h2ocukluegg
Asistan
- Katılım
- 4 Nisan 2009
- Mesajlar
- 313
- Reaksiyon puanı
- 1
- Puanları
- 0
Okulumuz Kültür Edebiyat Kulübü dergisi için yazmış olduğum bir yazı. İyi kötü yorumlarınızı bekliyorum 
5200 yıldır yazı yazmak diye bir şey var. İnsanlık tarihinin tartışmasız en büyük buluşu. Gerçekleştirilmiş ve gerçekleştirilecek olan buluşların temeli. Yazılar kimi zaman taşlara kazındı kimi zaman ağaç kütüklerine. Kimi zaman deriye, kağıda, bilgisayar ortamına. Ama 5200 yıldır hep yazıldı.
Yazıldığında bazen duyguları dile getirdi, bazen bir şeyler öğretti, bazen güldürdü-ağlattı, bazen tarihi yazdı, geçmişi geleceğe iletti.
Kiminin mevkisini yükseltti, kimisinin başını götürdü, kimisinin ekmek teknesi haline geldi. Kimisinin eğlencesi oldu, kimisinin yazı yazmak sevdası oldu.
Bir zamanlar taşlara kazınıp dikildi, bir zamanlar güvercinler ayağında uçarak ferman oldu, haber oldu, mektup oldu. Bir zamanlar dağıtımında atlılar, insanlar görevlendirildi. Şimdi ise kablolar üzerinden gideceği yerlere ulaştırılıyor. Gün oldu o tonlarca ağırlıktaki taşlara kazınan yazılar elektromanyetik dalgalarla gideceği yerlere ulaştırıldı. Yıllarca yazılan kitaplar avuç içine sığar oldu.
Yazı oldu dünyayı değiştirdi, yazı oldu yazarını canından etti, yazı oldu yazanını zengin etti.
Yazı öyle bir şey ki dünyanın he yerinde her alanında kullanılıyor. Yazının icadından bahsedersek bu yazı bitmez. Yukarıda yazılanları siz de biliyordunuz. Onlar bu yazıda yazılanların ve yazılacakların öneminin daha iyi anlaşılması için kısa bir hatırlatma niteliğindeydi. Gelelim yazıyı yazmaya.
Yazmak yetenek işi değil cesaret işidir. Nasıl okuma yazmayı yavaş yavaş sindire sindire pratik yaparak öğrendiysek görevimiz olan yazı yazma işleri dışında birilerine faydalı olabilmek, bir şeyler öğretmek, güldürmek, hüzünlendirmek, vaktimizi kendimiz ve başkaları için daha faydalı hale getirmek için yazı yazarken de bu yazıları daha anlaşılır, akıcı, akılda kalıcı, ve etkili yazmayı da yavaş yavaş öğreniriz.
Her gün yazıları gazetelerde çıkan köşeyazarları, onlarca kitabı basılmış yazarların yazma, yazdıklarıyla beğenilme, ses getirme yetenekleri Allah(c.c) tarafından verilmiş bir yetenek değildir. Allah(c.c) bu kişilere bizlere verdiği gibi zeka nimetini vermiştir. Bu kişiler bu yazıyı okuyan herkesteki gibi bir zekaya sahiptir. O kişileri yazar yapan değer, cesarettir. Hepsi ufak ufak yazılarla başlamıştır yazı yazmaya.
Günümüz yazarları da sizin gibi ne yazayım, aklımdaki düşünceleri kağıda nasıl dökeyim diyerek ve sonunda kendi düşüncelerini, duygularını, bilgilerini eline kağıt kalemi alıp yazmaya başlayarak şu anda bulundukları noktaya ulaşmışlardır.
Yazmak güzeldir. Neden? Yazı söz gibi uçmaz. Şu anda çok eski devirlerden günümüze gelen büyük insanların büyük sözleri vardır. Ama o sözlerin hepsi bugüne kadar yazı ile gelmiştir, yazı ile ileri ki nesillere aktarılacaktır.
