özel.üye
Asistan
- Katılım
- 25 Eylül 2007
- Mesajlar
- 328
- Reaksiyon puanı
- 4
- Puanları
- 18
Vali Bir İlde Ne Yapabilir, Ne Yapamaz?
13 Mart 2009 Cuma
Habere insanın inanası gelmiyor.
Neden deyip soracaksınız okuyunca.
Ve ekleyeceksiniz.
"Bunlar alıştığımız şeyler.Onlarcasını görmedik mi?"
Yemin törenlerinde,gazi ziyaretlerinde ve daha başka onlarca yerde.
İşin orasında değilim.Bu kadar dikkatli olunması gereken bir süreçteki bu pervasızlık ve inada benim hayretim.
Nedir bu aymazlık böyle?!
Yer Diyarbakır.
Halk göreceli olarak ülkenin başka yerlerine oranla daha dindar.
Birkaç gün önce Kürtçe mevlide olan ilgide, Danimarka da vuku bulan karikatür krizine gösterilen tepkide, Kutlu Doğum haftası etkinlikleri de din ve ritüellerinin hayatın içinde farklı bir yere oturduğunu gösteriyor bu diyarda.
Asker ve sivili ile devletin farklı cephelerden üzerine tir tir titrediğini zannettiğimiz bir yer.
Seçimlerden hemen önce….
Birilerinin ekmeğine yağ sürmek istercesine…
Provokasyon kokan bir davranış.
Ülkemiz için ortak değer üretmemiz gereken bir zaman ve zeminde, en meşru ortak zemin milli mücadele ikliminin, milli şairinin milli marşını anma töreninde ortaya çıkan ayrılık tablosu.
Habere konu olan İstiklal Marşının 88.kabul yıldönümü dolayısı ile Diyarbakır da Valilik ve Milli Eğitim Müdürlüğünün ortaklaşa düzenlediği törende olanlar.
Ne olmuş ki diyenlere, cevabı vermeden önce İstiklal Marşının hangi şartlar altında, neleri korumak ve yaşatmak uğruna verilen bir destanın hikâyesini anlattığını hatırlatmak lazım.
Bu kadar bir ima bile zannedersem birçok hususu canlandırdı zihninizde.
Törende olan biten şu.
Araziye sürdüğü askeri için, mayın aramaktan daha önemli bulduğu bir hususu araştırmak adına, tören yapılan salona önceden başörtülü varmı diye,muhtemelen anaları,kardeşleri ya da eşleri başörtülü askerlerini göndermiş subaylarımız.
Halkının kadınlarının % 65 inin başörtü kullandığı bir ülkede koca salonda iki adet başörtülü bayanın varlığı sebebi ile töreni protesto etmişler.
Etmişlerse ne olmuş deyip üzerinde durmayalım mı?
Bakınız çok hassas bir dönemden geçiyoruz.
Ergenekon diye bir soruşturma halen sürüyor ve devletin savcıları bu ülke için hazırlanan kâbus senaryolarını ortaya deşifre ediyor.
Ülkenin yazarları Emekli generaller GATA ya kanatlandıklarında hayatlarından endişe ettiklerini ifade ediyorlar.
Bu soruşturmanın önemli bir ayağı emekli kuvvet komutanları ve her rütbede ki askerler.
Hatta yine emekli Genelkurmay Başkanının ortalıkta dolaşan ses kayıtları ülkesini seven hiçbir kimsenin kayıtsız kalamayacağı kadar korkutucu.
Daha bir sürü örnek saymak mümkün ama bu ordu bu ülkenin ordusu ve başka bir ordumuz da yok.
Tuncay Özkan’ın ifadesi ile bu ülkeden, 70 tane daha ordu çıkarma saçmalığına kimse kapılmasın.
Ordumuzun sorumluluk makamında ki kurmayları Ergenekon davası,27 Nisan gibi çok yakın örnekler ve hafızalarda çok taze 28 Şubat sürecinde yaşanan cadı avı benzeri dindar ve demokrat avları ile halk katında sorgulanan bir kurum olduğunun farkındalar mı acaba?
Hiç mi tabana inip üniformasız bir takım kurumlara anket vb çalışmalar yaptırmazlar.
Bu başörtüsü inadının ve başka takıntıların onlara ve ülkeye ne kaybettirdiğinin farkına varmazlar.
Halkın hem vicdanı, hem ağzı ,hem kulağı olacak kadar onlardan olabilen Sayın Bülent Arınç beyin dediklerini herkesin dikkate alması lazım.
Açıkça ifade edemese de insanlar aynen Bülent beyin dediklerini fısıldıyorlar birbirlerine.
Diyarbakır da boş kalan askeri zevata ait koltuklar sizce salonda milli şairin, millete armağanı olan İstiklal Marşı’nın anma törenlerinde nasıl bir anı bırakmıştır?
Demokrasinin hâkim olduğu bir ülke de bir ildeki bütün devlet erkânının başı olarak bildiğimiz (yanlış biliyorsak düzeltsin birileri) Vali tarafından, bu hareketleri nedeni ile törene katılmayan subaylara bir işlem yapılmışmıdır?
Konu yazılı bir şekilde Genelkurmaya bildirilmiş midir?
Ve gereğinin yapılması istenmişmidir?
Ortaya çıkan devlet zaafiyetinin hesabını kim verecektir?
Vali sadece sivil alanın Valisi midir?
Evet, bunlar önemli sorular?
