, ömrümün sonuna kadar da en az şimdiki kadar sağlıklı, dinç ve kimseye muhtaç olmadan huzurlu bir yaşamın içinde olmak isterim. Ama en önemlisi de ülkemin, insanlarımın bugünkünden çok daha iyi şartlarda, çok daha mutlu ve gözyaşının olmadığı huzurlu bir ortam içinde olmasıdır. Hayatta beni en çok üzen, kahreden şey iş bulamayan insanların kapı kapı gezip ekmekleri peşinde umutsuzca koşuşturmasıdır. Ülkemde mutlaka olmasını istediğim en önemli şeyin böyle bir durumun hiç yaşanmıyor olması hayalidir sanırım.
Soru: Geçmişten bugüne forumlar başta olmak üzere insanlar ve ülkemizde değişimler var mı? Varsa bunlardan bize biraz bahsedebilir misiniz? (Administraktör)
Cevap: Ah şu nickleriniz kolay telaffuz edilir olaydı! Şimdi sana admin mi desem, traktör mü desem bilemedim! Evet şaka bir yana, geçmişten bu yana çok şey değişti kardeşim, hem de çok şey. İnsanların değer yargıları değişti, hayata bakış açıları değişti, hatta o kadar ki yiyip içtikleri, dinledikleri müzikler bile büyük oranda değişime uğradı diyebilirim. Bazen dürüst, dindar özellikli insanların bile paranın, menfaatin karşısında eğildiklerini, tanınmaz hale gelebildiklerini görmek beni en çok mutazarrır eden konuların başında gelir. Eskiden solcu, sağcı vardı. O günlerde en hızlı solcu arkadaşlarımız dahi dürüstlerdi, vatan sevgileri sorgulanamazdı. Komünist kimliği olan arkadaşlarımızın dahi dertleri vatan kurtarmaktı. Şimdiye bakarsan sağda olanın da, sol da olanın da.. Dindar bilinenin de ait oldukları ortamı çıkar ve menfaat amaçlı kullandığını görmek üzücü. Kısacası toplumda bir dejenerasyon varlığından bahsetmek mümkün.
Soru: Türkiye ekonomisinin durumu rezalet mi? (Murat Burç)
Cevap: Bu biraz göreceli bir durum Muratçım. Bazılarına göre ülke batıyor, battı batacak. Bazılarına göre ise cennet! Battı diyenler genelde okuduktarı basın ve matbuat etkisiyle veya batıdaki ekonomik şartları mukayese ederek bu hükme varırken cennet gibi görenler ise tamamen geçmiş ile mukayese ederek bu hükme varıyorlar. Bana sorarsan ne ülke batıyor, ne de bir cennet hüviyeti taşıyor. Hayata benim gibi hep iyi tarafından bakanlar içinse Allahın verdiklerine de vermediklerine de eyvallah! Galiba kafanı karıştırdım biraz!
Soru: Ülkemiz ekonomisindeki sıkıntıyı, alım gücünün devasa bir şekilde düşüşünü nasıl yorumluyorsunuz? Bu olanların sorumlusu olarak kimi/kimleri görüyorsunuz? (Usain)
Cevap: Sevgili Usain'im bu yorumu sen yapıyorsun, halbuki ülkenin bir kısmı buna katılmıyor, böyle düşünmüyor! La ille de beni siyasete mi sokacaksın burada? Bak ÆSir "Cıss" diyor. Ama sana yine de ufak bir mukayese imkanı vermek isterim. Ben görevime 30 Haziran 1983 günü başladım. İlk maaşım 17.704 lira idi. Eğer o gün kuyumcuya gidip tamamıyla gram altın satın alsaydım takriben 5.9 gr. altın alabiliyordum. Bugünkü maaşım şu an itibariyle 4350 lira ve maaş aldığım an kuyumcuya gidersem bana 17 gram altın verebiliyor. Özetle bu ülkenin geçmişini iyi bilmeden bugünü hakkında yorum yapmak çok da sağlıklı olmaz diye düşünüyorum.
Ve ben bunları söylerken ülkemin günlük güneşlik olduğunu falan söylemiyorum. Yalnız bir hususu da gözden kaçırmamanızı salık veririm. Ben bu görevime başlarken Türkiye nüfusu 47 milyondu, bugün 82 milyon oldu. Ülkenin boyut ve ebatlarında herhangi bir artma, değişme olmazken nüfusun bu kadar büyümüş olması haliyle paylaşılan ekmeğin küçülmesine yol açması tabii bir durum olsa da buna rağmen rakamsal verilerin o günlerden çok daha müspet seviyelerde olması hususunu da hatırlatmak istedim.
Soru: Neden forumdaki üyelere "yeğenim" diye hitap ediyorsunuz? (@Halktan Biri )
Cevap: İki abimin çocukları hep benim kucağımda büyüdüler. Onları çok severdim. Haliyle onların üzerimdeki bu yeğen sevgisi buralara kadar yansıdı Halktan biri "Yeğenim!"
