Sultan Vahidüddin Hanın Müdafaanamesi

Bu konuyu okuyanlar

Korpe

Rektör
Katılım
2 Ağustos 2009
Mesajlar
10,169
Reaksiyon puanı
16
Puanları
0
@Korpe Kardeşim Verdiğin bu Örnekler ile Bence konu kapanmıştır.
Eline,Yüreğine Sağlık.

Emeği geçen her kese teşekkürler

- - - Mesaj Güncellendi - - -

BG7gZ7sCMAAdX-9.jpg:large


Vahideddin İstanbul'dan ayrılmadan önce, devletin bekası için, Şeyhülislam Nuri Efendi'nin öncülüğünde dua ediyor.

Son mesajım olsun (inşallah)
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
mesajların birçoğunu okudum...fakat sanırım sizler vahdettin'in ingilizlerle yaptığı utanç verici yazışmaları okumadınız yada görmezden geliyorsunuz..ve abd başkanına gönderdiği mektubu
 

kgt1453

Asistan
Katılım
7 Şubat 2013
Mesajlar
158
Reaksiyon puanı
4
Puanları
18
Allahu Teala hepinizden razı olsun. Fikir ve gorusleriniz ile bizleri bilgilendirdiniz.
 

Ahbârî

Dekan
Katılım
6 Ekim 2009
Mesajlar
6,274
Reaksiyon puanı
345
Puanları
83
hain olduğunu söyleyen ve düşünenlere gelsin ... kendinin son anlarını okuyun, sürgüne gidişini...
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,324
Puanları
113
Estağfurullah @|SeYYaH| abi hayatta alınmam. Eleştiriye açık bir adamımdır. Konudaki yazı belirtilen Derin Tarih dergisinde geçiyor. Ben de o nüshayı görmediğim için öyle yazdım. Neden öyle yazdığıma gelince Mustafa Armağın'ın şimdiye kadar 5 kitabını okudum ve kitaplarından sadece 3'ünde bir kaç belge vardı. Yalnız bu bir kaç belgeyi geçersiz mi?? sayıyorum tabiki de hayır. Lakin kitaplardaki anlatımı iyisiyle kötüsüyle bizim tarihimiz şeklinde değil. Anlatımında hep bir hesaplaşma bir şeyleri değiştirme tarzı var. Bu da bende acaba belgeleri kılıfına mı?? uydurupta yayınlıyor şeklinde bir karamsarlığa sebep oluyordu. Vel hasıl en son okuduğum kitabında (Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı - 2) Murat Bardakçı'ya sataşmaları var. (Kitapta Şahbaba - şu anda okumaktayım). Ve sonunda bu kitabı(Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı - 2) okuduktan sonra bu tarihçimize güvenim iyice düştü. Çünkü bu sataşmayı bir TV programında yapabilirsin, gazete ve dergide de yapabilirsin lakin hayatta, yazmış olduğun kitapta yapamazsın. Sonuçta okuyucu kitle o kitapları siz sataşmalar yapın diye almıyor.

Bu arada Mustafa Armağan'ın "Kazım Karabekir'in Gözüyle Yakın Tarihimiz İstiklal Savaşı'nın İçyüzü" ve "Kızıl Pençe" kitapları fevkalede güzel yazılmıştı.

sevgili [MENTION=39204]desperado64[/MENTION], aslında bu bahsettiğin sataşma mevzuu sadece tarihçilerde değil, hemen bütün meslek erbabında geçerlidir. doğru mudur, yanlıştır elbette... ne ki, insanın doğasında var olan bir haslet işte...

mesela çok sevdiğim ve takdir ettiğim kadir mısıroğlu'nda da var bu hastalık, murat bardakçı'da da...
ama bu kusurları onların bize verdiklerini, yazdıklarını geçersiz kılmaz elbet.

mustafa armağan ile murat bardakçı kavgası uzun zamandır devam ediyor. tabii bu bizi üzse de nihayetinde kendi sorunları, ben her ikisinden de faydalanmaya çalışıyorum. ama haklı olduğun nokta şu ki, bir yazar yazdığı bir kitabına bu gibi şahsi kavgalarını almamalı, konu etmemeli. çok istiyorsan bu konuyla alakalı ayrı bir kitap yazarsın, ama ismini de "murat bardakçıya cevabımdır" gibi bişey yazarsın, vatandaş o zaman bunu bilerek alır. evet bu onların yanlış tarafları, fakat her iki yazarın da kitapları ve romanları okunmayı hak ediyor, ve oldukça yararlı kitaplar diye düşünüyorum.

yahu bir bak hele, adamlar kavga ediyor, yetmiyor, bu kavgaları bize bile yansıyor neredeyse! :D
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
Belirtmeden gecemeyecegim ama bazi arkadaslarimizin tavri asiri agresif. Soyledikleri dogrular bile bu agresif tavir yuzunden benimsenmemekte. Ayrica kucumseyici tavir takinarak biz hakliyiz, aciklayin bre kafirler seklinde yaklasim hic hos degil. Elbruz46 kardesimizin uslubundan biraz ders alin.

Alfabe haricindeki konularda ayni dusunceye sahip olmamiza ragmen ben bile bu tavir ve usluptan rahatsiz oldum. Donemin sartlari yuzunden dogrular, yanlis cok sey yapilmistir. Bu yuzden sahte kahramanlar cikarilmis, kimileri de vatan haini ilan edilmistir. Bu apayri bir konu. Lakin alfabeye yonelik elestriler ve nutuk un orjinalini simdi anlamiyoruz gibi serzenisler sizin bireysel eksikliginizdir. Bizim kendimizi cabamizla lazim gereken dilleri ogrenmisiz, bu konuda emek sarfetmisiz. Sizse oturmus, ee biz anlamiyoruz. Suclusu sensin, onlara, bunlar, sunlar.

Elbette elestrilecek cok sey var. Lakin her seyi harf inkilabindan bilip kestirip atmak yanlis diyoruz. Harf inkilabi yerinde bir degisiklikti. Lakin, ondan sonrasi olmasi gerektigi gibi degildi. Ozellikle egitimdeki eksiklikler dolaysiyla bu konular yeterince ogrenilemedi. Gonul isterdi ki, tarih olsun, Osmanlica, farsca ve arapca olsun dahi iyi bir egitim olanagi saglansaydi. Bu konuda soylenecek cok sey var.