Yazı yazmak konuşmaktan daha zor olduğu düşünülse bile konuşmaktan kolaydır. Konuşurken pek fazla zamanınız yoktur, söyleyeceğiniz her şey ağzınızdan hemen çıkıvermez, cümleler yazılarda olduğu gibi her zaman toparlanmaz, düşünceniz ya da herhangi bir bilginiz ne kadar etkili olsa bile o konularda konuşurken yazı yazarken ki kadar rahat olamaz, kendinizi daha rahat ifade edemezsiniz. Çünkü yazı yazarken geceler gündüzler sizindir.
Yazı yazmak bilgi ister, fikir ister. Okuma yazması olan değil, herhangi bir konuda bilgisi, fikri, çözümlemesi olan kişi yazmalıdır ki hem kendini yüceltsin hem birilerine faydalı olabilsin. Şu hayatta herhangi bir konuda bilgisi, bir fikri ya da olaylara herhangi bir yorumu olmayan bir insan var mıdır? Hiç sanmıyorum. Ama bu bilgilerini, deneyimlerini, fikirlerini başkalarından saklayan ya da saklamak istemeyip de kendini ifade edemeyen bir çok kişi, olduğuna hem fikiriz değil mi?
Kimse korkmasın aklındaki bir şeyleri paylaşmaktan. Bilgi güçtür, paylaşıldıkça büyür. Paylaştıkça, anlattıkça, öğrettikçe kazanıp kazandırabiliriz. Bunu yapmak çok zor, korkunç bir şey değil. Yazmak deli bir yürek istemez. Zaman ister, bilgi ister, birikim ister, konu ister, duygu ister, hayal ister, his ister, deneyim ister Hepsi aynı anda olacak da değil. Dediğim gibi, zamanla geliştirebiliriz kendimizi bu konuda.
Ama yazmamızın önündeki en büyük engel ne biliyor musunuz? Nefis. Nefsiniz neden istesin birileriyle bir şeyleri paylaşmanızı, birilerine bir şeyler öğretmenizi. Size der ki ya başka işin mi yok çevrendekiler ne der? sana mı kaldı yazmak bir sürü kitap dergi gazete var ya neden paylaşasın ki bildiklerini senin farkın olsun daha önemli işlerin var bırak sen onları bitmez bu fısıldamalar. Ve biz de nefsimize inanır, onun yolundan gideriz. Fakat bu tür fısıltıların cevabı çok basit.
Başka işin mi yok > Yok, bilgi ve birikimleri birilerine aktarmak daha önemlidir değil mi?
Çevrendekiler ne der? > Aferin der, teşekkür eder, takdir eder. Sadece senin başarından rahatsız olanlar farklı gözle bakar. Yazarlara en büyük doping olumsuz eleştirilerdir.
Sana mı kaldı yazmak bir sürü kitap dergi gazete var ya > Evet insanlar gazete, dergi ve ya kitaplardan bir çok şey öğrenebilir ama senin öğreteceğin şeylerin bir çoğunun bir çok gazete, dergi ve ya kitapta olmadığına eminim.
Neden paylaşasın ki bildiklerini, senin farkın olsun > Farkını bilip de sende gizli olan şeylerle gösteremezsin. Farkını kimsenin yapmadığını yaparak, bilginin gücüne inanıp bu gücün paylaştıkça arttığını bilerek paylaşmaktır.
Daha önemli işlerin var bırak sen onları > Bizim paylaşmaktan, yazmaktan önemli gördüğümüz şeylerin hepsi anlık ve dünyevi şeyler. Arkanda bir eser, bir bilgi, ufak bir deneyim bırakmak hiç bir şeyden önemli değil.
Bu tür kuruntular sizi korkutmasın. En ünlü, en sağlam kalemlere bile kimler kimler ne çeşit eleştiriler yapıyor. Ama kimse yolundan şaşmıyor, bu olumsuzluklar onlara daha da kuvvet veriyor. Siz bir yazmayı deneyin, yazın, paylaşın ve görün. Yazdıkça yazasınız gelecek. Ama o ilk adımı lütfen atın.
