Çerkes Soykırımı 21 Mayıs 1864

Elbruz46

Rektör
Katılım
22 Şubat 2008
Mesajlar
11,931
Reaksiyon puanı
1,338
Puanları
293
AtbJwc-CAAI0f78.jpg



Çerkes soykırımı 21 Mayıs 1864


Gürcü tarihçi Simon Canaşia, Şapsığların bölgesi Cubga’da 91 yaşında bir ihtiyarla karşılaşır. “Neler oldu buralarda 1864’ün Mayıs’ında?” diye sorar. İhtiyar hem ağlar hem de anlatır:

“Deniz kıyısında yedi yıl boyunca atılmış insan kemikleri vardı. Kargalar erkek sakallarından ve kadın saçlarından yuvalarını kurarlardı. Deniz yedi yıl boyunca karpuz gibi insan kafataslarını fırlatıp atardı kıyıya....Benim orada gördüklerimi düşmanımın bile görmesini istemem...”


Soykırımı temel nedeni Rus emperyalist siyasetidir. Kırım Savaşı, Rusya açısından, Batı hele de Türk dünyasına tümüyle açık olan Çerkesya’nın stratejik önemini ortaya koymuştu. Bu yörede yıllardan beri Rus boyunduruğuna girmeyi kabul etmeyen, Rus kilisesine asla boyun eğmeyen, kültürlü, geleneklerine ve dinine bağlı, hızla kalkınıp gelişebilecek bir Çerkes-Müslüman nüfus bulunuyordu ki, bunların yok edilmesi şarttı! Adıge tarım ve hayvancılığı, çağına göre, hele de Rusya’yla kıyaslanmayacak kadar ileriydi. (Justin McCarthy—Ölüm ve Sürgün) Ortodoksların koruyuculuğunu üstlenen, yayılımcı ve sömürgeci Rusya, salt siyasi çıkarları nedeniyle, ülke topraklarındaki bütün Müslüman nüfusunu en başta da kendilerine sür-git direnen ve teslim olmayan Çerkesleri yok etmek istiyordu. (Samir Hatko—Adıge Tarihçisi)


General Mihail Tarfieloviç Loris-Melikov Kuzey Kafkasya halklarının Osmanlı’ya göç ettirilmesini sağlamak amacıyla İstanbul’a gönderildi, 1860 yılında. Görüşmeler sonucu Osmanlı Devleti, özellikle Kuzey Kafkasya’dan gelecek Çerkes Müslkümanlarını kabul edeceğini açıkladı. İlk aşamada, 1860-1861 yıllarında on bin Kabartay ve Müslüman Oset nüfusu zorla sürüldü Osmanlı topraklarına. Bu ilk göç bey ve köylülerin topraklarına zorla el konulmasıyla başladı; buna İstanbulak’o yani İstanbul’a Göç denmiştir. Kabartay ve Müslüman Oset göçlerinin başlatılamasının asıl ve gizli nedeni, daha batıdaki Adıge nüfusuna yönelik “etnik temizlik” ve “dış sürgün” olayını gizleme ve olası tepkileri geçiştirme kaygısıydı.


Adıgeler Rus’ların niyetini kavramakta gecikmedi, Haziran 1861’de Abadzeh, Şapsığ ve Ubiıh bölgelerini birleştirerek sonuna kadar direnmek amacıyla, Soçi yakınlarında Çerkes Milli Meclisi ve bu meclise dayalı 15 üyeli bir Meclis Yönetimi oluşturdu. Yönetim Rus Çarıyla uzlaşmaya çalıştıysa da II. Alexander ya sürgün ya da Kuban Irmağı boylarına, sıtma yatağı bataklıklara yerleşmelerini buyurdu. Kabul etmedi bunuj Adıgeler. Ve 1862’de Rus harekatı başladı, Çerkesler bir yıl süreyle savaştılar. Rusları durdurdular ancak sonunda tükendiler ve ateşkes imzalandı. Rus ateşkes mi dinler! Karlar eriyince, Şubat 1864’de, ateşkes imzalandığından silah bırakmış Adıgelerin topraklarına girdi Ruslar. Ve soykırım başladı; sadece çok az bir bölüm istavroz çıkardığından kalabilme izni koparabildi. Ama onlar da bu utançla fazla yaşayamayıp Ruslara saldırınca hepsi katledildi. Adıge Hak’uç topluluğu dağları tuttu, 1870’e değin direndi ama sonunda hepsi, aileleriyle birlikte katledildi.