Elimizdekinin kiymetini bilelim ve bu ulkeyi bir adim daha ileriye tasiyalim. Ama bunu etrafimizdakileri aptal yerinde koyup da yapmayalim. Hepimiz her seyi bilemeyiz ama birbirimizden cok sey ogrenebiliriz. Ben sahsen Elbruz46 kardesimizin yazdiklarindan cok sey ogrendim. Kendisi bilgisi ve uslubuyla cok takdir ettigim bir arkadasimizdir.

Son olarak birbirimizi kucuk gormeyi birakmaliyiz. Burada bir yaris icerisinde degiliz. Uslubumuzda daha az agresif davranirsak, insanlarin dogrular gorusleri benimsemesi daha kolaylasacaktir.

Ayrica Mobilden yazdigim icin aksakliklar olmakta, bunun icin Ayrica ozur dilerim.
 

nicktenban

Doçent
Katılım
17 Ağustos 2009
Mesajlar
708
Reaksiyon puanı
4
Puanları
18
Kadir Mısıroğlu'nu dinlemenizi tavsiye ediyorum. Gerçekleri görmek istiyorsanız, bizlere yıllardan beri ilk okul kitaplarından veya bilinçaltımıza zorla Vahdettin Han'ın hain olduğunu işleyen kitaplardan hiç bir bilgi edinemeyiz.
Kadir Mısıroğlu yaklaşık 2 yıldır bu düzenin gerçeklerini ortaya koymak için Tv programlarına çıkmıştır ve internet sitesi var.
Her iddaasını bir delile dayandırdığı için yalan söylüyor uyduruyor diyemiyorsunuz. Bir çok tarhiçi profesör olduğunu zanneden şahıslar, Kadir Bey'le Tv programlarına katılmışlar ancak izleyenler bile bariz bir şekilde kimin ilk okul kitaplarındaki yalan tarihe kimin ise gerçeklere dayalı konuştuğunu fark ediyor.
Bu zatı şiddetle, ön yargısız sadece dinlemenizi tavsiye ediyorum.
Bilgiye erişmek için yanlış veya doğru düşündüklerimizi mutlaka öğrenmek gerekir.

Merakınızı celbetmesi için örnek vermek istiyorum, bazı arkadaşların bahsettiği gibi Nutuk'un orjinali Genelkurmay arşivlerindedir. İzin verilmez. Kadir Mısıroğlu bu bilgilerden bazılarına vakıf. Videoların harikulade bir şekilde bunlardan bahsediyor.
Hatta Lozan Antlaşması'nın ( belki bilmessiniz ), tahsilatımız boyunca bize okutulmayan gösterilmeyen bir çok maddesinden bahsediyor. Ardından hepsine inkar edilmez kaynaklar gösteriyor.
Lozan Antlaşması'nın aslında bir zafer olmadığını onu dinleyince anlayacaksınız.

Kendisinin bu konuda bir çok videosu olsada ben meseleyi özetlemek için size bir kısım videosunu göstermek istiyorum.
[video=youtube;Z68csL5zFg4]http://www.youtube.com/watch?v=Z68csL5zFg4[/video]

Direk link

Kendisi hakkında objektif bir bilgi
Uzun yıllar Avukatlık yapmıştır.
Mustafa Kemal hakkında söyledikleri yüzünden ve ayrıca cumhuriyet hakkında söylediklerinden bir süre vatandaşlıktan atılmış , Rahşan Affı ile geri dönmüştür.
Trabzon / Akçaabatlı' dır.
Kendisi hakkında subjektif olarak ise,
Tam bir Osmanlı adamı, Türkçeyi gerçekten iyi derecede konuşan, 80 yaşını devirmiş olması halinde bile zekası ve dehasıyla, şuan hiç bir tarhiçi profösörün vakıf olmadığı bilgiye haizdir.

- - - Mesaj Güncellendi - - -

Bu arada Sevr Antlaşması hakkında Mustafa Kemal'in Nutuk'un dan, yani bilmediğimiz kısımlarından detaylı bir şekilde bahsediyor. Yani Sevr Antlaşması gerçeği bizim ilk okul kitaplarımızdaki gibi değil.
 

BERVA

Doçent
Katılım
24 Nisan 2011
Mesajlar
712
Reaksiyon puanı
8
Puanları
18
Hilafet niye kaldırılmış diye sormuşlar.

Hilafetin bi' hükmü mü vardı ki kaldırılmasın ?
Ki son halife kimdir hiç bir fikri,bilgisi olmayanlar konuşmuşlar,yazık.
Son halifeyi TBMM seçmiştir.Bu da TBMM'nin Halifeliği kaldırmak gibi bir niyeti olmadığını göstermektedir.
Fakat son halife Abdülmecid'in yetkileri tartışılırken Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk'ta da yazdığı ve TBMM'de söylediği o sözleri okuyunuz;

Bu konu fazlasıyla tartışılıp tahlil edilebilir. Ancak, tartışma ve tahlillerde ne kadar ileri gidersek, konuyu çözüme bağlamakta da o kadar güçlük ve gecikmelere uğrarız. Yalnız, şu noktaya hepinizin dikkatini çekerim. Bu Meclis, Türk halkının Meclisidir. Bu Meclis'in sıfat ve yetkileri yalnız ve ancak Türk halkının ve Türk vatanının varlığı ve kaderi ile ilgili ve onlar üzerinde etki yapabilir. Meclisimiz, kendi kendine bütün İslâm dünyasını içine alan bir güç ve kudrete sahip olamaz Efendiler! Türk milleti ve onun temsilcilerinden kurulmuş bulunan Meclis'imiz kendi varlığını, halife ünvanını taşıyan veya taşıyacak olan bir zatın eline veremez ve vermeyecektir Efendiler! Bundan dolayı İslâm dünyasında karışıklık varmış veyahut olacakmış. Bunların hepsi anlamsız ve yalan sözlerdir. Kim söylemişse yalan söylemiştir, yalan söylüyor.

