legolas4444
Profesör
- Katılım
- 1 Mayıs 2008
- Mesajlar
- 1,367
- Reaksiyon puanı
- 16
- Puanları
- 218
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, televizyonda canlı yayında tartışma önerisini geri çeviren Başkana Recep Tayyip Erdoğan'ın “Benim öyle pirim yaptırma diye bir gayretim yok” sözlerine yanıt verirken, “Belki sen prim yaparsın, geliver canım” dedi.
Bayram tatiline TBMM’nin açılışı dolayısıyla bir günlük ara veren Baykal, bugün partisinin Antalya il binasında düzenlenen bayramlaşmaya katıldı. Yoğun bir katılımın olduğu bayramlaşmada konuşmasıın büyük bölümünü Deniz Feneri yolsuzluğuna ayıran Baykan, kendisiyle televizyon ekranında tartışma önerisini geri çeviren Başbakan Erdoğan'a şöyle seslendi:
“Başbakan dün açıklama yapmış, ‘Benimle televizyona çıkmak istiyor, ona pirim verecek bu adımı atmam’ diyor. Niye bu kadar karamsar, niye bu kadar umutsuz? Başbakan diyor ki, ‘Ben Deniz Baykal ile televizyona çıkarsam, kendisi prim yapar.’ Canım bu kadar karamsar olma kendin hakkında. Senin de söyleyeceklerin vardır. Niye kendine güvenmiyorsun, niye kendine inanmıyorsun? Daha başlangıçta havlu atmışsın. Karşı karşıya gelirsek o pirim yapar, ben yapamam diye. Belki sen prim yaparsın, geliver canım.”
Partililere hitap ederken Deniz Feneri yolsuzluğuna geniş yer veren Baykal, “Umarım gerçek bir bayrama dönüştürmeyi önümüzdeki günlerde hep beraber başarırız. Gerçek bayramları gelecekte inşallah beraber yaşarız” ifadeleriyle konuşmasına başlayan Baykal, Ramazan Bayramı'nın çok üzüntü verici olayların ortaya çıktığı, herkesin hayal kırıklıkları yaşadığı döneme rastladığını söyledi.
Bu bayram öncesinde Türkiye’de olağanüstü bir yolsuzluk manzarası ortaya çıktığını belirten Baykal, “Toplumumuz çok derin bir biçimde yolsuzluk batağının içine sürüklenmiştir” dedi. Bu olayların en çarpıcısının Deniz Feneri yolsuzluğu olarak ortaya çıktığını kaydeden Baykal, “Yolsuzluk Türkiye’nin yolsuzluğu ama bunun Türkiye’de değil, bir başka yerde ortaya çıktığına tanık olduk. Bizimle ilgili, bizim insanlarımızın heder olduğu, gerçekleştirdiği yolsuzluğun bir yargı kararıyla, sağlam bir mahkeme kararıyla ancak yurtdışında hükme bağlanabildiğine tanık olduk” diye konuştu.
YOLSUZLUK ACI BİR MANZARA
Almanya’da görülen Deniz Feneri e.V davasının faillerinin, istismara uğrayanların tamamının Türk olduğuna dikkat çeken Baykal, buna karşın Türk yargı sisteminin olayı seyretmekle yetindiği görüşünü savundu. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yolsuzluğu yapanlar bizimkiler. Parayı toplayanlar bizimkiler, parayı verenler bizimkiler. Almanya’ya gidip ailesini iyi bir geleceğe kavuşturmak için yıllardır çile çekmiş insanlar, memleket hasretiyle, yardımlaşma anlayışıyla katkı veriyor. Verenler bizim insanlarımız. Verdikleri bizim insanlar. Alınan o parayı Türkiye’ye farklı amaçlar için taşıyanlar, kuryelik yapanlar bizim insanlarımız. O paralar Türkiye’de yine bizim insanlarımız tarafından kullanılıyor. Bütün bunlar ortada ama bunu ortaya çıkaran kim? Alman mahkemesi, Alman emniyeti, Alman savcılığı, Alman yargı sistemi. Bu tablo beni derinden yaraladı. Bunu, Türkiye’de bir vatandaş olarak kendime saygısızlık kabul ettim. Çok kırıcı bir manzara. Bizimle ilgili bir yolsuzluk, başkaları tarafından tespit edilecek. Biz bunu seyretmekle yetineceğiz. Acı bir manzara.”
