Bilirsiniz, bazen ebeveynler, küçük çocuklarıyla beraber markete gittiğinde çocuklar istedikleri alınmazsa ortalığı yıkarcasına ağlar ya hani, ben çocukken öyle olmadım. Lakin yanlış anlamayın; kesinlikle kendimi övmek için söylemedim.
Benim annem çocukken fakirdi, biliyor musunuz? Babası cebine simit parası bile koymazmış. O yüzden ebevynlerim bana hep "Para zor kazanılıyor." düşüncesini empoze etti.
Bu yüzdendir ki ben çocukken anne, babamla markete gitsem bir şey istemeye çekinirdim. Ola ki o gün için cesaretimi toplamışsam, korka korka istediğim şeyi onlara söylerdim, onlar alınca da "Teşekkür ederim." derdim. Lakin teşekkür ederken bile çok kötü olurdum; çünkü içimden hep "Acaba istemese miydim? Para zor kazanılıyor sonuçta." düşüncesi geçerdi ve pişmanlık yaşardım.
Tabi onların hakkını yiyemem; çünkü bana asla "Olmaz, almayız." demediler.
Ben şimdi bu mesajı yazarken bile nasıl sinirlerim bozuldu, gözlerim doldu, anlatamam.
Bunları niye anlattım, biliyor musunuz?
Benim çocukluktan beri aşamadığım bir vicdan problemim var. Ben kendimi düşünemiyorum niyeyse, hep başkalarını düşünmek zorunda hissediyorum kendimi.
Geçen gün evde bir tane dondurma kalmıştı, canım çektiği için yedim; ama inanır mısın daha ilk ısırıkta sinirlerim bozuldu; çünkü "Keşke kardeşim yeseydi." dedim.
Benim hissettiklerim nasıl bir şey, biliyor musun? Beyninin içinde bir mahkeme olduğunu düşünün. Ben Allah'ın her günü o mahkemeye çıkıyorum ve hakim beni her gün cezalandırıyor.
Bir zamanlar Donanım Haber Forum'a "kız arkadaş" konusunu açmıştım. Herkes beni kendi gibi bellemiş ola ki aslından kadınlardan beklediğim şeyin sevilmek değil de cinsellik olduğunu iddia eden mesajlar atmışlardı bana.
Aslında gerçekte olan durum, düşündükleri gibi değildi. Ben bir insanı sevdiğim zaman, bilin ki o sevgi, evcil hayvanınızın size duyduğu sevgi gibidir.
Size abartısız söylüyorum, şu an bana @Creative kardeşim "Bana böbreğini verir misin?" dese, vallahi de billahi de 5 saniye bile düşünmem. Düşünemem daha doğrusu; çünkü bende kendimi düşünmemi sağlayacak mekanizmalar çalışmıyor.
Onun için hiçbir kadının beni sevebileceğine asla inanmadım; çünkü birisini sevebilmeniz için onu anlamanız gerekir. Ben, ebeveynlerimin beni sevdiğine bile asla inanmadım. Çünkü ben anlaşılabilecek birisi değilim.
Bir süre kadar önce bir veteriner hekim olan bir kadınla tanıştım. Daha 1 ay bile olmamıştır sanırım.
Benim problemim ne biliyor musunuz? "Bağlanma" dürtümü kontrol altında tutamıyorum.
Ben bu hanımefendiye bir süredir kendisinden hoşlandığımı söylüyorum. "Hayır" cevabı da almadım aslında, sadece "Daha yeni tanıştık, nasip kısmet." diyor. "Samimiyetine inanmıyorum, bir insan nasıl oluyor da yeni tanıştığı birisinden hoşlanabilir?" diyor.
Ancak bilmiyor ki çok saf, temiz kalpli bir insan olduğumu.
Bu aralar kafamdan "Seni hangi kadın anladı ki o anlasın? Bence artık onunla bir daha konuşma." düşüncesi geçmeye başladı.
Muhtemelen de bu düşüncemin söylediği şeyi yapacağım.
Benim annem çocukken fakirdi, biliyor musunuz? Babası cebine simit parası bile koymazmış. O yüzden ebevynlerim bana hep "Para zor kazanılıyor." düşüncesini empoze etti.
Bu yüzdendir ki ben çocukken anne, babamla markete gitsem bir şey istemeye çekinirdim. Ola ki o gün için cesaretimi toplamışsam, korka korka istediğim şeyi onlara söylerdim, onlar alınca da "Teşekkür ederim." derdim. Lakin teşekkür ederken bile çok kötü olurdum; çünkü içimden hep "Acaba istemese miydim? Para zor kazanılıyor sonuçta." düşüncesi geçerdi ve pişmanlık yaşardım.
Tabi onların hakkını yiyemem; çünkü bana asla "Olmaz, almayız." demediler.
Ben şimdi bu mesajı yazarken bile nasıl sinirlerim bozuldu, gözlerim doldu, anlatamam.
Bunları niye anlattım, biliyor musunuz?
Benim çocukluktan beri aşamadığım bir vicdan problemim var. Ben kendimi düşünemiyorum niyeyse, hep başkalarını düşünmek zorunda hissediyorum kendimi.
Geçen gün evde bir tane dondurma kalmıştı, canım çektiği için yedim; ama inanır mısın daha ilk ısırıkta sinirlerim bozuldu; çünkü "Keşke kardeşim yeseydi." dedim.
Benim hissettiklerim nasıl bir şey, biliyor musun? Beyninin içinde bir mahkeme olduğunu düşünün. Ben Allah'ın her günü o mahkemeye çıkıyorum ve hakim beni her gün cezalandırıyor.
Bir zamanlar Donanım Haber Forum'a "kız arkadaş" konusunu açmıştım. Herkes beni kendi gibi bellemiş ola ki aslından kadınlardan beklediğim şeyin sevilmek değil de cinsellik olduğunu iddia eden mesajlar atmışlardı bana.
Aslında gerçekte olan durum, düşündükleri gibi değildi. Ben bir insanı sevdiğim zaman, bilin ki o sevgi, evcil hayvanınızın size duyduğu sevgi gibidir.
Size abartısız söylüyorum, şu an bana @Creative kardeşim "Bana böbreğini verir misin?" dese, vallahi de billahi de 5 saniye bile düşünmem. Düşünemem daha doğrusu; çünkü bende kendimi düşünmemi sağlayacak mekanizmalar çalışmıyor.
Onun için hiçbir kadının beni sevebileceğine asla inanmadım; çünkü birisini sevebilmeniz için onu anlamanız gerekir. Ben, ebeveynlerimin beni sevdiğine bile asla inanmadım. Çünkü ben anlaşılabilecek birisi değilim.
Bir süre kadar önce bir veteriner hekim olan bir kadınla tanıştım. Daha 1 ay bile olmamıştır sanırım.
Benim problemim ne biliyor musunuz? "Bağlanma" dürtümü kontrol altında tutamıyorum.
Ben bu hanımefendiye bir süredir kendisinden hoşlandığımı söylüyorum. "Hayır" cevabı da almadım aslında, sadece "Daha yeni tanıştık, nasip kısmet." diyor. "Samimiyetine inanmıyorum, bir insan nasıl oluyor da yeni tanıştığı birisinden hoşlanabilir?" diyor.
Ancak bilmiyor ki çok saf, temiz kalpli bir insan olduğumu.
Bu aralar kafamdan "Seni hangi kadın anladı ki o anlasın? Bence artık onunla bir daha konuşma." düşüncesi geçmeye başladı.
Muhtemelen de bu düşüncemin söylediği şeyi yapacağım.