Sevr'i imzalamadı demiş biri. Sevr nasıl kabul edildi, kimler tarafından imzalandı, Vahdettin niye imzalayamadı ?
Bi' zahmet araştırın.
Sevr'i imzalayamadı ama kabul etti !

Demişler ki para verdi gönderdi.

Peki Vahdettin'in para verip kurduğu Kuvayı İnzibatiye, Niye Ülkenin kurtulması için çabalayan bir Halk Ordusuna saldırdı ?

İngilizleri oyalamak istemiştir demişler,
Halkı niye İstanbul Fetvası ile M.Kemal Paşa'ya, Kuva-yi Milliye'ye karşı kışkırttılar ?

Mustafa Kemal'in Vahdettin'e yazdığı mektup iddia edilmiş. İddia diyorum çünkü aslı yok, var ama 50 sene açılmayacakmış niye açılmayacak arkadaş ? Mektubu müzeye veren Murat Bardakçı,mektubu kendi programında okuyan yine Murat Bardakçı.
E niye açılmasını istemiyorsun arkadaş bu mektubun 50 sene daha ?
Türkçe'sini okumuşsun,gazeteler yazmış Aslı niye açılıp okunmuyor ?

Aslını okuyamadığınız bir kağıda bakıp bu demektir ki Vahdettin hain değildir nasıl diyebiliyorsunuz arkadaş ?
Aslını bulup okuyabileceğiniz Vahdettin'in imzasını taşıyan bir mahkeme kararı var, ve o kararda da Mustafa Kemal ve arkadaşları hatta Kuva-yı Milliye terörist olarak itham ediliyor. O zaman bu belge de Vadettin'in hain demek midir ?

Vahdettin'in İngilizlere yazdığı mektuplar nedir peki ? Hepsi tek tek Vahdettin'in hain olduğunun ispatıdır öyle ise.

Bazıları için ise Vahdettin hain imiş değil imiş umurlarında değil.Onların amacı İlke ve İnkılapları kötülemek, Mustafa Kemal ve Arkadaşlarını hatta TBMM'yi lekelemek.

İngiliz askerleri İstanbul'a geldiğinde atının üstünde bir elinde tüfek diğer elinde kılıç arkasında güvendiği Türk milleti olduğu için hain değildir.

Vahdettin'in başarıları Mustafa Kemal'in önemsiz ufacık başarısını gölgeleyeceği için Vatan haini ilan etmişlerdir.

Hani Atalarımız diyorsunuz ya, İşte o Atalarımız'dan hangisi Ülkesi işgal altındayken sarayında oturmuş,hangisi milleti ezilirken,kan ağlarken hangisi düşmanı sarayında ağırlamış.

Sizin atalarınızı bilmiyorum ama benim Atalarım ülkesini işgal etmiş düşmanın kılını kesme pahasına olsa bile canını verirdi.
Sizin atalarınızı bilmiyorum ama benim Atalarım ki hele adı Mustafa Kemal olan biri hakkında çıkarılan gıyabi idam kararından sonra apoletlerini söküp tüm karalamalara rağmen milli mücadeleye devam edip,halkının bağımsızlığı uğruna kurşun yemeyi,ölmeyi göze almıştır.

Siz yine düşmanı karşısında el pençe divan duran bir insana atam deyin.
Ben demeyeceğim,diyemem çünkü Atam Osman Gazi'ye oğlu Orhan Gazi'ye,Kosova Savaşında Şehid olan Atam Murat'a, Atam Fatih'e daha nice Türk büyüklerine hakaret etmektir benim gözümde.
 

dgarkn

Doçent
Katılım
19 Mayıs 2013
Mesajlar
680
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
İzmir yunanlı çakma helenler tarafından işgal edilirken senin sadrazamın işgal yok diye bir yalan söyleyebiliyorsa hainsin der geçerim fazla da kafa yormaya gerek yok tarihimizin en ezik simalarından
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
Donemin sartlari, ulkenin mevcut durumu ekstrem kararlar almaya itebilir. Her ne kadar imparatorluk da olsa, padisah tum kararlari tek basina almiyor. Ayrica butun padisahlar muazzam bir egitimdeki almislardir. Ama kimse onlardan spartacus luk beklemesin. Yanlislar olmusdur, olmamisdir artik tartismanin manasi yok. Bunlardan dogru sekilde ders cikarmaliyiz. Insanlarin toplu olarak uzerlerine dusen vazifeyi yaparlarsa hangi sistemle yonetildiginin bir onemi yok. Her zaman ilerleme katedilecektir. Sadece kuru kuruya bir karalama kampanyasina girmeyelim. Bunun bize faydasi yok.
 

Ahbârî

Dekan
Katılım
6 Ekim 2009
Mesajlar
6,274
Reaksiyon puanı
345
Puanları
83
İzmir yunanlı çakma helenler tarafından işgal edilirken senin sadrazamın işgal yok diye bir yalan söyleyebiliyorsa hainsin der geçerim fazla da kafa yormaya gerek yok tarihimizin en ezik simalarından
galiba kendi tarihinden bahsediyorsun osmanlıdan değil ! her ne tarihiyse artık o da!
 

ironicus

Öğrenci
Katılım
20 Haziran 2011
Mesajlar
68
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
9 martta Vahdettin General Webb’e : “Ben ve Sultan, Allah’dan sonra umudumuzu İngilizlere bağladık." diyor

Vahdettin 1918 de Londra'ya gönderdiği raporunda İnglizlerden şunları istiyor
(Raporun İngliz devlet arşivi numarası: FO/371/3421, 214122, 4164, 695)

1. İngiltere Türkiye'nin idaresini mümkün olduğu kadar çabuk ele almalıdır.
2. İngiliz memurları kontrol amacıyla memleket içerlerine gönderilmelidir.
3. İngiliz subayları idareye yardımda bulunmalıdır.
4. Padişah bütün ümidini İngiltere'ye bağladığını ve gerçek ve son dostluğu ingiltere'den beklediğini açık bir biçimde belirtmiştir.