Soru: Bir hayvan sahiplenecek olsan hangi hayvanı tercih ederdiniz?
Cevap: Kuzu!
Özellikle kuzuları çok severim. (İşin tuhaflığına bakın ki en çok da kuzu eti severim. Bu da hayatın en müthiş ironilerinden biri işte)
Soru: Atatürk sizin için neyi ifade ediyor?
Cevap: Ülkeme hizmet etmiş her bir tarihi kişiliğe saygım sonsuzdur.
Soru: Arabalara merakınız var mı? Varsa favori arabanız nedir? (Halktan Biri)
Cevap: Maalesef ki öyle bir merakım var Halktan biri... Ara bir bakarım şöyle, yeni teknolojiler, yeni modeller... Öylesine işte, boş vakit olunca giderdiğimiz bir merak işte. Hondacıyım biraz aynı zamanda.
Soru: Ülkenin yönetimine geçmiş veya günümüz dünyasından başka birini geçirme şansı size verilmiş olsa, bu hakkı kimi tercih ederek kullanırdınız?
Cevap: Ülkenin yönetimine eğer sahiden böyle bir imkan olsaydı ünlü vali Recep YAZICIOĞLU'nu getirirdim. Gerçek bir "Halktan biri" ve hantal bürokrasiye, burjuvazi elitizmine kafa tutan ve bunu hayatıyle ödeyen gerçek bir kahramandı benim için. Yanına da benzer niteliklere sahip ve aynı kaderi paylaşan Adnan KAHVECİ'yi getirirdim.
Soru: Beytülmal yani devlet hazinesinden çalanın hükmü ve adaletsiz yöneticilerin öbür taraftaki durumu nedir? (Murat Burç)
Cevap: Yandı gülüm keten helva... Demiş, atalarımız! Sevgili Murat bunu hangi saikle sorduğunu bilsem de biz sağa sola yalpa yapmadan, sualinin arka planındaki niyetini görmeden direkt cevaplamış olalım. Devlet malına hıyanet etmek çok büyük bir günahtır. Kişiyi direkt cehenneme götürür.
Devlet malından bir şey çalmak, vazifesini şahsi çıkarı için kullanmak emanete hıyanet etmektir.
"Kim bu hıyanetliği yaparsa, kıyamet gününde hıyanet ettiği şeyle gelir." (Âl-i imrân: 161)
Soru: Başımız zora sıkıştığında "din maskesi" kullanmak caiz midir? Bir de önlemi alınmayan vefatlar gerçekten kader midir? (@Yeşil Okçu )
Cevap: Bu dünyada en büyük günahların başında insanları din maskesi kullanarak yanıltmaktır Yeşil Okçu. Ki bu Allah ile aldatmak demektir ve bu çok iğrenç bir denaettir. Kader mevzuuna gelince... Bu çok muhataralı bir mevzu ve anlaşılması da o kadar zor gelir insana. İnsan hayatının mevzu olduğu her konuda tedbir almak insan için farz kılınmıştır. Ama eğer insan tedbir almaz, bile bile sonucu ölüm olan bir akibete düçar olursa bu yine de bir kaderdir, çünkü Allah ezeli ilmiyle insanların bu ihmali gösterip bu sebeplerle öleceğini bildiği için o kişilere bunu kader olarak yazmıştır. Lakin bu kaderdir diye kimse bu vebalden kurtulamaz, masun ve muaf görülemez. Elbet bunun hesabını da vermeleri kendileri için mukadder bir sonuçtur.
Soru: Seneye üniversite sınavına hazırlanan bir öğrenciyi verebileceğin bir tavsiye var mıdır? (@Brkmn )
Cevap: Çalışmak yeğenim, hem de çok çalışmak. Şöyle düşün, bir yıl boyunca ölesiye çalışıyorsun, yoruluyorsun, iflahın kesiliyor ama ömür boyu rahat ediyorsun. Yakınım bir kız vardı, hemşire oldu. Lakin sevmedi bu mesleği. Yeniden sınavlara girip iyi bir yer kazanmak istedi. O zamanlar babasının dershane teklifine de kabul etmedi. Tam bir yıl öyle bir tempoyla çalıştı ki anlatamam. Akşam saatlerinde başladığı çalışmayı gecenin dördünde tamamlardı. Gözleri uykudan kıpkırmızı kesilir, bazen dayanamaz uyuklar, tekrar uyanır yine çalışırdı. Bazen sabahları bulur, sonra öğlene kadar uyur, tekrar ders başına konardı. Derken bu kız bu şekilde bir yıl geçirdikten sonra İstanbul hukuku kazandı ve bitirdi. Şimdi Bursa'nın en ünlü avukatlarından biri ve zenginler kapısında sıra bekliyor adeta. En lüks semtinde ev aldı ve altında 600-700 bin lira değerinde arabası var. Çok uzattığımı biliyorum ama son olarak tavsiyem, çalış yeğenim, ne olur çok çalış... En az bir yıl uykularını heder et, oyun ve eğlenceyi bırak, ders çalışma dışındaki bütün alışkanlıklarını feda et, çok iyi bir yer kazan ve sonra bana dua et, olur mu?