Bu tablonun insanların bazı değerleri yeniden sogulamaya ittiğini kaydeden Baykal, “Bunun ortaya çıkması insanları derinden düşündürdü. Herkes, ‘Her şey istismar edilir de insanların, insanlık duygusuyla, dayanışma duygusuyla, dini bir görev sorumluluk anlayışıyla, fitresi, zekatı yolsuzluğun konusu olur mu’ diye sordu. Her şeyden kazanç çıkarmayı düşünebilirsiniz de fitreden, zekattan yolsuzluk yapmayı kim düşünebilir?” diye konuştu.
‘SÜTÜ BOZUK BİRKAÇ KİŞİNİN İŞİ DEĞİL’
Deniz Feneri davasının sistematik bir yolsuzluk olduğunu önemle vurgulayan Baykal, şöyle konuştu:
“Bu acı manzaranın ikinci tarafı bu duyguların kim tarafından, kimler tarafından nasıl istismar edildiğidir. Eğer bu olay, sütü bozuk birkaç kişinin kendi bireysel ahlaksızlığı dolayısıyla gözünü karartıp milletin yardım parasını göz dikmesiyle ortaya çıkan bir yolsuzluk olayı olmuş olsaydı, diyebilirdik ki Allah’ından bul, Allah belanı versin. Ama manzara o değil. Maalesef o değil. Sütü bozuk bir insanın gözünün dönmesiyle, para hırsıyla, iyi yaşama arzusuyla gözünün dönmesi sonucu ortaya çıkan yolsuzluk değil. Ya ne? Sistemli, kollektif, el birliğiyle, bilerek, belli bir siyasi amaçla gerçekleştirdikleri sistematik bir yolsuzluk. İki defter tutuyorlar. İki defter tutmak ne demek? Bir resmi makamlara verilecek, bir de gerçeği. Gerçeği de toplayacağız, kendi amacımıza harcayacağız. Hangi amaç bu? Kanal kuracaklar, televizyon kuracaklar, kanalla siyaset yapacaklar. Türkiye’nin bağımsızlığının siyasetini mi yapacaklar? Kimin siyasetini yapacaklar? Kanal 7 kimin siyasetini yapıyor? Bunun siyasette bağlantısını görmezsek, sadece emniyetin, ahlak masasının sorunu gibi görürsek yanlış anlarız.”
ASIL ÇETELEŞME DENİZ FENERİ
Deniz Feneri için ‘siyasi çete’ benzetmesi yapan Baykal, “Burada bir çeteleşme var. Hani çeteleşme diyorlar ya, asıl çeteleşmeyi sen gel de Deniz Feneri’nde gör. Deniz Feneri çetenin aslı. Müdürü biliyor, muhasebecisi biliyor, orada görev alan herkes biliyor. Onları bu işi yap diye gönderen Ankara’dakiler biliyor. Parayı Ankara talimatıyla topluyor, Ankara’dakinin masasında oradaki her faaliyet bilgisayarın ekranında aynen görünüyor. Ne bu? Çete değil mi bu? Yapay çete üretmeye kimse çalışmasın, çete burada var işte. Bu siyaset çetesidir” dedi.
Bu olayın iktidarla bağlantısının açıkça ortada olduğunu söyleyen Baykal, “Kimler yüzde yüz vergi bağışıklığı sağlamıştır? Mehmetçik Vakfı’na tanınmayan vergi bağışıklığı hakkı bunlara tanınmıştır. Danıştay izin vermediği halde, kanun değiştirilmiştir, bu imtiyazlar Bakanlar Kurulu kararı ile bunlara verilmiştir. Hangi Bakanlar Kurulu? Bütün bunlar bunun siyasi adresini ortaya koyuyor” diye konuştu.
ADALET BAKANI BÖYLE DERSE
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in partisinin Antalya teşkilatında bayramın birinci günü bayramlaşmada yaptığı açıklamalara da değinen Baykal, “Antalya’da bir Bakan, dava ortaya çıkmış, mahkumiyet kararları verilmiş, ‘Bize ne, bana ne’ diyor. Almanya’daki mahkeme demiş ki ‘Elebaşılar Türkiye’de’ ve Adalet Bakanı ‘Bana ne’ derse Türk mahkemeleri bunu soruşturabilir mi? Türk adliyesi bunu yargılayabilir mi? Ortada bir çelişki yok mu? Bu çelişki, kanundan mı Anayasa’dan mı kaynaklanıyor? Hayır, siyasetten kaynaklanıyor” dedi.