30 mart 1918 de Vahdettin Damat Ferit'i bir proje ile birlikte İngiliz Yüksek Komiseri Calthorpe'ye gönderiyor.
Projenin içeriği:

1. Ülkemizin iç ve dış güvenliği 15 yıl boyunca İngiltere tarafından sağlanacaktır. İngiltere bu amaçla gerekli gördüğü yerleri işgal edebilecektir.
2. Doğu'da bağımsız bir Ermeni Cumhuriyeti oluşturulacaktır.
3. Genel ve yerel seçimler İngilizlerin gözetimi altında yapılacaktır.
4. Her ilde bir İngiliz konsolosu bulunacak ve 15 yıl süreyle valilerin danışmanlığını yapacaklardır.
5. Hükümette her bakana bir İngiliz müsteşar verilecektir.
(Belge No: FO: 371-4156)



Vahdettin İzzet Paşaya Mondros Müterekesi için “Bu şartları, çok ağır olmalarına rağmen, kabul edelim.
Tahminim odur ki, İngilizlerin doğuda asırlarca devam eden dostluğu ve lütufkâr siyaseti değişmeyecektir.
Biz onların hoş görüsünü daha sonra elde ederiz.” diyerek Anadolunun işgaline yol açan anlaşmayı imzalar.

Daha sonra Vahdettin İnglizlere hoş görünmek için bazı komutanların tutuklanarak Malta'ya sürgün edilmelerine ses çıkartmaz.

.
.
.

Atamız Nutukta Anadoluya gönderilişi içn şöyle diyor:
"Bu geniş yetkiyi, beni İstanbul'dan sürmek ve uzaklaştırmak amacıyla Anadolu'ya gönderenlerin bana nasıl verdiklerine şaşabilirsiniz. Hemen söylemeliyim ki, bana bu yetkiyi onlar bilerek ve anlayarak vermediler. Her ne olursa olsun benim İstanbul'dan uzaklaşmamı isteyenlerin buldukları gerekçe, "Samsun ve yöresindeki güvensizliği yerinde görüp önlemek için Samsun'a değin gitmek" idi. Ben, bu işin başarılmasının, makam ve yetki verilmesine bağlı olduğunu ileri sürdüm. Bunda hiçbir sakınca görmediler. O günlerde Genelkurmayda bulunan ve benim amacımı bir dereceye kadar sezinleyen kişilerle görüştüm. Müfettişlik görevini buldular ve yetkiyle ilgili yönergeyi (talimatı) de ben kendim yazdırdım. Dahası, Harbiye Nazırı (Milli Savunma Bakanı) olan Şakir Paşa bu yönergeyi okuduktan sonra imzalamaktan çekinmiş, anlaşılır anlaşılmaz bir biçimde mühürünü basmıştır."
n6ztq.jpg

n6zwq.jpg


Bu durumdan İnglizler rahatsız olurlar ve devlete Atamızın Anadoluda dolaşmasını istemediklerini ve İstanbul'a çağrılmasını belirten bir yazı gönderirler
n7qlx.jpg


ertesi gün Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa Atamızı İstanbul’a çağıran bir telgraf gönderir.
n7qnw.jpg


Atamız bu davete elbette icabet etmez bu durum karşısında ilk önce bunun bir Hükümet emri olduğu söylenir
n7qt7.jpg


yine davete icabet etmeyince busefer ağızlarındaki baklayı çıkarırlar (hükümetin değil inglizlerin emri ile çağrılıyorsunuz.)

n7qvd.jpg



sonrasında Atamız Erzurumda iken Padişahın emri ile görevden alınacağı söylenir(bunu duyan Atamız istifa eder)
n7r28.jpg


İnglizlerin emri Padişahın isteği ile Atamız hakkında yakalanma emri çıkartılır.buda gerçekleşmeyince Atamıza Karşı suikast tertiblenir

Nihayetinde Sivas Kongresi sayesinde İstanbul Ankara'nın ne istediğini anlar..herşey Ankara'nın hakimiyetine geçtiği zaman Vahdettin geri adım atar ve Damat Ferit'i düşürür
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,324
Puanları
113
bu konu için son olarak birkaç şey daha söylemek istiyorum.

1. Sultan Vahidettin Han asla bir hain değildir, tıpkı Mustafa Kemal Atatürk'ün olmadığı gibi...

2. Burada vahidettinciler, Atatürkçüler şeklinde bir ayrışmaya asla gerek yoktur. Bu mühim ve kıymetli şahsiyetin her ikisi de bu milletin canla başla, büyük bir gayretle ülkesi için dönemin şartları muvacehesinde emek verdiği mümtaz kişiliklerdir.

3. Ben her ikisine de rahmetler diliyorum ve onları büyük bir saygıyla anıyorum.

4. kalkıp birini karalayıp diğerini kötülemenin ne ülkemize, ne milletimize bir hayrı asla olmayacağı inancını taşıyorum.

5. tarihi kişiliklere ideolojik çerçeveden bakmanın da kimseye bir yararı olmayacağına inanıyorum.

6. Bırakalım bu iki mümtaz şahisyette kabirlerinde rahat uyusunlar. Kusuru, günahı olanın hesabını muhakkak ki adil olan yüce Allah görecektir, bize herşeyin en iyisini ve doğrusunu bilen yüce Allaha havale etmek düşer. fuzuli yere ve bu kadar bilgi kirliliğinin olduğu bir dünyada haklarında bühtan edip kul hakkına girmek yaraşmaz bize...

7. son olarak, bizim tarihimizi değiştirmek gibi bir gücümüz ve olanağımızın olmadığı gerçeğini kabul ederek hatasıyla sevabıyla tarihin en yoksun ve zorlu zamanlarında kefen koltukta görev deruhte etmiş insanlarımızın ruhlarına birer fatiha göndermekten başka yapabileceğimiz hiç bir yararlı işimizin olamayacağını kabul edip susmaktır.

vesselam!
 

dgarkn

Doçent
Katılım
19 Mayıs 2013
Mesajlar
680
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Öncelikle kimse işgal edilmiş bir şehrin içinde bulunan bir yöneticiden ülkeyi kurtarmasını beklemez. Kimse de sanırım beklemiyordu. Bugün ülkeyi kurtarmadı diye eleştiri yapamayız. Vahdeddin kafes sisteminde kalmış dünyayı tanıyamamış bir padişahtır. Kafes sistemi 3.Ahmetle başlayıp yıkılışa kadar davet etmiştir. Vahdeddinde kafeste kalan şehzadeler arasındadır. Ezik silik kişiliğinin kaynağı da budur.