Soru: Kullanıcı adınızın anlamı nereden geliyor? ( @[ROOKİE] )
Cevap: Bunu geçen gün bir konuya yazmıştım yeğenim, hatta bizim şu konuya yazan arkadaşlardan biri bunu alıntılayıp bu konuya taşımıştı. Umarım orada görürsün.
( Kolaylık Olsun )
Soru: İnsanlar gittikçe daha sapkın mı oluyor? (Conficker Belası)
Cevap: Manevi değerler erozyona uğradıkça insanların sapkınlık benzeri temayüllere sahip olması kaçılınmaz oluyor Konfik. Emin ol, insanı insan olarak ve insani değerler üzerinde tutan tek bağ ve amil en başta Allah korkusu olmak üzere inandığımız ahiret gerçeği ve cümle manevi değerlerimizdir. Ne ki insanlar dünyevileştikçe, maddi değerler daha revaç buldukça haktan, hukuktan, merhametten, yardım ve iyilikten o kadar uzaklaşıyor. Bunun sonucu kimisinde zalimliğe, kimisinde sapkınlığa ve çok değişik anomalilere yol bulabiliyor. Hülasa tren raydan çıkıyor be Konfikim.
Soru: Bilgisayar dışında günlük hayatını nasıl geçirirsiniz?
Cevap: Bilgisayar dışında cami görevlerim vardır yeğenim, çoğunluk meşguliyetim burada geçer. Talebe okuturum, beş vakit namaz kıldırma dışında Kur'an okurum, kitaplara bakarım, gazetelerden makaleler okurum, sonra biraz bulmacayla dinlenmeye çalışırım. Eş dost ile muhabbet olur vs.
Soru: Onca forum arasından neden SDN? ( @Death Mark )
Cevap: Bizler sanırım biraz eski kafalıyız Deat Mark, bir yere demir attık mı orayı öyle çok kolay terk edemiyoruz. Bi de tabii ki SDN'de ilk geldiğim yıllarda çok sağlam dostluklar kurduğumuz, muhabbetimizin olduğu arkadaşlar vardı. Sonra bir çoğu ya küstürüldü, ayrıldılar, ya da banlandılar vs. Sanki bu arkadaşlar bir gün dönecekmiş, onları tekrar burada görürüm gibi nostaljik bir hissiyat taşırım hep. Mesela bir ReDo hiç unutulmazdır.
Soru: Moderatör olma niyetiniz var mı?
Cevap: Hakkıyla ifa edemeyeceğim hiçbir göreve talip olmadım bu güne kadar. Yeteri kadar vakit ayırmam görevim gereği mümkün olmuyor. O yüzden hiç düşünmedim. Lakin bir gün emekli olmak kısmet olur, tevdi edilecek bir görevi hakkıyla deruhte edebileceğime inanırsam neden olmasın... Derim!
Soru: 8 yıldır bu forumda yaşadığınız en ilginç olay? ( @Kararsız23 )
Cevap: Çok ilginç durumlar oldu bir çok zaman da, benim için en ilginç olanı sanırım bizim "Fenerbahçe kulübü" konusunun hit ve mesaj sayısı yönünden diğer üç büyük kulüpten biraz geri kalmış olması sebebiyle arkadaşları organize edip haftalar, belki aylar süren bir çabayla izlenme ve mesaj sayımızı diğerlerinin kat kat üstüne çıkardık... Ki benim için bu kolay kolay unutulmazdır. O gün organize olup çalıştığımız arkadaşların bugün hiçbiri yok burada maalesef. Onları özledim galiba!
Soru: 2011'de bu forumu nasıl keşfettiniz? (Kararsız23)
Cevap: Sanırım Youtube ya da Google aramalarının birinde reklamını görmüştüm. Merak salıp girdim, aynı zamanda teknoloji ağırlıklı olması bana çok cazip geldi. O günden bu yana buradayız.
Soru: Forumda en çok dikkatinizi çeken üye kim?
Cevap: Arkadaşlarımızın hepsi özeldir, dikkate değerdir. Lakin Murat Burç, bizden daha kıdemli olduğunu zannettiğim Konfik, bir de bu aralar göremediğim bir arkadaş vardı, "Parazitsel" isminde.
Soru: Aşağıdaki üyeleri birkaç kelime ile anlatır mısın?
@_Zaur_
@Bi ıssırabilsem
@Administraktör
@Murat Burç
@Usain
@Vectorr
@Fragger
@Samet UCA
Cevap: Eğer mazur görürseniz hiç birini birbirinden ayırmadığım arkadaşları tek kelimeyle anlatayım, hepsi "GÜZEL" insanlardır benim için.