Adalet Bakanı Şahin'in “Yazıyoruz, çiziyoruz, daha bize bir şey gelmedi” dediğini kaydeden Baykal, “Alman mahkemelerine bir şey geldi mi de onlar harekete geçti? Ne bekliyorsun, niye harekete geçmiyorsun? İpe un serme bahaneleri hepsi. Adalet Bakanı ipe un sermeye bile teşebbüs etmedi. Ya en azından bize ‘Bakarız, ederiz’ de ipini ununu hazırla sen” diye konuştu.
Baykal, “Aslında din, ahlak, ilkeler bütünü, bir yaşam biçimi. İslamiyet bu yönüyle en güzel ahlakı ortaya koymuş. Kul hakkı yemeyeceksin demiş, haram yemeyeceksin demiş. Haram yemek, kul hakkı yemek, yetim hakkı yemek onda ama sanki İslamiyetin temsilcisi onlar” dedi.
BAŞBAKAN ÇAMUR ATAR
Başbakan Recep Tayip Erdoğan’a televizylonda canlı yayında tartışma önerisini yineleyen Deniz Baykal, “Karşılıklı konuşalım dedim. Ona buna çamur atmaya çalışıyorsun, milletin gözü önünde tartışalım dedim. Olmadı, dokunulmazlıkları kaldıralım, cesaretin varsa mahkemeye gidelim dedim. O da olmadı. Son bir teklif daha sundum. TBMM, sadece benim dokunulmazlığımı kaldırsın ve mahkemede yargılanayım. Hakkımda ne belge varsa siz de sunun dedim. Ona da cesaretleri yetmedi” dedi.
“SEN MEDYA İHALELERİNDE NE YAPTIN?”
Baykal, “Başbakan, sen ne yaparsın?” diye sorduktan sonra yanıtı da “Dedikodu yapar, çamur atar” diye verdi. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yaşanmış olan yolsuzluk olayları ortada. Bu son yaşanan olaylarda bazı ilginç saptamalar ortaya çıktı. Başbakan’ın bir medya kuruluşunun patronunun rafineri ruhsatı isteği üzerine, ‘Hayır biz onu, bizim Çalık Grubu'na vereceğiz’ dediği ifade edildi. O zamandan beri altını çiziyorum, böyle midir, değil midir? Başbakan o ilçe kongresinde çıktı, bu ilçe kongresinde çıktı. Bu güne kadar ‘Bu doğru değildir’ diyemedi. Böyle bir manzara dünyanın herhangi bir demokrasisinde olabilir mi? Ve yabancı devlet adamlarının adını bu vesile ile kullanabilir mi? Kendisi işin içinde ya birilerini daha gösterecek. Uluslararası dedikodu bu. Sen medya ihalelerinde ne yaptın bir konuşalım.”
Baykal, konuşmasının sonunda kendisiyle televizyon ekranında tartışma önerisini geri çeviren Başbakan Erdoğan'a şöyle seslendi:
“Başbakan dün açıklama yapmış, ‘Benimle televizyona çıkmak istiyor, ona pirim verecek bu adımı atmam’ diyor. Niye bu kadar karamsar, niye bu kadar umutsuz? Başbakan diyor ki, ‘Ben Deniz Baykal ile televizyona çıkarsam, kendisi prim yapar.’ Canım bu kadar karamsar olma kendin hakkında. Senin de söyleyeceklerin vardır. Niye kendine güvenmiyorsun, niye kendine inanmıyorsun? Daha başlangıçta havlu atmışsın. Karşı karşıya gelirsek o pirim yapar, ben yapamam diye. Belki sen prim yaparsın, geliver canım.”