Eleştiri şunun üzerinden yapılır onun döneminin sadrazamları hep işgalleri yalanlamış gerçek olduğu açığa çıkınca da geçici sözüyle halka yutturmaya çalışmışlardır. Bunların bunu yapmalarının sebebi Anadolu'dan bir haber yaşamalarıdır. Dar bir görüşle işgaller geçici sanarak veya emir alıp saltanatı korumak uğruna halkı kandırıp istiklalimizi elimizden almışlardır. Yapacakları tek şey olan gerçekleri halka söylemek yerine yalana başvurmuşlardır. Doğrudan yada dolaylı olması farketmez. Bu hainliktir eğip bükmeye gerek yok
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,324
Puanları
113
Bu hainliktir eğip bükmeye gerek yok


he yav he!
mezarından kaldırıp asalım...

yok kafeste yetişmişmiş, yok bilmem neymiş.
yav bırakın bu martavalları be birader.

rahat bırakın insanları, Allahtan korkun yav, kıyamette ödeyeceğin kul hakkını düşün biraz da!

çünkü tam doğruyu, gerçeyi en iyi bilen sadece Allah Tealadır.
 

dgarkn

Doçent
Katılım
19 Mayıs 2013
Mesajlar
680
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
he yav he!
mezarından kaldırıp asalım...

yok kafeste yetişmişmiş, yok bilmem neymiş.
yav bırakın bu martavalları be birader.

rahat bırakın insanları, Allahtan korkun yav, kıyamette ödeyeceğin kul hakkını düşün biraz da!

çünkü tam doğruyu, gerçeyi en iyi bilen sadece Allah Tealadır.
otolike.jpg
 

zeroaxa

Profesör
Katılım
1 Nisan 2009
Mesajlar
1,644
Reaksiyon puanı
6
Puanları
38
Osmanlının sefasını sürememiş, bugünlerin meşhur sözüyle enkaz devralmış ve elinde ki mevcut imkanlarla bildiğimizdende fazla yapılabileceğin en iyisini yapmış ve bu uğurda hayatını bir ızdırap içinde yaşadığı gibi ölümünün üzerinden bu kadar zaman geçmesine rağmen isminin kötü anılması gibi birde kısmetsizliğe sahip muhterem.

Bugünlerin tarihleri çarpıtılması en zor tarih olacak gelecekte bir çok görsel ve kayıtlarla

Ama geçmiş tarih heleki bir ekolün yıkılıp yeni bir ekole geçiş dönemimde yaşanan hiç bir olayın görüldüğü gibi daha doğrusu yazıldığı gibi olduğuna inanmak saflıktır
 

mustang

Dekan
Katılım
30 Ekim 2008
Mesajlar
8,663
Reaksiyon puanı
34
Puanları
48
Osmanlının sefasını sürememiş, bugünlerin meşhur sözüyle enkaz devralmış ve elinde ki mevcut imkanlarla bildiğimizdende fazla yapılabileceğin en iyisini yapmış ve bu uğurda hayatını bir ızdırap içinde yaşadığı gibi ölümünün üzerinden bu kadar zaman geçmesine rağmen isminin kötü anılması gibi birde kısmetsizliğe sahip muhterem.

Bugünlerin tarihleri çarpıtılması en zor tarih olacak gelecekte bir çok görsel ve kayıtlarla

Ama geçmiş tarih heleki bir ekolün yıkılıp yeni bir ekole geçiş dönemimde yaşanan hiç bir olayın görüldüğü gibi daha doğrusu yazıldığı gibi olduğuna inanmak saflıktır
Ağzına,Yüreğine Sağlık Ersin Kardeşim.
 

Elbruz46

Rektör
Katılım
22 Şubat 2008
Mesajlar
11,931
Reaksiyon puanı
1,338
Puanları
113
Arşivlerin çoğunun gizli olduğu,
Gizli olmayanların eski dilde yazılmış olduğu,
Resmi Tarih dediğimiz tarihin belli bir ideoloji çerçevesinde neredeyse tamamının bir kurgudan oluştuğu bir ortamda Türkiye'de yeterli, ciddi tarih öğrenimi almamış bu halkın tarih tartışmaları, futbol tartışması kalitesinden öte geçmeyecektir.


Ben çok biliyorum diyen ne biliyor?

Kemalist'im diyen Mustafa Kemal hakkında ne kadar biliyor? Bildiklerinin doğruluğu nedir?
Mesela Atatürk'ün kendi yazdığı bir takım mektuplar var, bu mektuplar çift anahtarlı bir kasada saklanıyor kimsenin ulaşması mümkün değil. Bu kadar gizlilik içinde saklanan şeyin ne olduğunu hiç merak etmiyor mu Kemalist arkadaşlar?

Osmanlı'cıyım diyen arkadaşlar, onlar ne kadar biliyor Vahidüddin hakkında? Resmi tarihin yazdıkları yeterli mi? Alternatif tarihçiler ne kadar sağlam? Hoşumuza giden şeyler yazdıkları için %100 her söylediklerine inanabilir miyiz?

Bir de olayın karşı tarafı var...

Kemalist'ler Vahidüddin'i nereden öğrendi? Ne kadar öğrendi? Öğrendiklerinin doğruluğuna inanmalarının nedeni nedir?

Vahidüddin'i savunurken, Mustafa Kemal'i karalayanlar, Mustafa Kemal'i siz ne kadar tanıyorsunuz? Hakkında yazılan çok şey var ama aslında yazılan pek bir şey yok, her şeyin üzerinde bir sis perdesi var, bu sis perdesinin ardında ne olduğunu size söyleyenlere körü körüne inanmak doğru olur mu?
 

zeroaxa

Profesör
Katılım
1 Nisan 2009
Mesajlar
1,644
Reaksiyon puanı
6
Puanları
38
Arşivlerin çoğunun gizli olduğu,
Gizli olmayanların eski dilde yazılmış olduğu,
Resmi Tarih dediğimiz tarihin belli bir ideoloji çerçevesinde neredeyse tamamının bir kurgudan oluştuğu bir ortamda Türkiye'de yeterli, ciddi tarih öğrenimi almamış bu halkın tarih tartışmaları, futbol tartışması kalitesinden öte geçmeyecektir.