Soru: Avatarınızdaki amca kim?
Cevap: Fakirin kendisi! Sadece arka fon değişik.
Soru: Türkiye’de forum sitelerinin yeri nerede?
Cevap: Geçmişte İslami forum sitelerinde uzun sayılabilecek bir geçmişim oldu. Lakin Sosyal Medya'nın yaygınlaşmasıyla buralardan el ayak çekildi, yalnızlaştı. Şu an itibariyle DH, SDN vb. birkaç teknoloji ağırlıklı yahut özellikli forum siteleri dışında nefes alıp verebilen pek bir forum sitesi kaldığını zannetmiyorum. Yanılıyor olabilirim, lakin gelecekte de bu konuda pek bir umut taşıdığımı söyleyemem. Sadece DH ve SDN forumun ileride de var olacağına inanıyorum.
Soru: SDN Forum sizce hak ettiği değeri alıyor mu?
Cevap: Forum kavramının bu kadar değersizleştiği bir ortamda SDN Forumun iyi bir yerde olduğunu düşünüyorum. Siz ve sizin gibi daha gelecek binlerce insanın burada var olacağını ve SDN Forumu ilanihaye var edeceğini düşünüyorum.
ÆSir: Teşekkür ederim. Sizi tanımak çok çok güzeldi.
lSeYYaHl: Bilmukabele.
Teveccüh gösterip bizi bu sayfalara taşıyan cümle kıymetli kardeşlerime ve konunun sahibi ve düzenleyicisi sevgili ÆSir'e ilanihaye teşekkür ve muhabbetlerimi sunuyorum.
-Ve aleykümselam. Ben de size teşekkür ederim, keza teveccüh edip bizi merak buyuran arkadaşlarımıza...
İlk olarak sizi güzelce tanıyalım.
Artvin, Şavşatlıyım. Sakarya Hendek ilçesinde din görevlisi olarak memuriyet deruhte etmekteyim. İsmim, Enver SEÇKİN.
Soru: İsminizin anlamı nereden geliyor? Enver ismini kim koymuş size?
Cevap: İsmimin anlamı "Nurlar" demek. Ben henüz dünyaya gelmeden üç yıl evvel rahmetli babam koymuş. Askerde çok sevdiği komutanı olan yüzbaşısının ismi... Üç yıl evvel deyince şaşırdınız tabii... Çünkü dedem babama annemi vermeyince kaçırmış. O da doğrudan mahkemeye gidip 18'ini doldurmadığı için dava açmış. Babam da hakim bizi ayırmasın diye kafadan çocuğumuz var diye muhtardan bir belge alıp hakime ibraz edince "Ben çocuğu olan bir aileyi ayıramam" diyerek mahkemeyi sonlandırmış hakim amcamız. Bir ay sonra ölüm kaydı veririm diye düşünen babam onu da unutunca dünyada henüz olmayan Enver üç yıl hayali olarak yaşadıktan sonra dünyaya gelen fakir ile bu güne kadar varlığını sürdürmüş!
Soru: Sanırım evlisiniz, kaç çocuğunuz var?
Cevap: Evliyim, iki oğlum var. Lakin çocuklarımın annesini 2014 yılı sonunda kanserden kaybettim. Takriben bir yıl sonra yeniden evlendim. Malum yalnızlık Allah'a mahsus.
Soru: Forumun yaşını almış sayılı üyelerindensiniz, buradan aile ve çocuk kavramı ile ilgili söylemek istediklerinizi iletir misiniz?
Cevap: Aile yüce Allah'ın bize takdir ettiği ömrümüzü içinde geçirdiğimiz mahrem alanımız, çoçuk da bu alanın meyveleri olarak telakki edebiliriz. Kısaca böyle, ama bu konuda o kadar çok şey yazmak, anlatmak isterdim ki... Lakin fazla uzatarak sizleri sıkmak istemem.
Soru: Mesleğiniz nedir?
Cevap: Din görevlisi.
Soru: Bu mesleği kendi isteğinizle mi yapmaya başladınız yoksa çocukken yapılan bir yönlendirme, belki de zorlama ile mi başladınız? Şu an inanarak ve severek yaptığınıza eminim.
Cevap: Bu mesleği kendim, isteyerek seçtim. Rahmetli babamın idealiydi. Camilerde dinlediği vaazlardan etkilenir, "Keşke o kürsülerde benim de bir oğlum olsaydı" derdi. Sanırım çok sevdiğim babamı memnun etme, onu sevindirme hayali bizi bu mesleği icra etmeye yönlendirmiş olmalı... 1982 yılında İHL mezuniyeti müteakip Kayseri Erciyes Üniversitesi Tıp fakültesini kazandığım halde yine de bu meslek bize daha cazip geldi. (Hayatım boyunca tek bir kez dayak yedim, o da bu yüzden... Çünkü öğretmen olan rahmetli dayım, Tıp fakültesine kayıt yaptırmadığımı öğrendiğinde çok üzüldü, hem ağladı bu yüzden hem de eşek sudan gelene kadar dövdü bizi. )
Soru: Mesleğinizin size getirdiği zorlukları ve kolaylıkları nedir?