"SOSYAL DEMOKRAT PUSULA"
Türkiye’nin yeni bir yol haritasına ihtiyacı bulunduğunu ifade eden Baykal, sözlerini şöyle tamamladı:
"Deniz Feneri AKP’nin DNA’sını ortaya koymuştur. AKP’nin DNA’sı bu fener olayında görüldü, ortaya çıktı. MR’ı. Kimliği, kişiliği tespit edildi. Bunun bir ayrı, bir yararı var. Ortaya çıkan sonuç üzüntü verici ama ne yapalım? Gerçeği
göreceğiz. Türkiye’nin gemisinin rotasını yeniden çizmeyi ihtiyacı var. Sosyal demokrasi pusulasıyla, dürüstlük pusulasıyla, ahlak pusulasıyla Türkiye’nin yolunu çizmeye ihtiyacı var. Türkiye geleceğini rantla, havadan para kazınmayla, üçkağıtçılıkla, onun bunun hakkını yemeyle değil, Türkiye geleceğini yaratıcılıkla, emekle, çabayla, ahlakla, dürüstle kuracaktır." Baykal konuşmasının ardından partililerle bayramlaştı.
KADINLARDAN YOĞUN İLGİ
CHP il örgütündeki bayramlaşmada Deniz Baykal'a partili kadınlar büyük ilgi gösterdi. Baykal'la tokalaşmak için oluşturulan kuyrukta bekleyen ilköğretim öğrencisi Faruk Can Aydın, sıra kendisine geldiğinde CHP'nin seçim sloganlarından oluşturulan metni Baykal'a okudu. Baykal, minik öğrenciyi alkışlayarak destek verdi.
Parti önündeki bayramlaşmanın ardından bina içindeki yönetim birimlerini gezen Baykal, ilk olarak CHP Kadın Kolları üyeleri ile bir araya geldi. Burada CHP'nin çalışmalarını desteklediğini söyleyen İsviçreli Simone Fnseelaple ile bir süre sohbet eden Baykal, daha sonra CHP Gençlik Kolları'na ait odaya geçti. “İşte CHP'nin dinamik gençleri” diyen Baykal, gençlerden seçim çalışmaları hakkında bilgi aldı. Baykal, İl Başkanı Ömer Melli'ye kadın ve gençlik kollarına ait odaların genişletilmesi talimatını verdi.
Deniz Baykal, törenin ardından İl Başkanı Ömer Melli'nin kullandığı otomobille Konyaaltı Caddesi'ndeki evine geçti. Spor kıyafet giyen Baykal daha sonra tekrar evinden çıkıp BeachPark'a geldi ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan ile birlikte bir restoranda öğle yemeği yedi.
http://www.milliyet.com.tr/Yasam/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&Kategori=turkiye&ArticleID=998291&Date=02.10.2008&b=Baykaldan%20Erdogana%20yanit&ver=98
Bayram tatiline TBMM’nin açılışı dolayısıyla bir günlük ara veren Baykal, bugün partisinin Antalya il binasında düzenlenen bayramlaşmaya katıldı. Yoğun bir katılımın olduğu bayramlaşmada konuşmasıın büyük bölümünü Deniz Feneri yolsuzluğuna ayıran Baykan, kendisiyle televizyon ekranında tartışma önerisini geri çeviren Başbakan Erdoğan'a şöyle seslendi:
“Başbakan dün açıklama yapmış, ‘Benimle televizyona çıkmak istiyor, ona pirim verecek bu adımı atmam’ diyor. Niye bu kadar karamsar, niye bu kadar umutsuz? Başbakan diyor ki, ‘Ben Deniz Baykal ile televizyona çıkarsam, kendisi prim yapar.’ Canım bu kadar karamsar olma kendin hakkında. Senin de söyleyeceklerin vardır. Niye kendine güvenmiyorsun, niye kendine inanmıyorsun? Daha başlangıçta havlu atmışsın. Karşı karşıya gelirsek o pirim yapar, ben yapamam diye. Belki sen prim yaparsın, geliver canım.”
Partililere hitap ederken Deniz Feneri yolsuzluğuna geniş yer veren Baykal, “Umarım gerçek bir bayrama dönüştürmeyi önümüzdeki günlerde hep beraber başarırız. Gerçek bayramları gelecekte inşallah beraber yaşarız” ifadeleriyle konuşmasına başlayan Baykal, Ramazan Bayramı'nın çok üzüntü verici olayların ortaya çıktığı, herkesin hayal kırıklıkları yaşadığı döneme rastladığını söyledi.