Ben çok biliyorum diyen ne biliyor?

Kemalist'im diyen Mustafa Kemal hakkında ne kadar biliyor? Bildiklerinin doğruluğu nedir?
Mesela Atatürk'ün kendi yazdığı bir takım mektuplar var, bu mektuplar çift anahtarlı bir kasada saklanıyor kimsenin ulaşması mümkün değil. Bu kadar gizlilik içinde saklanan şeyin ne olduğunu hiç merak etmiyor mu Kemalist arkadaşlar?

Osmanlı'cıyım diyen arkadaşlar, onlar ne kadar biliyor Vahidüddin hakkında? Resmi tarihin yazdıkları yeterli mi? Alternatif tarihçiler ne kadar sağlam? Hoşumuza giden şeyler yazdıkları için %100 her söylediklerine inanabilir miyiz?

Bir de olayın karşı tarafı var...

Kemalist'ler Vahidüddin'i nereden öğrendi? Ne kadar öğrendi? Öğrendiklerinin doğruluğuna inanmalarının nedeni nedir?

Vahidüddin'i savunurken, Mustafa Kemal'i karalayanlar, Mustafa Kemal'i siz ne kadar tanıyorsunuz? Hakkında yazılan çok şey var ama aslında yazılan pek bir şey yok, her şeyin üzerinde bir sis perdesi var, bu sis perdesinin ardında ne olduğunu size söyleyenlere körü körüne inanmak doğru olur mu?

Yorumun çok güzel ve mantıklı ve inanıyorumki bu yorumun sadece Sultan ve Mustafa Kemal çatışmasına değil bu gün tartişılan tüm konulara ithafen

Bu nedenle güncel olaylara dahi temkinli yaklaşmalı her insan

Hiç bir şey göründüğü kadar basit( en azından biz sıradan vatandaşın gördüğü kadar basit) olmadığını, arkasında bir çok plan ve yönlendirmenin olduğunu herkesin kabullenmesi ve birşeye inanıp savunurkende, inanmayıp eleştirirkende körü körüne inanmanın insanı kesin doğruya götürmeyeceğini bilmek lazım
 

kgt1453

Asistan
Katılım
7 Şubat 2013
Mesajlar
158
Reaksiyon puanı
4
Puanları
18
Düşündükce zihinler genişliyor. Bu konuyu acma amacım bir polemik bir catışma cıkarmak degildi olamazda.

Tek tesellimiz gercegi oldugu gibi ogrenme ihtimalimizin olması. İki sahsiyette buyuk insan evet insan. Dogrusu ile yanlışı ile insan.

Bilinmeyen gizli veya yalanlar ustune kurulu bir gelecek inşaa etme etmek yerine haklıya hakkını vererek doğrusu ile gelisip yanlışı ile ders aldıgımız bir gelecek..
 

hidoriumen

Asistan
Katılım
29 Eylül 2012
Mesajlar
144
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Bence hainlik değilde,basiret sorunu var ortada,Vahdettin ingilizlerin sözlerine kanmış,çok zavallı bir adamdır.Yani gerçekten onların ona yardım edebileceğini düşünmüş olsa gerek.Bu basiret eksikliği onu bu hallere düşürmüştür.Atatürk tertemiz bir devrim gerçekleştirmiştir,kimse yok Vahdettin verdi emri filan demesin...Ayrıca Cumhuriyet hiçbir şekilde Osmanlı İmparatorluğunu reddetmemiştir,hatta borçlarını üstlenmiştir.Aklınızı özgür bırakırsanız,doğal olanında böyle olduğunu görürsünüz.Ben Vahdettin'in yerinde olsaydım,ülkemde ölmeyi tercih ederdim,ingilizlerin koynundansa...Kim ne düşünürse düşünsün,Atatürk'e para yardımı yapan bi adam,neden bu ülke kurtulduktan sonra ülkeden kaçar ki?Bu yardımı yapan birini Atatürk neden irade sahibi olduğunda yok etsin ki?Diyelim ki Atatürk kurduğu düzeni bozar diye Vahdettin'i istemedi,ülkemde asılırdım,asılırdım ki gelecek kuşaklar beni onursuz,hain bilmesin!Yani geçin bunları,hain değil di belki ama basiretsizdi,bu su götürmez bir gerçek!Atatürk'e Cumhuriyete giydirmek içinde böyle anlamsız tartışmalar yapmanın alemi yok,Vahdettin aldanmış ve inandırılmış bir kişi değilse Atatürk yalancı demektir?Öyle midir?Tertemiz,önü açık,özgür bir ülke teslim etmiş,bizde yüzyılda aldık bu hale getirdik,özgürlüğü tartışılan,iltica tehlikesi ile debelenen,laiklik gider mi?diye endişelenen,şüpheci,güvensiz,bilgisiz ve en önemliside merakı elinden alınmış bir millet!Bırakın jenerasyon değiştirip,gömlek çıkartmayı,kaç tane ortak değerimiz var?Bir yanda Kuran ı Kerim de de sıkça geçen aklı kullanmayı bize öğreten ve tembihleyen bir adam var,bir tarafta hakkı olmadığı halde halifeliği üzerine almış bir padişah...
Osmanlı benim atamdır,ben onu korurum,severim ama yanlış yaptıysada bir daha yapmamak için bakarım,öğrenirim.Osmanlı Atatürk gelmeseydide bitmişti,bunu anlayın artık!Bakın hala devam ediyor yıkılmaya,100 yıl geçti neredeyse,hala devam ediyor...Osmanlı dönemi öyle sanıldığı gibi halk içinde parlak bir dönem değildi,düşünün ki bir ülkede okuma yazma bilenler sadece saray ve çevresindekilerle sınırlı.Yapmayın!Üretim yok,tek üretilen asker,sanayileşen avrupanın karşısında,sadece tarıma dayalı,savaşa dayalı bir sistem...İnsana değer yok,yani izlediğiniz filmlerde dizilerde çok güzel gelebilir,ama kazın ayağı öyle değil.Bugün özgürce konuşabiliyorsak,devrimlere borçluyuz ve bu devrimler Atatürk'ün fikri olabilir ama halkta sahiplenmiş ve benimsemiştir.(büyük bölümü)Tabi saray çevresi beğenmeyecek,çünkü ellerindekilerden oldular,düşünsenize adam ağa,marabaları var,aldın elinden dedin ki özgür bu insanlar,birey bunlar...Adam hemen karşı çıkar tabi...Bunlarda geçecek inşallah!İnanıyorum...
Özenecek bir şey varsa,oda atalarımızın ortaya koyduğu birlik ve azimdir,onun dışında kalan herşey önemsizdir.Bu tartışmalarda anlamsız geliyor bana...Zamanın ortaya koydukları açıktır,suni işlerle uğraşmamalı...Yavaş yavaş inandıklarımızı elimizden alıyorlar,farkındamısınız acaba?Ve hala Vahdettin gibi sizi olmayan şeylere inandırıyorlar.Ben akıldan yanayım.Biraz kullanınca neyin ne olduğu hemen ortaya çıkıyor.
Saygılarımla...
 