Sürülen nüfusun en az 750 bini yolda hastalık, açlık ve soğuktan öldü. Geri kalanların 500 binini Ruslar katletti. Tahminn 50 bin Adıge Trabzon’a gitmek için bindikleri gemilerin batması sonucu hayatını yitirdi. Çerkesya’yı boşaltma işlemi Haziran 1864’de sona erdi. W.E. D Allen, “Kuzeyde Kuban Irmağı ağzından Güney’de Psıbe Irmağı ağzına değin uzanan Karadeniz kıyıları ve iç kesimlerinde bir tek Çerkes sağ bırakılmamıştır.” der. Ülke ıssız ve ürkütücü bir sessizliğe, yalnızlığa ve hüzün yumağına dönüşür. Çerkes yerleşim alanları ateşe verilir, tarlalar atlara çiğnetilir, meyve ağaçları askerlerce birer birer kesilir.Amaç, Adıge dönüşüne fırsat ya da dağlarda direnenlere yani Hak’uçlara yararlanacakları hiç birşey bırakamamaktır...Bu gün Türkiye’de 3 milyon Çerkes yaşamaktadır tahminlere göre; hepsine baş sağlığı diliyorum efendim.


Aziz ÜSTEL
Çerkes soykırım 21 Mayıs 1864
www.stargazete.com
http://haber.stargazete.com/yazar/cerkes-soykirim-21-mayis-1864/yazi-755422

- - - Mesaj Güncellendi - - -

[video=youtube;CtDGvaPJM8w]http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=CtDGvaPJM8w[/video]
 

Elbruz46

Rektör
Katılım
22 Şubat 2008
Mesajlar
11,931
Reaksiyon puanı
1,338
Puanları
293
Çerkeslerin bitmeyen yası
Çerkesler, her 21 Mayıs'te yas tutar. 149 yıl önce Çarlık Rusyası'nın zulmünden kaçan yüzbinlerce Çerkes Karadeniz'i aşıp bu kıyılardan Türkiye'ye ulaşmıştı. Türkiyeli Çerkesler, bu yıl 25 Mayıs'ta Samsun'da bir kez daha atalarının manevi huzurunda olacaklar

fft64_mf1464133.Jpeg



Haber: MANSUR BALCI / Arşivi
Ablam anlatırdı. Annem ile annesi, her ayın 15’inde dolunayda, balkona çıkarlar, birlikte ağlarlarmış. Anneannem öldükten sonra da annem, yıllarca bunu sürdürdü. Annem sürgünle gelen kuşaktan değildi ama annesi genç kız iken sürgünle gelmişti. Yurtlarından koparılıp sürülürken akrabalar-arkadaşlar aralarında sözleşmişler, “Her dolunayda aya bakarak birbirimizi düşünelim; birbirimizi unutmayalım” diye… Sonraları bu sessiz anma-yas eyleminin Türkiye ’de ve Kafkasya’da birçok yerde yapıldığını öğrendim. Her ay tekrarlanan bu dramatik ritüel, kitle iletişim araçlarının olmadığı bir zamanda, bir tür telepati yoluyla karşılıklı duygu transferini, fiziki olarak koparılmış bağları korumayı ve yaşatmayı olanaklı kılmış. Çerkeslerde yas, hatırlamanın, ayakta kalmanın ve kolektif aidiyetin bir biçimi olarak yaşanmış, yaşatılmış… Yazı dilinin olmadığı koşullarda, kolektif hafızada kayıt tutma, arşivleme işlevlerini yerine getirmiş.