Bu bayram öncesinde Türkiye’de olağanüstü bir yolsuzluk manzarası ortaya çıktığını belirten Baykal, “Toplumumuz çok derin bir biçimde yolsuzluk batağının içine sürüklenmiştir” dedi. Bu olayların en çarpıcısının Deniz Feneri yolsuzluğu olarak ortaya çıktığını kaydeden Baykal, “Yolsuzluk Türkiye’nin yolsuzluğu ama bunun Türkiye’de değil, bir başka yerde ortaya çıktığına tanık olduk. Bizimle ilgili, bizim insanlarımızın heder olduğu, gerçekleştirdiği yolsuzluğun bir yargı kararıyla, sağlam bir mahkeme kararıyla ancak yurtdışında hükme bağlanabildiğine tanık olduk” diye konuştu.
YOLSUZLUK ACI BİR MANZARA
Almanya’da görülen Deniz Feneri e.V davasının faillerinin, istismara uğrayanların tamamının Türk olduğuna dikkat çeken Baykal, buna karşın Türk yargı sisteminin olayı seyretmekle yetindiği görüşünü savundu. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yolsuzluğu yapanlar bizimkiler. Parayı toplayanlar bizimkiler, parayı verenler bizimkiler. Almanya’ya gidip ailesini iyi bir geleceğe kavuşturmak için yıllardır çile çekmiş insanlar, memleket hasretiyle, yardımlaşma anlayışıyla katkı veriyor. Verenler bizim insanlarımız. Verdikleri bizim insanlar. Alınan o parayı Türkiye’ye farklı amaçlar için taşıyanlar, kuryelik yapanlar bizim insanlarımız. O paralar Türkiye’de yine bizim insanlarımız tarafından kullanılıyor. Bütün bunlar ortada ama bunu ortaya çıkaran kim? Alman mahkemesi, Alman emniyeti, Alman savcılığı, Alman yargı sistemi. Bu tablo beni derinden yaraladı. Bunu, Türkiye’de bir vatandaş olarak kendime saygısızlık kabul ettim. Çok kırıcı bir manzara. Bizimle ilgili bir yolsuzluk, başkaları tarafından tespit edilecek. Biz bunu seyretmekle yetineceğiz. Acı bir manzara.”
Bu tablonun insanların bazı değerleri yeniden sogulamaya ittiğini kaydeden Baykal, “Bunun ortaya çıkması insanları derinden düşündürdü. Herkes, ‘Her şey istismar edilir de insanların, insanlık duygusuyla, dayanışma duygusuyla, dini bir görev sorumluluk anlayışıyla, fitresi, zekatı yolsuzluğun konusu olur mu’ diye sordu. Her şeyden kazanç çıkarmayı düşünebilirsiniz de fitreden, zekattan yolsuzluk yapmayı kim düşünebilir?” diye konuştu.
‘SÜTÜ BOZUK BİRKAÇ KİŞİNİN İŞİ DEĞİL’
Deniz Feneri davasının sistematik bir yolsuzluk olduğunu önemle vurgulayan Baykal, şöyle konuştu:
“Bu acı manzaranın ikinci tarafı bu duyguların kim tarafından, kimler tarafından nasıl istismar edildiğidir. Eğer bu olay, sütü bozuk birkaç kişinin kendi bireysel ahlaksızlığı dolayısıyla gözünü karartıp milletin yardım parasını göz dikmesiyle ortaya çıkan bir yolsuzluk olayı olmuş olsaydı, diyebilirdik ki Allah’ından bul, Allah belanı versin. Ama manzara o değil. Maalesef o değil. Sütü bozuk bir insanın gözünün dönmesiyle, para hırsıyla, iyi yaşama arzusuyla gözünün dönmesi sonucu ortaya çıkan yolsuzluk değil. Ya ne? Sistemli, kollektif, el birliğiyle, bilerek, belli bir siyasi amaçla gerçekleştirdikleri sistematik bir yolsuzluk. İki defter tutuyorlar. İki defter tutmak ne demek? Bir resmi makamlara verilecek, bir de gerçeği. Gerçeği de toplayacağız, kendi amacımıza harcayacağız. Hangi amaç bu? Kanal kuracaklar, televizyon kuracaklar, kanalla siyaset yapacaklar. Türkiye’nin bağımsızlığının siyasetini mi yapacaklar? Kimin siyasetini yapacaklar? Kanal 7 kimin siyasetini yapıyor? Bunun siyasette bağlantısını görmezsek, sadece emniyetin, ahlak masasının sorunu gibi görürsek yanlış anlarız.”