Korpe

Rektör
Katılım
2 Ağustos 2009
Mesajlar
10,169
Reaksiyon puanı
16
Puanları
0
Bence hainlik değilde,basiret sorunu var ortada,Vahdettin ingilizlerin sözlerine kanmış,çok zavallı bir adamdır.Yani gerçekten onların ona yardım edebileceğini düşünmüş olsa gerek.Bu basiret eksikliği onu bu hallere düşürmüştür.Atatürk tertemiz bir devrim gerçekleştirmiştir,kimse yok Vahdettin verdi emri filan demesin...Ayrıca Cumhuriyet hiçbir şekilde Osmanlı İmparatorluğunu reddetmemiştir,hatta borçlarını üstlenmiştir.Aklınızı özgür bırakırsanız,doğal olanında böyle olduğunu görürsünüz.Ben Vahdettin'in yerinde olsaydım,ülkemde ölmeyi tercih ederdim,ingilizlerin koynundansa...Kim ne düşünürse düşünsün,Atatürk'e para yardımı yapan bi adam,neden bu ülke kurtulduktan sonra ülkeden kaçar ki?Bu yardımı yapan birini Atatürk neden irade sahibi olduğunda yok etsin ki?Diyelim ki Atatürk kurduğu düzeni bozar diye Vahdettin'i istemedi,ülkemde asılırdım,asılırdım ki gelecek kuşaklar beni onursuz,hain bilmesin!Yani geçin bunları,hain değil di belki ama basiretsizdi,bu su götürmez bir gerçek!Atatürk'e Cumhuriyete giydirmek içinde böyle anlamsız tartışmalar yapmanın alemi yok,Vahdettin aldanmış ve inandırılmış bir kişi değilse Atatürk yalancı demektir?Öyle midir?Tertemiz,önü açık,özgür bir ülke teslim etmiş,bizde yüzyılda aldık bu hale getirdik,özgürlüğü tartışılan,iltica tehlikesi ile debelenen,laiklik gider mi?diye endişelenen,şüpheci,güvensiz,bilgisiz ve en önemliside merakı elinden alınmış bir millet!Bırakın jenerasyon değiştirip,gömlek çıkartmayı,kaç tane ortak değerimiz var?Bir yanda Kuran ı Kerim de de sıkça geçen aklı kullanmayı bize öğreten ve tembihleyen bir adam var,bir tarafta hakkı olmadığı halde halifeliği üzerine almış bir padişah...
Osmanlı benim atamdır,ben onu korurum,severim ama yanlış yaptıysada bir daha yapmamak için bakarım,öğrenirim.Osmanlı Atatürk gelmeseydide bitmişti,bunu anlayın artık!Bakın hala devam ediyor yıkılmaya,100 yıl geçti neredeyse,hala devam ediyor...Osmanlı dönemi öyle sanıldığı gibi halk içinde parlak bir dönem değildi,düşünün ki bir ülkede okuma yazma bilenler sadece saray ve çevresindekilerle sınırlı.Yapmayın!Üretim yok,tek üretilen asker,sanayileşen avrupanın karşısında,sadece tarıma dayalı,savaşa dayalı bir sistem...İnsana değer yok,yani izlediğiniz filmlerde dizilerde çok güzel gelebilir,ama kazın ayağı öyle değil.Bugün özgürce konuşabiliyorsak,devrimlere borçluyuz ve bu devrimler Atatürk'ün fikri olabilir ama halkta sahiplenmiş ve benimsemiştir.(büyük bölümü)Tabi saray çevresi beğenmeyecek,çünkü ellerindekilerden oldular,düşünsenize adam ağa,marabaları var,aldın elinden dedin ki özgür bu insanlar,birey bunlar...Adam hemen karşı çıkar tabi...Bunlarda geçecek inşallah!İnanıyorum...
Özenecek bir şey varsa,oda atalarımızın ortaya koyduğu birlik ve azimdir,onun dışında kalan herşey önemsizdir.Bu tartışmalarda anlamsız geliyor bana...Zamanın ortaya koydukları açıktır,suni işlerle uğraşmamalı...Yavaş yavaş inandıklarımızı elimizden alıyorlar,farkındamısınız acaba?Ve hala Vahdettin gibi sizi olmayan şeylere inandırıyorlar.Ben akıldan yanayım.Biraz kullanınca neyin ne olduğu hemen ortaya çıkıyor.
Saygılarımla...

Hocam o kadar ortaya çıkan evrak mektup yazışmalari o zaman yok sayalım öylemi?
Hem Atalarimizin birlik ve beraberliğin den bahsediyorsun hem de padişah hakkında söylemler de buluyorsun olmayan şey diyorsun.