Alıntıdır: http://www.buraksworld.net/yazi-yazmak-hakkinda-bir-yazi.html

5200 yıldır yazı yazmak diye bir şey var. İnsanlık tarihinin tartışmasız en büyük buluşu. Gerçekleştirilmiş ve gerçekleştirilecek olan buluşların temeli. Yazılar kimi zaman taşlara kazındı kimi zaman ağaç kütüklerine. Kimi zaman deriye, kağıda, bilgisayar ortamına. Ama 5200 yıldır hep yazıldı.
Yazıldığında bazen duyguları dile getirdi, bazen bir şeyler öğretti, bazen güldürdü-ağlattı, bazen tarihi yazdı, geçmişi geleceğe iletti.
Kiminin mevkisini yükseltti, kimisinin başını götürdü, kimisinin ekmek teknesi haline geldi. Kimisinin eğlencesi oldu, kimisinin yazı yazmak sevdası oldu.
Bir zamanlar taşlara kazınıp dikildi, bir zamanlar güvercinler ayağında uçarak ferman oldu, haber oldu, mektup oldu. Bir zamanlar dağıtımında atlılar, insanlar görevlendirildi. Şimdi ise kablolar üzerinden gideceği yerlere ulaştırılıyor. Gün oldu o tonlarca ağırlıktaki taşlara kazınan yazılar elektromanyetik dalgalarla gideceği yerlere ulaştırıldı. Yıllarca yazılan kitaplar avuç içine sığar oldu.
Yazı oldu dünyayı değiştirdi, yazı oldu yazarını canından etti, yazı oldu yazanını zengin etti.
Yazı öyle bir şey ki dünyanın he yerinde her alanında kullanılıyor. Yazının icadından bahsedersek bu yazı bitmez. Yukarıda yazılanları siz de biliyordunuz. Onlar bu yazıda yazılanların ve yazılacakların öneminin daha iyi anlaşılması için kısa bir hatırlatma niteliğindeydi. Gelelim yazıyı yazmaya.
Yazmak yetenek işi değil cesaret işidir. Nasıl okuma yazmayı yavaş yavaş sindire sindire pratik yaparak öğrendiysek görevimiz olan yazı yazma işleri dışında birilerine faydalı olabilmek, bir şeyler öğretmek, güldürmek, hüzünlendirmek, vaktimizi kendimiz ve başkaları için daha faydalı hale getirmek için yazı yazarken de bu yazıları daha anlaşılır, akıcı, akılda kalıcı, ve etkili yazmayı da yavaş yavaş öğreniriz.
Her gün yazıları gazetelerde çıkan köşeyazarları, onlarca kitabı basılmış yazarların yazma, yazdıklarıyla beğenilme, ses getirme yetenekleri Allah(c.c) tarafından verilmiş bir yetenek değildir. Allah(c.c) bu kişilere bizlere verdiği gibi zeka nimetini vermiştir. Bu kişiler bu yazıyı okuyan herkesteki gibi bir zekaya sahiptir. O kişileri yazar yapan değer, cesarettir. Hepsi ufak ufak yazılarla başlamıştır yazı yazmaya.
Günümüz yazarları da sizin gibi ne yazayım, aklımdaki düşünceleri kağıda nasıl dökeyim diyerek ve sonunda kendi düşüncelerini, duygularını, bilgilerini eline kağıt kalemi alıp yazmaya başlayarak şu anda bulundukları noktaya ulaşmışlardır.
Yazmak güzeldir. Neden? Yazı söz gibi uçmaz. Şu anda çok eski devirlerden günümüze gelen büyük insanların büyük sözleri vardır. Ama o sözlerin hepsi bugüne kadar yazı ile gelmiştir, yazı ile ileri ki nesillere aktarılacaktır.