Ve işin püf noktası.
Kaynak :
http://www.internethaber.com/author_article_detail.php?id=8130
13 Mart 2009 Cuma
Habere insanın inanası gelmiyor.
Neden deyip soracaksınız okuyunca.
Ve ekleyeceksiniz.
"Bunlar alıştığımız şeyler.Onlarcasını görmedik mi?"
Yemin törenlerinde,gazi ziyaretlerinde ve daha başka onlarca yerde.
İşin orasında değilim.Bu kadar dikkatli olunması gereken bir süreçteki bu pervasızlık ve inada benim hayretim.
Nedir bu aymazlık böyle?!
Yer Diyarbakır.
Halk göreceli olarak ülkenin başka yerlerine oranla daha dindar.
Birkaç gün önce Kürtçe mevlide olan ilgide, Danimarka da vuku bulan karikatür krizine gösterilen tepkide, Kutlu Doğum haftası etkinlikleri de din ve ritüellerinin hayatın içinde farklı bir yere oturduğunu gösteriyor bu diyarda.
Asker ve sivili ile devletin farklı cephelerden üzerine tir tir titrediğini zannettiğimiz bir yer.
Seçimlerden hemen önce….
Birilerinin ekmeğine yağ sürmek istercesine…
Provokasyon kokan bir davranış.
Ülkemiz için ortak değer üretmemiz gereken bir zaman ve zeminde, en meşru ortak zemin milli mücadele ikliminin, milli şairinin milli marşını anma töreninde ortaya çıkan ayrılık tablosu.
Habere konu olan İstiklal Marşının 88.kabul yıldönümü dolayısı ile Diyarbakır da Valilik ve Milli Eğitim Müdürlüğünün ortaklaşa düzenlediği törende olanlar.
Ne olmuş ki diyenlere, cevabı vermeden önce İstiklal Marşının hangi şartlar altında, neleri korumak ve yaşatmak uğruna verilen bir destanın hikâyesini anlattığını hatırlatmak lazım.
Bu kadar bir ima bile zannedersem birçok hususu canlandırdı zihninizde.
Törende olan biten şu.
Araziye sürdüğü askeri için, mayın aramaktan daha önemli bulduğu bir hususu araştırmak adına, tören yapılan salona önceden başörtülü varmı diye,muhtemelen anaları,kardeşleri ya da eşleri başörtülü askerlerini göndermiş subaylarımız.
Halkının kadınlarının % 65 inin başörtü kullandığı bir ülkede koca salonda iki adet başörtülü bayanın varlığı sebebi ile töreni protesto etmişler.
Etmişlerse ne olmuş deyip üzerinde durmayalım mı?
Bakınız çok hassas bir dönemden geçiyoruz.
Ergenekon diye bir soruşturma halen sürüyor ve devletin savcıları bu ülke için hazırlanan kâbus senaryolarını ortaya deşifre ediyor.
Ülkenin yazarları Emekli generaller GATA ya kanatlandıklarında hayatlarından endişe ettiklerini ifade ediyorlar.
Bu soruşturmanın önemli bir ayağı emekli kuvvet komutanları ve her rütbede ki askerler.
Hatta yine emekli Genelkurmay Başkanının ortalıkta dolaşan ses kayıtları ülkesini seven hiçbir kimsenin kayıtsız kalamayacağı kadar korkutucu.
Daha bir sürü örnek saymak mümkün ama bu ordu bu ülkenin ordusu ve başka bir ordumuz da yok.
Tuncay Özkan’ın ifadesi ile bu ülkeden, 70 tane daha ordu çıkarma saçmalığına kimse kapılmasın.
Ordumuzun sorumluluk makamında ki kurmayları Ergenekon davası,27 Nisan gibi çok yakın örnekler ve hafızalarda çok taze 28 Şubat sürecinde yaşanan cadı avı benzeri dindar ve demokrat avları ile halk katında sorgulanan bir kurum olduğunun farkındalar mı acaba?
Hiç mi tabana inip üniformasız bir takım kurumlara anket vb çalışmalar yaptırmazlar.
Bu başörtüsü inadının ve başka takıntıların onlara ve ülkeye ne kaybettirdiğinin farkına varmazlar.
Halkın hem vicdanı, hem ağzı ,hem kulağı olacak kadar onlardan olabilen Sayın Bülent Arınç beyin dediklerini herkesin dikkate alması lazım.
Açıkça ifade edemese de insanlar aynen Bülent beyin dediklerini fısıldıyorlar birbirlerine.
Diyarbakır da boş kalan askeri zevata ait koltuklar sizce salonda milli şairin, millete armağanı olan İstiklal Marşı’nın anma törenlerinde nasıl bir anı bırakmıştır?
Demokrasinin hâkim olduğu bir ülke de bir ildeki bütün devlet erkânının başı olarak bildiğimiz (yanlış biliyorsak düzeltsin birileri) Vali tarafından, bu hareketleri nedeni ile törene katılmayan subaylara bir işlem yapılmışmıdır?
Konu yazılı bir şekilde Genelkurmaya bildirilmiş midir?
Ve gereğinin yapılması istenmişmidir?
Ortaya çıkan devlet zaafiyetinin hesabını kim verecektir?
Vali sadece sivil alanın Valisi midir?
Evet, bunlar önemli sorular?
Ve işin püf noktası.
Kaynak :
http://www.internethaber.com/author_article_detail.php?id=8130