Cevap: Mesleğimin kolaylığı diğer mesleklere nazaran ailenize, çocuklarınıza belki biraz daha fazla vakit ayırabilmenizdir. Bu mesleğin zorluğu ise daha çok manevi boyutludur diye düşünüyorum. Zira bizlerin kıyafeti olan cübbe ve sarık bir peygamber emanetidir ve onu hakkıyla deruhte edip edememe, bunun ahirette hesabını verebilme duygusu en büyük kâbusumuz olarak tanımlayabilirim.
Soru: Ne tarz müzik dinlersiniz? Birini buradan üyelerimizle paylaşır mısınız?
Cevap: THM, TSM ve notalardan geçmiş besteli ilahiler dinlemeyi severim. Paylaşmak istediğim eserlerin en başında Cem KARACA'nın "Allah yar" adlı müthiş eseridir.
Soru: Hobi ve fobileriniz var mı?
Cevap: Hobilerim, kitap okumak, gazete ve bulmaca çözmek, çok beğenirsem dizi izlemek olarak sayabilirim. Fobi olarak belki çok kalabalık ortamlar diye söyleyebilirim.
Soru: Değerleriniz nelerdir?
Cevap: Bu sual biraz muğlak olsa da dinim, milli ve manevi değerlerim olarak tanımlayabilirim. Bunların içinde elbette vatan-millet sevgisi, ayrıca insan sevgisi olarak açımlama yapabilirim. 2-5 arası minikleri çok severim. Hele kız olursa... Sanırım bunda kız kardeş ve kızımın olmamasının etkisi büyüktür.
Soru: Geriye dönüp baktığınızda son 5 yılda hayatın size neler öğrettiğini görüyorsunuz?
Cevap: Son beş yılım ile önceki yıllarım arasında pek fark görmüyorum. Geçen ömrümün her yılında mutlaka öğrendiğimiz, tecrübe kazandığımız çok şey oldu. Öğrendiğim en önemli şeyse iyilik ettikçe iyilik buluyorsun. İyi düşününce (Hüsn-i zan) iyi oluyorsun, iyi oldukça da çok mutlu oluyorsun. Şer olarak görünen birçok şeyin içinde mutlaka bir hayır arar ve görürsen bu da seni mutluluğa götüren bir sebep olabiliyor. Kısacası bakış açınızı hep hayra, iyiliğe, güzelliğe ayarlayabilirseniz hem sağlığınız, hem psikolojiniz düzgün oluyor, mutlu yaşamış oluyorsunuz.
Soru: 5 yıl sonra nerede olmak istersiniz? (@ConfickerBelasi )
Cevap: 5 yıl sonra sevgili Konfikle şöyle ağır bir osmanlı kahvesi höpürdetmek isterim! Şaka bir yana 5 yıl sonra da, ömrümün sonuna kadar da en az şimdiki kadar sağlıklı, dinç ve kimseye muhtaç olmadan huzurlu bir yaşamın içinde olmak isterim. Ama en önemlisi de ülkemin, insanlarımın bugünkünden çok daha iyi şartlarda, çok daha mutlu ve gözyaşının olmadığı huzurlu bir ortam içinde olmasıdır. Hayatta beni en çok üzen, kahreden şey iş bulamayan insanların kapı kapı gezip ekmekleri peşinde umutsuzca koşuşturmasıdır. Ülkemde mutlaka olmasını istediğim en önemli şeyin böyle bir durumun hiç yaşanmıyor olması hayalidir sanırım.
Soru: Geçmişten bugüne forumlar başta olmak üzere insanlar ve ülkemizde değişimler var mı? Varsa bunlardan bize biraz bahsedebilir misiniz? (Administraktör)
Cevap: Ah şu nickleriniz kolay telaffuz edilir olaydı! Şimdi sana admin mi desem, traktör mü desem bilemedim! Evet şaka bir yana, geçmişten bu yana çok şey değişti kardeşim, hem de çok şey. İnsanların değer yargıları değişti, hayata bakış açıları değişti, hatta o kadar ki yiyip içtikleri, dinledikleri müzikler bile büyük oranda değişime uğradı diyebilirim. Bazen dürüst, dindar özellikli insanların bile paranın, menfaatin karşısında eğildiklerini, tanınmaz hale gelebildiklerini görmek beni en çok mutazarrır eden konuların başında gelir. Eskiden solcu, sağcı vardı. O günlerde en hızlı solcu arkadaşlarımız dahi dürüstlerdi, vatan sevgileri sorgulanamazdı. Komünist kimliği olan arkadaşlarımızın dahi dertleri vatan kurtarmaktı. Şimdiye bakarsan sağda olanın da, sol da olanın da.. Dindar bilinenin de ait oldukları ortamı çıkar ve menfaat amaçlı kullandığını görmek üzücü. Kısacası toplumda bir dejenerasyon varlığından bahsetmek mümkün.