ASIL ÇETELEŞME DENİZ FENERİ
Deniz Feneri için ‘siyasi çete’ benzetmesi yapan Baykal, “Burada bir çeteleşme var. Hani çeteleşme diyorlar ya, asıl çeteleşmeyi sen gel de Deniz Feneri’nde gör. Deniz Feneri çetenin aslı. Müdürü biliyor, muhasebecisi biliyor, orada görev alan herkes biliyor. Onları bu işi yap diye gönderen Ankara’dakiler biliyor. Parayı Ankara talimatıyla topluyor, Ankara’dakinin masasında oradaki her faaliyet bilgisayarın ekranında aynen görünüyor. Ne bu? Çete değil mi bu? Yapay çete üretmeye kimse çalışmasın, çete burada var işte. Bu siyaset çetesidir” dedi.
Bu olayın iktidarla bağlantısının açıkça ortada olduğunu söyleyen Baykal, “Kimler yüzde yüz vergi bağışıklığı sağlamıştır? Mehmetçik Vakfı’na tanınmayan vergi bağışıklığı hakkı bunlara tanınmıştır. Danıştay izin vermediği halde, kanun değiştirilmiştir, bu imtiyazlar Bakanlar Kurulu kararı ile bunlara verilmiştir. Hangi Bakanlar Kurulu? Bütün bunlar bunun siyasi adresini ortaya koyuyor” diye konuştu.
ADALET BAKANI BÖYLE DERSE
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in partisinin Antalya teşkilatında bayramın birinci günü bayramlaşmada yaptığı açıklamalara da değinen Baykal, “Antalya’da bir Bakan, dava ortaya çıkmış, mahkumiyet kararları verilmiş, ‘Bize ne, bana ne’ diyor. Almanya’daki mahkeme demiş ki ‘Elebaşılar Türkiye’de’ ve Adalet Bakanı ‘Bana ne’ derse Türk mahkemeleri bunu soruşturabilir mi? Türk adliyesi bunu yargılayabilir mi? Ortada bir çelişki yok mu? Bu çelişki, kanundan mı Anayasa’dan mı kaynaklanıyor? Hayır, siyasetten kaynaklanıyor” dedi.
Adalet Bakanı Şahin'in “Yazıyoruz, çiziyoruz, daha bize bir şey gelmedi” dediğini kaydeden Baykal, “Alman mahkemelerine bir şey geldi mi de onlar harekete geçti? Ne bekliyorsun, niye harekete geçmiyorsun? İpe un serme bahaneleri hepsi. Adalet Bakanı ipe un sermeye bile teşebbüs etmedi. Ya en azından bize ‘Bakarız, ederiz’ de ipini ununu hazırla sen” diye konuştu.
Baykal, “Aslında din, ahlak, ilkeler bütünü, bir yaşam biçimi. İslamiyet bu yönüyle en güzel ahlakı ortaya koymuş. Kul hakkı yemeyeceksin demiş, haram yemeyeceksin demiş. Haram yemek, kul hakkı yemek, yetim hakkı yemek onda ama sanki İslamiyetin temsilcisi onlar” dedi.
BAŞBAKAN ÇAMUR ATAR
Başbakan Recep Tayip Erdoğan’a televizylonda canlı yayında tartışma önerisini yineleyen Deniz Baykal, “Karşılıklı konuşalım dedim. Ona buna çamur atmaya çalışıyorsun, milletin gözü önünde tartışalım dedim. Olmadı, dokunulmazlıkları kaldıralım, cesaretin varsa mahkemeye gidelim dedim. O da olmadı. Son bir teklif daha sundum. TBMM, sadece benim dokunulmazlığımı kaldırsın ve mahkemede yargılanayım. Hakkımda ne belge varsa siz de sunun dedim. Ona da cesaretleri yetmedi” dedi.
“SEN MEDYA İHALELERİNDE NE YAPTIN?”