Sürgün, 1864


Çerkesler, Kafkasya coğrafyasının otonom halkları olup, 1864’te başlayan sürgünle yurtlarından sürülmüşlerdi. Tarihlerinin M.Ö. 8000’li yıllardan daha da eski olduğu, yeni kazılarla bilinir hale geldi. Kafkasya coğrafyası, tarih boyunca büyük güçlerin siyasi ve askeri didişme alanı oldu. Hunlar, Moğollar, Türkler ve Ruslar gibi büyük askerileşmiş toplumların yer değiştirmelerinin geçiş alanı oldu. Komşu halkların güçlenmesine bağlı olarak, yayılma alanları açısından iştah kabartıcıydı da. Tatar Hanlığı, Çarlık Rusyası gibi… Bu askeri siyasi hareketlerin ortasında merkezi devlet olarak örgütlenmeleri sürekli sekteye uğratılan Çerkesler, dilleri, kültürleri ve gelenekleri yanında, kendilerine özgü sert iç yasalarıyla yine de ayakta kalmayı başarmışlardır. Yaşamları boyunca savaş içinde kalan bu halkın doğası sertleşmiş, yasaları keskinleşmiş ve başka halklara güvenleri azalmış.


Çarlık Rusyası


1764’te Çarlık Rusyasının, Kaberdey bölgesine saldırısıyla Kafkas-Rus savaşları başladı. Çarlık Rusyası’nın güney denizlerine inmesi, denizlerde hakimiyet ve dünya ticaretinde pay alması, Çar I. Petro’nun Rusya’nın geleceğine yönelik temel politikasıydı. Daha sonraki Çarlar-Çariçeler için de bir vasiyet olarak benimsenen bu politika, dünya ekonomisinde ticaretin yerini sanayinin alışına kadar devam etti. Güçlü İngiltere , Rusları Baltık Denizi’ne çıkarmadı. O yol kapalı idi. Kuzey Buz Denizi o dönemin teknik koşullarına bağlı olarak bir deniz yolu değildi. Dünyaya açılmak için geriye kalan tek yolun Karadeniz olması, Çerkeslerin talihsizliği oldu. Çarlık ordusunun Kafkasya’ya girişiyle başlayan savaş, sayıca ve teknolojik anlamda çok üstün bir orduya karşı topyekun bir halk savunması olarak sert ve acımasız koşullarda yüzyıl sürdü. Çerkesler, Çarlık ordusunu Kafkaslar’da durdurdu, kilitledi ve en azından iki kıtada tarihin gidişini etkiledi. Sonuçta, Çerkeslerin yenilgisiyle savaş bittiğinde, sistematik bir kıyım başladı, Çerkes halkının tamamına yakını yurtlarından sürüldü. 21 Mayıs 1864, bu kıyım ve büyük göçün başladığı gündür. Çerkesler, dünyanın her yanında bir gün yas tutarak bu trajedi ile yüzleşirler.
Rus, Osmanlı ve İngiliz arşivlerine göre, iki milyon Çerkes sürgün edildi. Bunların 500 bini yollarda öldü. Sağ kalanlar da salgın hastalıklar, açlık, dil bilmemek, para ve işlerinin olmaması gibi nedenlerle yıllarca sefalet içinde yaşadı. Ağırlıklı olarak Osmanlı topraklarına sürülen Çerkesler, İmparatorluğun dağılmasıyla kurulan her devlette varlar. Yaklaşık, üç ile dört milyon civarındaki sayıları ile Türkiye’de ikinci büyük azınlık Çerkeslerdir. Ürdün, Suriye ve İsrail’de de sayıları küçümsenmeyecek azınlık durumundalar.


Stalin döneminde


Çerkesler, Sovyetler kuruluncaya kadar, Çarlık tarafından kendi anayurtlarında sistematik bir yok edilme politikası yaşadı. Baskılar, köy ve bölge boşaltmalar, toplu sürgünler gibi. Sovyetler Birliği’nin kuruluşu, Çerkeslere özerk cumhuriyetler statüsü kazandırdı. Yazılı dil, edebiyat ve folklorlerini geliştirmelerinin önünü açarken, devlet yönetme yeteneklerinin de oluşumuna ve gelişimine olanak tanıdı. 1917 Sovyet devriminden sonra Kafkasya’da Abhazya, Adigey, Karaçay-Çerkesk, Kabartay-Balkar, Osetya, Çeçen-İnguş ve Dağıstan özerk cumhuriyetleri kuruldu. Stalin dönemindeki baskı ve kıyımlardan Çerkesler de paylarına düşeni aldı, sindirildiler. Birçok aydın ve ileri gelenleri öldürüldü, sürüldü; zaman zaman halkın bir kısmı topluca sürgüne yollandı.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Kafkasya coğrafyası da yeniden hareketlendi ve çeşitli çatışmalara sahne oldu. Günümüzde Abhazya bağımsız bir devlet. Adigey, Kaberdey-Balkar, Karaçay-Çerkesk, İnguşetta, Çeçenistan ve Dağıstan, Güney Osetya Rusya Federasyonu’nu oluşturan cumhuriyet ve yönetimlerden.