Soru: Türkiye ekonomisinin durumu rezalet mi? (Murat Burç)
Cevap: Bu biraz göreceli bir durum Muratçım. Bazılarına göre ülke batıyor, battı batacak. Bazılarına göre ise cennet! Battı diyenler genelde okuduktarı basın ve matbuat etkisiyle veya batıdaki ekonomik şartları mukayese ederek bu hükme varırken cennet gibi görenler ise tamamen geçmiş ile mukayese ederek bu hükme varıyorlar. Bana sorarsan ne ülke batıyor, ne de bir cennet hüviyeti taşıyor. Hayata benim gibi hep iyi tarafından bakanlar içinse Allahın verdiklerine de vermediklerine de eyvallah! Galiba kafanı karıştırdım biraz!
Soru: Ülkemiz ekonomisindeki sıkıntıyı, alım gücünün devasa bir şekilde düşüşünü nasıl yorumluyorsunuz? Bu olanların sorumlusu olarak kimi/kimleri görüyorsunuz? (Usain)
Cevap: Sevgili Usain'im bu yorumu sen yapıyorsun, halbuki ülkenin bir kısmı buna katılmıyor, böyle düşünmüyor! La ille de beni siyasete mi sokacaksın burada? Bak ÆSir "Cıss" diyor. Ama sana yine de ufak bir mukayese imkanı vermek isterim. Ben görevime 30 Haziran 1983 günü başladım. İlk maaşım 17.704 lira idi. Eğer o gün kuyumcuya gidip tamamıyla gram altın satın alsaydım takriben 5.9 gr. altın alabiliyordum. Bugünkü maaşım şu an itibariyle 4350 lira ve maaş aldığım an kuyumcuya gidersem bana 17 gram altın verebiliyor. Özetle bu ülkenin geçmişini iyi bilmeden bugünü hakkında yorum yapmak çok da sağlıklı olmaz diye düşünüyorum.
Ve ben bunları söylerken ülkemin günlük güneşlik olduğunu falan söylemiyorum. Yalnız bir hususu da gözden kaçırmamanızı salık veririm. Ben bu görevime başlarken Türkiye nüfusu 47 milyondu, bugün 82 milyon oldu. Ülkenin boyut ve ebatlarında herhangi bir artma, değişme olmazken nüfusun bu kadar büyümüş olması haliyle paylaşılan ekmeğin küçülmesine yol açması tabii bir durum olsa da buna rağmen rakamsal verilerin o günlerden çok daha müspet seviyelerde olması hususunu da hatırlatmak istedim.
Soru: Neden forumdaki üyelere "yeğenim" diye hitap ediyorsunuz? (@Halktan Biri )
Cevap: İki abimin çocukları hep benim kucağımda büyüdüler. Onları çok severdim. Haliyle onların üzerimdeki bu yeğen sevgisi buralara kadar yansıdı Halktan biri "Yeğenim!"
Soru: Bir hayvan sahiplenecek olsan hangi hayvanı tercih ederdiniz?
Cevap: Kuzu!
Özellikle kuzuları çok severim. (İşin tuhaflığına bakın ki en çok da kuzu eti severim. Bu da hayatın en müthiş ironilerinden biri işte)
Soru: Atatürk sizin için neyi ifade ediyor?
Cevap: Ülkeme hizmet etmiş her bir tarihi kişiliğe saygım sonsuzdur.
Soru: Arabalara merakınız var mı? Varsa favori arabanız nedir? (Halktan Biri)
Cevap: Maalesef ki öyle bir merakım var Halktan biri... Ara bir bakarım şöyle, yeni teknolojiler, yeni modeller... Öylesine işte, boş vakit olunca giderdiğimiz bir merak işte. Hondacıyım biraz aynı zamanda.
Soru: Ülkenin yönetimine geçmiş veya günümüz dünyasından başka birini geçirme şansı size verilmiş olsa, bu hakkı kimi tercih ederek kullanırdınız?
Cevap: Ülkenin yönetimine eğer sahiden böyle bir imkan olsaydı ünlü vali Recep YAZICIOĞLU'nu getirirdim. Gerçek bir "Halktan biri" ve hantal bürokrasiye, burjuvazi elitizmine kafa tutan ve bunu hayatıyle ödeyen gerçek bir kahramandı benim için. Yanına da benzer niteliklere sahip ve aynı kaderi paylaşan Adnan KAHVECİ'yi getirirdim.