Baykal, “Başbakan, sen ne yaparsın?” diye sorduktan sonra yanıtı da “Dedikodu yapar, çamur atar” diye verdi. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yaşanmış olan yolsuzluk olayları ortada. Bu son yaşanan olaylarda bazı ilginç saptamalar ortaya çıktı. Başbakan’ın bir medya kuruluşunun patronunun rafineri ruhsatı isteği üzerine, ‘Hayır biz onu, bizim Çalık Grubu'na vereceğiz’ dediği ifade edildi. O zamandan beri altını çiziyorum, böyle midir, değil midir? Başbakan o ilçe kongresinde çıktı, bu ilçe kongresinde çıktı. Bu güne kadar ‘Bu doğru değildir’ diyemedi. Böyle bir manzara dünyanın herhangi bir demokrasisinde olabilir mi? Ve yabancı devlet adamlarının adını bu vesile ile kullanabilir mi? Kendisi işin içinde ya birilerini daha gösterecek. Uluslararası dedikodu bu. Sen medya ihalelerinde ne yaptın bir konuşalım.”
Baykal, konuşmasının sonunda kendisiyle televizyon ekranında tartışma önerisini geri çeviren Başbakan Erdoğan'a şöyle seslendi:
“Başbakan dün açıklama yapmış, ‘Benimle televizyona çıkmak istiyor, ona pirim verecek bu adımı atmam’ diyor. Niye bu kadar karamsar, niye bu kadar umutsuz? Başbakan diyor ki, ‘Ben Deniz Baykal ile televizyona çıkarsam, kendisi prim yapar.’ Canım bu kadar karamsar olma kendin hakkında. Senin de söyleyeceklerin vardır. Niye kendine güvenmiyorsun, niye kendine inanmıyorsun? Daha başlangıçta havlu atmışsın. Karşı karşıya gelirsek o pirim yapar, ben yapamam diye. Belki sen prim yaparsın, geliver canım.”
"SOSYAL DEMOKRAT PUSULA"
Türkiye’nin yeni bir yol haritasına ihtiyacı bulunduğunu ifade eden Baykal, sözlerini şöyle tamamladı:
"Deniz Feneri AKP’nin DNA’sını ortaya koymuştur. AKP’nin DNA’sı bu fener olayında görüldü, ortaya çıktı. MR’ı. Kimliği, kişiliği tespit edildi. Bunun bir ayrı, bir yararı var. Ortaya çıkan sonuç üzüntü verici ama ne yapalım? Gerçeği
göreceğiz. Türkiye’nin gemisinin rotasını yeniden çizmeyi ihtiyacı var. Sosyal demokrasi pusulasıyla, dürüstlük pusulasıyla, ahlak pusulasıyla Türkiye’nin yolunu çizmeye ihtiyacı var. Türkiye geleceğini rantla, havadan para kazınmayla, üçkağıtçılıkla, onun bunun hakkını yemeyle değil, Türkiye geleceğini yaratıcılıkla, emekle, çabayla, ahlakla, dürüstle kuracaktır." Baykal konuşmasının ardından partililerle bayramlaştı.
KADINLARDAN YOĞUN İLGİ
CHP il örgütündeki bayramlaşmada Deniz Baykal'a partili kadınlar büyük ilgi gösterdi. Baykal'la tokalaşmak için oluşturulan kuyrukta bekleyen ilköğretim öğrencisi Faruk Can Aydın, sıra kendisine geldiğinde CHP'nin seçim sloganlarından oluşturulan metni Baykal'a okudu. Baykal, minik öğrenciyi alkışlayarak destek verdi.
Parti önündeki bayramlaşmanın ardından bina içindeki yönetim birimlerini gezen Baykal, ilk olarak CHP Kadın Kolları üyeleri ile bir araya geldi. Burada CHP'nin çalışmalarını desteklediğini söyleyen İsviçreli Simone Fnseelaple ile bir süre sohbet eden Baykal, daha sonra CHP Gençlik Kolları'na ait odaya geçti. “İşte CHP'nin dinamik gençleri” diyen Baykal, gençlerden seçim çalışmaları hakkında bilgi aldı. Baykal, İl Başkanı Ömer Melli'ye kadın ve gençlik kollarına ait odaların genişletilmesi talimatını verdi.
Deniz Baykal, törenin ardından İl Başkanı Ömer Melli'nin kullandığı otomobille Konyaaltı Caddesi'ndeki evine geçti. Spor kıyafet giyen Baykal daha sonra tekrar evinden çıkıp BeachPark'a geldi ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan ile birlikte bir restoranda öğle yemeği yedi.
http://www.milliyet.com.tr/Yasam/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&Kategori=turkiye&ArticleID=998291&Date=02.10.2008&b=Baykaldan%20Erdogana%20yanit&ver=98