Diaspora Çerkesleri


Çerkeslerin diasporada örgütlenmeleri sivil örgütler şeklinde oldu. Türkiye’de örgütlenme, Meşrutiyet’in ilanıyla kurulan, Çerkes Teayyun Cemiyeti’yle başlar. Cumhuriyet döneminin örgütlenme türü ise Kafkas Kültür Dernekleri şeklinde oldu. Günümüzde, 60’ın üzerinde derneğin oluşturduğu bir çatı örgütü olan Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED) yanında araştırma ve yayın alanlarında faaliyet gösteren Kafkas Araştırma Kültür ve Dayanışma Vakfı (KAFDAV), Türkiye’nin en önemli Çerkes sivil toplum örgütleri. Federasyonun yayın organı ise Nart dergisi. Merkezi Kaberdey Cumhuriyeti’nin başkenti Nalçik’de olan, Dünya Çerkesleri Birliği (DÇB) en üst düzey sivil örgüttür. Bunun dışında Almanya , Fransa, Hollanda, Danimarka, Ürdün, Suriye ve İsrail başta olmak üzere, birçok ülkede Kafkas Kültür Dernekleri var.
Modernleşme ve kentleşmeye paralel olarak diaspora Çerkeslerinin toplu yaşamları parçalandı ve hızlı bir asimilasyona uğradılar. Bugün en ciddi sorunları ve amaçları, dillerini korumak ve anavatanlarına göçü teşvik etmek. Dillerini kaybederlerse, kültürlerinin ve kimliklerinin de kaybolacağını biliyorlar. Bütün çabalara rağmen önlenemeyen asimilasyona karşı, yaşadıkları ülkelerde demokratik hakları ve kültürel talepleri için örgütleniyorlar. 21 Mayıs eylem ve etkinlikleri, Çerkeslerin yaşadıkları ülkelerde kendi kimlikleri ile var olma çabalarını dile getirme anlarıdır.

http://www.radikal.com.tr/radikal2/cerkeslerin_bitmeyen_yasi-1134198

- - - Mesaj Güncellendi - - -

[video=youtube_share;OO6GyJRZgR4]http://youtu.be/OO6GyJRZgR4[/video]
 

KenseiTakezo

Profesör
Katılım
17 Eylül 2009
Mesajlar
1,132
Reaksiyon puanı
4
Puanları
218
Bu olaydan bahseden televizyon kanalı oldu mu ? Haberlerde falan geçti mi bu konu hiç ?
 

Elbruz46

Rektör
Katılım
22 Şubat 2008
Mesajlar
11,931
Reaksiyon puanı
1,338
Puanları
293
Bu olaydan bahseden televizyon kanalı oldu mu ? Haberlerde falan geçti mi bu konu hiç ?

Bu sene medyayı takip edemedim ama yıllardır medya bu konuyu gözardı ediyor. Rusya bu konuyla ilgilenen gazetecileri açıkça tehdit ediyor. Örnek Fuat Uğur.

Geçen seneden bir örnek vereyim.
Her sene Çerkesler 21 Mayıs'ta kendi şehirlerinde ve imkanı olanlar İstanbul ve Samsun'a giderek anma törenleri yapar.
Geçen sene yine İstanbul Taksim'de binlerce Çerkes yürüyüş yaptılar, Rusya'yı kınadılar.
Binlerce kişi yerel kıyafetler, ellerinde Yeşil Sarı bayraklar ile tamamen göz ardı edilemeyecek şekilde yürüyüş yaptı.
Ben akşam anahaber bültenlerinde bunun haberini bekliyordum.
İstanbul'un göbeği Taksim'de binlerce insan bir eylem yapıyorsa bunun bir haber değeri olmalı!
Haberler tek tek geçti, ve son habere geldi, yine Çerkesler konu olmadı diyecektim ki spiker Bugün Taksim'de deyince sonunda dedim.
Ama büyük bir hayal kırıklığı!
Bugün Taksim'de ilginç görüntüler kameralara yansıdı, haber başlığı, haberin içeriği 2 kişi çalıyor iki kişi de oynuyor, çevredekiler bile bunlar ne yapıyor diye bakmıyor, ama anahaberde bu adamlar konu oluyor.
Aynı gün orada yürüyüş yapan binlerce Çerkes ise haber dahi olmuyor.