Soru: Beytülmal yani devlet hazinesinden çalanın hükmü ve adaletsiz yöneticilerin öbür taraftaki durumu nedir? (Murat Burç)
Cevap: Yandı gülüm keten helva... Demiş, atalarımız! Sevgili Murat bunu hangi saikle sorduğunu bilsem de biz sağa sola yalpa yapmadan, sualinin arka planındaki niyetini görmeden direkt cevaplamış olalım. Devlet malına hıyanet etmek çok büyük bir günahtır. Kişiyi direkt cehenneme götürür.
Devlet malından bir şey çalmak, vazifesini şahsi çıkarı için kullanmak emanete hıyanet etmektir.
"Kim bu hıyanetliği yaparsa, kıyamet gününde hıyanet ettiği şeyle gelir." (Âl-i imrân: 161)
Soru: Başımız zora sıkıştığında "din maskesi" kullanmak caiz midir? Bir de önlemi alınmayan vefatlar gerçekten kader midir? (@Yeşil Okçu )
Cevap: Bu dünyada en büyük günahların başında insanları din maskesi kullanarak yanıltmaktır Yeşil Okçu. Ki bu Allah ile aldatmak demektir ve bu çok iğrenç bir denaettir. Kader mevzuuna gelince... Bu çok muhataralı bir mevzu ve anlaşılması da o kadar zor gelir insana. İnsan hayatının mevzu olduğu her konuda tedbir almak insan için farz kılınmıştır. Ama eğer insan tedbir almaz, bile bile sonucu ölüm olan bir akibete düçar olursa bu yine de bir kaderdir, çünkü Allah ezeli ilmiyle insanların bu ihmali gösterip bu sebeplerle öleceğini bildiği için o kişilere bunu kader olarak yazmıştır. Lakin bu kaderdir diye kimse bu vebalden kurtulamaz, masun ve muaf görülemez. Elbet bunun hesabını da vermeleri kendileri için mukadder bir sonuçtur.
Soru: Seneye üniversite sınavına hazırlanan bir öğrenciyi verebileceğin bir tavsiye var mıdır? (@Brkmn )
Cevap: Çalışmak yeğenim, hem de çok çalışmak. Şöyle düşün, bir yıl boyunca ölesiye çalışıyorsun, yoruluyorsun, iflahın kesiliyor ama ömür boyu rahat ediyorsun. Yakınım bir kız vardı, hemşire oldu. Lakin sevmedi bu mesleği. Yeniden sınavlara girip iyi bir yer kazanmak istedi. O zamanlar babasının dershane teklifine de kabul etmedi. Tam bir yıl öyle bir tempoyla çalıştı ki anlatamam. Akşam saatlerinde başladığı çalışmayı gecenin dördünde tamamlardı. Gözleri uykudan kıpkırmızı kesilir, bazen dayanamaz uyuklar, tekrar uyanır yine çalışırdı. Bazen sabahları bulur, sonra öğlene kadar uyur, tekrar ders başına konardı. Derken bu kız bu şekilde bir yıl geçirdikten sonra İstanbul hukuku kazandı ve bitirdi. Şimdi Bursa'nın en ünlü avukatlarından biri ve zenginler kapısında sıra bekliyor adeta. En lüks semtinde ev aldı ve altında 600-700 bin lira değerinde arabası var. Çok uzattığımı biliyorum ama son olarak tavsiyem, çalış yeğenim, ne olur çok çalış... En az bir yıl uykularını heder et, oyun ve eğlenceyi bırak, ders çalışma dışındaki bütün alışkanlıklarını feda et, çok iyi bir yer kazan ve sonra bana dua et, olur mu?
Soru: Kullanıcı adınızın anlamı nereden geliyor? ( @[ROOKİE] )
Cevap: Bunu geçen gün bir konuya yazmıştım yeğenim, hatta bizim şu konuya yazan arkadaşlardan biri bunu alıntılayıp bu konuya taşımıştı. Umarım orada görürsün.
( Kolaylık Olsun )
Soru: İnsanlar gittikçe daha sapkın mı oluyor? (Conficker Belası)
Cevap: Manevi değerler erozyona uğradıkça insanların sapkınlık benzeri temayüllere sahip olması kaçılınmaz oluyor Konfik. Emin ol, insanı insan olarak ve insani değerler üzerinde tutan tek bağ ve amil en başta Allah korkusu olmak üzere inandığımız ahiret gerçeği ve cümle manevi değerlerimizdir. Ne ki insanlar dünyevileştikçe, maddi değerler daha revaç buldukça haktan, hukuktan, merhametten, yardım ve iyilikten o kadar uzaklaşıyor. Bunun sonucu kimisinde zalimliğe, kimisinde sapkınlığa ve çok değişik anomalilere yol bulabiliyor. Hülasa tren raydan çıkıyor be Konfikim.
Soru: Bilgisayar dışında günlük hayatını nasıl geçirirsiniz?