Peki

Prof. Salahi R. Sonyel'in “Gizli Belgelerde Mustafa Kemal, Vahdettin ve Kurtuluş Savaşı” (2010) adlı kitabında ilginç bir ayrıntı var. Mustafa Kemal'in Samsun'a hareket edeceğini Yunan istihbarat servisi haber alır ve İngiliz işgal kuvvetleri komutanı General Milne'in dikkatine sunarak onun tutuklanmasını ister. Ancak Milne bu görüşe katılmaz, “Bırakınız gitsin, daha iyi olur. Böylece tüm Türk direnişini kökünden temizleme fırsatını sağlamış oluruz.” der.
Keza Yunanistan'ın eski büyükelçilerinden Sakkelaropulu, Nutuk'ta Samsun'a gönderilme gerekçesini kamufle etmek için yazılan “Hasımlarım beni İstanbul'dan zorla uzaklaştırmak istedi” görüşüne karşı çıkmakta ve şu ilginç yaklaşımı getirmektedir:
“Osmanlı hükümetinin amacı, Mustafa Kemal'in örgütleyici yeteneklerinden Anadolu'da yararlanarak barış görüşmeleri sırasında İtilaf devletleri üzerinde baskı kurmak ve Türklerin sert bulacağı barış şartlarına karşı davranmaya hazır olacak silahlı kuvvetleri kurdurmaktı.” Sadece Mustafa Kemal Paşa'nın mektup ve konuşmalarından Yıldız Sarayı'ndaki görüşmede ona emanet edilen sırları tahmin etmemiz mümkündür. Nitekim 1992'ye kadar yayınlanmamış olan Erzurum Kongresi tutanaklarında M. Kemal Paşa'nın “Padişah ile aramızdaki sırların (“esrâr”) şimdilik açıklanması uygun olmayıp zaferden sonra açıklayacağım” ifadesinin üzerinin bilinçli olarak çizildiğini ve bu cümlenin Nutuk'a alınmadığını fark edince insan sormadan edemiyor: Vahdettin ile Mustafa Kemal'in arasındaki o “sırlar” nelerdi? Vahdettin, Ali Fuat Türkgeldi'ye 27 Ocak 1919'da öyle dememiş miydi: “İstiklalimizi kurtarmak için zaruri olarak bu hallere tahammül ediliyor. Bunlardan kimseye bahsedilemiyor, millete de malumat verilemiyor. Elbette bir gün tarih bu hakikatleri yazar.” Aradan 90 yıl geçti. O “bir gün” geldi mi dersiniz?

Mustafa Armağan'dan alıntıdır.
 

ironicus

Öğrenci
Katılım
20 Haziran 2011
Mesajlar
68
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Hocam o kadar ortaya çıkan evrak mektup yazışmalari o zaman yok sayalım öylemi?
Hem Atalarimizin birlik ve beraberliğin den bahsediyorsun hem de padişah hakkında söylemler de buluyorsun olmayan şey diyorsun.

Peki

Prof. Salahi R. Sonyel'in “Gizli Belgelerde Mustafa Kemal, Vahdettin ve Kurtuluş Savaşı” (2010) adlı kitabında ilginç bir ayrıntı var. Mustafa Kemal'in Samsun'a hareket edeceğini Yunan istihbarat servisi haber alır ve İngiliz işgal kuvvetleri komutanı General Milne'in dikkatine sunarak onun tutuklanmasını ister. Ancak Milne bu görüşe katılmaz, “Bırakınız gitsin, daha iyi olur. Böylece tüm Türk direnişini kökünden temizleme fırsatını sağlamış oluruz.” der.
Keza Yunanistan'ın eski büyükelçilerinden Sakkelaropulu, Nutuk'ta Samsun'a gönderilme gerekçesini kamufle etmek için yazılan “Hasımlarım beni İstanbul'dan zorla uzaklaştırmak istedi” görüşüne karşı çıkmakta ve şu ilginç yaklaşımı getirmektedir:
“Osmanlı hükümetinin amacı, Mustafa Kemal'in örgütleyici yeteneklerinden Anadolu'da yararlanarak barış görüşmeleri sırasında İtilaf devletleri üzerinde baskı kurmak ve Türklerin sert bulacağı barış şartlarına karşı davranmaya hazır olacak silahlı kuvvetleri kurdurmaktı.” Sadece Mustafa Kemal Paşa'nın mektup ve konuşmalarından Yıldız Sarayı'ndaki görüşmede ona emanet edilen sırları tahmin etmemiz mümkündür. Nitekim 1992'ye kadar yayınlanmamış olan Erzurum Kongresi tutanaklarında M. Kemal Paşa'nın “Padişah ile aramızdaki sırların (“esrâr”) şimdilik açıklanması uygun olmayıp zaferden sonra açıklayacağım” ifadesinin üzerinin bilinçli olarak çizildiğini ve bu cümlenin Nutuk'a alınmadığını fark edince insan sormadan edemiyor: Vahdettin ile Mustafa Kemal'in arasındaki o “sırlar” nelerdi? Vahdettin, Ali Fuat Türkgeldi'ye 27 Ocak 1919'da öyle dememiş miydi: “İstiklalimizi kurtarmak için zaruri olarak bu hallere tahammül ediliyor. Bunlardan kimseye bahsedilemiyor, millete de malumat verilemiyor. Elbette bir gün tarih bu hakikatleri yazar.” Aradan 90 yıl geçti. O “bir gün” geldi mi dersiniz?

Genelde malum bir kesimin itibar gösterdiği Mustafa Armağan'dan alıntı yapmışsınız...keşke mesajınızın altında kaynağı belirtseymişsiniz...

Ayrıca aynı profesörün "Kıckaç Altında" adlı kitabını okursanız orda Vahdettin'in Atamızı devirmek için yaptığı planları ve kürt devletini tanıma projesini belgeleri ile görmüş olacaktınız...
 

Korpe

Rektör
Katılım
2 Ağustos 2009
Mesajlar
10,169
Reaksiyon puanı
16
Puanları
0
Genelde malum bir kesimin itibar gösterdiği Mustafa Armağan'dan alıntı yapmışsınız...keşke mesajınızın altında kaynağı belirtseymişsiniz...

Ayrıca aynı profesörün "Kıckaç Altında" adlı kitabını okursanız orda Vahdettin'in Atamızı devirmek için yaptığı planları ve kürt devletini tanıma projesini belgeleri ile görmüş olacaktınız...

Yukari da aldıgım kaynakları berlittim zaten sonuncu da (sabah erken saatte oldugundan unutmusum)

Bu kadar seyden ilginizi çeken bunlar oldu demek :)

Ben anlamam gereken mesajı aldım kolay gelsin..
 

Son mesajlar

Üst