Yıllardır bu konu az da olsa TRT ekranlarında kendisine yer bulabiliyor özel kanallar bir şekilde bu durumu sansürlüyorlar!
 

goodolddays

Dekan
Katılım
30 Ağustos 2010
Mesajlar
6,907
Reaksiyon puanı
202
Puanları
243
Bugün gün içinde bu konuyla ilgili tanıklıkları paylaşacağım. Duyguları kelimelere dökmek mümkün değil, en azından sizlerde de bi farkındalık oluşturmak istiyorum.
Ben de bir Çerkesim!
İ. Dzarov: “ Osmanlı’ya göç etmek üzere yola çıkanların yarısı bile oraya ulaşamadı. Bu denli bir perişanlık insanlık tarihinde çok azdır.”

St.Petersburg Gazetesi: “Savunmaları ile ölümsüzleştirdikleri sahillerden kaçış başladı. Çerkesya artık yok. Dağlardaki artıkları da askerlerimiz yakında temizleyecek ve savaş kısa zamanda sona erecek...”

- - - Mesaj Güncellendi - - -

IMG_9650.JPG
Kafkas Dernekleri Federasyonu tarafından her yıl düzenlenen “21 Mayıs Çerkes Soykırım ve Sürgünü Anma Etkinliği” bu yıl 16 Mayıs Cumartesi günü, Kefken-Karaağaç ve Babalı köylerinde gerçekleştirildi.
Anma etkinliğine; Kaffed’e bağlı derneklerin yönetici ve üyeleri, Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu (Birkaffed) yönetici ve üyeleri, toplumsal sorunlarımız için faaliyet gösteren çeşitli gruplar, Suriyeli kardeşlerimiz, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden gelen binlerce Abhaz, Adıge, Çeçen, Oset ile birlikte halkımızın sorunlarına duyarlı dostlar katıldı.
Anma programı Karaağaç Köyü Mezarlığı Sürgün Anıtı'nda başladı. Kaffed Genel Başkanı Y. Aslankaya yaptığı konuşmada, yüz yıl süren Rus-Kafkas savaşlarında ve sürgün yollarında yaşamını kaybeden atalarımızı rahmetle andıklarını belirterek Karaağaç mezarlıklarının gün yüzüne çıkartılması sürecini anlattı ve, “…bu mekanların atalarımızın verdikleri yaşam mücadelesinin anlam ve önemine uygun olarak yeniden düzenlenmesi, tarihimize saygımızın bir gereğidir. Karaağç ve Babalı, Çanakkale Şehitliği ve Gelibolu gibi tüm dünya tarafından tanınmalıdır” dedi.
Karaağaç Köy Muhtarı Mekmet Elmacı, CHP Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ve Birkaffed Genel Başkanı Ata Katı birer konuşma yaptılar. Abhazya Cumhuriyetinden gelen Dünya Abhaz-Abazin Birliği Genel Sekreteri Genadi Alamia yaptığı konuşmada; Abhaz- Adıge dayanışmasının ve kardeşliğinin önemini vurgulayarak varolan dayanışmayı baltalamaya çalışanlar ile kardeşleri ayrıştırmaya soyunanlar olduğunu söyledi . Adıge tarihçi, şair, yazar, etnograf Nole Zaur’un Abhaz Adıge kardeşliği üzerine sözleriniden bir alıntı yaparak, “… Biz Abhaz ve Adıgeler, kökleri aynı olan iki ağaç gibiyiz, öz kardeşler olarak birlikte olmadan bu dünya üzerinde varolmamız mümkün değildir.” dedi.
Mezarlık programında ayrıca Kur’an-ı Kerim okundu ve Ekrem Akbaş tarafından Abazaca, Yusuf Vurdem tarafından Adıgece dualar edildi, temenniler dile getirildi.
Karaağaç köyündeki programdan sonra Babalı sahilinde toplanan yaklaşık 10 000 kişi, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Kocaeli Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu ve Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sadettin Hülagü’nün de katılımıyla, ellerde bayrak, döviz ve karanfillerle kortej halinde yürüdü. Kortej sahilde yerini aldıktan sonra Kocaeli Belediye Başkanı İ. Karaosmanoğlu ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. Işık birer konuşma yaptı. Değerli büyüklerimiz Doğan Özden Adıgece ve Ekrem Akbaş da Abazaca günün anlamını belirten konuşma yaparak temennilerde bulundular. Bu konuşmalar sonrasında denize çelenk ile sahile karanfiller bırakıldı.