Cevap: Bilgisayar dışında cami görevlerim vardır yeğenim, çoğunluk meşguliyetim burada geçer. Talebe okuturum, beş vakit namaz kıldırma dışında Kur'an okurum, kitaplara bakarım, gazetelerden makaleler okurum, sonra biraz bulmacayla dinlenmeye çalışırım. Eş dost ile muhabbet olur vs.
Soru: Onca forum arasından neden SDN? ( @Death Mark )
Cevap: Bizler sanırım biraz eski kafalıyız Deat Mark, bir yere demir attık mı orayı öyle çok kolay terk edemiyoruz. Bi de tabii ki SDN'de ilk geldiğim yıllarda çok sağlam dostluklar kurduğumuz, muhabbetimizin olduğu arkadaşlar vardı. Sonra bir çoğu ya küstürüldü, ayrıldılar, ya da banlandılar vs. Sanki bu arkadaşlar bir gün dönecekmiş, onları tekrar burada görürüm gibi nostaljik bir hissiyat taşırım hep. Mesela bir ReDo hiç unutulmazdır.
Soru: Moderatör olma niyetiniz var mı?
Cevap: Hakkıyla ifa edemeyeceğim hiçbir göreve talip olmadım bu güne kadar. Yeteri kadar vakit ayırmam görevim gereği mümkün olmuyor. O yüzden hiç düşünmedim. Lakin bir gün emekli olmak kısmet olur, tevdi edilecek bir görevi hakkıyla deruhte edebileceğime inanırsam neden olmasın... Derim!
Soru: 8 yıldır bu forumda yaşadığınız en ilginç olay? ( @Kararsız23 )
Cevap: Çok ilginç durumlar oldu bir çok zaman da, benim için en ilginç olanı sanırım bizim "Fenerbahçe kulübü" konusunun hit ve mesaj sayısı yönünden diğer üç büyük kulüpten biraz geri kalmış olması sebebiyle arkadaşları organize edip haftalar, belki aylar süren bir çabayla izlenme ve mesaj sayımızı diğerlerinin kat kat üstüne çıkardık... Ki benim için bu kolay kolay unutulmazdır. O gün organize olup çalıştığımız arkadaşların bugün hiçbiri yok burada maalesef. Onları özledim galiba!
Soru: 2011'de bu forumu nasıl keşfettiniz? (Kararsız23)
Cevap: Sanırım Youtube ya da Google aramalarının birinde reklamını görmüştüm. Merak salıp girdim, aynı zamanda teknoloji ağırlıklı olması bana çok cazip geldi. O günden bu yana buradayız.
Soru: Forumda en çok dikkatinizi çeken üye kim?
Cevap: Arkadaşlarımızın hepsi özeldir, dikkate değerdir. Lakin Murat Burç, bizden daha kıdemli olduğunu zannettiğim Konfik, bir de bu aralar göremediğim bir arkadaş vardı, "Parazitsel" isminde.
Soru: Aşağıdaki üyeleri birkaç kelime ile anlatır mısın?
@_Zaur_
@Bi ıssırabilsem
@Administraktör
@Murat Burç
@Usain
@Vectorr
@Fragger
@Samet UCA
Cevap: Eğer mazur görürseniz hiç birini birbirinden ayırmadığım arkadaşları tek kelimeyle anlatayım, hepsi "GÜZEL" insanlardır benim için.
Soru: Avatarınızdaki amca kim?
Cevap: Fakirin kendisi! Sadece arka fon değişik.
Soru: Türkiye’de forum sitelerinin yeri nerede?
Cevap: Geçmişte İslami forum sitelerinde uzun sayılabilecek bir geçmişim oldu. Lakin Sosyal Medya'nın yaygınlaşmasıyla buralardan el ayak çekildi, yalnızlaştı. Şu an itibariyle DH, SDN vb. birkaç teknoloji ağırlıklı yahut özellikli forum siteleri dışında nefes alıp verebilen pek bir forum sitesi kaldığını zannetmiyorum. Yanılıyor olabilirim, lakin gelecekte de bu konuda pek bir umut taşıdığımı söyleyemem. Sadece DH ve SDN forumun ileride de var olacağına inanıyorum.
Soru: SDN Forum sizce hak ettiği değeri alıyor mu?
Cevap: Forum kavramının bu kadar değersizleştiği bir ortamda SDN Forumun iyi bir yerde olduğunu düşünüyorum. Siz ve sizin gibi daha gelecek binlerce insanın burada var olacağını ve SDN Forumu ilanihaye var edeceğini düşünüyorum.
ÆSir: Teşekkür ederim. Sizi tanımak çok çok güzeldi.
lSeYYaHl: Bilmukabele.
Teveccüh gösterip bizi bu sayfalara taşıyan cümle kıymetli kardeşlerime ve konunun sahibi ve düzenleyicisi sevgili ÆSir'e ilanihaye teşekkür ve muhabbetlerimi sunuyorum.