Yazı yazmak konuşmaktan daha zor olduğu düşünülse bile konuşmaktan kolaydır. Konuşurken pek fazla zamanınız yoktur, söyleyeceğiniz her şey ağzınızdan hemen çıkıvermez, cümleler yazılarda olduğu gibi her zaman toparlanmaz, düşünceniz ya da herhangi bir bilginiz ne kadar etkili olsa bile o konularda konuşurken yazı yazarken ki kadar rahat olamaz, kendinizi daha rahat ifade edemezsiniz. Çünkü yazı yazarken geceler gündüzler sizindir.
Yazı yazmak bilgi ister, fikir ister. Okuma yazması olan değil, herhangi bir konuda bilgisi, fikri, çözümlemesi olan kişi yazmalıdır ki hem kendini yüceltsin hem birilerine faydalı olabilsin. Şu hayatta herhangi bir konuda bilgisi, bir fikri ya da olaylara herhangi bir yorumu olmayan bir insan var mıdır? Hiç sanmıyorum. Ama bu bilgilerini, deneyimlerini, fikirlerini başkalarından saklayan ya da saklamak istemeyip de kendini ifade edemeyen bir çok kişi, olduğuna hem fikiriz değil mi?
Kimse korkmasın aklındaki bir şeyleri paylaşmaktan. Bilgi güçtür, paylaşıldıkça büyür. Paylaştıkça, anlattıkça, öğrettikçe kazanıp kazandırabiliriz. Bunu yapmak çok zor, korkunç bir şey değil. Yazmak deli bir yürek istemez. Zaman ister, bilgi ister, birikim ister, konu ister, duygu ister, hayal ister, his ister, deneyim ister Hepsi aynı anda olacak da değil. Dediğim gibi, zamanla geliştirebiliriz kendimizi bu konuda.
Ama yazmamızın önündeki en büyük engel ne biliyor musunuz? Nefis. Nefsiniz neden istesin birileriyle bir şeyleri paylaşmanızı, birilerine bir şeyler öğretmenizi. Size der ki ya başka işin mi yok çevrendekiler ne der? sana mı kaldı yazmak bir sürü kitap dergi gazete var ya neden paylaşasın ki bildiklerini senin farkın olsun daha önemli işlerin var bırak sen onları bitmez bu fısıldamalar. Ve biz de nefsimize inanır, onun yolundan gideriz. Fakat bu tür fısıltıların cevabı çok basit.
Başka işin mi yok > Yok, bilgi ve birikimleri birilerine aktarmak daha önemlidir değil mi?
Çevrendekiler ne der? > Aferin der, teşekkür eder, takdir eder. Sadece senin başarından rahatsız olanlar farklı gözle bakar. Yazarlara en büyük doping olumsuz eleştirilerdir.
Sana mı kaldı yazmak bir sürü kitap dergi gazete var ya > Evet insanlar gazete, dergi ve ya kitaplardan bir çok şey öğrenebilir ama senin öğreteceğin şeylerin bir çoğunun bir çok gazete, dergi ve ya kitapta olmadığına eminim.
Neden paylaşasın ki bildiklerini, senin farkın olsun > Farkını bilip de sende gizli olan şeylerle gösteremezsin. Farkını kimsenin yapmadığını yaparak, bilginin gücüne inanıp bu gücün paylaştıkça arttığını bilerek paylaşmaktır.
Daha önemli işlerin var bırak sen onları > Bizim paylaşmaktan, yazmaktan önemli gördüğümüz şeylerin hepsi anlık ve dünyevi şeyler. Arkanda bir eser, bir bilgi, ufak bir deneyim bırakmak hiç bir şeyden önemli değil.
Bu tür kuruntular sizi korkutmasın. En ünlü, en sağlam kalemlere bile kimler kimler ne çeşit eleştiriler yapıyor. Ama kimse yolundan şaşmıyor, bu olumsuzluklar onlara daha da kuvvet veriyor. Siz bir yazmayı deneyin, yazın, paylaşın ve görün. Yazdıkça yazasınız gelecek. Ama o ilk adımı lütfen atın.
Bir sen var sende senden içeri,
Nereye bakar isen dopdoplusun.
Nereye bakar isen dopdoplusun.
Alıntıdır: http://www.buraksworld.net/yazi-yazmak-hakkinda-bir-yazi.html