Kaffed Genel Başkanı Y. Aslankaya yaptığı konuşmada; Halkımızın dağılmışlığının, dilimizin ve kültürümüzün yok olmanın eşiğinie gelmesinin temel nedeninin uğradığımız soykırım ve sürgün olduğunu belirterek, Rus Çarlığının ve Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasçıları olan Rusya ve Türkiye’nin tarihleriyle yüzleşerek Çerkes Soykırım ve Sürgününü tanımaları ve uğradığımız haksızlıkların telafi edilmesi yolunda birlikte çalışmaları gerektiğini söyledi. Ancak Rusya ve Türkiye yönetimlerinin sorunlarımıza karşı duyarsız kaldığını da vurguladı. Konuşmasına toplumuzun içinde bulunduğu örgütsel dağınıklığa değinen Aslankaya; “…Dışarıdan bakanların hayretle izlediği hakaret ve nefret dolu söylemler halkımızın varoluş mücadelesine hiçbir katkı sunamaz. Halkımızın sorunlarına duyarlı olduğunu iddia eden tüm kişi ve kurumları itidalli davranmaya davet ediyorum” dedi. Dünyanın dört bir yanına savrulmuş olmasına rağmen halkımızın hala bir bütün olduğunu belirten Aslankaya, “…Bu akşam burada yakılacak NART ateşinin külleri sönmeden, 21 Mayısta anavatandaki kardeşlerimizle buluşacağız. Bu 151 yıllık diaspora tarihinde bir ilk olacak” dedi ve Adıgece yaptığı özet ve temenniler ile konuşmasını tamamladı.
Daha sonra değerli büyüğümüz İlhan Aydemir tarafından Adıgece dua edildi. Sayın Mesut Zorlu tarafından sunumu yapılan ve anavatandaki savaşın sonrasında atalarımızın sürgüne gönderilmesi ile bu topraklara ulaşabilenlerin NART ateşini yakmasının görseller ile anlatıldığı programa geçildi. Program süresince sürgün ve soykırım yolları ile bu topraklarda atalarımızın çektiği acılar, dev ekrandaki görseller eşliğinde ve bölümler halinde dile getirildi. Halkımızın varoluş mücadelesindeki kararlılığı vurgulandı. Değerli sanatçılarımız Havva Karadaş, Rahşan Erdoğan Yılmaz tarafından ağıtlar söylendi, Doğan Özden tarafından şiir okundu.
NART ateşi yakıldıktan sonra mezar taşı nöbetine geçildi. Mezar taşı nöbeti sonrasında 1000 adet meşale yakıldı. Meşaleli yürüyüş sonrasında yanar haldeki meşaleler sahile dikildi.

21 Mayıs Çerkes Soykırım ve Sürgün Anma Etkinliği, gençlerin sabaha kadar süren NART Ateşi Nöbeti ile tamamlandı.

KAFFED

- - - Mesaj Güncellendi - - -

IMG_9629.JPG


- - - Mesaj Güncellendi - - -

Bir alıntı daha:
Çerkeslerin köyünü yaktık hayvanlarını
öldürdük ekinlerinin üstünde atlarımızı
sürdük.. Çocuklarını acımasızca öldürdük...
Ve Çar bize bu katliamları yaptık diye bu onur madalyasını verdi hangi onur?
Hangi onurlu insan bunları yapar?
Ben Tanırı'ya beni affetmesi için her gün
yalvarıyorum. Onlar vatanlarını savundular ve yiğit insanlardı.
Biz ise insanlıktan çıkmış birer ucubeden
farksızdık, elimize esir düşen Çerkeslerle yan
yana geldiğimizde sanki biz onların esiri gibi
duruyorduk.
Onlar ise dimdik vakur duruşlarından taviz
vermiyorlardı.
Tanrı beni affetsin.

Yüzbaşı Alexander Zyatov (1865)
 
Üst